Bandırma denilince, elbette: yurdumuzun en eski ve köklü tatil yörelerinden biri olan, Erdek’e geçerken uğranılan veya içinden geçilen bir yer olarak düşünülüyor. Son yıllarda ise, İstanbul ile sağlanan deniz yolu ulaşımı, Bandırma yöresini önemli hale getirildi.
Buraya: son olarak, 2015 yılında sadece gelip-geçmek için değil, birkaç gün kalmak için zaman ayırdım. Liman bölgesinde, deniz kıyısında dolaştım. Dalgakıran bölgesinde gezindim. İlçe içinde, sokaklarda gezindim. Güzel bir yer, zamanınız olursa, mutlaka gezin. Tam bir şehir görüntüsü var. Ancak, özellikle deniz kıyısında, liman ve dalgakıran bölümlerinde, sürekli esen rüzgar var, tedbirli olmanızı öneririm. Tarih meraklıları için: burada, halen kazıların devam ettiği, iki tane antik kent kalıntısı var.
ULAŞIM
Bandırma, sahip olduğu ulaşım imkanlarıyla, ulaşımı kolay bir yerdir. Denizyolu ulaşımında, son derece rahat bir konumdadır. Bandırma Limanı, gelişmiş ve donanımlı tesisleriyle, Marmara bölgesinde önemli bir yer tutmaktadır. 1998 yılından bu yana: İstanbul-Bandırma arasında, hızlı feribot ve deniz otobüsü seferleri düzenlenmektedir. İstanbul-Bandırma arasındaki mesafe, yaklaşık 2 saatte alınmaktadır.
Bandırma-Balıkesir arası uzaklık: 99 km. Bandırma-Erdek arası uzaklık: 19 km. Bandırma-Manyas arası uzaklık: 46 km. dir. Bandırma-Bursa arası uzaklık: 108 km. Bandırma-Çanakkale arası uzaklık: 162 km. Bandırma-İzmir arası uzaklık: 272 km. Bandırma-İstanbul arası uzaklık: 351 km. Bandırma-Ankara arası uzaklık: 490 km.
TARİHİ
Bandırma yöresinde yapılan araştırmalarda: bölgedeki ilk yerleşimcilerin MÖ.6.bin yıllarında, buraya geldikleri öğrenilmiştir. MÖ.4000 yıllarında, burada, Troia kültürünün izleri görülür. MÖ.1200 yıllarından sonra ise, Ege ve Balkanlardan gelen göçmenlerin, buradaki yerleşimleri oluşturduğu izleniyor.
Daha sonraki dönemlerde ise: Frigler, Lidyalılar, Mysialılar, Traklar, Persler, Makedonlar, Roma ve Bizanslılar egemenliği ele geçirirler. MÖ.550-334 yıllarında ise, Persler burada görülüyorlar. Büyük İskender, Persleri yenince, MÖ.334 yılında, Makedonyalılar, burayı ele geçirirler.
Yöreye Türklerin girişi: Kutalmışoğlu Süleyman Bey’in, 1076 yılındaki mücadeleleri sonucu gerçekleşir. Ancak, takip eden dönemde, haçlılar bölgedeki mücadelelere katılırlar. 12.yüzyılda, Selçuklu uç Beyleri, buranın egemenliğini ele geçirirler. Bandırma, Karesi Beyliğinin hakimiyeti altına girer. Karesi Beyliği, Balıkesir merkezli olarak bölgeyi yönetirken, Marmara ve Çanakkale sahilleri ve Karabiga’yı ele geçirirler.
Türkler, bölgede iken, Bizanslılar, Türk ilerleyişini engellemek için, İspanyadan Katalanlar olarak bilinen paralı askerler getirerek, buraya yerleştirirler.
Takip eden dönemde: Osmanlı Padişahı çavuşlarından Haydar Çavuş, Bandırmaya yerleşir. Bazı kaynaklara göre, Bandırmaya sürgün olarak gönderildiği ileri sürülen Haydar Çavuş: burada, kendi adına cami, medrese, hamam ve birkaç ev ile dükkan yaptırır.
Evet, Bandırma: 1830 yılında, Erdek ilçesine bağlanır. 1874 yılındaki büyük yangın sonucunda: büyük kısmı tahrip olur. Ancak, daha sonra yeniden onarılır ve 1876-1878 yılları arasında, Osmanlı-Rus savaşı sonrasında, Kırım ve Romanya’dan göç eden Tatarlar, buraya yerleşirler. 1878 yılında, Balıkesir’e bağlı, bir ilçe olarak görülüyor.
GENEL
Bandırma, Balıkesir ilinin bir ilçesi olmasına rağmen, bir hayli gelişmiştir. Türkiye genelindeki ilçeler arasında, gelişmişlik bakımından, 30. sırada bulunmaktadır.
Burada bulunan, Bandırma Limanı, önemli bir deniz ulaşım merkezi konumundadır. Arazi yapısı, ulaşımdaki zorlukları ortadan kaldırmıştır.
İlçe: Marmara denizinin kıyısında konumlanmıştır. Önemli bir liman kenti olarak öne çıkmaktadır. Gelişmiş ve donanımlı limanı ile, İstanbul’un giriş kapısı olma özelliğini taşır. Sayısal rakamlar olarak, liman, Marmara Denizindeki ikinci büyük limandır. Derinlik: 12 metre olup, 15 gemi, aynı anda yanaşarak, yükleme-boşaltma yapabilirler.
Arazi yapısı: genellikle, deniz kıyısından uzaklaşıldıkça, dağlık ve engebelidir. Kapıdağ: Bandırma ve Erdek körfezleriyle çevrilmiş, bir yarımada durumundadır.
İklim: bölgede, Akdeniz ve Karadeniz iklimi, birlikte görülür. Nem oranı yüksektir.
Bandırma bölgesinde: Türk Hava Kuvvetleri Komutanlığına bağlı “6’ncu Ana Jet Üssü” bulunmaktadır.
NE YENİR. NE İÇİLİR
Deniz kıyısındasınız, doğal olarak, tam bir balık cenneti olan yerdesiniz. Burada, her türlü deniz balığını yiyebilirsiniz.
Özellikle İdo iskelesinin yanında, güzel balık restoranları bulunuyor.
GEZİLECEK YERLER
KUŞ CENNETİ-GÖLÜ
Bandırma körfezinin 15 km. güneyindedir. Ortalama derinliği: 2-3 metredir. Manyas gölü, kuş cenneti hakkındaki ayrıntılı bilgiyi, yine bu sitede, Manyas gölü kuş cenneti başlığı altında bulabilirsiniz.
ARKEOLOJİ MÜZESİ
İlçe merkezinde, Paşabayır Mahallesindedir. 2003 yılında ziyarete açılmıştır. Bina, yapı olarak çatısındaki fener görüntüleriyle, Osmanlı dönemi mimarisini anımsatmaktadır.
Müze binasında, iki teşhir salonu, bir laboratuvar, kütüphane ve konferans salonu bulunmaktadır. Müzede sergilenen eserler arasında: Anadolu Pers sanatının özelliklerini taşıyan mezar sitelleri, kazılarda bulunan pişmiş toprak kaplar ve Kyzikos antik kenti ve çevresinde bulunan mezar sitelleri sergilenmektedir.
Bunun dışında, genel değerlendirilme yapılırsa: eski Tunç çağından başlayıp, 20.yüzyıl başlarına kadar bölgede hüküm süren uygarlıklara ait buluntular sergileniyor. Eserlerin ağırlıklı dönemi ise: Pers ve Roma dönemleridir.
Müzede, mutlaka görmenizi önereceğim objeler: Phryg dilinde yazı bulunan, Manes adlı kişiye ait mezar steli, Aramca yazıtlı, Anadolu-Pers stilinde, kapı şeklindeki mezar sitelidir.
ULU CAMİ
İlçe merkezindedir. Abdullah Efendi tarafından, 1382 yılında, yaptırılmıştır. Yapı: dikdörtgen planlıdır ve cephesinde taş ve tuğla süslemeler dikkati çekmektedir.
ATATÜRK PARKI
Bandırma limanının arkasında, Erdek yolu üzerindedir. Burada, halk, gezi ve piknik yapmaktadır.
KURTULUŞ SAVAŞI ŞEHİTLER ANITI
1974 yılında tamamlanmıştır. Anıt: 28 metre çaplı, daire bir zemin üzerinde yükseliyor. Yüksekliği: 25 metredir. Yanlarında: 8 adet, çatılmış silah bulunmaktadır. Çatılmış silahlar: Kurtuluş savaşında, düşmana son kurşunların atıldığını ve silahların çatıldığını, çünkü zaferin kazanıldığını ifade etmektedir. Anıt: 2002 yılında onarılmıştır.
Bu onarımda: anıt beyaz boyanmış, zemin mermerle kaplanmış ve çelenk sunma platformu yapılmış ve buradaki çatışmalarda şehit olan 80 şehidin isimleri, kitabelere yazılmıştır. Ayrıca: geceleri aydınlatılan anıt, gayet heybetli olarak, uzak mesafelerden dahi, görülebilmektedir.
KYZİKOS ANTİK KENTİ
Bandırma-Erdek kara yolunun üzerindeki antik kente, ilçe merkezinden yaklaşık 10 dakikada ulaşmak mümkündür.
Yani: Bandırma-Erdek kara yolunun, 10.km.de, Aşağı Yapıcı yol ayrımından, Erdek yönüne ilerlediğinizde, yolun sağ tarafında “Kyzikos antik kenti” kalıntılarını görebilirsiniz.
Antik kent: antik dönemde, Kapıdağ yarımadasının, ana kara ile birleştiği yerde kurulmuştur. Kentin: Propontis (yani Marmara) denizinde: 3 doğal limanı bulunuyordu. Bunun sonucunda, hem anakarayı ve hem de Kapıdağını kontrol edebilecek bir stratejik konumdaydı. Şehrin ilk yerleşimcilerinin yani kurucularının ise: Thrakia’dan gelen Pelasglı Dolionlar’dır. Zaten, mitolojik anlatımlara göre: kentin kurucusu olarak kabul edilen, kral Kyzikos, Thrak kralı Eusorson soyundan gelmiştir.
Takip eden tarihi süreçte: kent, MÖ.546 yıllarında Perslerin egemenliğine girer. MÖ.133 yıllarında ise, Pergamon Krallığının bölgedeki üstünlüğü dönemlerinde, şehir en parlak dönemlerini yaşar. MÖ.138-133 yıllarında, şehir, Roma imparatorluğuna bağlanır. Ancak, bu dönemde, Roma’nın iç çekişmelerinde, muhaliflerin yanında yer alan şehir halkı, muhaliflerin yenilmesiyle, zor durumda, yani Roma imparatoru Augustus’un düşmanlığıyla karşı karşıya kalır.
MS.672-678 yılları arasında, Emevi Halifesi Muaviye: Bizans’a yaptığı seferde, kışı, bu şehirde geçirmiştir. Ancak: 1063 yılındaki deprem ve takip eden olumsuz etkenler sonucu, şehir, büyük ölçüde tahrip olur ve tamamen terk edilir. 1085 yılında, bölge Selçukluların egemenliğine girer. 1336 yılında ise, Osmanlılar bölgede egemenliği ele geçirirler.
Antik kalıntılar, burada geniş bir alana yayılmıştır. Ancak, herhangi bir resmi çalışma yapılmadığından, daha çok harabe görünüm sunmaktadır. Kentin büyük bölümünün, halen toprak altında bulunduğu sanılıyor.
Mezar Anıtları
Kyzikos şehrinde, iki tane nekropol yani mezarlık alanı var. Bunlar, genellikle şehirlerin dışına yapıldıkları için, define avcıları tarafından, kazılarak tahrip edilmişlerdir. Bu şehirde de, güney ve batı arasındaki iki nekropol alanında: Roma dönemine ait, lahit ve lahit parçaları bulunmuştur. En çok bulunan eserler: mezar stelleridir.
Ancak, bölgede, arkeologlar tarafından en çok bulunmaya çalışılan mezar: kentin kurucusu olan kral Kyzekos’un mezarıdır. Halen bulunamamış olan bu mezarın: Erdek-Bandırma karayolu üzerinde, Çanakkale yol ayırımından sonra, yolun solunda yer alan Tümülüs içinde bulunduğu kabul ediliyor. Ancak, herhangi bir kazı yapılmadığından, bu düşünce kesinleşmemiş.
Hani belli mi olur, yakın zaman sonra veya şu an, burada kaçak define arayıcıları kazı yapıyor olabilirler, onlar işini bitirince de, televizyon kameraları olay yerinden birkaç gün yayın yapar ve sonra her şey unutulur gider. Lütfen gerekli tedbirler alınsın.
Hadrian Agorası
Antik kentin batısında, Hadrian Tapınağının kuzey ucundadır. Genişliği: 83 metre olarak belirlenmesine rağmen, uzunluğu bilinmiyor, çünkü duvarları tahrip olmuş. Özellikle: doğu sınırını belirleyen duvar kalıntısı yok. Depremler sonucu bu antik şehir yıkılıp tahrip olunca, buranın birçok mermer parçası, özellikle gemilerle İstanbul’a taşınarak, oradaki yapılarda kullanılmıştır.
Amfitiyatro
Antik kentin kuzeyinde, sur duvarlarının dışında, dere yatağındadır. Burada: yapının, birkaç, tonozuna ait ayaklar dışındaki bölümleri, tahrip olmuştur. Tiyatro, dere yatağına inşa edildiğinden, oturma basamakları, toprak zemine yerleştirilmiştir. Güney ve kuzey yönündeki oturma yerleri ise, tonozlar üzerindedir. Tiyatro yapısı: kente gelen seyyahların ilk dikkatini çeken yapı olması bakımından önem kazanmaktadır. Yapılış tarihinin, büyük olasılıkla MS. 155 yılı olduğu düşünülüyor.
Hadrian Tapınağı
Antik kentte, mutlaka görmenizi önereceğim, en önemli yapı. Tapınak: Bandırma-Erdek karayolu üzerinde: Düzler köyü girişindedir.
Tapınak inşaatına: MS.1.yüzyılda başlandığı, ancak mali sıkıntılar nedeniyle, inşaatının uzun sürdüğü biliniyor. Ancak, Roma imparatoru Hadrian’ın yaptığı yardımlar sonucu, inşaat tamamlanır. Edinilen bilgilere göre: MS.117 yılında, bölgede oluşan deprem sonucu, Roma imparatoru Hadrianus, MS.124 yılında buraya gelir ve kent ile tapınağın tahrip olduğunu görür. Bunun üzerine, maddi yardımda bulunarak, gerek kentin ve gerekse tapınağın onarılmasını sağlar. Dolayısıyla, büyük olasılıkla Zeus adına yapıldığı sanılan tapınak, bu yardımdan sonra imparator Hadrian’a adınmıştır.
Tapınak alanı
120 x 80 metre ölçülerindedir. Bulunduğu yer: 6-8 metre yüksekliğinde bir tepe şeklindedir. Mimar Aristainetos tarafından, doğu-batı yönünde uzanan, 7 galeri üzerinde inşa edildiği sanılıyor. Yapının zemin katını oluşturan galerilerinin sadece 3 tanesi : günümüze kadar ulaşmıştır. Bunun dışında, yapılan arkeolojik kazı çalışmalarında: tapınağın güney kısmı, tamamen ortaya çıkarılmıştır. Bu kısımda: mermer döşeli zemin, frizler, korint başlıklı sütunlar ve diğer kısımlar var.
Son olarak, bu tapınağın muhteşemliğinin ifadesi açısından şunu söylemek istiyorum: MS.167 yılında, burayı gören filozof Aristeides, şöyle demektedir: “ Önceleri, gemiciler, dağların şekillerine bakarak, adaları birbirinden ayırıyorlardı. Şimdi ise, tapınağınız, dağların yerine geçti. Fenerlere ve işaret bayraklarına gerek kalmadan, şehriniz, gemicilere yol gösteren tek şehirdir.”
Sur Duvarları
Antik dönemlerde, malum olduğu üzere, bir kentin en büyük etkileyici özelliği, sur duvarlarının ihtişamıdır. Çünkü: kente saldıracak olanlar üzerinde, olumsuz etki yaratır. Bu kentte de, güçlü sur duvarları bulunduğu sanılıyor. Günümüze kadar ayakta kalmış duvarlar: bunu kanıtlıyor. Çünkü: kentin büyük bölümü ovada bulunuyordu, yani saldırılara karşı açıktı. Bu yüzden, kentin korunması için, güçlü sur duvarlarına ihtiyaç vardı.
Kyzikos şehrinin, MS.4.yüzyılda, çok güçlü sur duvarlarına sahip olduğu biliniyor.
Günümüzde: sur duvarları, büyük ölçüde tahrip olmuş olarak gelmiştir. Bu yüzden, özellikle kapıların yerlerini belirlemek mümkün değildir.
DASKYLEİON (ERGİLİ) ÖREN YERİ
İlçe merkezinin 30 km. güneyinde, Kuşgölü kıyısında, Ergili Köyü yakınlarındadır. Bu bölgede, Hisartepe denilen yerde kurulan Pers Satraplığı Merkezi: 1952 yılında keşfedilmiştir. Satraplık Merkezi: Kuş gölünün bulunduğu yeri, cennet bahçesi olarak kullanmıştır. Bölgedeki kazılar halen sürdürülmektedir.
Antik şehrin, yani Satraplık merkezinin kuruluşu: MÖ.2000 yıllarına kadar gitmektedir. Troya savaşının ardından, Dioller, bölgeye gelerek yerleşirler. Daha sonra ise, Frigler, Lidyalılar ve son olarak Persler, burada egemenlik kurarlar. Özellikle: Persler zamanında, şehir, önemli bir Satraplık yani Genel Valilik merkezi olarak öne çıkmıştır. Perslerin, bu bölgede, 250 yıldan fazla hüküm sürdükleri biliniyor. Hatta, daha da ileri gidilerek, Anadolu topraklarında, Pers imparatorluğunun yönetildiği yer, burasıdır bile denilebilmektedir.
MÖ.4.yüzyılda, bölgede İskender’in hakimiyeti görülür. Çünkü: Biga yakınlarındaki Granikos savaşında, Persler, İskender’in güçleri tarafından yenilir ve yok edilirler. MÖ.334 yılında ele geçirilen kent, İskender’in ordusu tarafından yakılıp-yıkılır ve yok edilir. Takip eden tarihi süreçte, sadece, Hisartepe çevresinde, Bizans döneminde yapılan bir sur kalıntısı görülmektedir. Zaten, Hisartepesinde yapılan kazılarda: daha da eski dönemlere ulaşılmıştır. Yani Büyük İskender ve Pers öncesi dönemlerde: burada, Zerdüşt dinine ait bir tapınak bulunduğu ve bu tapınağın, dünya üzerinde bilinen en erken tarihli ve tek örnek olduğu söyleniyor. Kazılar tamamlanıp, bu tapınak tam olarak ortaya çıkarıldığında, bölgenin “Zerdüşt” dini mensupları tarafından, yoğun ziyarete uğrayacağı düşünülüyor.
Evet, biraz önce söylediğim gibi, burada arkeolojik çalışmalar sürdürülüyor. Özellikle: ortaya çıkarılan, MÖ.477 yıllarında, Satrap Arbatoz tarafından yaptırılan Pers Satraplık Sarayının, bulunan temel ve bir kısım duvarı: şehrin altın çağını yaşadığı dönemlerin izlerini sunmaktadır. Sarayın teras duvarı ve dini yapı kalıntıları görülüyor. Büyük İskender dönemine ait ise: kupalar ve başkaca tarihi eserler de bulunmuş.
Ayrıca: Anadolu Pers stilinde yapılmış ve üzerinde yazıtlar bulunan mezar stelleri, fildişi eserler, dokuma tezgahları ağırlıkları (bu ağırlıklar, antik kentin sembolü olan ton balığı kabartmalı, kurşun ağırlıklardır) , mühür baskıları gibi yeraltından çıkarılan çeşitli objeler, Bandırma Arkeoloji Müzesinde sergileniyor.
Özellikle: yakın zaman önce ortaya çıkarılan: Pers imparatorluğu dönemine ait, 2500 yıllık aile mezarı, buraya, yoğun ilginin yönelmesine neden olmuştur. Bu mezar: Pers valisine aittir. MÖ.334 yıllarından kalma, Tümülüs altında, 9.5 metrelik mermer bir kapı geçitinden girilen, 2 odalı, 2 kişilik (vali ve eşine ait) bir mezar. Mezar yapısından ele geçirilen altın paralar ve antika eşyalar (seramik parfüm şişeleri, ahşap oyma masa ayakları) , Bandırma Arkeoloji Müzesine teslim edilmiştir. Sürekli sürdürülen kazı çalışmalarında: şehri koruyan surların en yükseğinin, yaklaşık 2.60 metre olduğu (toprak zemin kazıldığında, bu surların yüksekliğinin: 3-3.5 metreye kadar ulaşacağı düşünülüyor) tespit edilmiştir. Bu kireç taşından yapılan yüksek surlar: kentin heybetinin işaretidir.
Burası, günümüzde “Milli Park” ilan edilerek koruma altına alınmıştır. İlçe merkezine yakın olması nedeniyle, tarih meraklıları tarafından, rahatlıkla gidip gezilebilir.