Asos: daha çok İstanbul ve yakın çevresinden ziyaretçileri yoğun olan bir yer. Burada: sizi, sessiz bir ortam, harika tarihi güzellikler, deniz bekliyor. Deniz deyince, Asos merkezde, denize girme imkanı yok, yakın çevredeki otel ve pansiyonların önünden girilebilir ama yine de, buranın denizi, soğuk, yani Asos’a giderken, tamamen denize girme özlemi ile gitmemek gerek.
Ben: son olarak, Asos-Behramkale bölgesine, Temmuz 2018 tarihinde gittim ve bu gezideki güncel notlarımı, buradaki yazıda sizlerle paylaşıyorum. Öncelikle şunu bilmek gerekir: yörenin eski ismi “Asos” iken, yeni ismi Behramkale’dir. Yani, ayrı bir Asos veya ayrı bir Behramkale aramamak gerekir.
ULAŞIM
Çanakkale’den çıkıp, İzmir yolunu takiben güneye inerken, yaklaşık 1 saat sonra, Assos-Behram Kalesi tabelasını göreceksiniz, sonra tabelanın gösterdiği yoldan yaklaşık 20-25 dakika ilerledikten sonra, Asos’a varacaksınız.
Ayrıca; Balıkesir-Edremit ve batıya giden yolu takiben, Akçay-Küçükkuyu üzerinden de, Asos- Behram Kalesine ulaşabilirsiniz. İstanbul’a toplam 380 km. ve İzmir’e ise 290 km. uzaklıkta. Akçay yöresinden, buraya ulaşmak isterseniz belli bir süre sonra ana kara yolundan ayrılarak, ara yollara girmeniz gerekiyor, ama sonuç olarak yol çok sıkıntılı değil.
TARİHİ SÜREÇ
Ünlü Coğrafyacı Strabon’a göre; Assos, MÖ.2 bin yıllarında, Lelegler tarafından kurulmuş. Kentin ismi Assa olup, Luvi dilinde yerleşim anlamına gelir. Kentin gelişmesi, Midilli Adasından gelen göçmenlerin buraya yerleşmesinden sonra olmuş. MÖ.560 yıllarında, Lidyalılar bölgeyi ele geçirdiklerinde, Assos, Edremit Körfezinin kuzeyindeki en önemli ve güçlü kentlerden biri imiş. Denizden 283 metre yükseklikteki tepeye, zamanla, Athena Tapınağı ve tepenin eteklerinde ise bir tiyatro kurulur.
MÖ.546 yılında, Persler, Ege bölgesini ele geçirirler ve Assos Pers sınırları içine girer. MÖ.387 yılında, Pers yanlısı bir yönetici olan Eubolos, kentin yönetimini ele geçirir. Kentin ondan sonraki hakimi ise, azatlı kölesi ve mirascısı Hermias’tır. Hermias felsefe eğitimi görmüştür.
Ünlü felsefeci Platonun öğrencisi olmuş ve mantık biliminin kurucusu Aristotales’in arkadaşıdır. Aristotales, Hermias’ın çağrısı üzerine, Assos’a gelir. Hermiasın kuzeni Pyhias ile evlenir. İşte, Assos, ünlü Filozof Aristotalesin burada evlenmesine neden olacak güzellikte, saklı bir cennet.
Asos’ta 3 yıl kalan Aristotales, Gymnasıon’da dersler verir. Burası, bir felsefe okulu gibi kullanılır. Eflatun ve Sokrates de, bir zaman, burada dersler verirler. Doğrusu, Asos, felsefe dersi almak için çok uygun bir yer. Çünkü, limanın çok romantik ve değişik bir atmosferi var.
Büyük İskender’in, Persleri Anadolu dan çıkarmasından sonra, Assos çok gelişir, kent imar edilir. MÖ.241 yılında ise, Bergama Krallığının egemenliği altına girer. Daha sonra ise, Roma devletinin Asya eyaletlerinin bir parçası olur.
14’ncü yüzyılda, Sultan Murat Hüdavendigar zamanında, kent, Osmanlı topraklarına katılır ve Behram Kalesi adını alır.
GENEL ÖZELLİKLERİ
Asos’ta ilk kazılar, 1881-1883 yılları arasında Amerikalı araştırmacılar tarafından yapılır. Daha sonra uzunca bir süre ara verilen kazılara, 1980 yıllarında, Türk arkeolog ve araştırmacılar tarafından yeniden başlanır. Sonuçta, yılların emeğiyle, antik tiyatro ortaya çıkarılır.
GEZİLECEK YERLER
Behramkale bölgesine ulaştığınızda: aracınızı burada park edebilirsiniz. Park ücreti: 5 TL. Sonra, yukarı doğru tırmanmaya başlayın, antik bölgeye ulaşıyorsunuz. Antik bölgeye yani Akropolis bölgesine giriş ücreti: 8 TL.
Ama, müze kart geçerli. Hatta, Müze kartı olmayanlar için, burada çok kısa bir süre beklemenin sonucunda, Müze Kartı çıkartılıyor. Giriş kapısındaki görevlilerin, özellikle çok kibar olduklarını ifade etmek istiyorum.
Evet, biraz önce söylediğim gibi, arabanızı park ettikten sonra, yaklaşık 10-15 dakikalık bir yürüyüş yapmanız gerekiyor. Yokuş yukarı ama keyifli bir yürüyüş, çünkü, yol boyu tahta tezgahlar üzerinde birçok satıcı, gerek yöresel ürünler ve gerekse el işi ürünlerini sergileyip satışa sunmuşlar.
Bunlardan hoşunuza gidecek bir şeyler bulabilirsiniz. Ama, özellikle: buraya özgü küçük örgü heybeler ve gerek limon kekiği ve gerekse doğal kekik, mutlaka almanızı öneririm. Çünkü, buraya has bir lezzet. Doğal kekik: 3 su bardağı 10 TL. iken, daha ağır olan (az kullanılması gereken) limon kekiği ise, 2 su bardağı 10 TL. den satılıyor.
Antik bölgeye vardığınızda, Akropolis bölgesine girmeden önce, hemen solda bulunan tarihi camiyi gezmenizi ve görmenizi öneriyorum. Burası: Alaattin camisidir. Özellikle, kapı bölümüne dikkatinizi çekmek istiyorum.
Caminin önündeki boşluk, ahşap yürüyüş yolu yapılarak gayet düzenli hale getirilmiş, muhteşem bir manzara ziyaretçileri bekliyor. Tuvalet ihtiyacı için, hemen burada bulunan ve 1 TL. karşılığında kullanılan ve yöre köylüleri tarafından işletilen tuvaletler çok temiz.
HÜDAVENDİGAR CAMİİ
Bir tepenin üzerinde, 14’ncü yüzyılda yapıldığı tahmin ediliyor. Osmanlı dönemine ait tipik bir yapı. Caminin giriş kapısı yakınında, Skamantos Kralı tarafından onarımı yaptırılan Carnellus Şehrinin kilisesinin bulunduğu ve kilisenin kapısına yazdırdığı yazıtın günümüze kadar ulaştığı ( yalnızca üzerindeki haç işaretinin iki kanadı kırılmış) görülebilmekte. Caminin iç süslemelerindeki kadırga resimleri de, cami mimarisinde alışılmış değil, Mutlaka görülmeli.
Evet, bu ilginç camiyi gezdikten sonra, giriş kapısından girerek, Akropolis bölgesine giriyoruz.
Buraya girdiğinizde, sağ bölümden yukarıya doğru ilerlemenizi öneriyorum. Sağ bölümden gezmeye başlayınca, karşınıza önce bir yapı kalıntısı çıkıyor.
Sonra devam ettiğinizde, on metre sonra Artemis tapınağının sonradan yapılmış bir betimlemesi (camekan içinde) görülüyor. Minyatür, camekan içindeki, o dönemin izlerini yansıtıyor. Ziyaretçiler için güzel bir sunu. Bu arada çevrenizdeki muhteşem manzarayı izlemek durumunda kalıyorsunuz ki, gerçekten çok büyük ve geniş bir alan rahatlıkla izlenebiliyor.
Ben, bu girişten sonra, Asos antik kentiyle ilgili bilgiler vermek istiyorum.
Denize ve karaya hakim bir volkan konisi tepe üzerine kurulmuş Akropol, yaklaşık 3 km. uzunluğunda, çevresindeki surların 6’ncı yüzyılda yapıldığı sanılıyor. Surların uzunluğu 4 km. En son dönem surları, 4’ncü yüzyıla ait. Bunların onarılarak Roma döneminde de kullanıldığı sanılıyor. Günümüzde ise, surların büyük bölümü ayakta ve iyi durumda.
En yüksek noktada, Athena Tapınağı var. Tepenin eteklerinde ise tiyatro. Kentin güneybatı yönündeki konut alanlarında yapılan kazılarda Hıristiyan mahallesi bulunmuş. Bölgede gezerken, kafanızı ufka kaldırdığınızda, deniz yüzeyinde, hemen karşınızdaki Midilli adasının muhteşem görüntüsünü görebilirsiniz. Tepeden, güneye denize doğru teraslar iniyor.
Bugünkü köy ise, kuzeye doğru yerleşmiş. Türkler bölgeye geldiklerinde, güneye doğru yerleşim durmuş. Bunun, korsanlardan korunmak için olduğu düşünülüyor. Oysa antik dönemde, kent denize bakıyor da ve Egenin ünlü imbat rüzgarını alıyordu.
Kette, zor işlenen ama dayanıklı bir taş kullanılmış. Bu taşa, antik yazarlar ” insan yiyen taş ” ismini vermişler. Mezarlıklarda kullanılan lahitler ise çok değerli imiş. Bunların değeri, lahitlerin yapımında kullanılan şap imiş.
ATHENA TAPINAĞI
Athena, mistik dönemde, üretici zekanın ve savaşların tanrıçası. Ülkeyi saldırılardan korurmuş. Bir başka özelliği ise, şehir tanrıçası ve uygarlığın, el sanatlarının, tarımın koruyucusu, dizginin yaratıcısı imiş. Mitolojide, kadınlara dokumayı öğreten tanrıça olarak geçiyor. Dokumanın bu yörede, bu kadar önem kazanmasının nedenlerinden biri olarak da belki düşünülebilir.
Athena adına, antik çağda şehirlerde tapınaklar yaptırılmış. Assos şehrinde ise, Athena adına yaptırılan bir tapınak var ve akropolün en yüksek yerine, 236 rakımlı tepeye yapılmış. MÖ.525 yılında yapıldığı tahmin ediliyor. Asos un en önemli tarihi yapısı. Yapının önemi, mimari özelliklerinden kaynaklanıyor. Anadolu da, arkaik çağda yapılmış ve kabartma firizlere sahip tek örnek yapı.
Dorik üslupla olmasına karşın, İyon üslubunun özelliği olan çatı altı firizleri var. Bu anlamda, mimaride, birden fazla medeniyetten etkilenildiği söylenebilir. Yanlarda 13 er, ön ve arkada ise 6 şar sütunla çevrili, pepiteros planında. İki basamaklı platform, günümüze kadar ulaşabilmiş. Batı kanadı, 1.20 metre yüksekliğini hala korumakta.
Kazı çalışmalarında sağlam kalmış sütunlardan çıkarılan kalıplar ile, yeni sütunlar dökülmüş ve böylece tapınağın bir bölüm sütunu ayağa kaldırılmış.
Tapınağa ait bazı sütun parçaları ise, Berlin müzesinde sergilenmekte. Tapınağın kabartmaları ise: Paris, Bostan (1881 yılında kaçırılmış) ve İstanbul Arkeoloji Müzesinde sergileniyor. Dorik başlıklar, sütun kaideleri ve öbür mimarı kalıntılar ise, çevrede görülmekte.
Bu muhteşem tapınağa mutlaka çıkın ve Ege denizinin manzarasını seyredin. Özellikle, buradan gün batımı bir harika, sakın kaçırmayın.
Evet, buranın en önemli kalıntısı, Artemis Tapınağı. Bu tapınağı da gördükten sonra, çıkış kapısına doğru ilerliyoruz Tapınağın tepenin en üst noktasında bulunması ve çevreye hakimiyeti muhteşem.
Çıkış kapısından çıkıyoruz ve geldiğimiz yoldan aşağıya doğru ilerleyerek aracımızın bulunduğu otopark bölgesine ulaşıyoruz. Aracımızı aldıktan sonraki hedefimiz, bu kez “Liman” bölgesidir. Yalnız, daha önceki gelişlerimde de şahit olduğum üzere, limana inen yol çok korkunç, dar ve virajlı, burada aşırı dikkat göstermeniz gerekiyor.
Limana inen bu yolda ilerlerken, solunuzda yine bir kısım antik kalıntı göreceksiniz, bir süre mola verip bunları da izleyebilirsiniz.
TİYATRO
1985 yılından bu yana, tiyatroda, arkeolojik çalışmalar sürdürülmekte. Tiyatronun tarih içinde, deprem gördüğü ve çöktüğü tespit edilmiş. Devrilmiş duvarları yeni baştan örülmüş. İki yandan tonozları varmış, tonozlardan biri yeni üretilen taşlarla ayağa kaldırılmış. Yeni çalışmalar ile, oturma sıralarındaki eksiklikler tamamlanmış. 10 yıl öncesinde tanınmayacak bir durumda olan tiyatro, günümüzde, bilimsel kazı ve restorasyonlar sonucu gün ışığına çıkarılmış. 4000 seyirci kapasiteli.
Harabe yapı, bir zamanlar taş ocağı olarak kullanılmış ve taşları, bölgedeki diğer yapılarda bolca kullanılmış. Sahne binasının yanından giden, 2000 yıllık bozulmamış bir cadde ortaya çıkarılmış, görülebiliyor.
BATI NEKROPOLÜ-MEZARLIK
Mezarlık, MÖ.7’nci yüzyıldan, 2’nci yüzyıla kadar, 900 yıl kullanılmış. En eski gömüler, yakılan cesedin küllerinin çömleklere konulup, ağzı kapatılarak gömülmesi şeklinde imiş. Sonradan daha büyük küplere, ölü, ana karnında gibi konularak gömülür olmuş. Dönemin inancına göre, ölü geri gelmesin diye. küpün ağzı taş ile kapatılıyormuş. Ölen erkek ise, geri gelme ihtimaline karşın, eşi, tanınmamak için, bir süre peçe ile dolaşıyormuş.
Günümüzde, batı dünyasındaki cenazelerde, kadınların tül-peçe takmasının kökeninde, bu dönemdeki inanç olabilir mi?
Küp gömülere, ölü için hediyeler konuluyormuş. Türkiye’deki defin avcılarının mezar kazmaya meraklı olmaları ve çok sayıda ” bir küp dolusu altın ” bulma öyküsünün altında, bu kültürün bulunduğu anlaşılıyor.
Daha sonraki mezar tipleri, lahitler. Yüzeye yakın bulunan lahitlerin hepsi, daha önce defineciler tarafından soyulmuş. Ancak, altlardaki lahitlerde iskelet kalıntıları ve ölü hediyeleri bulunabilmiş. Bu buluntuların en değerlisi ise, MÖ.4’ncü yüzyıla tarihlenen, pişmiş topraktan yapılma bir kadınlar orkestrası heykelciği. Hiçbir müzede, benzer bir örneğini bulunmamakta imiş.
Yolda aracımızla ilerlemeye devam ediyoruz ve biraz sonra, Liman bölgesine ulaşacağız. Burada, yani liman bölgesi içindeki otopark sıkıntılı, benden size öneri, liman bölgesine varmaya yakın, yolun sağ bölümüne aracınızı boş bulduğunuz bir yere park edin ve liman bölgesine yürüyerek inin, çünkü liman bölgesi içindeki otopark küçük ve sıkıntılı, büyük olasılıkla yer bulamayacaksınız.
ASSOS İSKELESİ
Assos kentinin limanında, iki mendirek var. Bunlardan biri günümüzde onarılmış ve kullanılıyor. Limanda çoğu otel ve motel, geçen yüzyılda yapılmış taş yapılar. Bölgede yeni bina yapılmasına izin verilmiyor. Doğal olarak, mevcut taş yapılar yani otel olarak kullanılan taş yapılar, çok otantik görüntüler sunuyor.
Ama, buranın en ilgi çeken yanı: hemen denizin kıyısındaki restoranlar. Bu restoranlarda bir şeyler yerken, denize biraz ekmek kırıntısı attığınızda, birçok balığın toplandığını görebiliyorsunuz. Ayrıca: yine mendirek bölgesinde küçük bir yürüyüş yapabilirsiniz.
Ama, burada en büyük önerim, hemen sol yanda, Asos otelin yanındaki dondurmacıdan dondurma almanız, bu muhteşem lezzeti mutlaka tatmanızı öneriyorum. Restoranlarda yemek yemek, elbette ekonomik güç ile orantılı ama mutlaka dondurma yemelisiniz.
SONUÇ
Assos’a yıl boyunca her mevsimde gidilebilir. Zaten kış tatillerinde de dolup taşıyor. Ama asla gürültülü-patırtılı bir yer değil. Bu huzur ortamı, sessiz. Athena Tapınağından mutlaka gün batımını görün. Ayrıca limanda, yine balığınızı yerden, gün batımını izlemenin keyfini tadın. Kısa bir zaman ayırdığınızda, Assos’tan mutlu bir şekilde ayrılmanız mümkün.
Truva tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için.
Gelibolu tanıtımı ve şehitliklerle ilgili yazım için.
Çanakkale tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için.
Altınoluk tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için.