Denizli Buldan, küçük bir yerleşim yeri. Merkez, zaten tamamen tekstil ürünlerinin satıldığı alışveriş dükkanlarıyla dolu. Sokaklarda: dükkanlar tarafından gerek kapı önüne ve gerekse dükkanın her tarafına yerleştirilmiş tekstil ürünleriyle, kendinizi tam bir kıyafet panayırında buluyorsunuz. Ancak, Buldan denildiğinde, elbette ilk akla gelen “Buldan Bezi” ve bu kumaştan üretilen kıyafetler. Bunun dışında, Buldan bölgesine gittiğimde: buradaki tekstil tezgahlarının bulunduğu yerleri de gezme şansım oldu.
Ayrıca: Buldan ilçesinin en yüksek bölümünde bulunan, yolu her ne kadar biraz zahmetli de olsa ( kısa yazdığıma bakmayın, buraya ulaşmak için uzun bir zaman harcamanız gerekiyor) güzel bir yer, sıcak bir yaz günü, bu yaylada, yani Süleymanlı Yaylasında, güzel bir piknik yapabilir veya şartlarınız müsait ise, restoranda, güzel bir balık yiyebilirsiniz. Ama, biraz önce söylediğim gibi, Buldan=giysi. Buyurun, yüzlerce giysi dükkanı arasında dolaşmaya.
ULAŞIM
Buldan ilçesi, biraz içeride kalıyor. Yani: Denizli-Aydın-İzmir kara yolunda ilerlerken, hemen yol kıyısında değil. Sarayköy ilçesinde, ana kara yolundan ayrılarak 17 km. kadar gitmeniz gerekiyor. Sanırım, Buldan ilçesinin en büyük sıkıntısı bu.
Yani, ana kara yolu üzerinde bulunsa idi, sanırım mevcut potansiyel, çok daha büyük olurdu. Denizli-Manisa kara yolu ise, buradan geçiyor.
Ama, yine de Buldan bezinin özelliğini ve güzelliğini bilenler, özellikle bayanlar, buraya mutlaka gidiyorlar. Bence de, 17 km. pek fazla bir uzun yol değil, buralardan geçerseniz, mutlaka zaman ayırın ve buraya uğrayın. Gerek bayanlar ve gerekse erkekler ve hatta çocuklar için, mutlaka hoşunuza gidecek giysi türleri bulacağınıza inanıyorum.
Buldan ilçesinin, Denizli il merkezine uzaklığı: 42 km.
TARİH
Buldan yöresinin tarihi geçmişi incelendiğinde: Göçebe Türk aşiretlerinin, Menderes nehrini geçerek, günümüzdeki Buldan yöresine gelip yerleştikleri ve hayvancılıkla uğraşmaya başladıkları görülür. Bunlar: Bizans hakimiyeti altında, Çağış mevkiine yerleşirler. 1215 yılında yapılan bu yerleşmeler, Buldan bölgesindeki yerleşimin çekirdeğini teşkil etmektedir.
Gelen bu göçebe boyları: hayvancılık ve ziraatla uğraşırlar. Pamuk ve yünden, kirman ile eğittikleri ipliklerle kaba-saba, fakat sağlam giyim eşyaları dokumaya başlarlar. Bu dokumalar, kısa zamanda, tüm çevrede büyük ün kazanır. Osmanlı Padişahı Osman Gazi: burada dokunan kırmızı şallardan elbise yaptırıp giymiştir.
1340 yılında, Buldan ve çevresinde, Germiyanoğulları egemenliği görülür. 1428 yılında ise, Osmanlı devleti, bölgede egemenliği ele alır.
1354 yılında, büyük bir deprem meydana gelir. Şehir, bu depremde, fazlasıyla zarar görür. Türkler ve Hıristiyanlar, o ana kadar birlikte yaşarken, depremden sonra, bir kısım Hıristiyan halk, başka yerlere göç ederler, daha sonra zaten bugünkü Yenice kasabası kurulur.
Çam ağaçlarıyla bezeli bir dağın eteklerinde kurulan Buldan, 1847 yılında, Aydın iline bağlı bir ilçe olarak görülür. 1883 yılında ise, Denizli’ye bağlanır.
Buldan isminin ortaya çıkışı: Buldan isminin kökeni Türkçe “Buladan” sözcüğünden gelmedir. Anlamı ise: çınar ağacıdır. Buldan ilçesindeki, çınar-kestane ağaçlarının bolluğu ve tarihi belgelerde ve yazışmalarda “boladan, buladan” şeklinde bir ismin yer alması ve bu ismin, değişerek günümüze “Buldan” olarak geldiği düşünülmektedir.
GENEL
İlçe, dağ yamacında kurulmuştur. En yüksek noktası: 1151 metre yükseklikteki, Geleyli Tepesidir. İlçedeki ormanlar, iki büyük yangınla yok olmuştur.
Denizli ilinin, en gelişmiş ilçelerindendir. İklim bakımından değerlendirildiğinde: yazları sıcak ve kurak, kışların ılık ve yağmurlu geçtiği görülür. Hiç kar yağmaz, don olaylarına rastlanmaz. İlçenin üç tarafı dağlarla kaplı olduğundan, sert rüzgarlara rastlanmıyor.
İlçe halkının ana geçim kaynağı: dokumacılıktır. Yörede ağırlıklı olarak: Buldan bezi, havlu, bornoz, ham bez (Amerikan), Halep işi masa örtüsü, yatak örtüsü, perdeye dönüştürülebilen bezler ve ipek işlemeler üretilmektedir.
Her yıl, Haziran ayının ilk haftasında, 3 gün süreli “Dokuma Kültür ve El Sanatları Festivali” düzenleniyor. Zamanınız uygunsa, mutlaka buna katılmalısınız.
BULDAN MADEN SUYU
İlçe merkezine 2 km. uzaklıkta, 2 ayrı çeşmeden akmaktadır. Soğuk ve sıcak olarak ,dakikada 25 litre su çıkıyor. Suyun sıcaklık derecesi: 19 derecedir. Deniz seviyesinden 600 metre yükseklikteki bir rakımdan çıkan su: sindirim sistemi ve karaciğer işlevleri üzerinde, olumlu etkileriyle gündeme geliyor.
DOKUMACILIK-TEKSTİL
Buldan ve yöresinde: dokumacılık özellikle bugünkü Buldan’a çok yakın uzaklıkta bulunan “Tripolis” kentinde yaşayan halkın başlıca geçim kaynağıydı. Bu nedenle, Türklerin, dokumacılığı, Bizanslılardan öğrendiği rivayet edilmektedir. Ben buna pek inanmıyorum, çünkü göçmen olarak gelen kültür, geldikleri yerde yoğunlukla kullandıkları dokumacılığı birlikte getirmiş olsalar gerek, belki kullandıkları yöntemlerde bir kısım değişikliklere gitmiş olabilirler.
Her şey bir yana: Osmanlı devletinin kuruluşundan sonra, sarayın dokuma ihtiyacının bir kısmı, Buldan’dan sağlanmıştır. Bugün Topkapı Sarayı/Müzesinde görüldüğü üzere: Ertuğrul Gazi’nin içliği, Barbaros Hayrettin’in şalı, Genç Osman’ın gömleği: Buldan bezinden dokunmuştur.
1779 yılına kadar, Buldan’da, dokumacılık: ilkel tezgahlarda yapılıyordu. Bu tarihten sonra: Buldan bezi gibi dokumalar yapılmaya başlanır. 1900’lü yılların başlarından itibaren, yeni dokuma tezgahları yöreye getirilerek, bu tezgahlarda: pamuklu, ipekli kumaşlar dokunmuştur. 1951 yılından sonra ise, motorlu tezgahlar kullanılmaya başlanmıştır. Günümüzde: ipekli türdeki ince kumaşlar, peştamal, üstlük örtü türü dokumalar; halen el tezgahlarında, diğer türler ise, motorlu tezgahlarda dokunmaktadır.
Dokuma boyacılığında ham madde olarak: ayva çekirdeği, nar kabuğu, ceviz yaprağı ve meşe palamudu kullanılıyor. Peştemaller: ipekli ve pamuklu olarak dokunuyorlar. Bu peştemaller: önceleri, kadınlar tarafından, sokağa çıkarken, elbiselerinin üzerine, bele bağlanarak kullanılırmış. Günümüzde ise, sehpa ve masa örtüsü olarak kullanılıyor. Çarşaflar: tek ve çift kişilik olarak, yatak ve yorgan için ayrı ebatlarda, ipekli ve pamuklu olarak dokunuyor. Daha önceleri, çarşaf olarak kullanılan, ipekten dokunan “Hoşgör”, günümüzde, bez türü olarak kullanılıyor.
1893 yılında: eni 30-60 cm. arasında değişen Buldan Bükülü bezi, özellikle iç çamaşırı üretiminde kullanılırmış. 1930 yıllarında, Gramofon adını alan bu bez, düz renkli ve çizgili-kareli olarak dokunmaya başlamış. Hatta, dönemin İzmir Valisi tarafından, bütün okullarda, bu tür bezden yapılan formalar, okul forması olarak kullanılmış. 1970’li yıllarda ise, bu bezler, özellikle: Almanya, Fransa ve Belçika gibi Avrupa ülkelerine ihraç edilmiş.
Günümüzde, Buldan Bezleri: evlerimizin her köşesinde olduğu üzere, gömlek, bluz, etek, pantolon, şort gibi kıyafetlerin yapımında da kullanılıyor. Buldan bezinde: geometrik bitkisel desenler kullanılır. Lale, karanfil gibi çiçek dalları, özellikle 16.yüzyılda yoğun olarak kullanılmıştır. Renklerde ise: kırmızı, sarı ve beyaz hakimdir. Kırmızı renkli bezler, bayrak yapımında, diğer renkler ise sarık ve iç çamaşırı yapımında kullanılırlar.
BULDAN BEZİNİN DOKUNMASI-ÖZELLİKLERİ
Pamuk ipliğinin dokunması için, öncelikle “hamının alınması” denilen bir işlemden geçirilmesi gerekir. Daha sonra, sıra boyama işlemi var. Buldan bezinin sırrı da aslında, bu boyama işlemindedir. Yukarıda sözünü ettiğim gibi: ceviz yaprağı, meyan kökü, mazı, defne, palamut, soğan kabuğu, kestane ve çehriden yapılan doğal boyalar: “yeminli boya” olarak adlandırılır. Çünkü: yörede, her ustanın boya yapma tekniği kendine özgüdür ve sır gibi saklanır. Buldan Bezinin başlıca özelliği: yani tek olmasının nedeni: biraz da bundandır. Yani: boyama işi, her usta tarafından ayrı teknikle yapılır ve bu tekniği asla başkasına söylemezler, yeminlidirler.
Boyandıktan sonra kurutulan iplikler: yine geleneksel yöntemlerle, el çıkrıklarında bobinlere sarılırlar. Son aşamada, el tezgahlarında, hünerli ellerde: peştamal, çarşaf, havlu, Buldan bükülüsü, el bezi ve mendile dönüştürülüyor. Neden hala el tezgahlarında üretiliyor? Çünkü: ilmek ilmek dokunan Buldan bezleri, fabrikalarda üretilenlerden daha sağlam ve uzun ömürlü oluyor.
NE YENİR.NE İÇİLİR
Buldan ilçesinin en meşhur lezzeti: Balcan-Soğandır. Çiğ patlıcan, yeşil biber, soğan, domates, peynir ve nar ekşisiyle yapılıyor ve yufka içine konularak, dürüm yapılarak yeniliyor.
NE SATIN ALINIR
Söylemeye gerek var mı, Buldan’da satın alabileceğiniz o kadar çok çeşitli: tekstil ürünü var ki, burayı gezip te bir şeyler satın almamak çok zor.
GEZİLECEK YERLER
SÜLEYMANLI YAYLASI VE YAYLA GÖLÜ
İlçe merkezine, 8 km. uzaklıktadır. Güzel bir yolu var. Geniş düzlük bir alan. Bu alanın içinde ise, büyük bir göl var. Gölün içi ise, tamamen sazlıklarla kaplı. Rakım: 1150 metre. Gölün çevresinde ise, karaçam ormanı var. Göl, göçmen kuşlarının uğrak yeri. Burada: beyaz ve kara leylek türlerini görebiliyorsunuz.
Göl kenarında: bir otel var. Otelde, 6 oda ve 18 yatak kapasitesi bulunuyor. Ayrıca, bir lokanta var. Burada: konaklamak ve restoranlarda göl manzarası eşliğinde yemek yemek mümkün.
Yayla bölgesinde : 2 çeşme ve 10 piknik ocağı bulunuyor. Hafta sonlarında, 500 civarında ziyaretçi bölgeye geliyor.
Kamp kurmak için gayet uygun bir alan.
Ben gittiğimde buraya çıktık. Yol her ne kadar dönerek, yokuş yukarı çıkmak suretiyle biraz zaman alsa da, yukarı çıkıldığında, yani yaylaya varıldığında, buradaki restoranlardan birinde, güzel bir balık yemeği yediğimizi hatırlıyorum. Ancak, pek kalabalık değildi, yani nispeten sakin ve boş bir yer olarak hatırlıyorum.
TRİPOLİS ANTİK KENTİ
İlçenin, Yenice kasabasıyla, Menderes nehri arasındaki bir yamaç üzerinde kuruludur. İlçe merkezine 16 km. uzaklıktadır. Kent: kurulduğu dönemde komşusu olan kentlerden, Laodikeiya: 30 km. ve Hierapolis’e: 20 km. uzaklıktadır.
Kentin kuruluş tarihi ve kuranlar hakkında, bilgi yok. Ancak, Lidya şehirlerinden biri olduğu ve kuruluştaki isminin: Apollonia olduğu sanılmaktadır. Sikkelerini bu adla basmıştır. Bazı bilim adamları da, buna dayanarak, kentin “Attaloslar” tarafından kurulduğunu söylemektedirler.
Bunların yanında, kentin adının: kentin kurucusu olarak kabul edilen Pergamon kralı I. Attalos’un karısının ismi onuruna verildiği de düşünülmektedir. Roma İmparatoru Augustus döneminde: kentin adı “Tripolis” olarak anılmaya başlanır ve sikkelerde bu isim kullanılır.
Kuruluşundan sonraki dönemlerde, Roma ve Bizans egemenlikleri ve mimari yapılaşması görülüyor. En önemli dönemlerini: Romalılar zamanında yaşamıştır. Kentin esas kuruluş amacı: askeridir. Çünkü: doğudan gelebilecek olan saldırılara karşı askeri üs olarak kurulmuştur.
Kent: MÖ.2’nci yüzyıl sonlarında, birçok deprem ve savaşlara sahne olmuş ve bunların sonunda tahrip edilerek, yok olmuştur. Roma döneminde yaşanan gelişim, Bizans döneminde, yerini gerilemeye bırakmıştır. En son olarak, 1354 yılında büyük bir deprem olmuş ve halkı, çevre yerleşim yerlerine göç etmiştir.
Günümüzde, burada görebileceğiniz kalıntılar şunlar:
Tiyatro:
Roma mimari tarzıyla yapılmıştır. Üç bölümden oluşmaktadır. Cavea: oturma kademeleri, büyük mermer taşlardan, orkestra bölümüne doğru yapılmıştır. Kapasitesinin, yaklaşık 8 bin kişi olduğu düşünülmektedir. Sahne ve sahne binası: harap durumdadır. Sahne binasına ait, istinat duvarlarının çok az bir kısmı yüzeyde görülüyor.
Hamam:
Tiyatronun 200 metre batısındaki bir düzlük üzerinde bulunuyor. Sur duvarının dışındadır. Tipik, Roma hamamı özelliklerindedir.
Kale ve Surlar:
Kent, Bizans döneminde surlarla çevrilmiştir. Bu surlar, yer yer burçlarla, gözetleme kuleleri ve kalın duvarlarla desteklenmiştir. Surlar: Tiyatroya bitişik olarak devam eder, kentin kuzeyinde, en yüksek tepede, kule ile birleşir. Kule: hem savunmaya ve hem de gözetlemeye yönelik olarak yapılmıştır.
Nekropol:
Kentin doğu ve güney yamaçlarında nekropol alanları ayrılmıştır. Dik ve meyilli tepelerin, sarp kayalıklar bölgesinde: kayaya oyulmuş, kaya mezarları var. Ayrıca, lahit mezarlar da görülüyor.
YENİCE KAPLICALARI
İlçe merkezine, 16 km. uzaklıkta, Yenice kasabasındadır. Denizli-İzmir kara yolundan ayrılarak, stabilize bir yol ile, buraya ulaşılır. Yol, Tripolis harabelerinin yanından geçmektedir. Suyun sıcaklığı: 44 derecedir. Suyun birleşiminde ise: hidrokarbonat, sülfat, sodyum, kalsiyum iyonları bulunuyor.
Kaplıca sularının iyi geldiği düşünülen hastalıklar şunlar: romatizma, kalp-damar sertlikleri, deri hastalıkları.
KESTANE DERESİ
İlçe merkezine, 1 km. uzaklıkta, batıda, yeşillikler arasında bir piknik yeri. 1967 yılında burası yapılandırılmış, bu çalışmalarda: bir çay bahçesi ve restoran açılmış ve bu tesisler, yerli ve yabancı turistlere hizmet veriyor.