Ngorongoro krateri, dünyanın sekizinci harikası olarak ve Afrika’nın en iyi bilinen yaban hayatı bölgesi olarak tanınmaktadır. Bu muhteşem ve ilginç yaban hayatı alanı: 1979 yılında, UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilerek koruma altına alınmıştır.
Ngorongoro: bir yanardağdır. Bir zamanlar: konik bir şekle ve günümüzdekinden 2 misli yüksekliğe sahipmiş. Ancak: günümüzden 3 milyon yıl önce gerçekleşen son püskürtmenin şiddeti ve altındaki erimiş kaya kütlesinin lav olarak dışarı kusulması sonrasında: konik zirve içe çökmüş ve 20 km. çapındaki günümüzde de görülen bir oyuk ortaya çıkmıştır.
Yani: yer kabuğunda dev bir kırık oluşmuştur. 20 km. çapındaki bu kırık çevresinde ise, 600 metre yüksekliğinde bir caldera duvarı oluşmuş ve dış dünya ile ilişik kesilmiş ve milyonlarca yıl boyunca, deniz seviyesinden 1800 m. Yükseklikteki bu oluşum günümüze hiç bozulmadan gelmiştir.
Kalderanın eteklerinde ise delikler oluşmuş, buralar hayvanlar tarafından barınak olarak kullanılmıştır.
Ayrıca: bölgede bol su mevcuttur. Yani, daha açık ifade etmek gerekirse: 20 km. çapındaki bu volkanik krater boşluğundaki verimli ve sulak alanda, birçok hayvan türü yüzyıllardır yaşamaktadır.
Bu olaydan günümüze kalan tek sonuç: kraterin kuzey batı ucunda bulunan “Round Table Hill” yani Yuvarlak Masa Tepesidir.
Bilimsel olarak: volkanik patlama ve çöküntü sonucu ortaya çıkan volkanik kraterlere “caldera” ismi veriliyor. Burada görülen caldera: dünya üzerinde benzerleri arasında, büyüklük bakımından altıncı sıradadır. Ama çeperlerinin kırıksız olması nedeniyle, dünyanın en büyük calderası olarak da bilinir. Yani: bunun en anlaşılır tanımı büyük delikdir.
1960 yılında: yalnızca 3.5 km. uzunluğundaki bozuk ve kötü bir yol: 600 metrelik bir yükseklik kazanarak, kraterin bu tabanına yani büyük deliğe veya calderaya iniyordu. Zaten: yine bu dönemlerde, buraya, yalnızca dört çekerli ve güçlü araçların girmesine izin veriliyor ve bu araçlarla, bölgeye her yıl yaklaşık 10 bin ziyaretçi taşınıyordu.
Evet: buranın hemen batısında, Serengeti bölgesindeki düzlüklerde su ve taze ot bulmak için, her yıl göç eden hayvanlardan farklı olarak, burada yaşayan 30 bin civarındaki hayvan: yılın büyük bölümünde burada 260 km. karelik alanda yaşamaktadırlar çünkü burada en kurak sezonda bile su sorunu yaşanmıyor.
Burada: bir dizi bataklık ve sığ bir soda gölü ve ana göl “Magadi” gölü ve iki nehir (Munge ve Lonyonike) bulunuyor. Magadi gölü, bu nehirlerle besleniyor.
Magadi gölünün sularının hiçbir çıkış yolu olmaması nedeniyle, göl suları, yüzyıllardır süren buharlaşma sonucu, yüksek oranda tuz içeriyor. Bu suda: sadece bazı su yosunları ve karides türü kabuklular yaşıyorlar. Ancak: burada bulunan milyonlarca flamingo için, bunlar yeterli geliyor. Flamingolar: uzun bacakları ile, göl kenarında iz sürüyor ve karideslerle besleniyorlar.
Bir kısım flamingo ise, derin sulardaki su yosunları ile besleniyorlar. Hemen yanındaki bataklıkta ise, su aygırları yaşıyorlar. Çamurlu bu çukurların yanı sıra, krater yani caldera içinde, su kuyuları var. Filler, kara gergedanlar ve birçok su kuşu: bu su çukurları yakınlarında yaşıyorlar.
Krater otlaklarının her yıl yenilenmesindeki en büyük etken: Aralık-Nisan ayları arasında süregelen aşırı yağışlardır. Bu yağışların ardından krater otlakları, yeşile bürünüyor ve zengin volkanik topraklarda rengarenk milyonlarca çiçek yetişiyor. Mayıs-Kasım ayları arasındaki kurak dönemde ise: kraterin yani caldera’nın rengi, yeşilden aşamalı olarak sarıya, sonra kahverengiye dönüşüyor. Bu dönemde, kraterde yaşayan hayvanlar ise, Munge bataklığı çevresinde toplanıyorlar.
Evet: kraterin kenarında oluşan yüksek duvarlar:
kraterin içinin dış dünya ile ilgisini kesiyor. Kraterin içinde yaşayan hayvanlar ise, hayati ihtiyaçlarını krater içinden rahatlıkla karşılamaktadırlar. Zebra, antilop ve ceylanlar gibi otçullar: kraterin büyük bölümünü kaplayan otlaklarda beslenirler ve aslan, leopar, çıta, sırtlan ve çakal gibi etçil hayvanlara av olurlar.
Otçullar: genellikle otların en yeşil olduğu Ocak ve Şubat aylarında doğururlar. Etciller de: yine aynısını yaparak, sütten kesilmiş yavruların ve onların bakımını üstlenen annelerinin iyi beslenmesini sağlayan yeni buzağıların ve yavruların bulunduğu aylarda doğururlar.
Sonuç olarak: Ngorongoro: kendi kendine yeten bir özellik taşımaktadır. Bu durum: uluslar arası bilim çevrelerinin de ilgisini çekmiş ve zoologlar ve diğer bilim adamları, buraya gelerek, buradaki vahşi yaşam ve ekosistemi incelemek üzere, yıllarca çalışmaktadırlar.
Bu çalışmalar sonucunda: hayvanların genetik havuzlarının çok dar olduğu sonucunu ortaya çıkarmıştır. Örneğin: Ngorongoro bölgesindeki panterlerden, 100 tanesinin, yalnızca 15 bireyden doğduğu tespit edilmiştir.
Bu arada: krater çevresine çıkan patika üzerinden, birkaç hayvan, her yıl krateri terk etmektedirler. Bunlar: kraterin altındaki düzlüklerde, her yıl tekrarlanan kuru sezon göçüne katılırlar ve sonra geri dönerler. Ancak, çevredeki tarım alanları ve yerleşimler, bu göç rotasını her geçen yıl tehdit eder duruma gelmiştir.
Ngorongoro: bir zamanlar tarım yapılmasına izin verilmeyen Serengeti Milli Parkının bir parçasıydı. Bu durum: sığır sürüleri besleyen yerli Masai halkının sıkıntısına neden oluyordu. Bunun üzerine, 1959 yılında, krater ve çevresinde, yaklaşık 8500 km. karelik bir koruma alanı oluşturuldu.
Burada: bölgenin yerli halkı olan Masai’ler hakkında da biraz söz etmek istiyorum. Masailer: ağır başlı, kızıl saçlı yöre insanıdır. Tanzanya hükümeti: yerli Masaileri, modern yaşama uyum sağlamaları için her türlü çabayı göstermesine rağmen, Masailer buna karşı direnmişler ve kabul etmeyip bulundukları yerleri terk etmemişlerdir.
Günümüzden yaklaşık 200 yıl önce buraya gelen Masailer, günümüzde burada sığır ve keçi besliyorlar. Sayıları ise, 43 bin civarındadır. Yağmurlu sezonda: bitişikteki ormanlık alanlara, kuru sezonda ise açık ovalara hareket ediyorlar.
Burada bir özellikten daha söz etmek istiyorum. Bölge: insanlığın beşiği ve dünyanın tarih öncesinde yaşanmış en eski sitesi olarak kabul edilen “Olduvai Gorge” alanını da barındırmaktadır. Burada yapılan incelemelerde: günümüzden 50 yıl önce, dünyanın ilk insanlarına ait, burada çeşitli izler bulmuşlardır.
Oldupai Gorge: Doğu Afrikadaki en ünlü arkeolojik alandır ve burayı da ziyaret etmenizi öneririm.
Ngorongoro kraterinin batısındaki bu alanda: insansı ayak izleri bulunmuştur. Volkanik kaya üzerinde korunarak günümüze ulaşan bu ayak izlerinin, 3.5 milyon yıl öncesine dayandığı söyleniyor.
Burada bulunan baş iskeletin ise: küçük beyinli ve üç parçalı olduğu görülüyor. Bu yaratığın boyunun ise, 1.2 ile 1.4 metre olduğu tahmin edilmektedir. Bulunan bu baş iskeleti, günümüzde, Oldupai Müzesinde sergilenmektedir.
Hatta: yine söylenenlere göre: Adem ve Havva’nın cennetten kovulduktan sonra, dünya üzerinde, burada buluştukları söyleniyor.
Ulaşım
Ngorongoro koruma alanı: Arusha şehrinin 180 km uzağında Serengeti Milli Parkının hemen yanındadır. Buraya ulaşım: Arusha şehrinden karayolu ile yaklaşık 4 saat sürer.
Ne zaman gidilmelidir
Yılın tüm zamanlarında, bu park alanını ziyaret edebilirsiniz. Ancak, özellikle yağmur sezonu ardından, Magadi gölündeki filamingo sürülerini görmek mümkündür.
Neler Yapılır
Burayı ziyaret ederseniz: özellikle siyah gergedanlar, filler, manda ve zebra sürüleri görebilirsiniz. Ayrıca: aslan, leopar ve sırtlan sürüleri de görebilirsiniz. Kuş türleri ise, yaklaşık 400 civarındadır. Flamingolar, yarasa kulaklı tilkiler, çita, çakal, ceylanlar da görebileceğiniz diğer hayvanlardır.
Park alanında: bu hayvanları görebileceğiniz bir sürüş alanı bulunmaktadır. Ayrıca: piknik noktaları vardır.
Bu geziye: Ngorongoro koruma alanı dışında, Masai ve diğer kabilelerin yerleşim yerlerini görmeyi de ekleyebilirsiniz. Bu turda: kabilelerdeki insanların oturduğu çamur-kerpiç evleri, onların yaşam tarzlarını ve danslarını izleyebilirsiniz.
Bu arada bir uyarı: yolculuk esnasında, izinlerini istemeden Masailer ve yerli kabile üyelerinin fotoğraflarını sakın çekmeyin.
Bölgedeki Masai köyleri şunlardır: Kiloki Senyati köyü: Olduvai Gorge bölgesinde, 7 km. güneybatı yönünde, ana yol üzerindedir. Loonguku köyü: Olduvai Gorge bölgesinde, Serengeti anayolu üzerinde 10’ncu km.dedir.
Olduvai Gorge Müzesi gezilebilir. Bu müzede: insan atalarının ve onların dünya üzerinde birlikte yaşamlarını sürdürdükleri hayvanların iskeletleri ve fosilleri görülebilir. Burada: ayrıca yöresel el sanatları örnekleri de sergileniyor. Müzede, bir oda: insanımsı ayak izlerine ayrılmıştır. Burada: bizim erken insan atalarımızın gerçek ayak izlerini görmek mümkündür.
Bu izler: mucizevi volkanik patlamalar sonucu oluşan çamurlu kil ile korunmuş ve güneş ile sertleşerek, günümüze 3.6 milyon yıl öncesinden gelmiştir. Bu ayak izlerinde, insanların dik yürüdükleri kesin olarak görülmektedir.
Evet, Serengeti Milli Park bölgesine giderseniz, zaman ayırıp Ngororo koruma alanını da görmenizi öneririm.
Öncelikle milli park alanının Güney Afrika ülkesinin bazı şehirlerine olan uzaklığından söz etmek istiyorum. Johannesburg şehri ile park arasındaki uzaklık 425 km, Peritoria şehri ile 529 km, Durban şehri ile 750 km ve Cape Town şehri ile 1800 km dir. Kuruger parkı bölgesinde faaliyet gösteren üç tane havaalanı vardır.
Burası: Güney Afrika’nın en büyük vahşi yaşam parkıdır. Toplam park alanının 2 milyon hektar olduğu söyleniyor. Bu büyüklük: İsrail veya Galler ülkesinin toprakları kadardır. Park: kuzeyden güneye 60 km doğudan batıya 350 km uzanır. Park: 1898 yılında, yaban hayatını korumak için kurulmuştur.
Ancak: parkın geçmişi, MÖ.1.500.000 yıllarına kadar uzanır. MÖ.100.000 yıllarında burada yerli kabileler Sunlar’ın yaşadıkları biliniyor. MS.200 yılında ise, Nguni insanları bölgeye yerleşmiş ve sığırları için burayı otlak olarak kullanmışlardır.
Park alanına ilk Avrupalı 1725 yılında Cape kolonisinden gelen Hollanda Doğu Hindistan şirketi üyesi Francois de Cuiper’dir. Ancak, yerli kabileler saldırarak bu ziyaretçiyi geri püskürtmüşlerdir.
1838 yılında Louis Trichards ve Hans van Rensburg bölgeye geldi. 1912 yılında bir demiryolu hattı ile rezerv bozguna uğradı. 1926 yılında İngiliz yönetimi, resmen “Paul Kruger” rezervlerini aldı ve Güney Afrika’nın ilk Milli Parkı ilan edildi. 1927 yılında park alanı ziyarete açıldı.
Park alanı içinde bulunanlar: 336 ağaç, 49 balık, 114 sürüngen, 507 kuş ve 147 memeli türü bulunmaktadır. Ayrıca, yine park alanı içinde: Masorini ve Thulamela gibi görkemli arkeolojik siteler de bulunur.
Burada yaklaşık: birkaç yüz fil, yaklaşık 25.000 buffalo, 12.000 antilop, 30.000 zebra ve ayrıca birçok yabani hayvan yaşamaktadır. Park “5 Big” denilen hayvanları görmek için idealdir. Bunlar: leopard, lion, siyah rhino (siyah gergedan), buffalo ve fil. Bu hayvanlar en tehlikeli hayvanlardır.
Park alanı her yıl 500.000 kişi tarafından ziyaret edilmektedir. Ancak, burayı ziyaret edenlere özellikle sıtma konusunda yeterli önlem almaları önemle ikaz edilir. Bu hayvanlar, 20 bin kilometre karelik alanda yaşarlar.
Park çok büyük olduğundan: hava durumu hakkında kesin bilgiler olmasa da, burayı ziyaret etmek için en uygun mevsim: Eylül-Nisan ayları arasındaki fırtınalı dönem dışındaki zamanlardır.
Islak yaz sezonunda, her yer yemyeşil bozkır haline gelir ve yaban hayatına birçok yeni doğan misafir gelir ve göçmen kuşların da gelmesiyle, kuru kış aylarının ardından parkın en güzel zamanı yaşanır.
Genel olarak park: sıcak tropikal iklime sahiptir ve yılın büyük bölümü gündüzleri sıcaklık 25 derecenin üstündedir.
KAMPLAR
Park alanı içinde: ziyaretçilerin rahatını sağlayacak her türlü uygun şartlar yaratılmıştır. Çoğu kulübe klimalıdır ve dükkanlarda her türlü ihtiyaç maddesi satılmaktadır. Parkın güney yarısında bulunan dinlenme kamplarının ziyaretçi trafiği çok yoğundur. Burada, birkaç kamp alanı hakkında bilgi vermek istiyorum.
Berg-en-dal
En yeni kamplardan biridir. Çarpıcı doğasıyla yüzme havuzu lüksüne sahiptir. Kuzey ve güney taraflarında nehir yatakları ve bir baraj bulunur. Dere ve kuru dere yataklarında büyük ağaçlar vardır. Burada doğal bitki örtüsü koruma altındadır. Aynı zamanda engebeli bir dağ ortamındaki tek kamptır.
Aşağı Sabie
Sabie Nehrine bakan kamp, parkın, batı kenarına (Mozambik sınırı) ve güney sınırına yakın mesafede kurulmuştur. Ziyaretçiler nehrin öte yanında Lebombo dağlarını görebilirler. Burada sayısız ağaçlar, birçok kuş ve böcekler görülür.
Bu dev ağaçlar ,yılda iki kez meyve üretirler, ancak farklı ağaçlar aylarca üzerlerinde yaşayan yaban hayatına farklı zamanlarda meyve üretirler. Sabie nehrine su içmek için gelen hayvanların sonsuz alayını izleyebilirsiniz.
Crocodile Bridge
Kamp, timsah nehrinin kuzey kıyısındadır ve ismini nehirdeki timsahlardan almıştır. Kruger milli parkının toplam gergedan nüfusunun büyük bölümü buradadır.
Skukuza
Yatak kapasitesi diğer kamplardan daha fazladır. Banka, postane, araba kiralama acentası ve vahşi yaşam üzerine 5000 kitaplık İngilizce, Afrikaner dilinde, Fransızca ve Almanca koleksiyon gibi olanaklara sahiptir.
Park alanının en büyük kampı ve idare merkezidir. Sabie nehrinin güney kısmında kalmaktadır. Nehir kenarında büyük yapraklı ağaçlar ilgi çeker. Kamp çevresinde ve kamp içinde çeşitli hayvanlar ve bitkiler ilgi çekmektedir.
Satara
Kulübeler, güzel bir çiçek bahçesinin etrafında yer alır. Filler, yanındaki su bendine su içmeye gelirler. Yoğun bir kamptır. Hayvanlar bol ve çeşitlidir. Burası iyi ağaçlıktır ve bu yüzden kuşlar burada üremektedirler. Geceleri meyve yarasaları cıvıl cıvıl kaynaşırlar. Baykuşlar, sırtlan çığlıkları, çakal çığlıkları ve aslan kükremeleri duyabilirsiniz.
Olifants
Adından da anlaşılacağı gibi burası filler bölgesidir. Su aygırlarının uğrak yeri olan Olifants Nehrinin yukarısındaki bir tepede kurulmuştur. Kampın en büyük çekiciliği, Olifants nehri üzerinde, kamptan birkaç yüz metre uzakta bulunan kulesidir. Gözcü platformlarında: gökten avını kovalayan kartal görebilirsiniz. Burada görebileceğiniz diğer hayvanlar: fil, aslan, su aygırı, Nil timsahı ve kartal.
Letaba
Phalaborwa Kapısı yakınında bulunan ve Letaba Nehrine hakim sarp bir tepede bulunan kamp, merkezi bir yerdedir.
Kampın adı “kum nehir” anlamına gelir. Çünkü kumlu nehir yatağının yanındadır ve özellikle filleri izlemek için mükemmel bir kamptır. Geceleri, burada aslan kükremesini, baykuş seslerini, kurbağalar, meyve yarasaları, cırcır ve ağustos böceklerinin seslerini işitebilirsiniz.
Shingwedzi
Hem yeni hem de yüzme havuzu olan üç kamptan birisidir. Park alanının kuzeyindedir. Shinwedzi nehri boyunca uzanır. Waterbuck, Nyala, kudu ve fil burada sık görülür. Kuş hayatı da hareketlidir.
Mopani
Burası Pioneer barajının kıyısındadır. Kampın merkezinde kocaman budaklı eski Baobab ağacı ilgi çeker. Kampın yeşil ortamı muhteşemdir.
Punda Maria
Nispeten buraya az ziyaretçi geldiği için sessiz, sakin ve kampların en kuzeyinde olanıdır. Merkeze 8 km uzaklıktadır. Kamp genellikle Kuruger Milli Parkının botanik bahçesi olarak belirlenen Sandveld bölgesindedir. Bölgeye özgü çok sayıda bitki bulunmaktadır. Burada görebileceğiniz hayvanlar: zebra, buffalo, fil ve samur. Öte yandan burası tam bir kuş cennetidir.
Yukarıda belirtilen kamplarda restoran, mağaza, benzin istasyonu ve çeşitli konaklama, kamping ve karavan alanları vardır.
ULUSAL PARK ALANINDA GÖREBİLECEĞİNİZ HAYVANLAR
Antilop
Wildebeest ve küçük steenbok gibi çeşitli türlerin de dahil olduğu hayvanlar için kullanılan genel bir terimdir. Bütün erkekler ve bazı dişiler boynuzludur. Bazılarının boynuzları değişik ebat ve şekillerde olur. Ama hiçbir zaman geyik boynuzuna benzemez.
19 tür antilop arasından burada en sık rastlananlar, iki renkli postu içinde son derece zarif, kendi boyunun iki katı yüksekliğe kadar kolayca sıçrayabilen impaladır.
Babuin
Yüzleri daha çok bir köpeği andıran babuinlerin kaygılı bir ifadeleri vardır. Hem beslenme alışkanlıklarına hem de doğalarına aykırı olduğu için onlara yiyecek vermeyin. Eğer kamp çevresindeki çöplükleri karıştırırken görürseniz engelleyin. Babuin sürüleri 41 kilograma kadar büyüyebilen ve 45 yaşına kadar yaşayabilen güçlü erkekler tarafından idare edilirler.
Buffalo
Tehlikeli boynuzlarına rağmen Kap buffalosu oldukça sakindir. Yine de bir aslanla amansız bir kavgaya tutuşabilir. Çok su için buffalolar, su kaynakları ve nehirlerin yakınlarında olmayı sever. Gündüzleri ağırdan alsalar da, geceleri daha hareketlidirler.
Çita
Bu nefis kedi, gözlerinden ağzının kenarına doğru inen ve gözyaşları gibi görünen çizgilerinden tanınır. Çitalar mırıldar ama çok ses çıkarmaz. Kısa mesafelerde 100 km/saatten daha hızlı koşabilen çıtalar, avını gün ışığında yakalar.
Fil
Fil nüfusu hızla artmaktadır ve bu yüzden ne yazık ki her sene yüzlercesi vuruluyor. Sürüler kalabalıklaştığında, ağaç kabuğu yemek için ağaçları devirir, zaten az olan değerli su kaynaklarını kurutarak ormanlara zarar verirler.
Eğer arabanız fil sürüsünün arasında kaldıysa, motoru kapatın, sessiz olun ve fazla hareket etmeden sürünün dolaşmasını bekleyin.
Bir filin ağırlığı yaklaşık 6-7 tondur. Yüksekliği 300-340 cm kadar olabilir. Yürüyüş hızı saatte 10 km. dir. Potansiyel ömrü 65-70 yıldır. Diş uzunluğu, rekoru 3.5 metredir.
Zürafa
Alımla yürüyen bu uzun boylu hayvanı görmek ve fotoğrafını çekmek sanıldığı kadar kolay değildir. Ne zaman görseniz yaprak yerler, birçok ağacın budanmış görünümünün nedeni de budur. Zürafalar, aslanlara karşı korumasızdır ve genellikle ayakta şekerleme yaparlar.
Su aygırı
En çok periskop gibi suyun üstüne çıkan gözlerini ve kulaklarını göreceksiniz. Suaygırları, serinledikleri su içinde, karada olduklarından daha rahattır. Geceleri otlamak için kuru çayırlara çıkarlar.
Sırtlan
Kambur sırtıyla sinsi sinsi dolaşan sırtlan, doğası gereği pek sevimli bir hayvan değildir. Leş yiyici sırtlanlar genellikle yırtıcı ve kavgacıdır. Yavruları doğdukları anda birbirlerine saldırmaya başlar, tam anlamıyla “dövüşerek doğdukları” söylenebilir.
Leopar
Gece avlandıkları için leoparları görmek zordur. Nehir kenarları, yalçın kayalıklar, yaprakların arkası veya ağaç tepeleri bakılacak en iyi yerlerdir. Leopar yiyeceğini çoğu rakibinin ulaşamayacağı ve yemeğini rahat rahat yiyebileceği dallara taşır.
Aslan
Safari fotoğrafçıları genellikle aslanları av peşindeyken görüntülemekte zorlanırlar. Bunun yerine birbirleriyle oynaşırken, şekerleme yaparken yakalayabilirler.
Avlanma işini, çoğunlukla, yeleli erkeklere sayıca üstün olan dişiler yapar.
Ama aç ve pek de kibar olmayan bir erkek, yemek saatinde diğerlerini devre dışı bırakabilir. Normal bir aslan 200 kg ağırlıktadır.
Yürüyüş hızı saatte 4 km. dir. Potansiyel ömrü 20 yıldır. Kendi vücut ağırlıklarının yüzde yirmi beşi kadar yiyecek bulmak zorundadırlar. En çok impala ve antilop avlarlar.
Gergedan
Uzun boynuzu, hem silahı hem de sonunu getiren bir tehlikedir. Toz haline getirilmiş gergedan boynuzunun, Asya ve Afrika’nın bazı bölgelerinde afrodizyak olarak bilinmesinden kaynaklanan izinsiz avlanma sonucu, Güney Afrika gergedanlarının nesilleri tükenmek üzeredir.
Bu durumu düzeltmek için yüzlerce gergedan Kruger Ulusal Parkında doğal yaşam alanlarına bırakılmışlardır. “Beyaz” ve “Siyah” olarak adlandırılan iki tür de çamur banyosundan sonra aynı kirli görünüme bürünür.
Siyah olarak bilinen sivri ağızlı gergedan daha sinirli ve saldırgandır.
Zebra
Yaprak yiyen zebra sürülerine sık rastlanır ve bu gerçekten de görülmeye değer bir manzaradır. Kruger Ulusal Parkında sayıları yaklaşık 20.000 i bulur.
Zebralar sadece bitkilerle beslenir ve bu yüzden yeni kaynaklar bulmak için sürekli yer değiştirir. Çok narin ve ürkek olan zebra, en ufak bir tehlikede incinecek gibi görünür.
Kuşlar
Konusunda ise yolculuğunuz boyunca göreceğiniz uzun kuyruklu örümcek kuşu, sarı gagalı ve kuş tüyü kalem gibi başının arkasında sarkan tüyleri nedeniyle sekreter kuşu gibi türlerin karşısında büyüleneceksiniz.
Gözlerinizi Dört Açın
Eğer gözünüzü dört açıp büyük bir dikkatle çevrenize bakmazsanız, parkta antiloptan başka bir şey göremeden saatlerce oyalanabilirsiniz. Yakından uzağa doğru sürekli olarak çevreyi tarayın, gölgelere dikkat edin, en ufak bir kıpırtıya karşı tetikte olun.
Hayvanların en çok görüldüğü yerler olan su kaynakları ve nehirleri kolaçan edin. Özellikle toz kaldıran toprak yollarda, azami süratin 50 km./saat olduğunu unutmayın.
Afrika yazlarında, vahşi hayati izlemenin en iyi zamanı gün doğumu ile yaklaşık 11.00 arası park ile kamp kapıları kapanmadan önce hava kararmasına yakın zamanlardır.
Daha serin mevsimlerde, şafak vaktinden öğle saatlerine kadar su kaynaklarının çevresi oldukça hareketlidir ve eğlence günün her saatinde izlenebilir.
Doğa Yürüyüşleri
Doğal parklarda, insanların araba ve kamplara kapatılmış olması size ilgi çekici gelmiş olabilir. Kruger’de bu kısıtlamadan kaçmak için silahlı korucu ve orman bekçisinin eşliğinde sekiz dayanıklı yürüyüşçüden oluşan yürüyüş guruplarına katılabilirsiniz.
Yaya yol alan gurup açık havada üç gece geçirir. Sadece az sayıda ziyaretçi bu gruba kabul edilir. Bir yıl önceden rezervasyon yaptırmak gerekir ya da son dakika rezervasyon iptalleri için bekleyebilirsiniz.
Özel Hayvan Parkları
Doğaya yakın olmanın bir başka yolu da, daha rahat ama bir o kadar da pahalı olan özel doğal parklarda yer ayırtmaktır.
Birkaçı Kruger Parkı’nın batı sınırındaki bozkırlarda işletilmektedir. Johannesburg’dan Hhalaborwa veya Skukuza’daki küçük pistlere uçuş dahil 2-5 gün arasında değişen paket programları vardır.
Özel koruma alanlarında ulaşım, uzman korucu ve orman bekçilerinin kılavuzluğunda, üstü açık Land Rover’larla sağlanır. Taşıtlarda telsiz vardır, dolayısıyla ender görülen bir hayvana rastlarsanız, bunu herkese haber verebilirsiniz.
Şafakta ve akşam karanlığında, ulusal parklarda görebileceğinizden daha çok şey görürsünüz. Projektör ışığında yapılan gece safarileri, gece yaratıklarını da görmenizi sağlar.
Lüks kır evleri “Mala Mala” ile “Sabi Sabi” son derece özenli servisi ve birinci sınıf aşçılığı ile misafirlerini memnun etmeye çalışır. Başka bazı özel kuruluşlar biraz daha ucuz olsa da uzman korucu, klimalı konaklama yerleri, güzel yemek ve yüzme havuzu olanakları sunar.
Thoruybush, Londolozi ve Inyati de sayıları bir düzineyi bulan bu grup içinde yer alır.
Şehir, Brezilya’nın kuzeydoğu bölgesinde Pernambuco eyaletinin başkentidir. Brezilya ülkesinin beşinci büyük metropolüdür.
Recife: Capibaribe nehrinin Atlantik okyanusuna aktığı yerdedir ve Atlantik okyanusunda önemli bir limandır. Bu yüzden: şehir içinden nehir birçok kanallarla geçer ve buradaki adalar üzerinde 50 civarında köprü ve 60 kanal bulunmaktadır. Dolayısı ile, bu şehre bir bakıma “Venedik” te denilmektedir.
Şehrin bölgesinde tropikal orman bulunmaktadır. Bu nedenle yağış oranları yüksektir. Ancak yüksek yağış nedeniyle toprak mineral bakımından fakirleşir. Yine de burada çok miktarda yağmur ormanı ağaçları görülür.
Birçok adalar ve nehirler ile tropikal ormanların arasında yer alan şehir, eski şehir bölümü, plajları ve canlı kültürü ile popüler bir turistik yerdir.
ŞEHRİN TARİHİ
Brezilya Recife;
Şehir 1537 yılında kurulmuştur.
1535-1537 yılları arasında Portekizliler burada “Terra de Santa Cruz” isimli bir yerleşim yeri kurmuşlar ve burası uzun süre balıkçılar ve Portekizli denizcilerin yaşadıkları bir yer olarak bilinmektedir. Beberibe nehrinin denizle buluştuğu günümüzdeki şehir merkezinin 6 km kuzeyindeki bu yer “Olinda” olarak bilinir.
Bu dönemde: nehir kıyısı şeker kamışı tarlaları ile doluydu.
17.yüzyılda şehir, Hollandalılar tarafından ele geçirilmiş ve bölgedeki kolonilerinin başkenti yapılmıştır. Ardından şehri imar etmeye başladılar. Özellikle Hollanda yönetimi sırasında “Nassau Maurice” köprüsünün varlığı biliniyor.
19 Kasım 1709 tarihinde Belediye olmuştur.
ULAŞIM
Şehir: Sao Paulo şehrine 1981 km uzaklıktadır.
Şehirde “Recife Gilberto Freyre Uluslar arası Havaalanı” bulunmaktadır. Brezilya’nın kuzeydoğu bölümünün en modern havaalanıdır. Temmuz 2004 yılında büyük bir yenilemeye tabi tutulmuştur. Yıllık kapasitesi 5 milyon yolcudur. Teras bölümünde 2120 koltuk bulunmaktadır.
İKLİM
Şehirde: ekvatora yakın olması nedeniyle genellikle hava sıcaktır. Öte yandan, tropikal ormanların yakınlığı, burada yüksek yağış seviyelerini de beraberinde getirir. Ocak-Şubat aylarında ortalama sıcaklık 30 derece civarındadır. En kurak ve güneşli ay “Kasım” dır.
NE YENİR
Brezilya Recife;
Şehirde: Portekiz, Hollanda, İspanyol, Afrikalı ve yerli halkların yemek kültürleri egemendir. Birçok yemek türünde Hindistan cevizi sosu ve hurma yağı kullanılmaktadır. Özellikle taze deniz ürünleri (yengeç, karides, ıstakoz gibi) tercih edilmektedir. Et olarak ise: sığır ve keçi eti tercih edilir.
GECE HAYATI
Şehirde gece hayatı: bohem mahalleler, Boa Viagem Recife Antigo ve barlar ve gece kulüplerinde yaşanır. Tarihi merkezde bulunan: Rumble, Nane ve Downtown Pub gibi canlı müzik yerleri ilgi çeker.
KARNAVAL
Şehirdeki karnaval kutlamaları resmi tarihten bir hafta önce başlar. Cumartesi sabahı “Galo da Madrugada” bloğunun hemen önünde 1 milyondan fazla kişi toplanır. Ocak ayında karnaval provaları düzenlenir ve bu provalarda sokaklar, kulüpler, barlar istila edilir, marşlar söylenir, her yerde insanlar sevinç gösterileri düzenlerler. Karnaval günü geldiğinde ise “Boa Viagem” plajları hareketlenir ve karnaval geçidi burada yapılır.
PLAJLAR
Recife’de bulunan “Permambuco” plajları: şehir merkezinde tahta ve aperatif tahta kiosklar üzerinde yürümek, deniz banyosu yapmak için çok elvirişlidir. Olinda plajları ise: özellikle su sporları için çok uygundur. Kuzeyde “Maria Farinha” plajı çok tercih edilir. Recife şehrinin 50 km güneyindeki “Cabo de Santo Agostinho” ise şehrin en güzel plajlarının bir araya geldiği yer olarak önem kazanır.
DALIŞ
Recife: dalgıçlar için çok popülerdir. Bölgede yüzden fazla batık gemi bulunmaktadır. Bunlar için 23 metre ile 60 metre arasında dalış yapmak gerekir. Zengin ve renkli deniz yaşamı, balık ve kabuklu deniz canlıları dalgıçların ilgisini çekmektedir ve Brezilya ve çeşitli ülkelerden dalgıçlar buraya yoğun olarak gelmektedirler. Sular çok sakin olduğundan, deniz dibi özellikle ilkbahar döneminde muhteşem güzelliktedir.
KATAMARAN GEZİLERİ
Bu tur: 1 saatten biraz fazla sürer ve şehir merkezi ile üç adalar arasında çalışır. Yolculuk boyunca Ground Zero, Francisco Brennand Heykel parkı ve cadde evlerini görmek mümkündür.
GEZİLECEK YERLER
Şehirde nehir ve kanallar nedeniyle 3 ada oluşmuştur. Bunlar:
1.Recife
2.Santo Antonio
3.Boa Vista
RECİFE BÖLÜMÜ
Park Dona Lindu
Burası ünlü Brezilya’lı mimar Oscar Niemeyer tarafından tasarlanmış ve 2011 yılında açılmıştır. Lindu park: yeni fırsatlar arayışı içinde, ailesiyle birlikte kuzeydoğudan buraya göç eden, eski Devlet Başkanı Luiz İnacio Lula da Silva’nın annesini onurlandırmak için isimlendirilmiştir.
Onlar çocukların anısına, parkta bir parçanın özellikle çocuklara tahsis edilmesini istemişlerdir.
Alanda “Mendonça Luiz Tiyatrosu” bulunmaktadır ve modern bir örtülü tiyatro olacak şekilde tasarlanmıştır. Ses ve ışık gösterileri kaliteli düzenlenmiştir. 587 koltuk kapasitelidir. Açık havada, büyük gösteriler yapılabilmektedir.
Bunun dışında, park alanında spor sahaları ve sanat galerileri bulunuyor. Tahta kiosklar yaklaşık 7 km boyunca uzanır. Burayı ziyaret ederseniz, mutlaka Hindistan cevizi suyu tatmalısınız.
Pernambuco Devlet Müzesi-Museu do Estado de Pernambuco
Avenida Rui Barbosa adresindedir.
Müze 19.yüzyılda yapılmış bir konakta yerleşiktir.
Burada: Pernambuco öykülü ile ilgili parçaların geniş bir koleksiyonu bulunmaktadır. Şu anda müzede 14.000 öğe bulunduğu söyleniyor. Bunlar: Pernambuco, Arkeoloji, Afro-Brezilya, yerli kültürüne ait: mobilya, dini sanat eseri, porselen, kristal ve resimlerden oluşmaktadır.
Müze: orta ve büyük sergilere geçici ev sahipliği yapmaktadır. Ülkenin en modern müzelerinden birisidir.
Forte Brum do
Apollo Pier-Luso-Brezilya meydanındadır.
Bu askeri yapı, 1626 yılında Portekizliler tarafından yapılmış ve 1630 yılında Hollandalılar tarafından işgal edilmiştir. 1654 yılında ise Hollandalılar tarafından yeniden inşa edilmiştir.
Günümüzde burası: bir askeri müze olarak kullanılmaktadır. Müzede: silah, mühimmat ve üniformalar sergilenmektedir.
Gilberto Freyre Vakfı
Apipucos-Two Brothers Street caddesindedir.
Burası 18. yüzyıldan itibaren yazar ve sosyolog Gilberto Freyre tarafından ikametgah olarak kullanılmıştır. Günümüzde ise, burada: ünlü sosyologun kişisel eşyaları, antika mobilyalar, ince porselenler, gümüş ve halk sanatı parçaları sergilenmektedir.
Evin çevresinde de çok güzel bahçe bulunmaktadır.
Ricardo Brennand Enstitüsü
Alameda Anthony Brennand John adresindedir.
Bu yapı: Hollanda hakimiyeti döneminde yapılmıştır ve bir ortaçağ kalesini andırmaktadır. 2000 den fazla zırh ve yakın dövüş silahları (bıçak, kılıç, hançer gibi) burada sergilenmektedir.
Burada güzel bir sanat galerisi vardır. Kale ise silah müzesi şeklinde tanzim edilmiştir. Bölgenin bahçesi heykellerle süslenmiştir.
Pernambuco El Sanatları Okulu
Anthony-Cumhuriyet Meydanı adresindedir.
El sanatları okulu: Pernambuco Katolik Üniversitesi tarafından işletilen özel bir okuldur. 1880 yılında açılmıştır ve mavi bina çok iyi muhafaza edilerek günümüze ulaşmıştır.
Recife Antigo mahallesi
Şehrin bu ilginç mahallesinin keşfetmenin en iyi yolu: Arnavut kaldırımlı sokaklarda yürümektir. Bu yürüyüş sırasında tuhaf Hollandalı evler ve sanat galerileri görebilirsiniz. Ayrıca Malakoff Kulesi Kültür Merkezinde, şehrin en güzel manzarasını izleyebilirsiniz. “Apollo Tiyatrosu”: 1846 yılında açılan ve günümüzde şehrin en işlet tiyatrolarından birisidir. Son oralar Capibaribe nehri kıyısında, Ground Zero denilen yerde, yine muhteşem bir şehir manzarası izleyebilirsiniz.
Ground Zero
Recife Antigo mahallesinde-Praça Rio de janeiro Branco-Bairro adresindedir.
Ground Zero: Pernambuco yollarının başlangıç noktası olarak hizmet vermektedir. Tarihi merkezin karşısında, Brennand heykellerinin başladığı noktadadır. Şehirdeki ana kültürel etkinlikler burada düzenlenir. Şehri ziyaret ederseniz, burada mutlaka bir gösteri olacaktır, uğramayı ihmal etmeyin.
Mercado San Jose
San Jose-Don Vital Praça myeydanındadır.
Burası: Saint Joseph Recife Belediye pazarıdır. Burada yerel kültür ile doğrudan temas etmek mümkündür. Yöresel mutfak örneklerini bulmanın yanı sıra, çeşitli el sanatları dükkanları da görebilirsiniz. Pazarın koridorlarında dolaşabilirsiniz.
Oficina Francısco Brennand Seramik Dükkanı
Aziz Cosmas ve Damian House adresindedir. Pazartesi ve Perşembe günleri arasında saat: 08.00-17.00 arasında ziyaret edilebilir. Cumartesi ve Pazar günleri kapalıdır.
Sitede: bir çömlek, bir tuğla fabrikası ve fayans atölyesi bulunmaktadır. Atölye müze haline dönüştürülmüştür. Burası: eski sömürge döneminden kalma; 15 bin metre karelik alana kurulmuş, fantastik temalar ve caddeler, göller ve heykellerle dolu büyük bir bahçedir.
Evet, Brezilya’da yaşayan en büyük heykeltıraş Pernambuco Francisco Brennand’ın eserleri burada çömlek atölyesine yakın müzede sergilenmektedir. Bunlar arasında en ünlü olana “Ground Zero” dikilitaşıdır. Öte yandan heykellerin genelinde bazı cinsel çağrışımlar görülmektedir.
Heykellerin büyük kısmı açık havada sergilenmektedir. Hatta: Brennand’ın heykelleri o kadar ünlüdür ki, Sao Paulo gibi büyük metropollerde birçok yerde görülebilirler.
2004 yılında açılan “Accademia” bölümünde: Francis’in kendi çizimleri ve resimleri sergilenmektedir.
Saray-Gümrük Sarayı
Eski Recife bölgesindedir.
Bu “Gümrük Sarayı Binası” 1732 yılında inşa edilmiştir. Önceleri bir manastır iken, daha sonra gümrük olmuş ve günümüzde 80 mağazalı bir alışveriş merkezidir.
Teras bölümünden, geceleri “Rio de janeiro Capiberibe” panoramik manzarası izlenebilmektedir.
Boa Viagem
Diğer ismi ile “Recife plajı” yaklaşık 7 km uzunluğundadır ve doğal bariyer resifleri bulunmaktadır. Recife şehrinin en ünlü plajıdır.
Özellikle: gel-gitler sırasında resifler üzerinde yürümek mümkündür ama kaygan olduğundan dikkatli olmak önerilir.
Burası tüm sosyal sınıftan çocuk, genç ve yaşlıların buluşma noktasıdır. Burada: yeşil bir deniz, berrak ve Hindistan cevizi ağaçlarıyla gölgelenmiş kumsal görebilirsiniz.
Plajın en işlek noktası: Acaiaca önünde, Felix de Brito ve Melo Antony sokaklarının kesişim yeridir.
Burada sokak satıcıları ve büfelerde: et suyunda pişmiş taze fasulye, ananas, midye bulabilirsiniz. Ancak: burada derin dalışlar için köpekbalıkları nedeniyle izin verilmiyor. Ayrıca sörf de yasaktır.
Rua do Bom Jesus
Rua do Bom Jesus: eskiden “Yahudi Street” olarak bilinirmiş ve buradaki sinagog Amerika’da inşa edilen ilk sinagog olmasıyla ünlüdür. Cadde günümüzde restoranlar, barlar ve eğlence mekanlarıyla doludur, yani turizmin merkezidir. Ayrıca Pazar günleri burada gösteriler ve zanaat fuarları düzenlenir.
Kahal Zur İsrael Sinagogu
Geçmişi 17.yüzyıla kadar uzanır ve Amerika kıtasında en eski sinagogdur. Sinegog Profesör Jose Antonio Gonsalves de Mello tarafından 1839 yılında yayınlanan 1657 tarihli bir el yazmasına dayanılarak keşfedilmiştir.
Bu yazıya göre: 1630-1654 yılları arasında bölgede yerleşik Hollanda-Brezilyalılar ve Yahudiler tarafından burası yenilenmiştir. Zaten, sinagog: Yahudilerin eski sokağında yer almaktadır. Yani buranın Portekiz’den kovulan ve Hollanda’da yerleşik Yahudiler tarafından buraya geldiklerinde kurulduğu düşünülüyor.
Arkeolojik kazılarda: Yahudilerin manevi temizlik ve yenilenmesi için banyolarında kullandıkları “Miqve” besleyen “Bor” kuyu keşfedilmiştir. Konuyla ilgili üç yetkiliden oluşan “Hahamlar Mahkemesi” bulguları analiz ettiklerinde, sitenin ölçümlerine de dayanılarak bunun ritüel havuzu olduğuna karar vermişlerdir.
Evet günümüzde görülen ve restore edilen binanın zemin katında kazılar sürdürülmektedir.
Birinci kat: kutsal alanı yeniden yaratma amacı ile mobilyalar ile döşenmiştir.
Malakoff Kulesi Kültür Merkezi
Burası günümüzde “Pernambuco” kültürünün bir referans merkezi olarak kabul edilmektedir. Buraya tırmanırsanız, Recife şehrinin güzel bir manzarasını izleyebilirsiniz.
Frevo Sarayı
Antigo-Arsenal da Marinha Praça meydanındadır.
Güzel bir konakta bulunan saray, Şubat 2014 tarihinde açılmıştır. Burada; fuar alanı, geçici sergiler ve dernekler bulunur. Ayrıca bir de dökümantasyon merkezi vardır. Bu guruplar, dernekler ve topluluklar Frevo orkastrasıyla birlikte kültürel performanslar sergilerler.
SANTO ANTONİO BÖLÜMÜ
Burası Recife şehrinin orta kısmında yer almaktadır.
Kültür Evi
Rua Floriano Peixoto-Santo Antonio adresindedir.
Capibaribe nehri kıyısında bulunan bu alanda, hücrelerde, zengin el sanatları sunan 150 mağaza bulunmaktadır. Satılanlar arasında bulunanlar: dantel, deri, seramik, ip, ahşap oymalardır. Özellikle: kil, seramik, deri ve ahşap bebekler ilgi çekmektedir. Ayrıca: satranç ve dama, çanta, sandalet, şapka ve nakışlar bulup satın alabilirsiniz. Buraları ziyaret ederseniz, hediyelik eşya satın almak için en uygun yer kültür evidir.
Burada bulunan amfitiyatro’da: müzikal guruplar tarafından canlı performanslar sergileniyor.
Portekiz Okuma Odası
İmparator Pedro II Street caddesindedir.
Burası: kültürel ve edebi bir çalışma kurumudur. Yani bir kütüphane gibidir. Binanın içi ve dışı çok güzeldir. Binanın içinde “Fernando Pessoa” resminin buluduğu madalyon ilgi çekmektedir.
Prensesler Sarayı-Palacio Campo das Princesas
Cumhuriyet Meydanındadır.
İmparator Dom Petro II ve eşi imparatoriçe Teresa Christine için 1859 yılında yapılmıştır. İmparator kızlarını onurlandırmak için sarayın ismini bu şekilde vermişlerdir. 3 katlı binada: Louis 16. dönemine ait kanepe, koltuk ve sandalyeler bulunmaktadır. Yapının iç bölümü neoklasik tarzda döşenmiştir.
Teatro de Santa Isabel
Neoklasik mimari stildeki bu bina: Fransız mimar Louis Leger Vauthier tarafından tasarlanmış ve 1949 yılında yaşılmıştır. İnşaat yaklaşık 10 yıl sürmüştür. Günümüzde burası tarihsel ve sanatsal bir miras olarak koruma altına alınmıştır.
Adalet Sarayı
Yapı 1924 yılında yapılmıştır. Rönesans tarzındadır, kubbesi 45 metre yüksekliktedir ve Brezilya’nın en yüksek kubbesidir. Yapının vitrayları “Heinrich Moser” tarafından yapılmıştır.
BOA VİSTA BÖLÜMÜ
Burası Recife şehir merkezinde bir bölgedir. Ünlü şair Manuel Bandeira’nın çocukluğunu burada yaşadığı söylenmektedir.
Hukuk Fakültesi
Dr Adolfo cirne meydanındadır.
Burası 1912 yılında yapılmış eski ve güzel bir binadır.
Ponte da Boa Vista
Santo Antonio ve Empress sokakları arasındaki bir köprüdür. Demir köprü raylarla çevrilidir ve 1967 yılında yeniden yapılandırılmıştır.
Aurora Street
River Beberibe nehrinin sağ kıyısında, Capibaribe nehrinin sol kıyısında bir caddedir. “Aurora” kelimesi “karşı karşıya yükselen evler” demektir.
ŞEHİR YAKINLARINDA GEZİLECEK YERLERİ
OLİNDA
Şehrin tarihi merkezi, şehir merkezinin 7 km kuzeyindedir. Burası Recife Büyükşehir Belediyesinin bir parçasıdır.
Olinda’nın tarihi merkezi, hala sömürge döneminin bir kent müzesi cazibesini korur. Olinda: Portekizli Duarte Coalho Pereira tarafından 1537 yılında kurulmuş ve köleler kullanılarak bölgede şeker kamışı ekimi yapılmıştır, bunun sonucunda bölge hızla gelişmiştir. 16. yüzyılda, bölge dini misyonlar tarafından bölgeye gelen kiliseler ve rahibeler tarafından işgal edilmiş ve Sao Joao kilisesi gibi nadir görülen örnekler yapılmıştır.
1630-1654 yılları arasında ise Hollandalılar, bugünkü Recife’nin bulunduğu yerde iyi planlanmış bir şehir inşa etmişlerdir. Şehir yapılırken onlar Olinda bölgesinde kalmışlardır. Hollandalılar, kıyı boyunca zengin alüvyonlu toprakları olan tarlalarda şeker üreterek zenginleştiler. Onlar Recife merkezli bir yönetim oluşturdular ve Olinda’yı yaktılar.
1954 yılında bölge yeniden Portekizlilerin hakimiyetine girince, Olinda iyileşti ve bir kez daha önemli bir Brezilya köyü ve kültür merkezi olarak gelişti. 18. yüzyıl başlarında bir acı rekabet sonucu, Olinda tüccarlar, gemi levazıma ve ambar çalışanlarının yaşadığı büyük bir ticaret merkezi haline geldi. Kaptanlık idari merkezi ve aynı zamanda zengin aristokrat plantasyon sahipleri de burada ikamet etmeye başladılar.
Bazı eski anıtları barındırmasına rağmen Olinda’nın temel kentsel kumaşı 18. yüzyıldan kalmadır.
Olinda binalarının önemlileri:
1.Piskoposluk kilisesi.
2.Cizvit Kolejli ve Church
3.Fransisken
4.Bamboo
5.Benediktin
6.Diğer manastırlardır.
Evet tüm bu nedenlerle, Olinda, UNESCO tarafından 1982 yılında Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilerek koruma altına alınmıştır.
Olinda yamaçlarında: günümüzde de güzel evler, kiliseler ve manzara seyretmek için güzel yollar bulunmaktadır. Carmo meydanı ve Ampora sokağında müzeler, stüdyolar, restoranlar bulunur. Karnaval gösterileri burada düzenlenir. Ayrıca batan güneşin en iyi buradan izlendiği söylenmektedir.
Tarihi merkezde: bir Pazar günü “Maracatu” geçit törenini izleyin, zanaat fuarında dolaşın.
Santa Gertrudis Akademisi
Buradaki ilk kilise 1630 yılında kurulmuş, ardından Hollandalılar tarafından yakılmış ve restore edilen kilisenin bitişiğinde: Akademi 1912 yılında tekrar kurulmuştur. Kilisenin içinde: minber ve astar gibi oyma taşlar ilgi çekmektedir.
Carmo Kilisesi
Avenida Dantas Barreto adresindedir.
1767 yılında yapılmış eski saray arazisi üzerindeki kilise, 1919 yılında yapılmıştır. Yapı barok tarzındadır. Şehrin koruyucu azizinin 18. yüzyıla ait resimleri bulunmaktadır.
San Francisco Manastırı
R.San Francisco adresindedir.
Bu dini yapı: mavi, sarı ve kırmızı çinilerle bezenmiş güzelliğiyle dikkat çekmektedir. Yapı 16. yüzyıla tarihleniyor. Ayrıca 18. yüzyıldan kalma kutsal resimler görülmektedir.
Aziz Benedict Manastırı
Aziz Benedict R. Adresindedir.
Bu dini yapı, barok mimari stilde yapılmış, yondurmuş sedir duvarları ve altın çatı panelleri, kumtaşı sütunları, minberi ve görkemli sacristy ile dikkati çekmektedir. Özellikle 14 metrelik sunağı büyük hazinedir. Yükseklik ve altın yapraklarla kaplı olması ilgi çeker. Pazar sabahları rahipler ağır kapıları açarak insanları buraya davet ederler.
Kilisenin önündeki avlu, öğleden sonraları halk ve turistler arasında buluşma noktasıdır.
Alto da Se Sunset
Olinda’nın en önemli kilisesidir. Burada: altın kaplama sunaklar, çini süslü kentin eski başpiskoposunun mezarı ilgi çekmektedir.
Kilisenin avlusunda kurulan tezgahlarda satış yapılmaktadır.
MASP-Kutsal Sanat Müzesi
Olinda bölgesinde, Başpiskoposluk Sarayı: günümüzde Pernambuco kültürünün zengin bir dinsel sanat koleksiyonuna ev sahipliği yapmaktadır. Yapı 1676 yılında ilk piskopos gelmeden önce inşa edilmiş ve ardından 19. yüzyılda yeniden inşa edilmiştir.
Müzenin daimi koleksiyonunda: Olinda ve Recife Başpiskoposlarının buraya naklettikleri parçalar bulunmaktadır.
FORT ORANGE
17.yüzyılda Portekiz ve Hollandalılar arasında, burada savaşlar yapılmıştır. Kale: 1631 yılında çamurdan ve 1654 yılında taştan inşa edilmiştir. Bugün burada: el sanatları, şapel ve müze mağazası bulunmaktadır. Adacığa tekne veya sal ile erişilebilir. Kristal berraklığındaki su muhteşem güzeldir.
MARİNA FARİNHA PLAJI
Şehir merkezine 35 km uzaklıktadır. Burada rüzgar sörfü, kano, dalış ve jet ski etkinlikleri mümkündür. Sular: sakin, berrak ve sığ dır.
Deniz ile Timbo nehri ve Hindistan cevizi ağaçlar dolu olan ormanlık alan arasında, plaj 4 km boyunca uzanmaktadır.
ARENA PERNAMBUCO
Stadyum, şehir merkezinin yaklaşık 18 km batısında şehrin güneyinde “Viagem” plaj bölgesindedir.
2013 yılında açılan bu stadyum: “Nautico Capibaribe” kulübüne aittir ve 46.000 koltuk kapasitelidir. 2014 Dünya Futbol Şampiyonasının bazı maçlarına ev sahipliği yapmıştır.
PORTO DE GALİNHAS
Şehir merkezinin 60 km güneyindeki bu plaj alanı: birçok kere Brezilya’nın en iyi plajı seçilmiştir. Buranın merkezinde: hediyelik eşya ve el sanatları dükkanları ile restoranlar bulunmaktadır. Birkaç adım ileride ise, plaj ve birçok kaya havuzu görülür.
Plaj alanı, berrak suyu, güzel manzarası ve doğal havuzlarıyla önem kazanmaktadır. Kaya havuzlarında ise, balıkları görebilirsiniz, ama ilginç olan bu balıkların insanlardan korkup kaçmamasıdır.