Bolu şehrinin küçük bir ilçesidir. Almancısı çoktur, halkının büyük kısmı da Ankara’da yaşar. Bayramlarda ve yaz aylarında, son model otomobiller ilçenin cadde ve sokaklarını süsler. Bura insanının ata mesleğinin “boyacılık” olduğu söylenir. Ben buradan defalarca geçtim ve özellikle: Bolu şehrinde yaşarken burayı sık sık ziyaret ettim.
ULAŞIM
TEM otoyolu, ilçe merkezinden geçmektedir. Ancak, otoban açılması sonucunda, bu yolun eskiye oranla önemi kalmamıştır.
Dörtdivan-Bolu arasındaki uzaklık: 42 km. Dörtdivan-Ankara arasındaki uzaklık: 156 km. Dörtdivan-Gerede arasındaki uzaklık: 116 km. Dörtdivan-Yeniçağa arasındaki uzaklık: 7 km. Dörtdivan-İstanbul arasındaki uzaklık: 310 km. dir.
TARİHİ
1071 yılındaki Malazgirt savaşının ardından Anadolu’ya giren Oğuz Türklerinin Kayı boyundan bir bölümü: bu yöreye yerleşirler ve yerleştikleri yerlere: Oğuz boylarının isimlerine özgü isimler verirler.
Dörtdivan ise, bir yerleşim yeri olarak: muhtemelen 1197 yılında, Selçuklular döneminde, I. Alaaddin Keykubat döneminde kurulmuştur. Ünlü gezgin Evliya Çelebinin yazdıklarına göre: Selçuklu Sultanı Keykubat: Bolu beyi iken, ele geçirdiği bu dağlarda “Divan Kösü” çaldırmış, bu nedenle bu bölgeye “Divan” denilmiştir. Bu divanlar, başlangıçta 7 iken, daha sonra küçük olan 3 tanesi kapatılmış ve 4 tanesi kalmıştır. Bu yüzden, bölgeye “Dört divan” denilmiştir.
Bunun yanında, bölgenin tarihi süreç içinde bir başka rolü daha bulunmaktadır. Ankara savaşında bozguna uğrayan Osmanlı ordusu geri çekilirken, bu bölgede, yani Gerede-Dörtdivan arasındaki bölgede, yöre halkının yardımlarıyla toparlanmaya çalışmıştır.
Son olarak: ünlü halk ozanı Köroğlu’nun, Dörtdivan ilçesi Aşağısayık köyü Hesinler Mahallesinde doğduğu söylenmektedir.
Yöre: 1990 tarihinde, İlçe oluştur.
GENEL
İlçenin denizden yüksekliği: 1340 metredir. Volkanik Köroğlu dağları, 2378 metre yükseklik ile, yörenin en büyük yükseltisidir. Tarım alanları ve yerleşim birimleri ise, genellikle düzlük ve ovalık bölümlerde kurulmuştur. Bu yüzden, yerleşim yerleri yani köyler birbirine çok yakındır.
Yöre insanının ekonomik etkinliklerinin başında: tarım gelmektedir. Tarımsal faaliyetler: arpa, buğday ve patates olarak çeşitlenir. Bunun yanında, yörede “kümesçilik” yani “tavukçuluk” yapılmaktadır. Sanayi yok denecek kadar azdır. Bu yüzden, başta Almanya olmak üzere, Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde çok sayıda Dörtdivanlı bulunmaktadır.
KÖROĞLU
Köroğlu: 16’ncı yüzyılın ikinci yarısında, Dörtdivan-Sayuk köyünde doğmuştur. Köroğlu: asayişin son derece bozuk olduğu ve özellikle Celali isyanlarının olduğu dönemde: ezilen, soyulan ve mağdur edilen Anadolu halkının yanında ve kurtarıcısı olarak gündeme gelmiştir. Hatta: onun, Oğuz geleneklerinin “Alp” i olduğu bile söylenir. Köroğlu: çevresine topladığı adamlarla birlikte, dağlarda yaşamış, cesareti ve kahramanlığı, haksızlık ve zulme karşı mücadelesi, günümüze kadar aktarılarak bir efsane olarak gelmiştir.
Köroğlu’nun ortaya çıkış hikayesiyse şöyledir: Bir zamanlar, İstanbul’dan Bolu şehrine bir Sancak Beyi gönderilir. Mehmet Bey isimli bu sancak beyi: paraya düşkün, ahlaksız ve şirret kimliğiyle tanınır. Köroğlu’nun babası Deli Yusuf ise, bu Mehmet Bey’in seyisidir. İyi ve cins atlara düşkünlüğü ile tanınan Mehmet Bey: seyis Yusuf’tan, kendisi için iyi bir at yetiştirmesini ister. Ancak, seyis Yusuf, Sancak Bey’i için, daha sonra Köroğlu’nun atı olarak “Beyaz atı” önerir. Ancak, bey, buna kızar ve seyis Yusuf’un gözlerini dağlatır.
Bu olay üzerine: babasının intikamını almak ve artık dayanılmaz hale gelen Bolu Beyinin zulmüne dur demek üzere, Köroğlu, otoriteye başkaldırır.
Yıllarca mücadele eder ve kendisine katılan diğer yiğit kişilerle birlikte, Bolu Beyini perişan eder. Ancak: tüfeğin icat edilmesi ve bunun özellikle Köroğlu’na karşı kullanılmasıyla birlikte, Köroğlu’nun sonu gelir. Bunun üzerine, Köroğlu, yörede daha fazla dayanamayacağını anlar ve Anadolu’nun doğu illerine gider ve böylece, Anadolu’nun doğu illerinde de Köroğlu efsanesi yayılır.
GELENEKSEL DÖRTDİVAN EVLERİ
Bu yörede yapılan evler: kendine has özellikler göstermektedir Bunlar: yerden 50 ile 100 cm. yükseklikte yapılırlar. Evlere: tahta döşeli ve ayakkabıların çıkarıldığı bir yerden girilir. Alt katta: geniş bir salon ve salona açılan iki-üç oda, kiler ve tuvalet bulunur.
Salondan merdivenler ile çıkılan üst bölümde ise, küçük bir salon daha, iki veya üç oda, tuvalet ve banyo bulunur. Yakın zaman öncesinde, betonarme yapılara dönülmesi sonucunda, bu içten yukarı çıkılan merdivenler, dıştan yukarı çıkılan merdivenlere dönüştürülmüştür.
NE YENİR
Dörtdivan yöresine yolunuz düşerse, yöresel lezzetlerden tatmak isterseniz “kaz kızartması” önerebilirim. Hindi dolması da düşünebilirsiniz.
NE SATIN ALINIR
Dörtdivan yöresinde, Cuma günleri pazar kurulur. Bu nedenle: yöre insanı tarafından Dörtdivan ilçesine “Cumayeri” de denilir. Cuma günleri, ilçe merkezinde çevre köylerden gelenler nedeniyle büyük bir yoğunluk görülür. Kırsal bölgelerden ilçe merkezine gelenler pazar ile birlikte, diğer işlerini de bugün hallederler.
Yani, Dörtdivan yöresine yolunuz düşerse ve günlerden Cuma ise, mutlaka bu pazara uğramalısınız.
GEZİLECEK YERLER
KARTALKAYA
Ülkemizin en büyük kış kayak turizm merkezlerinden biri olan “Kartalkaya” bu yörenin bir parçasıdır. Kartalkaya: Bolu şehir merkezine 50 km. ve Dörtdivan ilçe merkezine 29 km. uzaklıktadır. Köroğlu dağlarında 2200 metre yüksekliktedir.
Ben, Kartalkaya hakkında, yine bu sitede, ayrı bir yazı yayınladım. Meraklıları, oradan Kartalkaya hakkında ayrıntılı bilgilere ulaşabilirler.
Kartalkaya tanıtımı hakkındaki yazıma ulaşmak için.
BİZANS KALE KALINTISI
İlçe merkezine bağlı, Yağbaşlar köyü Mürseller mahallesindedir. Muhtemelen Bizans döneminden kaldığı düşünülmektedir.
HİMMET DEDE TÜRBESİ
İlçe merkezine bağlı, Yukarısayık ve Sorkun köyleri arasındaki bir tepede bulunmaktadır. Kendisi: 17’nci yüzyılda, Bolu’nun Gice köyünden Hacı Ali Merdan isimli zatın oğludur. Memleketine atfen, Bolulu Himmet Efendi olarak bilinir. Köydeki türbesi: taştan yapılmış, tek odalı ve çatısı kiremit örtülüdür.
AYVADİBİ ŞİFALI SUYU
İlçe merkezine bağlı, Yağbaşlar köyü Mürseller mahallesindedir. Şifalı bir su olduğu söylenmektedir. Asarlar höyüğünün hemen yanındaki bu şifalı su kaynağı: düzenlenerek kullanışlı hale getirilmiştir.
Ayvadibi suyu hakkında anlatılan bir hikaye var. Söylenenlere göre, zamanın birinde, Ümmi Kemal isimli bir zat: günümüzdeki Mursallar bölgesinden geçerken, öğlen namazı kılmak için su arar. Ancak su bulamaz ve bunun üzerine, bulunduğu yerde, asasını yere batırır ve burada, bu şifalı su çıkmaya başlar.
Peki, bu şifa olayı nedir derseniz: Ayvadibi şifalı su ve çamurunun: günümüzde, cilt hastalıkları başta olmak üzere, birçok hastalığa iyi geldiği söylenmektedir. Cilt hastalıkları için, özellikle çamur banyosu yapılması önerilmektedir.