Ankara Kızılcahamam

 

Ankara Kızılcahamam

Kızılcahamam ulaşım. Ankara-Kızılcahamam arası, yaklaşık 80 km. Özel aracınız ile, muhtemelen 40 dakikada ulaşabilirsiniz.

Ankara’dan çıkıp, İstanbul yolunda ilerlerken; Sincan kavşağını ve Hipodromu geçtikten sonra; Kazan-İstanbul yoluna devam edeceksiniz.

Kazan İlçesi içinden geçerek yola devam ediyorsunuz. ( 55’nci kilometre de, Kurtboğazı baraj göletinin muhteşem manzarasını izlemek için, yolun kıyısında, birkaç dakika mola vermeyi sakın unutmayın.)

Kızılcahamam’a varmadan önce; E-5 kara yolunun, en önemli ve sıkıntılı yerlerinden birini geçmeniz gerekecek.

Evet; burası, “karga sekmez” Kışın sürekli kar ve buz olan bir yer. Gerçekten, bu yol yapıldığından bu yana; dar, inişli-çıkışlı, virajlı ve yağışlı havalardaki kaygan yapısı ile, birçok insanın hayatında kötü bir anı olarak geçer. Aman dikkat.

Günümüzde; Ankara-İstanbul arasındaki ulaşım, çoğunlukla otobandan sürmekte. Ama, bir zamanlar, buradaki yoğun trafiği düşünün, evet gerçekten sıkıntılı bir bölüm idi.

Şimdi, buraya kullananlar için yine sıkıntılı, bu bölgede dikkatli ve yavaş araba kullanmak gerekiyor. Neyse ki eskiden aynı yolda gidiş-geliş verilirken, şimdi iki farklı yol yapılmış olması, burada olan birçok kazayı günümüzde engellemiş.

Evet; kargasekmez bölümünü geçtikten sonra, tepeden aşağıya inince, sağa döneceksiniz. Tabela var. ” Kaplıcalar 1 km. Soğuksu 2 km.” Bu dönüşten sonra, İlçe merkezine giriyorsunuz. İlçe merkezinde, kötü bir yol (sanırım ilerde asfalt dökülebilir) sizi bekliyor.

Hemen sağda; bir tabela ” kasaplar çarşısı”. Bu tabela, sizi şaşırtabilir. Ama; Kızılcahamam’ın eti meşhur. Burada; günlük kesim yapılır ve kasaplar işlerinin ehli, gayet güzel et hazırlarlar. Gerek piknikte kullanmak için ve gerekse evinizde kullanmak için, buradan et hazırlatabilirsiniz. Kesinlikle tadını beğeneceksiniz. Kasaplar çarşısına uğramayı ihmal etmeyin.

Yola devam ediyoruz. Hemen solda, küçük kaplıcaya ayrılan yol var. Yine; tabela ile gösterilmiş. Küçük kaplıca, hemen caminin arkasında kalıyor. Adı üstünde, küçük. Aynı yoldan devam ettiğimizde; cadde üstünde, solda, büyük kaplıcayı göreceksiniz. Yanında; pansiyon tipi odalar bulunan, büyükçe bir bina var.

Hemen arkasında ise, çam ormanları başlamış. Büyük kaplıcaya gelmek isteyenler, gelmeden önce, kalma düşüncesinde iseler, bu pansiyon tipi odalardan yer ayırtmaları uygun olabilir.

Büyük kaplıcanın en büyük özelliği ise, önünde, tüm duvarı kaplayacak boyuttaki, suyun kimyasal özelliklerinin yazılı bulunduğu tabela.

Erkek ve bayanlar için, iki ayrı giriş verilmiş. Kaplıcanın hemen karşısı ise, park. Güzel dizayn edilmiş.

Yola devam ediyoruz, biraz sonra Soğuksu Milli Parkı.

 

GENEL

Bölgede bulunan Hitit devri kalıntıları değerlendirildiğinde; yerleşim yeri olarak, çok eskilere dayandığı anlaşılıyor. Ancak, İlçe, bugünkü yerine, 1915 yılında taşınmış.

1402 yılında, Ankara Savaşı sırasında, Timur, aksayan bacağına şifa olsun diye, bölgeye, kaplıcalara gelir. Öyle ki; sıcaklığı 80 dereceye kadar varan kaplıcada, önce bacağını suya sokar ve birden yanmayı hissedip ” Aman bire kızılca hamam ” diye bağırır. Kızılcahamam isminin, buradan geldiği rivayet edilmekte.

Kızılcahamam; özellikle şifalı kaplıcaları ile ön planda. 1992 yılında, günde ortalama 2500-3000 kişi tarafından kullanılan kaplıcalar, 1996 yılında, günde ortalama 4000 kişi tarafından kullanılır olmuş.

Bu kaplıcalarda; bölgesel misafirler dışında, yurdun her yanından gelen insanları görmek mümkün. Tedavi için gelenler: romatizma, siyatik, cilt hastalıkları, kadın hastalıkları, bel ağrıları, egzama gibi hastalıkların tedavisi için geliyorlarmış. İki kaplıca var.

Büyük kaplıca: 1985 yılından sonra, iç ve dış düzenlemeler yapılarak, daha kullanışlı hale getirilmiş. Mevcut soyunma kabinleri ve aileye mahsus küvetli özel kabin sayıları arttırılmış. Günlük kapasite: kışın 250 ve yazın ise 5000 kişiye çıkarılmış. Suyun sıcaklığı: 50 derece.

Küçük kaplıca: Ana caddeden sapılarak gidilen, küçük bir binada hizmet veriyor. Öğleye kadar erkeklere, öğleden sonra ise bayanlara açık. Kapasitesi: kışın 250 ve yazın ise 400 kişi. Suyun sıcaklığı: 50 derece.

Kızılcahamam denince, akla gelen bir başka obje: maden suyu. Evet, Kızılcahamam maden suyunu ülkemizin çoğu yerinde görmeniz, bulmanız mümkün. İlçe merkezine 4 km. uzaklıkta ve 1050 m. yükseklikteki bir kaynaktan çıkarılıyor.

Günde yaklaşık 15 bin şişe kapasiteli tesis var. Bu su; mide, karaciğer ve safra yolları rahatsızlıklarının tedavisinde ve dolaşım sistemi, bronşit ve kalp rahatsızlıklarının tedavisinde yararlı imiş.

Kızılcahamam’da, tüm bunların yanında; Soğuksu bölgesi de, 1959 yılında “Milli Park” ilan edilmiş. Milli park içinde; 1999 ve 2000 yıllarında restorasyonlar yapılmış. Piknik masaları konulmuş ve çeşmeler yenilenmiş.

Dere üzerine, 6 adet tahta köprü yapılmış. Ayrıca; yürüyüş için, 16 km. lik stabilize yol hazırlanmış. Özellikle; yaz aylarında, yoğun ziyaretçi akımı var. Yılda ortalama 500 bin kişi, buraya geliyormuş.

Dağ turizmi meraklıları için: kamp, tırmanma ve yürüyüş yolları var. Parkın kapsadığı saha: 1370 hektar. Bunun yüzde 83’ü orman, geri kalan bölümü ise: açık alan, yani çayır, kayalık ve tesis. Muhteşem çam ağaçları var. Uzun boylu, hani derler ya ” asırlık çam ağaçları ” gibi.

Ayrıca; bu parkın, karakteristik özelliklerinden birisi de; dünyada nesli tükenmekte olan ” kara akbaba ” türünün, burada yaşıyor olması. 1995 yılında, burada yaşayan kara akbabalar, koruma altına alınmış.

Aktif ve potansiyel yuvalarının bulunduğu ağaçlar kesilmeyerek, koruma faaliyetleri sürdürülmekte. Parka gelen ziyaretçilerinde, kara akbabaların üreme noktalarına dikkat etmeleri, aşırı gürültü, ses ve ateş dumanı ile, onları ürkütmemeleri gerekiyor.

Özellikle; burada, mangal ve diğer her türlü ateşin (özellikle, sigara izmariti gibi) kontrol altında bulundurulması gerekli. Lütfen, yakılan mangalların ateşlerinin kontrollü olmasını ve diğer çevrenizdeki insanların da, bu konularda hassas olmasını kontrol ediniz.

MİLLİ PARK GEZİ PLANI

Evet; Kızılcahamam’da nereyi gezelim, nereyi görelim, ne yapalım. Kaplıcalar var demiştik, sonra Soğuksu Milli Parkı var. Bu park; günübirlik gezileriniz için, piknik yapmak için, günlük şehrin kalabalık ve stresinden kaçmak için, günlük kaçamaklar için, ideal bir yer.

Soğuksu milli parkına geldiğinizde, hemen kapıda, bilet gişeleri olduğunu sandığımız yere yaklaşıyoruz, bütün camlar kırık, çatlamış, bilet gişelerinin hali harabe. Yola devam ediyoruz, yani ücret yok. Arabamız ile içeri giriyoruz.

Girişte: burasının Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından yaptırıldığı yazılı. Evet, içeri girince, genişçe bir alan, sol yanda; tahta piknik masaları, çocuk oyun alanları, çeşmeler var. Derenin üzerindeki köprülerden geçerek öbür yana ulaşmak mümkün.

Orada da, yine tahta piknik masaları, tuvaletler var. Çam ağaçları gölgeliyor. Çam kokusu, bölgeye yayılmış. Ya kuş sesleri, evet, kuşlar cıvıl cıvıl.

Devam ediyoruz. Burası; milli parkın giriş bölümü. Yani; Aşağı (küçük) Soğuksu bölümü. Burada: Parkın idare binası, kır gazinosu, büfe, otopark, çocuk parkı gibi bölümler var. Tabii, tahta masalar ve çam ağaçları, ama çok uzun ve büyük çam ağaçları.

Biraz ilerleyince; yol ikiye ayrılıyor. Sağ yana çıkan yol, pek araba girebilecek gibi değil. Tabela konmuş. Milli Park Çevre Yolu 16 km. Burası: 16 km. lik, bir yürüyüş yolu. Evet; sapağı hemen geçince, sağ yanda, küçük bir şelale yapılmış. Hemen yanındaki tahta masalara oturup, su sesini dinlemek mümkün.

Evet, devam ediyoruz, aynı yol üzerinde ilerlemeye devam ediyoruz. Yol ikiye ayrılıyor. Herhangi bir tabela yok. Burada; malum bir otel var, otelin tabelası var. O istikamete gidiyoruz. Hemen solunuzda, Altınsu İşletmesi binası var.

Bu bölge: Yukarı (Büyük) Soğuksu bölgesi. Burada da, bol miktarda piknik masası ve elbette muhteşem çağ ağaçları. Burada; ayrıca, restoranlar var. Piknik malzemesi olmayanlar, buradan yararlanabilir.

Ancak, fiyatlar elbette yüksek. Yolun çatal yaptığı bölümden, sola yani buraya değil de, sağa dönerseniz, yaklaşık 200 m. sonra bir meydan ve teras karşınıza çıkacak. Burada: araba yolu bitiyor. Terasta; yani düzleştirilmiş alanda; Büyük önder Atatürk, 1934 yılında, Kızılcahamam’a geldiğinde, burada dinlenmiş, onun hatırasına, buraya “Atatürk Çam’ı” mevki deniliyor.

Atatürk’ün Kızılcahamam ile ilgili söylediği güzel bir söz de, tahta üzerine yazılmış. Gerek tarihi özelliği ve gerekse güzelliği nedeniyle, milli parkın en önemli yerlerinden biri burası.

Evet; çatal bölümden, otel istikametine çıkalım. Yol hem dar, hem yukarıya doğru çıkış ve viraj. Yani: kalabalık sezonda, burada ilerlemek sanırım zor olur. Otelinde içinde bulunduğu bu bölüme: Bahçe Yeri deniliyor.

Tabii, herhangi bir tabela aramayın, bulamazsınız. Bir süre sonra, otelin bulunduğu yere varıyorsunuz. Yemyeşil bir orman içinde, bu otelin, bu beton binanın ne işi var? Mutlaka yap-işlet-devret ile yapılmış ve yaptırana en az 49 yıllığına verilmiştir. Ama yine de, böyle bir taş yapının, bu güzel orman içinde, ağaçlar arasında bulunması çok anlamsız, zaten yapımı içinde, sanırım çok miktarda ağaç kesilmiş olsa gerek.

Berbat bir görüntü. Bir de çevre duvarlarının yeşil renge boyanmış duvarların garipliği, görünce bana hak vereceğinizi düşünüyorum. Neyse; devam edelim. Otelin yanındaki yoldan, tırmanmaya devam ediyoruz. Yine; sağlı-sollu tahta piknik masaları var. Sanırım, bu piknik masalarından gerçekten çok miktarda yaptırmışlar, nereye baksanız, orada mutlaka tahta piknik masası görmeniz mümkün.

Yamaçlara bile, tahta piknik masaları koymuşlar ki, eğimli yüzey, masa zor duruyor, ona oturan insanlar nasıl durur bilemiyorum?

Yine de; buraya gelen insan sayısının çokluğu değerlendirildiğinde, piknik masalarının da çok olması güzel. Sonuçta; insanların sere serpe yerlere oturup piknik yapmasından daha iyi.

Evet, otel aşağıda kalıyor. Şimdi bulunduğunuz yerin adı: Kuyubaşı. En geniş kullanım kapasitesine sahip bir bölge. Piknik yerleri çok miktarda var. Yola devam ettiğinizde, 2 km. sonra, muhteşem bir manzara sizi bekliyor.

Şöyle çevrenize bir bakıyorsunuz, kurtboğazı baraj göletine kadar görmek mümkün. Muhteşem bir panorama, manzara göreceksiniz. Burası: Bostanlar Tarlası mevki. Rakım: 1400 metre. Kızılcahamam’ın rakımının 975 m. olduğu düşünülürse, bayağı yükseğe çıkıyorsunuz. Çevrenize baktığınızda, zaten hissedeceksiniz, yazın sıcak havalarında, burası kesin çok serindir.

Burada; ayrıca, günübirlik piknik yanında, kamp kurmak da mümkün. Çadırlı kamp. Sanırım soğuk olur, tedbir almakta yarar var. Ama; kamp için, bekçi ve tuvalet, çeşme gibi yerler var. Ayrıca; ahşapla yapılmış bir bölümde, çocuk oyun alanları ve üstü ahşapla kapatılmış, kamelya benzeri, piknik masası olan yerler yapılmış.

Evet; buradan sonra da, çevre yolu devam ediyor. Ama, daha ileri gittiğinizde, aynı şeylerden başka görebileceğiniz bir değişiklik yok. Buradan, geldiğiniz yoldan, geri dönmenizi tavsiye ediyorum.

Soğuksu Milli Parkı ana girişi ve sonra, İlçe Merkezi ve E-5 kara yolundan, Ankara’ya dönüş.

SONUÇ

Kızılcahamam, Ankara’ya çok yakın bir yer değil. Buraya giden insanlar: gerek piknik ve gerekse kaplıcalar için gidiyorlar. Son yıllarda; İlçenin yakınında, büyük bir tatil köyü daha yapılmış. Ama, gerek burası ve gerekse parkın içindeki otelin fiyatları yüksek. Lüks ama yüksek fiyatları var.

Bunun yanında: özellikle büyük kaplıca, şifa arayanlar için sanırım yeterli hizmeti verecek düzeyde. Bunu değerlendirerek, kaplıca tedavisi düşünenler, Kızılcahamam’a gidebilirler. Buranın piknik yönü ise; çam ağaçlarının altında, çam kokusunu hissederek, kuş sesleri dinleyerek, güzel bir piknik yapabilirsiniz.

Bu sırada; çevrenizde manzara isterseniz, yukarı çıkın. Hayır; gerek yok derseniz de, aşağı bölümlerde, piknik yapabilirsiniz. Ama; her durumda, şunu unutmamak gerekiyor, yazın burası bayağı kalabalık, yani kuş sesleri altında piknik dedik ya, bu kuş sesleri, kalabalık insanların ve müzik sesleri karışınca, kuşların sesini duymama olasılığınız fazla.

Bir de, buranın güvenliği için, girişte solda, ANFA güvenlik merkezi göreceksiniz, ama inanın içeride, yani park içinde, kaldığınız sürede, giriş kapısındaki görevli haricinde, asla güvenlik görevlisi göremeyeceksiniz.

Nedendir bilmiyorum? Belki de, sezonda bu güvenlik görevlisi sayısını arttırırlar. Aksi halde; hani dedik ya, güzel bir günübirlik gezi, piknik, kaçamak istedik ya; alkol almış, sağa sola keskin bakışlar atarak dolaşan, belki de araba kullanan tiplerle karşılaşmak sanırım hiç hoş olmaz.

Ayrıca: milli park içinde, ellerinde bir tartı aleti, “tartayım mı ?” gibi masum bir ifadeyle yanınıza gelen ve para vermediğiniz takdirde asla yanınızdan ayrılmayan, çocuklar var. Israrla para istiyorlar. Neyse; işte Kızılcahamam bu.

Tercihlerinizi okuduklarınız ile karşılaştırın, güzel bir gün geçirmek elinizde. Ufuk tefek sıkıntılar elbet olacaktır, yeter ki, büyük sıkıntılar olmasın. Ailenizde veya birkaç yakın arkadaşınızla, Kızılcahamam’a gidip, günübirlik piknik yapabilir, kalabalık şehrin stresinden, kalabalığından birazcık kurtulabilir ve hoşça vakit geçirebilirsiniz. Tercih sizin.

İyi yolculuklar.

Ankara Haymana

Ankara Haymana

Dünyanın en yararlı ikinci kaplıca suyunun burada bulunduğu tescillenmiş. Ankara yakınlarında, tam bir tedavi merkezi, güzel bir dinlenmeye ihtiyacınız bulunduğunda, mutlaka Haymana’ya gidip, buradaki tesislerde, kısa bir tatil yapmalısınız.

ULAŞIM

Ankara’nın güneyinde yer alır. Ankara şehir merkezine uzaklığı, 74 km. dir. Gölbaşı’na uzaklığı ise, 55 km. dir. Polatlı’ya uzaklık ise: 42 km. dir. Ormanlık yok denecek kadar azdır.

Ankara Haymana

TARİHİ

Bölgede: Gavur kalesi denilen yerde yapılan kazılarda: üç kültür tabakası ortaya çıkarılmıştır. Bu üç kültür tabakasının ilk yerleşimi: Hititler, büyük bir imparatorluk kurarak, 600 yıl süresince, Anadolu’da egemenlik kurmuşlardır.

Bunun sonucu olarak: bu kalenin, MÖ. 1600 yıllarında yapıldığı düşünülmektedir.

Hititlerden sonra; bölgede, egemenlik kuran kavim: Frigler. Gavur Kale bölgesinde: ikinci kültür bölümünde; Frigyalıların, Haymana civarında yaşadıkları tespit edilmiştir.

Son olarak: bölgede, Galatların egemenlikleri görülüyor. Ankara ve yöresi, bir süre, Galatların en büyük merkezi olur.

Bölge: MÖ. 25 yıllarında, Romalıların hakimiyetine girer. Bugünkü kaplıcaların: 1-1.5 km. doğusunda, Yılanteseri denilen bölgede bulunan harabeler: Romalılar dönemine aittir. Romalılar: bu bölgeyi, şifa merkezi olarak kullanmışlar.

Romalılardan sonra, Bizanslılar, bölgede egemen olurlar. İmparatorluk ordularının, kışlık konaklama yeri olarak, bu bölge öne çıkar. Bu nedenle: bölgede, bol miktarda Bizans kalıntısı görülür.

1127 yılından itibaren: bölge, Selçukluların hakimiyeti altına girer. Selçuklular; kaldıkları sürede, Haymana’da, günümüze kadar ulaşan iki eser bırakırlar. Günümüzde: Haymana’nın Kutluhan köyünün yakınında bulunan, Kutluhan Camisi ve 1188 yılında yapılmış, Yenice köprüsüdür.

Timur: 1402 yılında, Ankara Savaşını kazandıktan sonra: Haymana ovasını ele geçirir. Timur döneminden sonra ise, 1521 yılında, bölge Osmanlı topraklarına katılır.

Tarihi süreç içinde: bugünkü ilçe merkezi, başlangıçta Sivri köyünde imiş. 1862 yılında, büyük bir yangın sonucu: Hükümet Konağı yanınca: geçici olarak, Sarı Değirmen köyüne yerleşilmiştir. Orada, 6 yıl kaldıktan sonra: 1880 yılında, kasaba merkezi, şimdiki yerinde kurulmuştur. O yıllarda kasaba yeri, boş bir arazi olup, yalnızca kaplıcaları ile tanınmakta idi.

Takip eden süreçte: Haymana, Kurtuluş Savaşında, Türklerin son cephesi olmuş ve 12 Eylül 1921 tarihinde, Kurtuluş günü olarak kutlanmaktadır. Bu tarih, aynı zamanda, Yunan ordusunun dağılıp kaçmaya başladığı tarihtir.

Ankara Haymana

GENEL

İlçenin esas geçim kaynağı: tarıma dayanıyor. Bölgede: karasal iklim hüküm sürmektedir. Yükseklik: 1251 metredir. Ormanlık alanların az olması nedeniyle, yıllık yağış miktarı: oldukça düşüktür. Bu yüzden: kuru tarım ağırlıklı ziraat yaygındır.

Bölge: akarsular bakımından fakirdir. Orman alanları: yaklaşık 500 hektardır. Arazi genelde küçük tepecikler şeklindedir, büyük dağlar yok.

2006 yılında yapılan araştırmalarda, termal sularının, dünyanın en iyi termal suları olduğu belirtilmiştir.

KONAKLAMA

Haymana Öğretmenevi 312-6581113    9 oda, 24 yatak var.     Ankara caddesi. No. 52/1.

GEZİLECEK YERLER

KAPLICALAR

Kaplıcalar, şifa noktasında, dünyanın önce gelen kaplıcalarından birisidir. Tarihi Kral Yolu güzergahında bulunan Haymana Kaplıcalarının, tarihi süreç içinde, birçok kavim tarafından kullanıldığı bilinmektedir. Galatlar: bu bölgeye, “Galatia Salutaris” yani “sıcak su menbası” adını vermişlerdir. Kaplıca, ilk büyük  tamiratı: 1929 yılında görmüştür.

Evet: kaplıcalar, her yıl ortalama 200 bin kişi kaplıcalarda şifa bulmak için ilçeye gelir.

Kaplıca sularının kimyasal özellikleri.

Sıcaklığı, kaynakta 44 ve havuzda 42-43, küvette, 41 derecedir.

İyileştirdiği hastalıklar.

Bikarbonat bakımından zengin, 44 c. Sıcaklığındaki bir sudur. İçinde bulunan radyoaktif zenginlik nedeniyle, özellikle eklem ve kas hastalıklarında, sinir sisteminde, kalp-donanım sistemi hastalıklarında, kadın hastalıklarında yararlanılır.

TESİSLER

İlçe merkezinde, belediyeye ait üç kaplıca ve iki otel var. Medrese, seyran ve merkez kaplıcaları ile, birlikte haymananın termal yatak kapasitesi, günlük 2000 kişiye ulaşır. 68 yataklı cimcime kaplıca oteli ile 120 yataklı termal oteli arasında, bir fizik tedavi merkezi bulunur. Bu kaplıca merkezinde küvet, havuz banyosu, ışın ve fizik tedavi hizmetleri verilir.

CİMCİME SULTAN SÖYLENCESİ

İlçe merkezinde, Cimcime Sultan Türbesi bulunuyor. Bunun enteresan bir söylencesi var. Şöyle ki: “ çocuğu olmayan bir aile; o tarihte, Saraydan, Cimcime isimli bir kız çocuğunu evlatlık olarak alırlar.

Cimcime Sultan, gün geçtikçe büyük ve gelişir. Aile, onu kendi öz evlatları gibi bağırlarına basarlar. Ancak, bir süre sonra, bu ailenin kendi çocukları da olur. Bu yeni doğan kız çocuğu; Cimcime Sultan ile birlikte büyür, ancak, onu kıskanmaya başlar.

Zamanla: annesiyle birlikte, bu kıskançlık duygusu sonucu, Cimcime’yi evden uzaklaştırmaya karar verirler. Sonunda: baba Bizar’da, evlatlık Cimcime’nin evden uzaklaştırılmasını kabul eder.

Baba, bir gece, Cimcime’yi evden çıkarır ve bugünkü kaplıcanın sıcak suyunun kaynağının bulunduğu: sık ormanlık alana götürür. Onu, orada uyutur ve bırakır kaçar. Cimcime; bir süre sonra, korku içinde uyanır. Sıkılır ve üzülür.

Bütün vücudunu sivilceler kaplar ve kabuklu yaralar oluşur. Bu sivilce ve yaraların ağrı ve sızılarına dayanamayan Cimcime; yakınından çıkan sıcak suda yıkanmaya karar verir. Bu sıcak suda, birkaç kez yıkanınca, ağrılarının geçtiğini ve yaraların iyileştiğini görür.

Sonuçta: Cimcime sultan, yer altından çıkan bu suyun yararına ve şifasına inanır ve suyu sahiplenir. Suyu; çevresinde, herkese önermeye başlar. Bu arada:  kendisini orada terk eden, babalığı, bir süre sonra merakını yenemez ve gelir Cimcime’yi görür. Cimcime’nin daha da serpilmiş ve el-yüzü, nur içinde olduğuna inanamaz.

“ Kızım, sana ne oldu ki, değişiverdin?” der. Cimcime:

“ Uyandığım zaman her tarafım ağrı ve sızılar içinde idi, şu kaynayan suda yıkandım, böyle oldum, iyileştim” der.

Daha sonra ise, ilaveten:

“ Baba, öldüğüm zaman, beni buraya gömün, bana bir türbe yaptırın, adını Cimcime Sultan koyun” der.

O gün, bugündür şifalı su: şifa kaynağı olduğu biliniyor ve birçok hastaya deva oluyor.

Gavurkale

GAVURKALE

Haymana Dereköy Mahallesinde, kireç taşı kayalığın tepesindedir. Ankara merkeze yaklaşık 60 km uzaklıktadır.

Burada: rölyef ve çevresindeki iri yapının bir tören yolu ve rampa ile ulaşılan bir dağ tapınağı olabileceği düşünülür. Bir kraliyet mezar anıtı olabileceği de iddia edilir.

Tepede ayrıca Hitit dönemlerinde kullanıldığı düşünülen bina temelleri vardır. Bu yüzden, tepedeki yapıların (mezar veya tapınak) izole değil, bir yerleşim yeri içindedir. Bu yapıların muhtemelen rahipler için evler olduğu düşünülür.

Tepenin eteklerinde:

Babayakup deresinin bir kolu olan çok sayıda pınar var.

Tepenin dik güney yüzündeki kaya cephesi üzerinde:

Bu kabartma çok net değildir, muhtemelen bir tanrıça betimlenmiştir.

MÖ 11-13’ncü yüzyıllarda yapılmış, tahtına oturan bir tanrıça (muhtemelen “Arinna Şehri Güneş Tanrıçası”) ve ona yönelik tapınır vaziyette betimlenmiş 2 silahlı erkek figürü var. Tanrıçanın konik bir başlığı var.

Çevresinde muhtemelen yazıt da vardı ama günümüzde görülmez. Tanrıça figürü, kaya yüzeyinin daha yukarına yapıldığından, muhtemelen erozyona uğramıştır.

Bu erkekler, muhtemelen Hitit kralı ve Hava Tanrısıdır. Bunlar insan boyutlarındadır. Sivri uçla başlıkları ve kıvrık uçlu ayakkabıları var. Kemerlerinde kılıç taşıyorlar. Figürlerin şapkalarında, tanrısallığın sembolü olan boynuzlar var.

Öndeki figür: sakalsız, arkadaki figür sakallıdır. Tanrılardan birinin başlığı: hem önden hem de arkadan, üçer boynuzla bezenmiştir. Diğer tanrının başlığı ise, sadece önde üç boynuz vardır.

Doğu yamacında:

Bu kabartmalara doğru yükselen ve tören yolu olarak nitelenen bir rampa ve kabartmaların solunda, muhtemelen törenler sırasında sunuların ve tanrı figürlerinin konulması için düzenlenmiş bir kaya bankı var.

Kaya kabartmaların tam karşısında, kayalık tepe üzerindeki düzlükte;

Bu odaya ulaşmak için: tören yolundan geçilmesi gerekir.

Burada kiklopik tarzda bazalt/andezit bloklarla yapılmış olan yapının, kuzey duvarında monolit taşlarla yapılmış, içine merdivenle inilen kemerli bir yeraltı odası var. Bu yapının bir tapınak veya mezar odasından oluştuğu ve “Taş Ev” olarak nitelendirildiği düşünülür.

Ölçülere 3 x 4 metredir. Yalancı  tonozla örülmüştür. Büyük oda blok taşlarla kapanmıştır. Bu tepenin içine doğru giden bir tünelin olduğunu kanıtlamaktadır.

Nevşehir Kozaklı

Nevşehir Kozaklı

Kozaklı denilince akla ilk gelen kaplıcalardır, çünkü yıllardır, hatta yüzyıllardır burada termal su kaynakları bulunuyor ve bu su kaynakları dünya standartlarının çok üzerinde kaliteli termal su kaynakları olarak tescil edilmiştir.

Zaten buraya gittiğinizde o kadar çok beton bina yani otel göreceksiniz ki, burası tam bir Termal Turizm Merkezi olmuş, elbette bu termal turizm kaynakları yanında başka turizm destinasyonlarına ihtiyaç var mı, varsa bile kimsenin umurunda değil, yani burada Kaplıca kaynakları dışında, geçmişe yönelik, turizme yönelik başka bir alternatif yok, zaten aranmamış, bence Kozaklıya giderseniz muhteşem güzel ve yararlı kaplıca kaynaklarından yararlanın, başka bir şey aramayın, otel-motel, ben bunları tavsiye etmek istemiyorum, bir otelde kaldım, ilginç bir oteldi ama isim vermek istemiyorum, oteli siz seçin.

ULAŞIM

Kozaklı, Nevşehir arasındaki uzaklık: 85 km. Kozaklı, Kayseri arası uzaklık 90 km. Kozaklı, Kırşehir arası uzaklık 84 km. Kozaklı, Yozgat arası uzaklık 85 km.

TARİHİ

İlçe: 1954 yılında birbirine yakın mesafede olan köylerin birleşmesiyle kurulmuştur. İlçenin ismi ise, diğer köylerin birleştirildiği yer olan Kozaklı köyünün isminden gelmektedir.

Nevşehir Kozaklı

GENEL

Kozaklı denilince ilk akla gelen kaplıcalardır. Bu kaplıcaların bulunduğu bölgedeki oteller oldukça büyük bir turizm potansiyeli yaratırlar, zaten Kozaklı ülkemizin en büyük Termal Sağlık Merkezlerinden birisidir.

Tabii bunları söyleyince yörede yaşayanların ekonomisi tarıma dayalı demek belki biraz garip olabilir ancak gerçekten yörede tarım da önemli bir ekonomik getiri unsuru olarak öne çıkmaktadır.

Yörede yerleşik insanlar Türkmen ve Yörük aşiretleridir. İlçe İç Anadolu Bölgesinin Orta Kızılırmak bölümündedir. Doğuda Yenifakılı, güneyde Hacıbektaş, Avanos, batıda: Mucur, kuzeyde ise Şefaatli ilçeleriyle komşudur. Erciyes dağı ile Hasan dağı arasında, volkanik bölge içerisinde jeotermal su kaynaklarına sahip, oldukça geniş bir plato üzerinde yer alır. İlçenin rakımı 1050 metredir.

KOZAKLI MESLEK YÜKSEK OKULU

Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesine bağlıdır. Okurlar kusura bakmasınlar, okulla ilgili birkaç kelime tanıtım yazmak isterdim ancak okul kendi internet sitesinde böyle bir tanıtım yazısına ihtiyaç hissetmemiş.

Nevşehir Kozaklı

GEZİLECEK YERLER

Nevşehir Kozaklı Kaplıcaları

KOZAKLI KAPLICALARI

Kozoğlu isimli kişi, yörede bulunan sıcak suyun çevresini kayalarla çevirmiş ve bir hamam oluşturmuştur. Hamam çevre köylerinin ortasında bulunduğu için “Hamamorta” ismini almıştır. Bu durum: Türbe taşlarında bulunan yazılardan anlaşılmaktadır. Taşların üzerinde yapılan incelemede: Kozoğlu isimli kişinin Selçuklu döneminde yaşadığı ve İlçenin adının bu kişiden geldiği rivayet edilir.

Evet, günümüzde Kozaklı kaplıcaları oldukça kaliteli suya sahiptir. Burada bulunan sularda: sodyum, kalsiyum ve klor bulunmaktadır. A ve C gurubu şifalı sular gurubuna girer. Sıcaklığı 27-93 derece arasındadır.

Nevşehir Kozaklı Kaplıcaları

Termal su, yerin 350 ile 500 metre altından, herhangi bir dış etken olmadan kendiliğinden çıkar. Diğer termallerden ayrılan özelliği: toprağın altından çıktığı gibi kullanılmasıdır. Bunun anlamı: termal su hava ile temas ettiği andan itibaren gazları ve mineralleri uçmaya başlar.

Su kullanılan alana düşer düşmez kullanıldığında tüm şifası, mineralleri, gazları kullanan kişiye geçer. Bu durumda sıcaklığı 40-43 derece arasındadır. Yani su herhangi bir depolama işlemine tabi tutulmuyor, suyu soğutmak için soğuk su katılmıyor.

Kullanılan su yüzde 100 doğaldır. Gerek banyo yolu ile ve gerekse içilerek kullanılmaktadır. (Biraz fazla ayrıntı oldu ama inanın buranın suyu diğer birçok termalden bu saydığım özellikleri nedeniyle farklıdır zaten bu yüzden oldukça büyük bir turistik potansiyeli var.)

Kaplıcaların suyu hangi rahatsızlıklara iyi gelmektedir. “İltihabı olmayan romatizmal hastalıklar, kireçlenmeler, cilt hastalıkları, kronik iltihaplı kadın hastalıkları, damar sertlikleri, mantar hastalıkları.”

Günümüzde burada 30 tane otel ve motel bulunmaktadır, yatak kapasitesi ise 10 bindir. Zaten internette Kozaklı diye arattığınızda, ilk birkaç sayfa otellerin sayfası çıkıyor. Otellerin yanında Kozaklı’da Belediye tarafından işletilen kaplıcalarda bulunmaktadır.

Sonuç olarak: Kozaklı, günümüzde Türkiye’nin en önemli Termal Sağlık Merkezlerinden birisidir. Bunun dışında ilgili makamların zaten yörenin turistik özelliklerini tanıtma diye bir düşüncesinin olmadığı görülüyor, Kozaklı sadece kaplıcalar, oteller olsun yeter denilmiş sanırım.

KOZOĞLU TÜRBESİ

Kozoğlu yörede hamamların tespiti açısından özel öneme sahiptir. Daha önce belirttiğim gibi kendisi bölgede hamam yaptırmıştır. Sonrasında hamam çevresinde yerleşimin artmasına bağlı olarak burası “Hamamorta Köyü” olarak anılmaya başlamıştır.

Kozoğlu’na ait olduğu sanılan bir mezar ise çok sonraları türbe biçimine dönüştürülmüştür. Kozoğlu Türbesi adıyla bilinen bu türbe günümüzde de varlığını sürdürmektedir. Ancak mezarda yatan kişinin kimliği ve mezarın hangi dönemden kaldığı kesin belli değildir. Yapıldığı söylenen hamam ile ilgili herhangi bir bulgu da yoktur.

Hatta: burası Yozgat Sarıkaya ilçesine oldukça yakındır. (60 km.) Romalılar, Sarıkaya yöresinde bir hamam yaptırmışlar ve o hamamın kalıntıları günümüze kadar ulaşmıştır. Muhtemelen Romalılar buraya da bir hamam yaptırmıştır, çünkü termal kaynaklara karşı Romalıların aşırı ilgisi vardır. Ancak burada yani Kozaklı da Roma dönemine ait herhangi bir kalıntı kalmamıştır.

KANLICA YERALTI ŞEHRİ

İlçe merkezinin 8 km kuzeydoğusundadır, Kanlıca Beldesi yakınlarındadır. Beldenin 3 km doğusunda, Kocatepe adıyla bilinen doğal bir tepe üzerinde Kanlıca Höyüğü bulunmaktadır. Kanlıca beldesinin bulunduğu yerde ise, daha önce yeraltı şehri olarak kullanılmış doğal bir mağara vardır.

Cevriyat mevkiinden başlayan mağara, Büyükyağlı köyünün Lale mevkiine kadar uzanır. Yani toplam uzunluğu 3.5 km kadardır. Mağaranın belli bölümleri, Kapadokya’daki diğer mağaralar gibi gizlenme amacıyla kullanılmıştır.

Nevşehir Avanos ile ilgili gezi yazım için  Avanos