İspanya Barselona Ayrıntılı Gezi Planı

İspanya Barselona Ayrıntılı Gezi Planı

İspanya Barselona Ayrıntılı Gezi Planı; Barselona şehrinde, son gidişimde, 5 gün kaldım. Sizin, burayı ziyaretinizde, kalış sürenizi bilmediğim için, ben her zaman olduğu gibi, aşağıda şehrin özellik arz eden bölgeleriyle ilgili ayrıntılı bilgiler veriyorum.

Sizler bu bilgileri okuduğunuzda, sizin için orijinal veya gezmeyi-görmeyi düşündüğünüz yerleri işaretleyin ve buna göre, kendinize güzel bir gezi planı-rotası yapabilirsiniz.

Şehir: Madrid şehrine nazaran büyük değil. Daha derli toplu ve küçük. Yani: yine, bu şehirde de yürüyerek birçok yere ulaşmak mümkün. Çok yararlı bir de metro hattı var.

Yani: şehre ilk vardığınızda, bence otel lobisinden bir şehir haritası ve metro tren gişesinden, bir metro hattı haritası alın. Benim size önerdiğim yerleri, o haritalar üzerinde işaretleyin ve şehirde kalış sürenize göre, şehri rahatça gezin.

BARSELONA ŞEHRİNDE MUTLAKA GÖRMENİZİ ÖNERECEĞİM YERLER

BARSELONA ŞEHRİNDE MUTLAKA GÖRMENİZİ ÖNERECEĞİM YERLER

  1. La SagradaFamilia(Burası, bir katedral ama şehrin en çok ilgi çeken yapısıdır.)
  2. La RamblaCaddesi(Şehrin en kalabalık, canlı ve hareketli caddesidir. Adeta şehrin kalbidir.)
  3. Casa Milla (Gaudin tarafından yapılan, her yönüyle değişik, UNESCO Listesindeki bir yapı)
  4. Parc del Gunardo (Gaudinin muhteşem sanat eserlerini görmek isterseniz, UNESCO Listesindeki bu parkı görmelisiniz.)
  5. Port Olimpic (Şehrin deniz kıyısındaki bu bölümü, mutlaka gezip-görmeniz gereken  bir yer)
  6. Sue katedrali (1298 yılında yapılıp, günümüze ulaşan ve süslemeleri 150 yıl süren bir sanat şaheseri yapı)
  7. Palau dela Musica(UNESCO tarafından, Dünyanın en değerli mirasi listesine dahil edilerek, koruma altına alınmış, muhteşem bir yapı)
  8. Montjuic Tepesi.Museum Natıonal de Art de Catalunya (Katalonya Ulusal Sanat Müzesi, ilginizi çekebilir.)
  9. Montjuic Tepesi.Fundacıo Joan Miro (Ünlü sanatçı Mironun eserleri sergileniyor)
BARSELONA ŞEHRİ:

BARSELONA ŞEHRİ:

1.GÜN GEZİ PLANI:

İspanya Barselona Ayrıntılı Gezi Planı; Bulunduğunuz yerden, metro hattına biniyorsunuz ve SAGRADA FAMİLİA istasyonunda iniyorsunuz. İlk durak, şehrin en çok ilgi çeken yapısı olan bir katedral.

LA SAGRADA FAMİLİA:

LA SAGRADA FAMİLİA:

Yapı: Barselonalı mimar Gaudinin, şehirdeki eserlerinin en ünlüsü ve muhteşemidir. Kelime anlamı: “kutsal aile”.

Barselona şehrinin simgesi olan yapıdır. Gökyüzünü delercesine uzanan kuleler, çok uzaklardan bile görülebiliyor. Ancak, bu yüksek 8 kule: henüz bitirilmemiş bir kiliseye aittir.

Zaten, kulelerin hemen yanında, aynı yükseklikte ve hatta daha da yüksekteki vinçleri göreceksiniz. Bunlar, elbette burada hala devam eden bir faaliyetin işaretçileridir.

Ama Barselonalılar, söylenenlere göre bu durumdan  pek rahatsız değiller ve burayı bitirmeye niyetleri yok, çünkü bu haliyle muhteşem paralar kazanıyorlar.

Evet: 1890 yılında, buradaki kilisenin yapımına kadar verilir ve bir mimara teslim edilir.

Ancak, net olarak bilinmeyen bir nedenle, bir yıl sonra, burası mimar Gaudi teslim edilir. Gaudi: küçüklüğünde, babasının demir atölyesinde çalışmıştır. 12 yaşına geldiğinde ise, din eğitimi almıştır.

Bu yüzden, eserlerinde dini temalar ağırlıktadır, ayrıca: doğada ne varsa kullanmaya çalışır, bazı eserlerinde kırık mozaik ve çini parçalarını gayet yoğun olarak kullanmıştır. Hatta: çiçek, böcek, yaprak gibi öğeleri de eserlerinde sıkça kullanır.

Gaudi: 1891 yılında, kilisenin inşaatını devralır. Yaşamının geri kalan kısmını, burada geçirmeye başlar ve 1926 yılına gelindiğinde, hemen kilisenin yanından geçen bir tramvayın altında kalarak, ölür.

Bugün mezarı, kilisenin içinde bulunmaktadır. Evet, Gaudi aniden ölünce, geriye bırakılmış bir proje olmadığından, kilisenin inşaatı uzun süre öylece kalır.

Ancak: bu arada, Gaudi, kilisenin ön cephesinde: büyük bir bölümü bitirmiştir. Bu sırada: mimaride, belki de hayatındaki tüm yaşadıklarını dışa vurmayı yeğleyen stil kullanmıştır. İnanılmaz çelişkilerle dolu bir yapı.

Duvarları, renkleri, kuleleri ile, ilk bakışta,  tam bir karmaşa gibi görülüyor veya öyle hissediliyor. Her yüzünde, cephesindeki mimari farklıdır. Cennet kapısı: doğadan ve iyimser çizgiler taşıyor. Cehennem kapısı: keskin ve karamsar bir havaya bürünmüştür. Hiçbir alan, boş bırakılmamıştır.

Taştan: 3 giriş var.

Bunların anlamı ise: sadakat, umut ve merhamet kapılarıdır. Ayrıca: birçok heykel görülüyor. Bunlar: melekler korusunu, müzisyenlerini, İsa’nın doğumunu, Mısıra kaçışı, Masumların katlini, Çarmıh ağacını betimliyor.

Girişlerde, dörder tane olmak üzere, toplamda 12 kule var. Bunların, dördü: havarileri, daha yüksek olan dört: İncil yazarlarını, apsis üzerindeki kule: Meryem’i, merkezdeki kule yani en yüksek olan ise: İsa’yı simgeliyor.

Gaudi’nin ölümünden  sonra: kilisenin inşaatı bir süre, onun bıraktığı gibi kalmıştır. Ancak: 1950 yılından sonra çalışmalar yeniden başlatılmıştır. Ancak, mimar Gaudi: arkasında çok az plan bıraktığından, çalışmalar yürümemiştir.

Zaten, Barselonalıların çoğu da, burayı bir katedral olarak görmüyor. Yani, kilisenin, büyük usta Gaudi’nin anısına,  tamamlanmadan böylece bırakılmasından yanalar. Yine de, Gaudi’nin yardımcılarından birinin oğlu olan mimar Armengol: kilisenin tamamlanması yönünde çalışmalar yürütüyor.

Japon-Katalan ortaklığındaki bir firma tarafından yürütülen çalışmalar sonucu, özellikle ön cephede, bir takım mimari güzellikler yaratılmıştır. Ancak, bunlar, baktığınızda hemen göreceğiniz gibi, Gaudi’nin stilinden tamamen farklıdır. En basitinden, keskin kenarlar kullanılmıştır.

Yani: Japon-Katalan firmasının bu çalışmaları, gerek Barselonalılar ve gerekse ziyaretçiler tarafından hoş karşılanmamaktadır.

Yine de, düşünülene göre: Gaudi’nin ölümünün 100 yılı olan 2026 yılında, kilisenin tamamlanmasına çalışılıyormuş. Arka cephede ise, payandalar görülüyor. Payandalar: genellikle ortaçağ döneminde ön yüzlerde veya arka taraflarda kullanılırdı.

Ama, normalde, Gaudi’nin projesinde payanda kullanımı yoktur. Japon-Katalan firmasının yapı çalışmalarında payanda kullanılmıştır. Bunlar tamamen destek amaçlı kullanılan  payandalardır.

Ön cephede görülen heykellerle betimlenenler: İsa’nın çarmıha gerildiği yer gösteriliyor. Çevrede: ağlaşan insanlar, yani İsa’ya inananlar ağlaşıyorlar. Altta da, Barselona kontluğu döneminde, kontluğun yaptığı savaşlar, başarılar ve o dönemle ilgili bazı askeri heykeller görülüyor.

Evet, burayı şehirde ilk görmeniz gereken yer olarak öneriyorum.

Ancak: buraya has bir diğer özellik, burada bol miktarda hırsızlık olmasıdır. İnsanlar, burayı gördüklerinde güzellik karşısında şaşıp kalıyor veya rehberi dinlerken, soyuluyorlar. Çantalarından bir şeylerin alındığını fark etmiyorlar. Lütfen, burayı ziyaretinizde, hırsızlık olayına denk gelmemek için özellikle  tedbir alın.

Yapının çevresinde dolaşın ve bütün cephelerinin güzelliklerini görün. Hatta: yapının içine girmek için, yüzlerce metre uzayan kuyruk sizi bıktırmaz ise, ki bence şehirdeki zamanınız uygun ise, bu kuyruğa girin ve yapının içini de görün. Hatta: asansör ile çıkılan kulelerden birine çıkın ve buradan şehrin manzarasını da izleyin.

Oradan ayrılıyoruz.

İspanya Barselona Ayrıntılı Gezi Planı; Yine metroya biniyoruz ve metro hat haritasından bulduğumuz DIAGONAL metro istasyonuna gidiyoruz ve burada metrodan iniyoruz. Paseing de Gracia caddesinden, güneye, yani denize doğru ilerliyoruz.

Bu cadde üzerinde: birçok alışveriş mağazası, restoran ve kafeler bulunuyor. Gayet keyifli bir cadde ama benim size bu cadde üzerinde görmenizi önereceğim iki yer var. Bunlar yine Gaudi’nin eserleri olan yapılardır.

CASA MİLLA:

CASA MİLLA:

Hemen cadde başında, sağ kolda bulunuyor. Gaudi tarafından Milla ailesi için yapılmış bir apartmandır.

Burası, Gaudi’nin başyapıtlarından birisidir. La Pedrara olarak da biliniyor. Çünkü: bu isim: binanın kireç taşından yapılmış ön yüzüne bir göndermedir. Muhteşem bir apartman. 1905-1910 yılları arasında inşa edilmiştir. UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilerek, koruma altına alınmıştır.

Ön kısmını süsleyen harika ferforje balkonları, iki cepheyi de görmektedir.

Apartmanın iç kısmı büyük hasara uğramış ve Gaudi’nin muhteşem tavan arası mühürlenmiş iken, 1990’ların ortasında yenilenerek orijinal görünümüne kavuşturulmuştur.

Tavan arası katı, şimdi Gaudi’nin eserlerinin sergilendiği, şık bir ileri teknoloji müzesi haline getirilmiştir. Tuhaf biçimler, el yapımı kapı  tokmakları ve özgün detaylarla dolu dairelerden biridir. Çoğu, Gaudi’nin tasarımı olan, o döneme özgü mobilyalarla dekore edilmiştir.

Burası, aynı zamanda, o dönemlerin ilk otoparkını da barındırıyor.

Otopark alanı, günümüzde, kültürel konferanslara ev sahipliği yapan, bir amfi tiyatroya  dönüştürülmüştür. Binanın ikinci katı ise, görkemli bir sergi salonu yapılmıştır. Yalnız, binanın en ilgi çeken bölümü, cadı korkutan olarak bilinen, bacalarıyla öne çıkan çatısıdır.

Bu bacaların da bir hikayesi var. Bu bacalar: ülkemizdeki Peri Bacalarına benzemektedir. Genelde, Katalanlar bu bacaları sevmiyorlarmış. Barselonalıların söylediklerine göre: ya Gaudi, bu  peri bacalarını gidip görmüş ya da bunların resmini görmüş ve çok etkilenerek, bacaları, peri bacası gibi yapmıştır.

Buradan, Barselona şehrinin muhteşem manzarasını izlemek mümkün. Elbette: bilet alarak ,içeriye giriliyor. Üst katı ziyaret etmek mümkündür. Değişik yüzlü bir bina göreceksiniz.

CASA BATTİO:

CASA BATTİO:

İspanya Barselona Ayrıntılı Gezi Planı; 1904-1906 yılları arasında yapılmıştır. İlk kattaki odalarıyla, büyük ilgi görmektedir. Yapıdaki dini ve ulusal sembollerin yanı sıra, kıvrımlı dış hatlar, farklı doku ve malzeme kombinasyonları, parlak renkler ve sınırsız detaylar, Gaudi’nin özgün üslubunun ipuçlarıdır.

Evet, bu yapı: Katalonya’nın koruyucu azizi, St. George anısına yapılmıştır. Ancak, yapı incelendiğinde, Gaudi’nin niyetinin ne olduğu hakkında, en ufak bir belirti hissedilmiyor. Dalgalı mavi seramikten yapılmış çatı, bir ejderin pullu derisini ve balkonlar ise onun kurbanlarının kafatası ve kemiklerine benzetiliyor.

Bazıları da, bunların Venedik karnaval maskelerine benzediklerini söylüyorlar. Sant Jordi Haçı ve mızrak sapı: ejderin sırtına saplanmış bir mızrağı çağrıştırıyor.

Binanın cephesi: kırılmış seramik ve plaka parçalarıyla süslenmiştir. Bu, Gaudi’nin, çok kullandığı süsleme tekniğidir. Gaudi, tüm binayı inşa etmemiştir. 1906 yılında, dış ve iç kısımları yeniden tasarlanmıştır.

Bilet alarak, binanın birinci katını gezebiliyorsunuz.

CASA AMATİLER:

İspanya Barselona Ayrıntılı Gezi Planı; Hemen, cadde üstünde, solda, Casa Battio binasının yanındadır.

Burası, bir çikolata üreticisi için inşa edilmiştir. Sırlanmış seramik kaplı, basamaklı çatıyı tasarlarken, flander bölgesinden esinlenmiştir.

Yürümeye devam ediyoruz. Katalunya meydanı karşımıza çıkıyor.

KATALUNYA MEYDANI:

İspanya Barselona Ayrıntılı Gezi Planı; Bu meydan da çok hareketlidir. Otobüslerin, metronun ve şehirler ve bölgeler arası trenlerin hareket noktasıdır. Meydanın kuzeyini: El Corte İngles mağazası kaplamıştır. Buraya girdim, ülkemizdeki çok katlı, büyük alışveriş merkezlerine benziyor.

Ne ararsanız var, ama fiyatlar yüksek, malum etiket fiyatlarını 2.5 ile çarpmanız gerekiyor ve sonuçta, ortaya yüksek rakamlar çıkıyor. Yine de girip kısa bir gezinti yapabilirsiniz.

Meydanı geçtikten sonra ise, şehrin en büyük, önemli ve ünlü caddesi karşınıza çıkıyor.

LA RAMBLA CADDESİ:

LA RAMBLA CADDESİ:

İspanya Barselona Ayrıntılı Gezi Planı; Burası, bir ucu Catalunya Meydanı ve diğer ucu, sahil yani iskele yani  deniz olan bir caddedir. Bu caddeyi bugün geziyorsunuz ama inanıyorum ki, şehirde kalış sürenizce, bu caddeden birçok kez geçeceksiniz. Çünkü, gerçekten hareketli, canlı ve yaşayan bir cadde.

Caddenin: her iki yanında, restoranlar, kafeteryalar ve butikler, dükkanlar ve mağazalarla doludur. Bunların hemen önünde,  yalnızca bir araç geçecek şekilde trafik var. Bunların hemen ortasında ise: yaklaşık 4-5 metre genişliğinde: bir yaya bölgesi oluşturulmuş. Yani, muhteşem bir şehir  planı.

İnsanlar: bu ortadaki bölümde: restoran ve kafeteryaların oturma guruplarında oturabiliyorlar.

Banklarda oturup kısa molalar verebiliyorlar, sokak sanatçıları-canlı mankenlerin şovlarını izliyorlar, hatta karakalem resim çizen sanatçıları görüyorlar, büfelerde her türlü şeyi (çiçek, kuş, balık, hediyelik eşya gibi) bulup satın almak mümkün.

Özellikle: akşam saatlerinde, burada insanlar omuz omuza yürüyorlar. Hatta, gecenin ilerleyen saatlerinde, ellerinde içki kutu-şişeleri olan insanları görmek te mümkün. Ama, asla şehrini  diğer tüm yörelerinde olduğu gibi, burada da güvenlik sıkıntısı yok. Barselona polisini, sık sık görmeniz mümkün.

LA RAMBLA CADDESİ:

Evet, gelelim caddeyi daha teknik detaylarıyla anlatmaya. Söze şöyle başlamakta da yarar var. Victor Hugo, buraya “Dünyanın en güzel caddesi”  demiş. Bilmiyorum ne kadar doğru, ama gerçekten benim şahsen hoşuma gitti. Barselona şehrinin en önemli bulvarı.

Burası, sanki Barselona şehrinin kalbi. Caddenin isminin Arapça kelime anlamı: kumlu, kurumuş akarsu yatağıdır. Çünkü: bir zamanlar, burada bir akarsu varmış ve zamanla kurumuş ve üstü kapatılmış.

Cadde özellikle pastaneleriyle ünlüdür.

Cadde: yaklaşık2 km. uzunluğundadır. Ancak, bu kadar uzun cadde, beş bölüme ayrılmıştır.

Rambla de Canalates:
Rambla de Canalates:

İspanya Barselona Ayrıntılı Gezi Planı; meydanından sonra, caddeye girince ilk karşımıza çıkan yerdir. Burada: bir çeşme var. Font de Canalates çeşmesi. Burası: şehrin sembolüdür. Metro ve tren istasyonları da buradadır. Özellikle: Barselona Futbol takımının fanatikleri, burada yoğunlaşırlar.

Maç kazanılmış ise, burada kutlamalar yapılır. Maç kaybedildiğinde ise, muhteşem bir hüzün ortamı kaplar. Bu fanatiklere dikkat etmek lazım, bunlar bulunduğunda, uzaktan izlemeyi tercih etmenizi öneririm. Bunun dışında, İspanyanın yayıncılık merkezi buradadır. Yabancı kitap, gazete, dergi satan tezgahlar var. Ayrıca: hediyelik eşya satan büfeler bulunuyor.

Rambla de Estudis:

Bu bölümde, birçok kuş türü satılıyor. Satıcılar, gündüz saatlerinde kuş kafeslerini büfelerin dışına diziyorlar. Kafesler kaldırıldığında bile, büfelerin içinden kuş seslerini duymak mümkün.

Rambla de Sant Joseph:

Burası, çiçek satıcılarının bulunduğu bölümdür. Özellikle, buradaki “Escriba” isimli pastaneye girmenizi öneririm. Caddenin sağında: pasta ve çikolataları çok ünlü ve güzel. Ayrıca: bu bölümde, bir de saray var. Palau de Virreina sarayı. Burası: 1778 yılında yapılmıştır. Sarayda, günümüzde çeşitli koleksiyonlar sergileniyor.

La Buqueria:

İspanya Barselona Ayrıntılı Gezi Planı; Caddenin sahile inerken, solunda kalıyor. Caddenin en ilgi çeken yerlerinden biridir. 19’ncu yüzyılda yapılmış, kapalı bir pazar yeridir. Demirlerle tutturulmuş, yüksek bir tavanı var. Pazar yeri: her gün, sabahın erken saatlerinde açılıyor ve akşam saatlerinde kapanıyor.

Tam yemek düşkünlerine göre. Taze balık, et, sosis, meyve, sebze, her türlü baharat, kurutulmuş domates, biber, reçeller, şekerlemeler bulmak mümkün. Ancak, size bir öneri: ben şahsen daha önce görmediğim bir şekerlemeden, satın almadan önce tatmak istedim.

İspanyol satıcıya “deneye bilir miyim” dediğimde, adam, asla dedi ve hatta dalga geçti. Denemek ne demek gibisinden. Düşünün ülkemizi, bizim ülkemizde, bu tür bir olay olsa: bizim satıcı insanımız, o turiste, malın yarısını yedirir.

Pla de Boqueria:

Burası, yine cadde üzerinde Liceu metro istasyonunun yakınındadır. Avrupa’nın en büyük opera sahnelerinden biri olan: Gran Teatre del Liceu buradadır. 1861 yılında açılan yapı: Katalan Rönesansı’nın abidelerinden biridir.

Katalan sosyetesinin buluşma yeridir. Bina: 1994 yılında çıkan yangında, büyük hasar görür. Fakat, tarihsel ayrıntılar korunarak ve teknolojik eklemeler yapılarak restore edilmiştir. İç mekanın genişliği, iki katına çıkarılmıştır. 1999 yılında yeniden açılmıştır.

Yürümeye devam ediyoruz. Hemen sol yanda: yine bir bina var.

Hotel Oriente:

Burası, ünlü yazar Hemingway’in, Barselona şehrinde, kalmaktan en çok hoşlandığı otel imiş.

Palau Gauel:

Otelin hemen arkasında, 1885 yılında, Gaudi tarafından yapılmış: Palau Guell malikanesi var. Muhteşem bir yapı. İçine girmelisiniz. Merkezinde, büyük bir salon var. Salonun mozaikler ile bezeli konu biçimindeki çatısı ve tuhaf biçimli bacaları, alışılmadık bir görüntü ortaya koyuyor.

Palau Gauel’in hemen karşısında, sahile inerken, sizin sağınızda, yine buraların ilginç bir mekanı var.

Place Reıal:

İspanya Barselona Ayrıntılı Gezi Planı; Burası, geniş ve şık bir meydandır. Palmiye ağaçları ve ferforje sokak lambaları görülüyor. Bir manastırın yıkılmasıyla ortaya çıkmış bir meydan. Ama burada da dikkatli olmak gerekiyor.

Küçük çaplı  hırsızlıklar çok yaygın. Sokak serserileri var. Daha önce sözünü ettiğim gibi, özellikle göçmenler var. Ama yine de, burayı gündüz saatlerinde görmelisiniz. Barları, kafeleri, restoranları ve Flemenko türü eğlence tarzı olan gece kulüpleri var.

Yine ana caddeye dönüp, denize doğru yürümeye devam ediyoruz. Bu kez karşımıza, caddenin son noktası olan bir meydan çıkıyor.

MİRADOR DE COLOM-KOLOMB MEYDANI-ANITI:

MİRADOR DE COLOM-KOLOMB MEYDANI-ANITI:

Burada,60 metre yüksekliğinde bir anıt var. Kolomb: Amerika’yı keşfettikten sonra,  dönüşünde ilk kez burada karaya ayak basmıştır.

Kolomb’un bu anıtında, parmağı ile işaret ettiği yer, Amerika’dır. Anıtın içinde küçük bir asansör var. Bunula tepeye çıkılabildiği söyleniyor. Anıtın: hemen altında, çevresinde 8 tane aslan anıtı var.

Bunlar: C. Colomb’un Amerika keşfinden döndüğünde, yanında getirdiği, kraliçe İsabel’in huzuruna çıkarılan ve daha sonra Katolik yapılan, 8 Amerikalı yerliyi temsil ediyor. Anıtın hemen karşısında, yeşil park alanları var. İnsanlar burada: çimlere yatıyor, dinleniyor, kitap okuyorlar.

Meydanın diğer yanı: liman. Limanın hemen ötesinde: Dünya Ticaret Merkezi binası görülüyor ve sanki deniz üzerinde yüzüyor gibi bir görünüm kazandırılmıştır.

RAMBLA DE MAR:

RAMBLA DE MAR:

İspanya Barselona Ayrıntılı Gezi Planı; Burası: önce tahta bir iskele ile ilerliyor ve biraz sonra, açılır-kapanır bir köprü haline geliyor. Bu tahta bölümdeki banklarda mola verebilir ve denizi ve limana yanaşmış muhteşem büyük yolcu gemilerini izleyebilirsiniz. Birçok gün, bu limana, 10 civarında yolcu gemisi yanaştığı söyleniyor.

Ufuktaki görüntüde ise, yelken şeklinde denizin içine yapılmış gibi bir izlenim veren, ünlü “W” oteli görülüyor. Yelken şeklindeki görüntüsü muhteşem.

Limanda: şehrin iki önemli tesisi daha var. Bunlar:

  1. L’Aquarium.
  2. Cine Imax.

Akvaryum: Avrupa’nın en büyük üç akvaryumundan biridir. Deniz yatağına kurulmuş cam tünel özellikle çocukların büyük ilgisini çekiyor. Ancak: giriş ücreti yüksek. Giriş: 17 Euro. Saat 21.00’e kadar açıktır.

Cine Imax sineması ise, üç boyutlu sinema filmlerinin gösterildiği bir yer. Ben buralara girmedim.

RAMBLA DE MAR:

Evet, bugünkü gezimiz, burada bitiyor. Cadde üzerindeki Drassanes metro istasyonundan metroya binerek, kaldığınız yere geri dönmeniz mümkündür.

La Ramblas caddesiyle ilgili son notlar: cadde çok uzun ama yürüyerek rahatlıkla gezebilirsiniz. Cadde üzerinde: umumi tuvalet yok. Tuvalet ihtiyacı için, restoran ve kafeleri kullanırsanız, bir şeyler yemenizi ve içmenizi istiyorlar.

Siz: cadde üzerinde bulunan ünlü Amerikan fast-foot mağazalar zincirlerinin tuvaletlerini ücretsiz kullanabilirsiniz.

Ayrıca: tapas veya değişik bir şeyler yemek istemezseniz: yine damak tadı bizim ülkemizdekilere uygun, bu fast-foot restoranlarını  deneyebilirsiniz, gerek lezzet ve gerekse maddi bakımdan uygunlar.

Bunun dışında: caddede banklar var.

Yorulduğunuzda, bu banklar üzerinde kısa molalar verebilirsiniz. Cadde üzerinde: ayrıca, ülkemizde de bulunan büyük bir süpermarketin şubesi var. Buradan,  her türlü ve de özellikle gıda ve içecek alışverişinizi uygun fiyatla yapabilirsiniz.

Ayrıca: eğer “FLAMENKO DANS GÖSTERİSİ” izlemek isterseniz, tur organizasyonlarına, 50 euro vermekten se, yine bu cadde üzerinde bulunan opera binasında, 25 Euro vererek, güzel bir Flemenko dans gösterisi izleyebilirsiniz. (Dikkat, başlangıçta, 35-30-25 Euro gibi fiyat verseler de, gösteri saatine yakın, fiyatlar düşüyor, pazarlık yapın)

Cadde daha önce de söylediğim gibi, çok hareketli ve canlı.

Hintli satıcıların, havaya fırlattıkları, renkli-ışıklı oyuncakları, Afrika kökenli zencilerin bezler üzerinde sattıkları markalı ama sahte çantaları, canlı heykellerin yarattıkları çeşitli şovları, birkaç dakika içinde resminizi çizen ressamları görebilirsiniz.

Alışveriş mi, cadde üzerindeki mağazalar pahalı. Özellikle: Hintli, yani ten rengi nispeten biraz koyu satıcı gördüğünüzde, bunların fiyatları önce yükselttiğini ve sonra indirdiğini unutmayın ve mutlaka pazarlık yapın.

BARSELONA ŞEHRİ:

BARSELONA ŞEHRİ:

2.GÜN GEZİ PLANI:

İspanya Barselona Ayrıntılı Gezi Planı; Bugünkü gezi bölgemiz: şehrin sahili. Denize girmeyi düşünenler için (denize rahatlıkla girebilirsiniz) yanınıza mayo ve havlu almayı unutmamalısınız.

Dün gezimizi sonlandırdığımız Colomb meydanından başlıyoruz. Kaldığımız yerden, bir şekilde Colomb meydanına geliyoruz. Colomb meydanında, hemen solda, bir müze var.

Museu Maritim olarak isimlendirilen, Denizcilik Müzesi: Ağustos 2011  tarihinde kapalı idi, duyduğuma göre, bu müzeyi başka bir yere taşıyorlarmış. Bu yüzden: bu müze hakkında bir şeyler söylemeye gerek olmadığını düşünüyorum.

Colomb meydanından sonra: Passeig de Colom caddesinden ilerliyoruz ve d’Antonio Lopez meydanından, denize doğru yöneliyoruz. Escola Nautica ve buradan sonra, karşımıza bir müze çıkıyor.

MUSEO HİSTORİA DE CATALUNYA-KATALONYA TARİH MÜZESİ:

Burası: bilgilendirici ve eğlenceli bir müzedir. Eğlence nasıl oluyor derseniz? Özellikle, müzenin ortaçağ bölümünde, şövalyelerin giydiği kıyafetleri ve kılıçları, sizde, yani ziyaretçiler de giyip deneyebiliyorlar.

Gerçek boyutlarında hazırlanmış şövalye atlarına binebiliyorsunuz. Şövalyelerin kullandıkları zırh, kılıç ve diğer kıyafetlerin özellikle muhteşem ağırlıkları, üzerinize giydiğinizde veya elinize aldığınızda daha güzel hissediliyor.

Müzeden çıktıktan sonra: veya girmez iseniz Barbo Conte de Barscelona caddesinde ilerliyoruz. Buralar, nispeten sakin yerler yani pek eğlenceli değil. Ama, güzel yerlere ulaşmak için, burayı geçiyoruz ve hemen karşımıza: Torre de St.Sebatsia denilen, teleferiğe binilen bir kule çıkıyor.

Bu kuleden hareket eden teleferiğe binmeyi düşünürseniz, şehrin öte yanındaki Montjuic Tepesine ulaşabilirsiniz. Yalnız teleferik ücreti biraz fazla. Teleferik ücreti: 20 Euro. Tercih sizin, aslında şehrin yüksekten manzarasını izlemek güzel olabilir ama ücreti yüksek, dediğim gibi tercih sizin. Teleferik yolculuğu, yaklaşık 20 dakika sürüyor.

Evet, şu anda, şehrin Barcelonette denilen bölgesindeyiz.

BARCELONETTE:

Burası, şehrin eski semtlerinden biridir. Buradaki ilk yerleşim, 18’nci yüzyılda başlamıştır. Ciuatadelle kalesinin yapımı sırasında evlerinden olan ailelerin yerleştirilmesi için oluşturulmuştur.

Uzun yıllar, burada işçi sınıfı yaşamıştır. Ancak, 1992 yılı öncesinde gelindiğinde, olimpiyat hazırlıkları nedeniyle, sahil şeridinde oluşturulan eğlence ve ticaret mekanlarıyla, buranın görünümü de değiştirilmiştir. Burada: güzel balık restoranları var. Özellikle deniz gören restoranlarda, fiyatlar yüksek.

Son olarak: teleferik kulesini gördükten sonra, Plaja de Sant Miquel istikametine yöneliyoruz. Yani, hedefimiz deniz kıyısı, sahil, plajlar.

BARSELONA ŞEHRİ:

Burada: hemen uçta, denizin yanında, şehirde yeni yapılan ve yarım yelken görüntüsüyle, değişik bir fon oluşturan “W” oteli görülüyor. Otelin hemen önünden, plajlar başlıyor. Plajların hemen arkasında ise, beton-asfalt bir bölüm, bunun arkasında ise, bazı yerlerde spor tesisleri ve bazı yerlerde ise, yeşil alanlar bulunuyor.

Plaj bölümünde: denize giren insanlar, kumsalda güneşlenen insanlar var.

Kumsalın hemen gerisinde ise: soyunma kabinleri, duşlar ve tuvaletler bulunuyor. Özellikle, tuvaletleri gördüğünüzde, kesinlikle şaşıracaksınız. Plastikten yapılmış, kabin şeklindeki tuvaletler, seyyar. Kapısında sıraya giriyorsunuz ve sıranız geldiğinde, tertemiz kullanılan bu tuvaletleri kullanma imkanı oluyor.

Erkekler için daha da ilginç bir tuvalet sistemi kurulmuş, yine aynı şekilde, büyük bir sert plastikten yapılmış tesisatın, yanlarında, dört yönde, açıkta, pisuvarlar var, erkekler, açık havada, herkesin ortasında, burada küçük tuvaletlerini yapıyorlar.

BARSELONA ŞEHRİ:

Evet, plaj bölümünde, kumsalın gerisindeki beton alanda: sık ahşap banklar var ve burada oturup, denizi ve çevrenizi seyrederek, kısa molalar verebilirsiniz. Ayrıca: kaykay binenler, köpeğini gezdirenler ve özellikle: müzik yapanlar, (üç-beş kişi bir araya gelmiştir.

Harika müzikler yapıyorlar) mutlaka ilginizi çekecektir. Zaten, müzik yapan çeşitli gurupların önünde, Barselonalı genç-yaşlı insanlar toplanıyor, hepsinin ellerinde, buraya özgü kırmızı teneke kutular içinde satılan kırmızı yıldızlı biralar, hareketli müziğe eşlik ediyorlar. Evet, bu insanlar, eğlenmeyi gerçekten seviyorlar.

BARSELONA ŞEHRİ:

Bu arada: kumsal derseniz, yine buraya özgü ve çok ilginç bir durumla karşılaşıyoruz. Kumsalda gezerken, küçük bir metal tabela, tabii üzerinde Katalunca yazdığı için anlamak mümkün değil, birdenbire karşınıza, kumsalda, muhtemelen 100 metre uzunluğunda bir alanda, yani normal güneşlenen ve denize girenlerin tamamen içinde “Çıplaklar bölümü” görülüyor.

Yani: bu bölümdeki kadın-erkek,  hepsi çırılçıplak. İlginç olanı, bu durum için ayrı bir bölüm tahsis edilmemesi. Yani, plajda yürürken, birdenbire karşınıza, bu görüntüler çıkıyor ve elbette şaşırıyorsunuz, hadi üstsüz neyse de, tamamen kadın-erkek çırılçıplak.

Evet, bence bu plaj-kumsal bölümünde, denize girmeyi  deneyebilirsiniz. Deniz: fazla derin değil, kumsal ince kumlu, deniz içi de, ince kumlu. Isısı ise, her ne kadar Akdeniz olsa da, bizim Antalya veya güney bölgeleri denizinden biraz daha serin, yani Bodrum denizi ısısında denilebilir.

Evet, yine aynı cadde üzerinde yürümeye devam ediyoruz ve bu kez: burada, iki gökdelen gibi yükselen binaların arasındaki: Placa dels Voluntains meydanına ulaşıyoruz.

PORT OLİMPİK:

Buralar, şehrin “Port Olimpik” olarak isimlendirilen yerleridir. 1992 Olimpiyatları, şehre çok şey katmıştır. Şehrin çehresi değiştirilmiş, yeni binalar yapılmıştır. Burada: biraz önce söylediğim gibi, birbirine paralel iki çok katlı bina var.

Bunlardan biri “Art otel” ( ülkemizden gelen, devlet erkanının, şehrin en pahalı bu otelinde kaldığı söyleniyor) ve diğer bina “sigorta” binasıdır.

Yani, bu bölümde, deniz kıyısındaki bütün binalar, 1992 Olimpiyatları öncesinde yapılmıştır. Sahilin ön tarafı: plaj, arka tarafında ise gece kulüpleri ve güzel restoranlar bulunuyor. Bu bölgede: bir de, bakırdan yapılmış, büyük bir balık heykeli görülüyor.

Hemen arka tarafta bulunan: “Villa Olimpica” bölgesi ise: Olimpiyatlar öncesinde yapılmış ve olimpiyatlarda görevli, hakem-gözlemci-görevli gibilerin kalması için tasarlanmıştır. Sonuçta, bunlar, 1.5-2 ay burada kalıyorlar. Olimpiyatlar bittikten sonra ise, bu küçük daireler birleştirilmiş, büyütülmüş ve Belediye tarafından, Barselonalılara satılmıştır.

Bu arada, Barselona şehrine gelip te, CASİNO hayatını yaşamak isteyenler olursa:

hemen burada şehrin CASİNO’su var. Kişisel oyunlara katılmak için pasaport istiyorlar. Ancak, makinalı oyunlar için pasaporta gerek yok. Bir  de lastik ayakkabı ile sokmuyorlar. İlgilenenlere duyurulur.

Evet, burayı da gezdikten sonra: geri dönüşe başlıyoruz. Yorulanlar için: hemen yakınlardaki “Citudella Villi Olimpica” metro istasyonundan, metroya binerek, kaldıkları yere ulaşmayı önerebilirim. Yorulmayanlar için ise, Colomb meydanına kadar olan, sahilin iç kesimindeki: kalabalık, yoğun ve canlı caddeyi yürüyerek geçmelerini önerebilirim.

Ronda del caddesi üzerinden ilerlediğinizde, d’Antoni Cardone meydanından sonra, Passeig de Colon caddesinde ilerleyerek, Colomb meydanına ulaşabilirsiniz. Bu cadde: çok hareketli ve keyiflidir.

Restoranlar, çeşitli hediyelik eşyaların satıldığı dükkanlar ve mağazalar var. Özellikle, ülkemiz yemeklerini düşleyenler için, burada İstanbul Restoranı da bulmak mümkündür. Evet: bu cadde üzerinde keyifli bir yürüyüş yapabilir, yorulduğunuzda banklarda kısa molalar verebilirsiniz.

Bu geri dönüş yolculuğu sırasında: Passeig de Colomb caddesi üzerinde, şehrin simgesi bir kilise var. Görmek isterseniz, caddenin hemen bir arka sokağında bulunuyor.

LA MERCE KİLİSESİ:

İhtişamlı kilisenin kubbesinin üstündeki “Meryem Ana” heykeli, çok uzaklardan bile görülebilmektedir ve bu nedenle, bölgenin en önemli kilisesi ve yörenin simgesidir.

Günümüzü, Colomb meydanında noktalıyoruz. Buradan, metro ile kaldığınız yere ulaşabilirsiniz.

BARSELONA ŞEHRİ:

BARSELONA ŞEHRİ:

3.GÜN GEZİ PLANI:

Bugünkü gezimizde: La Rambla caddenin arka bölümleri ve rıhtımın gerisini; BARRİGOTIC” bölgesini gezeceğiz. İlk olarak, bulunduğunuz yerden, metro ile “Ciutadella Villi Olimpica” metro istasyonuna gidiyorsunuz ve burada inerek, şehrin en güzel parklarından birine giriyorsunuz.

PARC DE LA CİUTADELLA:

PARC DE LA CİUTADELLA:

Şehrin, en büyük parkıdır. Parkın içinde: Parc Zoologic (Hayvanat Bahçesi) bulunuyor. Ancak: giriş ücreti bir hayli yüksek. Büyükler: 16.5 Euro, küçükler ise: 9.5 Eurodur. Ben hayvanat bahçesine girmedim. Ancak, parkın içinde, muhteşem güzel kuş sesleri duyuluyor. Bunlar, bir ara uçarken gördüm, serbestçe uçan, cennet papağanlarıdır.

Parkın kurulduğu alanda, daha önce , 1714 yılında, Ciutadella kalesi varmış ve yine bu alanda, 1888 yılında, Dünya Fuarı kurulmuş.

Dünya Fuarı için tasarlanan binalarda, günümüzde, zooloji ve jeoloji müzeleri ve Katalan Meclis binası bulunuyor. Ciutadella kalesi yıkılmış ve burada yaşayan halk: Barselonetta bölgesinde yeni yapılan evlere yerleştirilmişler.

PARC DE LA CİUTADELLA:

Parkta, bir de yapay göl var. Burada: sandal gezintisi yapmak mümkün. Yüksek ağaçların gölgesinde, kuş sesleri eşliğinde banklara oturup dinlenebilirsiniz. Hatta: çimenlerin üzerine oturmak, yatmak bile mümkün.

Park içinde, ayrıca: çeşitli heykeller görülüyor. Josep Fontere tarafından yapılmış, büyük barok la Cascada çeşmesi görülüyor. Büyük camekanları andıran, iki büyük bitki evi var. Bunlardan birinde, zaman zaman müzik konserleri düzenleniyormuş.

Parkı gezdikten sonra, parkın “Estatua A Pirim” kapısından çıkıyoruz. Burada, hemen sağ kenarda: Estacio Terme o de França tren istasyonu var. Tren istasyonunun hemen çapraz köşesinde: bizim yemek lezzetlerinin benzeri yemeklerin sunulduğu bir Yunan restoranı var.

Bunu geçip devam ettiğinizde ise, Argentera caddesi üzerinde, yemekler bölümünde sözünü ettiğim, muhteşem beğendiğim restoran bulunuyor. Eğer, İspanyol mutfağına özgü bir yemek yemek isterseniz, mutlaka ama mutlaka bu restorana uğrayın. (Ayrıntılı bilgi, yemekler bölümündedir)

Buradan sonra Barrigotıc bölgesine, yani deniz kıyısının tam tersi istikametinde, şehir merkezine giriyoruz. Burada ilk durağımız: bir kilise.

SANTA MARİA DEL MAR KİLİSESİ:

SANTA MARİA DEL MAR KİLİSESİ:

Kilise: 1329 yılında yapılmıştır.  Dış duvarlarında süsleme yok. Ön cephesinin yanlarında yükselen üç katlı, sekizgen çan kuleleri görülüyor. Girişin üzerinde ise, güzel bir pencere var. Katolik gotik tarzının en güzel örnek yapılarından biridir. Kilisenin iç mekanının boyutları ve sadeliği muhteşem.

1936 yılında, İspanya iç savaşı sırasında, burası, çok zarar görmüş. Çıkan yangınlarda, şapellerin, koro yerlerinin ve sunakların süslemeleri yanmış. Kilisenin, üç nefi,13 metre aralıklarla dikilmiş olan, sekizgen sütunlarla desteklenmiş. İç mekanda: kusursuz bir simetri hakim. Kilisenin akustiği ise, muhteşem.

Bu nedenle, kilisede, yıl boyunca, klasik müzik konserleri düzenleniyor ve yöresel düğünlerin yapılmasında, evlenen çiftler tarafından özellikle tercih ediliyor. Zaten bu yüzden, gittiğinizde, büyük olasılıkla, bir düğün töreniyle karşılaşacak olmanızdır. Ama, en kötü yanı, böyle bir tören sırasında, kilisenin ziyarete kapatılıyor olmasıdır.

MERCAT  DEL BORN:

Kilisenin hemen arka kapısından geçilen bir yerdir. Burada, ortaçağda, şövalyelerin at üzerinde mızrak dövüşü yaptıkları, dikdörtgen bir alan görülüyor. Günümüzde, burada sanat galerileri, barlar ve kulüpler var. Özellikle, gençlerin ilgisini çeken ve toplandıkları bir yer olarak öne çıkıyor.

Evet, hemen yakınlarda bir müze var.

MUSEU PİCASSO:

Picasso: 20’nci yüzyılın en önemli sanatçılarından biridir. 1881 yılında, Malaga kentinde doğmuştur. Sanat eğitimine, Barselona’da başlamış ve yenilikçi gurup üyesi olarak, 1904 yılında Paris’e yerleşmiştir ve bir daha Barselona’ya hiç geri dönmemiştir. Çünkü: İspanyadaki baskıcı Franco rejimi, dönmesine izin vermemiştir.

Yine de, çalışmalarında daima İspanyanın derin etkilerini görmek mümkündür. Picasso’nun ölümünden sonra, bugün Paris’te sergilenen kişisel koleksiyonunun büyük bölümü, yapılan bir anlaşma ile, Fransa hükümetine teslim edilmiştir.

Evet, şimdi müzeyi gezmeye başlayabiliriz. Müze, dar bir sokakta, büyük bir binanın içindedir. Müze: 1963 yılında açılmış ve Picasso’nun yaşamı boyunca yanında olan arkadaşı ve sekreteri, Jauma Sabartes tarafından bağışlanan, yağlıboya ve kara kalem çalışmaları ile seramiklerin sergilenmesinden oluşmaktadır. Yani, burada sanatçının ünlü yağlıboya tabloları yok.

Ama, müzede, Picasso’nun 3000’den fazla eserini bir arada görmek mümkün. Sergilenen eserler: Picasso’nun, çocukluk, mavi dönem, pembe  dönem, kübizm, seramikler, Valausquez uyarlamaları gibi bölümlere ayrılarak sergileniyor. Sanatçının, sergilenen en eski çalışması, 9 yaşında iken yaptığı bir kara kalem resim.

Bu müzedeki eserler; Paris’te sergilenenlerden sonra, en büyük Picasso koleksiyonudur. Ancak, biraz önce söylediğim gibi, sanatçının önemli yağlıboya tablolarını bulmayı ummayın. Sadece, mavi döneme ait: 1917 tarihli “Soytarı” ve “Nedimeler” serisi eserleri görülüyor.

PLACA SANT JUAME MEYDANI:

Bu kez, yolumuz üzerindeki bu meydanda: iki bina görüyoruz. Bunlardan birincisi: Ajuntament binasıdır. 1372 yılında yapılan bu bina, Barselona Belediye Binası olarak kullanılıyor. Diğer bina: Generalitat binasıdır. 1359 yılında yapılan bina: günümüzde, Meclis Binası olarak kullanılıyor.

Her iki yapıda, günümüzde dediğim gibi aktif olarak kullanılmaktadır. Ama, içlerine girip görmek mümkün değil. Ajuntament binasının hemen arkasında: Sants Justi Pastor isimli bir kilise var. Bu kilise: şehrin en eski kiliselerinden biridir.

Söylentiye göre, 10’ncu yüzyıldan kalan bir gelenek olarak; bu kilisenin sunağının önünde vasiyet edilen her şey: Barselona mahkemelerinde geçerli sayılırmış.

SUE KATEDRALİ:

Günümüzdeki görüntüsüne, 1298 yılında ulaşmıştır. Eski bir Vizigot kilisesinin yerine yapılmıştır. Ancak, süslemeleri ve detaylarının inşaatı, yaklaşık 150 yıl kadar sürmüştür. Şehirde, gotik mimarisinin, en güzel örneklerinden biridir.

Basit sekizgen kulelerle çelişen bir görünüm yansıtıyor. Çünkü: daha önce de söylediğim gibi, yapımı çok uzun sürmüş ve değişik mimari tarzlardan etkilenmiştir. Nefin ortasında, süslemeli kuleler var. Koro sıralarının arkasındaki frizde ise, Avrupalı kral ve prenslerin, hanedan armaları görülüyor. Katedralde, ilk ve tek toplantı, 1519 yılında yapılmıştır.

Sunağın altındaki merdivenler, şehrin iki koruyucu azizlerinden biri olan ve 4’ncü yüzyılda şehit edilen: Santa Eulalianın mezarına iniyor. Sunağın arkasındaki şapellerde bulunan, Katalan gotik altar  panolarını, mutlaka görmelisiniz.

İsa’nın göğe yükselişini simgeleyen, dokuz parçalı bir pano, 15’nci yüzyılda, Sant Salvador şapeli için, Bernat Martorell tarafından yapılmıştır.

Evet, gezimize devam ediyoruz. Adım attığınız yerlere dikkat etmelisiniz. Katedrale maddi yardımda bulunmuş olan: ayakkabıcılar, terziler ve diğer esnaf loncalarının amblemlerini görebilirsiniz.

Buradan: Cpalle de Santa Lluciye gelin. Şapelin arka duvarlarında asılı, zırhlı bir haçlı şövalyesi anıtı var. Şapelin ön kısmına çıkın, sola dönün ve fenerler, tabelalar, balkonlardan sarkan bitkileri göreceksiniz. Katedralin ve Belediye Binasının bulunduğu yüksek alanda: devasa duvarlarla çevrili, Roma kalesi kalıntılarını görebilirsiniz.

PLACA DEL REİ MEYDANI-MUSEUM HİSTORİA DE LA CİUTAT:

Katedralin yakınlarındadır. Bu meydanın bulunduğu yerde: Museum Historia de La Ciutat(Şehir Tarih Müzesi) görebilirsiniz. Müze binası: gotik tarzda yapılmış bir malikanedir.

Daha önce bulunduğu yerde yapılan kazılarda, binanın temelinde Roma duvarlarının çevrelediği dükkanları da içine alan bir Roma şehir kalıntısı ortaya çıkarılmıştır. Bunun üzerine, her taşı tek tek taşınarak, bugün bulunduğu yere getirilmiştir. Bu kalıntılar içinde, ayrıca: tekstil sanayiinde kullanılan boya fıçıları ve şarap yapımına işaret eden bulgulara da rastlanmıştır.

MUSEU FREDERIC MARES:

Hemen katedralin yan tarafındadır. Bahçesi çok güzeldir. Şehirdeki heykellerin yaratıcılarından olan Frederic Mares: özgün sanat eserlerinden oluşan koleksiyonunu, Barselona’ya miras bırakmıştır. Müzenin alt katları: İber adak heykelcikleri, limoges mineleri ve dini heykellerle doludur. Burada, ayrıca, Portekizlilerden kalma, öküz boyundurukları, demir anahtarlar, eski dikiş makinaları, bastonlar, kurmalı oyuncaklar görebiliyorsunuz.

SANTA MARİA DEL Pİ KİLİSESİ:

Placa del Pi meydanındadır. Kilise: uzun sekizgen çan kulesi ve 15’nci yüzyıldan kalma, büyük bir pencerenin süslediği ön cephesiyle, çok zarif bir yapıdır. “Pi” çam ağacı anlamına geliyor. Eskiden, belki hatırlayanlarınız olabilir; ülkemizde de beğeniyle kullanılan bir parfüm vardı, ismi “Pi” ve tamamen çam kokusunu andırıyordu.

Evet, gezimize devam ediyoruz. Pi, çam ağacı anlamına geliyor demiştim. Burada, eskiden yetişen çam türünün anısına, bugün yalnızca ön cephede, küçük bir çam ağacı yaşatılıyormuş. Kilisede, sık sık düğün törenlerinin yapıldığı söyleniyor. Kilisenin bulunduğu meydandaki binalar, 1700’lü yıllardan kalmadır.

Bu binalar, özellikle, ön cephelerindeki, renkli alçıyla desen kazıma tekniği kullanılarak bezenmiştir. Heykelle bezeme pahalı olduğundan, bir dönem, bu tür bezeme, yaygın olarak, binaların süslemelerinde tercih edilmiş ve kullanılmıştır.

Şimdi, bölgenin kuzeyine doğru yöneliyoruz. Burada, yine güzel bir mekan var ve mutlaka görmelisiniz.

PALAU DE LA MUSİCA:

1905 yılında, Katalan Orfeo korosunun konserler vermesi için planlanmış ve mimar Oscar Tuspuet tarafından yapılmıştır. 1997 yılında ise, UNESCO tarafından, Dünyanın en değerli mirasları listesine dahil edilerek, koruma altına alınmıştır.

Yapı: modernista mimarisinin şehirdeki en önemli örneklerinden birisidir. Mozaik, çini, vitray, mine, heykel ve oymalarıyla, renklerin ve formların cesurca bir birleşimidir. Çiçekli çinilerle bezeli, Magribi kemer ve sütunlarıyla süslenmiş dış kısmı, muhteşem iç kısmının yanında mütevazi kalıyor.

Burası tasarlanırken, iç kısmın, mümkün olduğunca, gün ışığı alması düşünülmüştür. Nitekim, salon aydınlık ve ferah. Yapı iskeletinin demirden olması, binanın duvarlarının camdan yapılmasına imkan vermiştir.

Öğleden sonra yapılan konserlerde, içeri sızan güneş ışığı, muhteşem bir atmosfer yaratıyormuş. Sanki, salon yanıyormuş gibi bir görüntü oluştuğu söyleniyor. Sahnenin iki tarafında, müzisyenlerin dev heykelleri bulunuyor.

Heykellerin arasında, gümişi borular var. Kavisli duvarda, müzik aletleri çalan sanat perilerinin mozaiklerini görebilirsiniz. Tavanda ise, renkli cam küre, muhteşem.

BARSELONA

BARSELONA ŞEHRİNDE GEZİLECEK DİĞER YERLER:

Montjuic Tepesi:

 

Montjuic Tepesi:

Buraya: yürüyerek ulaşım mümkün değil. Bence: Placa Espanya metro istasyonuna kadar metro ile gidin, burayı gezin ve taksi ile MNAC müzesine gidin. Ama, önce bu tepe hakkında, sizlere kısa bilgi vermek istiyorum.

Çünkü: tur organizasyonlarında: panoramik şehir gezilerinde, bu tepede, bir teras bölümüne çıkarılıyorsunuz ve başkaca bir yeri görmeden ve hatta bilgi sahibi olmadan buradan ayrılıyorsunuz.

Montjuic Tepesi:210 metre yüksekliğinde bir tepedir. Buradan: Barselona şehrinin dar sokaklarını ve sivri kulelerini görebilirsiniz. Barselona, tamamen ayaklar altında görülüyor. Tepe: müzeler ve sportif etkinliklere ayrılmıştır. Burada: bir de kale bulunuyor. Kale çok aşağıda kalıyor. Kalenin ismi: Castell de Montjuic kalesidir.

Kale: Barselona şehri için kötü anılarla doludur. 18 ve 19’ncu yüzyıllarda çıkan ayaklanmaları bastırmak için, şehir, bu kaleden top atışına tutulmuştur. Uzun süre siyasi suçluların idamları burada yapılmıştır. Kale hakkında, sizlere söyleyeceğim son sözler: günümüzde burada yalnızca toplar bulunduruluyor.

Bu topları, burada bulundurma nedenleri ise, söylenenlere göre: Katalanlar, bir gün özerklik yani devlet statüsü kazanırlarsa, 21 pare top atışlarını, bu kaleden yapacaklarmış. Bu bir söylenti.

Evet, burada, ilk göreceğimiz yer: Poble Espanlol.

POBLE ESPANYOL-İSPANYOL KÖYÜ:

Tepenin kuzeydoğusundadır. Ailelerin gezintisi için, çok uygun ve güzel bir yerdir. İlk yapıldığında, Dünya Fuarı için inşa edilmiştir. Cadde, sokak, köy meydanı, ev, kilise kulesi, çeşme, meydan, saray kopyalarını görebilirsiniz.

Ayrıca, Barselona şehrinin farklı bölgelerini temsil eden, mimari üslupları barındırıyor. Dokumacılık, çömlekçilik ve üflemecilik gibi, bölgesel el işleri sergilerini görebilirsiniz. Ayrıca, kaliteli hediyelik eşyalar satın alabilirsiniz.

Buradan sonraki gezinti güzergahımızda, bir müze var. Güneye doğru yürüyoruz.

MUSEUM NATİONAL DE ART DE CATALUNYA-KATALONYA ULUSAL SANAT MÜZESİ:

Burada, çok güzel, ortaçağ sanat koleksiyonları sergileniyor. Heykel sanatının ve Katalan ekolunun, bazı tablolarının eşsiz örneklerini burada görebilirsiniz. 20’nci yüzyılın başlarında, şehirdeki birçok kilise, manastır ve eski yapıdaki eserler toplanarak, buraya getirilmiş ve sergileniyorlar.

Müzenin tüm salonlarında: bu eserleri görmek mümkündür. Müzeyi gezmeniz bayağı zamanınızı alabilir, çünkü çok geniş bir eser koleksiyonu var. Roma döneminden kalma freskler ve ayrıca geniş bir para koleksiyonu görülüyor.

Müzeden sonra, yine bir müze gezebiliriz.

MUSEU ARQUELOGIC-KATALUNYA ARKEOLOJİ MÜZESİ:

Katalunya bölgesinde kurulmuş olan: İber, Yunan ve Roma uygarlıklarına ait buluntu eserlerin sergilendiği bir müzedir.

Müzeden sonra: bir spor salonu göreceğiz.

PALAU ESPORTS SANT JORDİ-SPOR SALONU:

Japon mimar Arata İsazaki tarafından tasarlanan, ileri teknoloji ürünü bir salon.45 metre yüksekliğinde, 17 bin seyirci kapasitelidir. Üzerinde,188 metre yüksekliğinde, bir iletişim kulesi bulunuyor. Yapıldığında, yerel halk tarafından bu kule çok yadırganmış. Ancak, günümüzde, mevcut manzara ile bütünleşmiş görünüyor, yani pek sırıtmıyor.

Bunun hemen yanında, bir stadyum var.

ANELLE OLİMPİCA-OLİMPİYAT KÖYÜ:

1992 Olimpiyatları öncesinde, buradaki eski stadyum genişletilmiştir. Ama, bu genişletme, yeni trübünler eklenerek değil, çevrenin doğal dokusunu bozmadan, stadyumun zemini kazılıp derinleştirilerek yapılmıştır. Ayrıca, çevreye yeni spor kompleksi inşa edilmiştir. Pist yarışlarının çoğu, açılış ve kapanış törenleri burada yapılmıştır.

Tepede, görmenizi önereceğim son yer, yine bir müze.

FUNDACIO JOAN MİRO-MİRO MÜZESİ:

Bu eşsiz müzede: 1983 yılında, 90 yaşında ölen, Katalan sanatçı Miro’nun yağlıboya ve kara kalem çalışmaları, duvar halıları ve heykelleri sergileniyor. 1975 yılında açılmıştır. Sergilenen eserler: Miro’nun, 1914 yılından sonraki gelişimini de ifade edecek şekilde düzenlenmiş ve en iyi biçimde görülmeleri için, doğal ışıkla aydınlatılmıştır. Bahçede ise, sanatçının pek çok heykelini görmek mümkündür.

Evet, Montjuic Tepesindeki gezimiz burada bitiyor.

Park de Guinardo:

Park de Guinardo:

Burası: Temple de La Sagrada Familla kilisesi’nin hemen kuzeyinde bir yer. Buradan, yürüyerek ulaşabilirsiniz. Veya, başka bir gün, şehir gezinizde, metro hattı ile buraya ulaşmanız mümkün. Metro hattında Guinardi istasyonunda inerseniz, biraz yürüyerek, buraya ulaşmanız mümkün.

Ünlü mimar Gaudi’nin hamisi olan kont Eusebi Guell: 1900 yılında, Barselona’da, kel tepe olarak isimlendirilen, şehre ve denize bakan bu bölgede, 6  hektarlık bir arazi satın alır. İçine, 60 tane çok özel villa yapılmasını ister.

Doğa ile iç içe bir yerleşim yeri olarak tasarlanan bu mekanda, takip eden 14 yıl boyunca, Gaudi, tüm hayal gücü ile işe koyulur. Park ve iki villa tamamlanabilir. Ancak, I. Dünya Savaşı çıkar ve proje yarım kalır.

Bölgeye giriş: iki gösterişli bina arasından yapılıyor. Soldaki: bir dükkan ve sağdaki ise, sergi salonu. Bunların önünde ise: ağaç gövdelerinin desteklediği, kertenkele biçiminde, seramikten yapılmış bir çeşme var. Parka girdiğinizde, renkli seramik parçalarıyla dekore edilmiş banklar göreceksiniz.

Bankların bulunduğu alanın aşağısında ise; Salo les Colunmes (100 sütun geçidi) var. Buranın bitiminde, Dor mimari tarzında inşa edilmiş, 86 sütun olan ve villa kompleksinin kapalı pazar yeri bulunuyor. Oyuncak bebek kafaları, şişeler, camlar ve plakalar, taban mozaikleri arasına yerleştirilmiş.

Tamamlanan iki villadan, Gaudi’nin uzun yıllar yaşadığı villa, bugün usta mimarın mobilyalarının ve hatıra eşyalarının sergilendiği bir müze konumundadır. Özellikle: parkın giriş bölümündeki, Gaudi’n heykelleri, parkın terası ve sütunlu bölüm, gerçekten görülmeye değer güzelliktedir.

Parkın içinde, ayrıca 3 km. lik bir yürüyüş parkuru var. Temiz havada, yeşillikler içinde bulunan çok güzel bir park. İçerisinde bulunan her şey suni olarak yapılmış. Ama doğal parklardan hiçbir farkı yok. UNESCO tarafından, Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilerek koruma altına alınmıştır.

İspanya Barselona Modernista

İspanya Barselona Modernista

İspanya Barselona Modernista; bir mimari stildir ve bu stilde yapılmış yapıları kapsayan bir turun adıdır. Modernista turunda: en fazla yapı: “Quadrat d’Or” yani “Altın Meydan” olarak bilinen alandadır. Ancak bu mimari tarz, şehrin diğer birçok yerinde de görülebilir. 

Şehirde  modarnista denilince ilk akla gelen, elbette Antoni Gaudin’dir. Modernista yapıları: UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilerek koruma altına alınmıştır.

 

LA SAGRADA FAMİLİA

Carrer de Mallorca bölgesindedir. 

Mimar Guadin’in Barselona’daki eserlerinden en ünlüsü ve muhteşemidir.

Kelime anlamı: kutsal aile. Barselona şehrinin simgesi olan bir yapıdır.

Gökyüzünü delercesine uzanan kuleler, çok uzaklardan bile görünmekte. Ancak; bu, yüksek 8 kule henüz bitirilmemiş bir yapıya aittir. Zaten; kulelerin hemen yanında, aynı yükseklikte ve hatta daha yüksekteki vinçleri gördüğünüzde, halen devam eden bir faaliyetin varlığını hissedeceksiniz.

Gaudin; 1883 yılında: diğer binalar üzerinde çalışırken projeyi devraldı. Aziz Joseph Şapeli mahzende açıldı ve ilk ayinler düzenlendi. 

1891 yılında, Nativity cephesinde çalışmalar başladı. 

1914 yılında Antoni Gaudi ölümüne kadar sadece Tapınak üzerinde çalışmalar yaptır. 

1925 yılında Nativity cephesindeki Saint Barnabas çan kulesi tamamlandı. Gaudi, ölümüne kadar sadece bitmiş göreceği tek yer Saint Barnabas çan kulesi olmuştur. 

1926 yılında Gaudi ölür ve öğrencisi Domenec Sugranyes projeyi devir alır. 

1936 yılında, La Sagrada Familia, İspanya iç savaşı sırasında tahrip edilir. Planlar ve fotoğraflar yakılır ve alçı modeller parçalanır. 

1939 yılında, Francesc de Paula Quintana, Gaudi’nin atölyesinden kurtarılabilen ve yayınlanan planlardan ve fotoğraflardan yeniden yapılandırılan materyal sayesinde devam edebilen site yönetimini devraldı. 

1952 yılında Navity cephesindeki merdiven inşa edildi ve cephe ilk kez aydınlatıldı.

1954 yılında Passion cephesinin temeli atıldı.

1955 yılında ilk koleksiyon düzenlendi.

1958 yılında, 19 Mart tarihinde, Jaume Busquets’in yarattığı Kutsal Aileyi temsil eden bir heykel gurubu olan Aziz Joseph bayramı gerçekleştirildi.

1961 yılında: tapınağın tarihi, teknik, sanatsal ve sembolik yönlerini ziyaretçilere anlatmak için müze oluşturuldu.

1966 yılında: Francesc de Paula Quantina ölür ve Isıdre Puig Boada ve Llus Bonet projeyi devir alır. 

1977 yılında, Passion cephesindeki çan kuleleri tamamlanır

1978yılında, yen neflerin cephelerinde inşaat başlar.

1983 yılında, Frances Cardoner Blanch projeyi devir alır. 

1985 yılında, Jordi Bonet Armengol, baş mimar ve şantiye müdürü olur.

1986 yılında Josep Maria Subirachs, Passion cephesi için heykel guruplarını yapmakla görevlendirildi. Ana nef, transepts, geçiş ve apsis üzerindeki tüm nefler, sütunlar, tonozlar ve cepheler için temel çalışmalarına başlandı. Çalışmalar 2010 yılında tamamlandı.

2005 yılında, Doğu cephesi ve mahzen, UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edildi.

2010 yılında: 7 Kasım tarihinde Papa XVI Benedict, Bazilikayı dini ibaret için kutsadı ve onu küçük bir bazilika olarak belirledi.

2011 yılında Barselona Mimarlık ve Şehir Planlama Şehir Ödülü, yapının nefine verildi.

2012 yılında, Jordi Fauli, Antoni Gaudi’nin planlarına göre devam eden Sagrada Familia Tapınağının baş mimarı ve şantiye müdürü olarak Jordi Bonet’den devir aldı.

İspanya Barselona Modernista La Sagrada Familia

2016 yılı: Evangelistlerin, Meryem Ana’nın ve İsa Mesih’in kulelerinde inşaat başladı. Batı kutsallığı ve Our Lady of Dolours manastırında çalışmalar tamamlandı. 

İspanya Barselona Modernista La Sagrada Familia

2019 yılında, ilk taş paneller İsa kulesine, Evanjelistlerin kulesine ve Meryem ana kulesine takıldı. 

2020 yılında, Şubat ayında, İsa Mesih’in kulesi ve Meryem ana kulesi, Tutku ve doğuş cephelerindeki kulelerin yükseklikleri tamamlandı.

Sonuç:

Yapı, inanılmaz çelişkilerle doludur. Duvarları, renkleri, kuleleri ile, ilk bakışta, tam bir karmaşa gibi görünüyor veya öyle hissediliyor.

Her yüzündeki, cephesindeki mimarisi farklı bir yapı. Cennet kapısı: doğadan ve iyimser çizgiler taşıyor.

Cehennem kapısı: keskin ve karamsar bir havaya bürünmüş. Hiçbir alan, boş bırakılmamış. Taştan, üç giriş var. Bunların anlamı ise: sadakat, umut ve merhamet.

Ayrıca: birçok heykel mevcut. Bunlar: melekler korosunu, müzisyenleri, İsa’nın doğumunu, Mısır’a kaçışı, Masumların katledilmesini, Çarmıh ağacını betimliyor.

Girişlerde, dörder tane olmak üzere, toplamda 12 kule var. Dördü: havarileri, daha yüksek olan dördü İncil yazarlarını, apsis üzerindeki kubbe Meryem’i, merkezdeki kule ise kurtarıcıyı simgeliyor.

Gaudin’in ölümünden sonra, kilisenin inşaatı bir süre, onun bıraktığı gibi kalmış. Ancak; 1950 yılından sonra çalışmalar yeniden başlatılmış. Batıya bakan Pasion cephesi ve buradaki kuleler, 1952 yılından beri yapım aşamasında imiş.

Ancak; mimar Gaudin, arkasında çok az plan bıraktığından, çalışmalar yürümemiş. Zaten, yerel bölge insanlarının çoğu da; burayı bir katedral olarak görmüyor. Yani: kilisenin, büyük usta Gaudin’in anısına, tamamlanmadan, böylece bırakılmasından yanalarmış.

Yine de, Guadin’in yardımcılarından birinin oğlu olan mimar Armengol; kilisenin tamamlanması yönünde çalışmalar yürütüyormuş.

Düşünülene göre; Gaudin’in ölümünün, 100’ncü yılı olan, 2026 yılında, kilisenin tamamlanmasına çalışılıyormuş.

Evet; hikaye böyle, burayı mutlaka görün. Çevrenin manzarasını izlemek için, merdiven veya asansör ile kulelere de çıkılabiliyor. Mutlaka çıkın ve çevredeki muhteşem manzarayı izleyin. 

 

1-LA RAMBLA CADDESİ BÖLGESİ

İspanya Barselona Modernista CASA BRUNO CUADROS

CASA BRUNO CUADROS

Bruno Cuadros, bir zamanlar Barselona şehrinin şemsiye dükkanıdır.

Tarzı: renk kullanımı ve dekorasyonun inceliğiyle ilgi çeker.

Mimar: Josep ilaseca: Casa Bruno Cuadros’un ve zemin katındaki şemsiye mağazasının 1883 yılında tadilatını üstlenir. 1888 Evrensel Sergisi öncesinde, Barselona şehrinde birçok yerde ilginç binaların yapıldığı bir dönemdir.

Casa Paraigües dels (Şemsiye Evi) olarak isimlendirilen bu yapı da: Katalanların yerli art nouveau hareketi olan modernizme ivme kazandırmıştır.

Casa Bronu Cuadros: balkonları ve en üst kattaki galerideki Mısır görüntüleriyle doludur. Cephede: ayrıntılı sgraffito çalışmaları ve vitray pencereler görülür. Ayrıca dökme demirden yapılmış şemsiye kabartmaları bulunur. Oryantalist motifler: karmaşık marangozluk, emaye camlar ve Japon baskılarından alınmış insan resimlerinin bulunduğu dış duvarları emprenye eder. Binanın en dekoratif unsuru: cephenin köşesindeki süslü Çin ejderhasıdır. Dükkanın altındaki şemsiye ile birlikte reklamını yapmak için kullanılmıştır.

Bina, 1980 yılında yenilenmiştir.

 

2-AVİNGUDA DİAGONAL

İspanya Barselona Modernista CASA TERRADAS-CASA DE LES PUNXES

CASA TERRADAS-CASA DE LES PUNXES

Avinguda Diagonal’ın ortasında duran büyük bir Gotik kaledir. 

Kelime anlamı “Dikenler Evi” dir. Barselona şehri silüetinde en tanınmış modernist simge binalardan biridir. Ortaçağ kalesi şeklinde yapılmış bir konut bloğudur.

Burada bulunan üç bina: yeniden geliştirilmek için çalışmalar başlamıştır. Mimarlar, bu üç binayı geniş bir tuğla cephenin arkasında bir alanda birbirine bağlanır. 1905 yılında tamamlanan proje, 6 kuleli büyük bir Ortaçağ kalesi gibi yükselen, heybetli bir üçgen yapıyla sonuçlanır. Yapının: Casa de Les Punxes: takma adı: sivri uçlu konuk çatılardan gelmektedir. 

Cephedeki tuğlalar, Manuel Ballarin tarafından tasarlanan balkonlardaki ferforje demirle, Alfons Juyol’un neo-Gotik tarzı heykelsi kabartmalarıyla ve Eduard Amigo’nun vitray pencereleriyle harmanlanıyor. Cepheyi örten seramik paneller, Katalonya’nın vatansever sembollerine gönderme yapıyor. Yapı, genel anlamda Katalan Modernizmi’nin milliyetçi bir örneğidir.

 

CASA SAYRACH

Barselona şehrindeki modernist binalardan birisidir. Avinguda Digonal üzerinde heybetli şekilde duruyor ve stilin ustalarının Barselona’da başardığı bütün özellikleri içermektedir. Zarif olan en güzel yeri: cephenin sade kıvrımlarındadır.

Bina: 1918 yılında Carrer Enric Granados ile Avinguda Diagonal arasındaki köşeye yapılmıştır. Projenin mimarı Gabriel Borrell’dir. Ancak projeyi geliştiren ve yapan oğlu Manuel Sayrach’dır. 

Binanın yuvarlak köşesinin üzerinde, ince bir kule vardır. Bir diğer göze çarpan unsur ise, sütunlu ve büyük pencereli çıkıntılı balkondur. Binanın içinde oldukça iyi dekore edilmiş bir lobi ve merdiven görülebilir. 

İspanya Barselona Modernista PALAU BARO DE QUADRAS

PALAU BARO DE QUADRAS

Bir tarafta neo-Gotik bir saray ve diğer tarafta modernist bir konut bloğudur. 

İçeriye girdikten sonra, eklektik dekoratif detaylar ve zarif zevkli mekanlar görülebilir. 

1900 yılında Baron de Quadros; Carre Rossello’daki bir konut bloğunu yenilemek için Josep Puig Cadafalch’ı görevlendirdi. Mimar: 1902 ve 1903 yılları arasında, binayı tamamen dönüştürdü ve ona özellikle, ilginç kılan iki farklı cephe sağladı. 

Avinguda Diagonal’den bakıldığında:

Bina neo-plateresk tarzıyla Kuzey Avrupa Saraylarını andırır. Burada, seçkin Ortaçağ ve Rönesans figürlerinin büstleri, çiçek motifleri ve hanedan kalkanları ile uzun, süslü balkonlar görülür. Bunlar Ortaçağ Avrupa tarzıyla tamamen uyumludur. 

Öne çıkan özellikler arasında: Eusebi Arnau ve Alfons Juyol’un heykelleri vardır. 

Carrer Rossello’un ön cephesi: Viyana Sezessionssitl unsurları ve modernist tarzda dekore edilmiş orijinal binanın bazı unsurlarını korumaktadır. 2013 yılından beri Institut Roman Llul’a ev sahipliğiyapan Sarayın içinde, ana merdivenler ve ferforje girişte neo-Gotik tarzın açık etkisi hakimdir. 

 

3-CARRER DE MALLORCA

İspanya Barselona Modernista CASA THOMAS

CASA THOMAS

Yapı: bu bölümdeki binaların cepheleriyle tamamen uyumlu olan, son derece dekoratif, en saf modernist tarzın bir örneğidir. Sonraki yıllardaki değişimlere rağmen, tasarımcılın özelliklerini yansıtmaktadır. 

Tasarımcı: Modernista ustası Lluis Domanech’dir. Kendis Casa Thomas’ı tasarlarken; iki katlı zemin katta bina sahibinin atölye ve evini planlamıştır. En üst katta Thomas ailesinin evini yerleştirmiştir. Ayrıca, binaya mimarisinin en karakteristik unsurlarından bazılarını kattı. Neo-Gotik, belirgin çiçek dekoratif unsurlarında mavimsi topların kullanımı ve ana lobide, mimarın damgasını taşıyan sürüngen figürlere ilgi çeker. 

Evin tadilatı Domenech Montaner’in damadı Frances Gurdia tarafından yapılmıştır. Üç üst katı ekleyerek, yan taraftaki kulelerin boyunu yükseltmiştir. Birinci kattaki çıkıntılı balkon şeklini izleyerek, üst katın önüne bir galeri yerleştirmiştir. Tüm yenileme: orijinal stile uygun olarak yapılmıştır. Casa Thomas binasında salon bitki motifleriyle süslü bir mücevherdir ve olağanüstü bir ferforje merdivene sahiptir. 

İspanya Barselona Modernista PALAU MONTANER

PALAU MONTANER

Carrer Mallorca ve Roger de Lluria’nın köşesinde, Eixample’den kalan birkaç konaktan birisidir. İtalyan hissi veren ilginç bir şekilde eklektik modernist bir yapıdır. 

1889 yılında Barselona Evrensel Sergisinden, 1 yıl sonra, Montaner Simon Yayınevinin sahibi, iki lüks ev tasarlamak için mimar Josep Domenechi Estapa ile anlaştı. Ancak Lluis Domenech Montaner, daha sonraki bir tarihte işi devraldı.

Cephenin üst kısmındaki mozaik, içindeki görkemli dekoratif unsurlar hakkında fikir veren süs ve sembolik motiflerle çevrilidir. Tamamlanma tarihi olarak 1893 tarihi yazılıdır. 

İki kat ve bir çatı katından oluşan yapının içine girildiğinde: orta avlunun ortasında büyük bir merdiven görülür. Tavan, bitki motifleriyle süslenmiş muhteşem bir vitraydır. Tavan fenerinin altındaki açık plan bir alana hakimdir.

Zemini mermer mozaikler süsler. Ortaçağ esintili  heykeller, girintileri ve çerçeve kapılarını doldurur. Ahşap kaplamalı paneller, duvarları ve tavanları kaplar. Bina, 1980 yılından beri, Barselona şehrindeki İspanyol Hükümetinin oturduğu yerdir. 

 

4-PASSEİG DE GRACİA BÖLGESİ

İspanya Barselona Modernista CASA MİLLA-LA PEDRERA

CASA MİLLA-LA PEDRERA

Passeig de Gracia, 92 numaradadır.

Gaudin’in baş yapıtlarından biri. La Pedrara (taş ocağı anlamında, binanın kireç taşından yapılmış dalgalı yüzüne bir gönderme) olarak da biliniyor.

Antoni Gaudi’nin ana ilham kaynağı olan doğa ve organik formları unutmadan, yeni sosyal ihtiyaçlara göre tasarlanmış, modernist bir bina olarak tasarlanan kariyerinin doruk noktasıdır.

Pere Mila: Antoni Gaudi’yi, bir konut bloğu inşa etmesi için görevlendirdiğinde: mimara en eksiksiz eserlerinden birini hayata geçirmesi için mükemmel bir fırsat verdi. 1906 ve 1912 yılları arasında inşa edilen Casa Mila: Barselona şehrinin Eixample bölgesinde, Passeig de Gracia’nın bir köşesini kaplamaktadır.

Muhteşem bir yapıdır.

İspanya Barselona ModernistaCASA MİLLA-LA PEDRERA

Yapı, 1984 yılında UNESCO tarafından, dünya mirası listesine alınmıştır.

Yapının mimari özelikleri

Mimar: dairelere havalandırma ve ışık sağlayan, iki iç avlu etrafında kurulmuş şaşırtıcı bir modernist tarzda bir bina yaratmıştır.

Binanın içindeki ve dışındaki ana unsurlar: eğimli ve kıvrımlı formlardır.

Yapının cephesi:

Hareket eden denizi andırır.  Dalgalar ferforje balkon korkulukları üzerindeki yosun motifleriyle etkileşime girer. Büyük taş bloklar, taşıyıcı duvarları olmayan bir binanın iskeletini örten bir deri türüdür.

Ön kısmını süsleyen harika ferforje balkonlar: iki cepheyi de görür.

İÇ KISMI

Yapının iç kısmı büyük hasara uğramış ve Gaudi’nin muhteşem tavan arası mühürlenmiş iken, 1990’ların ortalarında yenilenerek orijinal görünümüne kavuşturulmuştur.

TAVAN ARASI-çatısı

Tavan arası katı: şimdi Gaudi’nin eserlerinin sergilendiği, şık bir ileri teknoloji müzesidir. Burası yani binanın çatısı, binanın en ilgi çeken bölümüdür. Çatı bölümü: Cadı korkutan olarak bilinen bacalarıyla öne çıkar. Buradan, Barselona şehrinin muhteşem manzarası izlenebilir.

ESPİA GAUDİ:

Yapıdaki dairelerden birisi olan Espia Gaudi: tuhaf biçimler, el yapımı kapı tokmakları ve özgün detaylarla doludur. Çoğu Gaudi’nin tasarımı olan, o döneme aiz özgün mobilyalarla dekore edilmiştir.

OTOPARK ALANI;

Burası, aynı zamanda o dönemlerin ilk otoparkını da barındırmaktadır. Otopark alanı, günümüzde kültürel konferanslara ev sahipliği yapan bir amfi tiyatroya dönüştürülmüştür.

SERGİ SALONU

Binanın 2’nci katı, görkemli bir sergi salonu yapılmıştır.

Günümüz:

Günümüzde sadece üç alan ziyarete açıktır. Çatı: rüya gibi tavan arası, tuğla kataner kemerleri ve bacaların çölün kum tepeleri arasında yükselen savaşçıların silüetini anımsatır.

 

İspanya Barselona Modernista CASA BATLLO

CASA BATLLO

Passeig de Gracia 43 numaradadır.

Antoni Gaudin’den kişisel izler taşıyan bir tasarımdır. Yapı: Gaudi’nin işlevsel ve modern bir ev yaratmak için hiçbir çabadan kaçınmadığı bir yaratıcı özgürlük patlamasıdır.

Rengi ve fantezisi, Passeig de Gracia’da yoldan geçenleri büyülemektedir. Casa Battlo: bu zarif bulvarın ortasında durur ve komşu evlerle son derce zıt bir tarza sahiptir.

Yapı, Katalonya’nın kurucusu Aziz George anısına yapılmıştır. Ancak yapı incelendiğinde, Gaudi’nin niyetinin ne olduğu hakkında en ufak bir belirti sezilmiyor.

Antoni Gaudi: en cesur eserlerinden birini yaratmak için: Barselona’daki Passeig de Gracia’da, 1875 yılından kalma bir binanın tadilatını üstlendi.

Gaudi’nin yaratıcı çabaları: 1904 ile 1906 yılları arasında kendisiyle işbirliği yapan zanaatkarların dekoratif çalışmaları gibi, projenin geliştirilmesinde kilit rol oynadı.

Basit bir bakış, sayısız yoruma yok açar.

Çok renkli sırlı seramik diskler ve kırılmış vitray parçaları, hassas bir şekilde yerleştirilmiştir. Çiçekleri ve nilüferleri tasvir ediyorlar. Güneş ışığının yansımalarıyla oynuyorlar.

Bu geniş empresyonist tablo, genellikle Passeig de Gracia’nın kalbindeki  dalgalı denizin yüzeyi olarak yorumlanır.

Mimari Özellikleri

Binanın cephesi: kırılmış seramik ve plaka parçalarıyla süslenmiştir. Bu, Gaudi’nin çok kullandığı bir süsleme tekniğidir.

Yapının 1’nci katındaki uzun kumtaşı balkon: zarif asma katın içine bakılmasını sağlar.

Diğer katlarda, maske şeklinde balkonlar vardır.

İlk kattaki odalar büyük ilgi görür.

Tepede, dört kollu bir haçla taçlandırılmış, pullu seramik kaplama izleyenlere Aziz George efsanesini hatırlatır.

Yapının içinde asma kat ziyaret edilebilir. Burada: seramik tavan penceresini, kemerli dizili çift tavan arası boşluğu ve renkli mozaikli bacaları ile çatı katını görebilirsiniz.

Çatı: dalgalı mavi seramikten yapılmıştır. Ejderin pullu derisine benzetilir. “Saint Jordi Haçı” ve mızrak sapı da, ejderin sırtına saplanmış mızrağı çağrıştırır.

Balkonlar ise, onun kurbanlarının kafatası ve kemiklerine benzetilir. Bazı kimseler, bunların Venedik Karnavalı masklarına benzediklerini de iddia ederler.

 

İspanya Barselona Modernista CASA AMATLLER

CASA AMATLLER

Passeig de Gracia 41 numaradadır.

Yapı: Gaudi tarafından tasarlanan bitişik Casa Battlo ve Casa Lleo Morera blogunun bir parçasıdır.

Bina: Gaudi’nin çağdaşı Puig Cadafalch tarafından yapılmıştır.

Mimar ve heykeltıraş Eusebi Arnau ve Alfons Jujol başkanlığında, modern dönemlerin Barselona  şehrindeki en iyi sanatçı ve zanaatkarlarından bazılarıyla çalışmışlardır.

Evlerin hiçbiri yeni inşa edilmemiş, üçü de halihazırda var olan binaların tadilatı şeklinde düzenlenmiştir.

Buradaki orijinal bina, 1875 yılında Antoni Robert tarafından bir çikolata üreticisi için inşa edilmiştir.

1898 yılında Amatler ailesi, binayı yenilemek için, Katalan mimar ve politikacı Josep Puig’i görevlendirmiştir.

Mimari Özellikleri

Mimar: tasarımını tipik Katalan konağına dayandırmış ve Cermen unsurlarını birleştirmiştir.

Barselona şehrindeki Casa Amatler örneğinde, temel yerleşim düzeni, tipik kentsel Gotik konuttur. Bu, gerçekte bir apartman bloğu olan yapının tek bir plazzo gibi göründüğü anlamına gelir.

Birinci kattaki balkonlar narin portiklerle vurgulanan izlenimi verir.

Cermen unsuru: seramik karolarla vurgulanan cesur çıkıntılı korniştir.

Basamaklı çatı: sırlanmış seramik kaplıdır. Buradaki tasarım da Flander bölgesinden esinlenilmiştir.

Sağlam kalan ve modernist çağın en güzel vitray pencerelerinden birini içeren ofisi ziyaret edebilirsiniz.

Casa Amatler, günümüzde rehberli turlarla ziyaret edilmektedir.

 

İspanya Barselona Modernista CASA FUSTER

CASA FUSTER

Passeig de Gracia’nın tepesinde, Barselona şehrindeki modernizmin en görkemli örneklerinden birisidir.

Şehirde şimdiye kadar inşa edilmiş, en maliyetli binalardan biri olarak kabul edilir. 

Kesinlikle, sadeliğin ve uyumlu dekorun birleşimidir.

Bina zengin Mallorcan Mariano Fuster tarafından eşi Consol Fabra’ya armağan olarak yaptırılmıştır. Mimar: Lluis Domenech i Montaner’dir. 

Binanın cephesi, mülkün asıl sahibini hatırlatan “CF” harflerini taşıyan bir kabartmaya sahiptir. Binanın tamamı: neo-Gotik bir stildedir ve abartısız modernist tarzla yapılmıştır.

Aslında binanın güzelliği, cephedeki beyaz mermer, cam ve arduvaz gibi çok pahalı ince malzemelerin kullanımında gizlidir. 

Montaner: karakteristik pembe sütunlar, trilobat pencereler ve klasik çiçek motifleriyle, binayı hatasız düzenlemiştir. Binayı, inanılmaz bir eğri ve düz çizgi kombinasyonu ile tasarlamıştır. İki düz cephe, kırlangıç yuvalarını anımsatan heykellerle süslenmiş, cam galerilerle köşede silindirik bir taretle buluşturur.

Fransız tarzı en üst kat ve yıllardır Cafe Vienens’in evi olan zarif girişi, Casa Fuster’i modernist tarzın mükemmel bir örneği haline getirmektedir. 

Bina, 2004 yılından bu yana lüks bir otele ev sahipliği yapmaktadır. 

 

 

İspanya Barselona Modernista CASA LLEO MORERA

CASA LLEO MORERA

1905 yılında, Lleo Morera ailesi, 1864 yılından beri Passeig de Gracia’da bulunan evlerini tamamen yenilemek için, mimar Lluis Domenech i Montaner’i görevlendirdi. Heykeltıraşlar Eusebi Arnau ve Alfons Juyol, vitray sanatçıları Rigalt ve Granell ve mozaikçiler Mario Maragliano ve Lluis Buru’dur. 

Yapı, Güney blok köşede bulunmaktadır. 

Magribi ve gotik öğeleri bünyesinde birleştiren bir yapıdır. 

Bu büyük apartmanın bazı kısımları, özgünlüğünü yitirmiştir. 

En çok zarar gören kısım ise; zemin kat. Bina, bugün bir yayınevine ait. Ziyarete kapalı.

 

CERCLE DEL LİCEU

Kendine özgü sanat koleksiyonuna sahip, İngiliz tarzı bir özel üye kulubü olan bina, 1847 yılında açılmıştır. Yaklaşık 1000 üyesi olan kulüp, opera binası Gran Theatre del Liceu ile paylaştığı, simgesel bir binada zarif oturma odaları, konferans salonu, restoran ve diğer hizmetlerden oluşmaktadır. 

Cercle Del Liceu: Katalonya’nın art nouveasu Modernista için harika bir vitrindir. Binada: dönemin ünlü sanatçılarının dekoratif ve seçkin tablolarını bulunur. Ayrıca Ramon Casas’ın önemli bir resim koleksiyonu da vardır.

Kulüp yıl boyunca: şehrin kültürel yaşamından üyeleri ve kişileri cezbeden resitaller, konserler, konferanslar, sunumlar ve benzerleri olmak üzere çok çeşitli etkinlikler düzenlenmektedir. 

İspanya Barselona Modernista GRACİA AND PARK GUELL

GRACİA AND PARK GUELL

Gracia, eskiden ayrı bir köydür. Ancak günümüzde Barselona şehrinin kentsel dokusuna çekilmiştir. Burada: küçük, dar, hareketli sokaklar ve yerlilerin buluştuğu çok sayıda meydan bulunmaktadır ve buralarda asırlık gelenekler halen korunmaktadır. 

İspanya Barselona Modernista Park Guell:

Park Guell:

Giriş ücretlidir, giriş ücreti 10 Eurodur.

Gracia’nın en önemli turistik yerlerinden birisidir.  Avınguda de Gaudi caddesi boyunca yürüyün. Manterın tasarımı olan, Hospıtal de la Santa Creu Sant Pau hastanesine ulaşacaksınız. Hastanenin biraz kuzeyinde, Guadin’in, azimle yürüttüğü projelerinden biri olan, Park Guell’i göreceksiniz.

Bu park, Gaudi’nin başyapıtlarından birisidir ve 1984 yılında UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilerek koruma altına alınmıştır. 

Bu bahçe projesi, Eusebi Güell tarafından yaptırılmış, iddialı bir gayrimenkul geliştirme projesidir. Ancak ancak tamamlanmamıştır.

İspanya Barselona Modernista Park Guell:

Guadin’in hamisi olan kont Eusebi Guell; 1900 yılında, Barselona’da, Muntanya Pelada (Çıplak dağ) olarak anılan, şehre ve denize bakan bu bölgede, 6 hektarlık bir arazi satın alır.

İçine, 60 tane çok özel villa yapılmasını ister. Doğa ile iç içe bir yerleşim yeri olarak tasarlanan bu mekanda; takip eden 14 yıl boyunca, Guadin, tüm hayal gücü ile işe koyulur. Ancak park ve sadece iki villa tamamlanabilir. Çünkü 1’nci Dünya Savaşı çıkar ve proje yarım kalır.

İspanya Barselona Modernista Park Guell:

Bölgeye giriş, iki gösterişli bina arasından yapılıyor. Soldaki: bir dükkan ve sağdaki ise sergi salonu. Bunların önünde ise: ağaç gövdelerinin desteklediği, kertenkele biçiminde bir seramik çeşme var.

Parka: girdiğinizde; renkli seramik parçalarıyla dekore edilmiş banklar göreceksiniz. Bankların bulunduğu alanın aşağısında ise, Salo les Colunmes (100 sütun geçidi) var. Buranın bitiminde, Dor mimari tarzında inşa edilmiş, 86 sütun olan ve villa kompleksinin kapalı pazar yeri var.

Oyuncak bebek kafaları, şişeler, camlar ve plakalar, taban mozaikleri arasına yerleştirilmiş.

Tamamlanan, iki villadan, Guadin’in uzun yıllar yaşadığı villa, bugün usta mimarın mobilyalarının ve hatıra eşyalarının sergilendiği bir müze konumunda.

Özellikle: parkın giriş bölümündeki, Guadin heykelleri, parkın terası ve sütunlu bölüm, gerçekten görülmeye değer güzellikte.

İspanya Barselona Modernista Park Guell Ejderha Merdiveni
Ejderha Merdiveni

Giriş kordonunda, iki duvarla çevrili ikiz bir merdiven bulunuyor. Merdivenin altında, iki mağara bulunur. Sağdaki: bekleme sığınağı olarak kullanılmıştır. Görkemli konik bir merkezi sütun ile desteklenmiştir.

Merdiven: hipostil odasının altındaki tanktan beslenen bir çeşmeden gelen suyun geçtiği, üç bölüme ayrılır. Merdivenlerin yarısında: Katalonya’nın amblemi ve daha yukarıda ejderha veya semender, parkın en popüler görüntüsü haline gelmiştir.

Evet, burası dekoratif çini parçası mozaikle kaplıdır. 

Parkın içinde, ayrıca 3 km. lik bir yürüyüş parkuru var. Temiz havada, yeşillikler içinde bulunan çok güzel bir park. İçerisinde bulunan her şey suni olarak yapılmış. Ama doğal parklardan hiçbir farkı yok. UNESCO tarafından koruma altına alınmış. 

İspanya Barselona Modernista Park Guell Casa Museu Gaudi
Casa Museu Gaudi

Gaudi’nin Müze evi: 1906’dan 1925 yılına kadar mimar Antoni Gaudi’nin eviydi. Park Güell geliştirme planı için bir gösteri evi olarak inşa edilmiştir. 

Gaudi Müze evi: 28 Eylül 1963 tarihinde müze olarak ziyarete açılmıştır. Müze: Gaudi’nin dünyasına ait bir fikir vermek için tasarlanmış bir sergiye sahiptir. Müzede: Gaudi’nin kişisel eşyaları sergileniyor.

Aynı zamanda görsel-işitsel sergi içermektedir. Evde müzede sergilenen orijinal mobilyalar: Casa Calvet, Casa Batllo ve Colonia Güell’in mahzeninden getirilmiştir. 

 

İspanya Barselona La Ribera-El Born

İspanya Barselona La Ribera-El Born

La Ribera bölgesi, bazen Barselonalılar tarafından “El Born” olarak da anılır. El Born: La Ribera’nın liman cephesine doğru daha zengin olan kısmıdır. Evet limana doğru olan kısım, zengin Barselonalılar tarafından yapılmıştır. 13 ve 18’nci yüzyıllar arasında Passeig del Born, Barselona şehrinin merkez meydanıdır.

Gotik mimarinin en güzel örneklerini burada bulacaksınız. Barselona’nın ortaçağdan kalan mekanlarını göreceksiniz.

İspanya Barselona La Ribera-El Born

Barri Gotic’in hemen dışında. Barri Gotic ile La Ribera bölgeleri arasında; Via Laietana caddesi uzanıyor.

Bu cadde: 1859 yılında, limanı modern kente bağlamak için yapılmıştır.

Trafik genelde yoğun. Yine de, romantik bir atmosferi var. Günümüzde La Ribera turistler için ana cazibe merkezlerinden birisidir. Akşama doğru Passeig del Born çevresinde, turistler, öğrenciler ve yerel halk arasında popüler olan çok sayıda harika bar vardır.

İspanya Barselona La Ribera-El Born PASSEİG DEL BORN BÖLGESİ

PASSEİG DEL BORN BÖLGESİ

Bir ucunda Born Pazarı ve diğer ucunda Santa Maria del Mar kilisesi vardır. Burada modaya uygun barların teraslarında, Ortaçağ havası yaşanır. Geçmişine sırtını dönmeyen, yeni zamanlara uyum sağlamış büyüleyici bir caddedir.

Bu şirin ve küçük cadde: şehrin en modern barlarının teraslarını dolduran insanlarla doludur. Aynı zamanda genç ve çok genç olmayanlar ile şehrin en popüler gece hayatı noktalarından biridir.

Adından da anlaşılacağı gibi Born’un turnuvalara ve mızrak dövüşlerine ev sahipliği yaptığı Orta çağlara kadar uzanan tarihle dolu bir yerdir. Burada Ortaçağ döneminde, şövalyeler at üzerinde mızrak dövüşü yapıyorlarmış. Aynı zamanda Kutsal Hafta Alaylarının ve ilk karnavalların yeriydi.

Cadde: festivaller ve kutlamalar için bir merkez olmanın yanı sıra, Barselona tarihinin en karanlık bölümlerinden bazılarını da gizler. 16’ncı yüzyılda Engizisyon kurbanları, burada idam edildi ve 1714 yılında, Kuşatmanın ardından, V. Philip’in birlikleri tarafından işgal edildi.

Buna rağmen, 14’ncü yüzyıldan kalma bazı binalar, sizi muhteşem geçmiş zamanlara götürür. Ağaçların gölgesi altında, eski Born Pazarından görkemli Gotik Santa Maria del Mar kilisesine uzanan bu özel mekanı mutlaka ziyaret ediniz.

Çünkü: günümüzde özellikle gençlerin ilgisini çeken ve toplandıkları bir yerdir.

İspanya Barselona La Ribera-El Born SANTA MARİA DEL MAR KİLİSESİ

SANTA MARİA DEL MAR KİLİSESİ

La Ribera katedrali olarak da biliniyor. Deniz, kurulduğu sırada günümüzdeki Santa Maria del Mar kilisesinin bulunduğu yere yakındı, o zamanlar kilise doğrudan deniz kenarında inşa edilmiştir.

Berenguer de Montagut tarafından tasarlanan Santa Maria del Mar Bazilikesi: Gotik Barselona’nın gemi işçileri ve tüccarlarının ibadethanesiydi.

Ortaçağ döneminde yapılan diğer kiliselerden ayrılır, çünkü Ortaçağ döneminde bir kilisenin inşası yaklaşık 100 yıldan fazla sürer ve bu sırada değişik mimari tarzlar kullanılırdı. Ancak burası bir istisnadır.

Kilise, 1329 yılında yapımına başlanmış ve 55 yıllık süre sonunda 1384 yılında tamamlanmıştır. Anıtsal kuleleriyle, eski şehrin ortasında bir kale gibi görünür.

Mimari stili, saf Katalan Gotik tarzındadır ve bu tarzda hayatta kalarak günümüze ulaşan tek kilisedir.

Ancak, 1936 yılında, İspanya iç savaşı sırasında, burası, çok zarar görmüştür.

Çıkan yangınlarda: şapellerin, koro yerlerinin ve sunakların süslemeleri yanmıştır. 1428 yılındaki depremde ise, kilise büyük hasar görmüştür.

Kilisenin dışı

Dış duvarlarında süsleme yoktur. Ön cephesinin yanlarında yükselen üç katlı, sekizgen çan kuleleri var. Girişin üzerinde ise, güzel bir pencere bulunmakta.

İspanya Barselona La Ribera-El Born SANTA MARİA DEL MAR KİLİSESİ

KİLİSENİN İÇİ

Kilisenin iç mekanının boyutları ve sadeliği muhteşemdir. Kilise, 13 metre arayla yerleştirilmiş, çok uzun ve sekizgen sütunlarla desteklenen, aynı yükseklikte 3 neften oluşur. Bu diğer Ortaçağ binalarında aşılamayan bir yüksekliktir.

Sanki yer çekimini tersine çevirmiş ve muazzam taş bloklarını, yukarıya doğru çekmiş gibi, olağanüstü genişlik, yükseklik ve ferahlık izlenimi verir. Bu izlenimde, kilisenin birçok vitraylı penceresi de rol oynar. İç mekanda, kusursuz simetri hakimdir.

Zeminde: özel mezarlar ve Barselona’nın Ortaçağ loncalarını ve kardeşliklerini görebilirsiniz.

İspanya Barselona La Ribera-El Born SANTA MARİA DEL MAR KİLİSESİ

Kilisenin akustiği ise muhteşemdir. Bu nedenle, kilisede, yıl boyunca, klasik müzik konserleri yapılmakta ve özellikle, akustik açısından, böyle bir konser yakalarsanız mutlaka katılın. Bu kilisenin diğer bir özelliği de, yöresel düğünlerin yapılmasında, evlenen çiftler tarafından çokça tercih edilmesiymiş.

Yani; genelde, gittiğinizde büyük olasılıkla bir düğünle karşılaşabilirsiniz. En kötü yanı, böyle bir düğün sırasında, kilise, ziyarete kapanıyor.

İspanya Barselona La Ribera-El Born CARRER MONTCADA BÖLGESİ

CARRER MONTCADA BÖLGESİ

Günümüzde sanat galerilerine ve Museu Picasso gibi önemli müzelere ev sahipliği yapan Carrer Montcada, Barselona şehrinin zengin bölümümün merkezini oluşturur. Denizde servet sahibi olan Barselona’nın asil ve tüccar sınıfları muhteşem evlerini burada inşa ettiler.

Ortaçağ sarayları, bu geçmişin canlı bir hatırlatıcıdır. Burada görkemli kapılar ve güzel değerli taş avlular bulunmaktadır.

16’ncı yüzyılda ve daha sonra İspanyol Veraset Savaşında, 5’nci Phillip’in La Ribera’nın doğu tarafından bir askeri kale inşa ettiği bir ihtişam dönemi kısa kesildi.

Carrer Montcada boyunca, tonozlu tavanları olan galerilerin altında yürürken, sanat galerilerini ve müzeleri ziyaret ederken, Ortaçağ Barselona’sının görkemli geçmişinin atmosferini yeniden yaşayacaksınız.

İspanya Barselona La Ribera-El Born MUSEU ETNOLOGIC İ DE CULTURES DEL MON

MUSEU ETNOLOGIC İ DE CULTURES DEL MON

Diğer kültürler hakkında bilgi toplama ve toplama tutkusunun sonucudur. Müze, Batılı olmayan ülkelerin sanatsal zenginliklerini ve etnik mirasını yaymak için hesaplanamaz, kültürel değerleri olan nesneleri korumayı, restore etmeyi ve erişilebilir hale getirmeyi amaçlar.

Müze: Yeni Zellanda, Marques Adaları, Tongo ve Rapa Nui gibi ülkelerden ve adalardan çok değerli parçaların bir sergisini bir araya getirmek için, dünya çapındaki diğer kamu ve özel sanat koleksiyonlarıyla birlikte çalışmıştır.

İspanya Barselona La Ribera-El Born LA CİUTADELLA-PARKC DE LA CİUTADELLA PARKI

LA CİUTADELLA-PARKC DE LA CİUTADELLA PARKI

Kale, Bourbon kralı Philip V tarafından, 1714 yılında İspanyol Veraset savaşından sonra inşa edilmiştir. Kale, Madritli yöneticiler tarafından, Katalanca olan her şeyin bastırılmasının kilit bir simgesiydi.

Dolayısıyla, Barselonalılar 1870 yılında izin verildiğinde ondan kurtulmak için sabırsızlandılar.

Çünkü Bourbon kralı, halkı kendi kontrolü altına almak istedi. Daha sonraki dönemlerde ise, kale, çoğunlukla siyasi mahkumlar için bir hapishaneye dönüştürüldü. Bu yüzden, La Ciutadella, Katalanların nefret ettiği her şeyi temsil ediyordu.

Parc de la Cuitadella kuzeybatı girişinde, Passeig de Pujades’de: 1869 yılında kalenin yıkılması emrini veren General Prim’in atlı bir heykeli bulunmaktadır.

İspanya Barselona La Ribera-El Born LA CİUTADELLA-PARKC DE LA CİUTADELLA PARKI

Park: Josep Fontsere tarafından tasarlandı. Genç mimar Antonio Gaudi, “Cascada” şelalesinin tasarımını yaptı. Gaudi, gölün yanındaki çeşmede kendini ölümsüzleştirdi. Çeşmenin önündeki su havzası; oldukça yaygın bir şekilde bulunan kanatlı ejderhalar tarafından korunmaktadır.

1998 yılında Dünya Sergisi burada düzenlendi.

İspanya Barselona La Ribera-El Born LA CİUTADELLA-PARKC DE LA CİUTADELLA PARKI

PARK ALANINDAKİ BİNALAR

Parkın güneybatı tarafı olan Passeig de Picasso tarafından, 4 tane dikkat çekici bina bulunmaktadır. Binaların en kuzeyindeki Castell dels Tres Dragons (Üç Ejderhanın kalesi) günümüzde Zooloji Müzesine ev sahipliği yapmaktadır.

Tuğla cepheli bina, erken Modernizmin bir örneğidir. Mimar Lluis Domenech i Montaner tarafından 1887 yılında inşa edilmiştir. 1920 yılından bu yana ise, Zooloji Müzesine ev sahipliği yapmaktadır.

İspanya Barselona La Ribera-El Born LA CİUTADELLA-PARKC DE LA CİUTADELLA PARKI

GÜNÜMÜZ

Günümüzde Parc de la Ciutadella, La Ribera’nın yeşil alanıdır. Hatta Barselona şehrindeki en yeşil vahadır. Burada: yürüyüş ve piknik yapabilir, gölde kayık kullanabilirsiniz.

İspanya Barselona La Ribera-El Born MUSEU PİCASSO (PİCASSO MÜZESİ)

MUSEU PİCASSO (PİCASSO MÜZESİ)

Önce biraz bilgi. Picasso; 20’nci yüzyılın en önemli sanatçılarından biri. 1881 yılında, Malaga kentinde doğmuş. Sanat eğitimine, Barselona’da başlamıştır. Babasının Profesör olduğu prestijli sanat akademisi “La Llotja” da okumuştur.

Olağanüstü başarıları sayesinde, bazı dersleri atlamayı başardı. Bu süre zarfında Picasso, temas kurduğu birçok sanatçıyla tanıştı. İlk sergileri, sanatçıların kafesi sayılan “Els Quatre Gats” ve “Sala Pares” galerilerinde gerçekleştir.

Yenilikçi gurubun üyesi. 1904 yılında, Paris’e yerleşmiş ve Barselona’ya hiç geri dönmemiştir. Hatta, hayatı boyunca Barselona şehri ile yakın bir ilişkisinin olmadığı söylenir.

İspanya Barselona La Ribera-El Born MUSEU PİCASSO (PİCASSO MÜZESİ)

Çünkü: İspanya’daki baskıcı Franco rejimi, dönmesine izin vermemiş. Yine de; çalışmalarında, daima İspanya’nın derin etkilerini görmek mümkün. Picasso’nun, ölümünden sonra, bugün Paris’te sergilenen kişisel koleksiyonun büyük bölümü, yapılan bir antlaşma ile, Fransız hükümetine verilmiştir.

İspanya Barselona La Ribera-El Born MUSEU PİCASSO (PİCASSO MÜZESİ)

Evet, şimdi müze BİNASI VE AÇILIŞI

Müze, Nisan 1963 tarihinde eski şehirde Ribera semtinde açılmıştır.

Müzenin kuruluş nedeni: Picasso Jaime Sabates’in sekreteri ve arkadaşı Jaume Sabartes tarafından Barselona şehrine kapsamlı bir koleksiyon bağışlamasıydı. Bu koleksiyonda yağlıboya ve kara kalem çalışmaları ile birlikte seramikler bulunuyordu.

Bu amaçla, 15’nci yüzyıldan kalma eski şehir Sarayı olana Palacio de Berenguer d’Aguilar müzeye dönüştürüldü.

1970 yılında ise, müze, Palau del Baro de Castellet ve Palau Meca’ya genişletildi. 1999 yılında Casa Mauri ve Palau Finestres ile daha fazla uzantı yapıldı. Bu 5 saray, günümüzde Picasso Müzesini oluşturmaktadır.

Bazı eserler, orijinal olarak şehirdeki çeşitli müzelerdeydi ve Picasso Müzesi için toplandı. Picasso’nun eşi Jaqueline Picasso: 1982 yılında 41 parçalık bir seramik koleksiyonunu müzeye bağışladı.

Günümüzde, Picasso Müzesindeki eserler, Madrid Prado ve Paris Picasso Müzesinin yanında: ressamın en büyük üç eser koleksiyonundan birisidir.

MÜZENİN İÇİNDEKİLER

Müze; dar bir sokakta. Büyük bir binanın içinde. Ana girişi: 15’nci yüzyıldan kalma, Palau Aguilar’da. Müzeye birinci kata, açık bir merdivenle çıkılıyor.

Burada: Belediye’ye ait, 5 yapı var.

Müzede, kalıcı koleksiyonda farklı dönemlerden 3.800’den fazla eser bulunuyor.

Sergilenen eserler; Picasso’nun; çocukluk, mavi dönem, pembe dönem, kübizm, seramikler, Valauspuez uyarlamaları gibi bölümlere ayrılmıştır.

Birçok kişi Picasso’nun resimlerinin, erişilmesi oldukça zor olan soyut kübik portler ile ilişkilendirir. Eserlerinin dehası genellikle gizli kalır.

Picasso Müzesi, ressam ve heykeltıraşın yaşam çalışmalarını, kronolojik olarak sıralayarak gösterir. Farklı aşamalar açıklanır ve stil değişiklikleri ziyaretçi tarafından kolaylıkla anlaşılabilir.

Pablo Picasso, Diego Velaquez’in “Las Meninas” tablosunu, arkadaşı Sabates’in anısına yeniden yorumladığı 58 tablodan oluşan Las Meninas serisinin tamamını müzeye bağışladı.

Sanatçının sergilenen en eski çalışması, 9 yaşında yaptığı bir kara kalem resim. Bu müzedeki eserler; Paris’tekilerden sonra, en büyük Picasso koleksiyonudur.

Müzede, çoğunlukla Picasso’nun 1895-1904 yılları arasında yani gençlik yıllarında yaptığı eserler sergileniyor. Yani, burada: sanatçının çok önemli bir eseri yok, onlar Paris’te.

Burada: yalnızca, mavi döneme ait, 1917 tarihli: “Soytarı” ve “Nedimeler” serisi eserleri var.

Mutlaka girin, görmeniz gereken bir yer.

MUSEU TEXTIL DE LA İNDUMENTARİA (TEKSTİL MÜZESİ)

Picasso müzesinin kapı komşusu bir müzedir. Caddenin karşısındadır. Llio Marki isimli eski saray içinde kurulmuştur.

Tekstil ve Giyim Müzesi, iki komşu bina ev sahipliği yapmaktadır.

1’nci Bina: Palau Nadal’dır. 2’nci Bina: Palau dels Marquesos del Llio’dur. 13’ncü yüzyıldan kalma, orijinal ahşap tavanlarının bir kısmı korunmaktadır.

Müze, tekstil sanatının 1500 yıl içindeki gelişimini göstermektedir.

Müzede sergilenen eşyalar arasında: Ortaçağ Hispano-Arap tekstilleri, bazı ayin kıyafetleri ve şehrin nakış ve dantel koleksiyonudur. Asıl vurgu: modanın tarihidir.

Koleksiyon: Baroktan 20’nci yüzyıla kadar koleksiyoncu Manuel Rocamora tarafından 1960’larda bağışlanmıştır. Bu koleksiyon türünün en iyi örnek koleksiyonlarından birisi olarak kabul edilir.

Son zamanlarda müzenin koleksiyonuna bağışlanan önemli objeler: 1958 baydoll elbise ve hap kutusu şapkasıyla ünlü İspanyol tasarımcı Cristobal Balgenciaga’ya aittir.

Müzede sergilenenler: bu bölge malikanelerinde yaşayan varlıklı ailelerin zerafetlerini göstermesi açısından ilginçtir. Koleksiyon; ipek, saten ve kürkten yapılmış, mükemmel işlemeleriyle göz kamaştırıyor. Evet, müzede bir hediyelik eşya dükkanı ve kafeterya bulunmaktadır.

İspanya Barselona La Ribera-El Born ARC DE TRİOMF

ARC DE TRİOMF

Mimar Josep Vilaseca’nın yaptığı modernist bir mücevherdir.

Burası yani Zafer Takı; 1888 yılında “Dünya Sergisi” alanının girişiydi. Pruvaya yakın bakarsanız, Zafer takının 19’ncu yüzyıl sonlarından kalma modern Barselona şehrine açılan kapı olduğu hemen anlaşılır. Kapı, modern Eixample bölgesine doğru geçişi işarete der.

İspanya Barselona La Ribera-El Born ARC DE TRİOMF

Günümüzde, Magribi tarzında kırmızı tuğlalarla yapılmış Arc de Triomf, Passeig Lluis Şirketlerinin sonunda görkemli bir şekilde yükselmektedir.

Kemerin çevresinde, Barselona şehrinin ve 49 İspanyol vilayetinin kolları yerleştirilmiştir.

Günümüzde, zafer kemerine bağlı, bazı taş yarasalar görülür. Bunlar: Aragonlu James olarak da bilinen, Kral 1’nci Jaume (1213-1276) nin amblemidir. Jaume I döneminde, Barselona şehri ekonomik olarak gelişmiştir.

Kralın askerleri, 31 Aralık 1229 yılında Medine Mayurka şehrini ele geçirdiler. Yarasa onun uğurlu çekiciliğiydi.

Medine şehri, daha sonra Ciudad de Mallorca olarak adlandırıldı ve 1717 yılında şehir Roma dönemindeki adıyla anıldığı için Palma de Mallorca olarak yeniden adlandırıldı.

İspanya Barselona La Ribera-El Born ARC DE TRİOMF

Yarasa hala Valencia şehrinin sembolüdür. Aynı zamanda FC Barselona kulübünün ilk armasının bir parçasıdır.

“Yarasa” Katalan art nouveai yapılarında tekrar tekrar görülecektir. Katalonyanın bağımsızlığını simgeleyen modernizm’de hayvan sembolleri defalarca kullanıldı. Katalonya Sain Jordi koruyucu azizini simgeleyen Ejderha buna iyi bir örnektir.

Evet zafer takı önünde, resim çektirmeyi unutmayın.

İspanya Barselona La Ribera-El Born PALAU DE LA MUSICA CATALANA

PALAU DE LA MUSICA CATALANA

Modernist bina, eski şehrin kuzey kesiminde yer almaktadır. Burası: bir müze değildir. Müzik sarayının özellikle konser salonu etkileyicidir. Konserler verilmek üzere yapılmış bir mekandır.

Katalan koro derneği “Orfeo Catala” 1891 yılında kurulmuştur. Sofistike eserler sergileyen ve yüzyılın başlarında Barselona şehrinde büyük popülerlik kazanan amatör bir müzik kulübü olmuştur.

Dernek: Palau de la Mısica Catalan’ın yapım emrini vermiştir. Müzik sarayı 1905 yılında inşa edilmiş ve 1908 yılında açılmıştır. Yapının mimarı: Lluis Domenech i Mantaner’dir. Bina: zengin tüccar ve sanayicilerden gelen bağışlarla finanse edilmiştir.

Yapıda: modernizmin ana unsuru olan: heykeller, demircilik, seramik ve sanatı gibi çeşitli sanat formları ve farklı mimari tarzlar birleştirilmiştir. Bu sanat formlarının karışımı Palau de la Musica’da açıkça görülebilir.

1997 yılında, UNESCO tarafından, Dünyanın en değerli mirasları listesine alınmış.

İspanya Barselona La Ribera-El Born PALAU DE LA MUSICA CATALANA

DIŞ KISMI VE CEPHE

Binanın cephesi: her biri farklı bir çiçek desenine sahip, mozaik süslemeli sütunlarla süslenmiştir. Beethoven, Bach ve Wagner gibi büyük ustaların büstleri, müziğin hakim zevkine tanıklık etmektedir.

Bir köşede, Katalonya’nın koruyucu azizi Saint Jordi’nin hakim olduğu Katalan halk şarkısına adanmış bir heykel görülür. Cephe tasarımı, Gotik ve Mağribi mimari unsurları da dahil etmiştir. Evet sonuç olarak; dış kısmı, muhteşem iç kısmın yanında mütevazi kalmaktadır.

KONSER SALONU

Oldukça etkileyicidir. Salon ve sahne uyumlu bir birliktelik oluşturur. Olağandışı yapı malzemeleri kullanılmıştır. Bol miktarda cam, müzik sarayını çok parlak hale getirir ve ona kendine özgü bir hava verir.

Işık, renkli cam pencerelerden ve kemerli, camsı ve renkli bir kubbeden parlar. Çünkü yapı tasarlanırken, iç kısmın, mümkün olduğu kadar çok gün ışığı alması düşünülmüştür. Bu yüzden, salon aydınlık ve ferahtır.

Burada öğleden sonra yapılan konserlerde, içeri sızan güneş ışığı, muhteşem bir atmosfer yaratır. Bina, sanki yanıyormuş gibi bir görüntü oluşur.

Kavisli duvarlarda: farklı ülkelerden ve bölgelerden farklı müzik aletlerini çalan 16 ilham perisinin heykelleriyle süslüdür.

Farklı müzik tarzlarını sembolize ederler ve her müzik türünün yerini bulması gereken bir performans mekanı olan Palau de la Musica Catalana’nın ruhunu somutlaştırır.

Sahnenin solunda ve sağında halk müziği ve klasik müziği simgeleyen iki heybetli heykel vardır. Heykellerin arasında gümişi borular mevcuttur. Bunlar, sahnenin üzerinde, 2004 yılında yapılan restorasyondan sonra, tekrar duyulabilen bir kilise organına aittir.

İspanya Barselona La Ribera-El Born PALAU DE LA MUSICA CATALANA

Tavanda ise, renkli cam küre, muhteşem bir görüntü verir.

1980’lerde, Palau de la Musica Catalana, mimar Oscar Tusquets yönetiminde yeniden inşa edildi ve modernize edildi. Restorasyondan sonra bile Palau de la Musica Catalana hala orijinal cazibesini korumaktadır.

Sonuç olarak, oldukça muhteşem güzel bir bina, mutlaka gidin görün derim.

İspanya Barselona La Ribera-El Born MUSEU EUROPEU D’ART MODERN (MEAM)

MUSEU EUROPEU D’ART MODERN (MEAM)

Müze, Palau Gomis’te yer almaktadır. Rönesans binasının bulunduğu dar ara sokak, evin yaklaşık 10 metre yüksekliğindeki zarif giriş holüne sorunsuz bir şekilde geçişi sağlar. Oradan, evin Belle Etage’deki sergi alanının birinci katına bir merdivenle çıkılır. Haziran 2011 tarihinde ziyarete açılmıştır.

İspanya Barselona La Ribera-El Born MUSEU EUROPEU D’ART MODERN (MEAM)

20 ve 21’nci yüzyılların modern güzel sanatlarının birinci sınıf koleksiyonları sergileniyor. Koleksiyonun sunumunda: eski ve modernin burada birbirine ait olduğu ve bu birlik, hatta bir sembiyoz oluşturduğu izlenimi vermektedir.

Müze ve eserleri sergilenen sanatçılar, figüratif sanat akımlarına bağlıdırlar. Sergilenen eserlerin yelpazesi geniştir. Resim, heykel, fotoğraf ve çizimlere kadar uzanır.

Sanatçılar savaşlar, sosyal eleştiri ve ayrıca dini konular gibi modern ve güncel konuları ele alırlar.

Evet, gelelim sonuca, müzede sanat modern bir şekilde ziyaretçilere sunuluyor. Ayrıca bina yüzlerce yaşında olması ve saygıdeğer bir huzur ve güzellik bir arada sunulmaktadır.

Burada: genç ve yetenekli sanatçılar için harika bir akşam etkinliği yani konserler düzenlenmektedir.

İspanya Barselona La Ribera-El Born Em Eıxample (Alışveriş Semti)

Em Eıxample (Alışveriş Semti)

Placa de Catalunya’nın kuzeyindeki semttir. Şehrin, alışveriş merkezidir. Ama aynı zamanda, görkemli apartmanlarla doludur. Apartmanların güzel örneklerini, moda butiklerini, galerileri, restoranları ve otelleri görmek mümkündür.

Bu nedenle; quadrat dor (altın meydan) olarak da anılıyor. Alışveriş yapmak ve dolaşmak için, burada iki cadde var.

Bunlar: Passeıg de Gracıa ve La Rambla de Catalunya’dır.

Passaig de Gracia

Daha gösterişli kısımdır. Tüm lüks malların, butiklerin, modern tapas restoranlarının ve şarap barlarının bulunduğu yerdir.

Cadde üzerinde: Gaudi’nin La Pedrerası ve iki harika ev bulunmaktadır. En tercih edilen yeri ise: Enric Granados Sokağıdır. Çünkü: burası trafiğe kapalı, ağaçların altında yürünen, scootercıların cenneti, bir sürü kahve, tatlı, sushi dükkanı olan bir yerdir.

La Rambla de Catalunya

Bu zarif bulvar, Barselona şehrinde Rambla’nın doğal devamıdır. İster dağlara doğru, ister denize inin, kilometrelerce uzunluktaki Rabla Catalunya, benzersiz bir perakende satış imkanları sunar. Bulvarın iki yanında, bolca Modernist detaylara sahip binalar bulunur.

Caddenin orta kısmında serinletici bir gölge veren ıhlamur ağaçlarının gölgesinde kilometrelerce uzunluğunda bir bulvar vardır. Buradaki teraslar, yayalara serinlemek için yol boyunca mola verme şansı sunar.

ESQUERRA-L’ANTİGA ESQUERRA DE I’EİXAMPLE:

Barselona şehrinin gay komunitesi burada yaşamaktadır. Balkonlarda gökkuşağı bayrakları görülür. Oldukça renkli, şehrin özgürlükçü ruhunu yansıtmaktadır.