İrlanda Dublin Eski Dublin

İrlanda Dublin Eski Dublin

O’Connell Street’in batısındaki Christ Church Cathedral’in çevresi, Vikingler tarafından kurulan “Dubh Linn” in bulunduğu yerdir.

Burası ırmak boyunca, Trinity College’in olduğu yere kadar genişlemiştir. Trinity College, 1592 yılında kurulduğunda Dublin’in içerisinde değil ancak yakınlarındaydı.

İrlanda Dublin Eski Dublin Temple Bar

TEMPLE BAR

Temple Bar: Dublin kültür mahallesi olarak, Liffley nehrinin güney kıyısında, şehrin merkezinde yuvalanmış, Arnavut kaldırımlı sokakları bir labirent gibi yerleşmiş yerdir. Irmak ve “Dama Street” arasında uzanır. 18. yüzyıldan kalma yapıların bulunduğu bu alanın bir kısmı, yalnızca yayalara açıktır.

Temple Bar’ın küçük ilginç dükkanlarında farklı şeyler bulabilirsiniz. Bunlar arasında: özgün takılar, ikinci el kayıtlar, kitaplar, ekonomik hediyelikler ve çok daha fazlası olabilir. Dekorasyonu gayet güzel olan bu bölgenin en olumsuz yanı çok kalabalık olmasıdır.

Dublin şehrinin en iyi restoranları: İrlanda, İtalyan, İspanyol, Hint, Endonezya, Nepal, Çin geleneksel ve etnik yemeklerinden geniş yelpazeler sunan restoranlar da buradadır.

“Meeting House” meydanı dolaşın ve Temple Bar yiyecek pazarındaki gıda tezgahlarındaki gıdaların tat ve aromalarını tadın, Temple Bar kitap marketlerinde bulunan her türlü kitap içinde ilginizi çekenler olabilecektir. Ayrıca: İrlanda’nın önde gelen modacılarının tasarımları da burada pazarlanıyor.

Ama en önemli husus, Temple Bar’ın: kültürel aktivite merkezi olduğudur. Yani, burada gezerken bir galeriyi ziyaret edebilir, bir oyun görebilir, bir film yakalayabilirsiniz. Temple Bar: her türlü bütçeye ve zevke uygun konaklama imkanları sunar.

Öte yandan, burada bir pub ziyareti yapın, canlı müzik dinleyin ve burada tadacağınız kokteyllerin keyfine varın. Eğlenceli, cana yakın bu bölgeyi mutlaka görmelisiniz. Bütün gün müzik, barlar, harika insanlar ve eğlenceli zaman geçirme şansı yaratıyor.

Gelelim Temple Bar denilen bu bölge ile ilgili ayrıntılı bilgiler vermeye: Bölgenin ismini aldığı “Sir William Temple”: ünlü bir öğretmen ve filozof ve milletvekili olarak yaşamıştır. Kendisi: 1656 yılında, yeni ıslah edilen “Temple Lane” köşesinde burada “Temple Bar” denilen sokakta evini ve bahçesini inşa ettirdi.

17.yüzyılda burası sık sık yürüyüşler için kullanılıyordu ve Liffley nehrindeki dolgu nedeniyle, burası Barr veya Temple Bar olarak tanındı.

1970’li yıllarda: CIE (Uluslar arası ulaştırma otoritesi) bir büyük otobüs deposu inşa etmek için buradan arazi satın aldı. Ancak, gerekli binalar için bu alandaki arazi yetmeyince, arazi genç sanatçılara, giyim ve kitap mağazalarına ucuz kiralandı ve böylece burası şehrin resmi olarak belirlenen sanatlar bölgesi haline geldi.

İrlanda Dublin Eski Dublin Temple Bar’da bulunanlar

Temple Bar’da bulunanlar

Temple Bar boyunca yürürseniz, Eustace Street ve Meeting House Square denilen yere ulaşırsınız. Meeting House meydanında, özellikle yaz günlerinde gece açık hava sinema gösterileri düzenlenmektedir. Zaten: Temple Bar bölgesini ilginç kılan kültür merkezlerinin çoğunluğu buradadır.

Graphic Studio Gallery

Bu modern galeri: yalnızca İrlandalı grafik sanatlar üzerine yoğunlaşmıştır.

Irısh Film Centre-İrlanda Film Enstitüsü-IFI

Eustace Street üzerindedir. İrlanda Film Enstitüsü, film yapımı dalında İrlanda’nın ulusal kültür kurumudur. 1992 yılında açılmıştır. Burada: yerli ve yabancı sanat filmlerini izleyebilir veya satın alabilirsiniz.

Craft Council of İreland

Bu mekanın üst katında: modern ve geleneksel ev eşyalarından örnekler sunan bir satış galerisi bulunmaktadır.

National Photographic Archive-Ulusal Fotoğraf Arşivi

Meeting House Square’de bulunan burası: Ekim 1998 tarihinde açılmış ve yaklaşık 300.000’den oluşan fotoğraf koleksiyonu barındırmaktadır. Burada arşivi incelemek için okuma odaları bulunmakta ve sık sık geçici sergiler açılmaktadır.

Project Arts Centre-Proje Sanat Merkezi

East Essex Street’de bulunan burası: geceleri bir tiyatro olarak kullanılmaktadır. Öte yandan: avant-garde resimler, heykel ve görsel sanatların bir kısım eseri için vitrin olarak kullanılmaktadır.

Desingyard

Essex Street üzerindeki bu mekanda: İrlandalı tasarımcılar tarafından yaratılan mücevherlerin değişik örnekleri görülebilir.

Temple Bar Galeri ve Stüdyoları

1983 yılında kurulan Avrupa’nın en büyük stüdyo/galeri kompleksidir. Burada: 30’dan fazla İrlandalı sanatçının heykel ve resimleri, baskı ve fotoğrafları bulunmaktadır.

Ark

Temple Bar merkezinde, çocuklar için bir kültür merkezidir. Ark: Avrupa’nın ilk özel tasarlanmış çocuk sanat merkezidir ve Eylül 1995 tarihinde açılmıştır. Her yıl yaklaşık 20.000 çocuk ve 5.000 yetişkin Ark sanat merkezini ziyaret etmektedirler.

Gallery of Photography-Fotoğraf Galerisi

Meeting House Square’de bulunan burası; uluslar arası ve çağdaş İrlandalı sanatçıların fotoğraf, afiş ve kitap sergilerinin bulunduğu bir mekandır. Burada eski Dublin fotoğraflarını görebilirsiniz. Buradan kitap ve poster satın alabilirsiniz.

Ulusal Wax Museum Plus

İrlanda tarih ve kültürünün genel bir yaşam boyutunu görmek için burayı ziyaret etmek gerekir. Müzede: tarihi, siyasi, edebi, tiyatro ve spor dalında İrlanda halkının değerleri rakamlarla sunuluyor.

Açık Pazar

Şehirdeki üç açık hava pazarından biri burada kurulmaktadır. Pazar her Cumartesi saat: 10.00-17.00 arasında kurulur ve İrlandalı tasarımcılar; çağdaş ve klasik el sanatları, el yapımı giyim, seramik, görsel sanatlar, takı ve el sanatları satılır.

Olympia Theatre

Dame Street üzerinde bulunan burası 1870 yılında Victoria tarzı mimariyle inşa edilen bir tiyatrodur. Binanın vitray cam ve dökme demirden yapılmış giriş saçağı ilgi çekmektedir.
Binanın iç dekorasyonu ise, dönemin ruhunu yansıtacak tarzdadır.

Tiyatro: sonraki yıllarda yenilenmiş ve oyun ve konser takvimiyle canlı bir mekan olarak işlerliğini sürdürmektedir.

City Hall

Dame Street üzerinde bulunan burası: 1769-1799 yılları arasında “Royal Exchange” binası olarak yapılmıştır.

Korint sütunların güzellik kattığı yapı: Thomas Cooley tarafından tasarlanmıştır.
Buradaki “Story of the Capital” denilen yerde: Dublin şehrinin bin yıllık tarihinin izleri sergilenmektedir.

Caty Hall’ın hemen batısında “Dublin Castle” bulunur.

İrlanda Dublin Eski Dublin Castle

DUBLİN CASTLE

Great Gate boyunca, George üslubunda yapılmış geniş avlunun içine doğru yürüdüğünüzde “Dublin Castle” huzurlu ve heybetli görünümüyle karşınıza çıkacaktır.

Kale: Dublin şehrine ismini veren Gal dilinde “Dubh Limn” (Kara Gölcük) bir zamanlar olduğu yerdedir. Yani 930 yılında Vikingler, Liffey nehrinin Poddle kavşağında bir tahkimat inşa ettiler.

Dublin kalesi: işte daha önce Vikingler tarafından yerleşilmiş bu sitede: 1204 yılında İngiltere kralı John emriyle inşa edilmiştir.

Kral: şehrin savunulması için güçlü duvarları ve hendek bulunan bir kale yapılmasını istemiştir. Yapılan kale yapısı: 1684 yılında bir yangında hasar görmüş ve ardından yıkılmıştır.

Bu yangından önce bir süre kale: kraliyet hazinesi, kraliyet darphanesi, ordu ve polis karakolları, silah fabrikası ve silah mağazasının deposu olarak kullanıldı.

Günümüzde: bu kaleden kalan, yalnızca zemin seviyesindeki ortaçağ binalarının temelleri ve Record kulesidir. (1228-1230 yılları arasından kalmadır) Record kulesi: Tudor döneminde yüksek güvenlikli bir hapishane olarak görev yaptı.

Kale: 17, 18, 19 ve 20. yüzyıllarda yeniden inşa edilmiş ve kuruluşunun ardından: bir askeri kale, hapishane, hazine, mahkemeler ve İrlanda’nın İngiliz idaresi binası olarak kullanılmıştır. Günümüzde görülen kale yapısı ise, Sir William Robinson tarafından yapılmıştır.

Ancak: kalenin en büyük özelliği: 700 yıl boyunca İngiliz askeri ve sosyal gücünün hem gerçek anlamda hem de sembolik anlamda merkezi olmuş olmasıdır. Bu yüzden: kalenin Dublinliler için derin anlamları vardır.

Shaw kulesi ve onun yanındaki bina: ana hücre ve zindan bloku olarak kullanılmıştır. Özellikle: 1916 Paskalya İsyanı sırasında, kale önemli bir hedef oldu. İsyanın öncülerinden Sean Connoly: Bedford kulesi çatısında bulunan İngiliz ordusu keskin nişancıları tarafından öldürüldü.

Kale günümüzde: devlet resepsiyonları ve başkanlık açılış törenleri için kullanılmaktadır. Ayrıca: çeşitli sinema filmleri ve dizilerde set olarak kullanılmaktadır.

İrlanda Dublin Eski Dublin Kale

KALE GEZİSİ

Kaledeki rehberli gezi turları, kalenin güneyindeki bir binadan başlar. Kalenin çevresinde dolaşmak ücretsizdir ancak rehberli bir tur ile görkemli bazı binaların içine girmek isterseniz, yetişkinler için 4.5 euro ve 12 yaş altı çocuklar için 2 euro ödemek gerekir.

İrlanda Dublin Eski Dublin STATE APARTMENTS

STATE APARTMENTS

Bu yapıda; çoğu yapıldığı zamanlardan kalma mobilyalarla dolu odalar vardır ve önemli yabancı konuklar geldiğinde ve AB toplantılarında kullanılır. Günümüzde burada: Avrupa Birliği Başkanları toplantısı, Cumhurbaşkanlığı açılış ve diğer etkinlikleri için kullanılır.

İrlanda Dublin Eski Dublin Taht Odası
Taht Odası

Başlangıçta Battleaxe Hall olarak bilinen burada: Cumhurbaşkanlığı açılışı yapılır. İronik taht: Boyne Savaşında kazanan William of Orange tarafından kaleye hediye edilmiştir. Oda: başlangıçta Londra’dan ziyaret için buraya gelen kral ve kraliçeler için düzenlenen resepsiyonlarda kullanılmıştır.

Odanın duvarları: Jüpiter, Juno, Mars ve Venüs gösterilen ve Giambattista Belluci tarafından yapılmış boyalı madalyonlar ile dekore edilmiştir. Ayrıca burada 18.yüzyıl yapımı iki Flaman halısı dikkati çekmektedir.

 

Connoly Room

Buranın bu ismi almasının nedeni: Paskalya ayaklanmasında yaralanan James Connoly’nin; yakalandıktan sonra idam edilmeden önceki son gecesini burada geçirmiş olmasından kaynaklanmaktadır.
Odanın duvarlarındaki portreler ve plakalar: onun ve diğer isyancıların isimlerini taşımaktadır.

 

Granard Room

Granard 9.Earl’ın adı buraya verilmişti. Buranın özellikle zarif tavanına bakmanızı öneririm. Tavan: 1750 yılında yıkılan “Mespil House” tan taşınarak buraya getirilmiş ve monte edilmiştir. Tavanda “Fen Medicine” dir.

Kralın yatak odası: yemek odası haline getirilmiştir. Burada son derece parlak bir yemek masası bulunmaktadır. Büyük pencereler, aydınlık, sıcak bir atmosfer yaratır. Sarı ve beyaz renk düzeni hakimdir.

 

Drawing Room

Büyük dikdörtgen şeklindeki bu oda; 1941 yılındaki yangında bir kısmı hasar görmüştür.
Buradaki mobilyalar, aslına sadık kalınarak 1968 yılında kopyalanmıştır. İçerideki onarılmış devasa Çin porseleni kase dikkat çekicidir.

Odada kuzeye bakan yoğun pencereler ve hatta konsol tablolar altında da pencereler bulunur ve bunlar ters ayna durumunda yansıtma özelliği taşırlar, böylece burada: kadınlar kendi iç eteklerini kontrol edebiliyorlardı.

Odada çok büyük iki avize: Waterford Crystal bulunmaktadır. Odada: Sir Antony Van Dyke’nin son eserlerinden biri olan portresi bulunmaktadır.

 

Throne Room

Book of Kells (Dublin Üniversitesi Eski Kütüphanesinde sergilenen kutsal kitap) in bir sayfası örnek alınarak tasarlanmış kilim: bu odanın kapısını kaplamaktadır.

İrlanda Dublin Eski Dublin Picture Gallery-Portre Odası
Picture Gallery-Portre Odası

Bu odada: 19.yüzyıl naip portreleri bulunduğundan buraya “Portre Galerisi” denilmektedir. Burada: 3 oda birleştirilmiştir. Burası 1767 yılında yemek odasına dönüştürülmüştür. Ziyafetler sırasında, duvarlarda dışbükey aynalardan, vali, masada yükselmeden herkesi görebiliyor ve yaptığını izleyebiliyormuş.

Odadaki avizeler: Waterford ağırlıklıdır. Vincenzo Valdre tarafından yapılmış tavanı ise: bayrak ve simgelerle doludur. Salon: İrlanda Başbakanının göreve başlama törenlerinde kullanılır.

 

St Patric Hall

Devlet Apartments odalarının en muhteşemidir. Başlangıçta devlet balo salonu olarak kullanılmıştır. Odanın ismi: 1783 yılında St Patrick şövalye düzeninin burada kurulmasından gelmektedir. Şövalyeler: hala duvarları süslemektedirler.

En heybetli bu oda önemli günler için kullanılır. İki galerilidir ve her iki ucunda, müzisyenler ve seyirciler için ayrı ayrı yerler vardır. Oda’da altın ve beyaz renkler hakimdir. Yerde zengin renkli bir halı ve muhteşem bir tavan ile süslü bir yerdir.

Boyalı tavan: Vincenzo Valdre tarafından yapılmıştır. İtalyan asıllı bu sanatçıyı, hamisi Viceroy Rab İrlanda’ya getirmiştir.

Kendisi, 1792 yılında, İrlanda’da sivil yapı mimar ve müfettişi olarak atandı. Merkezi panelde: George III tasvir edilmiştir. Diğer panellerde ise: St Patrick ve İrlanda kahramanlarından Henry II betimlenmiştir.

Devletin kuruluşundan bu yana: her İrlanda Cumhurbaşkanı burada göreve başlar. İlk tören 1938 yılında gerçekleştirilmiştir. Eski Cumhurbaşkanlarının plakaları: Devlet Apartment Battleaxe iniş duvarlarında asılıdır.

İrlanda Dublin Eski Dublin Viking and Norman Defences
Viking and Norman Defences

Devlet Apartments gezilerinin son durağı burasıdır.
Bunlar yer altı mağaralarıdır ve kale turunun en ilgi çeken bölümüdür. Ziyaretçiler; eski kale hendeğinin kurumuş yatağında ayakta durabilirler. Ayrıca: nehrin üzerindeki iskelede karşıdan karşıya geçebilirler. Botların bir zamanlar kalenin ihtiyaçlarını bıraktıkları merdivenler de görülebilir.

 

Treasury

Dublin kalesinin alt bahçesinde: üst avluya giden dik bir yokuşta inşa edilmiştir. Güneyde Kraliyet Şapeli, büyük Undercroft vardır ve kuzeyde aralık bir teras üzerine inşa edilmiştir. 1980’lerde yenileme çalışmalarında iken bunun altında şehir surları, şehir kapısı ve özgün kale kulelerinden birinin kalıntıları bulundu.

Onlar da kale hendeğini beslemek için kullanılan Poddle nehri (günümüzde yeraltındadır) kale duvarları altında çalışan kavşak bulundu.

Evet, kalede geziye devam ettiğimizde göreceklerimiz şunlardır:

İrlanda Dublin Eski Dublin Bedford Kulesi-Adalet Heykeli

 

Bedford Kulesi-Adalet Heykeli

1761 yılı yapımı bu kule: avlunun odak noktasını oluşturur.
Kulenin kapılarında: John Van Nöst tarafından yapılan Fortitude ve Adalet heykelleri bulunur.
Kule: bir kale kapısı ve asma köprü ile donatılmış olup aynı zamanda bir hapishane olarak da kullanılmıştır.

Bu kuleden: İrlanda kraliyet mücevherleri, 1907 yılında gizemli bir şekilde çalınmış ve asla bulunamamıştır.

Kulede bulunan kalenin ana kapısından girerken, kapının üzerinde bulunan ve “Adalet” heykeli olarak isimlendirilen heykeli görmenizi öneririm. Heykel: şehre arkası dönük olarak yapılmıştır.

Bu yüzden, Dublinliler, onu “İngilizlerin hakimiyetinin bir simgesi” olarak görürler. Ayrıca: bu heykelin gözleri bağlı değildir. (Çünkü: genelde adaleti temsil eden heykellerin gözleri bağlıdır, çünkü adalet dağıtırken adil olmaları düşünülür)

Ayrıca: yağmur yağdığında heykelin kafasından aşağıya süzülen yağmur suyu: koyu boyunca akarak elinde tuttuğu metal terazinin bir kefesine dolar ve terazinin dengesi bozulur. ( Bu durum da, İngiliz adaletinin dengesizliğini, yani adaletsizliği simgelemektedir diye nitelendirilir )

Burası hapishane olarak kullanılırken, 1591 yılında Noel arifesinde: isyancı Cheiftains Hugh O’Donnell ve O’Nell buradan kaçtılar.

İrlanda Dublin Eski Dublin Record Tower-Garda/Polis Müzesi

Record Tower-Garda/Polis Müzesi

Burası: 1258 yılı yapımıdır. Avluyu geçer geçmez burası görülür. Güney-doğu yönündeki kule: Dublin kalesinde ve şehirde bozulmamış son kuledir. Yüksek güvenlikli bir hapishane olarak kullanılmıştır. Kulenin duvarları, 4.6 metredir. Burada: “Garda Müzesi” yani “Polis Müzesi” bulunmaktadır. Müzede: İrlanda polis gücü ile ilgili nesneler sergilenmektedir.

İrlanda Dublin Eski Dublin Chapel Royal Cryt-Kraliyet Şapeli-Gelir Müzesi

Chapel Royal Cryt-Kraliyet Şapeli-Gelir Müzesi

Chapel: 19.yüzyılda, Francis Johnston tarafından tasarlanmış, gotik bir yapıdır. Yapının özellikle taş işçiliği, ince alçı işleri ve meşe oyma süsleri ve tavanı ilgi çekmektedir.

Buranın içinde “Gelir Müzesi” bulunmaktadır. Müzede: İrlanda vergi ve harçların toplanmasının uzun tarihine ait ilginç ve çoğu zaman eğlendirici nesneler sergilenmektedir. Burada: inter-aktif kaçakçılık oyunları, sahte mal ve damgalama donanımları gibi ilginç nesneler görülebilir. Giriş ücretsizdir.

Kilisenin altında ise “Crypt Arts Centre” denilen yerde sergi ve konserler düzenlenmektedir.

Evet son olarak: kale sınırları içindeki modern bir eklentide bulunan yapıdan söz etmek istiyorum.

İrlanda Dublin Eski Dublin Chester Beatty Library

Chester Beatty Library

Giriş ücretsizdir.
New Yorklu bir madenci olan Sir Alfred Chester Beatty (1875-1968) tarafından Orta ve Uzak doğudan toplanan bu şaşırtıcı koleksiyonda: Mısır papirüs metinleri, Kuran’ın güzel ışıklı kopyaları, İncil, Avrupa Ortaçağ ve Rönesans dönemi el yazmaları ekranlarda ziyaretçilere sunulmaktadır.

1950 yılında Chester Beatty, koleksiyonunu evindeki kütüphane bölümünde saklıyordu. Ölümünden sonra, koleksiyonunu İrlanda halkına miras bıraktı.

Koleksiyon 1999 yılında, Dublin kalesinde yeni Chester Beatty Kütüphanesine taşındı. Chester Beatty, 1957 yılında İrlanda’nın ilk fahri hemşerisi yapıldı.

Koleksiyon günümüze kadar olan süreçte, yaklaşık MÖ.2700 yılından bu yana ifade zenginliğini yakalar.

Evet: özellikle İslami el yazmaları, Çin, Japon ve Hint sanat metinleri bakımından çok zengindir. Doğu ve Batı kültürüne ait yazılı örnekler sergilenmektedir. 2 kata yayılmış nefes kesen koleksiyon 20 binden fazla el yazması, nadir kitaplar, minyatür resim, kil tablet, kostüm ve sanatsal, tarihi ve estetik öneme sahip diğer nesneler içerir.

1.Katta

Burada: Babür Hindistan, İran, Osmanlı imparatorluğu, Japonya ve Çin sanatı keşfedilmektedir. Ayrıca: Beatty’nin hayatından kesitler sunulur. Burada: küçük ilaç kutuları ve belki de dünyada Çin yeşim kitaplarının en güzel koleksiyonu görülmektedir. Işıklı Avrupa metinleri de incelenebilir.

2.Katta

Burada sergilenenler: Yahudilik, Hıristiyanlık, İslam, Budizm ve Hinduizm kutsal gelenekleri, ritüelleri ve ayinleri hakkında fikir verir. Ayrıca: İsa ve Buda’nın hayatına ait işitsel keşifler, Mekke’de hac anlatılır.

İyi aydınlatılmış İslami metinler arasında sayılan 19. yüzyıl nesneleri görülür. “Deat Sea Scrolls” şimdiye kadar bulunan en eski ikinci kutsal fragmandır. Ayrıca: Burma, Endonezya, Tibet parşomenleri ve Antik Mısır papirüs metinleri görülür.

Günümüzde: Beatty: ince lake tavanı ile tam kapsamlı başvuru kitaplığı ile: öğrenciler ve sanatçılar için büyük bir kaynaktır. Bu sakin çatı altında: Japon Bahçesi ve lezzetli Ortadoğu mutfağı yemeklerinin servis edildiği, zemin kattaki “Silk Road Cafe” de mutlaka zaman ayırmalısınız.

Bu zengin koleksiyon: 2002 yılında “Avrupa Yılın Müzesi Ödülü”ne layık görülmüştür.

Great Gate denilen yerden Castle Street boyunca daha yukarı çıkıldığında: Chirstchurch Place denilen yerde, Dublin şehrinin iki büyük katedralinden ilki olan “Christ Church Katedrali” görülür. Katedralde, kale gibi bir tepe üzerindedir.

İrlanda Dublin Eski Dublin

CHRİST CHURCH CATHEDRAL VE ÇEVRESİ

Şehrin en güzel binası olan burası aynı zamanda İrlanda Anglikan kilisesinin parçasıdır. Dublin şehrindeki iki Protestan katedralinden birisidir. Diğeri, daha güneyde olan St Patric katedralidir.
İlk Hıristiyanlaşmış Viking kralı Sitric tarafından, 1038 yılında, şehir surları içinde, bir tepe üzerinde olan burada, ahşap bir kilise yaptırılmıştır.

Günümüzde görülen taş katedral ise, Norman Baronu Strongbow’un Dublin şehrini ele geçirmesinin ardından, 1172 yılında tahta kilisenin yerine yapılmaya başlanmış ve inşaat 13.yüzyılda da devam etmiş ve böylece erken İngiliz gotik stillerinin hakim olduğu bir mimari ortaya çıkmıştır. 1558 yılında, VIII.Henry’nin Roma Katolik Kilisesinden ayrılmasının ardından, Dublin şehrindeki tüm dini kurumlar “Anglikan” olmuştur.

Takip eden dönemde, katedralin tonoz nefinin güney kısmı 1562 yılında çökmüş ve 17. yüzyılda yeniden yapılmıştır.

1871-1878 yılları arasında ise, Henry Roe finansörlüğünde, mimar GE Street tarafından restorasyon çalışmaları görülür. Çoğu Victoria dönemi yapısının tadilatında olduğu üzere: restorasyon çalışmaları antik yapıların korunması için önemli olmasına rağmen, öte yandan ortaçağ karakterinin çoğu bu restorasyon çalışmalarında ortadan kaldırılmış ve yapı son derece kaba ve sevimsiz hale gelmiştir.

İçerideki her şeyin söküldüğü bu restorasyon çalışmalarında: iç bölüm: Victoria Neo-Gotik tarzda yenilenmiştir. Sokaktaki kule, yeniden inşa edilmiş ve dış payandalar eklenmiştir. Dış cephede: orijinal Norman ve erken İngiliz yapısı korunmuştur.

Sivri kemerli nef: erken İngiliz tarzında 1234 yılı yapımıdır. Nefin güney duvarı tonoz yıkıldıktan sonra, 17. yüzyılda yeniden inşa edilmiştir. Ancak kuzey duvarı orijinal değildir.

Nefin güney koridoru: bir zırhlı şövalye şeklindeki etkileyici büstü bulunan “Strongbow”un mezarını içermektedir (ölümü-1196) ve burada tabutunun bir kopyası görülmektedir.

Dublin tüccarları geleneksel sözleşmelerini imzalamak için buraya gelirler ve Strongbow’u tanık olarak düşünürler. Strongbow’un ilk mezarının, günümüzdeki tabutunun altında bulunduğu tahmin ediliyor.

Peki: bu Strongbow kimdir: Strongbow: Leinster kontunun büyük oğludur ve 1148 yılında kral olmuştur.

Dermot MacMurrough: İrlanda’da gücünü yeniden kazanmak için, Leinster kralı Strongbow’dan yardım istedi.

Karşılığında ise: Strongbow için kızı Aoife ile evlenmesini vaat etti.

Strongbow: 23 Ağustos 1170 tarihinde İrlanda’ya geldi ve yaklaşık 200 şövalye ve 1000 kadar asker ile Waterford’a saldırdı ve Waterford’u ele geçirdi ve kısa süre sonra Christ Church Katedralinde: Aoife ile evlendi.

Dermot MacMurrough: Strongbow’a krallığını bıraktı. O gücünün zirvesinde, Mayıs 1171 tarihinde öldü ve Dublin şehrini ele geçirince yapımına başlattığı bu Christ Church katedraline gömüldü. Ancak, bir kısım söylentiye göre de Gloucester’e gömüldü.

Ayrıca yine nefin güney koridorunda: ulusal hükümet yetkilileri için ayrılmış özel bölüm görülür. Kuzey koridorunda Sir Thomas Drew (ölümü-1910) tarafından bağışlanan vaftizhane bulunur.

Koronun doğu tarafında: Lady Chapel ve Peace Chapel bulunmaktadır.
Güney transept’in doğu tarafındaki “Peace Chapel” (Barış Şapeli) : oldukça etkileyici bir 12.yüzyıl yapısıdır ve bir zamanlar Dublin Başpiskoposu olan St Lawrence O’Toole’in kalbi: atların yanındaki duvarda asılı ve kalp şeklindeki demir bir kafesin içinde mumyalanmış olarak sergilenmektedir. Şapelin özellikle 13. yüzyıldan kalma yer karoları ilgi çekmektedir.

Victoria tarzı koro bölümünde: 1875 yılında mimar GE Street tarafından yapılan, geç ortaçağ dönemine ait ince pirinç kürsü dikkat çekmektedir. Haç şeklindeki kilisenin, yan ve koro bölümleri, 12. ve erken 13.yüzyıldan kalma crypt dışında, katedralin erken parçalarıdır.

Katedralin altında bulunan; 12. ve 13. yüzyıldan kalma son derece geniş (İngiltere ve İrlanda’nın en büyüklerinden birisidir) ve tonozlu crypt bölümü: Dublin şehrinin en eski ayakta kalan yapısıdır.

“Treasures of Christ Church” adlı sergi: cryptanın büyük bölümünü kapsamaktadır. Bu sergide: çok eski zamanlardan kalma sayılı el yazması metinler, 1689 yılında Orange Prensi James II. Nin Boyne savaşında kazandığı zafer anısına yapılmış taşınabilir tapınağını (çadır) ve 1666 tarihli Common Prayer Book ve şamdanlar görebilirsiniz.

Crypt’nın açık alanlarında: ağır taş sütun ormanı içinde, 1670 yılından kalma ağaç kütüğü ve ortaçağ taş oymacılığından örnekler görebilirsiniz. Ayrıca: yine burada, mahzenin en sıra dışı ama en popüler sakinlerinin mumyaları da görülebilir.

James Joyce tarafından “Finnegands” eserinde belirtildiği üzere, bunlar “Tom ve Jerry” olduğuna inanılan kedi ve fare mumyalarıdır.

Tarihi 1480’lara kadar uzanan kilise korusunun, Handel’in ünlü “Mesiah” adlı eserinde yer almak gibi bir ayrıcalığı vardır. 1742 yılında, Dublin şehrinde, Handel’in “Mesiah” adlı eserinin ilk performansında, buranın korosu da yer almıştır.

Katedral korosu: İrlanda’nın en iyi korolarından biri olarak haklı bir üne sahiptir ve ülke çapında turlar ve radyo yayınlarına katılırlar. Koro, kuruluşunun ardından, sürekli olarak Dublin şehrinin müzikal hayatında yer edinmiştir.

Kilisenin yan bölümünde Sir Henry Sidney anıtı görülür. Güneyde: Sir Henry Cheer’in (ölümü-1734) mezarı bulunur.

Christ Church Cathedrali: kutsal emanetler koleksiyonu ile de ilgi çekmektedir. Özellikle: içlerinde: İsa’nın beşiğinin bir parçası olduğu söylenen kutsal emanetler önemli yer tutmakta ve burayı Ortaçağ döneminde bir haç yeri haline getirmiştir.

Evet, katedral, etkileyici taş işçiliği, yüksek nefi ve 13.yüzyıl desenlerini örnek alan 19.yüzyıldan kalma ve yakarak süsleme yöntemiyle yapılmış yer çinileri ile hala hayranlık uyandıran bir mekandır.

Harika döşemeler, mozaikler ve zarif vitray pencereler: katedrali ziyaret ederken binaya özel bir atmosfer vermektedir.

Ayrıca: katedralde bulunan kutsal emanetler, Hıristiyanların özel ilgisini çekmektedir.
Evet son bir not: katedral gezinizde yorulur ve dinlenmek isterseniz: katedral cafeyi tercih edebilirsiniz. Burada: çay, kahve, sandviç, çörekler ve kekler bulunuyor.

Katedralin hemen karşısındaki yol üzerinde bir yer var.

İrlanda Dublin Eski Dublin Dublinia

 

Dublinia

St Michael Tepesi, Christ Church yanındadır.
Katedrale bir köprü ile bağlanan ve ortaçağ dönemindeki Dublin şehrinin görsel ve işitsel olarak canlandırıldığı bir yerdir. Giriş ücretlidir, yetişkinler için 8.5 euro, öğrenciler için 7.5 euro, çocuklar için 5.5 euro giriş ücreti ödemek gerekir. Her odada sesli olarak 5 farklı dilde anlatım yapılıyor.

Sergide önce Viking bölümü, ardından Ortaçağ Dublin bölümü ve Hunters sergisi, St Michael kulesi, Christchurch Katedrali bölümleri bulunuyor. Viking bölümünde: uzun ve zorlu yolculukları, silahları ve bir Viking savaşçı olma becerileri görülebiliyor.

Ağır zincirlerle bir köle olarak ve gürültülü şekilde sokaklarda dolaşırken, Viking kıyafetlerini deneyebilirsiniz. Viking runik alfabesi, onların şiir ve destanları, bir Viking evini ziyaret, tüm bunları yaşamak için burayı ziyaret etmeniz gerekiyor.

Serginin diğer bölümlerinde de benzer etkinlikler yapılıyor. Özellikle Ortaçağ döneminde Dublin şehrinin nasıl olduğu ilgi çekiyor. Ama buraya en çok çocuklar ilgi gösteriyorlar.

Merchant’s House

Burası da bir yol ile katedrale bağlanmaktadır.
Konuk evi olarak kullanılan yapının üst katında hediyelik eşya dükkanı bulunuyor.
Ayrıca kuleye çıkabilirsiniz.

Eski şehrin ara sokaklarında gezindikten sonra: Dublin şehrinin en turistik mekanlarından biri olan bir yere ulaşıyoruz. Thomas Street’in batısındaki James Street üzerinde, 1759 yılından bu yana “Guinness Brewery” bulunuyor.

İrlanda Dublin Eski Dublin GUİNNESS BREWERY VE ÇEVRESİ

GUİNNESS BREWERY VE ÇEVRESİ

St James Gate Brewery bölgesinin merkezindedir.

İşte, Dublin şehrine gelenlerin şehirde en çok ziyaret ettikleri yer.

Giriş ücretleri, yetişkinler 14.85 euro, 18.yaş üstü öğrenciler 13 euro, 18 yaş altı öğrenciler 10.50 euro, 65 yaş üstü 13 euro, 6-12 yaş arası çocuklar 6.5 eurodur.

“Guinness” bir bira markasıdır ve dünyaca ünlü, küresel bir marka olarak bilinir ve tanınır. Birçok çeşidi bulunmaktadır.

“St James Gate Brewery” (İrlandaca “Grudlann Gheata Naomh Seamuis”) olarak bilinen bu tesis: Dublin şehrinde, İrlandalı Artur Guinness tarafından 1759 yılında kurulmuştur. Artur Guinnes: 1759 yılında tesisi açtığında, tesisin bulunduğu yeri, yıllık 45 paund karşılığında 9000 yıllık süre için kiralamıştır.

1838 yılında ise bu marka İrlanda’nın en büyük bira markası oldu ve 1.2 milyon varil yıllık üretimi ile, 1914 yılında dünyanın en büyük bira fabrikası unvanını kazandı.

Bu fermantasyon tesisi: 64 dönüm, 7 katlı masif bina: 1759 yılından bu yana, dev bir bira bardağı şeklinde, şehirde ilgi çekmektedir.

Günümüzde: şirket “Diageo” isimli bir kuruluşun parçasıdır. Yani: Guinnes neslinden yönetimde kimse kalmamıştır.

Tesis içinde 3 tane bar bulunuyor. Bunlar: Brewery, Kaynak, Gravity. Ayrıca: kahve dükkanı, restoran, toplantı ve etkinlik salonu vardır.

İrlanda Dublin Eski Dublin Atrium

Rehberli tur ile tesiste gezilen yerler ise şunlardır

Atrium

Gezi: 7 katlı binanın merkezinden başlar. Burası aynı zamanda dünyanın en büyük cam bira bardağının dibidir.

Daha sonra: zemin katta: Guinness mağazasını görebilirsiniz. Burada: Guinness ile ilgili gündelik giysi ve hatıra eşyalar satılmaktadır.

İngredient and the Craft of Brewing

Burada: bira yapımında kullanılan su, arpa, şerbetçiotu ve mayanın karışımı yapılıyor. Yani, bu bölümde bira sürecini adım adım izleyebilirsiniz.

Cooperage and Transportation

Burada: uzun ve zorlu bir yolculuğun ardından oluşan harika bira çeşnisinin elde edilişi anlatılıyor.

Advertising and Sponsorship

Burada: ödül kazanan Guinness reklamları bulunuyor. Yani, burası reklamcılık galerisidir.

Crafting the Perfeckpint

4.katta bulunan bu bölümde, deneyimli elemanlar, ziyaretçilere bira doldurma sanatını öğretiyorlar. Gıda deneyimi bölümünde ise: klasik yemekler ve özellikle sığır yemeği ile birlikte, Guinnnes birasının tadılması sağlanıyor.

İrlanda Dublin Eski Dublin Gravity Bar

Gravity Bar

7.katta bulunan buradan Dublin şehrinin nefes kesici 360 derecelik manzarasını izleyebilirsiniz. Burada: şehirde bulabileceğiniz en taze bira servis edilir. Ayrıca: her ziyaretçiye burada ücretsiz bir “Guinnes Bira Bardağı” veriliyor.

Evet burayı ziyaret ederseniz: Guinness marka biranın 250 yıllık geçmişinin tanıtıldığı bir sergiyi görebilir ve dünyaca ünlü bira markası hakkında bilmek istediğiniz her şeyi öğrenebilir.

Rehberli turda: tüm eğlendirici etkinliklere rağmen: amaç, biranın mayalanması için kullanılan bakır fıçıları ve Guinness’in su, arpa, şerbetçiotu ve maya gibi dört basit maddeden elde ediliş süreci anlatılmaktadır.

Şehir merkezinin batısında: Dublin şehrinin turistler için en ilgi çekici mekanları bulunmaktadır ve bunlar “Heuston Station” çevresinde toplanmışlardır.

İrlanda Dublin Eski Dublin IMMA-Irısh Museum of Modern Art

 

IMMA-Irısh Museum of Modern Art

Burası: restore edilen 1648 yılı yapımı “Royal Hospital of Kilmainham” binasındadır ki, Dublin şehrinin en gözde 17. yüzyıl binası olarak tanınır. Yani, bu müzeyi ziyaret etmeden önce, binayı doya doya seyretmenizi öneririm. Royal Hospital: emekli askerler için bir ev olarak: James Butler tarafından 1684 yılında kurulan ve yaklaşık 250 yıldır kullanılan bir yerdir.

Tarzı: resmi bir cephe ve büyük bir avlu ile, Paris şehrinde bulunan Les Invalides’e dayanmaktadır. Hastane binası, hükümet tarafından 1984 yılında restore edildi ve Mayıs 1991 tarihinde “Modern İrlanda Sanat Müzesi” olarak hizmete açılmıştır.

Modern Sanat Müzesi: İrlandalı modern ve çağdaş sanatın sunumu ve koleksiyonları için, İrlanda’nın ilk ulusal kurumu olarak 1990 yılında İrlanda hükümeti tarafından kurulmuştur. Müzenin ziyarete açılma tarihi ise, Mayıs 1991 tarihidir.

Evet, müzede: 1960-1970 yılları arasından kalma “Gordon Lambert Collection” bulunur. Bu koleksiyonda, yüzden fazla nesne bulunmaktadır.

Müzede: sanatçıların çalışmalarını yürüttükleri stüdyolar da bulunmaktadır. Ayrıca: konser ve özel etkinlikler de düzenlenmektedir. Müze: yıllık 400 binden fazla ziyaretçi çekmektedir.

Bölgenin batısında, Inchicore Road adresinde bir hapishane bulunuyor.

İrlanda Dublin Eski Dublin Kilmainham Gaol-Jail

Kilmainham Gaol-Jail

Giriş ücretlidir. Yetişkinler 6 euro, çocuk ve öğrenciler 2 eurodur. Dublin şehrinde yabancılar tarafından en çok ziyaret edilen 10. yerdir. Rehberli turlar, yaklaşık 1.5 saat sürmektedir.

Burası, yüzyıldan fazla süre, İrlanda’nın başlıca hapishanesi olarak kullanılmış ve en son olarak 1924 yılında Eamon de Valera kalmıştır. Cezaevi 1796-1924 yılları arasında 128 yıl boyunca kullanılmıştır.

Uzun yenileme çalışmaları sonucunda, Kilmainham Gaol, günümüzde İrlanda milliyetçiliği tarihinin bir müze evi olarak kullanılmaktadır. Üst katta bir sanat galerisi, resim-heykel ve bütün çağdaş İrlanda cezaevlerinde hapsedilen mahkumların takıları sergilenmektedir.

Burayı ziyaret ederseniz: hapishanenin ibadet yapılan bölümünde yapılan 25 dakikalık sunumda: Victoria dönemi hapishaneleri, mahkumlara nasıl davranıldığı, siyasal ve toplumsal olaylar anlatılıyor.

Yani: modern İrlanda tarihinin en derin ve ilham verici temaları görülmektedir. İrlanda tarihindeki birçok isyancı, burada gözaltına alınmışlardır. Bunlar arasındakiler: Robert Emet, Charles Stewart Parnell sayılabilir.

Rehberler eşliğinde yapılan turda ise: binanın 18. yüzyıl kısmının karanlık koridorları boyunca ve özellikle Paskalya Ayaklanması sırasında mahkum olanların kaldıkları hücreleri görebilirsiniz. Hapishanenin avlusunda, bazı mahkumların idam edildikleri bildiriliyor.

Öte yandan, burada hırsızlık yaptığı öne sürülen küçük çocukların da tutuklu kaldığı söyleniyor. (en küçük çocuk 7 yaşında imiş) Yetişkin mahkumların çoğu, burada bir süre kaldıktan sonra Avustralya’ya sürgüne gönderiliyorlarmış.

Erkekler, kadınlar ve çocuklar: genellikle mum ışığında, tek bir hücrede 5 kişi birlikte hapsedilirlermiş. Çoğu zaman mum, yalnızca iki hafta yeter ve sonrasında karanlıkta yaşanırmış.

Bölgenin daha güneyinde; River Liffey güney kıyısında, yaklaşık 8 hektarlık bir park alanı vardır.

İrlanda Dublin Eski Dublin Irish National War Memorial Park

 

Irish National War Memorial Park

Burası: Edward Lutyens tarafından tasarlanmış, Avrupa’nın en ünlü anıt bahçeleridir.
Bahçeler: I. Dünya savaşında, yani 1914-1918 yılları arasında İngiliz ordusu adına savaşırken ölen, 48.400 İrlandalı askerin anısına yapılmıştır.

Bütün askerlerin isimleri: bahçedeki dört pavyonda, granit plakalar üzerine yazılıdır ve ayrıca Harry Clarke güzel resimleri ve el yazmaları da bulunur.

Bu dört pavyon: ünlü mimar Sir Edwin Lutyens (1869-1944) tarafından tasarlanmıştır. Park alanı: 1919 yılında tanzim edilmiştir.

Şeması “Memorial Komite”si tarafından çizilen park alanının oluşturulması için: çalışmalara 1931 yılında başlanmış ve yaklaşık 2 yıl sürmüştür. Proje için iş gücü: yarı yarıya; eski İngiliz ordusu askerleri ve İrlanda ordusunun eski askerleri tarafından yürütülmüştür.

Liffey’in kuzey kıyısında; Benburn Street üzerinde ise bir kışla bulunur.

İrlanda Dublin Eski Dublin Collins Barracks

 

Collins Barracks

Kışla: 1701 yılında inşa edilişinden, 1997 yılında faaliyetine son verilinceye kadar 300 yıl boyunca kullanımda kalmıştır. Burada: National Museum of Decorative Arts and History” isimli bir müze bulunmaktadır.

Kışlanın: ahırları, bir binicilik okulu, sondaj sahaları ve atış yerleri: şu anda sergiler, koleksiyonlar, koruma labratuarları, kütüphane ve ofisler için kullanılmaktadır. Sergi alanları ise: üç katlı, hayatta kalan en iyi meydan olan Clarke Meydanındaki kanatların ikisinde bulunmaktadır.

Müzenin içindeki mobilyalar ve ev eşyaları: İrlanda’nın sosyal ve siyasi tarihine dair ipuçları verir. Sergiler: dekoratif sanatlar, bilimsel aletler ve askeri ve devrimci tarihe odaklanır. Koleksiyonda, bir Samuray zırhı ve eski bir Japon tören çanı bile bulunmaktadır.

Müzenin en nadir parçası ise MS.1300 yılına tarihlenen Çin porselen vazosudur. Bu dünyaca ünlü porselen, iyi belgelenmiş nesnelerden birisidir.

Askeri tarihi içeren, ilk kapsamlı İrlanda koleksiyonu olarak ilgi çekmektedir.

Buradan sonra, şehir merkezine, High Street’in güneyine doğru geri dönecek olursak: ortaçağ duvarları dışında kalan ve ticaretle ilgili şehir kararlarından muaf olduğu için “Liberties” olarak adlandırılan alan görülür.

 

LİBERİES

İrlanda’ya, 12.yüzyılda Anglo-Normanların gelişinden bu yana varlığını sürdüren burası, bir zamanlar bir kenar mahalle ve özgürlükler merkezi olarak biliniyor. Takip eden süreçte ise: burada yeni konutlar yapılmış, ufak ve kırmızı tuğlalı evlerin restore edilmesiyle şehirdeki üst sınıf buraya yerleşmeye başlamıştır.

Back Lane doğusuna doğru yürürseniz, Patrick Street’e ulaşırsınız. Burada: şehrin en önemli ikinci katedrali bulunuyor.

İrlanda Dublin Eski Dublin ST PATRİCK’S CATHEDRAL

 

ST PATRİCK’S CATHEDRAL

Giriş ücretlidir. Yetişkinler için 5.50 euro, Öğrenciler için 4.50 euro ücret ödemek gerekir.

Burası, alan olarak, şehrin en eski Hıristiyanlık alanıdır. Çünkü: MS.450 yıllarında, burada bir kilise varmış ve İrlanda’nın korucuyu azizi olan St Patrick: günümüzde nef üzerinde bir haç ile işaretlenmiş yerde bulunan kuyunun suyu ile : Hıristiyan olanları vaftiz ettiği söyleniyor. Dolayısı ile, buranın ilk olarak 1191 yılında inşa edildiği düşünülüyor.

800 yıldır Dublin şehrinin merkezinde ve İrlanda tarihi ve kültürüne ışık tutmuş katedral: gerek kapladığı alanın büyüklüğü ve gerekse yüksekliğiyle gayet heybetlidir. İçinde, cryp bölümünde 700 civarında mezar bulunur.

Koro bölmesi üstünde: oymalı miğfer ve kılıçlar bulunur. Koro üyelerinin birçoğu 1742 yılında Hendel’in Mesih adlı gösterisinin ilk performansında yer aldılar. Kompozisyon: katedral içinde bir cam muhafazada sergilenmektedir.

Ülkenin en uzun kilisesi olmasını sağlayan iç mekan: 90 metre uzunluğundadır.

İrlanda Dublin Eski Dublin

Katedralin kulesi ise, 45 metre yüksekliktedir ve burada İrlanda’nın en büyük çanları bulunur.

Ancak: 1191 yılında inşa edilen yapı: 14.yüzyılda meydana gelen bir yangında tamamen yok olmuştur. Daha sonraki dönemde ise, Victoria tarzı restorasyon yapılmış ise de katedral: diğer katedral Christ Church kadar kapsamlı olmamıştır.

Öte yandan: katedralin karışık bir tarihi olduğu söylenir. Buraya: 1191 ile 1224 yılları arasında üniversite statüsü verilmiştir ve İrlanda’nın ilk üniversitesi olmuştur. Takip eden süreçte, 1320 yılında, burası Kral Henry VIII tarafından kapatılmıştır.

“Guliver’in Gezileri” yazarı yazar ve hicivci Jonathan Swift: 1713-1745 yılları arasında burada dekanlık yapmıştır. Kendisi: yardımseverliği ve İrlanda davasına verdiği destekle tanınır.

Zaten: Swift ve aşkı Esther Johnson’un mezarları, burada görülmektedir. Mezarın hemen yanındaki duvar üzerinde, bizzat Swift tarafından yazılan mezar taşı görülebilir.

Katedral/Üniversite 1320 yılında kapatıldıktan sonra ise: Dublin ziyareti sırasında Oliver Cromwell’in askerleri: kilisenin transeptine atlarını bağlamışlardır.

1783-1871 yılları arasında, katedral “St Patric Şövalyeleri” için bir şapel olarak kullanılmıştır. 1871 yılında ise, İrlanda kilisesi: kiliseyi devletten ayırarak Dublin kalesine taşımıştır. Bu şövalye varlığının ifadesi olarak, şövalyelerin afişleri, hala koro tezgahları üzerinde durmaktadır.

İrlanda Dublin Eski Dublin

Evet, yine katedrali tanıtmaya devam ediyorum. Burada bulunan ve Ortaçağdan kalma rahip odası ilginçtir, çünkü üzerinde delik bulunmaktadır.

Lord Kildare: azılı düşmanı ve burada tutuklu olan Lord Ormonde ile barış yapmak istediğinde: kendini güvene almak açısından, el sıkışmak istediğinde, elini bu delikten içeriye uzatmıştır. (Bu delikli levhayı görebilirsiniz)

Katedralin çıkışında: İrlanda’nın ilk halk kütüphanesi olan ve 1701 yılında açılan “Marsh Library” bulunur. Burada, çoğunluğu 16. ve 18. yüzyıllardan kalan 25 binden fazla kitap bulunmaktadır.

Raflar: hırsızlıkların önlenmesi için metal kafesler içine alınmıştır ve günümüzde de aynı şekilde muhafaza edilmektedir.

Günümüzde: katedral; İrlanda kilisesi ulusal katedrali ve aynı zamanda İrlanda’da popüler bir turistik yer olarak hizmet vermektedir. Dublin şehrinde, yabancılar tarafından en çok ziyaret edilen 8. yerdir. İrlanda anma günü törenleri, her yıl Kasım ayında burada gerçekleştirilmektedir.

İngiltere Londra Smıthfıeld

İngiltere Londra Smıthfıeld

İngiltere Londra Smıthfıeld;

City surlarının kuzey yakası tarih boyunca City’nin resmiyetine dayanamayanlar ya da şehirde istenmeyenler için bir sığınak olmuştur. Bunları 17.yüzyıldaki Huguenotlar: sonraki yüzyıllarda Avrupa’dan, daha sonra da Bengal’den gelen göçmenler oluşturmuştur.

Bu topluluklar atölyeler ve fabrikalar kurmuş, beraberlerinde etnik restoranları ve ibadethanelerini de getirmişlerdir.

Spitalfield, adını St Mary Spital’ın Ortaçağ manastırından alır. Middlesex Street’de giysi tezgahları kurulduğu için 16. yüzyılda Petticoat Lane (Lüpon Sokağı) olarak anılırmış.

Burası hala doğuda Bengal yiyecek dükkanlarıyla dolu Brick Lane’e uzanan kalabalık bir sokak pazarıdır. Smithfield ise Londra’nın et pazarıdır. Hemen yakınlardı yerleşim bölgesi ve sanat merkezi olan Barbican bulunur.

 

GEZİLECEK YERLER

SMİTHFİELD MARKET

İngiltere Londra Smıthfıeld;

Charterhouse Street.EC1 adresindedir.
Smithfield bir meydandır ve Farrington City’nin kuzeyinde bulunur. Bölgenin en büyük özelliği uzunca bir geçmişi olan “et pazarı” dır.

Bu Pazar: Londra merkezinde geçmişten günümüze kalan tek toptan Pazar yeridir. Londra şehir merkezinde, listelenerek koruma altına alınmış üç binadan biridir. Buranın 800 yıllık bir hayvan pazarı geçmişi vardır.

Bu pazarda 12. yüzyıldan bu yana canlı hayvan alım satımı yapılıyormuş, ama pazarın ilk resmi beratı 1400 yılından kalmadır.

1648 yılında ise, ilk kez sığır pazarı olarak kurulmuş ve 19.yüzyılın ortasına kadar da bu amaçlar kullanılmıştır.

Bugün, kesilmiş et ve tavuk pazarı olarak varlığını sürdüren Pazar, eskiden şehir surlarının dışında kalan Smithfield’da bulunuyordu.

Buranın kanlı bir geçmişi vardır çünkü burada birçok halka açık idam töreni yapılmıştır. Birçok siyasi mahkum, dini reformcu, muhalif ve İskoç yurtsever ve önemli tarihi şahsiyet ki bunlar arasında köylü isyanı liderlerinden William Wallace ve Wat Tyler sayılabilir, burada idam edilmişlerdir.

Pazar 1850’lerden sonra Charterhouse Street’deki yerine taşınmıştır.

Adı London Central Meat Market olarak değiştirilmiş olmasına karşın hala eski adıyla bilinir. Eski binalar Victoria dönemi mimarı Horaca Jones’un eseridir. Ama 20.yüzyılda bazı eklemeler yapılmıştır.

Özellikle 1990’ların sonlarından itibaren, burada yeni birçok pub ve kulüp açılmıştır. Özellikle: birçok işçi tarafından buradaki mekanlar gece hayatının öncüleri olarak kullanılmaktadır. Bölgedeki bazı publar sabahın erken saatlerinde kahvaltı servisi verirler. Et pazarının merkezin dışına taşınması gündemdedir.

 

ST BOTOLPH ALDERSGATE

İngiltere Londra Smıthfıeld;

Aldensgate Street EC1 adresindedir.

Burada ilk kilise, 1108 yılında yapılmış, 1418 yılında genişletilmiş ve bir sonraki yüzyılda yeniden yapılmış ve 1739 yılında güvensizlik nedeniyle yıkılmıştır.

Evet, günümüzdeki mevcut bina ise, 1744 yılından kalmadır. 19.yüzyılın sonlarında ise, kilisenin içi: mimar JF Bentley tarafından yenilenmiştir.

O; oyma tavan yaptı ve dekoratif alçı ilaveler ile yan bölümler, korkuluk ve cephe güzelleşti, mevcut oturma sıralarını değiştirdi.

1941 yılında şehir Alman bombardımanı ile etkilenirken, buradaki eserler bombardımanı hasarsız atlattı. 1941 yılında bir bomba, çatıyı delerek içeriye düşmesine rağmen patlamadı.

Kilisenin 18.yüzyılın sonunda tamamlanan George dönemi dış cephesi, iç mekanında öne çıkan alçı bezekli tavan dekorasyonu, zengin oymalarıyla kahverengi ahşaptan yapılmış org mahfazası ve palmiye oyması üzerinde duran meşe vaiz kürsüsü gibi ilgi çekici detayları gözlerden gizler.

Şimşirden yapılma orijinal sıralar, kilisenin içinde değil galerilerde korunmuştur. Buradaki anıtların bir kısmı daha önce burada bulunan bir 14.yüzyıl kilisesinden kalmadır.

Son bir not: 1976 yılında lezbiyen ve gay Hıristiyanlar, diğer kiliselerden dışlanmış kişiler için: burası güvenli bir dini yer olarak önem kazandı. Temmuz 2005 tarihinde, kilisede tüp patlaması sonucu 7 kişi hayatını kaybetti.

 

CHARTER HOUSE

İngiltere Londra Smıthfıeld;

Chasterhouse Square.EC1 adresindedir.

Tudor tarzı geçit evi: meydanın kuzey tarafındadır ve VIII Henry döneminde kapatılan Chartreuse manastırının bir zamanlar bulunduğu yere geçişi sağlar. Hatta: ortaçağ döneminde burada büyük bir veba çukuru bulunduğu söyleniyor.

Yapılan arkeolojik çalışmalara göre: 1348 yılındaki veba salgınında ölen 50 bin kişinin buradaki mezarlığa gömüldüğü anlaşılmıştır.

Charterhouse Sutton Hastanesinin üzerinde bulunduğu bu site: veba kurbanları için bir mezar yapılmak üzere, 14.yüzyılda satın alınmıştır. 1371 yılında: Sir Walter de Manny tarafından buraya bir manastır kurulmuştur.

1535 yılında, manastırdaki keşişler: Kral Henry VII Yasasına uymayı kabul etmediler, bazıları idam edildi ve manastır 1537 yılında dağıtıldı.

Yapı: Norfolk Dükü’ne satıldı. 1558 yılında Elizabeth, Westminster Abbey’de taç giyme töreni öncesinde, buraya uğradı.

1611 yılında ise: yapı Thomas Howard’a satıldı. Kendisi: erkek çocukları eğitmek ve yaşlı erkeklerin bakımını sağlamak için kurulan bir hayırsever vakfa sahipti ve servetini bu vakıf için kullanıyordu.

Yapı, bu dönemde genişletildi ve vakfa bağlı olarak bir erkek vaiz okulu ve beyler ve emekliler için bir imarethane kuruldu. Buranın “charterhouse” ismi, vaiz okulundan gelmektedir. Ama asıl önemli olan, bu vaiz okulunda okumuş ünlülerdir.

Bunlar arasında: John Wesley, yazar William Thackeray ve izcilerin kurucusu Robert Baden Powel sayılabilir.

Hala: paralı ve yatılı olarak hizmet veren vaiz okulu, 1872 yılında Surrey bölgesindeki Godalming’e taşınmıştır. Okulun eski yerinde ise; 1933 yılından sonra: St Batrholomew Hastanesi Tıp Koleji oldu ve şimdi Barts ve Tıp ve Diş Hekimliği Okulu olarak, Londra Queen Mary Üniversitesi tarafından işgal edildi.

Şapel ve revakların bir kısmı, bugüne kadar ayakta kalabilmiştir. Charterhouse bugün yardım kuruluşlarının desteklediği 40’ı geçkin yoksul barındırmaktadır.

 

CLOTH FAİR

İngiltere Londra Smıthfıeld;

Bu sevimli ve 150 metre uzunluğundaki sokak, adını, Ortaçağ ve Elizabeth döneminde 1855 yılına kadar her yıl Smithfield’da düzenlenen giysi ve kumaş panayırı Bartholomew Fair’den almıştır.

No.41 ve No.42’deki 17.yüzyıldan kalma iki katlı evler çok hoştur. Bunların giriş katları günümüzde modernize edilmiş olmasına karşın, cumbalı pencereleri dikkate değerdir. Bu evler, günümüzde otel olarak kullanılmaktadır.

1984 yılında ölen şair John Betjeman hayatının büyük bir kısmını 43.numaralı yerde geçirmiştir. Bu ev, günümüzde onun adını taşıyan bir şarap barına dönüştürülmüştür.

 

ST BARTHOLOMEW-THE-GREAT

İngiltere Londra Smıthfıeld;

Kilise, West Smithfield EC1 adresindedir.

Şehrin en eski kiliselerinden biri olan bu yapı, 1123 yılında, mezarı içeride yer alan keşiş Rahere tarafından “Augustinerinen tarikatı” için kurulmuş ve 1143 yılından bu yana sürekli kullanılır olmuştur.

1230 yılında transepts ve büyük nef eklenmiştir. (Transepts bugüne kadar ayakta gelebilmiştir ancak nefin çoğu, 16. yüzyılda kaybolmuştur)

13.yüzyıl tarihli kemer, VIII Henry’nin manastırı kapatması ve binanın nefinin yıkılmasına kadar kilisenin giriş kapısı olarak kullanılmıştır.

Bugün kemer West Smithfield’dan mezarlığa kadar uzanır. Dağılmasının ardından, burası yerel bir bucak kilisesine dönüştürülmüştür.

Kilise: 1860 yılında ve ikincisi 1886 yılında Victoria döneminde olmak üzere iki kere restore edildi.

Günümüzde: Smithfield alanı içinde: St Bartholomew Hastanesi, Smithfield Market, birçok restoran, bar ve pub bulunmaktadır.

Alanın tam merkezinde ise: bu kilise vardır. Bu tarihi kilise: 1666 Büyük Yangını ve Dünya savaşındaki bombalamalardan zarar görmeden atlatmıştır.

Bu yüzden: kilise, günümüzde harika mimarisiyle ziyaretçilerin ilgisini çekmektedir. Öte yandan: kilise, birçok film çekiminde ve televizyon programında da kullanılıştır. (The Other Boleyn Girl, The Golden Age Elizabeth gibi)

 

BARBİCAN

İngiltere Londra Smıthfıeld;

Silk Street adresindedir. Burası Avrupa’nın en büyük sanat merkezidir.

1960’ların şehir planlamasının kararlı bir örneği olan konut, ticaret ve sanat kompleksi, II. Dünya Savaşı sırasında bombalarla yıkılan bir alana 1962 yılında yapılmaya başlanmış ve 20 yıl kadar tamamlanarak 3 Mart 1982 tarihinde Queen Elizabeth II tarafından açılmıştır.

Yüksek katlı apartmanlar, bir süs havuzu ve çeşmeleri de içine alan sanat kompleksi Barbican Centre’ın çevresini sarar. Bu yüzden çok sayıda girişi vardır. Bu çok katlı apartmanlar içinde bulunan “zigurat” denilen beton yapı: Londra’nın en çirkin binası seçilmiştir.

Eski şehir duvarı burada köşe oluşturur ve duvarın kalıntıları hala görülebilir. (Özellikle Museum of Londan’dan)

Barbican sözlüğü bir kapı üzerindeki savunma yapısı anlamına gelir.

Dış dünyaya kapalı, kendine yeten bir kompleks tasarlarken, mimarlar belki de buradan yola çıkmış olabilirler.

Karanlık girişler ve yükseltilmiş yaya yolları ziyaretçileri City’nin işlek kalabalığından hemen uzaklaştırır, ancak tabelalara ve sarı çizgilerle belirtilmiş yürüyüş rotalarına karşın, komplekste yön bulmak kolay değildir.

Barbican Centre’da iki tiyatro ve bir konser salonunun yanı sıra, iki sinema, iki galeri, çocuklara yönelik ve müzik konulu bölümleri olan mükemmel bir kütüphane ve limonluk da vardır. Guildhal School of Music& Drama da buradadır.

Londra Senfoni Orkestrası ve BBC Senfoni Orkestrası, Barbican Merkez Konser salonunda gösteri düzenlemektedirler.

 

ST GİLES CRİPPLEGATE

İngiltere Londra Smıthfıeld;

Fore Street adresindedir. Bu yapı: Londra şehrinde kalan birkaç ortaçağ kilisesinden biridir ve modern Barbican bölgesinin tam merkezinde bulunur.

Bu bölgede 1000 yıldır bir kilise bulunduğu tahmin edilmektedir. Peki St Giles kimdir?

Kendisi MS.7.yüzyılda Güney Fransa’da yaşamış bir keşiştir ve onun bayram günü 1 EYLÜL günüdür.

Giles’in: sakatlar, dilenciler ve demircilerin koruyucu azizi olduğu söyleniyor. Hatta: Ortaçağ döneminde, Batı Avrupa’da en saygın aziz olarak biliniyor.

Yapımı 1550 yılında tamamlanan kilise, 1666 Büyük Yangınından kurtulabilmişse de, II. Dünya Savaşı’nda atılan bir bombayla kulesi dışında yerle bir olmuştur. Taş kule 1682 yılında ilave edilmiştir.

1950’lerde Barbican sakinleri tarafından kullanılması için yenilenen kilise, keskin modernliğiyle öne çıkan Barbican ile tam bir zıtlık oluşturur. Kilise, İngiltere’deki iki orga sahip az sayıdaki kiliseden birisidir.

Oliver Cromwell, Elizabeth Bourchier ile 1620 yılında burada evlenmiş, şair John Milton 1674 yılında kiliseye gömülmüştür. Kilisenin güney tarafında Roma ve Ortaçağ dönemlerinden iyi korunmuş şehir surları görülebilir.

Kilise son olarak 1966 yılında restore edilmiştir. Burayı ziyaret ederseniz, özellikle 19.yüzyıl yapımı doğu penceresini mutlaka görmenizi öneririm.

 

WHİTBREAD’S BREWERY

İngiltere Londra Smıthfıeld;

Samuel Whitbread 1736 yılında 16 yaşında Bedford’da çırak olarak başladığı bira üretimine, 1796 yılındaki ölümüne kadar devam etmiş ve 1750 yılında satın aldığı Chiswell Street’deki bira fabrikasında yıllarca bira üretmiştir.

1780 yılında burası dünyanın en büyük bira fabrikası olarak önem kazanmıştır. Firma: Samuel Whitbread’ın ölümünden sonra oğluna geçmiştir. 1961-1970 yılları arasındaki dönemde ise, şirket, İngiltere’nin en büyük üçüncü bira fabrikası olarak görülür.

1976 yılında kapanan fabrika, özel günler için kiralanan salonlara dönüştürülmüştür ve halka açık değildir. Bugün kokteyllerin verildiği Porter Tun salonu, 18 metrelik genişliğiyle, Avrupa’nın en büyük kereste destekli tavanına sahiptir.

Bu caddede yer alan 18.yüzyıl binaları, dönemlerini yansıtan iyi örneklerdir ve dış cepheleri görülmeye değerdir. Binalardan birinde bulunan plakada, birahanenin 1787 yılında III. George ve Kraliçe Charlotte tarafından ziyaret edildiği belirtilir.

Whitbread, günümüzde İngiltere’nin en başarılı 100 şirketinden birisidir.

 

BUNHİLL FİELDS

Bu alan 1665 yılındaki büyük veba salgınından sonra tuğla duvar ve kapılarla çevrili bir mezarlık şeklinde planlanmıştır.

Yirmi yıl sonra, ibadetlerinde İngiltere Kilisesinin onayladığı dua kitabına uymayanların (Nonconformistler) kilise mezarlıklarına gömülmeleri yasaklandığından, bu kişilerin son yolculuklarına uğurlanacakları yer olarak belirlendi.

Mezarlık, City’nin bitiminde kalır ve büyük çınarların gölgelediği güzel bir alandır. Defin alanı: Quaker Bahçeleri olarak bilinir.

Daniel Defoe, John Bunyan ve William Blake gibi ünlü yazarlara adanmış anıtların yanı sıra, Cromwell ailesinin üyelerine ait mezarlar da burada görülebilir. Buraya son defin işlemi: 1854 tarihinde yapılmıştır. Bu tarihe kadar yaklaşık 120.000 defin yapıldığı söyleniyor.

John Milton ünlü epik şiiri “Kayıp Cennet” i mezarlığın batısında bulunan “Bunhill Row” da yaşarken yazmıştır.

 

WESLEY’S CHAPEL-LEYSİAN MİSSİON

Metodist kilisesinin kurucusu John Wesley şapelin temel taşını 1778 yılında koymuştur. Yapı: mimar George Dance tarafından tasarlanmıştır. Yapıldığı dönemde: Chapel, Londra şehrinde bir üs olmuştur. Londra şehrinde, keşfedilmeyen bekleyen bir mimari harikadır.

Bu arada: “Methodist” likle ilgili birkaç cümle söylemek istiyorum. Bu mezhep, İngiltere kilisesi içinde bir yenilenme hareketi başlattı.

Bu mezhebin başındaki John ve Charles Wesley: bir Anglikan rahibin oğulları olarak Oxford Üniversitesinde okudular ve dini hayatlarında çok gayretli faaliyetlerde bulundular.

Wesley 1791 yılındaki ölümüne kadar burada vaaz vermiş ve ölünce şapelin arkasına gömülmüştür. Şapelin hemen yanındaki evinde, Wesley’in kitapları ve mobilyaları gibi kişisel eşyalarından bazıları sergilenir.

1891 yılında Wesley’in ölümünün 100. yılı anısına Chapel restore edilmiş, yeni oturaklar ilave edilerek vitray pencereler eklenmiştir. 1972 yılında ise güvensiz olduğu gerekçesiyle chapel kapatılmış ve 1978 yılına kadar olan süreçte, onarım ve restore faaliyetleri sürdürülmüştür.

1978 tarihinde, açılışının 200.yıldönümünde, Queen Elizabeth II ve Edinburg Dükü tarafından yeniden açılmıştır.

Wesley’in katı dini prensiplerine uygun olarak yalın ve ağırbaşlı bir dekorasyona sahip olan şapelde, gemi direklerinden sütunlar dikkate değer. Bu gemi direklerinden sütunlar: George III tarafından bağışlanmıştır.

Şapelin altında Metodist kilisesinin tarihini anlatan küçük bir müze bulunmaktadır.

İlk İngiliz kadın Başbakan Barones Thatcher da (dönemi 1979-1990) bu kilisede evlenmiştir. Günümüzde: chapel her yıl geleneksel “Dünya Methodism” gününde, yerel topluluklar, hacılar ve binlerce ziyaretçi tarafından ziyaret edilmektedir.

 

JOHN WESLEY’S HOUSE

49.City Road.EC-1 adresindedir.

Abisi Charles ile birlikte Methodizm’in kurucusu olan JohnWesley bu evi ve bitişiğindeki şapeli City’nin kuzey ucuna 1779 yılında yapmıştır.

Evet: Londra şehrinde, 18. yüzyıldan kalan ve Wesley tarafından inşa edilen ve Metodist toplumlara vaaz verdiği bu ev: özellikle bu mezhebin inananları tarafından yoğun olarak ziyaret edilmektedir.

Evi ziyaret ederseniz: ona ait olan eşyalarla birlikte, çalışma ve dua odasını orijinal haliyle görebilirsiniz.

 

PETTİCOAT LANE

Middlesex Street adresindedir. Burası: erkekler, kadınlar ve çocuklar için özellikle giysi satılan bir yer olarak bilinir.

Bu sokak kraliçe Victoria döneminden beri burada kurulan pazarıyla biliniyordu. Ancak sokağın adı daha renksiz bir ifadeye sahip olan Middlesex Street olarak değiştirildi.

Günümüzde yeni adı resmen kabul edilse de, yıllardır giysi ticareti merkezi olduğu için eski adı da kullanılmaktadır.

Her Pazar sabahı Petticoat Lane ve civarındaki sokaklarda kurulan Pazar da aynı ismi taşır. Wentworth caddesi üzerindeki açık küçük Pazar: 09.00-15.00 arasında açıktır.
Pazarın kaldırılması yönünde girişimlerde bulunulduysa da, 1936 yılında çıkarılan bir kanunla para izin verilmiştir.

Burada çok çeşitli mallar satılır, ancak giysiler, özellikle deri ürünleri boldur. Neşeli ve gürültülü bir ortamda Cockney aksanıyla konuşan tezgahtarlar müşterileri çekmek için şakacı bir dil kullanırlar.

Sokaklarda 1000’den fazla tezgah bulunduğu söyleniyor. Burada alışveriş yapmak isteyenlerin pazarlık yapmayı iyi bilmeleri gerekir.

Burada çoğu etli sandviçler somon fümeli bagel’lar gibi geleneksel Yahudi yiyecekleri satan çok sayıda yer vardır.

 

WHİTECHAPEL ART GALLERY

1901 yılında kurulan sanat galerisinin güzel Art Nouveau ön cephesi, C.Harrison Townsend’in eseridir. Londra şehrinde, kamu tarafından finanse edilen ilk galeridir. Eğitim ve sosyal yardım projeleri için uzun yıllara dayanan bir geçmişi önem kazanmaktadır.

Galeri 1980’lerde ve 2007-2009 arasında genişletilmiştir. Galeri: uluslar arası merkezli bir rol oynar ve çağdaş sanat için bir mihenk taşıdır.

Bölgenin sanat pazarının ve Brick Lane’in yakınlarında bulunan galeri, Doğu Londra sakinlerini sanatla buluşturmayı amaçlar.

Bugün, burada, uluslar arası çağdaş sanatçıların eserlerini kapsayan kaliteli sergiler düzenlenir. 1950’lerde ve 60’larda Jackson Pollock, Robert Raucshenberg, Anthony Caro ve John Hoyland gibi sanatçılar eserlerini burada sergilemişlerdir.

David Hockney de ilk sergisini 1970 yılında burada açmıştır.

Galeride sanat kitaplarına yer veren kapsamlı bir kitapevi ile sağlıklı yiyecekler sunan bir kafede bulunur.

 

OLD SPİTALFİELDS MARKET

Horner Square-Spitalfields bölgesinde bulunan burası kapalı bir Pazar yeridir. Haftanın yedi günü açıktır ama özellikle hafta sonları çok canlıdır.

1638 yılında, Charles I: burada et ve kümes hayvanları satılması için izin vermiştir. Daha sonra: 1682 yılında, burası: Charles II döneminde, Londra’nın yeni banliyölerindeki insanları beslemek için büyüyerek gelişmiştir.

1885-1895 yılları arasında; Pazar bölgesi George Sherrin tarafından yeniden tasarlanmış ve inşa edilmiştir.

Günümüzde Londra şehrinin en iyi pazarı olarak bilinen burada: organik sebze-meyve, ekmekler, turşular gibi kaliteli yiyecekler satılır.

Hafta için günlerde açık olmasına karşın, Pazar günleri, özellikle giysiler, ıvır zıvır, süsler, yaratıcı tasarım modasıyla ikinci el giysilerle ilgilenen büyük kalabalıkları kendisine çeker.

 

CHRİST CHURCH SPİTALFİELDS

Spıtalfıeld.Commercıal Street adresindedir.

Gençliğinden itibaren Sir Chistopher Wren ile çalışmalar yapan Nicholas Hawksmoor’un Londra şehrindeki 6 kilisesi içinde en güzellerinden birisidir.

Christ Church 1711 yılında parlamentonun Elli Yeni Kilise Yasası ile vakfedilmiş ve 1714-1729 yılları arasında inşa edilmiştir.

Bu vakıf yasasında aslında 50 kilise yapılması düşünülmesine rağmen, yalnızca 12 tanesi yapılmış ve bunlardan 6 tanesi, biraz önce de belirttiğim gibi Hawksmoor tarafından tasarlanmış ve yapılmıştır.

Amaç, İngiltere kilisesinin yerini sağlamlaştırmak ve Huguenot bölgesinde güç gösterisinde bulunmaktı.

Protestanları, Huguenot’lar; Katolik Fransa’nın zulmünden kaçarak buraya gelmiş ve ipek dokumacılığında çalışmaya başlamışlardı.

1729 yılında tamamlanan kilisede 1850’li yıllarda birçok değişiklik yapıldı. 1960’lı yıllarda terk edilen yapı yıkımın eşiğindeydi.

1976 yılında Friends of Christ Church Spitalfields kiliseyi eski ihtişamına kavuşturmak amacıyla kuruldu ve bu amaca 2004 yılında ulaşıldı. Günümüzde bu yapı, bir konser mekanı olarak kullanılmaktadır.

Kilisede: opera, klasik müzik, yerel sanatçılar Gilbert&George katılımı ile düzenlenen kutlamalar, akşam yemekleri, pop performansları gibi birçok etkinlik düzenlenmektedir.

Christ Kilisesi: hala çevresindeki sokaklara hakimdir. Kilisenin portikosu ve kulesinin oluşturduğu boyut ve güç etkisi, iç mekandaki yüksek tavan ve salonda da kendisini gösterir. Kilisenin taş işçiliği ziyaretçilerin ilgisini çekmektedir.

 

FOURNİER STREET

Caddenin kuzey yakasındaki 18.yüzyıl tarihli evlerde yaşayan ve hayatlarını ipek dokumacılığı ile kazanan Fransız Protestanlarına gün ışığı sağlamak amacıyla, bu evlerde büyük pencereli tavan arası odaları yapılmıştır.

Fransız ipek dokumacıları: Fransa’nın Nantes, Lyon ve diğer şehirlerinden buraya göçmüşler ve buradaki ipek endüstrisini geliştirmişlerdir.

Onların kaldıkları evler: ince ahşap lambrileri, oyulmuş merdivenleri, şömineleri ve gayet iyi ustalar tarafından yapılmış son derece ince detaylı işçilikleriyle ilgi çekmektedirler. Evlerin üst zeminlerinde: buradaki ipek tezgahlarına ışık sağlanması için, biraz önce de belirttiğim gibi büyük pencereler yapılmıştır.

Evlerin zemin katları ise, üretilen ürünlerin satıldığı yerler olarak kullanılmıştır. Son bir not: bu Fransız göçmenler niye buraya geldiler? Çünkü: 1600’lerin başlarında Fransa’da Katolikliğe karşı Protestanlık gelişiyordu ancak zorla din değiştirme baskıları nedeniyle, 40.000 Huguenot, mülteci olarak buraya göç ettiler.

Ancak: 19.yüzyılda: Londra’da sanayi devriminin gelişmesi üzerine: Hindistan ve Çin ülkelerinden, buraya ucuz ipek gelmeye başladı ve Spitalfields ipek ticareti bunun üzerine zayıflamaya başladı ve Huguenots taşındı.

Ancak yine de günümüzde de, bu caddede oturan göçmenlerin çoğu dokumacılıkla uğraşmaktadır. Bugün kalabalık atölyelerdeki dikiş makinalarının başında çalışan Huguenotlar’ın yerini Bengalli göçmenler almıştır.

Neyse ki çalışma koşulları düzeltilmiş ve bu küçük atölyelerin büyük bir kısmı artık şehir dışında bulunan modern fabrikaların satış mağazalarına dönüştürülmüştür.

Caddenin güney tarafında, ünlü mimar Sir Thomas Hawksmoor tarafından 1729 yılında inşa edilen heybetli Christ Church görülür. (yukarıda ondan söz etmiştim)

 

LONDON JAMME MASJİD

59.Brick Lane adresindedir.

Mescit bu civarda yaşayan Müslümanların ibadet yeridir. Kelime anlamı, Bengalce’de “Büyük Cami” demektir. Doğu Londra’daki en eski yapılardan birisidir.

Mescidin tarihçesi bu bölgeye gelen göçmenlerin tarihine de ışık tutar.

Binanın çok uzun bir geçmişi vardır. İlk olarak; 1743 yılında Fransız Protestanları Huguenotlar için şapel olarak yapılmıştır. 1898 yılında Sinagoga çevrilmiş, 20. yüzyılda ise Metodist kilisesi olmuştur.

1976 yılından bu yana, burası cami olarak kullanılmaktadır. Londra’da Müslüman toplumu için bir odak noktasıdır. İbadet mekanı olmasının yanında: İslami literatür ile ilgili olarak çalışma gurupları tarafından düzenlenen konferanslara da ev sahipliği yapmaktadır.

Aynı anda 3000 kişi ibadet edebilmektedir.

Caminin çevresindeki mahallede ise: ağırlıklı olarak Bengalliler oturmaktadır. Pazar günleri, burada kurulan “Brick Lane Market” isimli pazarda: Asya baharatları, sarı ipek ve çeşitli biblolar satılmaktadır.

 

SPİTALFİELDS CENTRE MUSEUM OF IMMİGRATİON& DİVERSİTY

Huguenot ipek tüccarının 1719 tarihli evinin arkasında küçük bir Victoria dönemi sinagogu saklıdır. O dönemde şehre gelen Huguetonlar, İrlandalı topluluklar ve Polonya’dan gelen Yahudi cemaati için arka bahçede, 1869 yılında yapılmıştır.

Burası Londra şehrinin en eski üçüncü Sinagogudur. Nazi işgali altındaki Avrupa’dan kurtarılan bazı çocuklar burada barınmışlardır.

1960’lara kadar Sinagog olarak kullanılan yapının: bodrumundaki toplantı odasında, düzenli anti-faşist toplantılar düzenlendi.

Evet, burada, günümüzde: şehre gelen göçmenlerin ve Yahudilerin tarihini aydınlatan sergiler düzenlenir.

 

BRİCK LANE

Bu sokak, eskiden tuğla ocaklarının içinden geçerdi ve buraya “Whitechapel Lane” denir, tuğla ve toprak birikintileri bulunurdu.

Bölgeye ardı ardına gelen göçmen dalgaları sonucu: 17.yüzyılda, burası Huguenots’ların konut alanı haline geldi ve usta dokumacılar ve terziler burayı bir dokuma ve moda merkezi haline getirdiler.

Ardından: vasıflı ve vasıfsız işgücü için, göçmenler gelmeye devam ettiler. 19.yüzyılda buraya İrlandalılar ve Yahudiler göç ettiler ve bu göç 20.yüzyıla kadar devam etti. 20.yüzyılda ise bölgeye Bengaldeşli göçmenler büyük guruplar halinde gelmeye başladılar.

Günümüzde ise şehirdeki Bengallilerin oturduğu kalabalık bir bölgedir.

Sokaktaki 18.yüzyıl evleri ve dükkanları değişik milliyetlerden birçok göçmeni barındırır.
Göçmenler hayatlarını yiyecek, baharat, ipek ve sari satarak kazanmaktadırlar.

Bengalliler, Yahudilerin oturduğu bu bölgeye 19.yüzyılda denizci olarak gelmişlerdi. O zaman bölgede Yahudiler çoğunluktaydı. Burada hala birkaç Yahudi dükkanı vardır.

No. 159 daki bagel dükkanı 24 saat açıktır.

Pazar günleri burada ve çevrede Petticoat Lane’in devamı niteliğinde bir Pazar kurulur.
Brick Lane’in kuzey ucundaki Black Eagle Brewery, 18. ve 19. yüzyılın endüstriyel mimarisi ve sonradan eklenen aynalı cam binasıyla dikkati çeker.

 

DENNİS SEVERS HOUSE

Folgate Street No.18 deki, 1724 yılından kalma bu evde, eksantrik tasarımcı, icracı buluşlar yapan ve oyuncu Dennis Severs, ziyaretçilerini 17. ve 19.yüzyıllar arasında dolaştıracak tarihi bir iç mekan yaratmıştır. Ev: bodrum üzerine, 4 kat ve terastan oluşmaktadır.

Mutfak, yemek odası, sigara içme odası ve yatak odası üst kattadır.

Ev, ziyaretçileri, Sever ın deyimiyle “sade bir evin içine bakmaya değil, bir zaman tüneline, hayal gücüyle çıkılacak bir maceraya” da evet derler. Odalar, sanki içeride yaşayanlar biraz önce dışarı çıkmış casına bir yaşanmışlık havası taşır. Ocak ve yanan mumlar, kalıcı kokular görülmektedir.

Tabakların yanındaki ekmekler, bardaklarda şarap ve kaselerde meyveler vardır. Mum alevleri titreşir ve dışarıdaki taşlık sokaklarda yankılanan at toynaklarının sesleri duyulur.
Alışkın olduğumuz müze sergilerinden farklı olan bu teatral deneyim 12 yaşından küçük çocuklara göre değildir.

Sanatçı David Hockney gibi kişiliklerin övgülerini toplayan evin bir benzeri daha yoktur.
Hemen yakınlarda, George dönemi kırmızı tuğlalı evlerin titizlikle 1720 lerde inşa edilen eski şehir evlerinden ikisi yer alır.

 

COLUMBİA ROAD MARKET

İngiltere Londra Smıthfıeld;

Colombia pazarı: 1869 yılında Angela Burdett Coults tarafından kurulmuştur ve 400 tezgahta gıda maddeleri satılmıştır.

Ancak, bu Pazar 1886 yılında kapatıldı. Buraya: Charles Dickens tarafından, üç katlı, gotik bir kemer ve konutlar inşa edildi. 1940 yılındaki Alman bombardımanında Pazar isabet aldı ve büyük hasar gördü.

1958 yılında ise, burada Yahudi tüccarlar tarafından yine cumartesi ve Pazar günleri Pazar kurulmaya başlandı.

Ancak bu kez, gıda değil kesme çiçek ve bitki satılmaya başlandı.

Bu pazarda egzotik çiçek ve bitkiler arasında dolaşmak, şehirde bir Pazar (sadece Pazar günleri açıktır) sabahı yapabileceğiniz en keyifli şeylerden biridir. Pazar günü sokak: çiçeklerle bir vaha haline dönüşür. Havada çiçek kokusu yoğunlaşır.

Victoria döneminden kalma dükkanların bulunduğu bir sokağa kurulan Pazar, hoş kokularıyla farklı bir deneyim sunar.

Burada kurulan tezgahların yanı sıra birçok dükkanda da taze etmek, çiftlik peynirleri, antikalar ve çoğu çiçeklerle ilgili olmak üzere pek çok ürün satılır.

Ama en çok: bahçe aksesuarları, sabun, şamdan, Budist objeler ve bitkiler, çalılar, çiçek soğanları ve taze kesilmiş çiçekler satılır.

Burada, ayrıca bir İspanyol şarküterisi ile soğuk kış günlerinde kendinize bagel ve sıcak çikolata ziyafeti çekebileceğiniz güzel bir kafe bulunur.

Pazarın saat 15.00 gibi kapandığını unutmayın.

,

Ukrayna Kırım Simferopol

Ukrayna Kırım Simferopol

İlk anda, bu şehir ve bulunduğu yer pek akla gelmiyor ama son aylarda THY: bu şehre ucuz uçuşlar gerçekleştiriyor ve böylece: bir zamanlar Osmanlı döneminde, gayet önemli bir merkez olan bu şehre olan turistik ziyaretler yoğunlaşmıştır.

Bu yüzden, şehri gezmeye niyetlenenler için: şehir hakkındaki bilgileri, aşağıda okurlara sunuyorum, ilginizi çekerse, şehri gezmek pek de masraflı değil, çünkü biraz önce de söylediğim gibi, THY, bu şehre gayet ucuz rakamlarla yolcu taşıyor.

Evet: şehir: Ukrayna’ya bağlı, Kırım Özerk Cumhuriyetinin başkenti olarak geçiyor. Osmanlı dönemindeki ismi ise “Akmescit”.

Coğrafi konumuna gelince: Salgır ırmağının kıyısında, Çatırdağ’ın kuzey yamaçlarında bulunmaktadır. Öte yandan: Sivastopol-Kharkiv demiryolu hattı, şehirden geçmektedir.

Ukrayna Kırım Simferopol

TARİH

1783 yılında, Ruslar tarafından işgal edilene kadar: şehir, Kırım Hanlığı ve Osmanlı İmparatorluğu egemenliğinde, uzun yıllar önemli bir ticaret merkezi olarak bulunmuştur.
1854-1856 yılları arasında, Kırım savaşında, burada; Rus imparatorluk ordusu yedekleri ve bir hastane konuşlanmıştır. Savaş sırasında ve sonrasında, 30 binden fazla Rus askeri şehir çevresindeki topraklara gömülmüştür.

13 Kasım 1920 tarihine gelindiğinde: Rus Kızıl Ordusunun, şehri ele geçirdiği görülür.
1921-1945 yılları arasında: şehir, Kırım Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyetinin başkenti olmuştur.

Bu arada: 1941 yılında, şehrin Nazi Almanya’sı tarafından işgal edildiği görülür. Bu işgal sırasında: şehir ve çevrede yaşayan yaklaşık 22 bin insanın öldürüldüğü söyleniyor. Nisan 1944 tarihinde Kızıl Ordu yeniden şehri ele geçirir. Ancak: bölgedeki tüm Kırım Tatarları ve aileleri: Orta Asya’ya sürgün edilerek topluca cezalandırılırlar.

Ancak: 1945 yılında, bölgede yaşayan Kırım Tatarları, çevredeki başka yerlere sürgün edildiler.
1991 yılında, Ukrayna’nın bağımsızlığını ilan etmesinin ardından, sürgünde bulunan Kırım Tatarlarının bölgeye geri döndüler ve şehir, Kırım Tatarlarının siyasi başkenti haline gelmiştir.

Ukrayna Kırım Simferopol

ULAŞIM

Şehirdeki havaalanı, 1936 yılında inşa edilmiştir.
İstanbul-Simperefol havaalanı arasındaki uçuş, yaklaşık 1 saat 45 dakika sürüyor. Havaalanında, uçaktan indikten sonra, otobüs ile pasaport kontroluna gidiliyor.

Ukrayna Kırım Simferopol

 

Simferopol ile Yatla şehirleri arasında: troleybüs hattı bulunuyor ve bu hattın uzunluğu 87 km. dir. Bu hat: dünyanın en uzun ve en yüksekten geçen troleybüs hattı olarak biliniyor.

İki şehir arasında, dağları aşıp tren yolu yapmaktansa, 1950’li yıllarda, bu troleybüs hattı inşa edilmiştir. Çünkü: bu hat, hava kirliliği yaratmıyor ve oldukça ucuz maliyetlidir. İki şehir arasında, bu hatta yolculuk yapmak isterseniz, yolculuk yaklaşık 2 saat sürmektedir.

Ukrayna Kırım Simferopol

İKLİM

Şehirde: nemli, subtropikal iklim şartları hakimdir. Bun bağlı olarak: yazlar çok sıcak ve nemli, kışlar ise soğuk ve yağışlı geçer. Bu yağışlar, genellikle kar şeklinde olur. Yani, bu şehri ziyaret etmeyi düşünenler, kesinlikle kış aylarında buraya gitmemelidir veya gitmek durumunda olanlar, kalın giysileri tercih etmelidirler.

Ukrayna Kırım Simferopol

PARA

Burada kullanılan para biriminin ismi “Gırivne” dir.
100 Amerikan doları, yaklaşık 800 Gırivne yapıyor.

 

İNSANLAR

Şehirde yaşayanların etkin kökenleri dağılımı şu şekildedir. % 67 Ruslar, % 22 Ukraynalılar, % 8 Kırım Tatarları, % 2 Belaruslular.

 

NE YENİR

Burada: ağırlıklı olarak hamur işleri bulunur. Çünkü: “Tatar hamursuz doymaz” şeklinde kullanılan deyim: burada ve bölgede hamur işlerine ne derece önem verildiğinin en büyük ifadesidir.

Hamur işlerinde ise başı çekenler: sarburma, kıygasa, tögerek, cantik, kobete, kulaç olacaktır. Ama, bu şehri ziyaretinizde, özellikle “çiğ börek” yemenizi öneririm. Zaten, birçok büfe ve restoranda, çiğ börek çeşitlerini bulabilirsiniz. Ama, şehirdeki en iyi çiğ böreği veya tatar böreğini yemek isterseniz “markur” isimli restorana gitmelisiniz ki, burada açık havada, tatar böreği yerken, şarap içebilirsiniz.

 

GECE HAYATI

Şehir: malum Ukrayna ülkesinde bulunuyor ve bu ülkedeki nüfus yoğunluğu incelendiğinde: 1 erkek, 7 bayan şeklinde bir sonuç ortaya çıktığı söyleniyor. Öte yandan: bu bölgede olduğu gibi, bu şehirde de yaşayan bayanlar gerçekten muhteşem güzeller.

Ancak: bunların hiçbirinin İngilizce bilmemesi, bir araya gelindiğinde, anlaşmayı zorlaştırıyor. Yine de: barlar ve gece kulüplerinde: bir parça İngilizce ve bir parça Rusça ve hatta, bir parça Türkçe bilen bayanlarla anlaşmak pek zor olmuyor.

Yine de: bu şehirde, birçok striptiz kulübü bulunuyor ve bunlarda, tahmin ettiğiniz gibi, her türlü işlem uygulanıyor. Çünkü: bu şehirde, içki, sigara ve seks ucuz.

Ukrayna Kırım Simferopol
Ukrayna Kırım Simferopol
Ukrayna Kırım Simferopol

 

TURİZM

Yukarıda sözünü ettiğim gibi, şehir “Salgir” nehrinin iki kıyısında kurulmuştur ve nehir kıyısında: park ve bahçeler bulunmaktadır.

Merkezi şehir ise: Eski şehir ve Yeni şehir olarak iki bölüme ayrılır. Şehir merkezi ise: trafiğe kapalı olan; Horkoho-Puşkin-Marks sokaklarının çevrelediği alandır.

Şehrin bir başından öbür başına kadar yürümek, en fazla 1 saatinizi alacaktır. Bu yüzden, şehri yürüyerek gezmenizi öneririm.

Bu gezinizde: bir zamanlar, birçok cami bulunan şehirde, günümüze kalan tek cami olan “Camii Kebir” görülebilir. Bunun dışında, şehirde ziyaret edebileceğiniz birçok müze bulunuyor.

Ukrayna Kırım Simferopol

 

GEZİLECEK YERLER

 

Ukrayna Kırım Simferopol
Ukrayna Kırım Simferopol

 

CAMİ-İ KEBİR

Şehrin en büyük camisidir. 1804 yılında yapılan cami: özellikle komünist yönetim döneminde ağır hasar görmüştür. Hatta: uzunca bir dönem, cami olarak da kullanılmamış, başka amaçlarla kullanılmıştır. Bir dönem hamam olarak kullanılan cami: 1970’li yıllarda ise pornografik yayınların basıldığı bir matbaa olarak da kullanılmıştır.

Ancak: Kırım Tatarlarının bölgeye dönmeleri üzerine, restore edilerek yeniden ibadete açılmıştır.
Burada, özellikle “nikah töreni” ne denk gelirseniz, tören ilginizi çekecektir.

Ukrayna Kırım Simferopol
Ukrayna Kırım Simferopol

 

KARAY KENESASI

Camii Kebir’in hemen yanında, Karaimskaya sokağındadır. Burası: Karay Türklerine ait bir ibadethanedir. Ancak: geçmiş dönemde bir radyo istasyonu olarak kullanılmış, yakın zamanda ise, yeniden ibadethane olarak kullanılmak üzere değerlendirilmiştir.

 

TARİH MÜZESİ

Pazartesi günleri hariç, diğer günler açıktır. Burada: şehir sakinlerinden toplanan koleksiyon sergilenmektedir. Bu koleksiyonda: 19-20’nci yüzyıl sanatçılarına ait resimler, şehrin eski resimleri ve kartpostalları bulunmaktadır.

 

ÜLKE MÜZESİ-KIRIM CUMHURİYETİ BÖLGE MÜZESİ

Puşkin ve Hoholya sokaklarının kesiştiği yerdedir. Müzede: Kırım’ın tarihi haritaları, silahlar, yerel giysiler ve mezar taşları gibi objeler sergilenmektedir.

Ukrayna Kırım Simferopol

ETNOĞRAFYA MÜZESİ

Vul Puşkin bölgesindeki, küçük ve mütevazi müze: pazartesi ve Çarşamba günleri hariç, her gün saat: 09.00-17.00 arasında açıktır.
Burada bölgenin kabartma haritası ilgi çekmektedir. Bunun dışında, yine müzede 50 kadar küçük renkli heykelden oluşan bir koleksiyon sergilenmektedir.

Ukrayna Kırım Simferopol
Ukrayna Kırım Simferopol

 

ST ALEXANDER NEVSKY KİLİSESİ-ÜÇ AZİZLER KİLİSESİ

Etnoğrafya Müzesinin hemen yakınında; Rozy Lüksemburg St-Pobedy meydanındadır.
Kilise: kubbeli yapısı ile dikkat çeker. Şehrin ana dini mabedidir. Yapı: 1787 yılında, Aziz Alexander Nevsky’i onurlandırmak için: şehri ziyaret eden Rus İmparatoriçesi Catherina tarafından gündeme getirilmiştir.

Ancak, İmparatoriçe ölünce, katedral yapımı bir süre ertelenmiştir. 1804 yılına gelindiğinde ise: Rus İmparatoru I. Alexander’in onayı ile inşaat başlatılmış ve 1829 yılında tamamlanmıştır.

20’nci yüzyılın başında ise: 1918 yılında çan kulesi yıkılmış ve katedral bir süre kapalı kalmıştır. Bu dönemde: yapının içinde, Kırım’ın diğer bölgelerinden getirilen kilise aksesuarları muhafaza edilmiştir. 1930 yılında ise, katedral ve St.Alexander Nevsky parkı yeniden açılmıştır.

Ukrayna Kırım Simferopol
Ukrayna Kırım Simferopol

 

SİMFEROPOL SANAT MÜZESİ

Müze 1937 yılında kurulmuştur ve koleksiyonunda yaklaşık 6 bin eser bulunduğu söyleniyor. Ancak: özellikle II. Dünya Savaşı sırasında, Alman işgalciler tarafından müzenin yağmalandığı da belirtiliyor.

Bu yağmalamadan önce, müzenin Batı Avrupa sanatının en büyük koleksiyonuna sahip olduğu söyleniyor. İşin ilginç yanı: bu müzenin yağmalanmasının ardından, II.Dünya Savaşı sonunda Almanya’nın bir kısmını işgal eden Ruslar da: Aachen Müzesindeki eserleri karşılık olarak yağmalamışlar, almışlar ve bu müzeye getirmişlerdir.

Aachen Müzesinde, bir sanat koleksiyonundaki yaklaşık 200 eserin, II. Dünya savaşı sonunda, eski Sovyetler Birliği içinde kaybolduğu söyleniyor. Bu parçalar, daha sonraki süreçte, Ukrayna’da bu müzede ortaya çıkmıştır. Ukrayna Müzesi: bu resimleri, kendi yok edilen kültürel malları için bir tazminat olarak kabul ettiğini söylemektedir.

Ukrayna Kırım Simferopol

İSKİT NEAPOLİS

Şehir merkezinin 2 km. güneydoğusunda; Petrovsky vadisinde bulunan, bu antik şehir: İskit kralı Skyluros tarafından kurulmuş ve MÖ.3’ncü yüzyıldan, MS.5’nci yüzyıla kadar İskitlerin hakimiyetinde kalmıştır. Ancak: MS.5’nci yüzyılda, bölgeye gelen diğer kavimlerin ve özellikle Gotların akınlarıyla yıkılmış ve yok olmuştur.

Özellikle: 70’den fazla İskitli aristokratın gömülü bulunduğu mezar alanında günümüzde arkeolojik çalışmalar sürdürülmektedir. Bu mezar alanında: İskitli Kral Skyluros ve İskitli bir kraliçeye ait olduğu sanılan kemikler bulunmuştur.

Bölgede ayrıca: taş döşeli avlulara açılan odalardan oluşan ev kalıntıları görülür. Hatta: bazı yerlerde kalınlığı 11-12 metreye kadar ulaşan, yüksekliği 2 ile 7 metre arasında değişen surlar bulunur. Yukarıda resmi de görülen anıt mezar ise: dikdörtgen planlıdır, 8.65 x 8.10 metre ebatlarındadır. Duvarlarının yüksekliği 3 metredir.

Bu mezar yapısının içinde: biraz öncede söylediğim gibi, İskit hanedanına ait, 72 mezar bulunmaktadır. Buradaki sandukaların: ayakları düşsel yaratıklar şeklinde oyulmuş, diğer bölümlerinde ise çiçekler ve çelenkler görülür. Burada: ayrıca İskit silahları ve takıları bulunmuştur.

Şehrin nekropolisinde bulunan oda şeklindeki mezarların duvarları ise: İskitlerin günlük yaşamlarına ait sahnelerle süslenmiştir. (bu sahnelerde: İskitlerin evleri, kulübeleri, ava gidişleri, ok atan İskitler görülür)

Evet: bölgede, halen arkeolojik kazı çalışmaları sürdürülmekte ve buradan çıkan eserler: Simferopol ve Moskova Puşkin Müzelerinde sergilenmektedir.