Bulgaristan Filibe Plovdin

Bulgaristan Filibe Plovdin

Bulgaristan ülkesinin, nüfus yoğunluğu olarak ikinci büyük şehridir. Şehir: 1999 yılında, “Avrupa Kültür Başkenti” olarak seçilmiştir.

Coğrafi olarak: Meriç nehrinin iki tarafında bulunmaktadır. Bu nehir, şehre ayrı bir güzellik vermektedir. Şehre girerken, Meriç nehrinin üzerinden geçeceğimiz köprünün bir yanında sere serpe uzanmış erkek ve diğer yanında bayan heykelleri göreceksiniz. Şehir: özellikle: “7 Tepeli şehir” olarak bilinir. Hatta: bu tepelere isim de verilmiştir ki “cehennem tepesi”, “saat tepe”, “taksim tepe”, “nöbet tepe”, “cambaz tepe”, “bunarcık tepe”, “makro tepe”.

Bunlar her ne kadar 7 tepe olarak bilinse de, şehri ziyaret ederseniz, yalnızca 5 tepe bulunduğunu göreceksiniz. Bu 5 tepeye çıkıp, her birinin size sunacağı değişiklikleri yaşayabilirsiniz, peki kalan 2 tepe nerde derseniz, göremedim, Filibelilerin söylediklerine göre, o diğer 2 tepeyi kesmişler, yok olmuş. İşin gerçeği: Roma döneminden bu yana, bu iki tepe taş ocağı olarak kullanılmış ve doğal olarak yok olmuş.

Şehir, deniz seviyesinden 160 metre yüksekliktedir. Nüfus ise, 338 bin civarındadır.

Bulgaristan Filibe Plovdin

ULAŞIM

Şehir: ülkenin başkenti Sofya’nın 120 km. güneydoğusundadır. Yani, 2 saatli bir karayolu ulaşımı ile buraya ulaşılır.
Şehrin diğer bazı yerlere uzaklığı ise şöyledir: Assenovgrad: 19 km, Smolyan: 102 km, Stara Zagora: 90 km. dir.

Bulgaristan Filibe Plovdin

TARİH

Şehir: tarih sahnesinde ilk olarak: “Traklar” tarafından: MÖ.1200 yıllarında kurulması ile biliniyor. Takip eden süreçte ise, Makedonya kralı Filip burayı ele geçirmiş ve şehrin ismi, bu kralın ismine atfen “Filipopolis” olarak bilinmeye başlamıştır. Peki: kimdir bu kral Filip. Evet, bu kral, Büyük İskender’in babası olarak bilinir.

Bulgaristan Filibe Plovdin

Flip’in heykeli, şehirdeki tepelerden birinin üstünde, uzaktan görülebiliyor. MS.46 yılında, şehir Romalılar tarafından işgal edilir ve bir Roma eyaleti olur.

1390 yılına gelindiğinde ise, yani İstanbul fethedilmeden 60 yıl kadar önce, burası Osmanlılar tarafından ele geçirilmiş ve şehrin ismi “Filibe” olarak anılmaya başlanmıştır. Lala Şahin Paşa: şehri ele geçirdikten sonra, 1364-1878 yılları arasında, burada Osmanlı egemenliği görülmüştür.

Hatta: 15’nci yüzyılın sonlarına doğru, Anadolu’nun çeşitli yerlerinden getirilen göçmenler, buraya yerleştirilmiş ve şehir Rumeli Beylerbeyi’nin merkezi olarak kalmıştır.
1885 yılında ise, şehir, Bulgarların egemenliğine geçmiştir.

Bulgaristan Filibe Plovdin

İKLİM

Şehirde: tipik kara iklimi görülmektedir ve buna bağlı olarak: yıllık sıcaklık ortalaması 12 derece ve Temmuz ayı sıcaklık ortalaması 30 derece civarındadır.

DİL

Bulgaristan ülkesinin diğer yerlerinde olduğu gibi, burada da “Kiril” alfabesi kullanılan “Bulgarca” konuşuluyor ve bu değişik alfabe nedeniyle, tabelalar incelenerek bir yere ulaşmak pek mümkün olmuyor. Bu yüzden, bu şehri ziyaret edecekler, konaklayacakları otel veya hostel isimlerinin yazılı olduğu kartvizitleri yanlarında bulundurmalıdırlar. Böylece, konaklama yerine ulaşmak için taksi kullandığınızda, şoföre konakladığınız yeri anlatmak derdinden kurtulursunuz.

PARA

Bulgaristan’ın resmi para birimi “BG Leva” dir. Euro kuru ile değerlendirildiğinde:
1 Euro = 1.95 leva’dır.
Döviz bozdurmak isterseniz: banka veya otel lobisini tercih etmelisiniz. Şehirde, birçok yerde ödemeler nakit yapılır ve kredi kartı kullanılmaz. Kredi kartları, yalnızca oteller, süpermarketler ve benzin istasyonlarında kabul edilir. Kesinlikle şunu söylemem gerek: Bulgaristan’ın diğer şehirlerinde olduğu gibi, burada da kredi kartı, dolar ve Euro kullanılmıyor, her yerde Leva istiyorlar.

TAKSİLER

Şehirde taksiler genellikle “sarı” boyanmıştır. Taksi durakları: otel, tren istasyonları, otobüs istasyonları önünde ve şehrin bazı noktalarında bulunur. Ama aynı zamanda, sokakta veya telefon ile de taksi bulabilirsiniz. Fiyatları kilometre başına 0.60 levadır ve başlangıç ücreti yoktur. Bir taksi kullanmadan önce, fiyatların doğru görüntülendiğinden emin olmalısınız. Yaklaşık 10 leva ödediğinizde, şehrin bir ucundan öbür ucuna taksi ile yolculuk yapabilirsiniz.

RESMİ TATİLLER

1 Ocak Yılbaşı
3 Mart Milli Bayram (Osmanlı İmparatorluğundan kurtuluş günü)
1 Mayıs Çalışma ve Uluslar arası İşçi Dayanışma Günü
6 Mayıs St George Günü ve Bulgar Ordusu günü
24 Mayıs Bulgaristan Eğitim ve Kültür Günü
6 Eylül Bulgaristan Birleşme Günü
22 Eylül Bağımsızlık Günü
1 Kasım Bulgar Aydınlanma Günü
24 Aralık Noel Arifesi
25-26 Aralık Noel Günü

NE YENİR-NE İÇİLİR

Şehri ziyaret ederseniz: “pasta garaj” yemenizi öneririm. Bunun dışında, Bulgaristan ülkesinin tüm süt ve süt ürünleri burada üretilmektedir. Özellikle: peynir denemelisiniz.

GECE HAYATI-EĞLENCE

Evet, şehir gündüzleri nispeten sakin olsa da, geceler için bu sakinlik geçerli değildir. Geceleri: şehirde çok sayıda bar, disko ve eğlence mekanı açılmaktadır. Mekanlar, asla salaş değil, yani burada yaşayan insanlar ne kadar fakir olsalar da, bu mekanlarda rüküşlüğü yaratmaya çalışmışlardır. Tüm bunların yanında: buraların çok ucuz olduğunu da söylemek gerekir.

Bulgaristan Filibe Plovdin Uluslararası Fuarı
Bulgaristan Filibe Plovdin Uluslararası Fuarı

PLOVDİN ULUSLARARASI FUARI

1892 yılında, modern Bulgar tarihinin en büyük fuar endüstrisi başlamış ve yine aynı yıl I.Bulgar Tarım ve Sanayi Fuarı düzenlenmiştir.
Fuar merkezi: şehrin kuzey kısmında, Tsar Boris III bölgesindedir. Fuar alanı: 352 bin metre karelik bir alanı kapsamaktadır ve bu alanda: her türlü sergi için gerekli her şey bulunmaktadır. Güneydoğu Avrupa’nın en büyük sergi mekanları arasında yer almaktadır.
17 tane çok fonksiyonlu sergi pavyonu vardır. Yıllık uluslar arası fuar zamanında, burada 40 sergi düzenlenir.
Fuarda, ayrıca 20-550 koltuklu 15 tane çok fonksiyonlu salon bulunan modern bir kongre merkezi de vardır. Her sergi pavyonu, 2000 kişilik bir konferans salonuna dönüştürülebilir. Burada, yılda 600 den fazla etkinlik (konser, seminer, spor etkinliği, iş konferansı gibi) düzenlenmektedir.
Günümüzde, burada yılda iki kez, Mayıs ve Eylül aylarında fuarlar düzenlenmektedir.

FESTİVALLER

Şehirde: sanatsal içerikli olarak düzenlenen festivaller şunlardır:
Mayıs ve Haziran aylarında: Amfi Tiyatro Opera günü.
Temmuz ayında: Uluslar arası Oda Müziği Festivali
Ağustos ayında: Uluslar arası Folklor Festivali
Eylül ayında: Uluslar arası Muppet-Show Festivali ve Ulusal Sonbahar Sanat Sergisi.

Bulgaristan Filibe Plovdin Evleri

FİLİBE EVLERİ

Şehirde, tepeler üzerinde bulunan evler: Türk ve Bulgar mimari özelliklerini yansıtması açısından önem kazanmaktadırlar. Bu stil, günümüzde “Filibe Barok Tarzı” olarak kabul edilmektedir.
Pişirilmemiş kerpiç tuğla veya ince düz pişmiş toprak, taş harç temeller üzerine, zemin ve iki katlı olarak yapılan, ahşap çerçeveli bu evler, her odaya güneş girebilecek şekilde dizayn edilmiş: ahşap tavanlarda, oymacılık sanatı üst düzeye çıkmaktadır.
160 civarında ve restore edilerek günümüze ulaştırılan bu evler: şehre tam bir Açıkhava müzesi görünümünü kazandırmaktadır. Günümüzde, bu evlerin bir kısmı müze, bir kısmı atölye ve bir kısmı lokanta gibi kullanılmaktadır.

Bulgaristan Filibe Plovdin

GEZİLECEK YERLER

Bulgaristan Filibe Plovdin
Bulgaristan Filibe Plovdin
Bulgaristan Filibe Plovdin

 

Evet, eğer buraya tur ile geldiyseniz, aşağıda gezilecek yerler olarak belirttiğim yerlerin sadece çok küçük bir kısmını göreceksiniz. Çünkü, Balkan turunda, program genellikle  dönüş yolunda, bu şehirde sabah saatlerinde Sofya’dan hareket, 2 saatlik bir yolculuk ve burada yaklaşık 30-40 dakika bir yürüyüş molası, çünkü buranın devamında Bulgar sınırından çıkış ve Kapıkule sınırından giriş yapılacak.

Özellikle, yurt dışındaki vatandaşlarımızın yurda dönüş zamanı ise, büyük bir kalabalık, sınır kapılarında uzun sıralarla karşılaşmamak için, tur görevlileri, Filibe şehrinde, sadece 30-40 dakika bir zaman ayırıyorlar. Özellikle, bir de bu zamanlama Pazar gününe geldiyse, boş sokaklar, boş caddeler ve kapalı dükkanların bulunduğu bir mekanda yapacağımız bir yürüyüş, başka bir özellik yok. Ama: tur programı dışında, bu şehre yolunuz düşerse, aşağıda yazdıklarımı değerlendirerek bu güzel şehri gezebilirsiniz. Zaten, şehir 2019 yılında “AVRUPA KÜLTÜR BAŞKENTİ” seçilmiş.

ESKİ ŞEHİR

Buradaki ilk yerleşimin, günümüzden 8000 yıl öncesine kadar gittiği düşünülmektedir. Burada: Ortaçağ dönemlerinden kalma ve Bulgar Revival mimarisinin çok iyi korunmuş eserleri bulunmaktadır. Öte yandan: bu şehir, Bulgaristan ülkesinden daha eskidir. Çünkü: 342 yılında, Makedonyalı Philip: bu şehri fethetmiş ve şehre kendi ismini vermiştir. (Philippopolis)
19’ncu yüzyıla gelindiğinde ise: Bulgar mimarlar: dik Arnavut kaldırımlı yolları, büyük ve cumbalı ve ince sütunlu, kafes saçaklı ve ağır meşe kapılı evleri inşa ettiler. Bunların arasında ise: mermer çeşmeler dikildi. Her evin: kendine göre bir atmosferi vardı.

Bulgaristan Filibe Plovdin

Roma döneminden kalma Philippopolis merkezinde ise: Amfitiyatro ve restore edilerek günümüze ulaştırılan, 2’nci yüzyıldan kalma Antigue tiyatrosu ilgi çekmektedir. Bu tiyatronun bir kısmı görülebiliyor, kalan kısmı ise, günümüzde mevcut binaların altında kalmıştır. Burayı mutlaka görmenizi öneririm, gayet düzgün bir şekilde restore edilmiş. Zaten şehirdeki kısa gezi yolunuz üzerinde bulunuyor.

Trimontzium tepesinde bulunan eski şehir bölümü: 18-19’ncu yüzyıllara tarihlenen ulusal mimarisiyle ünlüdür.
Bölgede bulunan evlerin bir çoğu günümüzde müze olarak ziyarete açıktır.

Bulgaristan Filibe Plovdin Etnografski Muzey

Bölgesel Etnoğrafya Müzesi-Etnografski Muzey

Dr Stoyan Chomakov caddesinde bulunan ve 1847 yılında inşa edilen: Argos Kuyumdjioğlu’na ait olan ev: günümüzde “National Monument” olarak belirlenmiştir. “Royal Hause” denilen bu ev: 12 büyük odalı ve yaklaşık 130 pencerelidir. 1917 yılında açılan müzenin en çarpıcı özelliği: her odada farklı motifler şeklinde görülen, ahşap tavan oymalarıdır. İkinci katta: bir odanın tüm genişliğini kapsayan, süslü bir rozet görülür. Yapının avlusunda ise: yaz aylarında, oda müziği konserleri düzenlenmektedir.

Müzenin daimi koleksiyonunda, yaklaşık 40 bin obje bulunduğu söyleniyor. Bunların çeşitleri ise: el sanatları, tarım, kumaş ve giyim, bakır tencere, süs eşyaları, kilise levhaları, tığ işi dantel kostümler, mobilyalar, müzik aletleridir. Bunlar: Rodop ve Srednogorie bölgelerinden gelmiştir ve Bulgaristan’ın manevi kültürünü sergilerler.

Milli Uyanış Müzesi ve Ulusal Kurtuluş Mücadeleleri-Revival Müzesi-Georgiadi evi

Bu ev: 19’ncu yüzyıldan k alma: tipik simetrik bir Plovdin evi örneğidir. Onun mimarisi: yüksek zemin kat ve cumbalı, ortada bulunan bir çıkıntının bir araya getirdiği iki kattan oluşmaktadır. Şu anda evde bulunan nesnelerin koleksiyonunda: eski silah ve fotoğraflar bulunmaktadır.

Bulgaristan Filibe Plovdin Balabanov Evi ve Müzesi

Balabanov Evi ve Müzesi

Bu yapı: 20’nci yüzyılın başlarında, onun son sahibinin yani tüccar Luka Balabanov’un ismiyle anılmaktadır. Günümüzde, burada: birinci kat: kalıcı bir sergiye ev sahipliği yapmaktadır. İkinci kat ise: hala tipik Revival dönemi özelliklerini taşımakta ve bunun yanında: şehrin en popüler oda müziği mekanlarından birisi olarak kullanılmaktadır. Zemin katta: mevcut iki oda, geçici sanat sergilerine ev sahipliği yapmaktadır. Yapının uzun antresi ve yüksek tavanı ilgi çekmektedir.
Evet, Dr.Konstantin Stoilov caddesindeki ev, ücretsiz olarak ziyaret edilmektedir.

Bulgaristan Filibe Plovdin Stepan Hindillian Evi ve Müzesi

Stepan Hindillian Evi ve Müzesi

Yapı: 1835-1840 yılları arasında, zengin tüccar ve çiftçi olan Stepan Hindlian tarafından yaptırılmıştır. Eski şehir bölümünün en iyi konunmuş ve en süslü yapılarının başında gelmektedir. Tüm odalar: içeriden ve dışarıdan boyalıdır.

Yapının iç bölümünde: İstanbul, İskenderiye, Venedik ve bölgenin diğer şehirlerinden güzel manzara resimleri görmek mümkündür. İyi korunarak günümüze ulaşmış, sıcak ve soğuk su tesisatı bulunan banyo bölümü de ilgi çekmektedir.

Avlunun kuzey kesiminde, iyi tahkim edilmiş “Maaza” yani “depo” kısmı görülmelidir. Tavan ise harika şekilde oryantal boyanmıştır. Yapının bodrum katında: Bulgaristan ülkesinin her bölgesinden getirilen şarapların tadım ve tanıtım merkezi bulunmaktadır.

Evet, bu yapı: 1974 yılında restore edilmiş ve Bulgar Revival dönemi mobilyaları ile döşenmiştir. Artin Gidikov caddesindeki ev ücretsiz gezilebilmektedir.

Sarı Okul

Bu okul: modern standartlara göre küçük, ama tarihsel olarak büyük öneme sahiptir. Çünkü: 1868 yılında kurulan bu okul: resmi olarak tanınan ilk Bulgar okulu olarak bilinmektedir. Çünkü: o yıllarda, ülkede yaşayan tüm etnik gurupların ve hatta Fransız ve Amerikalıların şehirde ayrı okulları bulunuyordu. Bu yüzden, Bulgarlar nezdinde: bu okulun tarihsel önemi büyüktür.

Bulgaristan Filibe Plovdin Lamartin Evi

Lamartin Evi

Knyaz Tseretelev caddesindeki bu ev: 1829 yılında inşa edilmiş ve Old Town bölgesinin en büyük ve en güzel simetrik evlerinden birisidir.
Büyük Fransız şair Alphonse de Lamantin: 1833 yılında Bulgaristan üzerinden geçmiştir ve bu evde 3 gün kalmıştır.
Ancak, bu kısa süreye rağmen, bu eve hayran olmuştur. Onun: güçlü siyasi bağımsızlığı ifade eden görüşleri dünya çapında popüler olmasına neden olmuştur. Plovdin şehrine gelişi, büyük olay oldu ve şehirde, birçok kişi toplandı.
Bugün, ev, Bulgar yazarlarının yaratıcı bir evi olarak kullanılmaktadır. Birinci kattaki odaların birinde, Lamartine adanmış küçük bir müze bulunur.

St.Konstantin ve Elena Kilisesi

Şehrin en önemli yerlerinden birisidir ve antik kalenin yıkıntıları üzerine, 4’ncü yüzyılda inşa edilmiştir.
Kutsal tapınağın inşaatı: Hıristiyanlık dininin bir dünya dini olarak tanınmasıyla yakından ilişkilidir. 313 yılında, Roma imparatoru Konstantin: resmi din olarak Hıristiyanlığı açıkladı.

Ardından: Philipopolisliler yani günümüzün Plovdinlileri: İmparator onuruna ve takdir işareti olarak bir tapınak dikmeye karar verdiler ve burayı yaptılar.

Ancak, kilise birçok kez yıkıldıktan sonra: 1830 yılında geriye kalan duvarlarının kalıntıları üzerine, yeniden inşa edilmiştir. Yani: günümüzdeki kilise, eski erken Hıristiyanlık kilisesinin temelleri üzerine, 1830-1832 yılları arasında yeniden inşa edilmiştir.

Yeni inşa edilen kilise: 26 metre uzunluğunda, 18 metre genişliğinde ve 8 metre yüksekliğindedir ve bu ölçüleriyle, dönemin en etkileyici yapılarından birisidir. Tapınağın avlusunda, 8 metre yüksekliğe ulaşan ve ağır bir tuğla korniş ile biten, güçlendirici taş bir duvar bulunmaktadır.

Bulgaristan Filibe Plovdin Hisar Kapısı

Hisar Kapısı

5-6’ncı yüzyıllarda inşa edilen iç kalenin doğu kapısı: Hisar kapısı/Sert kapı olarak bilinir. Hisar kapısı: şehrin sembolü olarak günümüze kadar korunarak gelmiştir.
Aslında: caddenin kaldırım seviyesinin altında, muhtemelen 2’nci yüzyılda inşa edilen bir kapının temelleri bulunmaktadır. Ancak: yukarıda sözünü ettiğim gibi, önce Roma döneminde ve sonra Rönesans ve 20’nci yüzyıl boyunca kapı yeniden inşa edilmiştir.

Kutsal Anne Katedral Kilisesi

Günümüzde görülen kilise yapısı: 1844 yılında, gönüllü vatandaşların bağışları ile, Bratsigovolu usta inşaatçılar tarafından yapılmıştır. 1859 yılında ise, ilk Bulgarca ilahi, burada okunmuştur. Ayrıca: 19’ncu yüzyılı simgeleyen, yaldızlı ağaç oymaları bulunan ikonlar ilgi çekmektedir. Bulgar yazar Hristo G. Danov: bu kilisede gömülüdür.

Bulgaristan Filibe Plovdin
Bulgaristan Filibe Plovdin

ROMA DÖNEMİ KALINTILARI

Şehrin, eski şehir bölümünde: burada uzun yıllar egemenlik kuran Romalılardan kalma bir kısım yapı bulunmaktadır.

Bulgaristan Filibe Plovdin
Bulgaristan Filibe Plovdin
Bulgaristan Filibe Plovdin

Antik Anfitiyatro

Şehir merkezinde bulunan tiyatro: Dzhambaz Tepe ve eski şehir içindeki Taxim tepe arasında, şehir ziyaretçileri için önemli bir çekim merkezi olarak ziyarete açıktır. 1970’lerde, bir toprak kayması sonucu tesadüfen keşfedilmiştir.
Tiyatro: Roma imparatoru Trajan emriyle: MS.2’nci yüzyılda inşa edilmiş ve halen Bulgaristan ülkesinde, ayakta kalarak günümüze ulaşan en büyük Roma eseridir.
Yapı: 7 bin koltuk kapasitelidir.

Seyirci bölümü: yatay bir seyirle yerleştirilmiş, 14 satırlık iki safha ayrılmıştır. Bu bölümlerde, her vatandaşın nereye oturacağı belirlenmişti. Bu yüzden: oturma yerleri üzerinde, oyulmuş isimler bulunmaktadır.

Sahne bölümü: kornişler ve heykellerle süslenmiştir.
Günümüzde: burada, gösteriler düzenleniyor ve özellikle her yıl Ağustos ayında burada düzenlenen, geleneksel “Balkan Halk Dansları Festivali” muhteşem ilgi görüyor. Aslında, festival “Balkan” ismini taşısa da, birçok ülkenin geleneksel halk dansları toplulukları katılıyor.

Bulgaristan Filibe Plovdin Odeon

Odeon

Bölgedeki diğer antik yapı: “Roma Odeon” udur. Burası: 3500 seyirci kapasitelidir ve şehir toplantılarının yapılması ve kapalı tiyatro ihtiyacının karşılanması için inşa edilmiştir.

Roma Forumu

Odeon yakınlarındaki bu yapı: 2’nci yüzyıldan kalmadır. Yaklaşık 11 hektarlık alanı kaplamaktadır ve burada: dükkanlar ve kamu binaları bulunmaktadır. Yani: bir anlamda, antik şehrin, en önemli ana caddesidir. Antik şehrin: idari, ekonomik, dini ve kültürel hayatının odak noktası, burası olmuştur.

Bulgaristan Filibe Plovdin

Stadyum

Antik kent merkezinin en önemli anıtlarından birisidir. Sahat Tepe’nin doğu yamacındadır ve kare şeklindedir. Yapının: İmparator Hadrian II döneminde inşa edildiği düşünülmektedir. Yanının genişliği 240 metre ve uzunluğu 50 metredir. Buradaki yarışmaları: 30 bin civarında seyircinin izlediği tespit edilmiştir. Günümüzde ise, halen 14 oturma sırası bulunmaktadır.
Burada “Flashiest” yarışmaları düzenlenir ve sadece Yunan Olimpiyat oyunları gibi: İskenderiye oyunları varmış. Ana spor dallarında: disk atmak, mızrak atmak, koşmak bulunurmuş. Oyunlar, her 4 yılda bir düzenlenir ve birkaç gün devam edermiş.

Bulgaristan Filibe Plovdin Saat Kulesi
Bulgaristan Filibe Plovdin Saat Kulesi

SAAT KULESİ

Sahat adlı tepede bulunan bu kule: Doğu Avrupa’nın en eski saat kulelerinden birisi olarak kabul edilmektedir. Osmanlı döneminde yani 1812 yılında inşa edilmiştir. Yüksekliği 17.5 metredir. Kulede bulunan saat: Viyana’da üretilmiş ve 1883 yılında yerine takılmıştır.

GLAVNA CADDESİ

Bu cadde, İstanbul-İstiklal caddesine benzemektedir. Şehri ziyaret edenlerin başlıca uğrak ve gezi yeri olarak bilinir.
Cadde üzerinde bulunan “Çar Simeon Bahçesi Parkı”, 1863 yılında kurulmuştur. Yaz sıcaklarında, birçok Filibeli, bu parkta zaman geçirmektedirler. Yine bu cadde üzerinde, şehrin amblemi olan “Düğmeler havuzu” bulunmaktadır ki, özellikle gece aydınlatıldığında benzersiz bir atmosfer oluşturmaktadır. Caddenin her iki tarafında bulunan eski binalarda ise, birçok modern mağazalar görülür. Ancak, şehri Pazar günü ziyaret ederseniz, bu dükkan ve mağazaların hepsinin kapalı olduğunu göreceksiniz. Boş yollarda yürüyüş yapmak hiç de keyifli değil.

OSMANLI MAHALLESİ

Bir tepe üzerinde bulunan bu mahalle, gerçekten ziyaret edenlerin ve özellikle Türklerin gezmekten büyük keyif aldıkları bir yer olarak dikkat çekiyor. Çünkü: burada çok sayıda mağaza, restoran ve kafeterya bulunuyor.
Son olarak: bu mahalleyi ziyaret ettiğinizde, şehrin panoramik manzarasını izleyebilirsiniz.

Bulgaristan Filibe Plovdin Muradiye Camisi

MURADİYE CAMİSİ

Bir zamanlar, ünlü gezgin Evliya Çelebinin yazıtlarına göre: 54 cami bulunan şehirde, bunlardan günümüze yalnızca, iki cami gelebilmiştir.
Jelezarska caddesinde bulunan cami: 15’nci yüzyılda, II. Murat zamanında yapılmıştır. Zaten, ismi bu yüzden “Muradiye Camisi” olarak bilinmektedir. Ancak: 1425 yılında yapılan bu cami: depremde yıkılmış ve 1785 yılında, yerine yeni cami, I. Abdülhamit döneminde yaptırılmıştır.
Ama günümüzde, buraya genellikle “Ulu cami” ve “Hüdavendigar cami” olarak da biliniyor. Namaz saatleri dışında burayı ziyaret edebilirsiniz. Bu ziyaretinizde: güzel çeşme, çiçek motifleri ve Kur-an metinleri taşıyan madalyonları görebilirsiniz.

Bulgaristan Filibe Plovdin İmaret Camisi

İMARET CAMİSİ

Vistula sokakta bulunan bu cami: 1444-1445 yılları arasında, Meriç nehrinin güney kıyısında inşa edilmiştir. Caminin ismi: bahçesinde Müslüman yolculara ücretsiz yemek ve konaklama imkanları sağlanması ile belirlenmiştir. 19’ncu yüzyıla kadar da bu özellik devam etmiştir.

Bulgaristan Filibe Plovdin Bölgesel Arkeoloji Müzesi

BÖLGESEL ARKEOLOJİ MÜZESİ

Saedinenie meydanında bulunan müze, Bulgaristan’ın en eski kültür kurumlarından birisidir ve ilk olarak 1882 yılında kurulmuştur. 1928 yılında ise, günümüzdeki binasına taşınmış ve depolarda bekletilen objeler sergilenmeye başlamıştır. Müze, 3 bölüm halinde tanzim edilmiştir. Bunlar: Tarih Öncesi, Antik dönem ve Ortaçağ dönemidir. Özellikle: Filibe ve Filibe bölgesinin tarihi ile ilgili eserlerden oluşan zengin koleksiyon ilgi çekmektedir. 1500 parçalık sikke koleksiyonu önem taşımaktadır.

Bulgaristan Filibe Plovdin Bölgesel Tarih Müzesi

BÖLGESEL TARİH MÜZESİ

Tsanko Lavrenov bölgesindeki müze, 1951 yılında kurulmuştur. Bu müzede: Filibe şehrinin geçmişi hakkındaki tarihsel kanıtlar ve kültürel objeler sergilenmektedir. Müze, 3 ayrı binada kuruludur. Özellikle: Bulgarların ulusal kimliğini savunmaları sırasında yani özerk Bulgaristan döneminde: eğitim, kilise ve ulusal bağımsızlık mücadelesi objeleri burada sergilenmektedir.

DOĞA TARİHİ MÜZESİ

Hristo Danov bölgesinde bulunan müze, 1955 yılında açılmıştır. Müzenin zengin koleksiyonu, Fransız Kolejli tarafından oluşturulmuştur. Zemin katta bulunan, büyük tatlı su akvaryumunda: Bulgaristan’a özgü 40 süs balığı cinsi görülmektedir. Ayrıca: Rodop mineralleri de ilgi görmektedir.

ŞEHİR YAKINLARINDA GEZİLECEK  DİĞER YERLER

Bulgaristan Filibe Plovdin Baçkova
Bulgaristan Filibe Plovdin Baçkova

BAÇKOVA-BACHKOVSKİ-KİRAZLI MANASTIRI

Şehir merkezinin 20 km. güneyinde: Asenovgrad yolunun sağ tarafında, 2.5 km. yürüyüş mesafesinde “Assen kalesi” bulunmaktadır. Kale: Ege ve eski Roma yolu bağlantılıdır ve Trakya bölgesini korumak için: 6’ncı yüzyılda, Bizans imparatoru Jüstinyen (527-565) döneminde inşa edilmiştir. 4 teras üzerinde, 15 dönümlük bir alanı kapsar. Taş duvarlar, 10-15 metre yüksekliğe ulaşır ve yapılan kazılarda, kalenin bazı binalarının temelleri bulunmuştur. Ayrıca: kule, iki rezervuar, askeri tesisler ve askeri şapel bulunmuştur.

Kale: 1230 yılında Klokotnitsa savaşından sonra, Ivan Asen II tarafından restore edilmiş ve bu durum, bir taş yazıt ile kanıtlanmıştır.
Burası: en iyi korunmuş kale kilise olarak bilinir. 18 metre uzunluğunda, iki katlı bir binadır. Ortaçağ Bulgar mimarisinin tipik bir anıtıdır. 13-14’ncü yüzyıl Tırnovo Okulu ustaları tarafından yapılan ve kısmen korunarak günümüze ulaşan freskler: kilisenin kubbesinde görülebilmektedir.
Kale manastır: birkaç kez soyulmuş ve yıkılmıştır. 16’ncı yüzyılda, manastır restore edilir ve 1604 yılında yeniden yapılır.
Enteresan bir yer, tarih meraklılarının mutlaka ziyaret etmelerini öneririm.

HİSAR ILICALARI

Şehir merkezine 45 km. uzaklıkta, küçük bir vadide yer almaktadır. Burada, 22 termal kaplıca bulunmaktadır. Ayrıca: kültürel miras açısından görülmeye değerdir. Yani, tam bir tedavi ve turizm bölgesidir.

Buradaki “Hisar” kalıntısının: MÖ 4 ve 3’ncü yüzyıllara ait olduğu düşünülmektedir. Söylenenlere göre, Romalılar Gotlardan şehri ele geçirdiklerinde, değerli maden suları nedeniyle, buraya yerleşmişlerdir.
Evet: Hisar günümüzde: 8200 yataklı 20’den fazla otel ve spa merkezine sahiptir ve her yıl binlerce kişi: ülkenin en büyük şifalı spa merkezine gelirler.

Bulgaristan Filibe Plovdin Pamorovo
Bulgaristan Filibe Plovdin Pamporovo

PAMPOROVO

Şehir merkezine 91 km. uzaklıktadır. Burada: birçok hastalığın tedavisinde kullanılan ılıcalar bulunmaktadır. Burada çıkan ılıca sularında, yüksek radyoaktivite bulunur ve suyun sıcaklığı 21-32 derece arasındadır. Bölgede: birçok tatil köyü, spa merkezi, huzurevi, oteller, konuk evleri ve açık yüzme havuzu bulunmaktadır.
Bölgede bir de “kayak tesisleri” bulunmaktadır. Pamporovo Mount Snow olarak isimlendirilen bu tesisler: 1926 metre rakımlı Rodop dağlarının eteklerinde, 1650 metre rakımda bulunmaktadır.

Burada: yıllık ortalama sıcaklık 5.5 derece civarındadır. Ayrıca: açık havalarda Yunanistan sınırı bile görülebilen panoramik manzaraya sahip restoranı bulunan Televizyon kulesi bulunmaktadır. Kış aylarında buraya gelenlerin tercih nedeni “kayak” tır. Kayak tesisleri: Aralık ayında başlar ve Nisan ayı sonuna kadar, 1400-1926 metre arasındaki rakımda sürdürülür. Yaz aylarında da, bölge çok sayıda turist tarafından ziyaret edilmektedir. Çünkü: Rodop dağları bölgesinde: dağ yürüyüşü ve dağ bisikleti etkinlikleri düzenlenir.

HAVACILIK MÜZESİ

Şehir merkezine 12 km .uzaklıktaki “Krumovo hava üssü”nde bulunan bu müze, 1991 yılında açılmıştır. Bulgarlar, Plovdin şehri içinde, ilk olarak, 1892 yılında, “La France” balonunun uçuşlarını izlediklerinde, Teğmen Vasil Zlatarov: ilk Bulgar havacı olarak tarihe geçmiştir. Kendisi, Rusya’dan malzemeleri satın almış ve yeni kurulan Havacılık birliğinin komutanı olmuş, ilk Bulgar balonu yapılmıştır.
1910 yılına gelindiğinde ise, Boris Maslenikov isimli, Rus uçak üreticisi şehre çağırılır ve kendisi gelirken, Fransız Farman IV tipi bir uçakla gelir ve şehirde gösteriler yapar. Bulgar pilotlar: mekanik ve pilotajda yetiştirilmek üzere, bazı yabancı okullara gönderilirler.
Evet, Bulgar havacılığından kısaca söz ettikten sonra: tarihi bayağı eskilere giden, bu konuda, günümüzde kurulan müzede, yaklaşık 6800 objenin sergilendiği söyleniyor. Ayrıca: hangarlarda 59 uçak da ziyaretçilere sunuluyor.

Bulgaristan Razgard Sveshtari Thracian Tomb of

Bulgaristan Razgard Sveshtari Thracian Tomb of

Razgrad şehrinin 42 km. kuzeydoğusunda, Sveshtari köyü yakınlarındaki bu mezar alanı: 1982 yılında, yüksek Glinina höyüğü kazıları sırasında bulunmuştur. Mezar alanı: Sveshtari köyünün 2.5 km. güneybatısındadır.

Yapının Yapılış tarihi ve Kime ait olduğu

Yapının: MÖ.3’ncü yüzyılın ilk yarısında, bir Trakya kralının mezarı olarak yapıldığı düşünülmektedir. Çünkü: burası, Trakya kült binalarının temel yapısal ilkelerine sahiptir.
Hatta: burada büyük olasılıkla “Drumihed Getic” hanedanına ait, muhtemel bir kralın gömülü bulunduğu söylenmektedir. Ancak: burası tek bir mezardan ibaret değildir, bu alanda, çeşitli boyutlarda 26 mezar daha bulunmuş olup, bunlar yaklaşık 2 kilometrelik bir şerit boyunca yerleşmişlerdir.

Bulgaristan Razgard Sveshtari Thracian Tomb of

Yapının önemi

Yapının en büyük özelliği: eşsiz bir sanatsal başarı olarak görülen: yarı insan, yarı bitki figürlü duvar resimleri ve benzersiz bir mimari dekorasyona sahip olmasıdır.

Duvarlardaki dekorasyonda: yüksek kabartma ile oyulmuş 10 kadın figürü bulunmakta olup, bunlar Trakya topraklarında, günümüze kadar olan süreçte bulunmuş tek örnek olmaları ve günümüze kadar iyi korunarak gelmeleri nedeniyle önem kazanmaktadırlar.

Bu nedenle: bu mezar alanı, 1985 yılında, UNESCO tarafından “Dünya Kültür Mirası Listesi” ne dahil edilerek koruma altına alınmıştır. Ancak: soyguncuların daha önce burayı soymuş oldukları düşünülüyor, çünkü mezar bulunduğunda hiçbir değerli maden ve değerli madenden yapılan obje bulunmadığı söyleniyor.

Bulgaristan Razgard Sveshtari Thracian Tomb of

Yapının mimarisi ve özellikleri

Mezar: 11.5 metre çapında ve 70 metre yükseklikteki bir Tümülüs altında, bir eyvan ve iki dikdörtgen cenaze odası ve anıtsal bir girişten meydana gelmektedir.

Anıtsal girişin ardından: bir koridor ve 3 kare oda bulunur. Dekorasyon: çağdaş Helenistik özellikler gösterir.

Anıtsal giriş

İon başlıklı, 2 dikdörtgen sütun ile süslüdür. Muhtemelen: hediyeler ve kurban sunuları, yani adaklar, bu girişin yanında yapılıyordu. Sütunların üstünde: stilize sığır başları, rozet ve çelenklerde oluşan kabartma firizler görülür. Buradaki “kadın figürleri” ise eşsizdir.

Bulgaristan Razgard Sveshtari Thracian Tomb of
Bulgaristan Razgard Sveshtari Thracian Tomb of

Caryadids heykelleri

Tonoz altında bulunan bu kadın figürleri: 1.20 metre boyunda, meme altında ince bir kemer bulunan, kolsuz elbiseler giyen figürlerdir ve cepheden görünürler. Giysilerin kenarları: çiçek gibi betimlenmiştir. Saçları ise: kıvırcık buklelidir. Başlarının üzerinde: kahverengi, kendilerine özgü bir sepet görülüyor.

Saç, yüz ve kıyafette: koyu kahverengi boya izleri bulunduğuna bakılırsa, yapıldıklarında renkli oldukları düşünülüyor. Ancak, yine de bazılarının acele yapıldığı, kollarının kabaca oyulmasına bakılarak yorumlanmaktadır. Bu durum: resimlerde de görülmekte olup, büyük ihtimalle, mezar sahibinin ani ölümüne bağlanmaktadır.

Mezar Odası

Mezar odasının, ilk yapıldığında gayet zengin objelerle donatıldığı düşünülüyor. Ancak, yukarıda da söz ettiğim gibi, mezar daha önce mezar soyguncuları tarafından soyulmuştur.
Çünkü: Trakya inanışına göre: ölen kişinin, kendisine ahrette eşlik etmesi için kendisiyle birlikte bazı şeylerin gömüldüğü bilinmektedir. Burada da: 5 ata ait kemikler bulunmuştur. Ayrıca: yine mezar odasında, iki taş yatak üzerinde, iki insana ait kemikler ve bir kısım mezar hediyeleri bulunmuştur.

Buranın tonoz altında kalan yarı silindirik duvarında ise: ölen kişinin kutsallaştırılması resmedilmiştir. Bu resimde: onun arkasında, 2 zırh taşıyıcı, ona hediyeler sunan 4 kadın ve altın bir çelenk resmi görülmektedir.
Evet: Trakyalılar kültürünün, en güzel örneklerinden olan “Caryadids heykelleri” gerçekten görülmeye değer birer sanat eseri olarak, burada ziyaretçilerini bekliyorlar, yolunuz buraların yakınlarına düşerse, bence, mutlaka burayı ziyaret edin.

Bulgaristan Kazanlak Trakya Mezarı

Bulgaristan Kazanlak Trakya Mezarı

Stara Kagora Kazanlak bölgesindeki bu mezar: 1979 yılında UNESCO tarafından “Dünya Kültür Mirası Listesi” ne dahil edilerek koruma altına alınmıştır.

Mezarın Yeri

Buraya nasıl ulaşılır? Kazanlak Bulgaristan ülkesinin tam merkezinde kalmaktadır. Başkent Sofya ile, Kazanlak arasında, günde 3 kez tren hareket etmekte olup, yolculuk yaklaşık 3.5 saat sürmektedir. Tren değil otobüs isterseniz, bu kez 2.5 saatlik bir otobüs yolculuğu yapmanız gerekir.

Ancak: buraya gittiğinizde, mezarın orijinalini göremiyorsunuz. Çünkü: orijinali kapalı, yalnızca kopyasını gezmenize izin veriyorlar, bunu da bilmeniz gerek. Aslında, orijinal mezarı da ziyarete izin verdiklerini duydum, ama giriş ücreti çok yüksekmiş ve kısıtlı sayıda kişiyi içeriye sokuyorlarmış.

Bulgaristan Kazanlak Trakya Mezarı

Mezarın Bulunması

19 Nisan 1944 tarihinde, burada hava savunması için bir uçaksavar silahı mevzii kazılırken, tesadüfen bu mezar yeri bulunmuştur. Mezarın bulunduğu höyüğün çapı 40 metre ve yüksekliği 7 metredir. Höyüğün üzerinde: kurban izleri ve iki kurban sunağı bulunmuştur ki, bunlar pagan dönemi kurban ve ölü kültü ile yakından ilişkilidir ve Trakyalıları dini inançlarına bağlanmaktadır.

Bulgaristan Kazanlak Trakya Mezarı

Mezarın Dönemi ve Kime Ait Olduğu

Bir rastlantı sonucu bulunan mezarın: MÖ.4’ncü yüzyıl sonlarında, Helenistik dönemde yapıldığı düşünülmektedir. Çünkü: bu bölge, aynı zamanda: büyük bir Trakya Nekropol yani mezarlık alanının parçasıdır. Trakya kralı Seutes III: başkenti olarak “Seutopolis” şehrini seçmiş ve şehrin Nekropol alanı, bu bölgedir. Yani, bu mezarlık alanda, çok sayıda mezar höyük (500 civarında) bulunmuştur. Zaten biraz önce de söylediğim gibi, Seutopolis şehri nedeniyle, burada yoğun bir Trakyalı nüfus barındığı bilinmektedir.

Bu insanlar: özellikle 3 ile 5’nci yüzyıllar arasındaki dönemde, büyük bir kültürel kalkınma ve refah seviyesi yakaladılar.

Mezar Bloku ve mezar odaları

Burada bulunan mezar anıtı: kayalık bir tepe üzerindedir ve derin temelleri bulunmaktadır.

Bunların yaşam tarzları dışında, bölgede bulunan diğer mezarlardan yola çıkarak hazırlanan “mezar kültü” gereği: mezarları 3 odadan oluşmaktadır.

Bu odalar: bir ön oda, bir küçük oda, dar bir koridor ve yuvarlak mezar odasıdır. Bu üç ve birbirine bağlı oda: farklı şekiller ve boyutlarda yapılırdı. Koridor: 1.95 metre uzunluğunda, 1.12 metre genişliğinde ve 2.24 metre yüksekliğindedir. Tüm bu mimari stil: “arı kovanı” mezar odası olarak isimlendirilir.

Ölüm sonrasındaki hayatı için: ölü adamın atı, arabası ve hatta kölesi: ön odaya konulurdu. Gerekli diğer şeyler ise, küçük odaya yerleştirilir ve koridoru takiben gelen odada ise: ölü kişinin vücudu bulunurdu, yani mezar odası burasıydı. Kazılar sırasında: mezar odasında kemikleri bulunan iki kişinin: büyük olasılıkla, Trakya soylusu bir ailenin fertleri veya bir Trakya kralı olduğu düşünülmektedir.

Burada, yani mezar alanında bulunan birçok “altın nesne, şarap, amfora ve kralın savaş zırhlı” müzede sergilenmektedir. “Iskra Müzesi” tarihsel ve sanat bölümü olarak iki kısma ayrılmıştır. Tarihi bölümünde: özellikle kral Seuthes III’e ait olduğu tahmin edilen altın maske ilgi çekmektedir. (Çok komik, bu maske de orijinal değil, kopya, maskenin orijinalinin Sofya Müzesinde bulunduğu söyleniyor.)

Ayrıca: yine 2004 yılındaki arkeolojik kazılarda bulunan “bronz kafa kopyaları” da görülmesi gereken objelerdir. Diğer ilginç bir parça ise, 3’ncü yüzyıldan kaldığı ve Roma imparatorluğundan geldiği düşünülen “altın çelenk” dir. Sikke koleksiyonunda ise: sayısız sikke görülür. Müze giriş ücretli olup, yetişkinler için 3 leva (sanat bölümü için ilave 5 leva), öğrenciler için 1 leva istenilmektedir.

Mezar odalarının mimarisi

Yapıda “tuğla” kullanıldığı görülür. Ancak, tuğla yanında, kireç ve kumdan oluşan harç izleri de görülmektedir ki, Romalılar, tuğlayı, buradan 200 yıl sonra ilk olarak kullanmışlardır. Yani, buradaki uygarlık gerçekten üst düzeydir.

Bulgaristan Kazanlak Trakya Mezarı
Bulgaristan Kazanlak Trakya Mezarı
Bulgaristan Kazanlak Trakya Mezarı
Bulgaristan Kazanlak Trakya Mezarı

Mezar Odaları Duvar Boyamaları

Mezar odalarının en büyük özelliği: duvar boyamalarıdır. Bu resimler: Trakya mezar kültürünü yansıtmaktadır. Traklar’ın: günlük yaşam tarzı, silahları, dış görünümleri betimlenmektedir. Aynı zamanda: Helenistik dönemden kalan, Bulgaristan’ın en iyi korunmuş sanat eserleri olarak bilinirler ve dünya üzerinde, türünün tek örneğidirler.

Resimler, mezar odasında, toplam olarak 40 metre karelik bir alanı kapsamaktadır ve uzak ve gizemli bir dünyayı tanıtmaları açısından önem kazanırlar.
Resimlerin genelinde: beyaz, siyah, kırmızı ve sarı renkler kullanılmıştır. Lobinin duvarı ise, kil ile sıvanmıştır. Tüm resimlere bakıldığında, bu duvar resimlerini yapan sanatçının tam bir usta olduğunu söylemek mümkündür. Hacim, mekan ve ölçülülük: mükemmel kullanılmıştır ve son derece iyi korunarak günümüze ulaşmışlardır.

Koridordaki resimler

Günümüzde: bu dekorasyonun yalnızca küçük bir bölümü, antre ve doğu duvarının yüksek bölümlerinde korunabilmiştir.
Burada, birçok figürlü savaş sahneleri tasvir edilmektedir. Hemen girişte: koyu hardal sarısı çerçeve görülür.
Gerçekten: mezar odasına girmeden hemen önce, duvarlarda bulunan bu r esimler, ciddi bir atmosfer yaratmaktadırlar. Bu resimlerde: koyu mavi çizgiler ve hafif hardal sarısı renk hakimdir.

Doğu duvarlarındaki firizde

İki ordu arasındaki toplantı gösterilmektedir. İki savaşçı: merkezi konumda, karşı karşıya görülür. Biri: kısa ve kırmızı ceket giymektedir ve başını sarı renkli bir kask ile örtmektedir. Kırmızı ayakkabılarının ucu ise sivridir. Diğer asker ise, ayağa kalkmıştır. Onda da, mavi kısa bir ceket, açık mavi pelerin görülür. Başında toprak rengi bir kask bulunur. Ellerinde, her ikisi de kavisli bir bıçak ve iki uzun mızrak taşıyorlar.

Batı duvarındaki firizde

doğu duvarının firizi içindekine benzer bir resim bulunmaktadır. Ancak, burada, bir asker, sol ayağı ile diz çökmüş olarak betimlenmiştir.

Bulgaristan Kazanlak Trakya Mezarı

Mezar Odasındaki resimler

Tonozlu mezar odasına girildiğinde ise, sanat doruklara çıkar. Buranın yüksekliği 3.25 metre ve taban çapı 2.65 metredir. Girişi güneydoğu tarafındadır. Ana firiz duvar resimleri: iki süslü kemerde toplanmıştır. Bunlarda “cenaze töreni” betimlenmektedir ki: benzersiz güzellikteki resimlerde: oyuncular, müzisyenler, korumalar, görevliler ve ölenin eşi görülür.

Zemin kırmızı renklidir. Mimari motifler, renkli bir çerçeve içinde, tüm kompozisyonları içine alarak, olağanüstü bir güzellik ortaya koyar. Bu kompozisyon merkezinde: Trakyalı asil ve evli bir çift görülür. Adam: renkli bir yastık üzerinde oturmaktadır ve ciddi ve huzurlu bir duruş sergilemektedir. Saçları, uzun buklelidir. Kadın, onun yanında sandalyede oturmaktadır.

Saçları, hafif dalgalı ve iyi istiflenmiştir. Kocasının karşısında olarak: yüzünde kederli bir ifade tasarlanmıştır. Kompozisyonun önemli yönü: Trakyalı asilin, kahraman olduğunu işaret eden bir defne çelenginin varlığıdır. Kompozisyonun çevresindeki iki ana bölümde: pek çok kadın ve erkek tasvir edilmiştir. Bazıları: hizmetçi, müzisyen, seyis olarak görülüyorlar. Dört güçlü ve güzel görünümlü at: muhtemelen ölen kişiye aittir. Kubbenin üst kısmında ise, üç ana bölüm bulunur. Her bölümde: bir kasırga gibi dörtnala ilerleyen süvariler görülür. Ayrıca: pelerinlerinin arkasında çırpınan, genç arabacı figürleri de vardır.

Gül Festivali ve Gül Müzesi

Burayı ziyaret ederseniz: Kazanlak bölgesinin bir diğer özelliğinden daha söz etmek istiyorum ki, burası tam bir “gül” diyarıdır. Bulgaristan’da: gül yağı, parfüm, çikolata ve diğer nesnelerin üretiminde yoğun olarak kullanılır. Kazanlık bölgesinde ise, her yıl Haziran ayında, geleneksel kıyafetler giyilerek danslar yapılır ve geçit töreni ile “Gül Festivali” etkinlikleri düzenlenir.

Burada, 330 yıldır gül yağı işlendiği söyleniyor. Özellikle: 1984 yılında açılan “Gül Müzesi” ni ziyaret etmenizi ve buradaki satış mağazasından: gül yağı ağırlıklı kozmetik, çay ve reçelleri denemenizi öneririm. Bu arada, Gül Müzesi: şehrin 3 km. kuzeyindedir. Oraya ulaşmak için otobüs kullanmanız gerekir.

(Isparta bölgemizin de elbette gül konusunda yoğun ve çeşitli bir üretim potansiyeli var, ancak, tarihi bir anekdot olması açısından: ülkemize gül: gerek Isparta ve gerekse diğer yörelere, Bulgaristan’dan, göçmen soydaşlarımız tarafından getirildiğini söylemem gerek)