Kars Sarıkamış

Kars Sarıkamış

 

Sarıkamış, Kars il merkezine, 45 km uzaklıktadır. Sarıkamış, Sarıkamış, Erzurum arası uzaklık: 156 km. dir. Sarıkamış, Artvin-Yusufeli arasındaki uzaklık: 176 km. dir. Selim arası uzaklık: 25 km. Sarıkamış, Horasan arası uzaklık: 87 km. Sarıkamış, Ani harabeleri arasındaki uzaklık: 95 km. dir. Sarıkamış, Doğubayazıt arası uzaklık 220 km. dir.

TARİHİ

1877-1878 tarihleri arasında, bölge Rus işgaline uğrar ve yapılan anlaşmalar sonucunda Kars, Batum ve Ardahan harp tazminatı olarak Ruslara bırakılır. Bu durum 40 yıl sürer.  1 Kasım 1914 tarihinde, Rus orduları, Sarıkamış’tan Pasinler’e doğru taarruza geçer, 6 gün süren Köprüköy muharebelerinde darbe yiyen Rus ordusu Sarıkamış’a kadar kaçar, geri çekilir.

Sarıkamış’ta yeni taarruz hazırlıklarına girişmek için Çar Nikola tarafından karargah kurulur. Bu sırada, Sarıkamış, Selim ve Kars arasında toplanan Rus ordularını imha etmek için, Enver Paşa tarafından meşhur Sarıkamış Harekatı başlatılır. Ancak ağır kış şartları nedeniyle, bu harekat felaketle sonuçlanır ve bu sonuç, tarihe korkunç bir facia ve acı bir hatıra olarak geçer.

Gelelim Sarıkamış isminin kökenine:

Bu konuda çeşitli rivayetler vardır. Çerkez Beylerinden biri, bu topraklara gelirken bir sarığa sarılmış biraz yiyecek getirir ve sarığa sarılmış yiyecek nedeniyle yöreye “Sarığalmış” ismi verilmiştir. Daha sonra Sarıçam ormanları nedeniyle buraya “Sarıkamış” denilmiştir. Başka bir rivayete göre ise, Hazar denizi ve Aral gölü arasındaki Sarıkamış çukuru bölgesinden gelerek buraya yerleşen bir Türk boyu, buraya Sarıkamış ismini vermiştir.

 

SARIKAMIŞ ŞEHİTLERİ

Sarıkamış denilince tüm yurtta, Sarıkamış şehitleri akla gelir. Bu yüzden, Sarıkamış şehitlerinden biraz söz etmek istiyorum, buraları gezerken, Sarıkamış şehitlerini anmak gerekir. 1914 yılında, Sarıkamış’ta 78 bin şehit verilmiş ve bunlardan maalesef 60 bini donarak ölmüştür.

1914 yılında, 15-22 Aralık tarihleri arasında, Sarıkamış yakınlarındaki Allahüekber dağlarında, Kars ilini Ruslardan geri almak için harekata gönderilen 60 bin asker donarak ölmüştür.

Çünkü Enver Paşa tarafından, Rusları hiç beklemedikleri bir yerden, Allahüekber dağlarını aşarak vurmayı ve Kars’ı almayı amaçlamıştır. Allahüekber dağları, Kars-Erzurum illeri arasındaki sınırı oluşturur, uzunluğu 40 km ve genişliği 25 km dir.

Allahüekber dağlarının yer yer 2000-3000 metre yükseklikteki geçitlerinde, ısı sıfırın altında 30 derecelerde, Türk askerlerinin büyük bölümü, çölden gelmiş ve üzerlerinde yazlık giysiler vardır.

Sarıkamış’ın dondurucu soğuğunda yanlış ve hatalı planlamalar yüzenden donarak ölmüşlerdir. Allahüekber dağları, 37 bin şehit verilerek aşılır ve Sarıkamış kuşatılır. Ancak kuşatma harekatı, aşırı soğuk ve açlık yüzünden hedef ele geçirilemeden 5 Ocak 1915 tarihinde biter. Osmanlı ordusu, dağlarda 78 bin şehit verirken, Rus ordusu ise 32 bin asker kaybetmiştir.

Kars Sarıkamış

ŞEHİTLİKLER

Kars-Erzurum karayolu üzerinde Allahüekber Dağı şehitliği var. Sarıkamış merkeze 6 km uzaklıktadır.

Şehitlik, Allahüekber dağları Milli Parkı içindedir. Heykeller, donarak ölen askerlerin durumunu temsil eder. Heykeller, şehitlik yapılırken Çanakkale yöresinden getirilmiş ve buraya yerleştirilmiştir.

Şehitlikte kaç kişinin gömülü olduğu bilinmez. Anıtta, bazı askerlerin isimleri, yaşları ve doğum yerlerinin yazılı olduğu panolar var. Çevrede bunlar gibi 20 şehitlik var. Bu şehitlikler, bu toprakların nasıl elde edildiğini ve bu topraklar için ölen askerlerin ruhlarına bir fatiha okunacak yerlerdir.

Evet, hemen karşı köyde Hamamlı köyü şehitliği var. Sarıkamış ilçe merkezinde, Yukarı Sarıkamış mahallesinde Batı Kışla ve Sarıkamış İnönü mahallesinde Meçhul asker ve İstasyon mahallesinde Millet Bahçesi şehitlikleri bulunuyor.

Kars Sarıkamış

SARIKAMIŞ ŞEHİTLERİ ANMA YÜRÜYÜŞÜ

Osmanlı ordusunun Rus işgali altındaki toprakları kurtarmak için başlattığı ve 90 bin askerimizin şehit düştüğü, Sarıkamış Harekatının anma etkinlikleri, her yıl Ocak ayının ilk haftası içinde üç gün süreli yapılır.

2020 Ocak ayında yapılan yürüyüşe 20 bin kişi civarında katılış oldu. Ülkemizin birçok yerinden gelen, binlerce kişi, Sarıkamış ilçesine bağlı Kızılçubuk köyünde buluşuyorlar.

Kamyonlarla erzak ve Türk Bayrağı dağıtılan binlerce katılımcı, saat 10 civarında 105 yıl önce olduğu gibi, yürüyüşe başlar, katılımcılar dev bayrak ve Atatürk posterleri taşıyarak sloganlar eşliğinde, eksi 9 derecelik sıcaklıkta, zorlu yürüyüşe katılır, 6.5 kilometrelik yürüyüşte “Şehit Kurmay Albay Faruk Sungur Yolu” izlenerek, Yukarı Sarıkamış Mahallesindeki tören alanında yürüyüş bitirilir.

Evet, bu duygu yüklü yürüyüşe, imkanlarınız varsa mutlaka katılın, o insanlar bizlerin bu günleri mutlu, özgür ve hür olarak yaşamamız için canlarını verdiler, biz onlar için sadece bir günümüzü verip, o yürüyüşe katılalım, onların yaşadıklarını görelim.

Bu görsel boş bir alt niteliğe sahip; dosya adı genel.5-1.jpg
Kars Sarıkamış

GENEL

İlçe Kafkaslar ve İran’dan Anadolu’ya geçiş yolları üzerinde bulunduğundan, tarih boyunca stratejik önemini korumuştur. Bu yüzden, yörede tarihsel ve arkeolojik mevkiler, oldukça çoktur. Bölgenin yer yüzü şekilleri genellikle dağlık ve engebelidir. Dağlık kısımlar ormanlarla kaplıdır. Bölgenin doğal bitki örtüsü ortaklardır.

Ancak bölgenin batısında Allahüekber ve Soğanlı dağlarının yükseklerinde çam ormanları bulunur. Rakımı 2225 metredir. Bu yükseklikte bulunan ilçe, yurdumuzun en yüksek ilçesi ve yayla niteliğindedir.

Ancak bu yüksekliğine rağmen, doğa her zaman yeşildir. Uzun süren kış döneminden sonra canlanan doğa, muhteşem görüntüler oluşturur. Karasal iklim hakimdir ve buna bağlı olarak yazlar genellikle kurak, kışları sert ve soğuktur. İlkbahar ve sonbaharda ise bol yağış olur.

NE YENİR

Buralara yolunuz düşer ve yöresel lezzetleri tatmak isterseniz, öncelikle “Helise” önerebilirim. Yanında etli bulgur pilavı olabilir. Veya “kavurma” ve ardından tatlı olarak “Umaç helvası” düşünebilirsiniz.

NE SATIN ALINIR

Sarıkamış yöresinde “obsidiyen” taşından yapılan el sanatı ürünleri çok tutulur.

GEZİLECEK YERLER

Kars Sarıkamış

SARIKAMIŞ KAYAK MERKEZİ

Yine bu sitede, ayrıntılı bir Sarıkamış Kayak Merkezi yazısını bulabilirsiniz.

Kars Sarıkamış

KAZIM KARABEKİR CAMİSİ-YANIK KİLİSE

İlçe merkezinde, Hükümet konağı yanında İnönü mahallesindedir.

Kars Sarıkamış

Cami, Rus Çarı II. Nikola tarafından 1907 yılında yapılmış bir kilisenin camiye dönüştürülmesiyle oluşturulmuştur. Yapının girişi tuğla çerçeveli, yuvarlak kemerlidir. Girişin üstü, küçük bir çatı ile örtülüdür.

Girişin iki yanında, dikdörtgen tuğla çerçeveli birer pencere vardır. Giriş kapısının üzerinde çıkıntılı bir bölüme, yuvarlak kemerli üçüz pencere yerleştirilmiştir. İlk yapımındaki çan kuleleri günümüze ulaşmamıştır. Kesme taştan yapılan mekanda tek şerefeli bir minare bulunmaktadır.

Yapıda iki renkli taş işçiliği dikkat çeker. Yapı, Ruslar çekildikten sonra cami olmadan önce, bir süre “Şark Cephesi İbret Yeri” adı altında tiyatro, daha sonra da “Sinema” olarak kullanılmıştır.

Sonra camiye dönüştürülmüş, ancak 1970 yılında yangın geçirmiş ve 2008 yılında restore edilerek tekrar ibadete açılmıştır. Günümüzde, sadece eski yapıdan ana duvarlar sağlam olarak gelmiştir.

Kars Sarıkamış

KIZ KALESİ

Erzurum kara yolundan ilçeye girerken, 10 km uzaklıktadır. Yolun sol tarafında, orman içinde ve Keklik Deresinin akarak Aras nehrine ulaştığı Keklik Vadisinde müstahkem bir yerdedir.

Alt tarafından akan Keklik Deresi, ileride Aras nehrine dökülür. Derenin aktığı vadi, bir yol gibi Aras vadisine çıkar. Kalenin ne zaman yapıldığı bilinmez. Ancak çok eski tarihlerden ve muhtemelen Urartulardan beri bulunduğu tahmin edilmektedir. Zaten bu kaleye, pek yakın ören yerleri izleri vardır.

Halk bu ören yerlere “peğlik” der. Keklik Deresinin Aras nehrine ulaştığı Keklik Vadisinde, ayrıca yine halkın “Kız Kalesi” dediği, üçüncü bir kale daha vardır. Küçük bir vadideki bu kalelerin varlığı, bu bölgenin ne kadar kontrole gerek görüldüğünü işaret eder. Kalelerin inşa tarzı, Zivin Kalesininki ne benzer.

Bu kaleler, yöredeki diğer kaleler gibi normal garnizon olmayıp, dağlarda meydana gelen olaylar ve savaşlar olduğu zaman kullanılmış olmalıdır. Kale, Türk döneminde iskana tabi tutulmamıştır. Çünkü, hiçbir kayıtta sözü geçmez. Ancak göçebe Türkmenler arasında meydana gelen kavgalarda bir savunma yeri olarak kullanıldıkları tahmin edilmektedir.

Hatta özellikle sınır bölgesi olan bu coğrafyanın su veya bu taraf elindeki en uç, en son kaledir. Halk arasında, Hıristiyanlık döneminde, rahibelerin hapsedildiği bir kale olduğuna inanılır. Son yıllarda kale, define arayıcıları tarafından yoğun şekilde tahrip edilmiştir.

ZİVİN KALESİ-SÜRGÜTAŞ-ZİVİN YAZITI

İlçe merkezine 32 km uzaklıktaki Karaurgan yakınlarında Süngütaş olarak da bilinen köyde sarp bir tepe üzerinde Zivin kalesi konumlanmıştır. Köyün bulunduğu yerde, 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşında çok önemli ve kanlı bir çatışma olan Zivin çatışması yapılmış, Rus ordusunun ilerleyişi, Türkler tarafından burada durdurulmuştur.

Kars Sarıkamış

Kale

Kale: Kars’ı Erzurum’a bağlayan bu yolu kontrol etmesi açısından stratejik konumdadır. Kuzey-güney doğrultusunda yapılan kale, ana kayanın yapısına uydurulmuştur. Kalenin iç bölümünde ana kayaya oyularak yapılan iki sarnıç bulunur.

Kalenin iç kısmında bulunan sarnıçlar, dikdörtgen planlı olmasına karşın, kalenin dışında ve doğusunda bulunan sarnıçlar yuvarlak planlıdır. Ayrıca yuvarlak planlı sarnıcın yanında ana kayaya oyularak yapılmış bir sunak çukuru vardır.

Bütün bunların yanında, kalenin batısında kaya basamaklı su tüneli görülür. Ancak su tüneli,  taş ve toprakla dolduğu için sadece girişi görülmektedir. Kalenin özellikle Saltuklular döneminde yeniden yapılmış olduğu anlaşılır. Kale günümüze harabe olarak ulaşmış, sadece dış surları görülebilir.

Zivin Yazıtı

Ancak kalenin ilk yapılış tarihi, Urartulara kadar gitmektedir. Bu kalede bulunan Urartu kralı Minua’nın kuzey seferinden bahseden “Zivin Urartu Yazısı” bunun kanıtıdır. Çünkü bu yazıt, Kafkasları Doğu Anadolu’ya bağlayan ana yol güzergahlarından birinde olan, Karaurgan bucağına bağlı Zivin kalesinde bulunmuştur.

Bu nedenle: Zivin kalesi, en önemli Urartu kalelerinden birisidir. Zivin Yazıtında tahribat nedeniyle bütünü okunamaz, okunabilen bölümlerinin Türkçe çevirisi “…. Minua der ki “Şaşilu Şehrini ele geçirdim. Bu steli, bana efendi olan tanrı Haldi’ye diktirdim.

Tanrı Haldi’nin büyüklüğüyle, İşpuini oğlu Minua, güçlü kral, büyük kral, Tuşpa Şehrinin kahramanıdır. Minua der ki, Her kim bu yazıtı tahrip ederse, her kim suç işlerse veya her kim saklarsa, tanrı Haldi, tanrı Teişeba, Tanrı Şivini ve bütün tanrılar, onu güneş ışığından yoksun etsinler.

Yazıt: I. Dünya savaşı yıllarında bölge Rus işgali altındayken: bölgede bulunan bir yapı da taş olarak kullanılmış, ama bu durumu tespit eden Gürcüler tarafından yerinden sökülerek Gürcistan Tiflis Devlet Müzesine kaçırılmış ve halen orada sergilenmektedir.

Kars Sarıkamış

İNKAYA-MİCİNGİRT KALESİ

İlçenin güneybatısında, Karaurgan Bucağına bağlı eski Osmanlı Rus hududunda bulunan ve 1960 yılında özellikle kale ve eteğindeki kaya mağaralarının çokluğu nedeniyle ismi “İnkaya” olarak değiştirilen köyün doğusunda, yekpare bir kaya kütlesi üzerindedir.

Köy, ilçe merkezine 45 km uzaklıktadır. Micirgirt köyü, bir dere yatağının iki yakasına tarihi kalenin altına kurulmuştur. Bugünkü köy, kalenin batısındadır. Ana kaya üzerine, stratejik açıdan çok güzel yerleştirilmiştir. Ana kaya, kalenin kurulduğu zaman da dikdörtgen bir yüzeye sahip iken, bugün doğanın etkisiyle sekiz rakamına benzer.

Kale ilk olarak ne zaman ve kimler tarafından inşa edilmiştir bilinmez. Ancak üzerindeki bazı kitabelerden, kalenin Saltuklular döneminde 1262 yılında onarım gördüğü anlaşılır. Kalede özellikle: 7 ile 8’nci yüzyıl taş süslemeleri özellikleri görülür. Doğu yönden tek girişi vardır.

Burasının kemerli ve merdivenli olmamasından arabaların kale içine girebildiği anlaşılmaktadır. Kayalık bir tepe üzerindeki kalenin bulunduğu alanın çevresinde Urartu kaya mezarları ve Urartu sarnıcının bulunuşu, bu bölgeye daha önce Urartular tarafından yerleşildiğini gösterir.

Sonraki dönemlerde ise, Kaleyi Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular, Saltuklular ve Osmanlılar kullanmıştır. Taşlar üzerinde, bunu belirten bazı İslam ve Hıristiyanlık dönemine ait yazılar bulunur.

Duvarları kesme ve moloz taştan yapılmıştır. Dikdörtgen planlıdır. Kaleden günümüze sadece sur duvarlarının bazı bölümleri ulaşmıştır.

Bu sur kalıntıları, sadece kuzey ve güney kısa kenarlarda kalabilmiştir. Kuzey tarafındaki kalıntının alt tarafında, Urartu yapı tekniği görülebilir.

Yani, buna göre yapıyı Urartular yapmıştır veya en azından surlar Urartu döneminden kalmadır. Kalenin güneydoğu tarafından, dönerek inen bir merdiven vardır.

Günümüzde Micingirt köyündeki evlerin bahçelerinde ve bahçe duvarlarında kullanılan bazı mimari parçalara rastlanır.

Örneğin: bu taşlardan dikdörtgen şekilli biri üstünde, dört insan ve bir köpek olması muhtemel hayvan figürü vardır. Köyde, bir de tarihi mezar vardır. Üstü kapatılan mezar, 1902 tarihlidir. Köylüler mezarın İsmail isimli bir evliyaya ait olduğunu söylerler. Ayrıca, köyde kale eteğinde kaya kiliseleri görülür.

Türbe

Micingirt  kalesinin kuzeydoğusunda, 12-13’ncü yüzyıllara tarihlenen çokgen gövdeli bir türbe vardır. Türbe: köyün ve kalenin kuzeydoğusunda, vadiye yakın bir yerdedir.

Türbe üzerinde kitabe yoktur. Bu yüzden ne zaman ve kim tarafından yapıldığı bilinmez. Ancak mimari üslup değerlendirildiğinde 12’nci yüzyılda Saltuklular döneminde yapıldığı tahmin edilmektedir. Türbe: daire planlı bir kaide üzerindedir.

Dıştan onikigen, içeriden daire planlı gövdesi vardır. Üst örtüsü yıkıktır. Kuzeye bakan cephedeki giriş kapısının, batısındaki ilk pencere sivri kemer içinde mukarnas kavsaralıdır.

Kemer boşluğunda sekiz yapraklı bir çiçek motifi görülür. Yapıda: açık ve kahve renk olmak üzere iki renkli kesme taş kullanılmıştır. Yapının beden duvarlarındaki taşlar, yağmur ve kar sularından olumsuz etkilenmiş, taş yüzeylerinde aşınmalar olmuştur.

Kars Sarıkamış

TAŞLIGÜNEY KALESİ VE KAYA ODALARI

İlçe merkezinin 48 km güneybatısında ve Taşlıgüney köyünün 4 km kuzeybatısındadır. Merkez bir kale olarak birçok kaya odasından oluşur. Kale, kabaca işlenmiş taşlardan harç ile yapılmıştır. Büyük oranda tahrip olan kaya odalarının bir kısmı kaya kilisesi, bir kısmı ise barınma amacıyla kullanılmıştır.

Günümüzde, inşa edildiği kaya türünün de etkisiyle büyük oranda tahrip olan kaya odalarının bir kısmına ulaşım bile mümkün değildir. Kale ve diğer yapılar, tipik bir Ortaçağ yerleşkesi özelliği gösterir.

YOĞUNHASAN KALESİ-KAYA MEZARI VE GÖLETİ

İlçenin 42 km güneyinde, Karapınar köyünün yaklaşık 5 km güneybatısındadır.

Bölgenin belki de en iyi değerlendirilen, en önemli merkezlerinden olan Yoğunhasan, kale, kaya mezarı, yerleşim alanı ve göleti ile kompleks bir yapı oluşturmaktadır. Aras ırmağının yaklaşık 1.5 km güneyinde bulunan merkez, günümüz modern karayolunun da geçtiği tarihi yolları kontrol altında tutar.

Bu yolun önemi büyüktür. Burada yapılan arkeolojik araştırmalarda bulunan objeler değerlendirildiğinde, gerek kalenin ve gerekse göletin, Urartuların ilk kuruluş dönemine tarihlenir.

Urartu Kralı Manua (MÖ 810-786) Diauehi ülkesine yaptığı seferde, kalenin önemli bir askeri üs olarak kullanıldığı tahmin edilmektedir. Kalenin Menua sonrası dönemde, Kral I. Argişti (MÖ 786-764) döneminde de kullanıldığı düşünülür.

Kale

1850 metre yüksekliktedir. Merkezdeki mimari yapılar dikkate alındığında kalenin ana kayaya açılmış sur yatakları üzerine 27 x 36 metre ölçülerinde, çift sıra teras halinde yapıldığı görülür. Bu iki teras duvarı arasında yer yer değişen üç ile beş metrelik bir mesafe vardır.

Bu teras duvarları savunma amaçlı kullanılmıştır. Sur duvarlarının 4-5 sırası günümüze ulaşmıştır. Dış yüzeyleri kısmen işlenmiş iri andezit taşlardan inşa edilen sur duvarlarının üzerini yüksek bir kerpiç duvarın oluşturduğu anlaşılır.

Kaya Mezarı

Kalenin doğu kesiminde, dik yüzeyde iki odalı kaya mezarı vardır. Yerden 55-60 metre kadar yüksekte olan kaya mezarına, kayalara oyulmuş kaya basamaklarıyla ulaşılır. Kaya mezarına büyükçe bir kapıdan girilir.

Bu kapının üzerinde bir aydınlatma penceresi vardır. Bu tür aydınlatma boşluğu Urartu başkenti Tuşpada ki Kral Menua mezar odasında görülür. Kaya mezarı: oldukça büyük, kareye yakın bir ana salon ve kuzey, güney yönlerindeki iki odadan oluşur. Tonozlu olduğu görülen ana odanın üst kısmında, tek sıra halinde bir s ilme, tüm yapıyı dolanır.

Ana odanın batı duvarında 4, kuzey ve güney duvarlarında birer olmak üzere yerden 1.5 metre yükseklikten başlayan 8 niş bulunur. Kuzeydeki ikinci odada bir ölü yatağı bulunur.

Gölet

Kalenin yaklaşık 400 metre kadar güneyinde, 1875 metre rakımda kaleye ait bir gölet vardır. Ovale yakın bir plan gösteren göledin, güneyde yükselen Kondul dağından çıkan sular, kar ve yağmur suları ile beslendiği anlaşılır. Ancak Kondul dağı suları göledi beslerken, aynı zamanda dağdan kaynaklanan toprak kaymalarıyla da göledin yapısal şekli bozulur.

Bunun sonucunda ise göledin mimari yapısı bozulmakta ve içi giderek toprakla dolmaktadır. Günümüzde halen işlevini koruyan göledin, batı duvarı büyük ölçüde ayaktadır. Yaklaşık 5 metre genişlikte, göledin duvarı mimarisi ve şekli ile Urartu Kralı Menua dönemine tarihlenir.

Göledin Yoğunhasan kalesinden, Aras nehrine kadar uzanan tarım alanları ve bahçelerin sulanması için yapıldığı tahmin edilmektedir.

Kars Sarıkamış

KATERİNA KÖŞKÜ

İlçenin kuzeybatısında, ilçe merkezinin 1 km uzağında ve orman içindedir. 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşının ardından, bölgede 40 yıl süreli Rus işgali yaşanmıştır. Ruslar, bu süre boyunca, buradan hiç gitmeyecek gibi çeşitli yapılar yaptırmışlardır.

Kars Sarıkamış

Kitabesi yoktur. Dönemin Rus Çarı II. Nikola’nın eşi Katerina tarafından, 1896 yılında yaptırılmıştır. Ancak, yapılan tarihi incelemelere göre, Rus Çarının Katerina isimli eşinin bulunmadığı tespit edilmiştir. Aslında Çar II. Nikola’nın “hemofili” hastası oğlu Aleksi için burayı bir rehabilitasyon merkezi olarak yaptırdığı da iddia edilmektedir. Çar, II Nikola, 1914 yılında Kars bölgesini ziyaret ettiğinde burada konakladığı söylenir.

Evet: yapının yani ahşap köşkün en büyük özelliği, Sarıçam ağaçlarından, hiç çivi kullanılmadan Baltık mimarisi tarzında yapılmıştır. Baltık mimarisinin en güzel örneklerindendir. Doğu-batı yönünde tasarlanan yapı, o dönemde av köşkü olarak tasarlanmıştır. İki ayrı yapıdan oluşur. Bunlar: av köşkü ve ana köşk.

Kars Sarıkamış

Dikdörtgen planlıdır. 3 bölümden oluşur. İçinde 28 oda vardır. Bodrum arazinin eğimine uygun olarak yapılmıştır. Kuzey cephede bulunan giriş kapısının ana bölümü, kesme taştan yapılmıştır. Binanın kuzey ve güney cephesinde, üçgen yapılı 8 büyük ve 4 küçük pencere bulunur. Isıtma sistemi ilginçtir.

Peç sistemi ile baca duvarlar içinde dolaştırılarak ısıtma sağlanır. Bu sistem, başta Sarıkamış olmak üzere, Kars ve Erzurum’daki Rus işgali sırasında yapılmış binalar ve diğer taş yapıların birçoğunda kullanılmıştır.

Yapı: 1994 yılına kadar Sarıkamış Tugay Komutanlığı denetiminde askeri amaçlı olarak kullanılmış, daha sonra hazineye devredilmişti. Günümüzde oldukça bakımsız ve dökük durumdadır, yani buralara yolunuz düşerse köşkün ulaşımı özellikle kış döneminde oldukça zor, yürümek gerekiyor, ama gittiğinizde çok şey görmeyi hayal etmeyin, bakımsız.

 

Kars Sarıkamış

ACISU MESİRE YERİ

Handere yolunda, su kenarında yemyeşil bir beldedir. Burada bulunan şifalı su bazı kaynaklara göre maden suyu ve bazı kaynaklara göre ise şifalı bir sudur. Burada 4 tane çeşme var. İki çeşmeden acı sodalı su, diğer ikisinden de tatlı su akıyor, bu yüzden buraya “Acısu” ismi verilmiştir.

İstanbul Başakşehir

İstanbul Başakşehir

Son aylarda, isim “Başakşehir Futbol Takımı” ile oldukça bilinir hale gelen Başakşehir ilçesi hakkında bilgileri derledim, buyurun Başakşehir ilçesi.

İstanbul Başakşehir

TARİHİ

Başakşehir Yarımburgaz Mağarasında, günümüzden binlerce yıl öncesine ait yerleşim kalıntıları bulunmuştur.
Yakın geçmişte, bölgenin bilinen en eski ismi “Azatlık” dır. Çünkü: Şamlar Baruthanesinde çalışan Ermeniler, Osmanlı yönetimi tarafından azat edilip birinci sınıf vatandaş ilan edilince, bunların yaşadıkları bu bölgeye de “Azatlık” ismi verilmiştir.

Meşrutiyetin ilanından sonra ise, Arnavut kökenli Resneli Niyazi Bey: bölgedeki Ermenileri buradan göndermiş ve Baruthane ve çevresindeki araziler Resnelilerin olmuştur.

Bu dönemde yörenin ismi Resneli Çiftliğidir. 1952 yılında son Resneli ölünce, arazi, mirasçıları tarafından paylaşılmış ve parça parça satılmıştır. Ardından bölgeye yeni ve modern siteler yapılmıştır.
İlçe Küçükçekmece ilçesine bağlı iken 2008 yılında yeni bir ilçe olmuştur.

İstanbul Başakşehir

GENEL

Yerleşim yeri, İstanbul boğazının 20 km batısındadır. Denize kıyısı yoktur. Yerleşimin güneyinde Küçükçekmece gölü vardır. Bu gölü besleyen Sazlıdere, derin bir vadi oluşturur ve TEM Uluslararası transit kara yolu bu vadiye keserek ilerler. Yörede: Karadeniz ve Marmara arasında oluşan klima sistemi ılıman bir iklim oluşturur. Bu iklim: tarım için oldukça uygundur.

İstanbul Başakşehir Fuar ve Sergi Alanı

BAŞAKPAZAR FUAR VE SERGİ ALANI

Bölgedeki semt pazarlarını bir çatı altında toplamak için düzenlenmiştir.
Burada: gıdadan tekstile kadar çeşitli ürünlerin satıldığı işyerleri bulunuyor. Yani, burası aynı zamanda fuar, festival ve benzeri sosyal etkinliklerin de yapılabileceği bir yer olarak düzenlenmiştir. Yani, bir anlamda AVM denilebilir. Ancak: geniş, ferah ve hijyenik bir alışveriş ortamı yaratılmıştır.

İstanbul Başakşehir Fuar ve Sergi Alanı


Ayrıca: restoranlar, kafeler, sinema salonları da bulunuyor.
En orijinal yönü ise, en üst çatı bölümünde, bir yeşil alan oluşturulmuş olmasıdır. Burada, ziyaretçiler dinlenebilmektedir.

HOŞDERE

Burası, Osmanlı döneminde bir Bulgar çiftliğidir. Çünkü 1877-1878 yılındaki Türk-Rus harbi sırasında, Bulgaristan’dan kaçarak buraya gelen üç Türk aile tarafından kurulmuştur. 1924 yılındaki mübadelenin ardından ise, Bulgaristan, Romanya ve Yunanistan’dan da birçok aile muhacir olarak bölgeye gelmiştir.

Günümüzde Başakşehir ilçe sınırları içerisinde bulunan Hoşdere bölgesinde, yaklaşık 110 hektarlık alan üzerinde, 20 bin kişinin yaşaması planlanan Yeni Şehir Projesi geliştiriliyor.

İKİTELLİ ORGANİZA SANAYİ SİTESİ

İstanbul’da bulunan 2 organize sanayi bölgesinden birisi, TEM Otoyolunun hemen kuzeyinde bulunan İkitelli Organize Sanayi Sitesidir. Bağcılar ilçe merkezine 4 km uzaklıktadır.

İstanbul Başakşehir Atatürk Olimpiyat Stadı

ATATÜRK OLİMPİYAT STADI

Bağcılar ilçe merkezine 9 km uzaklıktadır.
İkitelli bölgesinde bulunan stadyum, UEFA’nın “5 Yıldızlı Stadlar” listesinde bulunmaktadır. Çünkü bünyesinde her türlü organizasyon için uygun donanım bulunmaktadır.

İstanbul Başakşehir Atatürk Olimpiyat Stadı


Olimpiyat parkı içinde bulunan stadyum, 1999-2002 yılları arasında yapılmıştır. 77 bin seyirci kapasitelidir. Seyirci kapasitesi olarak Türkiye’nin en büyük stadıdır. Ayrıca 9 kulvarlı atletizm pisti vardır.
Oldukça büyük bir otoparkı bulunmaktadır. Tüm bu güzellikler yanında, bu muhteşem stadyumun eksisi, hiç bitmeyen rüzgar ve üstünün açık olmasıdır.

ISPARTAKULE MEVKİİ

İstanbul-Avrupa arasındaki tren yolunun bir istasyonu buradadır. Burada, ayrıca Ispartakule viyadüğü ve Ispartakule çiftliği bulunmaktadır.

İstanbul Başakşehir Yarımburgaz Mağarası

YARIMBURGAZ MAĞARASI

Yörede, Altınşehir mevkiindedir. Bu yüzden halk arasında “Altınşehir Mağarası” olarak da bilinir. İstanbul merkeze 22 km uzaklıktadır. Küçükçekmece gölüne ise 15 km uzaklıktadır.
2001 yılında 1’nci Derece Sit alanı ilan edilerek koruma altına alınmıştır.

Mağaranın 2.5 km güneyinde Küçükçekmece gölü bulunur. Önünden ise Sazlıdere geçer. Ayrıca yine yörede, zengin su kaynakları vardır. Bu yüzden barınma ve konaklama için oldukça uygundur.

İstanbul Başakşehir Yarımburgaz Mağarası


Mağara içindeki sıcaklık yaz-kış dönemlerinde değişmez, sabittir.

Mağarada ilk araştırmalar, 19’ncu yüzyıl ortalarında Abdullah Bey tarafından yapılmıştır. Daha sonra 1963 yılında aşağı mağaranın giriş kısmında kazılar yapılmıştır.

Mağarada: Paleotik çağa ait çeşitli kalıntılar ve Bizans dönemine ait bir kilise kalıntısı vardır. Ancak, mağara zaman içinde oldukça büyük tahribata uğramıştır.

İstanbul Başakşehir Azatlı Baruthanesi

AZATLI BARUTHANESİ

1795-1796 yılları arasında Baruthane Nazırı Mehmet Şerif Efendi tarafından yaptırılmıştır. Sultan III Selim tarafından ordunun modernleşmesi hareketinin baş eseri olarak kabul edilir. Temelleri 1794 yılında atılmış ve 2 yılda tamamlanmıştır.

Küçükçekmece gölünün kuzeyinde, göle 4 km uzaklıktadır.

Osmanlı döneminde İstanbul, Selanik ve Gelibolu’da bulunan baruthanelerin verimli olmaması nedeniyle daha modern olan burası inşa edilmiştir. Yapının zemin etüdü oldukça dikkatli seçilmiş, dış cephesi taştan yapılmıştır. Katlı olan yapı, çökmesinin önlenmesi için demir bloklarla örülmüştür.

Barut kalitesini arttırmak için, burada yeni teknoloji kullanılmıştır.

1804 yılında, Şamlar köyünün kuzeyinde Şamlar bendini yaptırır ve baruthaneye bir kanalla su getirilmiştir. Aslında Sultan, avlanma sırasında Arnavutköy deresinden (günümüzdeki ismiyle Azatlı deresi) çok su geldiğini görür ve buraya bir su bendi yaptırarak, suyun gücünü kullanarak barut yaptırmak ister.

Bent ve baruthanenin yapımı için araştırmalar yapılır, barut imalatı için Şam’dan sanatkarlar getirilir ve İngiltere’den ise değirmen taşları sağlanır.

İstanbul Başakşehir Azatlı Baruthanesi


Çünkü baruthane su çarkı ile çalışıyordu. Daha önceki baruthaneler, hayvan gücü ile çalışıyordu. Buranın su gücü ile çalışır yapılmasının amacı, üretimin sürekli devam etmesidir. Hatta: bir saat ustası olan ve mekanik bilgisi fazla Arakel Dadyan, baruthane için çalışmalar yapmıştır. Bu çalışmaları sonucunda, su çarkı ile çalışan, dumansız bir sistem geliştirmiştir.

Zaman içinde burada üretilen barutlar: Altınşehir mağaralarına yakın bir yerde depolar yaptırılarak muhafaza edilir. Burada Dadyanlar’ın ayrı bir yeri var. Bunlar Ermeni bir ailedir ve Padişahın emriyle baruthaneyi kurup işletiyorlar.

Çünkü Osmanlı topraklarından Dadyanlardan başka bu işi yapabilecek kimse bulunmamaktadır. Baruthanenin yapılışı ile birlikte bölgede kalabalık bir işçi topluluğu oluşuyor.

İşçilerin önemli bir bölümü Ermeniler arasından seçiliyor. Çünkü, barut işi tehlikeli ve Türkler bu işe ilgi göstermiyorlar. Zaten, baruthanenin kurucusu da Ermeniler. Padişah, Dadyanlara ve baruthanede çalışan Ermenilere, Müslümanlara tanınan hakları veriyor.

Böylece bölgenin yeni sakinleri Ermeniler bölgede yeni yerler, topraklar sahiplenmeye başlıyorlar. Hikayenin bundan sonraki bölümünü, aşağıda Resneli Niyazi Çiftliği bölümünde belirteceğim.

Zaman içinde bina birkaç kez onarılmış ve genişletilmiştir.

Baruthane: 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşına kadar faaliyetini sürdürmüştür. Ancak bu savaş sırasında, baruthane, Ruslar tarafından tahrip edilmiştir.
Günümüzde: Baruthane binasının çevresinde büyük bir havuz ve hangar benzeri yapı kalıntıları bulunmaktadır.

İstanbul Başakşehir Şamlar Bendi

ŞAMLAR BENDİ

Burada: bent kurulurken, baruthane için Şam’dan ustalar getirilir. Yukarıda da belirttiğim gibi, Şam şehrinden gelen ustalar, bu köyün bulunduğu yerde iskan edilirler. Bu ustalar Şam’dan geldiği için köye “Şamlular Kariyesi” ismi verilir.

Bölgede bulunan Sazlıdere’nin en büyük kollarından olan Şamlar Deresinin üzerinde bulunan su bendi, Osmanlı döneminde, Sultan II Mahmut zamanında, 1826-1828 yılları arasında yaptırılmıştır.

Sultan II Mahmut, av sırasında Arnavutköy deresinden (günümüzdeki ismi Azatlı deresi) çok su geldiğini görür ve bu suyun önüne bir bent yaptırmak ve suyun gücünden istifade ederek barut yaptırmayı düşünür.

Baruthaneye su sağlamak için kurulmuştur. Yükseklik 10 metredir. Ancak, elbette günümüzde burada da büyük bir kuraklık hüküm sürmektedir.

 

ŞAMLAR KÖYÜ CAMİİ

1839 yılında yapılmıştır. Yapı: dikdörtgen biçimli ve kesme taştandır. Yapının orijinal minaresi, 1995 yılında yıkılmış ve yerine beton minare yapılmıştır. Şamlar köyünün ilk kuruluşu ile ilgili, yukarıda söz etmiştim, Baruthane için Şam şehrinden gelen ustalar ilk olarak burada iskan edilmişler ve köy kurulmuştur.

RESNELİ ÇİFTLİĞİ

Meşrutiyetin ilanında etkili olan Arnavut kökenli Osmanlı devlet adamı Resneli Niyazi Bey, burada bir çiftlik kurmuştur. Kendisi, 23 Temmuz 1908 tarihinde ilan edilen Meşrutiyet döneminin en büyük devrimci simgesidir.

Resneli Niyazi Bey, Meşrutiyetin ilanının ardından gittiği her yerde “Hürriyet Kahramanı” olarak karşılanıyor. Ancak, aynı zamanda bu bölgeyi de kendisine ayırıyor ve elbette hiç kimse buna karşı çıkamıyor.

O zamanki ismiyle “Azatlık” bölgesini kendisine çiftlik yapıyor. Daha önce buraya yerleşen Ermenileri buradan kovuyor.

Evet, Meşrutiyet yıllarında Hazine-i Hassadan Resneli Niyazi Bey ailesine geçen bu bölge, 1950 yıllarına kadar Resneliler Çiftliği adıyla bu ailenin mülkiyetinde kalmıştır.

Son sahibi 1952 yılında ölünce, mirasçıları 1980’li yıllarda araziyi ayrı ayrı parselleyip paylaşırlar ve satarlar, ancak bölge “Resneli” olarak halen tanınmaktadır.

Çiftliğe ait konaklar, Yarım Burgaz mağarasının ilerisindedir. Burada, yani çiftlik bölgesinde oldukça yoğun bitki çeşitliliği bulunur.
Bu yüzden, çiftlik arazisinin eko parka dönüştürülmesi çalışmaları sürdürülmektedir.

Bio İstanbul

Başakşehir Sazlıdere Baraj gölü yanında, Bio İstanbul isimli bir proje geliştirilmektedir. Burada, Türkiye’nin ilk biomedikal Bilim Parkı kurulacaktır.

Ayrıca toplam 15 bin konut bulunacakmış. Bu projenin devam edip etmediği hakkında bilgim yok. Sanırım proje iptal edilmiş, çünkü en büyük Amerikalı ortak projeden çekilmiş diye duydum.

İstanbul Büyükçekmece hakkındaki gezi yazım için  Büyükçekmece

İzmir Balçova

İzmir Balçova

Balçova, İzmir merkeze 8 km uzaklıktadır.

İzmir Balçova

TARİHİ

1910 yılında İzmir Vilayeti haritasında, Balçova köyü olarak adlandırılan bölgede, ilk Belediye teşkilatı 1963 yılında kurulmuştur.

Yörenin ilk sakinleri, Narlıdere bölgesinde deniz kenarında otururken, denizden gelen korsanların istilasından kurtulmak için, bugünkü Balçova’nın ilk kurulduğu eski Balçova köyüne göç ederek yerleşirler.

Eski Balçova köyü, o dönemde “Ayesefit” olarak bilinir. Köy arazisinin büyük bir kısmı balçıktır. Bu yüzden köyün ismi “Balçık Havi” olarak değiştirilmiştir. Daha sonra ise bugünkü ismi olan “Balçova” olmuştur. İlçe 1992 yılında ilçe olmuştur.

İzmir Balçova

GENEL

Balçova ilçesi, İzmir Büyükşehir Belediyesi sınırları içindedir. İlçenin doğusunda Konak, güneyinde Karabağlar, batısında Narlıdere, kuzeyinde İzmir körfezi vardır. İlçe denize yakın yani kuzey tarafta kurulmuştur.

İlçe merkezinin yayılım alanı, denizden 20-80 metre arasında uzaklıktadır. Denizden yüksekliği ortalama 27 metredir.

Bölgede Akdeniz iklimi hakimdir ve toprak özelliğine bağlı olarak farklı bitki toplulukları görülür. Orman, çevrede yok denecek kadar azdır. Teleferik dağının eteklerinde, Kırmızı Akdeniz Toprakları vardır. Bu toprak verimlilik bakımından oldukça fakirdir.

SAHİL KESİMİ

İlçenin 6 km kadar sahil kesimi vardır. Bu sahil kesiminden balıkçılık yapılır.

İzmir Balçova Bağımsız Yargı ve Danıştay Anıtı

BAĞIMSIZ YARGI VE DANIŞTAY ANITI

Bu anıt “Danıştay’a yapılan silahlı saldırıyı gerçekleştiren anlayışa karşı duyarlılığın bir simgesi” olarak yaptırılmıştır. 17 Mayıs 2002 tarihinde gerçekleştirilen saldırıda Danıştay ikinci daire üyelerinden Mustafa Yücel Özbilgin görevi başında şehit olmuş ve tetkik hakimi yaralanmıştır.

Hukukun üstünlüğünü, adalet ve çağdaşlığı savunanlar, sadece Danıştay’ı değil tüm yargıyı ve uygar dünyanın bütün değerlerini hedef alan bu saldırıyı asla unutmamalıdırlar. Anıt 29 Eylül 2007 günü dikilmiştir.

DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ

İnciraltı’nda Dokuz Eylül Üniversitesi Sağlık Yerleşkesinde kuruludur. Okul, 1 Mart 1978 tarihinde Ege Üniversitesine bağlı olarak açılmıştır. 1982 yılına kadar Ege Üniversite yerleşkesinde öğrenime devam edilmiş, 1982 yılında İnciraltı’nda bulunan Yakın Doğu Eczacılık Yüksek okuluna geçilmiştir. Modern eğitim modeli olarak gösterilen öğrenci merkezli eğitim, Türkiye’de ilk kez burada uygulanmaya başlamıştır.

İzmir Balçova İzmir Ekonomi Üniversitesi

İZMİR EKONOMİ ÜNİVERSİTESİ

Teleferik mevkiindedir. İzmir Ticaret Odası Sağlık ve Eğitim Vakfı tarafından 2001 yılında kurulmuştur. Ege bölgesi ve İzmir’in ilk vakıf üniversitesi olma özelliği taşır. Bünyesinde 2 fakülte, 5 yüksekokul ve 2 enstitü vardır. Yıllık öğrenci sayısı 10 bin civarındadır. Toplam 464 akademisyen çalışmaktadır.

İzmir Balçova Agamemnon Kaplıcaları ve Balçova Termal Otel

AGAMEMNON KAPLICALARI VE BALÇOVA TERMAL OTEL

Kaplıca suları: günümüzden 2.5-3 milyon yıl önce, İzmir Körfezi ve genelde Ege Denizinin bulunduğu sahanın bloklar halinde çökmesi sırasında oluşan faylar boyunca ortaya çıkan tipik bir fay kaynağıdır.

Dededağı eteğinin doğu-batı doğrultusunda İzmir fayı ile genel olarak kuzey-güney doğrultulu daha kısa fayların kesişme noktasında yer alır.

Kaynakların çıkış yerindeki sıcaklığı 60 derece civarındadır. Daha derinde (500-600 metre) su sıcaklığı 100 dereceyi aşmakta ve açılan kuyulardan çıkan buhar ve sıcak su işyerlerinin ısıtılmasında kullanılmaktadır.

Ülkemizin en ünlü, çok eskiden beri bilinen ve yurt dışında en çok tanınan şifalı kaplıcalarıdır.

Daha çok “Aagememnon Kaplıcaları” adıyla tanınmıştır.

Roma döneminden beri anlatılan hikayeler ve devam eden inanışa göre Mykene Kralı Agamemnon, Troia savaşı sırasında (MÖ 1200) yaralanan askerlerini bu sularda tedavi ettirmiş, hatta kendisi de burayı ziyaret ederek sulardan ve çamur banyosundan yararlanmış, ziyaretinden sonra da kaplıcalar onun adıyla anılmıştır.

Bu yaygın inanışın aksine Troia’nın Smyrna’ya uzaklığı ve bu iki kent arasında çok sayıda kaplıca varlığı düşünüldüğünde bu adın Aliağa yöresinde kurulu Kyme Devleti Kralı Agamemnon’a ait olabileceği ileri sürülmüştür.

Balçova’daki jeotermal enerjinin konutların ısıtılmasında kullanılması, İzmir’in eski valilerinden birinin büyük özverili çalışmaları sonucu gerçekleşmiştir.

Kaplıca sahasında ilk yapılaşmanın ne zaman olduğu kesin olarak bilinmez. Ancak Kral Agamemnon’un askerlerinin tedavisine yönelik bir takım ünitelerden oluşan bir tür tedavi merkezi kurulduğu ve Tanrı Apollon adına da bir tapınak yaptırıldığına dair kanıtlar bulunmaktadır.

Varlığı bilinen Roma Hamamı ve onun üzerindeki Selçuklu izleri ise kaplıcanın en az 2000 yıldır çeşitli tesisler vasıtasıyla kullanıldığını göstermektedir.

Kaplıcalarla ilgili bir başka söylenti daha var. “Agamemnon’un bir kızı vardır. Kızı, bir hastalık geçirir ve hızla vücudunda yaralar çıkmaya başlar.

O dönemde hekimler kızın hastalığına çare bulamazlar. Agamemnon, kızının hastalığının kendisine ve ordusuna bulaşmasından korkar ve kızını bugün Balçova Kaplıcaları olarak bilinen yere götürüp zincirlere bağlayarak ölüme terk eder.

Hasta kızı kaplıcanın suyunu içer ve çamurlarına sürünür. 21 gün sonra ilginç bir şekilde hızla iyileşir. Kız artık hasta değildir, üstelik eskisinden daha güzeldir.”

Şu anda İzmir Arkeoloji Müzesinde sergilenen ve 1965 yılında kaplıca sahasında bulunan bir büstün, Kral sülalesinden bir prense ait olduğu düşünülmektedir.

Amasyalı ünlü Coğrafyacı Strabon: “Coğrafya” adlı eserinde, yörede gördüklerini “Klazamenai (Urla) den sonra bir Apollon Tapınağa, sıcak kaynaklara rastladım” sözleriyle anlatmaktadır.

Bu sözlerden Strabon’un yaşadığı yıllarda (MÖ 64-MS 21) kaplıca yakınlarında tanrı Apollon adına yapılmış bir tapınak bulunduğu anlaşılmaktadır.

Günümüzde ise tedavi, dinlenme, konaklama ve eğlenceye yönelik modern tesislerin yer aldığı uluslararası bir merkez niteliği kazanmıştır. Kaplıcaların bulunduğu yerde: Balçova Termal Tesisleri bünyesinde Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi bulunmaktadır. Otel bünyesinde ise; Kaplıca ve Kür Merkezi bulunmaktadır.

Otel: uzman ekibi, hijyeni, mimari yapısı ve doğa ile iç içe olan yerleşimi ve tedavi kapasitesiyle ilgi çekiyor. Sırtını verdiği ormanlık alanda, doğal termal kaynaklara sahiptir. Ülkemizde uluslararası standartları sağlayan en büyük Termal otel ve tedavi merkezidir.

Kaplıca sularının şifa kaynağı olduğu günümüzde de tescil edilmiştir. Kaplıca sularının iyi geldiği söylenen rahatsızlıklar şunlardır: romatizmal hastalıklar, kireçlenme, kemik metabolizması bozuklukları, bel ve boyun fıtık ağrıları ve spor sakatlanmalarıdır.

Bu hastalıklar, uzman hekimler kontrolünde tedavi edilmekte ve başarılı sonuçlar alınmaktadır.

FİZİK TEDAVİ VE REHABİLİTASYON MESLEK YÜKSEK OKULU

Balçova kaplıcalarındaki uygulama olanaklarına bağlı olarak kurulmuş ve bu durum üniversite yerel kaynak ilişkisine anlamlı bir örnek oluşturmuştur.

DENİZ BİLİMLERİ VE TEKNOLOJİ ENSTİTÜSÜ

Dokuz Eylül Üniversitesine bağlıdır.

Başta Ege denizi olmak üzere Türkiye’yi çevreleyen denizlerde ve uluslararası sularda ülkemizin gereksinimi olan bilimsel ve teknolojik verileri toplamak ve değerlendirmek amacıyla 1975 yılında kurulmuştur.

Canlı Deniz kaynakları, Deniz kimyası, Deniz teknolojisi ve jeofiziği, Fiziksel Oşinografi, Gemi inşası, Kıyı Bölgeleri yerleşimi gibi düzeylerde eğitim vermektedir.

Ayrıca düzenlediği amatör denizci ve yat kaptanı yetiştirme ve gemi modelciliği kurslarıyla üniversitedeki bilgi birikiminin topluma yönelmesi yönünde çalışmalar yapılmaktadır ve bu tür uygulamalarıyla üniversite toplum bütünleşmesinin güzel bir örneğini oluşturmaktadır.

İzmir Balçova

GEZİLECEK YERLER

İzmir Balçova Aqua City-Su Oyunları

AQUA CİTY-SU OYUN PARKLARI

İzmir ilinin ilk ve tek su oyunları parkıdır.

Aqua city, Balçova Termal bölgesinde oldukça büyük bir alanda kuruludur. Burada farklı türden 22 su kaydırağı vardır. Ayrıca: 3 yüzme havuzu bulunur. Parkın kapasitesi, aynı anda 4 bin kişidir. Evet, İzmirliler yaz döneminde burayı yoğun tercih ediyorlar, oldukça büyük ve güzel bir tesistir.

İzmir Balçova Ege ve Pirireis Müze gemileri

EGE VE PİRİREİS MÜZE GEMİLERİ

Deniz Kuvvetleri Komutanlığının tam savaş konseptine sahip iki emektar gemisi (Ege Fırkateyni ve Pirireis) “Müze Gemi” haline dönüştürülerek 1 Temmuz 2007 tarihinde İnciraltı iskelesinde halkın ziyaretine sunulmuştur.

Deniz Kuvvetleri Komutanlığı ile İzmir Büyük Şehir Belediyesinin ortak projesi olan düzenlemenin amacı, denizciliği, denizcilik tarihini tanıtmak, sevdirmek ve denizciliğe ilgili arttırmaktır.

Gemiler, İzmir ve Ege bölgesinin ilk ve tek müze gemileri olma özelliği taşıyor.

İzmir Balçova Teleferik Tesisleri

TELEFERİK TESİSLERİ

Türkiye’nin ikinci büyük teleferiğidir.

Teleferik tesisleri, 1974 yılında faaliyete geçmiştir. İzmir’in ve İzmir Körfezinin en önemli seyir teraslarından birisi olan Dedeağaç’ta kurulmuştur. Yörede en önemli, en heybetli yükselti olan Dededağı’ndadır. (432 metre)

Bu kütlenin batısında Ilıcadere, doğusunda Hacıahmet Deresi vadileri bulunur. Güneye doğru gidildikçe arazi biraz daha yükselir ve adı geçen derelerin parçaladığı çılgın bir coğrafyaya dönüşür.

İzmir Balçova Teleferik Tesisleri

Ziyaretçiler yaklaşık 1000 metrelik bir mesafeye havai hatla, dört kişilik kabinlerle ve saniyede 3 metre hızla taşınmaktadır. Taşıma kapasitesi saatte 400 kişidir. Seyahat süresi yaklaşık 2 dakika 42 saniyedir.

Burası İzmir Körfezi hakimiyeti, Kızılçam ormanları arasında düzenli piknik alanları ve ulaşım sisteminin insanlara ilginç gelmesi nedeniyle sadece Balçova’nın değil bütün İzmir’in eşsiz gezi ve piknik alanıdır.

İzmir Balçova İnciraltı

İNCİRALTI

Balçova’da İzmir-Urla karayolunun kuzeyinde, sahile kadar ki ova bölümü genel olarak “İnciraltı” adıyla bilinir. Aslında bu sahanın Dalyan’ın güneyindeki kesimi “Bahçelerarası” olarak isimlendirilir ve bu adla bir de mahalle oluşturulmuştur.

Dolayısıyla İnciraltı, ovanın daha çok sahil bölgesini içine alan, kendine özgü özellikleri olan nispeten küçük bir bölgenin adıdır.

İzmir Balçova İnciraltı

İnciraltı ismi, bir mahalle ya da toprak parçasından çok plajları, çiçek, turunçgil ve sebze bahçeleri, seraları, okaliptüs ve salkım söğütlerin koyu gölgeleri, imbat, mangal partileri, sazlıklardan yapılma derme çatma kulübeleri, gazinoları, dalyanı, kuş sesleri, balıkçı barınağı, tahta sandalyeli kır bahçeleri, balıkçı lokantaları ve yüzme yarışlarıyla özdeşleşmiş şirin bir mekandır.

İzmir Balçova İnciraltı Kent Ormanı

İnciraltı Kent Ormanı

Üçkuyalar Feribot iskelesinin bitişiğindedir.

Burası, 1960’lara kadar doğal özelliklerinin yanı sıra, İzmirlilerin şehir içinde denizden yararlanıp kullanabildikleri son plaj yeriydi.

Dalyan gölü çok geniş bir alan kaplıyordu. Bu göle besleyen tatlı su kaynakları o zamanlar akıyordu. Enden rastlanan kuşların ve deniz canlılarının yumurtlama ve barınma yeriydi.

Sonraki yıllarda bu özellikle 1994’lerden sonra toprak ağır bir tahribata uğradı,  moloz ve toprak doldurularak göl küçüldü, arkasından topoğrafyası değişti tatlı su kaynakları yok edildi.

Doğal dengenin kısmen de olsa yeniden kurulabilmesi, İzmir’in kaybettiği bu tabiat varlığının tekrar kazanılması çalışmaları iki yıl sürdü. Herkesin rahatça erişebileceği bir Milli Park oluşturuldu.

İzmir Balçova İnciraltı Kent Ormanı

50 bine yakın ağaç, denizin kokusu, hayal gücünü zorlayan renk pınarı, birbirine karışan kuş sesleri, Dalyan akşamında filamingoların tansı, piknik için düzenlenmiş mekanları, yürüyüş yolları, aletli spor olanakları, oto parkı, güvenlik önlemleri, insana ve diğer canlılara dair her şeyin düşünüldüğü düzenlemeleriyle tam bir doğal yaşam alanıdır. İnciraltı şehir ormanında, doğayı ve üretkenliği temsil eden heykeller bulunmaktadır.

Balçova Belediyesi tarafından yapılan heykellerin ana teması kadın ve çocuktur.

Üçkuyular Vapur İskelesi

İzmir Körfezinin güneyini araba vapuru vasıtasıyla kuzeyine bağlayan ve adeta yüzen bir köprü görünümü veren hattın Balçova ayağını oluşturur. Buradan 25 dakika gibi kısa bir sürede Karşıyaka’daki Bostanlı iskelesine ulaşılır.

Dolayısıyla burası, Karşıyaka’ya geçmek isteyenler için şehir trafiğine girmeden rahat bir ulaşım imkanı sağlamaktadır.

 İzmir Güzelbahçe gezi yazım için Güzelbahçe