Brüj denilince ilk akla gelenler: çikolata, danteller (bunlara rahibe işi de denir) , kanallar, tarihi mimarisi ve Belçika birası. Tüm bu özellikleri, şehrin tarihi atmosferiyle birleşince, şehir: 2000 yılından bu yana, UNESCO tarafından “Dünya Kültür Mirası Listesi” ne dahil edilerek, koruma altına alınmıştır.
Çünkü: şehrin ortaçağ mimarisi, II. Dünya savaşında her hangi bir tahribata uğramadan günümüze ulaşmıştır.
Şehrin isimleri: Bruges, Brugge, Bruges, Brügge.
ULAŞIM
Brüj şehri: ülkenin başkentine 90 km. uzaklıktadır.
TARİH
Şehir: tarihi süreç boyunca: Romalılar, Vikingler, İskandinavlar, Flamanlar, Normanlar ve İngilizlerin egemenliğine girmiştir. İlk kez, İmparator Julius Ceasar döneminde, MÖ.1.yüzyılda, korsanlara karşı korunması için, şehre surlar inşa edilmiştir.
9’ncu yüzyılda, bu kez Viking saldırıları görülür. Bu dönemde, şehirden: İngiltere ve İskandinav ülkeleriyle yoğun ticaret faaliyetleri yürütülmektedir.
1128 yılına gelindiğinde, yeni kanallar ve surlar inşa edilir.
Aynı yıllarda, çamurlanma nedeniyle, şehrin denize erişimi nispeten kaybolmaya başlar. 13’ncü yüzyıla gelindiğinde, bu kez yörede, yün kumaş üretimi önem kazanır.
Hatta: şehirdeki üreticiler, İngiltere ve İskoçya’dan yün ihraç ederler. 1302 yılında, şehirdeki Fransız garnizonu, Flaman milisler tarafından basılır.
Ayaklanmanın lideri olan Jan Breydel ve Pieter de Coninck’in heykelleri, günümüzde, Büyük Pazar meydanında bulunmaktadır.
15’nci yüzyılda, Şehir, Avrupa’nın birçok yerinden, sanatçılar ve diğer önemli kişiler için çekim noktası olmuştur. Buradaki: iplikçiler ve dokumacılar, bölgede önem kazanmış ve şehrin nüfusu, aynı dönemde 200 bin kişiye kadar ulaşmıştır.
17’nci yüzyılda, bu kez, şehirde “dantel” sektörü öne çıkar. Kanalların dolması ve şehrin denizden uzaklaşması ise, şehrin önemini azaltmaya başladı ve 1800’lü yılların sonunda, şehrin nüfusu, 50 bin kişiye kadar düştü.
19’ncu yüzyılın son yarısında ise, bu kez, İngiliz ve Fransız zengin turistler, bu sessiz ve sakin şehri, turizm amaçlı gezileri için tercih etmeye başladılar. 1907 yılında, Almanlar tarafından, askeri deniz güçlerinin kullanımı için, Zeebrugen limanı inşa edildi.
Aynı liman: 1970 ve 1980’li yılların başlarında, genişletilerek Avrupa’nın en önemli ve modern limanlarından biri haline getirilmiştir.
Yine aynı dönemlerde, turizm yoğunlaşmış ve 2002 yılında, yukarıda da sözünü ettiğim gibi, şehir “Avrupa Kültür Başkenti” olarak seçilmiştir.
GENEL
Belçika ülkesinin kuzeyinde, Flaman bölgesindedir. Şehir nüfusu: 120 bin kişidir.
Şehir: barındırdığı kanallarıyla, Kuzey Avrupa’nın Venedik şehri olarak betimleniyor. Kanallar arasında, uzunluğu 6 km. olan var. Kanallarda yapılan tekne turlarına, mutlaka katılmanız gereklidir.
İklim derseniz gayet ilginçtir. Çünkü: güneşli bir havada yürürken, aniden yağmur yağdığını görebilirsiniz. Yani, birkaç saat içinde, farklı hava olaylarına şahit olabilirsiniz. Özellikle: yoğun yağmur yağışına her an hazır olmanız şart.
Gece hayatı derseniz: bu şehirde, renkli bir gece hayatı bulma olasılığı yok. Şehir, akşam olunca, sessizliğe bürünüyor.
Son bir not: bu şehir gerçekten Avrupalı turistlerin yoğun olarak tercih ettikleri bir yer. Özellikle: hafta sonlarında buraya gitmemelisiniz, yoksa muhteşem bir kalabalık içinde, şehirden keyif almadan geri dönmek zorunda kalabilirsiniz. Özellikle, Pazar gününü kesinlikle tercih etmeyin çünkü dükkanların birçoğu kapalıdır.
TURİZM
Şehir: el değmemiş tarihi dokusu ile, Avrupa’nın önemli bir turizm merkezi olarak öne çıkıyor. Yani, tam anlamıyla bir “Ortaçağ şehri” görünümündedir.
Hatta: Flaman kültürünün en parlak örnekleri olan bir kısım anıtı, bu şehirde görmek mümkündür. Özellikle: Belediye Binası, Burg Meydanı görülmeye değerdir.
Bunun yanında: şehrin gezilmesi kolaydır. Çünkü: şehrin görülmesi gereken önemli yerleri, belli bir merkezde toplanmıştır ve siz, kesinlikle yürüyerek gezmelisiniz.
Nehir kıyısındaki parklarda yürüdüğünüzde, şehrin yaşamını hissedebilirsiniz.
Şehir: turistik anlamda, eski yapıların korunmuş olması nedeniyle, önem kazanıyor.
ŞEHİR KARTI
Şehir kartı: 48 saat kullanımlık: 34 Euro ve 72 saatlik kullanımlık: 39 Eurodur. Bu kart ile: şehirde bulunan 22 müzeye ücretsiz girebilirsiniz. Ücretsiz bir şehir haritası edinebilirsiniz. Bazı konserlerde, belli oranlarda indirim bulabilirsiniz.
Bisiklet kiralarken ve otopark ücretlerinde, yine indirim var. Tramvay ve otobüs biletlerinde ise, yine belli oranlarda indirim sahibi olabilirsiniz.
NE YENİR-NE SATIN ALINIR
Brüj şehri denilince, akla hemen “çikolata” geliyor. Şehrin sokaklarında gezinirken, inanın, muhteşem bir çikolata kokusu hissedeceksiniz. Çünkü: fabrikalar yanında, evlerde de çikolata imal ediliyor.
Özellikle: maharetli ustaların çikolatalara verdikleri şekiller, tam bir görsel güzelliktir. Noel öncesinde, çikolata dükkanlarının vitrinlerinde: siyah, beyaz, meyveli, fındıklı ve sütlü çikolatalardan oluşan heykeller, anıtlar, görsel güzellikler gerçekten muhteşem.
Çikolata ile önem kazanan bu şehirde, çikolata tatmanız için önerim: Stevin Plein bölgesindeki “Chocolate Line” denilen yer.
Burada, yine yerel tat olarak öne çıkan biraları tatmak isterseniz; yaklaşık 300’e yakın çeşidi bulunan biraları: “Kemelstraat üzerindeki Brugs Beetje” denilen yerde deneyebilirsiniz.
ALIŞVERİŞ YERLERİ
Şehirdeki en uygun alışveriş mekanları: Steenstraat’dır. Aradığınız veya bulmak istediğiniz her türlü marka ve ürün, bu caddedeki mağazalarda bulunabilir. Bu caddede: ayrıca her türlü çikolatanın satıldığı yerler de bulunuyor.
Evet, bu şehirde, herkesin bütçesine uygun alışveriş mağazaları bulunmaktadır. Özellikle: Batı Flanders bölgesi, en cazip alışveriş merkezidir. Noordzandstraat ve Zuidzandstraat arasında da “Zilverpand” denilen alışveriş merkezi bulunmaktadır ki önerebilirim.
Ancak, dikkat etmeniz gereken şu: pek çok dükkan ve mağaza, saat: 18.00’de kapanıyor. Sabah ise, 09.00’da açılıyorlar. Ana süpermarketler ise, şehir merkezi dışındadır.
GEZİLECEK YERLER
ÇAN KULESİ
Şehrin en ünlü ve sembol yerlerinden biridir. Yüksekliği: 83 metredir. 19’ncu yüzyıl sonunda, kulede; 48 çan bulunmak iken bugün 47 çan bulunmaktadır ve bunların ağırlığı: 27 tondur.
Kule: 1240 yılında, yapıldıktan sonra, hazine ve Belediye arşivleri olarak kullanılmış, 1280 yılındaki bir yangın sonucunda ise, gözlem kulesi olarak kullanılmıştır.
1483-1487 yılları arasında, kulenin üstü, tahta sivri bir çatı ile kapatılmıştır. 1493 yılında, bu üst bölüme yıldırım düşer ve çan yok olur. 1822 yılında, kulenin tepesine, çatı eklenir.
Kule: uzun yıllar boyunca, şehirde yaşayanlar için: yangın alarmı, çalışma saatleri, sosyal ve politik ve dini olayların zamanının belirlenmesi amacıyla kullanılmıştır. Daha sonra ise, bir saat mekanizması da eklenmiştir.
Kuleye çıkmak için: 366 basamaklı merdiveni tırmanmak gerekiyor. Giriş ücretlidir.
CHURCH OF OUR LADY-MERYEM KİLİSESİ
Burası, şehrin silüetinde etkilidir. Kilisede: Hz. İsa ve Meryem resimleri yanında, özellikle Michelangelo tarafından yapılan heykeller dikkat çekiyor.
Yapının kulelerinin uzunluğu: 122 metredir. Bu yükseklik nedeniyle, dünyanın en uzun tuğla kuleleri olarak önem kazanır.
BEGUİNAGE
Burada, ortaçağ döneminde yapılmış, birçok küçük bina görülmektedir. Bunlar arasında bulunan, Katolik kilisesi: 13’ncü yüzyılda yapılmıştır. Bu konutlarda: rahibeler oturmaktadırlar.
Burası, ilk olarak 12’nci yüzyılda kurulmuş ve aynı dönemde, yani 1245 yılında, kadınların bir dini hareketi olarak değerlendirilmiştir.
Çünkü: bölgedeki: askeri savaşlar ve şiddet, birçok erkeğin canını almıştır ve bunların erkekleri savaşlardan geri dönmeyince; gelip buraya yerleşmişler, rahibe hayatı sürdürmeye başlamışlardır.
Şehrin zengin hayırseverleri ise, bunlara çeşitli yardımlar yapmışlardır.
Giriş kapısı: her gün saat: 18.30 da kapanmaktadır. Giriş ücretsizdir.
HOLY BLOOD BAZİLİKASI
Burası, küçük bir Roma Katolik kilisesidir. 12’nci yüzyılda: alt ve üst şapel olarak inşa edilmiştir. Alt şapel: hemen hemen hiç değişmeden günümüze kadar kalmıştır. Üst şapel ise, 19’ncu yüzyılda yenilenmiştir.
Kilisenin ismi: kutsal kan kilisesi olarak geçiyor. Bunun nedeni: bazilikanın deposunda: kanlı bir bez bulunuyor. Bu kanlı bezin: Hz. İsa’ya ait olduğu söyleniyor. 12’nci yüz yılda, II. Haçlı seferi sırasında; Kudüs alınarak, Alsace Thierry tarafından buraya getirildiği belirtiliyor.
Kanlı bez parçası: bir Bizans dönemi parfüm şişesi içinde bulunuyor. Buraya getirildikten sonra, hiç açılmamıştır. Üzerinde altın bir iplik ve kırmızı mum ile mühürlenmiştir. Silindir şeklindedir.
Her yıl: bu kutsal emanet, şehrin sokaklarında, bir gün gezdirilir.
Bu sırada: 1600 mil uzunluğundaki törene katılanlar: ortaçağ şövalyeleri ve Haçlı kıyafetleri giyerler. Tören alayı: görsel bir gösteriye dönüşür.
Kiliseye giriş ücretsizdir, ancak hazine odasına girmek isterseniz, 1.5 euro ödeneniz gerekiyor.
ST. SALVADOR KATEDRALİ
Şehrin ana kilisesidir. Şehre yapılan saldırılardan zarar görmeden kurtularak, günümüze sağlam olarak gelmiştir. İlk yapılışı: 10’ncu yüzyıla kadar uzanmaktadır. Belediye binasının tam ters istikametinde, şehrin merkezinde bulunmaktadır.
1834 yılında kilisenin statüsü, katedrale dönüştürülmüştür. Ancak, yapının dış görünümü, katedral görüntüsü vermez. 1839 yılında, katedralin çatısı, bir yangında çöker. 12’nci yüzyılda yapılan kulesi orijinal halinde bırakılarak, aynı yıllarda, katedralde büyük restorasyon çalışmalarına girilir.
Katedralin içinde, görmenizi önereceğim bir yer obje: duvardaki halı. 1731 yılında, Jasper van der Borch tarafından yapılan bu duvar halısı: muhteşem güzeldir. Yapının, koro bölümü ise: 1717-1719 yılları arasında yapılarak günümüze ulaşmıştır.
Katedral ve hazine bölümüne giriş ücretsizdir.
BEİSBROEK GÖZLEM EVİ
Burası bir rasathanedir. Buradan: yıldızlar, güneş ve gezegenler görülebilir. Gözlemevi gayet iyi donanımlıdır ve güzel bir gece de, gökyüzünde birçok yeri izlemek mümkündür. Giriş ücreti, 4 Eurodur.
BREWERY DE HALVE MAAN-BİRA FABRİKASI
Şehrin geleneksel bira markası, öte yandan gururu: 1546 yılına tarihlenmektedir. Bu lezzetli bira: malt, şerbetçiotu ve maya ile yapılmaktadır. Biranın üretim süreci ve geçmişi hakkında bilgi almak isterseniz, fabrika içindeki rehberli turlara katılabilirsiniz. Her saat başı yapılan bu turlar, yaklaşık 45 dakika sürüyor. Giriş ücreti, 6 Euro’dur.
CONCERTGEBOUW-CONCERT HALL-KONSER SALONU
Şehrin en büyük salonudur. Tasarımı: yenilik ve modernliği bir arada sunmaktadır. Mimarları ise: Paul Robbrecht ve Hilde Deam. Çağdaş bir kültür salonu olarak, 2002 yılı Avrupa Kültür Başkenti seçimi öncesinde yapılmıştır. Yapının genişliği 50 metre, uzunluğu ise 120 metredir.
Yükseklik ise 28 metredir. 8 katlıdır. Kule bölümünde, 300 seyirci kapasiteli, oda müziği konser salonu bulunmaktadır. Esas konser salonu ise, 1300 koltukludur. Burada, her yıl, 100’den fazla klasik müzik, caz konseri, müzikal tiyatro ve görsel sanatlar alanında etkinlik düzenlenmektedir.
MARKT MEYDANI
Burası, şehrin en göz alıcı mekanıdır. Kare şeklindedir. Ortaçağ döneminde, şehrin merkezi olarak kullanılmıştır.
Meydanın çevresi, şirin kafelerle çevrilidir. Meydanın ortasında ise, 14’ncü yüzyılda; Fransa’ya karşı yapılan savaşta ölen, Flaman kahramanlar Yan Redil ve Peter De Caning’in heykelleri var. Bu şahıslar, Altın Spurs savaşında, büyük kahramanlık göstermişlerdir.
Meydan: şehirlilerin bir buluşma noktasıdır. Ayrıca, şehre gelen turistler de, çoğunlukla zamanlarını bu meydanda geçirirler.
Hatta: çoğu kez, meydanda bir gurup tarafından klasik müzik konserleri bile verilmektedir. Ekim 1996 yılından itibaren, buranın trafiği iptal edilmiştir, yani araç girememektedir.
ADALET SARAYI
Klasik-barok tarzda: 19’ncu yüzyılda yapılmıştır. Yapı ilk olarak: 1787 yılında yapılmış olmasına rağmen, 1878 yılındaki bir yangında yok olunca, günümüzdeki bina yapılmıştır.
MİNNEWATER-AŞK GÖLÜ
Burası, şehir merkezinde, Bilhenhof caddesi üzerindedir. Mine: Flemenkçe de “aşk” anlamına gelmektedir. Kanalize bir göldür. Sakinliği ve romantikliğiyle, burayı mutlaka görmelisiniz.
1740 yılı yapımlı köprü üzerinden, şehrin harika-panoramik manzarasını izleyebilirsiniz. Gölün ilk yapılış amacı: kanallar içindeki su düzeyini, tercih edilen seviyede tutmak içindir.
Bu gölde: şehrin sembolü olan “beyaz kuğular” yüzmektedir. Bunlarla ilgili bir efsane var: 1488 yılında, Bruges düşesi Mary ve kocası: kendilerinin halefi, şehir yöneticilerini idam ettirirler.
Şehir yöneticilerinden Pieter Lanchals: uzun boyunlu anlamına gelen bir isimle anılmaktadır. Göller ve kanallar üzerinde, sonsuzluğu kadar öldürülen bir şahıslar, birer kuğu olarak yaşayacaklardır.
Gölün çevresindeki kaliteli restoranlarda, buraya özgü, yöresel lezzetlerden tadabilirsiniz. Bu arada, arzu ederseniz, göl çevresinde “fayton” turuna da çıkabilirsiniz.
GROENİNGGE MÜZESİ
Burası: Flaman ve Belçikalı sanatçıların resimlerinin sergilendiği bir yer. Rönesans ve barok ustalarının resimleri, genellikle 18 ve 19’ncu yüzyıllardan kalmadır. Burada eserleri bulunan sanatçılar: Jan van Eyck, Gerard Davit, Hironymus Bosh.
DANTEL MÜZESİ
Müzenin bulunduğu bina: 15’nci yüzyılda, Kudüs şapeli olarak Adornes ailesi tarafından yaptırılmıştır.
Müzede: dantel gereçleri ve birçok dantel örneği sergilenmektedir. Ayrıca: bir de dantel satış mağazası bulunuyor.
Giriş ücretlidir, 2.5 euro.
CHOCO-STORY- ÇİKOLATA MÜZESİ
Şehir merkezindeki, tarihi Sint-Jansplein binasındadır. Geçmişte, bu binada bir şarap evi, pasta fırını ve mobilya üreticileri barınıyormuş.
Müzeyi ziyaret ederseniz: çikolatanın sağlık için yararları ve çeşitleri gibi, değişik etkinlikleri izleyebilirsiniz. Çikolatanın: Mayalar ve Aztekler tarafından, kakao çekirdeklerinin işlenerek günümüze kadar olan gelişimi izlenebiliyor. Giriş ücretlidir: 7 Euro.
PATATES-FRİES MÜZESİ
Müze binası, şehrin en eski ve en iyi korunmuş tarihi binalarındandır. Yapı: 1399 yılında yapılmıştır. Dünyada, benzeri bulunmamaktadır. Bu müzede: ilk patates kızartması ve patates kökenli birçok obje sergilenmektedir.
Bunlar arasında: patatesin ekimi sırasında kullanılan makinalar, hasat, soyulma, kızartma aşamalarında kullanılan objeler var.
Müzenin bodrum katında ise: muhteşem lezzetli soslar eşliğinde, Belçika patates kızartmalarından tadabiliyorsunuz. Giriş ücretlidir ve 6 Eurodur.
LUMİNA DOMESTİCA MÜZESİ
Burası, bir aydınlatma müzesidir. Müze içinde: aydınlatma araçlarının tüm geçmişi görülebilir. Bu uzun yolculukta: meşale ve kandilden başlanıyor ve elektrik, Led ampulleri ve günümüze kadar ulaşan aydınlatma teknolojisi ürünleri sergileniyor. Sergilenen toplam ürün sayısı: 6000 civarındadır. Giriş ücreti: 6 Euro’dur.
ELMAS MÜZESİ
Müze: Avrupa’nın eski elmas merkezlerinden biri olan şehrin, geçmişini sergilemektedir. Burayı ziyaret ederseniz: Belçika ülkesinin en önemli ihraç ürünlerinden olan elmas hakkında, ayrıntılı bilgi edinebilirsiniz.
Giriş ücretli olup, 7 Euro’dur.
DALİ GALERİSİ
Burası: ünlü sanatçı Salvador Dali’nin: grafik sanat, heykeller ve çizimlerinden oluşan; fantastik bir koleksiyonun bulunduğu galeridir. Yani, aslına bakarsanız, bu eserler ünlü sanatçının eserlerinin kopyalarıdır. Ama, gerçeğe çok yakın kopyalanmışlardır. Giriş ücreti: 10 Euro.
SEA PARK-DOLPHİNARİUM
Burada: bir akvaryum içinde, yunus gösterileri sergileniyor. Yunuslar: büyük bir havuz içinde tutuluyorlar. Burası: ilk olarak, 1938 yılında açılmıştır.