Trakya’nın en uç köşelerinden biri. Ama: yine de, İstanbul’a yakın olması büyük avantaj. Tertemiz deniz, sessiz ve sakin huzur dolu bir ortam arayanlar için ideal.
ULAŞIM
Enez’i: Keşan ve Edirne’ye bağlayan asfalt karayolunun uzunluğu: 180 km. dir. Yani: Enez’e ulaşmanın tek yolu: Keşan üzerindendir. Enez ilçesine vardıktan sonra, 8 km. mesafeden sonra sahil yerleşimleri başlıyor.
Enez-Keşan arasındaki uzaklık: 60 km. dir. Enez-İpsala arası uzaklık: 21 km. Enez-İstanbul arası uzaklık: 285 km. dir. Bu yol: otobüs ile yaklaşık 4.5 saat sürüyor.
GENEL
Meriç nehrinin denize döküldüğü yerde kurulan Ainos (Enez), iki limanlı bir şehir olarak tarihi süreçte ün kazanmıştır. Ancak: önceleri deniz kenarında olan şehir, Meriç Nehrinin alüvyon sürüklemesi sonucunda kıyıdan uzaklaşmış, şu anda 4 km. içeride kalmıştır. Meriç nehrinin Ege Denizine döküldüğü yerde, güneyi Ege Denizi, doğusu çam ormanları ve hemen önü, lagün göller ile çevrili. Kuzeyinde Hasarlı Dağı ile çevrilmiş şirin bir ilçe.
SAHİL ŞERİDİ
Enez’in, 30 km. deniz kıyısında, sahil şeridi bulunmaktadır. Bu sahil şeridi, uzun yıllar boyunca yasak bölge kapsamına alınmış ve bu yüzden, buralarda turizm ve yerleşim gelişmemiştir. Ancak: askeri yasak bölge kapsamından çıkarılması konusunda, Genelkurmay Başkanlığının olumlu görüş bildirdi ve Bakanlar Kurulu bu yönde karar aldı. Sahil bölgesi: hızla büyümekte, yabancılara da açılmasıyla büyük ilgi görmekte.
LİMANI
600 yat kapasiteli limanı var.
İKLİM
Enez’de: yazlar kurak, bahar ayları yağışlı geçer. Kışları ise soğuktur. Sahil kesiminde, kısmi olarak Akdeniz ikliminin özellikleri görülür. Yüzünüzü okşayan ılık meltem rüzgarı, mevsim yaz bile olsa, akşama doğru, sertleşerek, üşümenize etken olabilir.
YAZLIK KONUT
Enez merkezindeki 4040 konuttan, 3000 kadarı yazlık olarak kullanılan konutlardır.
SOSYAL TESİSLER
Enez’de: sahilde, İstanbul Üniversitesi ve Trakya Üniversitesine ait dinlenme tesisleri bulunuyor.
BÜYÜK EVREN
Keşan-Enez yolu üzerinde, Keşan’a 45 km. uzaklıktadır. Büyükevren beldesinin içinden sola girilerek, sahil yerleşim bölgesine varılır. Burada: bahçeli dubleks yazlık evler var ve kiralanabiliyor. Ancak: evler, sahile bir hayli uzak. Yani: denize girmek istediğinizde, bir süre yürümeniz gerekiyor.
Sahil ve yazlık siteler arasında, sazlık/bataklık bir bölge var. Bu nedenle: sivrisinekler tam bir bela. Gerek evlerde yaşarken ve gerekse dışarıda herhangi bir aktivite halinde, bu sivrisinekler maalesef çok büyük eksi. Sahili: Ege denizine bakıyor.
Saroz körfezinin uzantısı. Sahil: kum. Evet, sonuç olarak, Enez tatilini Büyük Evren yöresinde geçirmek isteyenler için sanırım bu anlattıklarım iyi bir yönlendirme olur.
VAKIF
Enez sahilleri arasındaki büyük yerleşim bölgelerinden biridir. Müstakil evler ve sitelerin yanında, bazı kamu işletmelerinin de tesisleri bulunur. Keşan-Enez yoluna girildikten 40 km. sonra, Abdürrahim Köyü hemen girişinden sola dönülerek, 5 km. sonra Vakıf sahiline ulaşılır.
SULTANİÇE
Keşan’dan Enez’e doğru giderken, 40 km. sonra Büyükevren beldesini geçince, sola Gülçavuş ve Sultaniçe tabelalarından girip, 5 km. sonra Gülçavuş köyüne, 3 km. sonra da Sultaniçe köyüne varılır. Yazlık yerleşim bölgesi için 2 km. daha gitmek gerekir. Sonra, yazlıkların olduğu bölgeye varılır.
SAROZ KÖRFEZİ
Gelibolu ve Edirne arasında yer alan körfezdir.
Ünlü deniz bilgini Kaptan Custo tarafından yapılan bilimsel araştırmalara göre: dünyada, kendini temizleme özelliği olan 6 körfezden biri imiş. Yılda üç defa ve aynı zamanda olmak üzere, Şubat-Nisan ve Temmuz aylarının 15 veya 18’nci günü başlayıp, 25 veya 28’nci günü biten, körfezin kendi kendini temizlemesi işleminde: tabandan soğuk su ve yüzeyde sıcak suyun yarattığı akıntılar, körfezin içine atılan tüm atık ve artık maddeleri temizliyor.
Körfezde: 144 çeşit balık, 78 tür deniz bitkisi ve 34 tür sünger var. Su altı zenginlikleri ile dolu ve sualtı etkinlikleriyle ilgilenenler için, oldukça önemli bir bölge. Ayrıca: dünya da, windsurf sporuna uygun, 3 denizden birisi olarak kabul ediliyor.
Yani: Ege denizinin en temiz bölgesinde, tarih ve doğa ile iç içe, huzurlu bir tatil yeri.
Büyük Kemikli Burnu
Saroz körfezinde dalgaların bir oya gibi işlediği kayalar çok ilginç görüntüler oluşturur. Kemikli Burnundaki lagün gölü ise geçmişte tuzla olarak kullanılıyordu. Günümüzde balık çiftliği olan gölde kuğu, yaban ördeği, kaz ve flamingo gibi kuş türlerine de rastlanıyor.
GALA GÖLÜ
Manyas gölünden sonra, Türkiye’deki en büyük kuş barınma alanıdır. Burada, bolca yılan balığı yakalanıyor ve bu balıklar İtalya’ya satılıyormuş. Enez’e yaklaşık 10 km. uzaklıkta bulunan bir doğal cennet. Doğa aşığı iseniz, mutlaka, buradaki kuşların güzelliğini görüp seslerini dinlemelisiniz.
Kuş çeşitlerinin büyük çoğunluğunu, bir arada görmek için ideal aylar: ilkbaharda Nisan, Mayıs ve sonbaharda ise Eylül ve Ekim. Kuşların, göç zamanı olan bu mevsimlerde, tam bir görsel şölene tanık olabilirsiniz. Temmuz-Ağustos aylarında gidildiğinde bile, yirminin üzerinde kuş türünü görmek mümkün. Bazı yerlerde, gölün üzerini kaplayan sazlıkların arasındaki çiçeklerin içinden, aniden havalanan bir ak balıkçıl veya karabatak görebilirsiniz.
Gölün içinde kuşlara eşlik eden bir başka güzellikte: inekler. Krem renkli inekler, arkalarında uzanıp giden büyük sazlıkların önünde, pelikan ve kuğular ile birlikte, suyun içinde yan yana duruyorlar. Bu güzel görüntü, tam bir tablo tadında.
ALTINKUM PLAJI
50 metre genişliğinde ve 4 km. uzunluğundadır.
AV TURİZMİ
İlçe, av turizmi bakımından da önemlidir. Zengin balık çeşitlerine sahip Enez’e, İtalyan avcılık dergileri bile yer vermektedir. Balıkçılık, özellikle Sultaniçe ve Vakıfköylülerin uzmanlık alanı olarak gösterilir. Ayrıca: deniz ve göllerin birbirine karışması nedeniyle, hem tuzlu hem de tatlı su balıkçılığı gelişmiştir. Meriç nehri ve Gala gölünde: yılan balıkları yakalanmaktadır.
Bu balıklar: kılçıksız ve yağlı etiyle rağbet görmektedir. Enez’i dünyaya tanıtan bir başka balık ise: Üzmene Kefali. Deniz ve bataklık arasında kalan, Üzmene Gölünde yakalanan bu kefal türünün, bembeyaz eti, ızgara için ideal sayılıyor.
NE YENİR
Ahmet’in yerinde veya Emre Restoranda balık yenir. Ama: kefal veya yılan balığı yemelisiniz. Balıklar çok taze ve fiyatlar uygun.
FESTİVAL
Enez’de her yıl Temmuz ayı içinde düzenlenen bir “Av ve Balık Festivali” var. 3 gün süren bu festivale, komşu ülkelerden de birçok konuk katılıyor.
TARİHİ
Enez’in kurulduğu yerde, antik çağda kurulan şehir olan: Ainos’un ilk sakinlerinin kimler olduğu kesin olarak bilinemiyor. Ancak, eskiçağ kaynaklarında, Ainos’un yerinde, önceleri Trak kabilelerinin yerleşik oldukları görülüyor.
MÖ. 7’nci yüzyılda, İzmir’in kuzeyinde, Aiolia bölgesinde yaşayan Aioller tarafından buranın iskan edildiği, daha sonra ise Mytileneliler ve Kymeliler tarafından, bir koloni olarak kurulmuş olduğu öğrenilmektedir.
Gerçekten: Enez ve çevresinde yapılan kazı ve araştırmalarda ele geçen maddi kalıntılar, bu tarihi bilgileri doğrulamaktadır. MÖ.6’ncı yüzyılın sonlarında, Pers kralı Darius’un; 513 tarihinde yaptığı İskit seferinden sonra, Trakya ve dolayısıyla Enez, Pers imparatorluğunun hakimiyeti altına girer. MÖ. 478/477 yıllarında, Atik-Delos Deniz Birliğine katılır.
Şehir, Pers Kral Barışı ile, MÖ. 386 yılında, bağımsızlığına kavuşur. Helenistik çağda, Ptolemayosların hakimiyetinde kalır ve MÖ.190 yılında, Romalılar, Trakya’yı ele geçirince, yeniden bağımsızlığına kavuşur.
Bizans çağında, Prenslik merkezi olan Enez, Orta Çağda, Cenovalılar tarafından işgal edilir. 1456 yılında ise, Fatih Sultan Mehmet’in kaptanı Has Yunus Bey tarafından zaptedilir ve Osmanlı Devletine katılır.
GEZİLECEK YERLER
SAHİL KERVANSARAYI (OSMANLI KERVANSARAYI)
Aslında bir Osmanlı Kervansarayı ama 1’nci Dünya Savaşı sırasında, İngilizler tarafından kışla olarak kullanılmış ve “İngiliz Kışlası” da deniliyor. Burası: Enez’in plajı olarak bilinir ve Enez’e takriben 7 km. uzaklıkta ve Gümrük denilen yerdedir.
Karadeniz’deki Burgaz şehrinden, güneye giden ticaret yolu, yukarı Meriç vadisine vardıktan sonra, ya kara yolundan ya da Meriç Nehri ile Enez’de, Ege denizine ulaşır. Bu yol: Karadeniz, İstanbul Boğazı, Marmara ve Çanakkale’den dolaşan, deniz yolundan çok daha kısadır. Ayrıca, Karadeniz ile Ege Denizi arasında, ticari yönden, daha emin bir bağlantı olmaktadır.
Gümrük adıyla bilinen yerdeki bu sahil kervansarayı: Osmanlı devrinde yoğunlaşan ticari hayatın değişim merkezi olarak inşa edilmiştir. Devrin bütün özelliklerini taşıyan bu yapı: 16’ncı yüzyıl Osmanlı Mimarisinde inşa edilmiş, diğer sahil kervansarayları içinde önemli bir yere sahiptir.
Yapıya ait herhangi bir kitabe bulunmamaktadır. Kıyıya dik olarak, uzun dikdörtgen şeklindeki plan konumu ile kervansaray mimarisinde tek örnek olarak görülür. Dik konumu, denizden gelecek saldırılara karşı korunmasını sağlamak için düşünülmüştür. Dar cephesi, dıştan dışa 10.60 m. uzun cephesi ise, 106.75 m. ölçüsündedir. Bugün yer yer ağaçlı bir tarla içinde kalmış olan yapı, uzaktan ince, uzun bir siluet olarak görülür, fakat yaklaştıkça hacim olarak belirir.
Yapının içine girildiğinde: itinalı bir işçilik göstermesi ve mimari bölümlerinin harika olduğu görülür. Kuzey ve güney duvarlarında, karşılıklı iki taç kapı bulunur.
Dış görünüşüyle de, cepheleriyle de, tam bir mimari bütünlüğü sahip olan yapı, iki katlı ve çift meyilli ahşap örtülü çatıya sahip olarak düşünülmektedir. Yapının tümünde, kesme ve moloz taş ile tuğla hatıllar kullanılmıştır.
Yapının yaklaşık olarak yüksekliği: 8.50 metre kadar olup, bugünkü durumuyla zeminden 3.50 metre yükseklik, zemin katına 2.70 metre de ahşap tabanlı kata aittir. Dış duvar kalınlığı: 0.90 m. olan yapının, dış köşelerinde, oldukça muntazam kesme taş kullanılmış olup, doğu ve batı cephede, tuğlaların dışa taşkın bir şekilde sıralanmasıyla, korniş meydana getirilmiştir.
Böylece, cephelerdeki çok sayıda pencerelerin ve doğu cephesi hariç, diğer cephelerde bulunan taç kapıların hatlarını tuğla hatıllar ve korniş dengelemektedir. Bu ise, Osmanlı devri kervansaraylarında görülen gelişmiş cephe mimarisinin bu yapıda da ortaya konulduğunu gösterir. Yanının günümüze ulaşmayan taç kapılarının, kemerli bir açıklığa sahip taç kapılar olduğu anlaşılıyor.
DEVECİ HANI
Bu yapının kitabesi olmadığından ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir. Günümüze iyi bir durumda gelen bu kervansaray dikdörtgen planlıdır.
Taş ve moloz taştan yapılmış yapının üzeri, kırma bir çatı ile kapatılmıştır. Kervansarayın içerisindeki bölümleri birbirinden ayıran duvarların kenarlarında, yüksek sekiler de yolcuların oturdukları, ortadaki geniş alanda da hayvanların bulundurulduğu açıkça görülmektedir.
FATİH CAMİİ (ENEZ AYASOFYASI)
Enez kalesi içindedir. Haç planlı bir Roma kilisesinden camiye çevrilmiştir. Günümüzde yıkık durumdadır.
HAS YUNUS KAPTAN PAŞA TÜRBESİ
Enez ilçe merkezi dışında, Bizans ve Osmanlı dönemlerine tarihlenen mezarlığın ortasında bulunmaktadır. Has Yunus Kaptan Paşa; ilk Türk deniz kumandanlarından olup, Fatih Sultan Mehmet tarafından idam ettirilmiştir. Hakkında: kaynaklarda yeterli bilgi bulunmamaktadır. İspanyol ve Katalonyalı olduğu hakkında iddialar ortaya atılmışsa da, bunların hiçbiri kesinlik kazanmamıştır.
Türbe: Bizans döneminde yapılmış küçük bir şapeldir. Kapalı, Yunan haçı planındaki bu şapelin üstünü, 1.65 m. yüksekliğinde, dört pencereli bir kubbe örtmektedir. Haçın kollarının üzeri, beşik tonozlarla örtülüdür. Doğusunda yarım yuvarlak, dışarıya taşkın ve yarım kubbeli bir apsisi bulunur. Şapel, türbeye dönüştürüldükten sonra, giriş kapısı örtülmüş ve yan duvardan yeni bir kapı açılmıştır.
ENEZ KALESİ
Kale: Akropol tepesinin çevresinde kuruludur. Akropol tepesi: denizden 25 metre yükseklikte, miyosen bir kalker alt yapılı kaya üzerinde. Tepenin çevresinde: yaklaşık uzunluğu 740 metre olan bir sur bulunuyor. Bu sur: biçimleri ve planları farklı, 15 kule ile desteklenmiş.
Sur duvarları: yer yer 3 metre genişliğe yaklaşmakta, yükseklikleri ise: 25 metreyi bulmakta. Surun günümüzde toprak altında kalan kesimlerinde de: duvar kalıntıları görülüyor. Ama: bunlar, daha önceki dönemlere (arkaik ve Helenistik) uzanıyor.
Kaleye giriş; iki kapıdan sağlanıyor. Kapılardan biri doğu ve diğeri ise kuzey taraftaki surlarda. Doğu kapısı: 3 metre genişliğinde, tonozlu, biri altıgen kareye yakın planlı kule ile desteklenmiş.
Kalenin içinde: akropol bölümü: üzerine kurulu olduğu kaya: düzeltilerek değişik biçim ve ölçülerde, mekanlar oluşturulmuş. Kaya içine oyulmuş: mahzenler, dikdörtgen biçimli odalar ve değişik işlevli mimari kalıntılar var. Burada: çoğunluğu elle biçimlendirilmiş, koyu gri renkli keramik kalıntılar bulunmuş.
Genellikle: geniş ağızlı örneklerden oluşan bu çömlek gurubu, Aiolların, Enez’de yurtlanmalarından önce burada yaşayan yerli halk tarafından yaygın olarak kullanılmış. Bazı uzmanlar tarafından, Aiol keramiği adı verilen bu çömlek gurubunun kökeni konusu henüz tartışmalı.
Kale içinde: arkaik çağda, mimariye çok önem verildiği ve bu alanda şaheserler yaratıldığını kanıtlayan çok amaçlı, büyük mekanlar bulunmuş. Ortaya çıkarılan kalıntılardan anlaşıldığına göre: bu döneme ait dini yapıların duvarları veya çatı saçakları, ön yüzleri değişik renkli motiflerle süslü, pişmiş toprak levhalarla kaplıymış. Evet: kale yapısını gezebilirsiniz. Surlar gerçekten tüm görkemiyle günümüzde ayakta durmakta.
NEKROPOL
Enez’de, günümüzde spor tesisleri ile Taşaltı Gölü arasında, doğu-batı yönünde uzanan taş döşemeli bir yol var. Bir kolu doğuya, Keşan yönünde uzanan bu yolun diğer kolu ise, kuzeye yönelerek, Enez’in yaklaşık 35 km. kuzeyinden geçen ve doğu-batı yönünde uzanan “Via Egnatia” ile birleşiyor.
Eski çağda, Enez’e ulaşan tek karayolu bu yol imiş. Bu yol: Taşaltı yamacı boyunca uzanan mezarların ve mezar anıtlarının önünden geçerek, şehrin içine giriyor.
Mezarlıklar; eski çağ kentlerinde, genellikle kentin girişinde ve yolun yanında olurdu. Böylece, kente gelenler, görkemli anıt ve mezarları görür ve selamlarlardı.
Evet: Taşaltı yamacı: dikey eğimli, yaklaşık 30 metre yüksekliğinde. Nekropol; bu yamacın en alt kesiminde, kuzey-güney yönünde uzanıyor. Ön sırasında: görkemli anıtlar, podyumlu lahitler, doğuya bakan ön yüzlerinde mermer kabartmalar bulunan lahitler var.
Bu güzel eserler arasında: en ilgi çekici olanı: 4 basamaklı bir kaide üzerinde yükselen anıt gözünüze çarpacak. Yapımında kullanılan mimari teknikler ve süsleme öğeleri olan aslan ayaklar ile, stilize sarmal dal motifler, anıtta Helenistik çağın kendine özgü karakteristik özelliklerini yansıtıyor.
Nekropol’un kuzey kısmında: 2.10 x 2.40 metre ve üst kısmı ise 1.70 x 2.00 metre boyutlarında yapılmış, başka bir anıt var. Yukarı doğru orantılı olarak daralan anıtın, yüksekliği 2.30 metre.
Dış yüzü üzerinde, in situ olarak ele geçen kalıntılardan anlaşıldığına göre, anıt: renkli ince mermer levhalarla kaplanmıştı. Anıtı oluşturan blok taşların bağlantısı, harç yerine kurşun kenetler kullanılarak yapılmış.
Evet: burada, birçok görkemli anıt ve lahitler var. Lahitler: yerli kalker taşından yapılmış olup, üzerlerini semendar biçimli iki veya üç taş kapak kapatmaktadır. Lahitlerin içinde, genellikle bir, seyrek olarak da iki iskelet bulunmaktadır.
Kiremit mezarlar ise: yanlarda ikişer olmak üzere, karşılıklı yerleştirilmiş dört kiremitten oluşur. Bu mezarların içinde: lahitlerde olduğu gibi, bir veya iki kişi gömülmüş. Kiremitlerin üzerinde, üretildikleri atölyenin amblemi görülüyor.
ROMA VİLLASI
Kale dışındaki en önemli antik kalıntılardandır. Gazi Ömer Bey mahallesinde bulunmaktadır. Bu alanda: yapılaşma bulunduğundan, antik yapının tümü açığa çıkarılamamıştır. Villanın tabanı: irili-ufaklı renkli taşcıklardan oluşturulmuş, değişik kompozisyonlarından oluşan mozaik ile kaplıdır. Mozaik taban üzerinde, bronz heykelcikler ve çok sayıda sikke ve değişik çömlekler bulunmuştur.
Bu buluntular, villanın zengin bir Enezliye ait olduğunu göstermekle birlikte, Roma döneminde, Enez’in Sosyo-ekonomik yapısını ve halkın yaşam tarzını yansıtması açısından önem taşıyor.
ANTİK CADDE
Şehir merkezinde, Bekir Ağa Caddesinin kenarındaki boş alanda: Helenistik ve Roma dönemlerinde, antik Ainos kentinin önemli caddelerinden biri ortaya çıkmıştır. Bugünkü, toprak düzeyinin 2.15 metre altında bulunan cadde, kuzey-güney yönünde uzanmaktadır. Cadde, büyük blok taşlarla, balık sırtı biçiminde döşenmiştir.
KİLLİK TEPE
Killik adıyla bilinen alan, Enez’in ikinci yüksek tepisidir. Enes Belediyesi tarafından, kiliğin güneyinde yapılan yol genişletme çalışmaları sırasında, MÖ.6 ve 5’nci yüzyıllara tarihlenen, kırık vaziyette, çok miktarda, çömlek parçaları toplu olarak ortaya çıkarılmıştır.
Yapılan kazı çalışmaları sonucunda: 1.50 metre derinliğinde olan kil dinlendirme havuzları ortaya çıkarılmıştır. Havuz tabanının: 0.40 metre kalınlıktaki bölümü, tamamen saflaştırılmış kil içermektedir. Bu kil havuzunun, en geç MÖ.4’ncü yüzyıla ait olduğu tespit edilmiştir. Enez’de gelişmiş bir çömlekçiliğin varlığı, böylece kanıtlanmıştır.