Diğer ismi: Belgrade-Beograd.
Sırbistan ülkesinin başkenti ve en büyük şehridir. Bir zamanlar: yani eski Yugoslavya devletinin başkenti olduğu yıllarda: izinlerini geçirmek için ülkemize gelen yurtdışında çalışan işçilerimiz; arabaları ile, burada mola verdiklerinde, sabah, arabalarının lastiklerinin olmadığını görüyorlarmış ve bunun yanında, birçok gasp olayı da oluyormuş.
Yani: burada yaşayan insanların ekonomik yönünün ifadesi açısından bunları yazdım.
Ama unutmamak gereken bir şey daha var, aradan yıllar geçmiş olmasına rağmen, günümüzde de, buranın insanı, ekonomik yönden yine de çok rahat değil. Yani: Belgrat şehri, İstanbul şehrimizin, 30-40 yıl gerisinden geliyor denilebilir.
Hatta: duyduklarıma göre, havaalanında bagaja verdiğiniz bavullarınızın içinden, değerli eşyalarınızın çalınması da sık olmasa da rastlanır bir olay olarak söyleniyor.
Günümüzde, şehirde yaşayan Sırplar, bu şehri Balkanların Amsterdam’ı olarak tanımlıyorlar. Sanırım, şehir merkezindeki Tuna ve Sava nehirleri, nedeniyle, böyle düşünüyorlar.
Belgrat şehrinde: birçok spor etkinliğinin düzenlendiği “Belgrat Arena” spor merkezi ülkemizde tanınan bir yerdir. 2018 yılında ülkemizden Fenerbahçe basketbol takımının katıldığı “Final Four” şampiyonası burada yapıldı ve yüzlerce taraftarımız, bu maçları izledi.
Salon: 20 bin kişilik koltuk kapasitesi olan, 37.500 m. karelik yüzey alanına sahip, son teknolojiyle donatılmış bir salon olarak öne çıkıyor.
ULAŞIM
Şehirdeki havaalanı: Nikola Tesla Havaalanıdır. (BEG) Havaalanı şehir merkezine 12 km. uzaklıkta, batıdadır. 2004-2005 yılları arasında yenilenen havaalanı, günümüzde yaklaşık 2 milyon kişiye hizmet etmektedir.
Belgrad havaalanı ile şehir merkezi arasındaki ulaşım için: taksi kullanabilirsiniz. Havaalanı ile şehir merkezi arasındaki taksi ücreti: yaklaşık 1000 dn civarındadır. Bu yaklaşık: 13-14 Euro yapıyor. Ancak, taksi seçerken: üzerinde Belgrat Belediyesinin amblemi olan, 2 tabelalı taksileri seçmeniz şart. Hatta: mutlaka taksimetre açtırın, açmıyorsa kesinlikle binmeyin.
Havaalanı ile şehir merkezi arasında otobüs kullanmak isterseniz: özel otobüs şirketinin otobüsleri: 160 dinar karşılığında, 30 dakikada sizi şehir merkezine ulaştırıyor. 72 numaralı, şehir toplu taşıma hattını kullanmak isterseniz, bu kez: 40 dinar vermeniz gerekiyor ve yolculuk 40 dakika sürüyor. Çalışma saatleri: her yarım saatte bir ve saat: 05.00 ile, 23.40 arasındadır.
Belgrat şehrinin diğer bazı şehirlere olan karayolu uzaklığı: Amsterdam: 1760 km. Atina: 1090 km. Viyana: 621 km. Berlin: 1498 km. Budapeşte: 393 km. İstanbul: 928 km. Saraybosna: 325 km. Üsküp: 440 km. Sofya: 380 km. Zagrep: 390 km.
DİL
Şehirde, ülkenin resmi dili: Sırpça konuşuluyor. Ayrıca, birçok Belgrat’lı şehir sakini: İngilizce, Almanca, Fransızca ve Rusça konuşabiliyor. Özellikle gençlerin büyük çoğunluğu İngilizce biliyor ve konuşuyorlar.
PARA BİRİMİ
Resmi para birimleri: Dinar. Yugoslavya dönemindeki “Dinar” burada hala kullanılıyor. Öte yandan, “Euro” da rahatlıkla kullanılabiliyor.
1 Euro; yaklaşık 125 dinar yapıyor.
Bu değerlendirmeyi paramız üzerinden yapmak istemiyorum, çünkü bu satırları yazdığımda, ülkemizde de Euro sürekli değişen bir parametre izliyordu. Sizler, değerlendirmenizi Euro üzerinden yapın.
Yine de havaalanı veya şehre girdiğiniz zaman tedbir amaçlı olarak bir miktar para bozdurmakta yarar var. Ancak, para bozdurduğunuzda size verilen yüksek rakamlı dinarlara pek güvenmeyin. Çünkü: bu büyük rakamlı dinarlar, bir anda bitebiliyor.
Bu arada: dinar, uluslararası geçerliliği olan bir para birimi değil. Bu yüzden: ülkeden çıkarken, elinizdeki-cebinizdeki dinarları bitirmeniz şart, ülke dışında bunları değiştiremezsiniz, bu yüzden para bozdururken, az az bozdurmaya ve sonuçta elinizde dinar kalmamasına dikkat etmeniz şart.
VERGİ İADESİ
Ülkede; katma değer vergisi olarak: % 8-18 gibi vergi, fiyatlara ekleniyor. Ancak: ülkeyi terk ederken; KDV dahil, 10.000 dinar üzerindeki bir mal satın alırsanız bunun vergi iadesini geri alabiliyorsunuz. Vergi iadesi alabilmek için: 3 ay içinde ülkeyi terk etmek gerekiyor. Ayrıca: satıcıdan; REF4 isimli bir form (İstek Formu) almanız gerekiyor. Bu form: ülkeyi terk ederken, gümrükte gösteriliyor.
TARİHİ
Antik dönemde: MÖ.6’ncı yüzyılda, burada: Avrupa’nın en büyük kültürel topluluklarından biri olan “Vinca” kültürü oluşmuştur.
Bölgede: önce Singiler, daha sonra Keltler yerleşmişlerdir. Daha sonra ise, Romalılar görülür. Ancak: 520 yıllarına gelindiğinde, yoğun Slav saldırıları görülür. Hatta: şehirde: stratejik konumu nedeniyle: antik dönemde, doğu ve batı medeniyetleri arasında, 115 savaş olmuş ve 45 kez, tamamen tahrip edilmiştir.
Bu arada, şehrin ismi hakkında bir söylentiden söz etmek istiyorum. Güney Slavlar, buraya geldiğinde, burada küçük bir kale görürler, kale beyaz taşlıdır ve bu yüzden şehre “Beyaz Şehir” anlamında “Beolgrad” ismini verirler.
Ortaçağ dönemine gelindiğinde ise: sırası ile Bizanslılar, Franklar, Bulgarlar, Macarlar, Sırp krallıkları yörede egemenlik kurmuşlardır. 1521 yılında ise, Osmanlılar egemenliği ele geçirirler.
Aslında: 350 yıl Türk hakimiyetinde kalan şehir, üç kere kuşatılmış, ancak Kanuni Sultan Süleyman döneminde; 7 yıllık bir kuşatmanın ardından ele geçirilebilmiştir. Hatta, o dönemde, İstanbul’dan sonra, Osmanlı imparatorluğunun en büyük ikinci şehri olarak önem kazanmıştır.
1841 yılına gelindiğinde ise, bu kez: Sırp isyanları sonucu, şehir, yeniden Sırbistan ülkesinin başkenti olur. Ancak: yine aynı dönemde, şehrin kuzeyi, Avusturya-Macaristan imparatorluğunun egemenliğinde kalır. 1918 yılına gelindiğinde ise, bu kez, şehir: birleşik Yugoslavya ülkesinin başkenti olarak ilan edilir ve 2003 yılına kadar böyle kalır.
GENEL
Sırbistan sınırından girdikten sonra, Belgrad şehri yaklaşık 160-170 km uzaklıktadır. Bu arada özellikle belirtmek istediğim bir durum var. Bu yolculuk sırasında, bazı tur görevlileri tarafından, bu yol üstünde bulunan “B……” olarak adlandırılan bir Türk yol üstü restoranında öğlen yemeği molası veriliyor. Kötü bir yer, yemekler kötü ve pahalı, kesinlikle önermiyorum.
Evet, Sırbistan ülkesinin nüfuzu 8.5 milyon ve bu nüfusun yaklaşık beşte biri, başkent olan Belgrad şehrinde yaşıyor. Sırbistan NATO ve Avrupa Birliği üyesi değildir. Çünkü: savaş suçlularının iadesinde uzun süre ayak diretmişler ve bu yüzden kötü bir sicilleri vardır. Onun dışında, son derece çalışkan bir millettir, kendi otobüslerini üretiyorlar, çok gelişmiş bir mühendislik düzeyi vardır.
Belgrad Üniversitesi, dünya çapında mühendisler yetiştiriyor. Aşırı derecede milliyetçiler, Aziz Sava önderliğinde ulusal Balkanlardaki en büyük kilise olan kendi kiliselerini kurmuşlardır. Tarıma dayalı bir ekonomileri vardır. Ancak tarımda yüksek teknoloji kullanırlar ve tarım son derece verimlidir.
Hayvancılık ta çok ilerlemiş vaziyettedir.
Ülkemiz son olarak canlı et alımını bu ülkeden yapmıştır. Sırbistan ülkesinde, Müslüman nüfusun yoğun olarak bulunduğu yer: eski milletvekili ve futbolcu Saffet Sancaklı’nın da memleketi olan Sancak bölgesi, yani Pazar, Novi Pazar bölgesidir.
Normalde, ülkemizdeki basketbol altyapısı da buradan çıkmadır. (Hidayet Türkoğlu, Mirsat Türkcan, Semih Erden gibi) Silah ve bilim konusunda inanılmaz yetenekliler.
1930’larda Nikola Tesla, bilimsel bir deha olarak tanınmaktadır. Günümüzde de kullanılan 500 civarında patenti vardır. 1961 yılında ise Nobel Edebiyat ödülü, Sırp bir yazara verilmiştir.
Kişi başına milli gelirlerinin, ülkemizin yarısı olduğu söyleniyor. Şehir: Sırbistan Parlamentosuna ve Sırbistan hükümetine ve yabancı elçiliklere ev sahipliği yapıyor.
Şehir
Tuna ve Sava nehirlerinin birleştiği yerde kurulmuş olup, deniz seviyesinden 117 metre yüksekliktedir. Bu iki nehir, şehirde birleşiyor ve Tuna nehri olarak Karadeniz’e dökülene kadar uzanıyor. Yani: şehir, Sava nehri üzerindeki birçok köprüsüyle bir anlamda İstanbul boğazına benzetiliyor.
Bölgede, ılıman iklim hüküm sürmektedir. Buna bağlı olarak: ilkbahar döneminde yoğun yağışlar görülür. Güneşli gün sayısı fazladır. Ancak, bu şehre, kesinlikle “Şubat” ayında gitmemelisiniz, çünkü aşırı soğuk.
Belgratlılar
Sıcak kanlı insanlar. Özellikle: şehrin birçok yerinde bulunan Türk tarihi eserleri; bu insanların, Türklere karşı inanılmaz iyi davranmalarına neden oluyor. Zaten: genel olarak sıcakkanlı ve yardımseverler. İnsanlarının diğer en öne çıkan özelliği ise: son derece güzel İngilizce bilmeleri ve konuşmalarıdır.
Hatta: birçok şehirli, İngilizcenin yanında Fransızca ve Almanca da biliyor. Yani: inanın, özellikle turistlere büyük ilgi gösteriyorlar ve çok yardımseverler. İç savaş sırasında, birkaç Sırp katilinin yaptıklarını, bu ülkenin güzel vatandaşları ile aynı düzeyde tanımlamak bence uygun değil. Günümüz, Sırp insanı, gerçekten çok farklıdır. Ben burada kaldığım iki gün içinde, Sırp insanlarının cana yakınlığını gördüm.
ŞEHİR İÇİ ULAŞIMI
Belgrad şehrinde şehir içi ulaşımını anlatmadan önce: muhteşem rezil trafikten söz etmek istiyorum. Avrupa yolunun şehir içinden geçmesi nedeniyle, şehir merkezindeki trafik sıkça tıkanıyor ve metre metre ilerlemek zorunda kalınıyor. Bu yüzden: bu şehirdeki trafiğin aşırı kalabalık ve karmaşık olduğunu bilerek araba kiralamayı düşünün.
Belgrat şehrindeki otobüslerin 118 hattı bulunuyor. Ayrıca: 12 tramvay hattı da bunlara ilave olarak çalışmaktadır. Şehir merkezinde, Tuna ve Sava nehri üzerinde, 7 tane köprü var. Bu köprülerin en öne çıkanları: Branko ve Gazela köprüleridir.
Şehir içi ulaşımında kullanılan toplu taşım araçları: yeni değil. Zaten: şehirde kullanılan özel otomobillerin çoğu da eski. Yani: bir döküntülük akıyor. Büyük olasılıkla: Avrupa Birliğine girerlerse, sanırım bu kötü görüntüler yok olur. Şehirde yoğun troleybüs hattı var. (Bir zamanlar, Ankara’da da troleybüsler vardı.) Otobüs hatları: çok geniş ve zengindir.
Günün geç saatlerine kadar otobüsler çalışıyor. Ama, taksi kullanmaktan da çekinmeyin, çünkü taksi ücretleri düşük, en uzak yer: 400 dinar civarında tutuyor, yani: 15 TL. Ama, özellikle taksiye bindiğinizde, taksimetre açtırmayı unutmayın, pazarlık mümkün değil. Bu arada: taksiler değişik renklerde, ancak: çatısı üzerinde, mavi bir şehir taksi işareti takmak zorundadırlar.
Ancak: toplu ulaşımın en güzel yanı: bütün otobüs duraklarında, şehir haritası ve o anda bulunduğunuz yerin işaretlendiğini görebiliyorsunuz ve böylece, bu şehirde kaybolmanız mümkün değil.
Şehir içi ulaşımdan söz etmişken, elbette bu şehri gezmek için aranızdan araç kiralamak isteyenler olacaktır.
Araç kiralamanın en kötü yanı: şehirde otopark sıkıntısının olmasıdır. Eğer aracınızı otopark bölgesine bırakır ve otopark ücretini ödemeseniz, dönüşte, muhteşem yüksek bir ceza ile (sanırım 90 Euro idi) ödemek zorunda kalabilirsiniz, aman dikkat. Yoksa, bu şehirde: 10-15 Euro ücretle, bir gece konaklamak mümkün iken, ekmek arası tavuk yemeğini 1 Euro’ya satın alırken, bu ceza gerçekten çok yüksek. Bir yandan da, genellikle yabancı plakalı araçlara, bu tür cezaların kesilmesinin, Belgratlıların bir genel uygulaması mı değil mi anlamak mümkün değil.
Son bir not: otobüs ücretleri, bir kullanımlık bilet: 32 dinardır. Otobüs biletini, büfelerden veya araç içinde, şoförden satın alabiliyorsunuz. Aldığınız bileti, otobüse bindiğinizde, mutlaka araç içindeki alete sokup, deldirin. Yoksa: kontrol olduğunda, bu durum ortaya çıkarsa, muhteşem bir ceza ödemek zorunda kalabilirsiniz.
GECE HAYATI
Belgrat şehrinde, gece hayatı: özellikle Sava ve Tuna nehirlerinin kıyılarına yayılmış “mavna” bölgesindedir.
Şehir merkezinde, gece hayatının kalbi “Stefan Brown” denilen gece kulübünde atmaktadır. Kafeteryaların en yoğun olarak bulunduğu yer ise: Strahinjica bana sokağıdır.
Kneza Milosa caddesindeki “Three Carrots” da tercih edilebilir. Diğer ünlü bir kulüp: “Akademija ve bodrum katında bulunan KST” (Klub Studenata Tehnike) dir.
“The Times” dergisi: Avrupa’nın en iyi gece hayatının, Belgrat şehrinde bulunduğunu yazmıştır. Ayrıca: Lonely Planet: 2009 yılında, dünyanın en iyi 10 parti şehrinden birinci sıraya, Belgrat şehrini yerleştirmiştir.
KONAKLAMA
Belgrat şehrinde: yaklaşık 50 otel, motel ve kamp yanında, yaklaşık 60 pansiyon bulunuyor. Şehir merkezindeki “Moskva Hotel” tercih edilebilir. Ancak, unutmayın ki, bu şehirde taksiler çok ucuz ve bu nedenle, konaklama yerinizin şehir merkezi olması şart değil. Novi Beograt bölgesinde de konaklayabilirsiniz.
Otellerde: genellikle mobilyalar eski. Hatta: verilen hizmete göre, oteller pahalı, çünkü hizmet yok gibi.
Bunun yanında, şehir merkezindeki diğer birkaç lüks konaklama tesisi:
Hyatt Regency Belgrade: Milentija Popovica bölgesindedir. Bütün büyük kongre merkezleri yakınındadır. Havaalanına ise, 17 km. uzaklıktadır. Şehir merkezi: 3 km. uzaklıktadır.
Aleksandar Palas: Otel, şehir merkezinde, iş merkezleri, kültürel kurumlar, alışveriş merkezlerine yakın konumdadır. Havaalanına ise 20 km. uzaklıktadır.
NE SATIN ALINIR
Şehirde, hediyelik bir şeyler satın almak isterseniz: Knez Mihailova bölgesine gitmeniz gerekir. Cumhuriyet meydanı ile Kalemegdan arasında, şehrin merkezindedir. Alışveriş yanında, başka yönleriyle de ilginizi çekebilir. Burada: Passage Alışveriş merkezi ve New Millenium Alışveriş merkezi var.
Kralja Aleksandra Bulevar
Şehir merkezinde, 8.2 km. uzunluğunda bir caddedir. Caddede, her kalite düzeyinde, her türlü mal bulup satın alabilirsiniz.
Novi Beograd
Şehrin merkezi sayılabilir. Burada: sayısız oteller ve butikler var. Bu dükkanlarda, her türlü seçkin marka mal bulup satın alabilirsiniz. Buranın en önemli alışveriş mekanı: Pramida Alışveriş merkezidir. Ayrıca: bir açık hava alışveriş merkezi, yani bir anlamda “bit pazarı” var.
Banovo Brdo
Pozeska sokağında, şehir merkezine 5 km. uzaklıktadır. Burada: her şeyi satın alabilirsiniz.
Belgrad Fuarı
Burada: çok sayıda küçük dükkan bulunuyor. Pazar günleri açıktır. Sık sık fuarlar düzenleniyor.
YEMEKLER
Otellerde, özellikle sabah kahvaltısında, mutlaka dikkatinizi çekecektir: yüzyıllar süresince Osmanlı ile birlikte yaşamanın etkisi olsa gerek: yağ, reçel, omlet görebileceksiniz.
Bunun dışında: Tomas denilen yerde “burek” yemelisiniz. Aslında, bildiğiniz börek ama değişik bir lezzet. Yine, yöresel bir lezzet olarak: plaskavica denilen köftelerini tadabilirsiniz. Ayrıca: şehir merkezinde, ünlü fast-foot restoranlarının şubelerini rahatlıkla bulabilirsiniz.
Yaz aylarında, bu şehri ziyaret ederseniz, bol miktarda bulunan dondurmacıların ürünlerini de tatmanızı öneririm. Dondurmalı bisküvileri, muhteşem lezzetlidir. Bir de, sokaklarda bolca satılan ve soğuk olarak sunulan “haşlanmış mısır” ve “patlamış mısır” bulabilirsiniz.
İçki derseniz: bu şehirde, Sırp birası ve şarabı bulabilirsiniz. Ancak: bir aralar duyduğuma göre, bu şehirde, alkolizmi önlemek için, devlet düzeyinde bazı tedbirler alınıyormuş ve belli saatlerde alkol yasaklanıyormuş, bu sadece bir duyum.
Bu arada: şehirdeki fiyatları bilmek isterseniz: küçük şişe su: 50 dinar, 1 hamburger menü: 350 dinar, 1 Partizan spor kulübü forması: 4500 dinar’dır.
BELGRAT ÜNİVERSİTESİ
Şehirde: iki devlet ve birçok özel üniversite bulunuyor.
Belgrat Üniversitesi: 1808 yılında kurulmuştur. Kurulduğu tarihte: Sırbistan ve Balkanlar bölgesinin ilk üniversitesidir. Günümüzde ise, 90 bin kayıtlı öğrencisiyle, yine, Avrupa’nın en büyük üniversitelerinden biri olarak öne çıkmaktadır. Özellikle mühendislik bölümleri dünya çapında ün kazanmıştır.
TURİZM
Şehrin: tarihi çekirdeğini oluşturan bölümü olan “Kalemegdan” (Kale Meydan); Tuna ve Sava nehirlerinin doğu kıyısında kurulmuştur. Özellikle: Sava nehrinin sol kıyısında, yeni Belgrat şehri kurulmuştur.
Şehri yürüyerek gezmek mümkündür. Daha doğrusu, şehrin büyük bölümünü, yürüyerek gezebilirsiniz. Genellikle: ucuz bir şehir olarak öne çıkıyor.
Şehirdeki gezi yani kalış sürenizi ise: azami 2-3 gün olarak belirleyebilirsiniz. Yani: 3 günden fazla kalırsanız, sıkılırsınız.
Kineza Milosa caddesinde yürürseniz (burası trafiğe kapalıdır) : yolun her iki yanında, iç savaş sırasında bombardıman sonucu yıkılmış binaları görebiliyorsunuz. Bu caddeyi dik olarak kesen: Bouevard kraija aleksandra caddesi de yine üzücü görüntülerle dolu. Bu iki caddenin kesiştiği yerde, Postane binası var.
Ayrıca: cadde üzerindeki binalar, gerçekten kabartmaları ve heybetleriyle insanların hayretini çekiyor. Ama, öte yandan düşünmemek elde değil, insanlar bir elleriyle bu güzellikleri yaratmışlar, diğer elleriyle iç savaş sırasında yarattıkları bu güzellikleri yok etmişler. Bu yörede, bir zamanlar Yugoslavya devletinin parlamentosuna ev sahipliği yapmış, günümüz Sırp Parlamento binası da görülüyor.
ŞEHİRDE GEZİ
Şehri tanıyabilmeniz için, girişten itibaren görülenleri anlatacağım. Ayrıntılı bilgi ise, aşağıda maddeler halinde verilecektir. Şehre girişte, karşınıza “Belgrad Radyosu” çıkıyor. Bu bina, şehrin en karakteristik yapılarındandır.
Günümüzde ise, bir markaya aittir. Markanın adı “Zepter” Bu firma, Avrupa’nın en çok sevilen ev gereçlerini üretiyor. Hati: Teflon, Tefal gibi, ancak Zepter bunlardan 3 kat daha fazla kaliteliymiş.
Avrupa’da birçok seçkin insanın evlerinde, mutfaklarında Zepter marka firitöz, ütü, tava, tencere bulunuyormuş. Bu bina, Belgrad Radyosu olarak kullanıldığında ise, dünyanın en güçlü frekansla yayın yapan binası olma özelliğini taşıyor. II. Dünya Savaşında, Almanlar burayı ele geçirince, bu radyo vasıtasıyla yaptıkları yayınları, Afrika’nın ortalarına kadar ulaştırıyorlarmış.
Özellikle ünlü şarkıcı Lili Marlen’in şarkıları, Afrika’nın birçok yerinde (Senegal dahil) dinleniyor ve propaganda yapılıyormuş. Lili Marlen, bu radyoda şarkıları çalındıktan sonra dünyaca ünlü bir sanatçı olarak önem kazanmıştır. Ancak, daha sonra anlaşılmış ki, bu vericinin olağanüstü gücü, şarkıcının tanınmasında etkili olmuştur. Evet, Zepter firmasının günümüzdeki amacı, şehirle özdeşen bu binayı otel yapmakmış.
Şehre girişte
Yugoslavya dönemi konutları görülüyor. Bazı yerlerde yeni binalar da yapılıyor. Hatta, sol yanda, uzakta büyük vinçler göreceksiniz. Bunlar: piyasayı canlandırmak için Sava nehri kıyısında yapılan büyük konut projesidir. Uluslararası ortaklıklı bu projeler, şehir ekonomisini canlandırmak için yapılıyormuş.
Az sonra, hemen solunuzda “Stark Arena” yani şehrin en büyük kapalı spor salonu görülüyor, önünde bayraklardan anlaşılıyor.
Yine, ilerlerken salonun biraz ötesinde, ünlü Sırp tenis şampiyonu Novak Jakoviç’in evi görülüyor. Evin üstünde, tenisçinin büyükçe bir resmi bulunuyor.
Şehrin Sava nehri üstünde, ondan fazla köprü vardır.
Bunlar arasında tarihi olanlar (Alman köprüsü) da bulunuyor.
Tam karşıda
Yeşil kubbeli, Sırp Ortodoks ulusal kilisesinin merkezi, büyük Sava Katedrali görülüyor. Bu katedral, henüz tam olarak bitirilmemiştir. Dıştan bitmiş görülse de için de mozaik işlemeleri sürüyormuş ve hatta, Rusya’dan bu iç işlerinin bitirilmesi için 30 milyon Euro kredi aldıkları söyleniyor. Yeşil devasa kubbe çok uzaklardan görülüyor.
Sava nehrinin üzerindeki köprüden geçerken, sol yanda, uzakta karşıda Osmanlı kalesi ve saat kulesi görülüyor. Biraz sonra ise, Halk Bankası şubesi göreceksiniz. Devamında sağ yanda, Amerika tarafından bombalanan Başbakanlık Basın Merkezi binası var. Burası, bombalandığı gibi bırakılmış, aslında burada 18 kişi ölmüş ve bu durumu protesto etmek için böylece bıraktıkları söylense de, öte yandan parasızlık nedeniyle burayı onarmadıkları da söyleniyor.
Yolun devamında, Sırp Parlamentosu ve az sonra ise Kale Meydanı ve Ulusal Müze vardır. Ulusal Müze’nin tabloları bulunduran bölümünün ziyarete kapalı olduğu söyleniyor. Ardından Osmanlı kalesi bölümüne geçiliyor.
SIRBİSTAN PARLEMENTOSU
Şehirde, şu andaki Parlamento binasının yerinde, eskiden “Battal cami” isimli bir cami varmış. Battal camisi ve çevresindeki mezarlıklar tahrip edilerek, günümüzdeki bina yapılmıştır. Nasıl ki, şehirde bulunan 240 cami, 270 medrese, 10 hamam, 26 çeşmede olduğu gibi. Günümüzde, şehirde yalnızca bir cami ayaktadır.
Biz yine: Kineza Milosa caddesinden söz edelim. Burası: İstanbul’da, İstiklal caddesine benziyor. Yolun ucu: Kalemegdan denilen bir yere çıkıyor. Burada bir kale ve park var.
KALEMEGDAN PARKI
Burası: şehrin kale bölgesidir. Osmanlı dönemi kalesi: 1979 yılında, Sırbistan devleti tarafından kültür anıtı ilan edilerek koruma altına alınmıştır. Bulunduğu yer, bir tepe üzerindedir ve 126 metrelik bir yüksekliktedir. Şehrin en güzel doğa gözlemi yapılabilen yeridir.
Hemen girişinde, hediyelik eşyaların satıldığı yerler yoğunluktadır. Bunlarda, şehrin en önemli hediyeliklerinden olan “Gelincik Kürkü” bulup satın alabilirsiniz. Satın almasanız da gelincik kürkü görmek ilginç olabilir.
Kale: antik dönemde, Romalılar tarafından yapılmış surlarla çevrili bir yerdir. Buraya giriş için 30 denar ücret ödemek gerekiyor.
Hemen girişte, sağ yanda bir kaya parçası üzerine işlenmiş kabartma dikkat çekiyor.
Bu kabartmada: başı fesli Osmanlı paşası, kalenin anahtarını Sırplılara teslim ediyor. Bu görüntüde, dikkat çeken diğer bir husus, arka planda görülen saat kulesi ve camidir. (Cami günümüzde yoktur.)
Yine girişte sol yanda Fransa Büyükelçilik binası bulunuyor. Binanın hemen önünde ise, bir Şükran Anıtı vardır. Ancak, anıt günümüzde bulunduğu yerden alınmış ve bulunduğu yer siyah kurdelalar ve perdelerle kapatılmıştır.
2’nci Balkan Savaşından sonra, Bulgar-Sırp-Yunanlılar, Osmanlılara karşı anlaşırlar. Ancak bir süre sonra Bulgarlar bu anlaşmayı tanımazlar ve Sırbistan’a hücum ederler. 20 binden fazla Sırp, Adriyatik kıyılarına kadar kaçar ve buradan Fransız gemileriyle Fransa’ya götürülürler.
Sırplar, bu durumu, Fransa’ya şükran anıtı yaparak anımsarlar. Ancak, sonraki yıllarda, yakın geçmişte, Fransa, Sırplara karşı, Kosova’nın bağımsızlığı için savaşan gerillalara ev sahipliği yapınca ve Sırpların bu gerillaları kendilerine verilmesi isteklerine karşı gelince, Sırplar Fransızların kendilerine hainlik yaptığını söyleyerek Şükran Anıtını, siyah protesto bantlarıyla protesto ederler.
Ancak diploması galip gelir, daha sonra anıtı bakıma aldık derler ve Fransa tarafından ödenen para ile anıt bakıma alınır. Anıt, günümüzde arkadaki Fransa bayraklı korunağın arkasında durmaktadır, yani bir yere gitmemiştir, sorun çözülünce tekrar yerine konulacaktır.
Dış kalede gezimize devam ettiğimizde,
Sol yanda, bir dinozor parkı görülüyor. Çocuklar bu ses çıkaran ve hareket eden dinozorların üstüne biniyorlar. Sağ yanda ise, tenis kortları ve uzakta basketbol sahaları var. Bunlar eski Yugoslavya devlet başkanı Tito zamanında yapılmıştır.
Basketbol sahalarının bir özelliği var, dünyanın birçok yerinde ve özellikle Amerika NBA da oynayan Sırp oyuncular, her yıl burada gençlere iki hafta süreyle basketbol eğitimi veriyorlarmış.
Dış kaleden iç kaleye geçmek için: çeşitli kapılar var.
Bunlardan biri: Kara Georgeviç, Osmanlı isyanını yürüttüğü kapıdır. Biz: İstanbul kapısından iç kaleye gireceğiz. 1521 yılında şehir Osmanlı tarafından fetih edilince, İstanbul şehrine açılan yolun başladığı yere bu kapı yapılmıştır.
Tam karşıda, başka bir kapı daha var, ama bu kapının biraz daha sağına düşüyor. Bunun sebebi: o kapının Avusturya-Macaristan İmparatorluğu döneminde yapılmış olması, zaten baktığınızda farklı malzeme kullanıldığı hemen göze çarpıyor.
İç kaleye girmeden hemen önce, sağ ve sol yanda, çeşitli silahlar göreceksiniz.
Bu silahlar: söylenenlere göre, son Balkan çatışmalarında Sırplar tarafından kullanılan silahlardır. Bu ölümcül silahlar, oyuncak gibi görülüyor.
Özellikle: üzerinde dört füze bulunan bir batarya ilgi çekiyor. Söylenenlere göre, bu batarya. Balkan savaşında Amerikan uçakları burayı bombalarken, bu bataryadan atılan bir füze ile, Amerikan hayalet yani radara yakalanmayan bir uçak düşürülmüştür.
Yine, burada çeşitli toplar var. Şehir Avusturya-Macaristan imparatorluğu döneminde, Macar topçuların yaptığı toplar buraya yerleştirilmiştir. İç kaleye girildiğinde, sağ tarafta, eski caminin (günümüzde yok) bulunduğu yerde, bir kule bulunuyor.
Bu kule, zindan olarak kullanılmıştır. Ayrıca: Osmanlı döneminden kalma bir köşk ve Sokullu çeşmesi ilgi çekiyor. (bu köşkün hemen sol yanında güzel bir tuvalet var)
Sol yanda ise, bir türbe görülüyor. Bu türbe, 2’nci Viyana Kuşatmasından başarısızlıkla dönen, Damat Ali Paşa’nın burada idamı üzerine yapılmış türbesidir.
Bu alan
Osmanlılar döneminde de kullanılmıştır. Surların üzerinde oturup: Tuna ve Sava nehirlerinin muhteşem manzaralarını ve nehirler üzerinde salına salına ilerleyen tekneleri izleyebilirsiniz. Sava nehrinin ortasında bir ada görülüyor, Savaş adası denen bu adada imara izin verilmiyor.
Bu ada ve kale ve çevresi, 2’nci dünya savaşında yapılan halı bombardımanı sonucunda tamamen yok edilmiştir. Daha sonra burası imara açılmıyor ve park yapılıyor.
Biraz önce sözünü ettiğim Osmanlı konağının önünde ise, Roma yapılarına benzer yapılar bulunuyor. Bunlar Osmanlı değil, Avusturya-Macaristan imparatorluğunun hakimiyeti döneminde kalenin su ihtiyacının temini için yapılmıştır. Osmanlı dönemindeki sarnıçları biraz düzeltmişlerdir.
Pobednik anıtı:
Son olarak, yine iç kalede, büyük ve uzunca bir sütun üzerinde, kocaman çıplak adam heykelini görülüyor. Anıt, 1’nci Dünya Savaşından sonra, savaş anısına Sırbistan krallığı tarafından dikilmiştir. İvan Mestroviç’in en önemli eserlerinden birisidir. Aynı zamanda şehrin en popüler sembollerinin başında gelmektedir.
Evet, önü nehre dönük bu çıplak heykelin adı: “Zafer” yani Latince “Victor” dur. Elinde bulunan kılıç “biz dövüşkeniz” anlamında, kılıcın ucu yere dayanıyor, ama gerekirse dövüşürüz; omuzunda bir kuş var, “benim alıcı kuşum döner dolaşır, seni görür, bana haber verir” anlamına gelmektedir. Bu heykelin altında, 2’nci Dünya Savaşı öncesinde yapılmış bazı sığınaklar vardır.
TUNA NEHRİ KIYISI
Tuna nehri kıyısındaki demir atmış tekneler ve barakalar: akşam saatlerinde, restoran ve kafeteryalara dönüştürülüyor. Bu yüzen botlara “Splav” deniliyor.
Burada özellikle, “Keops” isimli bir kafeterya var ve orada, yolunuz düşerse, bulabilirseniz, mutlaka “krep” yemenizi öneririm.
Ayrıca: bu splav denilen botların bulunduğu yerde, şehrin “Grand Casino” su var. Meraklısına duyurulur.
Bu arada: Sava nehri üzerindeki mekanlara da gidebilirsiniz. Özellikle: yaz aylarında bunlar caziptir. Burada: yerel içkilerden “rakija” deneyebilirsiniz. “Jelen” isimli bira da tercih edilebilir.
Tekne gezisi
Sava nehri kıyısında, gezinti tekneleri bulunuyor. Bu tekneler: 30-40 dakikalık Sava ve Tuna nehirleri ve nehirlerin birleştiği yerdeki yolculuk için 8-10 euro ücret alıyorlar. Hatta, Türk turistlere çok alışmışlar, yolculuk sırasında Türkçe şarkılar, türküler çalınıyor. Keyifli, bence bu tekne turuna katılın. Oldukça güzel ve ilginç.
ŞEHİRDE GEZİLECEK DİĞER YERLER
SIRBİSTAN ULUSAL MÜZESİ
1844 yılında kurulmuştur. Müzede: birçok yabancı eser de dahil olmak üzere, yaklaşık 40 bin obje barındıran bir koleksiyon sergilenmektedir. Bunlar arasında: 5600 yağlıboya tablo, 8400 çizim ve baskı bulunmaktadır.
Ancak: buradaki yağlıboya tabloların bir bölümü yani çok değerli olan bazı tabloların, savaş zamanı sahiplerinden zorla alınarak buraya getirildiği söyleniyor. Sırplar, bu tabloların sahip veya varislerinin hak iddia etmelerini önlemek için, tabloların büyük bölümünün bulunduğu yeri, ziyarete açmıyorlarmış.
ÇAĞDAŞ SANAT MÜZESİ
Burası: 1958 yılında kurulmuştur. Bina: 1960 yılında İvan Antic tarafından dizayn edilmiştir. Burada: 150 bin civarında, eski Yugoslavya kültürüne ait sanat eserleri sergileniyor.
DOĞA TARİHİ MÜZESİ
Njegoseva bölgesindedir. Müze: 1895 yılında açılmıştır. Müzede: kayalar, paleontoloji, zooloji ve botanik koleksiyonları, mineraller de dahil olmak üzere, yaklaşık 1.500.000 parça eser sergilenmektedir.
NİKOLA TESLA MÜZESİ
Şehir merkezindedir. Müzenin bulunduğu bina: 1927 yılında inşa edilmiştir. 1952 yılında ise, hükümet tarafından, Müze olarak düzenlenmiştir.
Nikola Tesla’nın kişisel eşyaları sergileniyor. Bu müzede: belki izleyenleriniz hatırlayabilirler “Prestije” filmindeki, elektrik akımını ileten aleti görebilirsiniz. Özellikle: bazen bu aleti çalıştırıyorlar ve havada, mavi renkli elektrik akımını alenen görebiliyorsunuz.
HAVACILIK MÜZESİ
1957 yılında kurulmuştur. Nikola Tesla Havaalanının hemen bitişiğindedir. 1989 yılında halkın ziyaretine açılmıştır. Müzede: 200 den fazla uçak sergileniyor.
BELGRAD ULUSAL TİYATROSU
Hemen, Sırbistan ulusal müzesinin yanında: Cumhuriyet meydanındadır. 19’ncu yüzyılın ikinci yarısında: 1869 yılında kurulmuştur. 1983 yılında, Sırbistan hükümeti tarafından koruma altına alınmıştır.
Yapı içindeki salonda, 3 seviye var. Zemin seviyesinde ve en önde, 220 koltuk bulunuyor. Ayrıca: 3 balkon bölümü var.
NİKOLA PASİC MEYDANI
Nikola Pasic: Belgrat Belediye Başkanı ve eski Yugoslavya ve Sırbistan Başbakanı olarak görev yapmıştır. Meydan, 1950 yılında yapılmış ve önceleri “Marx-Engels” meydanı olarak biliniyormuş. 1990 yıllarının başında, Nikola Pasic’in anıtı dikildi. Yugoslavya Tarih Müzesi de, bu meydanda bulunuyor. Ayrıca, çeşitli kamu binaları, çiçek, bal ve kitap satışı yapılan dükkanlar var. Kışın burada: yapay buz pisti oluşturuluyor ve Belgratlılar, buz pateni yapıyorlar.
SLAVİJA MEYDANI
1880’li yıllarda, Belgratlılar, buraya avlanmak için giderlermiş. Çünkü buradaki büyük gölette: yaban ördekleri varmış ve gölette, tekne ile geziniliyormuş. 1910 yıllarına gelindiğinde ise, Sosyalist Halk Merkezi haline gelmiştir. 1962 yılına gelindiğinde, buraya bir otel inşa edilir. 1988 yılında ise, ülkenin ilk fast-foot restoranı burada açılır.
Evet, hareketli bir meydandır. Özellikle: tüm toplu ulaşım araçları, buradan geçiyor ve durakları var. Ancak, bu nedenle, trafik muhteşem sıkışık oluyor.
ÖĞRENCİLER MEYDANI
Stari Grad bölgesindedir. Yani: Cumhuriyet meydanı ile Kalemegdan arasında, Akademski parkına bitişiktir. Meydanda: Belgrat Üniversitesi Rektörlüğü ve yine bu üniversiteye bağlı birkaç fakülte, konser salonu, Etnografya Müzesi, kitapevleri bulunuyor.
CUMHURİYET MEYDANI
Stari Grad belediyesine ait bölgededir. Burada: şehrin kamu binaları yoğunluktadır. Ayrıca: Ulusal Müze, Ulusal Tiyatro ve “Prince Michael” heykeli görülüyor.
Meydan: şehrin merkezi iş alanlarından biridir ve aynı azmanda en işlek yeridir. Trafik yolları da burada kesişiyor. 1989 yılında yapılan, Staklenac, şehrin ilk modern cam ve çelikten inşa edilmiş alışveriş merkezidir. Sırp Başbakanı Zoran Cinciç; 2003 yılında, bir suikastte, burada öldürülmüştür.
Burada bir anıt bulunduğundan söz etmiştim. Anıt: Prens Michael’in at üzerinde betimlenen bronz bir anıtıdır. İtalyan heykeltıraş Enrico Pazzi tarafından, 1882 yılında yapılmıştır. Prensin eli: İstanbul’u gösteriyor. Çünkü: Prens, Osmanlının son dönemlerinde, 7 Sırp şehrinden, Osmanlıyı kovması ile tanınıyor.
Meydanda: bir de saat bulunuyor. Krom çelik ve cam kullanılarak yapılan saat kulesinde, iki küçük analog saat bulunuyor.
PRİNCE MİCHAEL STREET
Burası: şehrin en eski ve en önemli yerlerinden biridir. 1870 yılında inşa edilmiştir. Günümüzde ise, Sırbistan devleti tarafından koruma altına alınmış bir yaya ve alışveriş bölgesidir.
Burada bulunanlar şunlar
Makro Stojanoviç evi:
1889 yılında, Avukat Makro Stojanoviç için yapılmıştır. 1937 yılından itibaren ise, Güzel Sanatlar Akademisi olarak kullanılmaktadır.
Hristina Kumandudi:
1870 yılında yapılmıştır. Bir süre, Fransız-Sırp Bankası olarak kullanılmış, daha sonra konsolosluklara tahsis edilmiştir. Günümüzde, İngiltere ve Belçika konsoloslukları olarak kullanılmaktadır.
Sırp Kruna Hotel:
1869 yılında yapılmıştır. 1945-1970 yılları arasında “Ulusal Kütüphane” olarak kullanılmıştır. Günümüzde de, şehir kütüphanesi olarak kullanılmaktadır.
Knez Mihailova: bu sokak, Belgratlılar için buluşma yeri olarak kullanılmaktadır. Bu yüzden, sürekli kalabalık ve canlıdır. Binlerce insan, burada gün boyu gezintiler yapmaktadırlar. Hemen ilerisinde: kalemegdan parkı bulunmaktadır.
Bu sokakta, aynı zamanda, birçok ünlü markanın satıldığı dükkan ve mağazalar var. Ayrıca: büyük alışveriş merkezleri de görülüyor. Yani, bu sokağa mutlaka uğramalısınız.
KNEZ MİHAİLOVA CADDESİ
Cumhuriyet meydanına 100 metre uzaklıktadır. Şehrin merkezi konumundadır.
AVALA
Şehir merkezine 15 km. uzaklıktadır. Kelime anlamı: ”manzara” anlamına gelmektedir.
Burası: Sava ve Tuna nehir bölgelerine egemen, doğaseverler için tam bir piknik yeri olarak önem kazanmaktadır. Tepenin deniz seviyesinden yüksekliği: 511 metredir. Ormanlık konik bir tepe üzerindedir.
Burada: 10 km. lik işaretlenerek ayrılmış yürüyüş yolları bulunmaktadır. Antik Roma döneminde ise, dağın üst kısımlarında: bir askeri kamp ve maden kolonisi bulunduğuna dair kalıntılar görülmektedir. Ortaçağ döneminde ise, aynı yerde, Sırp kasabası: Zrnov bulunuyormuş. Bunun kalıntıları da: 1934 yılında kaldırılmıştır.
AVALA TOWER
Burası, bir telekominikasyon kulesidir ve yüksekliği: 205 metredir. Buradaki kule: 1999 yılında, bombardıman sırasında yıkılmış ve 2006 yılında yeniden planlanarak, 2010 yılında tamamlanmıştır. Günümüzde, ülkenin ve balkanlar bölgesinin en yüksek kulesidir.
Kule: ilk olarak, 1965 yılında tamamlanmıştır. 102 metre yüksekliktedir. Biraz önce sözünü ettiğim gibi, 1999 yılında bombardıman sırasında yıkılan kule: uzun süre, radyo ve televizyon yayınlarının durmasına neden olmuştur. Günümüzde görülen kule: 2009 yılında tamamlanmıştır.
ZEMUN BÖLGESİ
Burası: Tuna nehrinin sağ kıyısındadır. 20’nci yüzyılın sonlarında, şehir merkezinin gelişimi burada olmuştur. Zemun üzerinde yürüyebilir ve şehrin değişik mimarisi, ruhu ve atmosferini yaşayabilirsiniz.
Buradaki tesisler ise:
Madlenianum Opera ve Tiyatro, Zlatnik Kej Restoran, Stara Kapetanija Restoran,
BEOGRADANKA
Burası, bir binadır. Ama, ülkenin en yüksek binasıdır ve yüksekliği: 101 metredir.
Bina: 1969-1974 yılları arasında yapılmıştır. Eski şehir merkezinin tam kalbindedir. Binanın en üstünde bir restoran bulunuyor. Ancak, güvenlik nedeniyle, bu restoran, uzun süredir kapalı tutuluyor. Binada: ofisler ve televizyon ve radyo istasyonları bulunuyor.
BAJRAKLI CAMİSİ
1575 yılında yapılmıştır. Aynı dönemde, şehirde bulunan 273 camiden, günümüze kadar ayakta gelebilen tek camidir. Şehrin, Avusturyalılar tarafından işgali sırasında, 1717-1739 yılları arasında kilise olarak kullanılmıştır. 18 Mart 2004 tarihinde, bu cami, Sırp milliyetçileri tarafından yakılarak yok edilmek istenmiştir. Ancak, daha sonra yeniden tamir edilerek restore edilmiştir.
DESPOT STEFAN KULESİ
1405 yılında yaptırılmıştır. 1404 yılında, Sırp Despotate Stefan, Belgrad şehrini başkent olarak ilan eder ve şehir-devlet olarak egemenliğini sürdürür. Bu dönemde, şehir nüfusu: 50 bin kişiye kadar ulaşır ve şehirde: kamu binaları, kraliyet mahkemeleri, kiliseler ve surlar yaptırılır. Şehir: balkanlar bölgesinde yaşayan Hıristiyanlar için kutsal bir yer haline gelir. Yani: kültürel ve ruhani bir başkent olur. Ancak: Osmanlılar şehri aldıktan sonra, bu yapıların birçoğu yıkılarak yok olur.
SAİNT SAVA KATEDRALİ
1594 yılında burada çıkan Sırp isyanı, Sinan Paşa tarafından bastırılır ve Vracar platosundaki Saint Sava’daki kutsal emanetler, bu isyan sırasında siteye getirilir ve yakılarak yok edilir. Bunun üzerine, bu kilise, 20’nci yüzyılda, bu olayı anmak için yeniden inşa edilmiştir. 1894 yılında, dünyanın en büyük bu Ortodoks kilisesi inşa edilmesi düşünülür. 1926 yılında: mimarlar Bogdan Nestorovic ve Aleksandar Derok tarafından proje üretilir ve inşaata başlanır.
Ancak: II. Dünya Savaşı sırasındaki bombardımanlar nedeniyle inşaat yarım kalır ve 1985 yılında yeniden inşaata başlanır.
Günümüzde, dünyanın ve balkanların en büyük Ortodoks katedralidir. Aziz Sava: Sırp Ortodoks kilisesinin kurucusudur. Yapının kubbesinin yüksekliği: 82 metredir.
Yapıldığı yer ise, 134 metrelik bir tepe üzerindedir ve bu nedenle: kilise, Belgrat şehrinin silüetine hakim bir konumdadır. Şehirdeki, birçok yerden görünür. Ancak, her ne kadar yapının dış cephesi tamamlanmış olsa da, günümüzde iç dekorasyon çalışmaları sürdürülmektedir. Hatta, duyduğuma göre, iç dekorasyon için Ruslardan 30 milyon Euro kredi almışlar.
KNEZA SİME MARKOVİCA KATEDRALİ
Kutsal Baş Melek Michael kilisesi sitesinde: 1728 yılından kalan eski bir kilise üzerine inşa edilmiştir. Yapıda, barok ve klasik tarz birlikte kullanılmıştır. Yapı: 1837-1840 yılları arasında Prince Milos Obrenoviç tarafından yaptırılmıştır. Kilisenin hazinesinde: 17-20’nci yüzyıllar arasında toplanan: eski simgeler, altın eserler ve özellikle Sırp kültürünün iki önemli ismi olan; Milos ve Mihailo Obrenoviç’in mezarları bulunmaktadır.
KRALİYET SARAYI
Burası: Dedinje Karageorgevich hanedanı tarafından kullanılan saray kompleksi ve Beyaz Kraliyet sarayından oluşmaktadır. Yapı: ilk olarak: 1882 yılında, Sırp hükümdarlarının konutu olarak kullanılmak üzere, Alexander Bugarski tarafından yaptırılmıştır. Ancak: iki kere hasar görmüştür. Özellikle: I. Dünya Savaşı sırasında, 1941 yılında şehrin bombalanması sırasında, büyük hasar görür.
Kraliyet sarayı: 1924-1929 yılları arasında, yeniden inşa edilmiştir. Yapı tarzı: Sırp-Bizans stili, beyaz taştandır. Saray: Kral I. Alexander ve Kral Peter ve yakınları tarafından kullanılmıştır. Yapı: 1961 yılından bu yana, günümüzde, şehir meclis binası olarak kullanılıyor. Ama, aynı zamanda ziyarete açıktır.
Beli Dvor – Beyaz Saray
Kraliyet sarayı ile aynı kompleks içindedir. Kral I. Alexander tarafından: 3 oğlunun ikameti için yaptırılmıştır. Yapı:1934-1936 yılları arasında tamamlanmıştır. Klasik tarzdaki saray yapısı: zeminde büyük bir salon ve büyük Venedik avizeleriyle döşenmiştir. Yemek odasında: 35 bin kitaptan oluşan bir kütüphane bulunmaktadır. Ayrıca: sarayda, birçok önemli sanat eseri bulunuyor. Bu eserlerin sanatçıları: Rembrant, Poussin, Winterhalter.
Saint Andrew Kraliyet Şapeli
Kraliyet sarayının güney bölümünde, sütunlu bir bina ile, saraya bağlı olarak inşa edilmiştir. Sırp Ortaçağ kralı Vukasin oğlu Andrew tarafından yaptırılmıştır. Kilisenin içi: Belgrat ressamlar derneği sanatçıları tarafından, fresklerle süslenmiştir.
İSİMSİZ KAHRAMANLAR-HERO ANITI
Şehrin, panaromik manzarasının görülebileceği en güzel yerdir. Anıt: Yugoslav heykeltıraş Ivan Mestrovic tarafından yapılmıştır.
Anıtın yapılış amacı: I. Dünya Savaşında ölen askerlik içindir. Yugoslavya kralı Alexander tarafından, 1912-1918 yılları arasında yaptırılmıştır. Anıt, 1987 yılından sonra, Sırbistan hükümeti tarafından koruma altına alınmıştır.
KUCA CVECA-ÇİÇEKLERİN EVİ
Burada: Josip Broz Tito’nun mozolesi bulunuyor. Ancak: 1980 yılında, Yugoslavya Federal Cumhuriyetinin dağılmasından sonra, halkın ziyaretine kapatılıncaya kadar, buraya pek çok çiçek bırakılırmış ve bu çiçekler için, beyaz kayalar kullanılırmış.
Bu yüzden: yani çiçeklerin bolluğu nedeniyle, buraya “Çiçeklerin evi” ismi verilmiştir. Yugoslavya Federal Cumhuriyetinin dağılmasından sonra, 10 yıl boyunca, burası halkın ziyaretine kapatılmıştır. Ancak, günümüzde yine ziyarete açıktır. Özellikle: 25 Mayıs günü yoğun ziyaretçi akını olmaktadır. (Tito’nun doğum günü)
TOPCİDER PARKI
Burası, bir orman parkıdır. 112 bin m. karelik bir alanda: Topcider nehri vadisi üzerinde kurulmuştur.
Ancak, şehir merkezine yakın olması nedeniyle, Belgratlılar tarafından, dinlenme ve piknik amaçlı olarak yoğun olarak kullanılmaktadır. 1831 yılında, Sırbistan Prensi Milos Obrenoviç tarafından, bölgedeki bataklık alan kurutularak yaptırılmıştır.
Osmanlı döneminde, şehrin korunması için, buraya topçu birlikleri yerleştirilmiştir.
Bu yüzden: kelime anlamı: topcider. Topçu erkeklerin vadisi anlamına geliyor.
Park içinde bulunanlar: bir taş kilise (Topcider kilisesi), han (Guard House) ve askeri komplekstir. Park içinde, ayrıca muhteşem büyük çınar ağaçları görebilirsiniz. Hatta: bunlardan biri, 34 metre yüksekliğinde ve devlet koruması altındadır.
Bu ağacın 1834 yılında Prens Milos tarafından dikildiği söyleniyor. Parkın: kuzey bölümünde “Topcider mezarlığı” ve Banknot Basımevi ve Sırbistan Ulusal Bankası var. Ayrıca: şehir Hipodromu (giriş ücretsizdir) ve çok sayıda restoran bulunuyor. Özellikle: Milosev konak restoranı önerebilirim.
CİGANLİJA ADASI
Sava nehri üzerinde bulunan, eski bir adadır. Şehir merkezine 4 km. uzaklıktadır.
Şehrin en büyük spor ve rekreasyon yani park alanıdır. Günümüzde, bu ada: iki geçitle, Sava ırmağının sağ yakasına birleştirilmiş ve yapay bir göl oluşturulmuştur. Özellikle, sıcak yaz günlerinde, şehirlilerin en çok tercih ettikleri yerlerin başında gelmektedir.
Yaz aylarında, burada günlük 200-300 arasında insan bulunuyor. Adadaki kulüpler, günün 24 saati açık ve canlı müzik sunuyorlar.
Adada: 7 km. lik sahil şeridinde: spor alanları, plajlar ve başkaca birçok tesis bulunuyor. Hatta: kablolar yardımı ile, su kayağı yapılabilen bir tesis bulunuyor.
Şehri ziyaret ederseniz, bu adaya mutlaka gitmenizi öneririm. Özellikle: bisiklete binmek ve yürüyüş yapmak için ideal bir yer.
Adada: Opusteno restoranı önerebilirim.