İstanbul tarafından gelenler: Hendek çıkışında, TEM Otoyolundan ayrılmalıdırlar. Ankara yönünden gelenler: Düzce çıkışında, TEM Otoyolundan ayrılmalıdırlar.
Daha sonra, Gölyaka’ya ulaşacaksınız. Gölyaka’nın içinde “Güzeldere Şelalesi” takip edin.
Güzeldere Şelalesine, yaklaşık 10 km. lik yolunuz kalıyor. Yol boyunca, oldukça güzel görüntüler ve şirin köyler göreceksiniz.
Eftani gölünün hemen yakınında. Efteni gölünden, yukarı arabayla biraz tırmandığınızda, şelaleye ulaşıyorsunuz. Buralardan içeri girerek: Kocayayla, Kardüz, Torkul, Pürenli ve birkaç yaylaya daha çıkıldığı söyleniyor. Ben çıkmadım. Yorum yapmak istemiyorum. Deneyebilirsiniz. Şelaleye giderken, yol üzerinde, mısır ambarlarının görüntüsü çok güzel. Şelale, Düzce’ye 28 km. ve Gölyaka’ya ise 16 km. uzaklıkta.
GENEL
Şelale, Güzeldere köyü sınırları içinde kalıyor. Köyde yaşayan insanların büyük çoğunluğu: Orta ve Doğu Karadeniz’den buraya göç etmiş insanlar. Oldukça misafirperverler ve yoldan geçerken canınız bahçeden bir şeyler çektiğinde, çekinmeden kapılarını çalabilirsiniz. Size, seve seve ikramda bulunacaklardır, göreceksiniz.
Evet, şelale: Güzeldere köyünden geçen, Bicki Deresi üzerinde bulunuyor. Kademeli olarak, blok kayaların üzerinden, 135 metre yükseklikten dökülüyor. Evet, döküldüğü bu yükseklik nedeniyle, Türkiye’nin en yüksek akan şelalesi unvanına sahip. Hatta, dünyanın da sayılı şelaleleri arasında.
Döküldüğü yerdeki rakım: 600 metre. Yani, şelalenin üst noktası, denizden 600 metre yükseklikte.
Ancak: dar bir vadide bulunması ve yoğun orman dokusu ile çevrelenmiş olması nedeniyle, şelaleyi tam olarak göremiyorsunuz. Özellikle, yakınına geldiğinizde, şelalenin tamamını görmeniz mümkün değil. Şelalenin sularına, az aşağıda bir dere daha karışıyor. Bu muhteşem görüntü, gerçekten çok büyüleyici.
Köpük köpük akan suyun şırıltısını dinlemenin zevkini tadabilmek için, zorlu bir patika yolu kat etmek gerekiyor. Milli Parklar Genel Müdürlüğü tarafından yapılan bu yollar ile, şelalenin düşüş yaptığı, cadı kazanına kadar giden merdivenlerden iniyorsunuz. Ama emniyet tedbirleri ve ikazlara uymak şart.
Dikkatli yürümeniz gerekiyor. Bir de, en başından uyarmam gereken bir konu vardı, lütfen buraya giderken, mutlaka ve mutlaka giysi ve ayakkabı yönünden hazırlıklı gidin. Ayakkabılarınızın su ve nem geçirmeyecek sağlam bir ayakkabı olmasına mutlaka dikkat edin, üşümemek ve ıslanmamak için de, sağlam giysiler almayı sakın ihmal etmeyin.
Evet, devam ediyoruz. Şelalenin doğal oluşumu, özellikle ve estetik yönünden, ayrıca bir doğa harikası. Kuş ve su sesleri, birbirine karışıyor. Ayrıca: şelalenin bulunduğu alanda: Kayın, Gürgen, Köknar, Porsuk, Sarıçam, Karaçam, Kestane, Ihlamur, Akağaç, Dişbudak, Ceviz gibi bitkiler görülüyor. Yaban hayatı yönünden de oldukça zengin bir bölge.
Boz ayı, kurt, çakal, vaşak, karaca, geyik, yaban domuzu gibi hayvanlar görülebiliyor. Bunları söyleyince, tabii, hemen karşınıza çıkmıyorlar, bunların görünmesi tesadüflere bağlı. Yine de, dikkatli olmak gerek, normal yürüyüş patikaları dışına çıkmamak, gurup halinde bulunmak şart.
Burada: hafta sonlarında konaklayabileceğiniz ahşap evler de var. Bu evler: Orman İşletmesi tarafından kiraya veriliyormuş. Ayrıca, ziyaretçilerin dinlenme ve eğlence ihtiyaçlarını gidermek için, bir kısım tesis yapılmış ve günlük 373 kişi kapasiteli bir piknik alanı var.
Özellikle: buraya, sonbaharda mutlaka gidin.
En güzel zamanı. Renk renk ağaçların oluşturduğu, görsel bir şölen ile karşılaşacaksınız. Fotoğraf makinanız mutlaka yanınızda olsun, muhteşem resimler çekebileceksiniz. Ama daha önce söylediğim gibi, özellikle güneş battıktan sonra, muhteşem bir nem ve soğuk başlıyor. Tedbirli olmanız şart. Su geçirmeyeceğini düşündüğünüz ayakkabıları giymelisiniz.
SONUÇ
Güzeldere şelalesi, kuş ve su sesinin birbirine kaynaştığı, bir cennet. Gördüklerinize inanamayacaksınız. Günün ve şehrin sıkıntı, yorgunluk ve stresinden kesinlikle uzaklaşacaksınız. Damarlarınızda akan kanın oksijen düzeyinin yükseldiğini hissedeceksiniz. Buralardan geçerseniz, bu doğa harikasını mutlaka görün. Yakınsanız, bir gün ayırıp mutlaka gidin.
Sintra: 1995 yılında: UNESCO tarafından “Dünya Kültür Mirası Listesi” ne dahil edilerek koruma altına alınmıştır.
Çünkü: 19’ncu yüzyılda, Sintra, Avrupa Romantik mimarisinin ilk merkezi olmuştur. Ferdinand II, dönemindeki bu yeni duyarlılık: Gotik, Mısır, Fas ve Rönesans elemanlarının bir karışımı olarak gündeme gelmiştir.
Kale içindeki manastır, ağaçların yerel ve egzotik türleri, aynı çizgide inşa edilen yapılar Avrupa’da peyzaj mimarisinin gelişimini olumlu etkilemiş, parklar ve bahçeler ile benzersiz bir kombinasyon yaratılmıştır.
Tarihi süreç incelendiğinde, buranın ilk yerleşimcilerinin “Romalılar” olduğu görülür. Romalılar: burayı bir kült ayin ve ibadet yeri haline getirip, ay tanrıçasının ismini yani “Cynthia” adını verdiler.
Ayrıca: yemyeşil bitki örtüsüne hayran oldular ve tepenin üstüne bir saray ve şehrin çevresinde ise birçok yerde havuzlar yaptılar. Bölge, takip eden süreçte ise, Portekiz kraliyet ailesinin yazlık ikametgahı olarak seçildi ve aristokratlar için büyük bir konak ve villalar inşa edildi.
Lizbon şehrinde: Rua Augusta sonundaki Praça Dom Pedro VI meydanındaki “Rossio” istasyondan trene binerseniz, yaklaşık 40 dakika sonra buraya ulaşırsınız. Karayolu ile giderseniz yaklaşık 30 dakikada ulaşırsınız.
Gidiş-dönüş tren bileti, 4.5 Euro’dur.
Tren yolculuğunun bitiminde Sintra bölgesinde trenden indiğiniz yer: Sintra ilçesinde yaşayanların ikamet alanıdır.
Burada gezebilecekleriniz:
Ancak buraya turla giderseniz, sadece Ulusal Sarayı gezebiliyorsunuz. Diğer yerler, zamanınız ölçüsünde gezmenizi önereceğim yerlerdir.
SİNTRA MUSEU DE ARTE MODERNA-MODERN SANATLAR MÜZESİ
Müzede, olağanüstü Berardo koleksiyonunun bir parçası bulunmaktadır. Koleksiyonun diğer büyük bölümü: Belem Kültür Merkezindeki müzede sergilenmektedir. Sintra’da bulunan bu müzede: Andy Warhol, Pollock, Francis Bacon, Miro ve Picasso’nun eserleri bulunmaktadır.
Evet: tren istasyonunun önündeki otobüs durağından kalkan 434 numaralı otobüs, Sintra bölgesinde gezilecek yerler arasında ring seferleri yapıyor, yani buradan otobüse binerseniz, gezilecek yerlerde inip, sonra yine aynı otobüse binebiliyorsunuz. Ancak: eğer Cabo de Roka bölgesine, yani Avrupa’nın en batı ucuna gitmek isterseniz, farklı bir otobüse binmeniz gerekiyor ve yolculuk yaklaşık 45-50 dakika sürüyor.
Biz: 434 numaralı otobüs güzergahı üzerinde gezilecek yerlerden söz edelim.
CASTELO DOS MOUROS-MOORİSH CASTLE
Burası: bir tepe üzerinde, dağlık bir uçurumun kenarında, 9’ncu yüzyılda yapılmış ve Arap dönemi kalesidir. Kalenin surlarından: muhteşem bir manzara izlenmektedir.
Kale, ilk olarak 9’ncu yüzyılda: Arap işgali döneminde yapılmıştır. 1147 yılında ise, Lizbon şehri teslim olunca, kale, bölgeyi ele geçiren Hıristiyanlara, teslim edilmiştir.
1383 yılında kale terk edilmiş, ancak kale içinde bulunan şapel kullanılmış ve şapel de, 1493 yılında terk edilmiştir. Sintra şehrini ziyaretimde kaleye çıkmadım.
PENA SARAYI
Buraya ulaşmak için, Pena Bahçelerinin aşağı girişinde bulunan otobüs durağında inmek gerekiyor. Bu bahçe: 1995 yılında UNESCO tarafından koruma altına alınmıştır. Park alanı ve saraya giriş ücreti 11 Euro’dur.
Bahçe içinden ister yürüyerek, isterseniz 2 Euro ücret ödeyerek küçük bir tren ile tepe üzerine çıkılıyor. Ancak: ben sizlere, burada mutlaka trene binmenizi öneriyorum, çünkü tepeye çıkış bir hayli zorludur.
Evet: 1840 yılında kral Ferdinand II tarafından başlatılan çalışmalar sonucunda: bahçe içinde: çeşitli tarihsel figürler, özel bitki türleri, küçük gölcükler, farklı mimari stildeki havuzlar, çeşmeler, mağaralar, şapeller, 1840 yılı yapımı bronz bir kral heykeli ve en tepedeki gözlem alanında, 529 metre yüksekliğe konulmuş bir büyük “haç” görülüyor. Park alanı ve kale dahil olmak üzere, bütün park alanı: taş bir duvar ile çevrilidir.
Park alanının, yaklaşık 2200 hektar olduğu söyleniyor. Yerli bitki örtüsü yanında, pek çok egzotik türler bulunmaktadır. Kral: park alanında dikilen ağaçların, uzak sömürgelerden getirilmesini sağlamıştır.
Bunlar arasında: Avustralya ve Yeni Zellanda’dan getirilen eğrelti otları ve ağaçlar, Çin’den Ginkgo, Japonya’dan Cryptomeria sayılabilir.
Ayrıca: park alanı içinde, doğrudan saraya bağlanan labirent benzeri yollar, patikalar ve tüneller de bulunmaktadır. Yüksek alanlar ise: meşe, selvi, çam ormanları ve daha klasik bahçelerle kaplıdır.
Bu bahçelerin en önemli özellikleri arasında: Kamelyalı Bahçe ve İngiliz Bahçesi bulunmaktadır. Park alanındaki bütün yapılar; 1755 yılındaki depremde tahrip olmuştur.
Park ve saray: aynı dönemde oluşturulmuştur.
Portekiz ulusal anıtlarından biri olan Pena Sarayı: parkın tam ortasında bulunuyor ve Portekiz ülkesinin yedi harikasından biri olarak kabul ediliyor.
Park alanında bir tepe üzerinde bulunan saraydan, açık havada, Lizbon şehrinin görülebildiği söyleniyor.
Saraydan önce, buradaki manastırda: yüzyıllar boyunca az sayıda rahip yaşamış, sakin ve küçük bir dini ibadet yeri olarak kullanılmıştır. 1755 yılındaki depremde manastır harabeye dönüşünce, 1838 yılında, kral Ferdinand II: eski manastır ile Magribi kalesi arasındaki bölümü, yeniden düzenlettirmiş ve buraya, kraliyet ailesi için bir yazlık saray yaptırmaya karar vermiştir.
Disneyland’daki masalımsı şatolara benzeyen sarayda, mimari stil olarak: manulin yani Portekiz mimari tarzının bir kopyası gibi: kubbeler, mazgallar, kuleler ve karmakarışık pastel renklere sahiptir. Avrupa’da bulunan diğer ortaçağ şato ve sarayları ile karşılaştırıldığında: burası, Avrupa’nın en muhteşem sarayı olarak seçilmiştir.
Sarayın içi ise: 1840 yılında: kral Ferdinand tarafından, Alman mimar Baron Eschewege’ye yaptırılmıştır. 1940 yılında, kraliyet ailesi Portekiz’den kaçtıktan sonra, saray, olduğu gibi, yani o günkü haliyle korunmuş olarak günümüze ulaşmıştır.
Bu iç bölümde: abartılı Victoria ve Edward dönemi mobilyaları bulunmaktadır. Zengin süs eşyaları, resimler ve paha biçilmez porselenler korunmuştur.
Son Portekiz kraliçesi Amelia: sürgüne gitmeden önce, son gecesini burada geçirmiştir. Saray, 1910 yılında Cumhuriyetin ilanının ardından, ulusal anıt kategorisine alınarak koruma altına alınmıştır.
Gelelim sarayın ayrıntılarına: Saray karmaşık görüntüsüne rağmen, çok büyük değildir. İki geniş iç avlu bulunmaktadır. Cephesinde: tam bir karmaşa hakimdir. Ancak: konumu iddialıdır. Yukarıda da sözünü ettiğim gibi, bulunduğu konum nedeniyle geniş bir ormanlık alana hakimdir ve buna bağlı olarak muhteşem bir manzaraya sahiptir.
Sarayın iç dekorasyonunda: Magribi etkisi hakimdir. Ziyaretçiler tarafından: rehberli turlar ile: sarayda; Kraliçe ve kralın odaları, aile odaları, teras, çalışma odası, şapel, büyük salon ve mutfak gezilebilmektedir.
Bu gezide: en ilgi çekenler ise: türbanlı Magribi heykelleri tarafından tutulan elektrikli avizelerdir. Bu heykellerin türban benzeri kafalarına takılanlar: Osmanlı kavuklarına da benzemektedir.
Sarayın: diğer muhteşem bölümleri: geniş balo salonu, Arap room ve etkileyici 16’ncı yüzyıl kilisesidir.
Evet: saray gezimizden sonra, yine küçük trene binerek aşağıya park alanının kapısına gidiyoruz. Duraktan otobüse binerek, bu kez tarihi Sintra Merkezine gidiyoruz.
PALACİO NACİONAL-ULUSAL SARAY
Sintra şehrini ziyaret ederseniz, bence burayı mutlaka görmelisiniz. (Zaten turlar, ekstra ücret karşılığı ziyaretçilerini buraya mutlaka götürüyorlar, bence gidin ve görün.)
Burası dünyanın en büyük sırlı çini ve azilejo koleksiyonunu barındırır. Ancak, özellikle yaz döneminde kapıda büyük kalabalıklar olduğunu unutmayın ve sabah erken saatlerde gitmeye çalışın.
Rehberli turlarda genellikle yerel rehberler kullanılıyor. Yine de aşağıda yazdıklarımı özellikle sarayı gezerken mutlaka yanınızda bir not olarak bulunmasını öneriyorum. Çünkü, aşırı kalabalıkta zaten rehbere yakın olamıyorsunuz.
Portekiz ülkesinin en eski ve en iyi korunarak günümüze ulaşmış saraylarından biridir.
Tarihi geçmişi
10’ncu yüzyılda Magribi coğrafyacı Ali Bakri, sarayı şöyle anlatır. Tepelerin yüksek zirvelerine yerleştirilen ve bugün Magribi kalesi olarak adlandırılan kale ile sarayın bağlantısından söz eder.
1147 yılında Lizbon Kralı Afonso Henriques, bölgeyi ele geçirir ve Sintra yöresinde 300 yılı aşkın süren Magribi egemenliği biter, teslim olurlar.
Sarayın bulunduğu yerde bulunan yapıda: o zamanlar, muhtemelen Magribi valilerin ikamet etmektedir. Ancak o dönemden kullanılan yapının kalıntıları günümüze ulaşmamıştır.
Evet, 13 ve 20’nci yüzyıllar arasında birçok kral ve kraliçe burada yaşarlar. Çünkü, bölgede avlanma bolluğu, yaz aylarında iklimin serinliği ve veba dönemlerinde başkente yakın bir sığınma yeriydi.
Portekiz kral ve kraliçeleri, Sarayda, kendi yaşamlarına dair, kendi izlerini ve anılarını geride bırakmışlardır.
1281 yılında burada sarayın varlığına ait yazılı kayıtlar var.
O dönemde, Kraliyet Sarayı, mevcut sarayın sadece üst kısmına ve Sintra’da ibadet edilen kutsal bir şapele kadar uzanıyordu.
Sintra sarayı ve kasaba ile çevresindeki topraklar, 1287 yılında, Kral Dinis tarafından Kraliçe Elizabeth’e bağışlandı.
Takip eden 100 yıl boyunca, Sintra’nın Kraliçelere hediye edilmesi geleneği devam etti.
1356-1433 yılları arasında, Kral Joao döneminde, sarayda oldukça geniş kapsamlı yenileme yapıldı.
Yeni saray, merkez avlu çevresinde yapılandırıldı. İki devasa konik baca ile tamamlanan mutfak yapıldı.
15’nci yüzyılda, Kraliyet ailesi sarayda daha fazla zaman geçirmeye başladı. Sintra kasabasındaki saray, Portekiz krallarının evi haline geldi.
1822 yılında meşrutiyetin kaldırılmasının ardından, birkaç oda, kraliyet ailesinin yeni işlevlerini barındıracak şekilde yeniden düzenlendi. Sarayda yaşayan son Portekiz kraliçesi Maria Pia’dır.
Saray 1910 yılında Ulusal Anıt olarak ilan edilerek koruma altına alındı.
Mimari özellikleri
Sarayın mimari stili: görkemli bir gotik-manulin karışımıdır. Yapının en ilgi çeken özelliği: dış cephesinde, ne olduğu konusunda net fikir sahibi olunamayan iki konik bacadır.
Bunların muhtemelen: mutfak bacası olduğu tahmin ediliyor. Sarayın odalarında: renkli sırlı çiniler kullanılmış olup, bunlar ilgi çekmektedir. Saray içinde, rehberli turlarla geziler düzenleniyor ve bu gezilerde: sarayın için ve tablolarla kaplı odalarını görebilirsiniz. Sintra Müzik Festivali burada yapılmaktadır.
Sala Dos Archeiros-Okçular Odası
16’ncı yüzyıl öncesinde, bu alan, Saray’ın en büyük salonundan önce gelen, üstü kapalı bir varendaydı. Burası bir oturma odasıdır. Zeminde, üç farklı renk kullanılmıştır. Birkaç ahşap ve cam kapı var. Burada eskiden okçular olarak adlandırılan tören muhafızları bulunurmuş. Saray muhafızları, seçkinlik sembolü olan bir tür silah “teberle” dururlarmış.
Sala dos Cisnes-Kuğular Odası
Burası, büyük oda olarak adlandırılır. Sarayın ana odalarından biridir. Burası, 19’ncu yüzyılda saray mensuplarının toplandığı ve ziyafetlerin verildiği, umumi davetlerin, dini bayramların ve hatta cenaze törenlerinin yapıldığı bir odadır. Adını tavan panellerinin dekorasyonundan alır. Ancak yapılış tarihi bilinmez.
Muhtemelen 14’ncü yüzyılda, Kraliçe Filipa de Lencastre tarafından yönetimi sırasında yapıldığı düşünülüyor.
Kuğuların boyunlarında taç var. Taçlı kuğu: Kraliçenin kardeşi İngiltere kralı IV Henry tarafından kullanılan bir amblemdi. 1755 yılındaki Lizbon depreminde duvarlar ve tavanın bir kısmı yıkılmış ve çökmüştür.
Ancak kısa süre sonra yeniden inşa edilir. Bu sırada, tavanın tamamı boyanmış ve çeşitli konumlarda kuğu resimleriyle süslenmiştir.
Duvardaki şömine
15-16’ncı yüzyıllara tarihlenir.
Avize
17-18’nci yüzyıllara tarihlenir. Bronzdur.
Kuğular odasının diğer ucuna kadar takip edip gidin.
Patio Da Audıencıa
Burada, önde 15’nci yüzyıldan kalma Rönesans sütunlar var. Magribi çinileriyle süslenmiş bir bank ve taht var. Burası, muhtemelen 16’ncı yüzyılda toplantılar veya seyirciler için kullanılmıştır. Başlangıçta tamamen açıktı, sonradan kapatılmıştır.
Sala Das Pegas-Saksağanlar Odası
Burası saraydaki ikinci odadır. Kral ve seyirciler için kullanılmıştır.
Duvarlar
Sevilla’da yapılmış, 16’ncı yüzyıldan kalma çinilerle süslüdür.
Tavan
Bu odanın tavanındaki tablo, 136 saksağanın (dünyadaki en zeki türlerden biri olarak kabul edilen, karga ailesinden kuşlar) resmedildiği, sarayın en eski tablosudur. Her tabloda, bir gül bulunur ve iyilik ifadesidir. Çünkü Kraliçe Dona Filipa de Lencestre’nin evinin simgesi güldür.
Efsane
Kral Jaoa I (1385-1433) sarayda, bir gün, düşmek üzere olan bir hanımın elini tutar ve öper. Herkes kralın bir fahişeyi öpmesine şaşırır ve sarayda hızla dedikodu yayılır. Kral, iyi niyetli olduğu bahanesiyle kraliçeyi ikna eder ve kendini haklı çıkarır.
Sonra, buranın tavanını, saygı duyulması gereken sağduyu düzeyini unutmamaları için, 136 kollu (o sırada saraydaki hanımların sayısı kadar) saksağan resmiyle boyatır.
Yer halısı
Sandalye ve gölgelik bulunan odanın, kralla birlikte seyirciler yani saray efradı tarafından kullanıldığı sanılıyor. 19’ncu yüzyılda, kraliyet seyircileri önemini kaybetmiş ve bu salon ziyafetler için kullanılmaya başlanmıştır.
Devasa halı, 16 ve 17’nci yüzyıllar arasında, en lüks halıların üretildiği günümüz İran’da üretilmiştir.
Bu halı, Kral ve kraliçenin seyircilere tahsis ettiği odada, kraliyet majestelerinin alanını işaretlemeye hizmet ediyordu. Yani, sadece kral ve kraliçe bu halının üstüne çıkabiliyordu. Halıya çıkmak, hiyerarşinin tepesindekilere yaklaşmak anlamına geliyordu.
Şömine
Mermer şömine, 1515 yılında Papa X Leon tarafından Kral D. Manuel I’e hediye edilmiştir. Eski Paço de Almeriim’de yapılmıştır. Şömine, 1898 yılında bu odaya yerleştirilmiştir. Çünkü burası ziyafet salonu olarak kullanılmaya başlanmıştır.
CAMARA DO OURO-ALTIN ODASI
Burası Sarayın üçüncü odasıdır. Avusturya Kraliçesi Catarine (1507-1578) ve kral, önemli kişileri burada kabul etmişlerdi. Burası aynı zamanda, kralın yatak odası olarak kullanılıyordu ve D. Sebastio odası olarak da bilinir.
Adını: 15 ve 16’ncı yüzyıllarda, odanın altınla kaplanmış olmasından alıyor. 19’ncu yüzyılda mekan, yemek odası olarak kullanılmıştır.
Yatak
17 ve 18’nci yüzyıl başlarında üretilen yatak başlığı, mitolojik sahnelerin resmedildiği madalyonlarla süslenmiştir. Kırmızı gölgelik var. En üstte, gümüş kaplı pirinçten, eski sahipleri olan Sabugal Kontlarının arması görülüyor. Yatak eski sahipleri Sabugal Kontlarının bir armağanı olarak, 20’nci yüzyılda buraya getirilmiştir.
DENİZ KIZI ODASI-GARDROP-SALA DAS SEREİAS
Sarayın dördüncü odasıdır. Kral ve kraliçeler için, giysiler, mücevherler, gümüş eşyalar ve diğer eşyalar gibi önemli eşyaları sandıklarda saklamakta kullanılıyordu. Odanın mavi duvarları, 16’ncı yüzyıldan kalma mavi ve yeşil renkte çinilerle dekore edilmiştir. Yerler, kabartmalı karolarla döşenmiştir. Tavan, deniz kızı tasarımıyla dekore edilmiştir.
GİYİNME ODASI
Burası giyinme odası olarak kullanılıyordu.
Sezar ve Spurina Goblen-Tepeçaria de Julio Cesar:
17’nci yüzyıl Flaman duvar halısı, yün ipektir. Halıdaki resimde: kahin Spurina’nın Roma İmparatoru Julies Ceasar’ı, suikasta kurban gideceği tarih olan Mart ayına dikkat etmesi konusunda uyarması resmedilmiş.
Duvar halıları, soylu bir hanedeki en gösterişli ve pahalı tasarımlardı. Klasik tarih ve mitolojiden bölümler bulunurdu. Goblen halı, 1939 yılında saraya getirildi.
Gök küre-Globe da Camara do Ouro
Yer küreyi temsil eden bu obje, iki tane olarak yapılmıştır. Ancak diğeri kayıptır. Sarı metal ve demirden yapılmıştır. Evrenin 16’ncı yüzyılda anlaşıldığı şekliyle görülür. 1575 yılında Almanya’da Christopher Schissler tarafından yapılmıştır. Aynı dönemde, evren hakkındaki en gelişmiş bilgileri ortaya koymaktadır. Bu 16’ncı yüzyıl küresi, Portekiz’de bulunan en eski küredir.
Çalışma masası
Fildişi ve kaplumbağa kabuğu işlemelidir. Masa üzerindeki sahneler: müjde, Babil kulesi, İsabet ve Joaquim ve bir baş melek vardır. 17’nci yüzyıl İspanya yapımıdır.
Duvardaki Tablolar
Bunlar 17’nci yüzyıl İtalyan, Portekiz ve Hollanda yapımı yağlı boya tablolardır.
Vazo
Çin porselenleri 1662-1722 King hanedanı dönemine aittir. 16’ncı yüzyılda bu tür malzemeler, Portekiz’e sömürgelerden gelmeye başladı.
Yürümeye devam ediyoruz ve merdivenlerden yukarı çıkıyoruz.
TAÇ ODASI
Oda, mavi tonda çinilerle ve yeşil ve sarı detaylarla dekore edilmiştir. Küçük oda, adını boyalı ahşap tavandan alır.
Bu tavanda bulunan merkezi arma, 18’nci yüzyıl sonlarında yapılmıştır.
SALA GRANDE-SALA DAS GALES-YÜRÜYÜŞ ODASI
16’ncı yüzyılda, Kral Jaoa III tarafından yaptırılmıştır. Torunu Kral Sebastio, buraya şekerleme yapmak ve efendileriyle sohbet etmek için gelmiş olmalıdır.
Tonozlu tavan ve gemiler
Portekiz, Osmanlı imparatorluğu ve Hollanda kadırgalarını gösteren tavan, 19’ncu yüzyıldan kalmadır. Bu kadırgalar, uzun ve kapaksız savaş gemileriydi. Bu kadırgalar, önemli bir olayı anmak için yapılmış olmalıdır, ancak anlamı bilinmiyor.
Duvardaki tabaklar
Bunlar, İspanya’nın Valensiya bölgesinde 15 ve 18’nci yüzyıllar arasında üretilen Magribi seramik parçalarıdır. Bu örneklerin çoğu, Kral II Fernando (1816-1885) tarafından bir araya getirilmiş ve aslen Pena Sarayında sergileniyordu. Sonradan buraya taşınmıştır.
Bir araya toplandıkları dönemde, Hıristiyan ve Müslümanlar arasındaki birkaç kültürün buluşmasının olumlu bir ürünü olarak tanımlanan Portekiz kültürünü özdeştirdikleri görülmüştür.
Bu aradaki bölümde, 15’nci yüzyıldan kalma Portekiz kraliyet silahları ve Flaman duvar halısı var. Bu goblen halının önü camla kaplıdır.
SALA DOS BARASOES-ARMALAR ODASI
Burası, Sarayın en etkileyici odasıdır. Avrupa’nın sanatsal açıdan en önemli hanedan odalarından biridir. Bir söylentiye göre, buranın Magribi döneminde cami olduğudur.
Oda: 16’ncı yüzyılda, Kral Manuel I tarafından yaptırılmıştır. Kulenin alt katını tamamen kaplar. Bir kenarı 12 metre olan, kare şeklindedir.
Kubbe
Kral Manuel I’in, hükümdarlığındaki ideal monarşinin en yüksek ifadesini temsil ediyor. Oda, 1517-1518 yılları arasında inşa edilirken, bu kubbe yapılır.
Kubbede, tepede, Kral Manuel I’in arması var. Kendisini hiyerarşik bir yapının merkezi ve tepesi olarak tasarlamıştır. Bunun çevresinde Kralın 8 çocuğunun arması bulunur.
Gücü soyluların desteğine bağlıydı ve onlar, konumları için gerekli olan sosyal ayırımı kraldan aldılar. Aşağısında ise, Portekiz soylularından 72 ailenin arması var. Armalar, ilişkili bireylerin kimliklerini aktarır ve açık bir sosyal ayırım biçimi sağlar.
Kral, en yüksek yargıç olarak ortaya çıkar ve bu düzeni sağlamakla yükümlüdür. Aile armalarından bir tanesi silinmiştir. Çünkü Tavore ailesinin arması, Kral I Joseph’e karşı komplo kurduktan sonra silinmiştir.
Yazıt
Odanın çevresini dolaşan yazıtta: ataları tarafından sağlanan hizmetlerin anıları hatırlatılır.
Karolar-Çiniler
Oturma odasının duvarları, 1710 ile 1715 yılları arasında boyanmış, mavi ve beyaz çinilerle kaplıdır. Çinilerde, geyik ve ayı avı ile soylular boş zamanlarında ve dışarıda eğlenirken görülüyor.
LEİTO DA CAMARA DE AFONSO VI-AFONSO VI ODASI
Sarayın en eski kısmıdır. 1430-1440 yılları arasına tarihlenir. Kral, Sintra topraklarını Kraliçenin yetkisine devrederek, köyün yönetimini ona bırakır. Kraliçelerin odası, Sarayın en ulaşılmaz olan bu bölgesindeydi.
Odanın zemini 15’nci yüzyıldan kalma, sarayın en eskisi olan seramik zemindir.
Sürgündeki Kral
17’nci yüzyılda, Afonso VI, erkek kardeşi tarafından sürgüne gönderilir. Afonso VI, 1647 yılına kadar, 9 uzun yıl, ölümüne kadar, bugün hala adını taşıyan bu odaya hapsedildi ve 300 asker tarafından korunarak hapsedildiği bu odada zamanını geçirdi.
Sadece bir yardımcısı vardı ve başka bir kimse ile konuşması yasaktı. Sadece bir gün, ayin günü kiliseye gitmesine izin veriliyordu.
Odanın zemini oldukça aşınmış görünür, söylenenlere göre, kral sürekli odada yürümekten zemin aşınmıştır.
Yatak
Odada sergilenen yatak, 17’nci yüzyıldan kalmadır. Gül ağacından ve yaldızlı metalden yapılmıştır. Lizbon şehrindeki Ajuda Ulusal Sarayından, 1939 yılında buraya nakledilmiştir.
ŞAPEL
Şapelin orijinali, 13’ncü yüzyılda D. Dinis ve Aragonlu İsabel döneminde yapılmıştır. 15’nci yüzyılda Afonso V döneminde, Kral şapeli genişletti. Şapelin tavanı, karmaşık geometrik desenlerle, İber-Müslüman tarzı unsurları bir araya getiren Mudejar mimari tarzına sahiptir.
Zemin seramik ve poligonal mozaik tekniğiyle yapılmıştır. Çeşitli renklerde, geometrik desenlere sahiptir. 18 ve 19’ncu yüzyıllarda şapel değiştirildi.
SALA DOS ARABES-ARAP ODASI
Kral I Manuel döneminde (1495-1521) duvarlara geometrik çiniler yerleştirilmiştir. Merkezinde, ortada Magribi tarzı beyaz mermer bir kurna var. 16’ncı yüzyıldan kalma bu havuzun üzerinde, içinden suyun aktığı, mitolojik deniz figürlerinin bulunduğu, geç döneme ait bir heykel takımı bulunuyor.
Burası yargıçlar ve danışmanlar için, toplantı odasından önce gelen bekleme odasıdır.
Takip eden oda, toplantı odası. Burada, kralın koltuğu, danışmanlardan daha yüksektedir.
MUTFAK
Merdivenlerden aşağı katta bulunan mutfağa iniliyor. Mutfak, Kral Joao I tarafından, tüm saraya hizmet etmek için yaptırılmıştır. Yani, sarayı oluşturan ve ziyafetlere katılan yüzlerce kişiye hizmet etmek için, sürekli hareket halindeydi.
Avusturya Kraliçesi Catarina’nın tüm yardımcı personel, şekerlemeciler, fırıncılar ve peynircilere ek olarak 29’dan fazla aşçısı vardı. Mutfakta sürekli su, yakacak odun ve yiyecek bulunuyordu. 15’nci yüzyılın başından beri, borulu su kullanılmıştır.
Bir küçük demir ocak var. Bu demir ocak, yiyecekler hazırlandıktan sonra servis edilmek üzere masalara götürülene kadar sıcak tutmak için kullanılmıştır. Burada kocaman bakır tavalar ve büyük ahşap mobilyalar görülür.
Avlanan bütün geyikler, şişlerde kızartılarak yeniliyordu.
Bu gerçek, Portekiz krallarının 15’nci yüzyılda sahip oldukları yaşam tarzı hakkında fikir veriyor ve onların büyük şövalyeler ve avcılar olarak ünlerini doğruluyor.
Arma
Sarayda yaşayan son kraliçe D. Maria Pi ( 1847-1911) nin arması, 1895 yılında buraya yerleştirildi. Üzerinde Portekiz ve Savoy’un kraliyet arması bulunuyor.
Bacalar
Sarayın dıştan görüntüsünde en dikkati çeken, iki bacası işte buradan çıkıyor. Mutfağın üzerinde, Kral Joao ve Kral Filipa de Lencaster döneminde yapılmış iki baca var.
Bunların uzunluğu 33 metredir.
Çünkü, özellikle geyikler pişirildiğinde yoğun dumanın saraydan uzaklaşması böyle sağlanıyordu. İki beyaz baca, saray mimarisinin en dikkat çekici özelliklerindendir.
MUSEU DO BRİNQUEDO-OYUNCAK MÜZESİ
Burası, çocuklu ziyaretçiler için ilgi çekicidir. Müze: Jao Arbue Moreira isimli bir şahıs tarafından toplanan ve kendi ürettiği oyuncaklardan oluşmaktadır.
Müzenin birinci katında, özellikle: 3000 yıllık, Mısır taş oyuncaklarını görmelisiniz. Ayrıca: 1930’lu yıllardan kalma trenler ve Alman oyuncak arabaları, oyuncak askerler, sömürgelerden gelen tahta oyuncaklar ilgi çekmektedir. Müzede, toplam 20 binde fazla oyuncak bulunduğu söyleniyor.
Tarihin merkezin biraz dışına doğru yürürseniz, bu kez, bir saray daha göreceksiniz.
Palacio da Regaleira
Burası, Sintra bölgesinin en süslü yapılarından birisidir. 19’nci yüzyılda, zengin bir Brezilyalı için yapıldığı söyleniyor.
Tarihi şehir merkezinden sonra: tren istasyonunun önündeki otobüs durağından: 435 numaralı otobüse binerseniz, bu kez: başka bir saraya gidebiliyorsunuz.
Monserrat Sarayı
Burası, Sintra şehir merkezinin bayağı dışında kalıyor. Saray: 1793 tarihinde, ünlü İngiliz mimar Sir Francis Cook için tasarlanmıştır.
Sarayın bahçesi, 1000’den fazla farklı bitki türü ile bezenmiştir ve bu bahçeler daha ünlüdür. Bahçeler: yarı doğal meşe ormanı ile çevrilidir.
Saray: bazen burada kalan İngilizler tarafından ünlü hale gelmiştir. Mimari stil olarak: yapı Hindistan mimarisi ve neo-gotik mimari özellikleri birleştirmektedir.
Evet: tren istasyonunun önündeki otobüs durağından: 403 numaralı otobüse binerseniz: Cabo de Roca’ya gidebilirsiniz. Yolculuk sırasında: park alanındaki ormanlık alandan geçtikten sonra, okyanusa yaklaştıkça, iklimin sertleştiğini ve bitki örtüsünün değişerek: ormanlık alanın: yosun, liken, çalılık tipine dönüştüğünü görebilirsiniz.
Cabo de Roca
Cascais ve Sintra arasında yer almaktadır. Sintra şehrine 18 km ve Lizbon şehrine 40 km uzaklıktadır.
Evet, burası Lizbon kayası olarak da bilinir. Atlantik Okyanusuna bu kadar yakın olmanın tek sıkıntısı, kuvvetli rüzgardır.
Burası: “Karaların bitip denizlerin başladığı yer” olarak tanımlanır.
14’ncü yüzyıl sonlarına kadar, buranın dünyanın ucu olduğuna inanılıyordu.
Portekiz’in en ünlü şairi Luis Vaz de Camoes, burayı ölümsüzleştirmiştir.
Burada: bir kafe, bir restoran, hediyelik eşya mağazası ve bir deniz feneri ile turizm ofisi var. Bu turizm ofisine müracaat ederek, 11 Euro karşılığında, Avrupa’nın en batı ucunda bulunduğunuzu gösteren, adınız yazılı bir sertifika alabilirsiniz.
En uç nokta, Okyanus kıyısından 140 metre yüksekliktedir. Derin bir yar üzerindedir. Buradan Okyanusu seyrederken, her ne kadar okyanus sakin görünse de, aşağıda kıyıdaki kayalara vuran dalgalar, okyanusun gücünü ve şiddetini hissettirir.
Burayı ziyaret edenlerin en merak ettikleri konu: hemen karşıda Amerika’nın olup olmadığıdır, hatta Amerika’yı görmeyi düşünenler bile olabiliyor ama elbette karşıda Amerika olmasına rağmen, arada oldukça fazla bir uzaklık var.
Deniz Feneri
1772 yılında faaliyete geçmiştir. Deniz seviyesinden 160 metre yüksekliktedir. Kulenin yüksekliği ise yerden 22 metredir. Son derece parlak ışığı, denizde 46 km uzaktan fark edilir.
Taş Anıt
Üstünde haç işareti bulunan taş anıtın ön cephesinde: ünlü Portekizli şair Camoes’in kısa bir şiiri kazınmıştır. Portekizce “Burası karanın bittiği ve denizin başladığı yer” yazılıdır.
Taşta ayrıca, Cabo da Roca’nın koordinatları, deniz seviyesinden yüksekliği ve Avrupa’daki en batı noktası olduğu yazılıdır.
Taşın üzerinde bulunan armada, iki yanda ay-yıldız göreceksiniz. Bu ay-yıldız, buranın bağlı bulunduğu Sintra ilçesinin simgesidir.
Sintra ilçesinde bulunan kalede, sık sık gökyüzünde ay ve yıldız bir araya geliyormuş ve bu yüzden şehrin simgesi ay-yıldız imiş ve buraya da o yüzden kazınmış.
Praia da Adraga
Kuzeydeki bu plaj: Avrupa’nın en güzel ve bozulmamış, en büyük 20 plajından birisidir.
Son bir not: Sintra bölgesinde, buraya has bir tür yiyecek olan “quaijades” denemelisiniz. Bu, Sintra’ya özgü bir tür pastadır.
Riyad, Suudi Arabistan ülkesinin en büyük şehridir.
Arap yarımadasının 3’ncü büyük şehri, Asya’nın ise 39’ncu büyük şehridir.
Riyad ismi Arapça’da “bahçe” anlamına gelen “rawdha” kelimesinden türetilmiştir.
Arap yarımadasının merkezinde bulunan şehir, yaklaşık 5 milyon kişiye ev sahipliği yapmaktadır.
Şehir, En-Nefud çölünün ortasındadır ve eskiden Hacr-ı Yemame olarak biliniyordu.
Deniz seviyesinden 600 metre yüksekliktedir.
Riyad, geleneksel çarşıları, ilgi çekici müzeleri ve antik mimarinin, çok katlı binaların, birinci sınıf alışveriş merkezlerinin ve restoranların yanı sıra yer aldığı ortaçağ ile modernin bir karışımıdır.
Bir zamanlar surlarla çevrili bir şehir olan Riyad, dünyanın en zengin şehirlerinden biridir.
Diğer önemli cazibe merkezlerinin yanı sıra Suudi Arabistan’ın en iyi müzelerine, UNESCO Mirası Listesinde yer alan Diriyah’a, Masmak Kalesine ve Murabba Sarayına ev sahipliği yapmaktadır.
Riyad aynı zamanda birinci sınıf tasarım mağazalarına, butiklere ve muhteşem kaliteli restoranlara da ev sahipliği yapar.
Riyad’da çoğu site, Cuma ve Cumartesi günleri (hafta sonları) ve ibadet saatlerinde kapalı olup ziyaret saatleri bekar erkekler ve aileleri arasında paylaştırılmaktadır.
Son bir not: Suudi Arabistan Krallığı, Riyad’da “World Expo 2030” a ev sahipliği yapma hakkını kazanmıştır.
Expo alanı: şehrin kuzeyinde, Kral Halid Uluslararası Havaalanına, arabayla yaklaşık 5-10 dakika uzaklıktadır. Toplam 6 milyon metre karelik bir alanı kapsar. Fuarı yaklaşık 40 milyon kişinin ziyaret etmesi beklenmektedir. Fuara 246 katılımcı olacağı tahmin edilir. Bunlar arasında ülke pavyonları, uluslararası kuruluşlar, resmi olmayan katılımcılar vardır.
HAVAALANI
Kral Halid Havaalanı, Riyad’ın yaklaşık 34 km kuzeyindedir.
Taksi ücretleri bölgeye göre değişiklik göstermektedir ve şehir merkezi bölgesine yapılacak bir yolculuk yaklaşık 70-90 SR mal olacaktır.
VİZE:
Suudi Arabistan’ı ziyaret etmeden önce e-vizenizi almak için az miktarda şart vardır.
18 yaşında veya daha büyük olmanız.
Giriş tarihinize en az 6 ay kalmış, uygun bir ülkeden alınmış geçerli bir pasaportunuzun olması gerekir. Bu ülkelerden bazıları: Amerika Birleşik Devletleri, Avustralya, Kanada, Güney Kore, Birleşik Krallık ve diğer 45 ülkeyi içermektedir.
Turist vizesi, giriş başına 3 aya kadar konaklamaya izin verir ve seyahat edenler yıl boyunca Suudi Arabistan’da 90 güne kadar kalabilirler.
ŞEHİR İÇİ ULAŞIM:
Şehir yürüyüşe uygun değildir ve toplu taşıma yoktur.
Ancak Uber ve Careem’in ucuz normal taksileri vardır.
Araba kiralamak da bir seçenektir. Ancak pek uygun değildir.
İKLİM:
Yaz ayları çok sıcaktır.
Sıcaklık 50 dereceye yaklaşır.
Temmuz ayında ortalama en yüksek sıcaklık 43.5 derecedir.
Kışlar ılık, soğuk ve rüzgarlı gecelerle geçer.
Genel iklim kuraktır ve çok az yağış alır.
Ayrıca çok sayıda toz fırtınasının yaşandığı da bilinmektedir. Toz genellikle o kadar kalın ki görüş mesafesi 10 metrenin altına kadar iner.
TURİZM
Suudi Arabistan’da turizm, her zaman büyük ölçüde dini hac ibadeti etrafında dönmüştür ve hala da öyledir.
Vizeler, ülkede çalışan iş insanları ve kutsal şehirler Medine ve Mekke’yi ziyaret etmek için ülkeye seyahat eden Müslümanlarla sınırlıydı.
Mekke, Ramazan ayı boyunca ümre yapmak için yaklaşık 2 milyon hacıyı ve Zilhicce ayı boyunca Hac’da yılda üç milyondan fazla hacıyı kabul etmektedir.
27 Eylül 2019 tarihinden itibaren Suudi Arabistan, turizm sektörünü dini nedenlerden daha fazlası için ziyaret etmek isteyen gezginlere açtı.
Turist vizelerinin ilk kez verilmesinden sonraki ilk 10 günde 24.000’den fazla turist ülkeye kabul edildi.
Yetkililer, yeni değişikliği teşvik etmek amacıyla, evli olmayan yabancı çiftlerin birlikte otel odası kiralamasına izin vereceklerini bildirdi geçmişte buna benzer izin verilmiyordu.
Günümüzde, Şehir, 15 bölgeye ayrılmıştır.
Olaya Bölgesi:
Konaklama, eğlence, yemek ve alışveriş yapılabilen şehrin ticari merkezidir.
Burada lüks oteller ve restoranlar bulunmaktadır.
Buradaki başlıca yerler: Kingdom Center, Al Faisalyah ve Al-Tahlya Caddesidir.
Diplomatik Mahalle-DQ Bölgesi
Konut yapıları, alışveriş merkezleri ve yabancı elçiliklerin ve uluslararası kuruluşların bulunduğu yerdir.
Yemyeşil bahçeleri ve sayısız spor tesisleriyle aynı zamanda şehrin en yeşil alanlarından biridir.
İsmine rağmen Diplomatik bölgedeki yaşamın, tüm Suudi yasalarına uyulması şarttır ve Mutaween veya Suudi din polisi ara sıra devriye gezmektedir.
Ancak yabancı diplomatlara ve ailelerine belirli ayrıcalıklar tanınır ve yabancı diplomatların ve eşlerinin DQ sokaklarında şort ve kısa kollu gömleklerle dolaşmaları pek hoş karşılanmaz.
Al-Bathaa Mahallesi:
Bu mahalle; uygun fiyatlı alışveriş ve yemek seçeneklerine ev sahipliği yapar ve eğer isterseniz şehrin minibüs sisteminin merkezidir.
NE YENİR.
Diğer Suudi Arabistan şehirlerindeki gibi Nejdi Kabsa da Riyad’ın en geleneksel öğle yemeğidir.
Yemen Mandi öğle yemeği olarak da popülerdir.
Şehirde: McDonalts, Burger King, Dominos Pizza, Papa Johns, KFC, Pizza Hut, Pizza İnn, Dunkin Donults, Krispy Kreme Donuts, Starbucks gibi çok uluslu zincirler bulunmaktadır.
Subway Riyat şehrinde oldukça yaygındır.
Ayrıca Briyani, Chapali kabab, Kurma ve roti gibi çoğunlukla Hint ve Pakistan merkezli güney Asya yiyecekleri satan birçok restoran bulunmaktadır.
Şehirdeki birçok restoranda Bekarlar bölümü ve Aileler bölümü vardır.
SUUDİ ARABİSTAN’DA KANUNLAR
Suudi Arabistan’ı ziyaret ederken uymanız gereken bazı yasalara dikkat ediniz.
Bunlardan ilki ve en önemlisi “Lese Majeste” Yasalarını çiğnemekten kaçının.
Bu, Suudi Arabistan hükümetini, kraliyet ailesini, Kind’i veya bayrağını alenen eleştirmemeyi gerektirir. (Buna sosyal medya da dahildir.)
Herkes fotoğraflar aracılığıyla anılar yakalamayı sever ancak Suudi Arabistan’da fotoğraf çekerken dikkatli olun. Askeri ve hükümet tesislerinin fotoğraflarını çekmek yasa dışıdır ve hapis cezasına yol açabilir.
Kişisel kimliğinizi her zaman yanınızda taşıdığınızdan emin olun.
Yetkililer her zaman kimlik isteyebilirler. (Özellikle güvenlik kontrol noktasındayken)
Bu nedenle pasaportunuzun fotokopisini yanınızda bulundurmak iyi bir fikirdir.
KRAL FAHD ULUSLARARASI STADYUMU
Stadyum, Riyad şehir merkezine 20 kilometre uzaklıktadır.
Stadyum, 1982-1986 yılları arasında inşa edilmiş ve 1987 yılında hizmete girmiştir.
64 bin seyirci kapasitelidir.
Daha da önemlisi, bir anda dünyanın en büyük çatısına sahip mekan haline gelmiştir.
47 bin metre karelik alanı, Kral Fahd Stadyumunun neredeyse 20 yıl boyunca statüsünü korumasına imkan sağlamıştır.
Kapak 24 uzun direk tarafından destekleniyor ve dinamik şekli nedeniyle bir Bedevi çadırını andırıyor. Bir arada bir çiçek oluşturan ve çölün enginliğini ifade eden 24 büyük beyaz çadırdan oluşan çatısı ve dış cephesidir.
Çatı, her biri 58 metre yüksekliğinde bir direğe sahiptir, 246 metre çapında bir daireye eşit olarak dağıtılmış ve oyun alanından yaklaşık 33 metre yükseklikte, 134 metrelik bir iç halka kabloyla sabitlenmiş, toplam 24 özdeş elemana bölünmüştür.
Çatının altında, çoğunlukla yapay arazi yamaçlarıyla desteklenen, çanak şeklinde tek katmanlı stantlar bulunmaktadır.
Sadece saha standlarının yanında farklıdır.
Bir tarafta ikinci bir normal oturma kademesi, diğer tarafta ise kral salonunun bulunduğu lüks bir bölüm oluşturuldu.
FIFA Konfederasyon Kupası, burada 3 kez düzenlendi. (1992, 1995, 1997)
Daha önce Suudilerin en büyük sahası U20 Dünya Kupasına (1989) ev sahipliği yapmıştı.
Büyük turnuvalar arasında, Riyad’dan üç kulübün kiracı olması nedeniyle, ulusal takımdan bahsetmeden, boş durmuyor.
GEZİLECEK YERLER:
KİNGDOM CENTER TOWER-KRALLIK MERKEZİ-BURJ AL MAMLAKAH:
Krallık merkezi: büyüyen iş bölgesi Al-Olaya’da Kral Fahd Yolu ile Olaya caddesi arasındaki Al-Urubah yolu üzerindedir.
Giriş ücretlidir, ücret 63 SAR.
Merkez, Riyad’da Four Seasons Hotel Riyadh ve dairelerine ev sahipliği yapmaktadır.
99 katlıdır.
Kulenin yüksekliği 302.3 metredir.
Şehrin en yüksek gökdeleni ve dünyanın 45’nci en yüksek binasıdır.
Kulenin özel bir özelliği, yüksekliğinin son üçte birinde, iki parçaya bölünmüş olmasıdır.
Bu iki parça, bir gökyüzü köprüsü ile birbirine bağlanmıştır. (Sky Bridge)
Kule, 94.230 metrekare arazi üzerine inşa edilmiştir.
Krallık merkezi, Suudi kraliyet ailesinin prensi Al-Waleed bin Talal’a aittir ve onun Holding şirketi Kingdom Holding Company’nin genel merkezidir.
Büyük açıklık, geceleri sürekli değişen renklerle aydınlatılıyor.
Evet, son bir not: Krallık merkezi, 2002 yılında Emporis Gökdelen ödülünü kazanmıştır.
Sky Bridge-Gökyüzü Köprüsü:
Tasarım ters çevrilmiş bir kemer tarafından oluşturulan bir deliği ve üst kısmında 54 metrelik bir yürüyüş yolunu veya Sky Bridge’i içeriyor.
Gökyüzü köprüsü, Riyad’ın en fütüristik cazibe merkezlerinden biridir.
Riyad silüetinin engelsiz bir manzarasını sunan, tabandan tavana cam panellere sahip, şehrin 300 metre yukarısında asılı kavisli bir köprüdür.
Sky Bridge şehrin üstünden muhteşem manzaralar sunar ve halkın erişimine açıktır.
Gökyüzü köprüsü muhteşem bir gündüz manzarası ve aynı derecede büyüleyici yıldızlı gece manzarası sunar.
Ters parabolik kemerden yukarı çıkmak ve Krallık Merkezinin 99’ncu katında bulunan köprüye ulaşmak için yüksek hızlı bir asansöre binilir.
Alışveriş Merkezi:
Merkezin doğu kanadında, 3 katlı bir alışveriş merkezi vardır. Burası büyük bir tasarım ödülü kazanmıştır.
Alışveriş merkezinde erkeklerin girmesine izin verilmeyen, sadece kadınların alışveriş yapabileceği bir kat bulunuyor.
Lüks mağazalarda, butiklerde ve lüks mücevher mağazalarında lüks bir alışveriş deneyimi yapabilirsiniz.
Four Seasons Hotel Riyadh:
Burada otel ile birlikte lüks daireler bulunur.
Vox sineması:
Gösterişli Vox sinemalarında da film izleyebilirsiniz.
Yemek Katı:
Bodrum kattadır.
Kral Abdullah Camii:
Bu merkezin 77’nci katında, Suudi Arabistan’ın en yüksek camisi var.
Kral Abdullah Camisi.
BURJ RAFAL HOTEL KEMPİNSKİ
Kral Fahd yolu üzerindedir.
Yapının yüksekliği 308 metredir.
70 katlıdır.
Riyad şehrinin en yüksek gökdelenidir. Aynı zamanda dünyanın en yüksek otelidir.
Kulenin yapımına 2010 yılında başlanmış ve 2014 yılında tamamlanmıştır.
Kulede 474 apartman dairesi ve 349 odalı 5 yıldızlı Kempinski Otel bulunmaktadır.
AL MASMAH PALACE-MASMAK KALESİ
Masmak Kalesi veya Masmak Sarayı olarak da bilinen Masmak Kalesi, Riyad’da tarihi bir simge yapıdır.
Saray Riyad şehrinin tam ortasındadır.
Kale, 1865 yılında: İmam Abdullah bin Faysal’ın hükümdarlığı sırasında onun ikametgahı, güç ve para merkezi olarak inşa edilmiştir.
Evet: bir zamanlar bu kale, çamur ve kil tuğlalardan inşa edilmiş olup, bir zamanlar gözetleme kulesi görevi gören dört köşe taretini bünyesinde barındırıyor.
Savaş sırasında silah namluları için sadece iki girişi ve duvarlarda küçük açıklıklar vardır.
Kalenin dışında ise, geniş bir avlu bulunur.
Duvarlar son derece kalındır ve bir zamanlar şehri savaşta savunmak için hazırlanmıştır.
Başlangıçta askeri üs olarak kullanılan Masmak kalesi, Riyad Muharebesinin kilit noktasıydı ve o zamandan beri Suudi Arabistan’ın birleşmesinin sembolü haline geldi.
1902 yılında sürgüne gönderilen Abdülaziz bin Abdul Rahman bin Faysal El Suud adında bir kraliyet ailesi Riyad’a giderek kaleyi ele geçirir.
Daha sonra bölgedeki tüm krallıkları fethetmeden önce onları günümüz Suudi Arabistan Krallığını oluşturmak için birleşmeye davet etti.
Gelelim günümüze:
Günümüzde turistler şehri 18 metre yükseklikteki dört gözetleme kulesinden izleyebilirler.
Müzeye dönüştürme:
Evet; 150 yıllık kale artık 20’nci yüzyılın başlarından kalma fotoğrafların, sanat eserlerinin ve multimedya sunumlarının sergilendiği bir müzeye dönüştürülmüştür.
Gezginler ayrıca Kraliyet ailesinin kalenin kontrolünü yeniden ele geçirdiğini gösteren bir belgesel de izleyebiliyor.
Müzede sergilenenler:
Tarihi Saray, Al Masmak kalesi kapısında bin Jiluwi’nin mızrak ucu kalıntılarında temsil edilen Riyad’ı yeniden kazanma savaşı da dahil olmak üzere krallığın birleşme hikayesinin canlı fotoğrafları sergileniyor.
Prens Fahad bin Jiluwi, 1902 savaşında Kral Abdülaziz’in ordusunda yer alırken, mızrağını Ajlan bin Rashid’e nişan almak için fırlatır. Hedefini ıskalar ve mızrağın ucu kapıya yerleşerek derin bir çatlak oluşturur. Mızrak hala kapının aralığında durmaktadır.
Bu Kral’ın ana hizmetkarlarından birinin kahramanlık hikayesine tanıklık ediyor
Müzenin yerleşimi:
Saray 6 bölüme ayrılmıştır. Batı tarafında kalenin kapısı, cami, meclis (divane); kuzey tarafında kuyu ve avlunun dört köşesinde kuleler vardır. Hükümdar ve misafirlerine ait yerleşim birimleri teşhir salonlarına dönüştürülmüştür Sarayın içinde dolaşarak görsel sunumları ve duvarlara asılan antik tarihi kalıntıları görebilirsiniz.
Souq Al Zal:
Müzenin yanında canlı bir Suudi pazarı bulunuyor. Bu pazarda: enfes yerel el sanatları, yiyecekler, kıyafetler, altınlar, hediyelik eşyalar ve mücevherler bulunur.
THE SAUDİ NATİONAL MUSEUM
Şehrin merkezinde, Kral Abdülaziz sarayının yakınındaki Al Murabba mahallesindedir.
Giriş ücretlidir, giriş ücreti yetişkinler için 10 SAR’dır. Çocuklar ücretsizdir.
Daha çok Kral Abdülaziz Tarihi Merkezi (KAHC) olarak bilinen Suudi Arabistan Ulusal Müzesi, Suudi Arabistan’ın tarihi ve kültürünün seçkin bir mirasıdır.
Müze ülkedeki farklı bölgelerin tarihine ilişkin farklı temalara dayanan, 8 galeriden oluşur.
KAHC, muhteşem İslam ve Arap sanatının yanı sıra mimariyi de saklıyor.
Müze: Murabba Sarayını çevreliyor ve aslında sarayın eski bir birleşimiydi.
Kral Fahd tarafından 1999 yılında Riyad Emirliğinin 100’ncü yılı münasebetiyle açılmıştır.
Bugün aynı zamanda yaklaşık 28 bin metre karelik bir alanı kaplayan küçük bir tema parkı, cami, kütüphane, eski bir avlu, bahçe, toplantı salonu ve daha birçok erişim alanını bünyesinde barındırmaktadır.
Bu ülkenin Suudi kraliyet ailesinin, monarşinin ve vakfının eski çağlarını kucaklayan KSA’ın tek taşıdır.
Müzede: heykeller ve yazılar bulunuyor. Koleksiyondaki eser sayısı ise 3700’dür.
Müze: 8 galeriden oluşur.
Antik Arap Krallıkları Galerisi:
MÖ 4.binyıldan MS 2. Yüzyıla kadar var olan uygarlıkların kalıntıları bulunmaktadır.
İslamiyet Öncesi Dönem Galerisi:
İslam öncesi hayatın dini ve sosyal kalıpları görülür.
Peygamber Efendimizin Misyon Galerisi:
Peygamberinizin vahiyden Medine’ye hicretine kadar olan hayatı hakkında bilgiler bulunur.
Krallık Birleşme Galerisi:
Suudi Arabistan’ın birleşme tarihini anlatan bir belgesel izlenir.
Hac ve İki Kutsal Cami Galerisi:
Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebevi’nin kentsel gelişimi görülür.
DEERA SQUARE-ADALET MEYDANI
Masmak kalesi yakınında bulunan kamusal bir alandır.
Yerel olarak Safaa Meydanı veya Adalet Meydanı olarak da bilinir.
Meydan genel bir günde oldukça hareketlidir ve Riyad’daki Masmak Kalesi, Kral Abdullah Parkı, Murabba Tarihi Sarayı, İmam Türki Bin Abdullah Ulu Camii, Souq l Zal ve çok daha fazlası gibi birçok turistik mekana yakındır.
Yaygın olarak Riyad’daki resmi kamu infaz meydanı olarak da bilinir.
Haber verilmeyen zamanlarda, Suudi güvenlik güçleri ve diğer yetkililer infazların gerçekleşmesine yer açmak için alanı temizlerdi.
Burası halka açık idamların yapıldığı eski bir yerdi.
Suudi Arabistan’da ölüm cezasına çarptırılanların başları kesilirdi.
Kafa kesildikten sonra kafa tekrar vücuda dikildi.
Ceset daha sonra sarılarak son ritüeller için götürülürdü.
Bu infazlar alışılmadık olmasa da nadir görülen bir olaydı.
Bu tür halka açık olaylara tanık olan çok sayıda katılımcı olmasına rağmen, infazları fotoğraf veya videoya kaydetmek suçtu.
AD DİRİYAH-ANTİK DİRİYAH
Giriş ücretsizdir.
Ad Diriyah’ın eski şehri, zengin kültürel tarihiyle bilinen Suudi Arabistan’da UNESCO Dünya Mirası Listesindedir.
Riyad’ın kuzeybatı eteklerinde yer alır ve her biri egzotik cazibe merkezleri sunan farklı bölgelerden oluşur.
Diriyah zengin tarihi, kültürü, eşsiz sanatı ve sizi zamanda geri götüren geleneksel kerpiç binalarıyla ünlüdür.
Diriyah, Suudi Kraliyet Ailesinin eski eviydi.
Eski Diriyah şehrinin kalıntıları, Hanife Vadisi olarak bilinen ve Riyad boyunca güneye doğru devam eden dar vadinin her iki yanında yer alıyordu.
Neredeyse tamamen kerpiç yapılardan oluşan kalıntılar, vadiye bakan tepelerin üzerinde yer alan Ghusaibah, Bujairi ve Turaif olmak üzere üç bölgeye ayrılmıştır.
Turaif Mahallesi:
15’nci yüzyılda mimari üslupla kurulmuştur.
Al Suud evinin bulunduğu EdiDriyah’ın ana mahallesidir.
Bölge diğer tüm mahallelere bakan bir duvarla çevrilidir.
Güney Batı dağında yer almaktadır.
Burada bazı tarihi saraylar ve anıtlar bulunmaktadır.
Bunlar: Salwa Sarayı, Saad bin Saud Sarayı, Konuk Evi ve At-Turaif Hamamı ve İmam Muhammed bin Suud Camii’dir.
31 Temmuz 2010 tarihinde UNESCO Dünya Mirası Listesine dahil edilmiştir.
Ghusaiba Mahallesi:
1683 yılına kadar Suudi Arabistan’ın ilk başkentiydi.
Bujairy Mahallesi:
Hanife Vadisinin doğu yakasında yer almaktadır.
Burada camiyi, okulu, Şeyh Muhammed bin Abdul Vehhab’ın evini ve yeni açılan Diriyah Kapısını bulabilirsiniz.
Al Bujairi miras parkında geleneksel yemek tezgahları, hareketli bir Pazar, oyuncaklar ve sanat eserleri bulunur.
İkonik Salwa Sarayı, Suadi devletinin kurucusunun ilk ikametgahıydı ve Necdi mimari tarzında inşa edilmiştir.
Saad Sarayı ahır olarak kullanılan avlusuyla ünlüydü.
At-Turaif Hamamı ve İmam Muhammed bin Suud Camii, Turaif bölgesindeki eşsiz yerlerdir.
Yetkililer sarayların birçoğunu restore ederek müzeye dönüştürmüştür.
Mosim Park, Mosim FC futbol takımına ev sahipliği yapmaktadır.
Diriyah ayrıca bir Formula E yarış şampiyonası olan Diriyah ePrix’e de ev sahipliği yapıyor.
İlk Suudi devletinin doğum yeri unvanını taşıyan bu bölge, Suudi Kraliyet ailesinin orijinal eviydi.
Bölgenin yerleşimi Hz. Muhammed dönemine kadar uzanmaktadır.
CAMEL TRAİL RİYADH
Riyad’da deve denemeleri antik çağlarda develerin ve tüccarların Kuzey Afrika ve Arap Yarımadasına kolay ulaşımını kolaylaştırmak amacıyla yapılıyordu.
Riyad’da 4 deve parkuru vardır.
Bunlardan ilki en popüler olanıdır. Burada: gezi, trekking, doğa yürüyüşü, piknik, kamp ve bisiklete binme gibi aktiviteler yapılır.
Deve yolu boyunca gün batımı ve gün doğumu manzaraları mükemmeldir.
Bu deve yolları başlangıçta, dolaşan develerle Tuwaiq kayalıkları üzerinden Mekke hacına daha kısa bir rota kat etmek için oluşturuldu.
Nedj’den Hicaz’a kadar koştular.
Yayla anlamına gelen Al Nedj; Ar Riyad Bölgesinin de eski adıdır.
Şehre yakın bir konumdadır ve herhangi bir araçla ulaşılabilir.
SOUQ AL-THUMAİRİ
Riyad şehir merkezine 10 km uzaklıktadır.
Riyad’ın en popüler yerel alışveriş noktası Masmah Kalesinin yakınında bulunan Souq al-Thumairi’dir.
El sanatları, antikalar, parfüm, geleneksel kıyafetler, mücevher ve daha fazlasını satın almak için Riyad’da ziyaret edilebilecek en iyi yerlerden biridir.
Antika müzayedeleriyle ünlü olan bu bölge, cezve, gümüş hançer, vazo, lamba gibi çok çeşitli antika koleksiyon eşyalarının bulunması nedeniyle Antik Çarşısı olarak da anılır.
Souq, hareketli yerel mağazalar ve koşuşturmacayla kategorize edilen sokak pazarının Arapça sözcüğüdür.
Souq al Thumairi, aynı zamanda Orta Doğuluların çoğunun kutsal meyvesi olan sıcak Arap kahvesi ve tatlı yapışkan hurmalarıyla da ünlüdür.
Yakındaki birçok restoran, geleneksel yemeklerde uzmanlaşmıştır.
EDGE OF THE WORLD-DÜNYANIN KENARI
Riyad’a arabayla yaklaşık 2 saat uzaklıktadır.
Dünyanın Kenarı, Riyad’ın kuzeybatısındaki kayalık çölde bulunan doğal bir jeolojik alandır.
Çölden yükselen ve doğal bir duvar gibi görünen düz kayalıklar vardır.
Adını 300 metre yüksekliğindeki kayalıkların kenarında görülen muhteşem ufuk manzaralarından alıyor.
Ayrıca zirveye ulaşmak için engebeli parkurlarda yürüyüşün keyfini çıkarabilirsiniz.
Büyüleyici sabah manzaraları nedeniyle Acacia Vadisinde gece kampı popülerdir.
Fil Kayası ve Jabal Abyad; bölgedeki popüler yerlerdir.
Başlangıçta Jebeel Fihrayn olarak bilinen bölge, çok daha uzan olan Tuwaiq Kayalıklarının bir parçasıdır.
Kayalıklar antik okyanus yatağına 300 metre kadar inerken, kara boyunca uzanan kurumuş nehirleri görebilirsiniz.
Bu topraklardan geçen eski bir kervan yolu var ve yol boyunca develerin hareket ettiği görülebiliyor.
Yürüyüş yolu boyunca asırlık fosillere de rastlamak mümkündür.
AL RAJHİ MOSQUE
Riyad’ın en büyük camisi, Ulu Cami olarak da bilinen ve İslam’ın önemli bir kurumu olan Al Rajhi’dir.
Caminin kendi ibadethanelerinde 18 bin erkek ve 25.000 kadın bulunur.
Ziyaretçilere cami tesisleri, hizmetleri, imamları ve caminin rolleri hakkında bilgi veren turlar mevcuttur.
Al Rajhi, devasa boyutuyla tanınmasının yanı sara özel olanaklar da sağlıyor.
Cuma hutbesi 7 farklı dilde okunmakta olup, işitme engelliler için de duaları çeşitli LCD ekranlar ve işaret dilleri aracılığıyla izlenmektedir.
Adli bilim dersleri de veriliyor ve cami sadece dua etmekle kalmıyor, aynı zamanda festivaller gibi etkinlikler ve festivaller sırasında topluluk toplantıları için de bir alan oluşturuyor.
SAQER-ALJAZİRAH AVİATİON MUSEUM-KRALİYET SUUDİ HAVA KUVVETLERİ HAVACILIK MÜZESİ
Saqer-Aljazirah Suudi Kraliyet Hava Kuvvetleri Havacılık Müzesi, Suudi Kraliyet Hava Kuvvetlerinin 1920’lerden günümüze kadar olan tarihini sunuyor.
Kentin en büyük müzelerinden birisidir.
Müzede bir dizi uçak, üniforma, motor, silah ve nişanlar sergileniyor.
Ayrıca açık hava statik parkı ve uzaya giden ilk Suudi Prens Sultan bin Salman bin Abdulaziz Al Saud için dikkat çekici bir sergi de mevcuttur.
Ünlü Lockheed L-1011 Tristar da otoyolun dışında görülebilir
Imax Sinaması ve simülatörler müzede bulunan özel özelliklerdir.
Hem uçak hem de uçak dışı meraklılar için canlandırıcı bir deneyimdir.
AL FAİSALİYAH CENTER
Riyad şehrinde bulunan ticari bir gökdelendir.
Suudi Arabistan’ın 4’ncü en yüksek binası ve Krallığın ilk gökdelenidir.
Al Faisaliyah merkezi, 257 metre yüksekliğinde ve 44 kattan oluşuyor.
Bina tasarımı güneşe maruz kalmayı en aza indirmeyi amaçlayan ve yukarı doğru bazı katlarda gözlem güverteleri bulunan, yükseldikçe sivrilen ayrı bölümler içeriyor.
En üstte şehrin 256 metre yukarısında bulunan bir cam topun içinde yer alan ve yemek yerken mükemmel manzaralar sunan bir restoran bulunmaktadır.
Bunun hemen altında bir dış izleme alanı var.
Zemin katta dünya markalarının yer aldığı bir 3 katlı alışveriş merkezi bulunuyor.
Kulenin her iki yanında birer otel bulunurken, ana bina ofis olarak kullanılıyor.
Al Faisaliah Center’dan Suudi Arabistan’ın diğer gökdeleni Kingdom Center’in net bir görüntüsü var ve iki bina akşamları silüetlenmiş bir ufuk çizgisi oluşturuyor.
RİYAD TELEVİZYON KULESİ
Suudi Enformasyon Bakanlığı binasının içindedir.
Televizyon kulesinin yüksekliği 170 metredir.
Kule, 1978-1981 yılları arasında inşa edilmiştir.
KİNG ABDULLAH PARK
Riyad’ın en büyük parkı Kral Abdullah Parkı (Maraz Parkı), şehrin güneyinde Al Maraz’da bulunan ilgi çekici bir cazibe merkezidir.
Tatlı yeşil alanı, oyun alanları, bahçeler, çimler ve bir göl içerir ve en çok dans eden müzikli havuzuyla tanınır.
Adını Suudi Arabistan Kralı Abdullah’tan alan Kral Abdullah Parkı, 79 dönümlük bir alana yayılan, görkemli bir görünüm sergileyen, son derece temiz ve bakımlı bir park olarak biliniyor.
Piknik, koşu ve oyun alanlarının yanı sıra parkta turistler için çok sayıda alışveriş tezgahı da bulunuyor ve geceleri oldukça güvenlidir.
Parkta ayrıca bir kafe ve farklı etkinliklerin düzenlendiği, Suudi Ulusal Günü, Kurban Bayramı ve diğer festivaller için kutlamaların yapıldığı çok sayıda amfitiyatro yer alıyor.
RİYAD HAYVANAT BAHÇESİ
Hayvanat Bahçesi yalnızca günün en sıcak kısmı olan saat: 13.00’de açılır ve 18.30’da kapanır.
Hayvanat bahçesi büyük ve hiç de kalabalık değildir.
Bu hayvanat bahçesinde, filler, zürafalar, maymunlar, camles vs var ama hayvanat bahçesinde aslan veya kaplan bulunmaz.
Ayrıca hayvanat bahçesini yürüyerek görmekten yorulursanız tren yolculuğu da var.
İçeride çok sayıda kiosk mevcuttur.
RAWDAT TİNHAT
Kral Abdülaziz Ulusal Koruma Alanında 140 bin metre karelik alanı ve görüş alanınızdaki geniş yeşillikleri izleyebilirsiniz.
Burası Suudi Arabistan’ın en büyük doğal çayırlığıdır.
Aromatik lalelerle süslenmiş yoğun yeşil bitki örtüsünün, güzel kuş sesleriyle uyum içinde olduğu, harika bir atmosfer ve temiz havanın olduğu en güzel kamp yeridir.
AL MURABBA HİSTORİCAL PALACE
Saray 1680 metre karelik alanı kaplamaktadır.
Murabba Sarayı, Suudi Arabistan krallığının kurucusu Kral Abdülaziz El Suud’un emriyle kurulmuştur ve ikametgahıdır.
Şehrin o dönemdeki gelişimi ve genişlemesi doğrultusunda eski Riyad’a 2 km uzaklıkta inşa edilmiştir. Kraliyet Merkezi ve Manhas kalesi gibi diğer ilgi çekici yerlere yakındır.
Saray ve çevresi, birkaç yapıdan oluşan mini bir şehir şeklini aldı.
Kral 1939’da ailesinin yanına taşınarak burayı onların resmi evi, devlet işlerinin yönetiminin merkezi ve bir Divan veya dünya liderlerinin buluşma merkezi haline getirdi. 1939 yılında buraya 800 kişilik hane taşınmıştır.
Eşsiz kübik tasarımından dolayı halk arasında “Kare Saray” olarak da bilinir ve bir mimari harikası olarak kabul edilir.
Murabba Sarayının tasarımı moderndir ve tarihi Necdi mimarisinin birçok unsuruna sahiptir.
O dönemde yaygın geleneksel tasarımlarına göre tasarlanmış olup, günümüz ziyaretçilerine eşsiz mimariyi aktarır.
Odalar tavanlara kadar ılgın ağaçlarından yapılmış gövdelerle, palmiye yaprakları ve dallarla süslenmiştir.
Sarayın tabanları taştan, duvarları ise samanla karıştırılmış kerpiçten yapılmıştır.
Duvarlar sıva üzerine basılmış yazı ve motiflerle süslenmiştir.
Ulusal Müzeye yakın bir konumda bulunan tarihi bina, artık çeşitli tarihi el sanatları ve kıyafetlerin sergilendiği bir müze olarak kullanılıyor.
Evet, burayı ziyaret ettiğinizde, sarayın merkezinde bulunan ve tüm odalarla çevrili fuayenin benzersiz tasarımını görebilirsiniz.
Mimarinin sadeliğine rağmen, sarayın güzelliği, sarayın odalarını ve koridorlarını destekleyen zikzaklı sütunlarda açıkça görülmektedir.
Günümüzde yapı, yazılı ve fotoğraf arşivi merkezi ile turistlerin Kral’ın sarayı ve kraliyet hayatı hakkında fikir sahibi olabilecekleri Kral Abdülaziz Anıt Salonunu barındırmaktadır.
Aynı zamanda: mükemmel bir akşam yürüyüşü için birçok yemyeşil bahçe ve avluya sahiptir.
Evet, sarayda 2 kata yapılmış 32 oda, kralın misafirleri için resepsiyonlar ve kralın yardımcıları ve muhafızları için idari ofisler bulunur.
Hızlı bir şeyler atıştırmak için yakın çevrede çeşitli restoran ve kafeler bulunur.
WADİ NAMAR
Burası bir su parkıdır. 2 kilometre karelik Namar Barajının yanında inşa edilmiştir.
Gölü ziyaret etmek ücretsizdir. Yaz aylarında birçok kişi havanın daha ılıman olduğu saat 1700’den sonra buraya geliyorlar. Göl 24 saat açık olduğundan bazı insanlar geceyi burada geçiriyorlar. Ancak suyu görmek için gün ışığında gitmek en doğru seçim çünkü gün batımından sonra net olarak görülmez.
Göle elektronik su pompası kurulmuştur. Gölün kenarındaki şelale, özellikle geceleri tüm ışıklarının yandığında, gezinti yolundan bakıldığında güzel bir manzara sunar.
Suda yüzen bazı ördekler ve balıklar görülür.
Parkın 2 bin metreyi aşan patika yollarında, doğanın temiz havası, palmiye ağaçlarının hışırtısı, göl şelalelerinin uğultusu arasında yürüyüş yapmak mümkündür.
Gölün yakınına izin verilmediğinden insanlar genellikle kısa bir mesafede piknik planlıyor ve barbekü düzenleyebiliyorlar.
Evet, özellikle hafta sonlarında burası oldukça fazla kalabalık oluyor.