Kahramanmaraş’a bağlı, ama Malatya’ya daha yakın. Türkiye’nin en büyük ilçelerinden biri. Ekonomik yönleri güçlü. Çoğu insanımız tarafından, başka bir ülkede olduğu düşünülen, büyük bir yerleşim yerimiz. Yaklaşık 100 bin kişilik nüfusu var.
ULAŞIM
Elbistan, il merkezi olan Kahramanmaraş’a, 162 km. uzaklıktadır. Elbistan-Afşin arası uzaklık; 26 km. Elbistan-Malatya arasındaki uzaklık; 120 km. Elbistan-Ankara arasındaki uzaklık: 615 km. Bu arada, Elbistan ilçesi girişinde uzun yıllardır bulunan bir tabela var: “Elbistan İline hoş geldiniz”
TARİH
İlçenin tarih sahnesindeki ilk ismi “Ablasta”dır. Bu kelimenin anlamına bakıldığında: Luvi dilinde, yani Hititçede “akan su” anlamına gelmektedir.
Yerleşim yeri, eski “Karaelbistan” beldesinin bulunduğu yerde, Ceyhan nehrinin iki yakasında kurulmuş ve yaklaşık bir yıl kadar, burada kalmıştır. Yani, Ceyhan nehrinin kıyısında kurulan şehir, büyük ihtimalle, “akan su” olarak isimlendirilmiştir.
Bölgede egemenlik kuran uluslar, sırasıyla: Hititler, Sümerler, Asuriler, İranlılar, Makedonyalılar, Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular, Osmanlılar.
1085 yılında, Emir Buldacı tarafından, Elbistan ve yöresi: Bizanslılardan ele geçirilir. 1114 tarihinde meydana gelen büyük deprem, buranın tamamen yıkılıp harap olmasına neden olur. 1124 yılına gelindiğinde, yörede Dulkadiroğulları egemenliği görülür. Dulkadiroğlu Beyliğine, başkentlik yapmıştır. Ancak, 1507 yılındaki savaş sonunda yıkılınca, başkent, Maraş’a taşınmıştır.
1522 yılında, yörede, Osmanlı egemenliği görülür. 17’nci yüzyılda, Anadolu topraklarında görülen bütün ihtilal ve isyanlarda, Elbistan yöresi, sığınma ve direnme merkezi olarak öne çıkmış ve bu durum üzerine, merkezi hükümet tarafından, bölgeye hiçbir imar yatırımı yapılmamıştır.
GENEL
Ülkemizdeki, nüfus yoğunluğu açısından, en büyük 22’nci ilçedir.
Elbistan: ülkemizde, üç büyük ırmakla sulanan, en büyük dördüncü ovanın içindedir. Çevresi dağlarla çevrilidir. İlçe merkezi, Şardağ eteklerinde kurulmuştur. İlçe merkezinin çok yakınında doğan ve hemen ortasından geçen Ceyhan ırmağı, yörenin başlıca akarsuyudur.
Yörenin rakımı: 1100 metredir.
İklim durumu değerlendirildiğinde: bölgede, Akdeniz ve kara ikliminin egemen olduğu görülür. Buna bağlı olarak: kışlar soğuk ve nemli, yazlar ise kuru ve sıcak geçer.
Bölgenin ekonomik durumu: yörede tarımsal üretim etkindir. Bölge, Türkiye’nin en büyük et kaynağıdır. Tarım ve hayvancılık yanında, Türkiye Kömür İşletmeleri ve Şeker Fabrikasında, yöre halkı, işçi ve memur olarak çalışmaktadırlar. Ülkemizde, çerezlik ayçiçeği üretiminde, Elbistan, ön plandadır.
Ayrıca, biraz önce sözünü ettiğim gibi, yine ülkemizin en büyük şeker fabrikası, burada bulunuyor. Ayrıca, Afşin’de bulunan Termik Santralin kömürleri, Elbistan ilçesi sınırları içinden üretilmektedir. Çünkü, ülkemizin en büyük linyit kömürü rezervlerine sahiptir.
NE YENİR
Elbistan’da, sebze yemeği bilinmez. Varsa yoksa: Elbistan tava, kebap, lahmacun. Siz de, bunları, özellikle, “Elbistan Tavayı” denemelisiniz. Ama nerede derseniz, Ceyhan nehrinin doğduğu yer olan Pınarbaşı bölgesini öneririm veya Kale restoran olabilir.
GEZİLECEK YERLER
KARAHÖYÜK
İlçe merkezine, 13 km. uzaklıkta; Karahöyük köyü içindedir.
Höyük: 19 metre yüksekliktedir. Boyutları ise: 350 x 350 metredir. Burada: 1931 ve 1946 yıllarında resmi arkeolojik kazılar yapılmış, ancak daha sonra herhangi bir kazı yapılmamıştır. Tabii bunun sonucunda, bugün yörede çok sayıda kaçak defineciler tarafından açılan çukurlar görülmektedir.
Burada yapılan kazılarda, Roma ve Hitit dönemine ait eserler bulunmuştur. Özellikle, Roma döneminde, burada yoğun yerleşme olduğu tespit edilmiştir. Büyüklüğü değerlendirildiğinde, Karahöyük yerleşkesinin, çevrede en büyük yerleşke olduğu anlaşılmaktadır.
Höyüğün, Hurman çağı yönündeki sırtlarda, gömütler bulunmuştur. Ayrıca, Hitit dönemine ait, 4 yapı katı tespit edilmiştir. Bu katlarda yapılan kazılarda, birçok buluntu ele geçirilmiş olup, en önemlisi: üç yüzünde de hiyeroglif yazıt (canlı-cansız varlıkların şekilleri kullanılarak yazılan bir tür yazı) bulunan bir kalıntıdır. Yazının dinsel bir işlevi olduğu düşünülmektedir.
1947 yılında, höyüğün tam tepesinde, yaklaşık 2 metre derinlikte ve Hitit dönemine ait tabakada, bir evin temel taşının altından çıkarılmıştır. Bu kitabe: düz bir taşın ortasında açılan bir yuvaya oturtulmuştur. Kitabenin yüksekliği: 2.5 metre ve eni ise, 1 metre civarındadır.
Bu kitabenin, bir Hitit açık mabedinde, bir kaide üzerine konulduğu ve hemen yanında ise, kurbanların kanını akıtmak için bir yalak bulunduğu, yani tamamen kutsallık ifade eden bir simge olduğu düşünülmektedir. Ancak, yazıt, çok eskidir ve bilinen Hitit hiyerogliflerine uymamaktadır. Bu nedenle, tam olarak okunamamıştır.
Evet, tüm bunlar dışında, Karahöyük’te bulunanlar: boyalı-boyasız çanak ve çömlekler, gaga ve yonca ağızlı testiler, taslar, vazolar, aslan başlı vazolar, geometrik süs eşyaları, hayvan tasvirleri, ev ve şahıs eşyaları. Bunların çoğu, MÖ.2000 yıllarına tarihlenmektedir.
UFACIKLI KÖYÜ
İlçe merkezine, 20 km. uzaklıktaki bu köy yakınlarında, 3 tane şapel kalıntısı, sağlam olarak günümüze ulaşmıştır.
Şapeller, Roma döneminin sonu ve Bizans döneminin başlarına aittir. Ortadaki şapel, diğerlerinden daha büyük olup, diğerlerinden farklı olarak, pencere açılmıştır. Sağ yandaki şapelde ise, hemen giriş üstündeki kartal kabartmasına dikkatinizi çekerim. 1 numarası şapel: girişinden sonra merdivenle iniliyor.
Şapelin köşelerindeki sütunlar, Bizans sanatının güzel örneklerini sunuyor. Şapelin yan duvarlarında ve girişin karşısındaki duvarlarda ise, nişler var. 2 Numaralı şapel: diğerlerine göre daha büyüktür. Girişten sonra, büyük bir odaya ulaşılıyor. Bu odada, dışarıya açılan bir pencere var. 3 Numaralı şapel: diğer 1 ve 2 numaralı şapellere plan olarak benzemektedir. Giriş alınlığı üzerinde, diğer iki şapelde görülmeyen, kartal motifli bir kabartma var.
KIZ KALESİ
İlçe merkezine bağlı, Kale köyündedir. 150 metre yükseklikte bir tepe üzerine kurulmuştur.
Adının kaynağı, yapılış yılı ve yaptıranlar bilinmiyor. Kale yapısından, iki burç ve bunlara ait kalıntılar günümüze ulaşmıştır. Bu burçlardan bir tanesi, moloz taştan yapılmış ve ahşap örtülü imiş. Duvarlarda kiriş delikleri var, bunlara bakarak yapının üstünün ahşap örtülü olduğu düşünülüyor.
ULU CAMİ
İlçe merkezinde: Güneşli mahallesindedir.
Kitabesi yok. Bu yüzden, kim tarafından ve ne zaman yaptırıldığı net olarak bilinmiyor. Ancak, 16’ncı yüzyılda, Osmanlılar döneminde yapıldığı tahmin edilmektedir. Yöredeki, nadir Osmanlı yapılarından biridir. Yapı: kesme taş, mermer ve tuğladan yapılmıştır. Minare: 1834 yılında onarılmıştır.
HİMMET BABA CAMİ VE TÜRBESİ
İlçe merkezindeki bu cami ve türbenin, yaklaşık 700 yıllık olduğu söyleniyor. Önce türbe yapılmış ve sonra da mescit, yani cami bölümü eklenmiş. Türbe: kesme ve moloz taş kullanılarak yapılmıştır. Üstte, konik bir çatı ile kapatılmıştır. Peki Himmet Baba kimdir?
Himmet Baba: Selçuklular döneminde, Elbistan’ın askeri valisidir. Ancak, adaletli ve güzel yönetimi sayesinde, halk tarafından çok sevilmiş ve sayılmış bir kişidir. Elbistan yöresine yapılan bir saldırı sırasında çıkan çatışmada: bir kılıç darbesiyle başı kopmuş, ancak Himmet baba, başını kolunun altına alarak, çatışmaya devam etmiştir.
Bunu görenler “Şu yiğide bakın” deyince, olduğu yere düşmüş ve bir daha kalkamamıştır. Bunun üzerine, halk, Himmet Baba’yı, düştüğü yere gömmüş ve daha sonra buraya cami ve türbe yaptırılmıştır.
ÇARŞI CAMİSİ-CAMİ-İ ATİK
Mimari tarzı basittir. Danişmentliler tarafından yapılmış olma ihtimali yüksektir. Yapılış tarihi ise, muhtemelen 16’ncı yüzyıldır. Yapı: kesme taş ve tuğla kullanılarak yapılmıştır. Cami: 1886 yılında tamir görmüştür. Camiye bitişik olan minare ise, özgünlüğünü korumuştur. Caminin şerefesi, balkon biçimindedir.