Erciş bölgesine birkaç kez gittim, özellikle: Van yönünden gelirken, öncelikle sağ yanınızda, yol ile göl arasında, büyük bir yeşillik, yeşil alan görüyorsunuz ve daha sonra, buranın Erciş ilçe merkezi olduğunu anlıyorsunuz.
Evet, yemyeşil bir yer. Düzenli yapılaşma var, güzel bir yer olduğunu gördüm.
ULAŞIM
Erciş ilçe merkezinin, il merkezi olan Van şehrine olan uzaklığı: 90 km.dir. Erciş-Adilcevaz arasındaki uzaklık: 66 km. Erciş-Ahlat arasındaki uzaklık: 88 km. Erciş-Tatvan arasındaki uzaklık: 130 km. Erciş-Patnos arasındaki uzaklık: 54 km. Erciş-Ağrı arasındaki uzaklık: 144 km. Erciş-Doğubayazıt arasındaki uzaklık: 133 km.
İran’dan, Ortadoğu’ya giden transit yol, buradan geçmektedir.
TARİHİ
Tarihte, yöreye verilen isimler: Arzaşkun, Arsissa, Argişti Khinili, Arciş, Ardişi, Eganis, Erdiş. Urartu krallarından II. Arsissa, bu topraklar üzerinde Arsissa veya Arzaşkun isimli şehir kurmuşlardır. Takip eden dönemlerde ise, yörede: Selçuklular, Osmanlılar, Celayirliler ve Karakoyunlular egemenlik kurmuşlardır.
1365-1469 yılları arasında ise, Doğu Anadolu, Irak ve İran topraklarında egemenlik kuran Karakoyunlu Devletine başkentlik yapmıştır.
13.yüzyılda: ünlü ticaret yolunun buradan geçiyor olması, yörenin önem kazanmasına neden olmuştur.
1841 yılında, Van gölü sularının alçalıp-yükselmesi nedeniyle, Erciş halkı, eski yerleşim yerleri olan Erciş kalesi ve civarını terk ederek, bugünkü yere taşınmışlardır. 1910 yılında, Erciş, İlçe olur. 1915 yılındaki Rus işgali sırasında yaşanan, Ermeni vahşeti ve kötü günler, 1 Nisan 1918 tarihinde işgalin sona erdirilmesiyle bitirilir.
GENEL
Van ilinin, en büyük nüfusuna sahip ve en gelişmiş ilçesidir. Ticaret hayatı çok güçlüdür. Özellikle: kükürt gibi doğal ürünlerini işleyecek sanayi tesislerinin bulunmaması, büyük eksikliktir. Günümüzde, ilçenin en büyük geçim kaynağı: Erciş Şeker Fabrikasıdır.
Konum olarak: göl kıyısında bulunmayıp, Van gölünden 5 km. içeridedir. Sanırım göl taşkınlarından korunmak için, göl kıyısında yapılmamış. Göl seviyesinden yükseklik ise: 25 metredir. İklim şartları düşünüldüğünde, tek kelime: kışın muhteşem soğuktur.
Erciş ovası: Van gölü kıyılarının en geniş ovalarının başında gelir. İlçe merkezi, tam bir kavak cennetidir. Süphan dağının yakınlarında bulunması nedeniyle, yerde ince bir toz tabakası hiç eksik olmaz. Hani, en küçük bir rüzgarda, her yer toz-duman derler ya, o ölçüdedir.
ERCİŞ ASKERİ BİRLİKLERİ
Son olarak, Erciş’ten söz edipte, burada bulunan “Askeri Birliklerden” söz etmemek olmaz. Erciş: bulundurduğu birçok askeri birlik ile öne çıkan ve bu birliklerde askerlik hizmetini yapanların, burada yaşamış olmaları ve anılarının bulunması ile de öne çıkan bir yer. Buraya atanan askeri şahıslar: bulundukları yerden Van hava alanına uçakla gelmekte ve daha sonra, kara yolu ile Erciş’e ulaşmaktadırlar.
ERCİŞ ÜZÜMÜ
Fındık büyüklüğünde, kabuğu çok ince, tadı ise ne ekşi-ne tatlı olarak öne çıkıyor. Yiyenlerin ağzında, farklı tatlar bırakıyor.
Erciş üzümü: aşağıda belirteceğim gibi, Urartular döneminde, yörenin en büyük tarımsal etkinliği olarak öne çıksa da, daha sonraki dönemlerde, üzüm hakkında herhangi bir bilgi bulunmamaktadır.
Ancak: 1800’lü yıllarda, Erciş yöresinde, üzüm, birçok ailenin geçim kaynağı olarak biliniyor. Bu üzüm, özellikle: yörede yaşayan Ermeniler tarafından, şarap yapımında kullanılmış. Hatta, ünü, Fransa’ya kadar uzanmış. Ancak, zamanla Ermenilerin bölgeden ayrılmaları üzerine: Erciş üzümü üretiminde de duraklama olmuş.
Rus işgaliyle de, üzüm üretimi tamamen bitmiş. 1900’lü yılların ortalarında, üretim yeniden canlanmış. Ancak: yine de günümüzde, Erciş yöresinde üzüm üretimi, pek yaygın değil.
NE YENİR
Fazla bir yemek kültürü yok. Ancak, ilçe merkezinde, kahvaltıda mutlaka “sucuklu-yumurta” denemelisiniz. Yemek olarak ise, lokantalarda “etli kuru fasulye” yemelisiniz. Burası: et diyarıdır. Özellikle: kuzu eti önerilir.
GEZİLECEK YERLER
ÇELEBİBAĞI BELDESİ
Burası, Zilan ayının Van gölü ile buluştuğu nokta. Burada: sazlık ve çimenlerden oluşan ve içinde yaklaşık 50’ye yakın kuş barındığını görebilirsiniz. Yani, çok büyük bu sazlık alanda, her an değişik kuş türleriyle karşılaşmak mümkün.
Hatta: Van gölü kıyısında filamingoları görebiliyorsunuz.
Çünkü: Çelebibağı bölgesi, filamingoların göç yolları üzerinde bulunuyormuş.
Bu nedenle, havaların ısınmasıyla birlikte, özellikle büyük sürüler halinde filamingoları görmek mümkün. Burada: 3 ay konaklıyorlarmış. Eylül ayından itibaren de, daha güneye, sıcak bölgelere gidiyorlarmış.
ZORTUL KÜMBETİ
İlçe merkezine bağlı, Zortul köyündedir. Karakoyunlulardan önemli bir şahsiyet için, 15.yüzyıl başlarında inşa edildiği düşünülmektedir.
Kümbetin üzeri, piramidal bir külahla örtülmüştür. Üzerindeki figürlü bezemeler görülmeye değerdir. Bu bezemelerde: çift başlı kartal, aslan ve kuş figürleri var. Bunların yanında: bitkisel bezemeler ve külahın altında, yazı kuşağı dolanmaktadır.
ERCİŞ KALESİ
Erciş-Adilcevaz kara yolu üzerinde bulunuyor ama ana yoldan ayrılarak, tali yola, yani sola sapmak gerekiyor.
Kalenin büyük kısmı yıkılmış ve günümüze herhangi bir kitabe bulunmamaktadır. Bu yüzden, kim tarafından ve hangi tarihte yapıldığı bilinmemektedir. Ancak, yapının gerek mimari ve gerekse teknik özelliklerine bakılarak: muhtemelen 12. ile 14.yüzyıl arasında yapıldığı söylenebiliyor.
Yapıldığı dönemden sonra, burayı gezen Evliya Çelebinin yazılarında, bu kale ile ilgili ayrıntılı bilgiye sahip olmak mümkün. Evliya Çelebi Erciş kalesi hakkında şunları yazmaktadır: Van gölü kenarında, kayalık bir tepe üzerinde, dört köşesi kuvvetli bir kaledir.
Her taşı, fil büyüklüğündedir. Dört köşesindeki kuleler, gayet sağlamdır. Havalesiz bir kale olduğundan, duvarı o kadar yüksek değildir.
Fakat, o kadar geniştir ki, üzerinde bir atlı cirit oynayabilir. Çevresinde hendek yoktur. Bazı yıllarda, Van gölü suları yükselince, bu kale 8 ay sular altında kalır.
Kalenin iki kapısı vardır. Kale içinde, üstü toprak örtülü 1000 ev vardır. Bir de minareli Süleyman Han camisi vardır. Yusuf Paşa camisi, tamir edilmiş haldedir. Kale içinde, 200 kadar dükkan vardır. Ayrıca, güzel bir liman vardır ve Van gemileri, tüccarları buraya getirir.
Evet, işte bu muhteşem anlatımlara inanarak, kaleyi görmeye giderseniz, maalesef kaleden geriye yani günümüze bir şey kalmamış olduğunu görürsünüz.
Sadece, birkaç sur duvarı ve hatta göl suları içindeki sur duvarları. Yine de, gerçek olan şu ki: Evliya Çelebinin yazılarının doğruluk derecesi tartışılmaz, demek ki bir zamanlar burada gerçekten muhteşem bir kale varmış. Bu havayı teneffüs etmek isterseniz, kaleden günümüze kalan iki sur duvarını görmeye gidebilirsiniz.
HAYDARBEY- BALIK BENDİ MESİRE YERİ
Ala dağların eteklerinden doğarak gelen ve Van gölü ile kucaklaşan Deli çayın bulunduğu bölge özel bir anlam taşıyor.
Burada: her yıl Nisan-Temmuz ayları arasında, Van gölünün derinliklerinden gelen inci kefalleri: yumurtalarını bırakmak üzere, deliçaya girmeye çabalıyorlar ve bu çabaları, muhteşem bir görüntü ortaya çıkarıyor. Bu görüntü: tam anlamıyla, dans eden balıklar.
Çünkü: yumurtlamak üzere, dereye girmeye çalışan balıklar, suyun ters istikametine doğru hareket ederken, kayaların yüksekliği nedeniyle, zıplayarak hedeflerine ulaşmaya çalışıyorlar. Bu mevsimde, buralarda olursanız, bu görüntüyü izlemenizi öneriyorum.
Dünyanın başka bir yerinde, benzer bir görüntü olabileceğini sanmıyorum. Mutlaka zaman ayırın. Zaten, bu yöre aynı zamanda, yöre halkı tarafından piknik yeri olarak kullanılıyor.
Yeri mi: Erciş-Van kara yolunun, 10’ncu kilometresinde, Şeker Fabrikasının yanında. Burası: Erciş Özel İdaresine ait ve Erciş Açık Cezaevi mahkumları tarafından işletiliyormuş. Temiz ve bakımlı bir yer. Küçük bir ücret ödeyerek girebiliyorsunuz.
KADEM PAŞA HATUN TÜRBESİ
Van-Erciş kara yolunun, Karataşlar mevkiindedir.
Kitabesine göre: Karakoyunlu Cihan Şah zamanında, 1453 yılında yapılmıştır. Mimari: Emir Rüstem. Karakoyunlu hükümdarı Karayusufun hanımı: Kadem Paşa Hatun ve oğulları için yaptırılmıştır.
Türbe yapısı: 2 katlıdır. Alt kat: cenazelik bölümü, kare planlı olup, beşik tonoz örtülüdür. Buraya: doğu yönündeki bir basit kapıdan giriliyor. Batı duvarında açılan mazgal penceresiyle, türbenin içi aydınlatılmış ve aynı zamanda hava sirkülasyonu sağlanmış. Türbenin ikinci katına: kuzey yönünde ve 6 basamaklı taş bir merdivenden çıkılarak girilmektedir.
Türbede süsleme olarak: bitkisel ve geometrik desenler kullanılmıştır. Geometrik süslemelere, pencere üstlerindedir.
Evet: sonuçta, Kadem Paşa Hatim Türbesi: on iki gen gövdeli, piramidal yapısıyla, Anadolu’da görülen türbe mimarisinin devamı olması açısından önem taşımaktadır.
KARA YUSUF PAŞA TÜRBESİ
Türbe yapısı: Erciş-Patnos kara yolu üzerinde, Zortul köyü yakınlarındadır.
Yapı üzerinde herhangi bir kitabe bulunmamaktadır. Ancak, yapı üzerinde bulunan figüratif bezemeler: Anadolu Türk sanatında hükümdarlık sembolleri olarak bilinmektedir.
Ayrıca, yapının mimari özellikleri de değerlendirildiğinde: muhtemelen, 15.yüzyılda, Karakoyunlu hükümdarı Kara Yusuf Paşa döneminde yapıldığı ve ona ait olduğu düşünülmektedir.
Türbe 2 katlıdır. Alt kat: kare planlı ve beşik tonozludur. Buraya, doğu yönünden, iki basamaklı merdivenle iniliyor. Üst kat girişi ise, kuzey yönündeki giriş kapısındandır.
Yapıda: süsleme olarak figüratifler kullanılmıştır. Ayrıca: geometrik ve bitkisel motiflerden de yararlanılmıştır. Kuzey cephede: en üstte, simetrik olarak yerleştirilmiş ve sırt sırta vermiş, iki aslan figürü var.
Bunların gövdeleri: yandan, başları ise profilden resmedilmiş. Kuyrukları ise ejder başı şeklinde. Yapının tek geometrik süslemesi, güney penceresi alınlığında yapılmış ve sonsuzluk hissi veren sekizgenlerdir.
Sonuç olarak: türbe yapısı, Kadem Paşa Hatun türbesiyle, plan ve teknik özellikler olarak benzerlik gösteriyor. Ayrıca, türbe üzerindeki bezemeler, Anadolu Türk sanatında, hükümdarlık, güç, kuvvet sembolize etmektedir. Bu özellikleri açısından, türbe önem arze diyor.
URARTU DÖNEMİNE AİT ÇİVİ YAZILI KİTABELER
Bu kitabeler: Van-Erciş kara yolu üzerinde, Karataşlar mevkiinde, blok kayalar üzerindedir.
Kitabenin boyutları: 1.5 x 1 metre ölçülerindedir. Çerçeve içine alınan kitabede: Urartu kralı Sarduri’nin: bu bölgedeki faaliyetlerinden söz edilmektedir.
Daha ayrıntılı söz etmek gerekirse, burada yazılı olanlar şunlar: “ Tanrı Hadlinin büyüklüğü ile Sarduri Argiştioğlu, bu üzüm bağını yaptırdı. Sarduri der ki: hiç kimse, üzüm bağından çalmasın. Her kim çalarsa …. Versin.
Tanrı Haldi, Tanrı Teyşeba, Tanrı Şivini, onu güneşin altında yok etsinler ”Yani, büyük bir olasılıkla, burada büyük bir üzüm bağı vardı ve burada bulunan üzümlerin korunması için yazılmış bir yazıt olsa gerek.
Diğer bir yazıtta da, yine üzüm bağından ve üzümlerden söz ediliyor. Evet, burada bir zamanlar büyük üzüm bağları bulunduğu kesin. MÖ.743-735 yılları yani, 2700 yıl önce, üzüm bağları.