Erzincan Üzümlü

Erzincan Üzümlü

 

Erzincan Üzümlü: Eski adı “Cimin” dir. Cimin ismi nereden gelir? Cimin adı, eski tarihlerde yaşadığı sanılan ve efsanelere konu olan Cimcime Sultan’dan kaynaklanır. Erzurum’da Cimcime Hatun adına yaptırılmış tarihi eser vardır. Bu eser, Cimcime Sultan’ın varlığını kanıtlar.  

Üzümlü ilçesi, il merkezine 23 km uzaklıktadır.

Erzincan Üzümlü

İlçe kendine has hoş kokulu siyah üzümü ile ünlüdür. Dünyada ilk ve tek patentli üzüm “Cimin üzümü” dür.

Ancak ilçenin bir diğer özelliği: deprem riski çok yüksek yörelerden biri olmasıdır. Türkiye’nin kuzeyini doğu-batı yönünde geçen Kuzey Anadolu Fay Hattı, Üzümlü’nün güneyindeki tepelik sahaya ulaşır ve böylece Üzümlü, birinci derece deprem bölgesi olur. Zaten geçmişte burada birçok deprem yaşanmıştır. Özellikle 1939 ve 1992 yılındaki depremler büyük hasar vermiştir.

 

GEZİLECEK YERLER

 

ÜZÜMLÜ KALESİ

İlçe merkezinin yaklaşık 500 metre doğusunda yüksek bir tepe üzerindedir. Kaleye, tepenin batı yamacında bulunan ve aynı zamanda kaya mezarına da götüren bir antik yoldan ulaşılır.

Kalıntılar arasında bir sunak dikkat çeker ve kalenin tarihlendirilmesinde yardımcı bir unsur olarak değerlendirilir. Günümüzde kalenin ana unsuru olan sur duvarı belirgin değildir. Bu da kalenin çok eski dönemlerde terk edildiğini kanıtlar.

Erzincan Üzümlü Altıntepe Kalesi

 

ALTINTEPE KALESİ

İlçe merkezine 15 km uzaklıktadır. Erzincan-Erzurum kara yolunun 100 metre kuzeyindedir. 60 metre yüksekliğinde bir tepede bulunuyor.

Bölgedeki ilk kazılar, 1959 yılında Ankara Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof Tahsin Özgüç tarafından başlatılmış ve 1967 yılına kadar sürdürülen kazılarda, Urartu dönemine ait önemli mimari kalıntılar ve küçük eserler ortaya çıkarılmıştır. Bunlar: boğa başlı kazan, altın düğmeler, küpeler, mobilya aksamları ve seramiklerdir. Bunlar Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesinde sergileniyor.

2003 yılından beri, burada Atatürk Üniversitesi Arkeoloji Bölümü öğretim üyelerinden Prof Dr Mehmet Karaosmanoğlu başkanlığında arkeolojik kazılar sürdürülmektedir. Bu kazılarda, MÖ 600-550 yıllarına tarihlenen bir Bizans dönemi kilisesi bulunmuştur. Tepenin doğu yüzündeki burun üzerinde kilise üç neflidir ve zemini mozaik kaplıdır.

Urartulardan kalmadır. Günümüze kadar ulaşmış en sağlam Urartu şehirlerinden birisidir. Buranın Urartular döneminde, batı sınır bölgesinde devletin krala bağlı bir beyliği veya valiliğiydi. Çünkü doğudan batıya doğru uzanan yol nedeniyle, Urartuların Altıntepe’deki varlığı hem askeri hem de siyasi açıdan büyük önem taşıyordu.

Erzincan Üzümlü Altıntepe Kalesi

Urartu, Pers, Bizans ve Anadolu Selçuklu dönemlerinde kullanılmıştır. Günümüzde kalede bulunan kalıntılar şunlardır: Urartu (MS 850-600) dönemine ait bir tapınak, kabul salonu, açık hava tapınağı, yer altına taşlarla örülmüş 3 mezar odası ve sur duvarları, giriş kapısının taş temelleri görülebilir.

Bizans döneminden ise, bir kilise ve sur duvarları bulunuyor. Kazılar sonucu bulunan buluntular: fildişi ve madeni eşyalar, miğfer ve kalkanlar, seramikler ve duvar resimleridir. Çivi yazılı tunç eşyada, kral adları bulunmuştur. Buluntularda: tanrı, insan ve hayvan figürleri ve çeşitli motifler yoğunluktadır.

Urartu sanatının parlak dönemlerine ait yüksek düzeyli eserler, Anadolu Medeniyetleri Müzesinde sergilenmektedir.

Erzincan Üzümlü Akkoyunlu Camisi-Akkoyun Sultan Camisi

 

AKKOYUNLU CAMİSİ-AKKOYUN SULTAN CAMİSİ

İlçe merkezinde bulunan caminin 3 satırlık kitabesine göre: 1301 yılında İncili oğlu Emir Say tarafından yaptırılmıştır. Caminin ismi nedeniyle Akkoyunlular döneminde yapıldığı düşünülmektedir. Ancak kitabede, Akkoyunlularla açık bir bağlantı yoktur.

Akkoyunlular yazılı bu tarihten (1301) yaklaşık 170 yıl sonra burada hüküm sürmüşlerdir. Anılan tarihte burada İlhanlılar vardı. Büyük ihtimalle, İlhanlılar zamanında yapılan mescit, Akkoyunlular zamanında elden geçirilmiş ve adı değiştirilmiştir.

Mescit, büyük Erzincan depreminde yıkılmıştır.

1965 yılında restore edilmiştir. Her türlü süs ve değerden yoksun bir binadır. 1997 yılında düzgün kesme taş malzemeyle yapılmış minaresinin şerefesinde baklava dilimi, gül bezek ve karanfil gibi motiflerle süsleme yapılmıştır. Günümüzde de cami olarak faaliyetini sürdürmektedir.

ŞEYH KARPUZ MAĞARASI

Merkez kale tepesi denen yerdedir. Üzümlü kalesinin yamacındadır.

Burası hakkındaki efsaneye göre: mağarada kış mevsiminde, çevrenin karlı olduğu zamanlarda, yemyeşil dallar arasında bir karpuzun çıktığı görülür. Kış ortasında büyük bir karpuzun yetiştiğine hayret eden halk, buranın ulu bir şahsın türbesi olduğuna inanır. Bundan dolayı, burası halk arasında “Şeyh Karpuz Mağarası” olarak anılır.

Bir başka efsaneye göre ise, Rus işgali sırasında, tepeye doğru Rus askerlerinin çıktığı görülür. Bu sırada mağaradan bir el silah sesi duyulur, bundan kaçan Rus askerleri halk tarafından kovulur ve şehir kurtulur. Ancak gerçekte burası, kaleye gidilen, taşlarla düzenlenmiş patika yolla ulaşılan, doğal kayaya oyulmuş bir kaya mezarıdır.

Yaklaşık 30 metre kare büyüklüğündedir. 58 x 128 cm ölçülerindeki dikdörtgen şekilli kapı açıklığının sağ tarafında, 40 x 65 cm ölçülerinde bir niş vardır. Küçük bir giriş bölümünden sonra, 190 x 225 cm ölçülerinde ve yaklaşık 3 metre yükseklikte bir odadan ibaret olan kaya mezarının duvarlarında da iki niş bulunur.

Bunlardan küçük olanı 30 x 40 cm ve büyük olanı ise 54 x 60 cm ebatlarındadır. Mezarın içinde çokça kaçak kazı yapılmış ve bolca ortaçağ seramiği ve iskelet parçaları bulunmuştur. Muhtemelen buranın Urartu (MÖ 900-550) yıllarından kalma bir kaya mezarı olduğu düşünülmektedir.

Mağaranın içinde taş duvarlarda, çizgiler ve mum koymak için yapılmış oyuklar vardır. Ayrıca mağara içinde bir taştan, ince bir toprak akmaktadır.

Burayı halk ziyaret yeri olarak kabullenmiştir.

HIDIRELLEZ GÖLÜ

Çadırtepe köyünün kuzeyindedir. Bol kaynak suları bulunmaktadır.

BAYIRBAĞ BELDESİNDEKİ KALINTILAR

Manastır Kalıntısı

Beldenin 4 km kuzeybatısında bir manastır kalıntısı vardır. Manastırdan, günümüze yüksek duvarlarla çevrili bir avlu çevresine yerleştirilmiş ve yenilenmiş iki ev ve bir ahır ulaşmıştır. Avlu girişinin solunda, duvara monte edilmiş küçük bir bazalt taş üzerinde, Ermenice bir kitabe yazılıdır. Kilise, küçük boyutlu bir köy mabedi olarak inşa edilmiştir.

Yerdeki yuvarlak profilli taşlardan, kemerli bir giriş kapısına sahip olduğu anlaşılır. Yapının cephesinde, üzerine haç işlenmiş taşlar dikkat çeker. Güney bölümde kiliseyle bitişik durumda yarım yuvarlak apsisli bir ek şapel vardır.

Apsisin yanında yerden 1.5 metre yükseklikte birer niş bulunur. Güney duvarı ortasında bir mazgal pencere açıklığı vardır. Ancak pencere çerçevesinde taşlar tahrip olmuştur. Kilisenin güneydoğusunda, şapelin yanında bulunan yuvarlık kemerli bir açıklıktan ulaşılan ve doğuya doğru uzanan bir gizli geçit bulunur.

Günümüze kalan manastır evleri iki parçadan oluşur. Alt tarafları moloz taştan, üst bölümleri kerpiçten örülmüş duvarlara sahiptir. Evler iki katlıdır. Kilise, ona bağlı şapel ve gizli geçit Ortaçağ’dan, evlerin ise daha yakın tarihten kalmış olacağı değerlendirilmektedir.

Hüseyin Beyzade Ahmet Bey Çeşmesi

Belde camisine bitişiktir. Çeşme gri renkli, düzgün kesme taş malzemeden yapılmıştır. Alınlık kısmındaki beyaz renkli taşa işlenen kitabe, Arap ve Latin harfleriyle yazılmıştır. Osmanlıca olarak yazılmış kitabe, 5 satırdan oluşur. Kitabede yapılış tarihi olarak 1951 ve yaptıran olarak ise Hüseyin Bey Zade Ahmet Bey ismi yazılıdır. Mihrap nişi şeklinde bir nişe sahip olan çeşme günümüzde de kullanılmaktadır. Üst kısımlarını asma dalları ve yaprakları sarmıştır.

Konak Çeşmesi

Beldedeki konağın önündedir. Kitabesinde 1801 yılında yapıldığı yazılıdır. Düzgün kesme taş malzemeyle inşa edilmiş olan çeşmenin iki yandan kademeli başlıklı, birer plasterle sınırlandırılmıştır.

Altta dikdörtgen şekilli bir yalak vardır. Daha üstte daha faal durumda bir musluk ile kase koymak için kemerli iki küçük niş bulunur. Kademeli profillerden meydana gelen kornişin üzerinde, içerisinde ay-yıldız motifinin bulunduğu üçgen alınlık görülür. Oldukça sağlam durumdaki çeşmede başkaca süsleme yoktur.

 

 

Bayırbağ Değirmenönü Mesire Alanı

Bayırbağ beldesindedir. Pahnik çayı çevresinde bol ağaçlıklı ve yeşilliği ile zengin bir doğal örtüye sahiptir. Mesire alanının altyapı çalışmalarının büyük kısmı tamamlanmıştır.

KARAKAYA BELDESİNDEKİ KALINTILAR

Karakaya Kalesi ve Kaya Basamakları

Kale, Karakaya beldesine 3 km uzaklıkta, ovadan 400 metre yüksekte, sarp bir kayalık üzerine kurulmuştur. Kalenin doğusunda dar bir vadi bulunmaktadır. Kuzey tarafından gelen çay, kalenin doğusundan geçerek ovaya doğru akar. Kalenin bu kısmı sert ve dik, yalçın doğal kayalardan oluşmuştur. Kalenin batısında 5-7 m uzunluğunda moloz-yontu taşla örülmüş sur duvarı kalıntısı vardır.

Ancak bağlantıları tahrip olduğundan, sınırları tam olarak bilinmemektedir. Kalenin kuzeydoğusunda, sarp yamaçtan aşağıdaki suya inen kaya basamakları son derece önemlidir. Basamakların üst bölümünde gerçekleştirilen kaçak kazılarda ortaya çıkarılan toprak, merdivenlerden aşağıya atıldığından, basamaklar günümüzde kullanılmayacak durumdadır.

Eskiden beri üzeri örtülü bir gizli su yolu olduğu anlaşılan bu merdivenlerin, kale halkının aşağıdaki çay ve son derece soğuk kaynak suyuna ulaşmasını sağlayan gizli bir ulaşıma hizmet ettiği düşünülmektedir.

Hemen bunun güneyinde, ana kaya yontularak başka bir patika yol oluşturulmuştur. Gizli yoldaki basamakların sayısı 45’dir. Son üç basamak, toprak altında kalmıştır. Basamakların yüksekliği 30 cm, genişliği 110-190 cm, kalınlığı ise 25-50 cm arasında değişir.

Karakaya kalesinin konumu savunmaya son derece elverişlidir. Ancak kaleyi ve basamakları kimlerin ve hangi tarihte yaptıkları bilinmemektedir. Kalenin biraz aşağısındaki Urartu Göletleri, Altıntepe’ye yakınlığı, savunmaya elverişli konumu, ana kayaya yapılan taş işçiliği ile kalenin ve merdivenlerin Urartu döneminde yapıldığı düşünülmektedir.

Kilise Kalıntısı

Karakaya Beldesinin kurulduğu yamaçta, üst mahallede, bahçeler içindedir. Dıştan dışa 3 x 6.40 metre ölçülerinde, dikdörtgen planlı, küçük bir şapeldir. Şapelin sadece apsis bölümü ile kuzey duvarı günümüze kadar sağlam gelmiştir. Diğer bölümlerinin duvarlarının üst kısımları yıkılmıştır. Burası geçmişte “Keleriç” olarak nitelendirilen yerde oturan azınlıkların ibadeti için kullanılmıştır.

Hacı Nutullah Camisi

Karakaya beldesindedir. Yaklaşık 200 yıllık camidir. Cami, Hacı Nutullah Efendi tarafından yaptırılmıştır. Ancak 1992 yılındaki depremde hasar gören cami, tamamen yenilenmiştir ve bu yüzden orijinalliğini kaybetmiştir.

Halk arasında, caminin önceden, değerli ahşap süslemelere sahip olduğu söylenmektedir. Eski caminin, ahşap destekli ve çatılı olduğu: caminin çevresinde bugünde bulunan üç parçaya bölünmüş ahşap direk ve başlıklardan anlaşılmaktadır.

Caminin önünde küçük bir mezarlık vardır. Buraya halk arasında “Şeyh Mezarlığı” denir. Ancak burada özellikle mezar ve mezar taşına rastlanmamıştır. Mezarlıkta, yörenin yetiştirdiği alimlerden Abdurrahman Efendi’nin mezarı bulunur.

Mezarlığın kuzeybatı köşesinde ise, Karakaya’nın yetiştirdiği alimlerden Pir-i Sami Hazretlerinin ders okuttuğu bir oda vardır. Ocak başlarındaki dolap süslemelerinin orijinal özelliklerini muhafaza eden bu oda, günümüzde yenilenmiş durumdadır. Günümüzde de cami kullanılmaya devam ediliyor.  

Karakaya Çermik Mesire Alanı

Karakaya beldesindedir. Soğuk suları, yeşilliği ve yerden kaynayan kaynarca adı verilen şifalı suları ile doğal güzelliğe sahiptir. Çermikte alabalık yetiştirme göletleri de vardır. Her yıl 20 Mayıs tarihinde, Kaynarca şenlikleri düzenlenmektedir.

Erzincan tanıtımı.

Kemah tanıtımı.

Kemaliye tanıtımı.