Rize Çayeli

Rize Çayeli

“Çayelinden öteye, gidelim yali yali, sırtındaki sepetun ben olayım hamali” sanırım bu türküyü çoğunuz hatırlıyorsunuzdur. Bir caddesi olan, küçük bir yerleşim yeri.

ULAŞIM

İlçe, il merkezi olan Rize’nin, 19 km. batısındadır.

TARİH

İlçenin tarihi geçmişi incelendiğinde, bu bölgede ilk yerleşik toplumun, MÖ.700 yıllarında, Miletoslular olduğu görülmektedir. Daha sonra ise: Roma, Bizans, Pontus egemenlikleri ve 1461 yılında, Fatih Sultan Mehmet tarafından bölgede yaratılan Osmanlı egemenliği görülür.

I. Dünya Savaşı sırasında: Rus işgali var. 1918 tarihinde ise, işgal biter. 1944 yılında, Çaybaşı adı ile, bölge, ilçe olur. Daha sonraki süreçte ise, isim Çayeli olarak değişir ve günümüze kadar ulaşır.

GENEL

İlçe, dar kışı şeridi ve hemen arkasında yükselen, denize paralel sıradağlar ile, tipik bir Doğu Karadeniz kıyı ilçesidir.

Ekonomi: temelde çay üretimine dayanıyor. Çay üretimi olmadan önce ise, mısır üretimi yapılıyormuş. Ancak: nüfusun büyük bölümü: elverişli tek alan olan dar kıyı kesimine yerleştiği için, çay ekimi de bu dar kıyı kesiminde yoğunlaşmıştır. Ülkemizin çay ekim alanlarının üçte ikisi Rize ilinde ve bunun da, % 18’lik bölümü, Çayeli ilçesindedir.

Bir zamanlar, dünyanın en kaliteli çayı bu bölgede elde edilirmiş. Ancak, daha çok çay elde etmek için, suni gübreler kullanılmaya başlanınca, çayın kalitesi de düşmüş.

Burada: çayın üzerine sürekli kar ve yağmur yağması nedeniyle, çayları, haşerelere karşı ilaçlamaya gerek kalmıyormuş, bu durum da çayın kalitesini arttıran en büyük etkenlerden biri.

Sonuçta: ilçede sanayi, ağırlıklı olarak çay sanayine dayandırılmış. Bu kapsamda: Çay-Kur’a ait 5 ve özel sektöre ait ise, 12 çay fabrikası var. Eskiden, çay işlenirken, fabrikaların on kilometre çapına kadar olan alanda, çevreye çay kokusu yayılırmış. Artık, o çay kokusu da yok olmuş.

NE YENİR

Çayeli denilince, elbette hemen akla, yine bu yöreye özgü: hamsi ile yapılmış yiyecekler geliyor. Ancak: buranın bir farklılığı var. Çayı ile ünlü Çayeli’nde, çay markalaşamamış. Ama: Çayelili Hüsrev; kuru fasulye ile markalaşmayı başarmış ve ünü yurt dışına kadar yayılmış.

1958 yılında, sokakta işe başlayan Fahri Hüsrev: bugüne kadar, fasulyenin sırrını kimseyle paylaşmamış. Temizliği ile, titizliği ve lezzetiyle herkesin beğenisini kazanmış.

Biraz önce söylediğim gibi, 1958 yılında, Çayeli’nde sokakta, mangal üzerinde köfte-ekmek yaparak başlayan süreç; günümüzde, Ankara ve İstanbul’da açılan şubeler ile pekiştirilmiş.

Fahri Hüsrev’in fasulyesini zaman içerisinde tatmayan kalmaz. Evet, bugün: Çayeli-Pazar yolu üzerinde, Hüsrev’in yeri var.

Bugün oraya gittiğinizde, duvarlarda, Türkiye’nin birçok tanınmış simasıyla orada çekilmiş fotoğrafları göreceksiniz. Hatta: burayı ziyaret eden ünlülerin imza attıkları, bir şeref defteri bile açılmış. Evet, mevzu ne yenir idi.

Çayeli’nde: sahil boyunca yiyeceğiniz hamsi yemeklerinden ayrı, buraya has, Hüsrev lokantasında kuru fasulye yemenizi şiddetle öneriyorum.

NE SATIN ALINIR

Çayeli’nde: çay fabrikalarından, kendiniz veya yakınlarınız için hediyelik çay alabilirsiniz.

GEZİLECEK YERLER

AĞARAN ŞELALESİ

İlçe merkezinden içeriye, yeşillikler arasında gidilen 12 km. lik bir yol ile buraya ulaşmak mümkün. Yol üzerinde: bir çay toplama merkezi de var. Çuval çuval çaylar, kantar başında görebilirsiniz.

Buradaki yayla evlerinin tümünde, yük teleferiği bulunuyor. Eve gidecek eşyaları, bu halat üzerinde gidebilen tahta sandığa yükleyip, el işareti ile yukarıya çekilmesini sağlıyorlar. Evet, biz ağaran şelalesine gelelim.

İsmini: yüksek, dik ve yalçın bir kayadan köpürerek, köpük köpük akmasından almış. Akan, sanki köpükler. Evet, şelale bir göle dökülüyor. Gölde taştan taşa atlayarak, 50 metre gidebiliyorsunuz ve böylece, şelalenin tam altına erişiyorsunuz.

Şelale, gerçek bir tabiat harikasıdır.

ZELEKİ KALESİ

İlçenin 2 km. doğusundadır. Artvin-Rize kara yolundaki tünelin üstündedir. 12.yüzyılda, Bizans döneminde inşa edildiği düşünülüyor. Günümüzde harap durumdadır.

CAFERPAŞA CAMİSİ

İlçe girişinde, Cafer Paşa Mahallesindedir. Denize hakim bir teras üzerindedir. Eski bir mezarlığın yanındadır.

Rize Fatihi Cafer Paşa tarafından, 1467 yılında yaptırılmıştır. Cami: basit planlı ve çatışı kiremit ile örtülüdür. Girişinde, mermer kitabesi bulunmaktadır.

Kitabesinden öğrenildiğine göre: 1845 ve 1908 yıllarında onarılmıştır. Bu arada: kuzey tarafına da, yeni bölümler eklenmiştir. Günümüzde, bu bölümler: Kur’an kursu olarak kullanılıyor.

İbadet mekanı: yanlardan üçer, mihrap yönünde de ikişer pencere ile aydınlatılmıştır. Yanındaki minaresi taş kaide üzerine, yuvarlak yivli gövdeli ve tek şerefelidir.

ORMANCIK CAMİ

Mahmutlu ve Geyik Mahalleleri arasındadır. Bölgenin geleneksel ahşap yığma duvarlı, kırma çatılı camilerinden birisidir. 1826 yılında yapılmıştır.

Caminin Başköy’den buraya taşındığı bilinmektedir. Küçük boyutlu ve ahşap yığma camiler, seranderler gibi, rahatlıkla taşınabilmektedir.

Caminin bir zemin katı  bulunmaktadır. Burası, eskiden medrese-mektep olarak kullanılmıştır. Tek bir hacimden oluşan medrese taş duvarlıdır ve eski bir ocağa sahiptir. Doğu cephesi yenilenmiş ve geniş pencereler açılmıştır.

Esas cami: giriş bölümü ve harim kısmından meydana gelmektedir. Giriş bölümündeki sedirlerde oturulmaktadır. Bu bölümün üzerindeki mahfil ve saçağı dört ahşap sütun taşımaktadır. Bu mahfile iç mahfilden bir kapı ile girilir.

Caminin ahşap oyma olarak oya gibi süslendiğini görebilirsiniz. Ahşap süslemeler, kapı, minber, mihrap ve mahfil üzerinde yoğunlaşmıştır. Kemerli kapının kanadı ve geniş çerçevesi üzerinde, kıvrım dallı uzayıp giden yapraklı bir ağaç ve dalların ucunda laleler yer almaktadır.

Aynı kıvrım dal kompozisyonu tek bir ağaçtan oyulmuş mihrap nişinin kenarındaki bordür üzerinde de yer alır. Nişin kavsarası ve köşelikleri geometrik olarak çizgi bezemelidir. Mihrabın dış çerçevesi üzerinde, geç devirlerde yapılmış, boyalı bir bordür bulunmaktadır.

Minber de, ahşap oyma bakımından bir sanat eseridir. Doğu yüz, eşkenar dörtgenlere bölünmüş ve iç kısımları geometrik rozetlerle doldurulmuştur. Minberin ahşap parmaklıklı korkuluğu altında yine kıvrım dal motifli bir bordür bulunmaktadır.

Minberin ortasında bir kitabe bulunuyor. Mahfil köşkü ve diğer korkulukları bütünüyle çekme parmaklık ve ajur tekniğiyle işlenmiştir. İç yüzey geniş bir bordür halinde geometrik ve bitkisel bezemelerle süslenmiştir. Bu bordür mahfil hizasında mihrabın üzerinden geçerek camiyi çepeçevre dolaşır. Köşkün ön yüzü, tıpkı bir kilim gibi eşkenar dörtgenlerle doldurulmuştur.

Caminin şimdiki yerine, taşınarak geldiği bilinmektedir. Ancak, kesin yapılış tarihini ortaya koyan bir kitabe yoktur. Mahfil köşkünden aşağı sarkan lambrikenlerin sağdaki üzerinde 1242 tarihi okunmaktadır.

Belki de cami bu tarihte yani 1826 yılında, şimdiki yerine taşınmıştır. Süsleme özelliklerini, bölgedeki diğer camilerle karşılaştırırsam, camiyi biraz daha erken bir tarihe, yani 18’nci yüzyılın sonlarına tarihlemek mümkündür.

KAPTANPAŞA YEŞİLTEPE KÖYÜ KÖPRÜSÜ

Burası iki ayağı da kayaya oturtulmuş, tek gözlü, taş köprüdür. Yapılış tarihi bilinmemektedir. Muhtemelen, 18 veya 19’ncu yüzyıla tarihlenmektedir. Bu köprü ile ilgili bir efsane anlatılmaktadır.

Belki ilginizi çeker. “Köprüyü yaptıran şahsı çekemeyenler, şöyle bir söylenti yayarlar. Köprüden taş alıp dereye atan çocuksuz kadın hamile kalır. Bunu duyan çocuksuz kadınlar, köprünün korkuluğundan kopardıkları taşları dereye atarlar. Bu yüzden zamanla köprünün korkuluğundan eser kalmaz. Böyle olunca da köprünün üstünden kimse geçmez”

Gerçekten de, bugün kullanılmayan köprünün korkuluğu yoktur.

KAPTANPAŞA BUZLUPINAR KÖYÜ KÖPRÜSÜ

Doğu Karadeniz yöresinde örnekleri görülen, ahşap köprülerdendir. Her iki ayak tarafından birbirinin üzerine bindirilerek uzatılan konsollar üzerine tabliye ağaçları yerleştirilmiştir. Köprü gövdesinin yağmurdan etkilenmemesi için de üzerine, yine ahşap semer bir çatı yapılmıştır.

Tarihlendirme için, 19’ncu yüzyıl düşünülmektedir. Benzeri teknikle yapılmış bir köprü: Trabzon-Of ilçesinde, Bölümlü köprüsüdür. Benzer ahşap köprülere Yugoslavya’da da rastlanmaktadır.

KUSPA TURİZM MERKEZİ

İlçe merkezinden, yaklaşık 7 km. uzaklıktadır. Kupsa: deniz manzaralı, oldukça geniş ve düz bir alana sahiptir.

Burası turizm merkezi olarak ilan edildikten sonra, burada  sürekli yeni yatırımlar gündeme gelerek, yapılaşma çalışmaları sürdürülüyor.

MUSA DAĞI VE MELİPOS TEPELERİ

Buralar, ilçe merkezine 6 km. uzaklıktadır. Mesire yeri olarak kullanılmaktadır.

POKUT, SAL, HAZİNDAĞ YAYLALARI

İlçenin güneyinde: Fırtına ve Hala derelerinin oluşturduğu vadiler arasında, bu yaylalar bulunmaktadır. Yaylaların bulunduğu bu mevkiinin yüksekliği: 1750-2000 metrelere kadar ulaşmaktadır.

Bu yaylalar: doğa yürüyüşü yapmak isteyenler için ideal ortam sergilemektedir. Bunun yanında, yaylalarda: zengin biyolojik çeşitlilikler ve emsalsiz bir sivil mimari yapılar bulunmaktadır. Bu üç sıra yaylanın en yakını, ilke merkezine, 15 km. uzaklıkta bulunan, saklı güzellikleriyle, Pokut yaylasıdır.