Arnavutluk Tiran

Arnavutluk Tiran

Şehrin diğer isimleri: Tirana, Tirane, Tirona’dır. Kelime anlamı: “mutlak güç” dür. İtalya’ya yakın olması nedeniyle: gerek ülkede ve gerekse şehirde, yaygın İtalyan etkisi görülür.

Ulaşım

Şehir deniz kıyısında değildir. Ancak, ülkenin deniz kıyısındaki sahil kesimine ulaşmak için, buradan geçmek gerekiyor.

Ülkenin tek havaalanı: bu şehirdedir. Mother Theresa Havaalanı.Havaalanı kodu: TİA. Alan: 2007 yılında yenilenmiştir. Havaalanında, duty-free bölümü yok, boşuna aramayın.
Havaalanından şehir merkezine gitmek için çeşitli alternatifler var. Bunlardan birincisi, 2 Euro karşılığında kullanabileceğiniz Rinas Express. Bir taksi kullanmak isterseniz, havaalanı ile şehir merkezi arasındaki ulaşım, 20 Euro oluyor. Ancak, fiyat sabit değil, mutlaka pazarlık yapmanız gerekiyor. Havaalanındaki taksiler: gri gövde renkli ve üzerinde kırmızı bir işaret bulunuyor.

Ülkemizden, buraya gitmek için karayolu ve havayolu olmak üzere, iki alternatifiniz var.

Son bir not

Arnavutlar ülkemize geldiklerinde bol miktarda alışveriş yapıyorlar yani bavul turizmi yaygın. Ancak: siz, bu ülkeye gitmek için uçağa binerken, bir anda, size bavul veya valizini vermek isteyen birçok Arnavut ile karşılaşıyorsunuz. Aman dikkat, bunların bavul ve valizlerini almamanızı öneririm.

Çünkü, ülkeye girişte, yani Arnavutluk girişinde, aniden kaçakçı damgasını yiyebilirsiniz.
Son bir not: Arnavutluk bizlere vize uygulamıyor ama elbette, sınırdan ülkeye girerken, “niye geldiğiniz” şeklinde, bir sözlü soruya muhatap oluyorsunuz. Bu sorunun yanıtını, önceden hazırlamanız da yarar var. En geçerli yanıt, elbette: turizmdir.

Tarihi

İlk olarak MÖ 12’nci yüzyılda bu bölgede yerleşim görülür. Çevrenin dağlarla çevrili olması yani güvenli bir yer olması nedeniyle tarih boyunca yerleşim olur. Aynı zamanda, bir geçiş bölgesidir.

Adriyatik denizi kıyısından dolayı, son derece önemli bir korsan merkezi olmuştur. Ticaret ne zaman geliştiyse korsanlık ta gelişmiştir. Bu yüzden, savaşlar hiç eksik olmamıştır. Romalılar, Roma döneminde buraya son derece önem verirler. Roma’dan sonra Bizans ve sonrasında Osmanlı görülür.

Şehir, Osmanlı yönetiminde kaldığı süreçte, önceleri küçük bir kasaba iken, zamanla gelişmeye ve büyümeye başlamıştır. 1614 yılında, Süleyman Paşa Bargjini isimli bir yerel feodal bey tarafından: bir cami ve ticaret merkezi kurularak, ilk kez inşa edilmeye başlanmıştır.

Zamanla, Osmanlı yönetiminde, Türk’e ve Türk isimlerine o kadar yakınlık göstermişler ki, günümüzde bile, birçok cadde, sokak ve semt isimleri, Türkçedir. Hatta: Osmanlı döneminde, Osmanlı idaresinde 35-40 kadar Arnavut asıllı Sadrazam görev yapmıştır.

Köprülü ailesi, Mehmet Akif Ersoy Arnavut’tur. Böylece: Arnavutlar, Türk toplumunun bir parçası olmuştur. Osmanlı döneminde yine Yeniçeriler arasında çok sayıda Arnavut asıllı yeniçeri vardır. Aynı şekilde, Balkanların İslamlaştırılmasında, Arnavut Bektaşi tekkeleri çok etkili olmuştur. Bu ülkede, hala kırka yakın Bektaşi tekkesi bulunmaktadır.

Osmanlı döneminde

Şehirde 2000 konut, 60 yerleşim alanı ve 7300 kişilik bir nüfus yoğunluğu olduğu bilinmektedir.

1912 yılına gelindiğinde, şehir, Sırp orduları tarafından işgal edilir ve Osmanlı hakimiyeti biter. Balkanlarda, Osmanlıdan en son ayrılan millettir.

1920 yılında ise, Arnavutluk bağımsızlığını kazanır ve Tiran, Arnavutluk ülkesinin başkenti olur.

1941 yılına gelindiğinde ise, babası din adamı olan Enver Hoca tarafından, Arnavutluk Komünist Partisi kurulur. Enver Hoca’nın yönetimindeki 50 yıllık süreçte, ülke hiç gelişmemiş ve özellikle 1997 yılındaki iç savaş döneminde tamamen harap olmuştur.

Arnavutluk Tiran
Arnavutluk Tiran

 

Genel

Tiran: Arnavutluk ülkesinin en büyük şehri ve başkentidir.

Şehrin rakımı 110 metredir ve en yüksek yerinin rakımı ise 1828 metredir. Şehir: çoğunlukla dağlar ve tepelerle çevrilidir. Şehrin içinden “Lena nehri” geçer. Nüfus 600 bin kişidir.

Ülkede işsizlik oranı yüksektir. Bu yüzden, özellikle çevre ülkelere, İtalya’ya çalışmaya giderler. Zaten: ülkenin ana geçim kaynağı, İtalya’da çalışan işçilerin gönderdikleri döviz girdileridir.

İklim olarak buranın ilginç bir iklimi vardır. Aslında, nispeten kuzeye daha yakın olmasına rağmen, Balkanlardan gelen soğuk havayı kesen yüksek dağlar nedeniyle, İzmir’deki ılıman iklime benzer bir iklim yapısı görülür.

Şehrin hemen yanı başındaki dağların yüksekliği 1900 metreye kadar ulaşmaktadır. Hatta bu dağlar, Alp dağlarına benzer bir görüntü yaratır. Zaman zaman karlarla kaplanır.

Şehirde

Komünist rejim döneminde yapılan 4 katlı ve 45 metre karelik yapılar zamanla harabe haline gelmiş ve dökülmektedir. Son yıllarda ise, özellikle 1997 yılındaki iç savaştan sonra, yüksek ve modern binalar ve apartmanlar yapılmaya başlanmıştır.

Özellikle birçok Arnavut, İtalya’ya çalışmaya gittiğinden, dönüşlerinde, İtalyan etkisi şehrin bütün yaşamında hemen hissedilir. Bu etki, mimaride de görülür. Yani, yeni yapılan binalar gerçekten modern ve güzeldir, ama eski binaların harabeliği, bunlarla birlikte göze hemen çarpar.

Arnavutluk Tiran

Arnavutlar

Arnavutlar, kapalı bir toplumdur. Kendi aralarında müthiş bir dayanışma gösterirler. Savaşçı bir toplumdur. Son derece kararlı ve bazı noktalarda çok acımasızdırlar.

Hatta: en fazla töre cinayetleri bu ülkede işlenir. Kan davası vardır, “kan alan kan verir” prensibi nedeniyle, on binlerce Arnavut, evlerini bırakıp başka yerlere göçmüştür. Özellikle taşrada, son derece tutucudurlar, yeniliklere karşı kapalıdırlar.

Ulusal simgelerine aşırı düşkündürler. Hangi ülkede yaşarlarsa yaşasınlar, bayraklarına aşırı düşkündürler. Kırmızı zemin üzerine, siyah çift başlı kartal. Türklerin kültüründe de bir kuş vardır.

Türklerin yırtıcı kuşunun ismi “Tuğrul kuşu” dur. Tuğrul kuşu, bir tür atmacadır. Çift başlı kartal simgesi: Roma döneminde de kullanılır ve Balkan coğrafyasında sık rastlanır.

Özellikle: Almanya, Avusturya ve İsviçre gibi, Almanca konuşulan ülkelerde çok fazla Arnavut gurbetçi vardır.

Enver Hoca döneminde, ülkede ilginç uygulamalar dikkat çeker. En ilginç uygulama: Enver Hoca, sürekli olarak 3’ncü Dünya Savaşı çıkacağı korkusuyla ülkenin birçok yerinde, binlerce “Bunker” denen sığınaklar yaptırır.

Bu sığınaklar günümüzde de ülkeyi gezerken birçok yerde karşınıza çıkacaktır, bu beton yığınlarını topraktan söküp çıkarmak aşırı maliyetli olduğundan olduğu gibi bırakılmıştır.

Dış görünüşlerine özen gösterirler, gençler sakal bırakırlar. Araç konusunda, özellikle “mersedes” sahibi olma konusunda özel merakları vardır. Eski veya yeni, mutlaka bir mersedes arabaları olmasını isterler.

Arnavutların en önemli tarihi şahsiyeti olan İskender Bey: Osmanlı döneminde, Akçahisar kalesinde, Osmanlıya isyan eder. Osmanlı, en kudretli döneminde, 25 yıl süresince, İskender Beyin idaresindeki Akçahisar kalesini ele geçiremez.

En sonunda: kalenin, İskender Bey ailesine bırakılmasına karar verirler ve bu yüzden, İskender Bey, Arnavutluk’ta bir halk kahramanıdır. Tiran şehir merkezinde, büyük bir İskender Bey heykeli vardır. Bağımsızlıklarının babası olarak kabul edilir.

Öte yandan: son yıllarda, Arnavutluk’ta İskender Bey isimli bir futbol takımı: büyük bir yolsuzluğa karışmış ve 11 yıl uluslar arası müsabakalardan men edilmiş, böylece ulusal kahraman İskender Beyin ismi bir anlamda lekelenmiştir.

Dil

Tiran şehrinde, halkın büyük bölümü İngilizce bilmiyor, ama insanlar cana yakın ve bu yüzden anlaşamamak pek mümkün değil, dil bilmeseler de yardımseverler.
İtalyan televizyonlarını izlediklerinden, şehirdeki birçok vatandaş, kendi dili yanında, İtalyanca bilebiliyor.

Arnavutluk Tiran

Para birimi

Arnavutluk’ta kullanılan ulusal para birimi: Lek’dir.

1 Euro: 125 Lek olarak hesaplanır. Euro, birçok yerde geçerli para birimidir. Birçok yerde, Euro veya dolar bozdurabilirsiniz. Ama sonuçta Lek uluslar arası geçerliliği olan bir para birimi değil, bu yüzden ülke çıkışında elinizde hatıra olarak kalmaması için, küçük oranlarda para bozdurmanızı öneririm.

Zaten eğer buraya tur ile geldiyseniz, para harcamak için pek zaman kalmıyor. Son bir not: kredi kartı kabul eden yer sayısı çok az, yani alışveriş düşünüyorsanız yanınızda nakit bulundurmanızı öneririm.

Arnavutluk Tiran

Alışveriş

Şehirde, özellikle 2005 yılından sonra, büyük alışveriş merkezleri inşa edilmeye başlanmıştır. Bunlar:

Qendra Tregtare Ünivers (QTU)

Şehir merkezi ve Durres arasındaki anayol üzerindedir. Yani, şehir merkezine uzaklığı 6 km. dir. Burada: alışveriş merkezleri, kahve evleri bulunmaktadır. Buradaki market ve mağazalarda, özellikle İtalyan ürünleri satılmaktadır. Yani, buradaki mağazalar, İtalyan şirketleri tarafından işletiliyor.

Avrupa Ticaret Merkezi (ETC)

Lana nehrinin yanında, şehrin tam merkezindedir. Burada, kahve evleri ve çeşitli marka tekstil ürünlerinin satıldığı mağazalar var.

Fruga Ferit Xhajko

Burası, Rahibe Teresa Hastanesi yakınındadır. Buranın özelliği: ülkemizden bavul ticareti yapan Arnavutların, getirdikleri malları burada pazarlamalarıdır.

Arnavutluk Tiran

Ne yenir-Ne içilir

Tiran merkezde: Tayvan merkezi denen alışveriş merkezine giderseniz ki (şehri ziyaret eden tur guruplarının büyük çoğunluğu buraya giderler); burada yöresel yemek bulamazsınız. Sadece: İtalyan usulü pizza ve makarna çeşitleri vardır ve porsiyonları 4-5 Euro civarındadır.

Şehirdeki birçok yerde görülen kafelerde, yine İtalyanların meşhur aşırı sert ekspressosu bulunur. Arnavutlar, özellikle sabah kahvaltısında bunu içmeyi tercih ediyorlar.

Sabah saat 7-8 arasında, kafelerde oturmuş ekspresso içen birçok insan görebiliyorsunuz. Çay derseniz, siyah çay yok, genellikle yeşil çay tercih ediliyor. Makarnalar ise, yine İtalyan usulü ve oldukça diri pişiriliyor.

Bu arada

Tirana isimli bir de biraları var. Ayrıca: bir de börekleri var. Yerel ismi; “byrek”. Üçgen şeklinde. İçinde peynir var ve şehrin birçok yerinde satılıyor. Peynirli dışında: ıspanaklı, soğanlı ve domatesli türleri de var. Ama özellikle bir çeşit peynir olan “gjize” lisini tatmalısınız.

Ancak: hijyen yani temizlik kuralları sanırım pek geçerli değil, börek tatmak isterseniz, buna dikkat etmenizi öneririm. Çünkü: sonuçta, bu şehirde, börek tatmalısınız, muhteşem bir lezzet.

Evet, inanın şehirde o kadar çok kafe-restoran-bar göreceksiniz ki, sanki şehrin tüm ekonomisi bunlar üzerine kurgulanmıştır. Son olarak: şehrin kafeterya ve restoranları, daha çok “Blok” denilen bölgede yoğunlaşmıştır. Burada, gitmenizi önerebileceğim yerler: Dajkua, Taiwan.

Arnavutluk Tiran

Özellikle: Taiwan kompleksi: birçok restoran, gazino, bar, gece kulübü ve restoran barındırıyor. Her yaş için ideal bir yer.

Arnavutluk Tiran

Şehir içi ulaşımı

Şehirde trafik rezalet, hani İstanbul trafiğini beğenmeyenler, buradaki trafiği görünce, duruma şükretmeden edemezler. Şehirde trafik ışıkları olmadığı için, trafik çok zor ilerliyor, hatta bazen ilerlemiyor.

Bu arada: şehirde, birçoğu mersedes markalı olan taksiler ucuz. Yani: sanırım Almanya’da ne kadar kullanılmış ve yaşı dolmuş mersedes taksi varsa, buraya getirilmiş.

Ama: taksiye binmeden önce, pazarlık yapmayı sakın unutmayın.
İlginç bir nokta daha var. Bir zamanlar, şehirde yaygın kullanılan bir tren yolu ağı var iken, günümüzde bu tren yolu ağının ve trenlerin kullanılmadığı görülüyor. Trenler müze olarak kullanılıyormuş. Kendi söylediklerine göre, İtalyanlar, trenleri etkisizleştirmişler.

Şehri ziyaret ettiğinizde, Avrupa’nın ve hatta Balkanların birçok yerinde olduğunun aksine, sürücüler, yayalara yol vermezler, karşıdan karşıya geçerken bu duruma mutlaka dikkat ediniz.

Arnavutluk Tiran

Turizm

Tiran pek gelişmiş bir şehir havasında değildir. Yollar bozuk, binalar eskimiş.
Trafik derseniz, berbat haldedir. Arabalar ve otobüsler ise, tamamen eski-püskü.
Şehirde: bayrak sayısının çokluğu dikkatinizi çekecektir. Bunun dışında, çok olan bir diğer şey ise: dilenciler.

Şehirde, kamu binalarının bulunduğu bölüm: nispeten ilgi çekici tarihi mekanları bulunduruyor, ama şehrin geneli fakir bölümlerden oluşuyor ve yapılar gerçekten kötü, dökülüyor. Bunun yanında, özellikle son yıllarda olduğunu öğrendiğim birçok şantiye var, ama bu şantiyeler, yapıları bitirdikten sonra ortaya ne çıkar meçhul.

Evet, turistik yönü güçlü olmayan bu şehirde: İtalyan restoranları, birkaç eski rejim döneminden kalma yapı, National Park ve Artificial Lake. İşte: Tiran şehrinin turizm etkinlikleri yalnızca bunlar, yani burayı ziyaret ederseniz, çok şey beklememelisiniz, yoksa hayal kırıklığına uğramanız kaçınılmazdır.

Arnavutluk Tiran

Gezi rotası

Şehir merkezi, Taksim meydanı büyüklüğünde bir meydandan oluşuyor.

Şehrin geniş caddeleri, bu meydana bağlanıyor. Burası: hükümet binalarının bulunduğu, ana meydandır. Şehir gezi rotası: Parlamento binasından, İskender Bey heykeline kadar olan ana hat üzerinden devam ediyor.

Arnavutluk Tiran Namazgah Camii

Namazgah Camisi

Şehir merkezinde, Tika tarafından yaptırılan bu büyük cami, bitmek üzere, tahminen birkaç aya kadar bitirileceği söylendi.

Arnavutluk Tiran iskender Bey Meydanı
Arnavutluk Tiran İskender Bey Meydanı

 

İskender Bey Meydanı

Meydanın bir yanı daha modern ve gelişen bir bölge görünümündedir. Diğer yanı ise, eski dönem yapılarının bulunduğu, bir kasaba görünümündedir.

Meydanda en göze batan yapı: Opera binasıdır.

Arnavutluk Tiran Opera Binası

Opera binası

Çinliler tarafından yapılmıştır. Opera binasının hemen karşısında, Enver Hoca’nın muhteşem bir heykeli varmış, ama günümüzde, bu heykel yoktur. Arnavutluk halkı, ülkeyi uzun yıllar süresince sert tedbirlerle yönetmiş bu adamın bırakın heykelini, adını bile anımsamak istemiyor, çünkü herhangi bir yerde ne heykel, ne isim göremiyorsunuz.

Hatta: biraz önce sözünü ettiğim, büyük meydana açılan caddelerden biri üzerine, ölmeden önce kendisi için inşa ettirdiği “anıt mezarı” bile, günümüzde “kültür merkezi” ve çocuklar için kay kay alanı haline getirmişlerdir. Biraz sonra, Enver Hoca’nın kendisi için yaptırdığı bu mezar yerinden söz edeceğim.

Meydanda devasa boyutlu, tek bir heykel var.

Arnavutluk Tiran İskender Heykeli

İskender Bey heykeli

Meydana bu heykelin konulması anlamlıdır. Çünkü: bu şahıs, şaha kalkmış atı üzerinde, ortaçağ döneminde Osmanlı’ya büyük sıkıntılar yaratmış bir kişidir.

Evet, İskender Bey, geçmişte birçok beylikten oluşan Arnavutluk halkını, bir çatı altında toplamıştır. Yani: Arnavutluk ülkesinin kurucusu olarak biliniyor. Bu yüzden, komünist yönetim sırasında da, heykelin burada durmasına izin verilmiştir. Heykel: 2 metrelik bir piramit kaide üzerindedir.

Heykelin hemen karşısında: bir cami var.

Arnavutluk Tiran Ethem Bey Camisi

Ethem Bey camisi

Bölgenin en güzel ve ihtişamlı camisidir. Osmanlının bu topraklara bıraktığı en güzel eserlerden birisidir. Ancak benim şehirde bulunduğum Ağustos 2018 tarihinde cami de restorasyon yapılıyordu ve kapıları kapalıydı, yani camiyi gezme şansım olmadı, sadece dışarıdan görebildim.

Evet, aslına bakılınca: bir Osmanlı beyi olan Molla Bey ve oğulları tarafından, 1794 yılında inşa edilmeye başlanıyor. Ama Molla Beyin ömrü yetmediğinden, hayatını kaybettikten sonra, cami Süleyman Paşa’nın torunu Hacı Ethem Bey tarafından yaptırılıyor.

Yapımı 28 yıl sürmüştür. Molla Beyin kabri, caminin hemen önündedir. Caminin inşaatı, 1824 yılında tamamlanır. İnşaata bakılınca, özellikle üzerindeki el işlemesi resimler göz kamaştırıyor ve bu güzellikler, günümüzde de canlılığını ve renklerini korumaya devam ediyor.

Cami: 2’nci Dünya Savaşından sonra onarım geçiriyor ve daha sonraki Komünist dönemde ise diğer dini mabetlerin aksine, yıkılmamış ve müzeye dönüştürülüyor. Burada ilginç bir husus var. 18 Ocak 1991 tarihinde, Komünist rejimin muhalefetine rağmen, şehirde yaşayan yaklaşık 10 bin kişi, camiye girerek ibadet etmiş ve yıkımı önlemiştir. 1990 yılında ise tekrar ibadete açılıyor. Caminin hemen yanında, saat kulesi ve hükümet binaları, ulusal müze ve opera binası bulunuyor.

Arnavutluk Tiran Saat Kulesi

Saat kulesi

Caminin hemen arkasında, yine Osmanlının inşa ettiği, 1793 yılında inşasına başlanan ve 1 yılda tamamlanan saat kulesi görülüyor. Saat kulesi, Hacı Ethem Bey tarafından yaptırılmıştır. Şehrin sembolü haline gelen yapı: ziyarete açıktır. (giriş 10 Lek) Camilerin yanında, şehir merkezlerinde, kalelerde bulunan saat kuleleri, namaz zamanlarının kaçırılmaması için yapılmıştır.

Bu saat kulesi de, Osmanlı eserini, üzerinde bulunan nefis doğa, çiçek, manzara motifleriyle hemen belli ediyor. Üzerindeki Osmanlı yazısı da olduğu gibi günümüze ulaşmıştır. Saat kulesine 90 basamaklı bir merdivenle çıkılır. Kule 35 metre yüksekliktedir. Yapıldığı dönemde, şehrin en yüksek yapısıydı.

İlk yapıldığında, kulede Venedik yapımı bir çan bulunuyordu, 1928 yılında ise, Tiran Belediyesi tarafından, Almanya’dan saat düzeni alınmış, ancak bu da II. Dünya Savaşında tahrip edilmiştir. 1970 yılında, Çinliler tarafından, saat düzeni hediye edilmiştir.

Arnavutluk Tiran Ulusal Müze

Ulusal Müze

Ulusal müze, sorunlu bir yapıdır. Çünkü: binada, izolasyonda “asbest” kullanılmıştır. Ancak, asbestli bu yapının yıkılması için gerek teknik olanaklar ve gerekse yeterli para bulunmadığı ve bu yüzden yıkılamadığı söyleniyor. Çünkü, asbest insanlar için birinci derece kanser riski oluşturmaktadır. Ondan dolayı, müze binası olduğu gibi durmaktadır.

Müzenin görüntü olarak en ilginç yanı: üzerinde yani alınlığındaki güzel mozaik çalışmasıdır. Sosyalist dönemin bitiminden sonra, o günleri anımsatan bu mozaik çalışmasını kaldırmaya kıyamamışlar. Çalışmanın ortasında: ideal Arnavut erkek ve kadını tasvir edilmiş, sağa ve sola doğru yürüyen Biliryalılarda ve Partizana destek veren Arnavutlar görülüyor.

Müze, ülkenin en büyük müzesidir. 1981 yılında açılmış ve 27 bin metre karelik alana yayılmıştır. İçindeki bölümlerde: antik çağ, ortaçağ, ikonografi bölümü, Arnavutluk kültürü bölümü, Dünya savaşları ve Soykırım bölümleri bulunmaktadır. Müze: 1990’lı yıllarda, iç savaş sırasında yağmalanmıştır, ancak yine de çok sayıda eser sergilenmektedir. Giriş 300 Lek’tir.

ŞEHİRDE DİĞER GEZİLECEK YERLER

Sky Tower

Şehrin yeni gelişimini buradan rahatlıkla izleyebilirsiniz. Çünkü, kulenin tepesinde, döner bar var. Ancak, burası dönüş sırasında biraz sarsıntı yaratıyor, yani rahatsız olabilirsiniz, dikkat.

Arnavutluk Tiran Deshmoret e Kombit Boluevard

Deshmoret e Kombit Boluevard

Şehrin en büyük bulvarıdır. Arnavut İtalyan mimarlar tarafından inşa edilmiştir. Şehirdeki birçok önemli bina, bankalar ve idari binalar, hoteller, bu bulvar üzerindedir. Bulvar: güneye doğru, şehrin merkezine girer.

Tiran kalesi-Kalaja e Tiranesi

Murat Toptani caddesi çevresinde, şehrin kalbindedir. “Justinyen kalesi” de denilmektedir. Kale: 1300 yıllık bir tarihi geçmişe sahiptir ve Bizans döneminde yapılmıştır.
Günümüzde, kaleden, 6 metre yüksekliğinde bir duvar ( bu duvarın Osmanlı döneminde yapıldığı bilinmektedir) görülmektedir. Günümüzde kalenin bulunduğu alan otopark olarak kullanılıyor, görünce şaşırmayın.

Arnavutluk Tiran Piramida
Arnavutluk Tiran Piramida

 

Piramida-Kültür Merkezi

Burası: Enver Hoca tarafından, ölümünden sonra kendisi için yaptırılan bir mezar yeri olarak, 1987 yılında kızı tarafından tasarlanmıştır. Ancak ölümünün ardından, rejim değişmiş ve burası bir mezarlık değil, Kültür Merkezi olarak düzenlenmiştir.

Günümüzde burada birçok sanat etkinlikleri düzenleniyor, çocuklar burayı daha çok “kay-kay” alanı olarak kullanıyorlar. Enver Hoca’nın naşı, kendi memleketi olan şehirde gömülmüştür.

Arnavutluk Tiran National Park-Yapay Göl

National Park-Yapay göl


Şehrin güneyindedir. Bu yapay göl ve park alanında, birçok simge bulunmaktadır. Özellikle: tatil günlerinde yoğun ziyaretçi akını olmaktadır.
Park: 1950 yılında yapılmıştır. Ağaçlar, çiçekler ve çalıların toplam çeşitliliği: 120 civarındadır.
Burada bulunan yapılar: St.Procopius kilisesi ve Cumhurbaşkanlığı Sarayı. Saray: 1941 yılında yaptırılmıştır.
Ayrıca, park içinde, birçok Arnavut büyüğünün heykeli ve büstü görülüyor.
Parkın güney ucunda ise, şehrin hayvanat bahçesi ve botanik bahçesi bulunuyor.
Suni göl ise: yüzme alanı ve balık tutmak için kullanılmaktadır. Göl: 1955 yılında oluşturulmuştur.

Hırvatistan Split

Hırvatistan Split

İsmi: İtalyanca “Spalato” dur. Dünyanın en güzel şehri ve Akdeniz’in çiçeği olarak da bilinir. Hatta: birçok ünlü Hırvat sporcunun Split doğumlu olması nedeniyle, şehre “Dünyanın en sportif şehri” de denilir.

Bu kentin başlıca sembolü: Dalmaçyalı cinsi köpek ve eşektir.

Hırvatistan Split

ULAŞIM

Split havaalanı, Zagreb havaalanından sonra, Hırvat ülkesinin en ünlü ikinci havaalanıdır. Havaalanı, şehir merkezine 25 km. uzaklıktadır. Havaalanı ile şehir merkezi arasında çalışan otobüslerin ücreti: 30 kn.dur. Pleso Taşımacılık tarafından bu servis hizmeti verilmektedir.

TARİHİ

Şehirdeki ilk yerleşimcilerin, 3 ve 4’ncü yüzyıllar arasında, Romalılar olduğu biliniyor.

Günümüzde, Split şehrinden 5 km. uzakta, Solin denilen yerde: 295 yılında, Roma İmparatoru Dicletianus; emekliliğini geçirmek üzere, burada büyük bir saray yaptırır. Bu muhteşem büyük sarayın yapımı: on yıllar alır ve 313 yılında ölünceye kadar, kendisi bu sarayda yaşar. Ölümünden sonra ise: birçok Romalı aristokrat, sarayda yaşamaya devam eder. Hatta: saray, 6’ncı yüzyıla gelindiğinde, bir sığınak olarak kullanılmaya devam eder.
7’nci yüzyıla gelindiğinde ise, saray terk edilir.

11’nci yüzyıla gelindiğinde ise: saray çevresindeki alanlar önemli ölçüde büyür. 1420 yılında, şehir, Venedikliler tarafından ele geçirilir. 1797 yılında ise, bu kez Avusturyalılar egemenliği ele geçirirler. 1941 yılında bu kez, İtalyan işgali görülür. Dünya Savaşından sonra Yugoslavya’nın bir parçası olan şehir; 1991 yılındaki iç savaştan fazla zarar görmez. Çünkü: bölünmüş Yugoslav Deniz Kuvvetleri güçleri şehirde konuşlanmıştır.

Hırvatistan Split

GENEL

Hırvatistan ülkesinin ikinci büyük şehridir. Nüfus, burada yaklaşık 200 bin kişinin üzerindedir. Adriyatik denizi kıyısında, ülkenin en büyük şehridir. Dalmaçya bölgesinin idari merkezidir.

Hırvatların en büyük özelliklerinin başında, tarihi yerleri korumaya almamaları ve kullanıma açmaları geliyor. Özellikle, bu şehirde, hiçbir tarihi bina, kullanım dışı tutulmuyor. Hatta, yörenin insanı, bunları önemli bir gelir kapısı olarak görüyor.

Hırvatistan Split

Split Üniversitesi: 1974 yılında kurulmuş olup, günümüzde şehirde 12 fakültede, 26 bin öğrenci eğitim görmektedir.

Şehirdeki: Brodosplit tersanesi ise, Hırvatistan ülkesinin en büyüğüdür. Tersanede, yaklaşık 4000 kişi çalışmaktadır. Burada yapılan birçok tanker, konteyner gemisi, yük gemileri, denizaltılar, devriye botları, yolcu gemilerinin büyük bölümü ülke dışına ihraç edilmektedir.

ŞEHİR İÇİ ULAŞIM

Şehir içi toplu taşıma hizmeti: Promet AŞ isimli bir firma tarafından verilmektedir. Şehirdeki otobüslerin çoğu yeni olmasına rağmen, birçoğu eski ve harap durumdadır. Biletler: büfelerden veya otobüs şoförlerinden satın alınıyor. Ancak, otobüsten sadece tek seferlik otobüs bileti satın alabilirsiniz.
Tek seferlik otobüs bileti: 10 kn. Bunu büfeden satın alırsanız: 8 kn. İki yolculuk için otobüs bileti: 16 kn. Bir aylık kullanılabilen, sınırsız otobüs bileti ise: 260 kn. dur. Otobüse bindiğinizde, sarı makineye biletinizi okutmalı ve doğrulama için sürücüye vermelisiniz.

NE YENİR

Şehirde, yerel lezzetlerden tatmak isterseniz: “Soparnik” tatmalısınız. Bu: sebze ile doldurulmuş ve ateşte pişirilmiş bir tür hamur yemeğidir. Üstüne: zeytinyağı ve sarımsak ilave ediliyor.

GECE HAYATI

Şehirdeki gece hayatı nispeten renklidir. Özellikle: Diocletian sarayı yakınlarındaki “Red Room” denilen mekanı önerebilirim. Dosud caddesindeki “Academia Ghetto Club” da önerilebilecek güzel bir yer. Bunların dışında ise: şehirde, gece hayatının en ünlü noktaları, şunlardır:
O’Hara: Burası, iki katlı, rock ve pop müzik ağırlıklı bir gece kulübüdür.
Vanilla Club: Yüzme havuzu da bulunan, yabancı pop müziklerinin çalındığı bir yer olarak önem kazanıyor.
Hemingway Bar: Son derece süslü bir kulüp olarak öne çıkmaktadır.

NEREDE KALINIR

Şehirde, kalınabilecek başlıca oteller şunlardır:
Adria Hostel: Split ile Omis arasındaki sahil yolundadır. Şehir merkezine 12 km. uzaklıktadır. Buradaki yatak fiyatları: 15-25 Euro arasındadır.
Al Place Hostel: Burası: Petra Kruzica bölgesindedir. Büyük bir hosteldir.
Old Town Hostel: Dominisova bölgesindedir.
Bunların dışında, özellikle otobüs ile şehre ulaştığınızda, otobüs terminalinde, evinin bir bölümünü şehre gelen turistlere kiraya verenlerle karşılaşacaksınız, bunları değerlendirebilirsiniz.

NE SATIN ALINIR

Şehirde: güzel çiçekler ve ev yapımı Hırvat rakısı satılan kent pazarı var. Hemen duvarların dışındadır. Bunun dışında: şehirde, bolca ayakkabı ve gözlük satılan mağaza-dükkan var. Özellikle: ayakkabı mağazaları aşırı miktarda bulunuyor. Ayrıca: buradan el yapımı İtalyan deri çantalar, takılar ve kravat bulup satın alabilirsiniz. El yapımı, yalnızca giyecek ve süs eşyaları ile sınırlı değil. Ayrıca: kaliteli şaraplar, preslenmiş zeytinyağları ve daha birçok el yapımı hediyelik eşya bulup satın alabilirsiniz.

Hırvatistan Split

GEZİLECEK YERLER

1979 yılında, Split tarihi merkezi, UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilerek koruma altına alınmıştır. Split şehrinin, Hırvat kültür merkezi olduğu söylenir.

GEZİ PLANI

Split şehrindeki gezimize: eski şehri gezerek başlıyoruz. Eski şehre: Doğu kapısından giriyoruz. Çünkü: şehrin çevresi surlarla çevrili ve her yönde, 4 kapısı bulunuyor. Bu kapılardan başlıcası : antik dönemdeki komşusu Salona şehrine bakan: Altın kapıdır (Porte Aurea) . Diğer kapılar ise: Gümüş kapı (Porte Argentea), Demir kapı (Porte Ferrea), Bronz/Tunç kapı (Porte Aenea).

Biz: gezimize başlarken, Gümüş kapıdan eski şehre giriyoruz. Hemen karşımıza: İmparator Diocletian’ın mozolesi yani mezarı olarak yapılan, St.Domnius Katedrali çıkıyor.

Hırvatistan Split

CATHEDRAL OF ST DOMNİUS-WORCESTER SVETİ DUJE

Şehrin doğu bölümündedir.
Burası, başlangıçta, Roma sarayı ile aynı zamanda, İmparator Diocletion için bir mezar olarak, 305 yılında yapılmıştır. Bir Roma tapınağı ve Katolik kilisesi karışımı gibi inşa edilmiştir.
Ancak: 7’nci yüzyılda saldırıya uğrar ve mezar olarak yapılan yapı, katedral yapısına dönüştürülür. Aynı tarihte, İmparator St. Domnius’un ölüsü, bu mozoleden çıkarılıyor ve burası kiliseye çevriliyor.

Yapıya: 12-16’ncı yüzyıllar arasında: çan kulesi ekleniyor.

Hırvatistan Split

ST.DUJE ÇAN KULESİ

Şehrin simgesidir. Kilisenin hemen yanında bulunan kulenin tepesine çıkmak için, ayrı bir bilet almak gerekiyor. Bilet aldığınızda ise, dar merdivenlerden çıkarak şehrin muhteşem bir manzarasını görebiliyorsunuz.

Daha sonra: Diocletian Sarayında, 5’nci yüzyılda, Jupiter tapınağı olarak hizmet etmiş ve daha sonra St.Jhon Vaftizhanesine dönüştürülmüş bir yeri görüyoruz. Burada: St. John heykeli var.

Yürüyüşe devam ettiğimizde ise, bu kez: şehrin “Altın kapısı” ndan geçerek, dar yollardan ilerliyoruz ve altın kapının hemen dışındaki, Aziz Yorgo heykeline ulaşıyoruz.

 

ST GREGORY HEYKELİ-GRGUR NİNSKİ

Şehrin en çok ziyaret edilen yerlerinden biridir. Ninski: 10’ncu yüzyılda, Hırvat dini lider olarak öne çıkıyor. 10’ncu yüzyılda, İncil’i, Hırvatçaya çevirmiştir.
Heykelin sol ayak başparmağı: yıllardır, ziyaretçiler tarafından iyi şans getireceğine inanılarak ovuşturulmaktadır.
Büyük olasılıkla, siz de bunu ovuşturacaksınız. Zaten, her gelen tarafından dokunulmaktan, renk değiştirmiştir.

Heykeli gördükten sonra, eski şehir bölümüne geri dönüyoruz ve St. Dominius katedralini solumuza alarak, Jupiter Tapınağı altındaki merdivenlerden inerek, Diocletian Sarayını ziyaret ediyoruz.

JUPİTER TAPINAĞI

Antik Roma dönemi tapınağıdır. Günümüzde ise, St.John Kilisesi olarak kullanılmaktadır.

DİOCLETİAN SARAYI

UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilerek koruma altına alınmıştır. Şehir merkezinde, antik duvarlar içindedir. Geç antik mimari dönemin en önemli ve orijinal yapısıdır. Dünyada, en iyi korunmuş Roma saraylarının başında gelmektedir.

Roma İmparatoru Diocletian tarafından inşa edilmiştir.
Saray hakkındaki ayrıntılı bilgiyi, tarihçe kısmında bulabilirsiniz. Saray kalıntılarını gezerseniz, özellikle: sarayın ana Diocletian: bugünkü şehrin hemen yakınında, Salona kentinde, 284 yılında Roma imparatoru olur. Ancak, imparatorluk sınırlarındaki iç çekişmeler nedeniyle, 4 imparator tarafından yönetilmektedir.

Ancak, bundan 20 yıl sonra, Diocletian, burada yaptırdığı sarayına çekilir ve imparatorluktan ayrılır. Bu eski şehir, yani Salona şehri: 600’lü yılların başlangıcında, kuzeyden gelenler tarafından saldırıya uğrayınca, buradan kaçan yerli halk: Diocletian sarayının çevresindeki bölümlerde ev yaparak yerleşmeye başlamıştır. Bu arada: İmparator Diocletian’ın oğlunun, İstanbul’a isim veren, Konstantin olduğunu da söylemem gerek.

Saray yapısının boyutları: 220 x 185 metre boyutlarındadır. Çevresi ise, 25 metre yükseklikteki duvarlarla çevrilidir. Duvarların kalınlıkları: 1.5 metredir. Duvarlar, Adriyatik denizi kıyısında ise, 22 metre yüksekliktedir. Kuzey cephesindeki duvarların yükseklikleri ise, 18 metredir. Kuzey-güney doğrultusunda, duvarların uzunlukları: 220 metredir.

Saray yapısının

4 giriş kapısı ve 16 kulesi bulunmaktadır. İmparatorluk daireleri: güneydeki bölümde bulunuyor. Buradaki galerinin uzunluğu: 160 metre ve genişliği 7 metredir. Bu galeri, imparatorluk dairelerinin enine, paralel olarak uzanıyor. Dalmaçya kıyılarındaki, deniz manzaralı büyük galerinin, gezinti alanı olduğu düşünülüyor. Kuzeydeki bölümler ise: konuklar ve hizmetçiler için ayrılmıştır.

İmparator: 305 yılında, tahttan çekilir ve saraya yerleşerek, ölene kadar, yani 316 yılına kadar, burada yaşar. Öldükten sonra: kuzeyden gelen Avarların akınları, yöreyi olduğu gibi, sarayı da etkiler. 639 yılına gelip te Avar akınları kesildiğinde ise, bu kez, şehirleri tahrip olan Salone insanları: buraya gelerek, sarayın yıkıntıları içine sığınırlar. Salonalılar, eski duvar ve sütun ve süslemelerden yararlanarak, evlerini buraya inşa ederler.

Burayı gezmeyi düşünürseniz: açık alan ve doğu-batı tarafı ve merkezdeki çelenk süslemeli kemer ve altı sütunlu revamla çevrili peristil bölümünü gezmeyi sakın unutmayın.
Günümüzde burası tam bir harabe ama harabe filan, hala ayakta ve şehrin insanları, hayatlarını bu eksen çevresinde geçiriyorlar. Buraya giriş ücretlidir. Ücret: 80 kn.

Günümüzde

Sarayın tek el değmemiş bölümü: bu merdivenlerden indiğimiz bölümdedir. Yani: bir anlamda, sarayın lağım bölümüdür. Dolayısı ile, Diocletian’ın mezarı ve sarayın birçok bölümü, zamanla değişirken, burası ismine ve durumuna atfen, hiç değişmeden günümüze ulaşmıştır. Çünkü: buraya kimse girmemiştir. Ama, burada aynı zamanda sarayın temellerinin aynen kaldığını görebiliyorsunuz.

Evet: eski şehirdeki gezimiz burada bitiyor. Kalan zamanınızda: Peristil Meydanı bölgesindeki sokak kafelerinde veya dar sokaklarda gezerek geçirebilirsiniz. Peristil Meydanı, sarayın çevresinde, Roma dönemine ait yapılarla çevrili meydandır.

Hırvatistan Split

HALK MEYDANI-NARODNİ TRG

Sarayın batı tarafında, 15’nci yüzyılda inşa edilmiş eski belediye binasının bulunduğu alandadır. Meydanda, ayrıca: 1910 yılında kurulmuş bir Etnoğrafya Müzesi görülüyor.

İKİ ORJİNAL MISIR SFENKSİ

Bunlardan biri Peristil meydanında ve diğeri ise, Jupiter Tapınağı içindedir. Roma İmparatoru Diocletian tarafından Mısırdan getirilmişlerdir.

MESTROVİC GALLERY

Burası, ünlü Hırvat heykeltıraş Ivan Mestrovic’in yazlık ev olarak kullandığı ve 1939 yılında tamamlanan bir villadır. Bizzat kendisi tarafından yaptırılmıştır. Daha sonra ise, burayı İtalyan istilasına kadar, iki yıl süreyle, hem atölye hem de sergi salonu olarak kullanmıştır.
Burada, 1952 yılından bu yana: ünlü sanatçının, yaklaşık 200 üzerinde eseri sergilenmektedir. Eserlerin bir kısmı vatansever içerikli, diğer bir kısmı ise erotik tarzdadır.

MÜZELER

Hırvatistan Split

ARHEOLOSKİ MUZEJ-ARKEOLOJİK ANITLAR MÜZESİ

1820 yılında kurulmuştur. Eski şehrin girişindedir. Müzede: 150 bin civarında eser sergilenmektedir. Sergilenen eserler: Yunan, Adriyatik, Roma ve erken Hıristiyanlık dönemine aittir. Müzede, antik ve ortaçağ dönemine ait sikke koleksiyonu bulunmaktadır. Ayrıca: içinde 30 bin kitap bulunan büyük bir kütüphane bulunuyor. Müzenin binası: 1912-1914 yılları arasında, Viyanalı Mimarlar A.Kirstein ve F. Ohman tarafından yapılmıştır.
Giriş ücreti: 20 kn.dur.

HIRVATİSTAN ARKEOLJİK ANITLAR MÜZESİ

Müzede: 7 ve 15’nci yüzyıllar arasında, Hırvat kültürüne ait eserler sergileniyor. 1893 yılında kurulan müze, 1976 yılında bugünkü yerine taşınmıştır. Müzede sergilenen eserler arasında: silahlar, mücevherler, günlük kullanım objeleri bulunuyor. Bunlar: Avrupa’da, kendi kültürünün en büyük koleksiyonudur.

SPLİT DENİZ MÜZESİ

Bu müzede: denizcilik ekipmanları ve sarf malzemeleri, silah ve navigasyon aletleri, madalyalar, gemi modelleri, üniformalar, teçhizatlar sergileniyor.

Hırvatistan Split

MARJAN TEPESİ

Şehrin batısında bulunan bir tepedir. Burada: uzun yürüyüşler, koşu ve bisiklet gezintileri yapılabilir. Tepenin yüksekliği: 174 metredir. Buradan, şehrin panoramik manzarası görülmektedir.
Tepenin güney tarafından: Aziz Nicholas kilisesi bulunuyor. Doğu bölümünde ise: St. Jeronimus kilisesi var. Marjan tepesinde ev yapımı yasak, şehrin akciğerleri gibi değerlendiriliyor.

DENİZE GİRİLECEK YERLER

Şehirde, merkeze yakın ve denize girilebilecek bir yer ararsanız: Halk kumsalı denilen bir yeri tercih edebilirsiniz. Burada, açık olması nedeniyle tertemiz bir deniz görebilirsiniz. Kumsal da yok. Ama, sıcak bir havada, pek kumsalda oyalanmadan kendinizi denize atmanız için birebir bir yer.

BACVİCE PLAJI

Burada, deniz sığ. Denizin pek iyi olmadığı söyleniyor. Diğer plajlarda olduğu gibi, burada da duş yok.

KORLUCA ADASI

Buraya ulaşmak için: bir vapurla yaklaşık 2-3 saatlik bir yolculuk yapmanız gerekiyor. Bu ada: Adriyatik denizinde, Hırvatistana ait en büyük adadır. Tamamen: kayın, çam ve meşe ağaçlarıyla doludur. Özellikle: şarapçılık üst düzeydedir. Adanın toplam alanı: 47 km. karedir.

Adanın Vela Luca limanında vapurdan iniliyor. Adanın içindeki otellerde konaklamak mümkün. Bir bütün olarak, ada tam bir cennet. Manzara harika, denize girme imkanları var. Tarih, kültür, deniz ve orman iç içe.

Özellikle: adanın ismini taşıyan Korluca kasabasına mutlaka uğramalısınız. Özellikle; Marco Polo, bir süre bu kasabada yaşamış ve Cenevizliler tarafından, bu adada esir alınmıştır. Kasaba: Venedikliler tarafından, surlar içine alınmıştır. Surların bir bölümünde, giriş kapısı ve burada bir kule var. Bu kapıdan girildiğinde: kasabanın dar sokaklarında kaybolabilir ve muhteşem güzel yürüyüşler yapabilirsiniz. Kısa bir yürüyüşten sonra: St.Mark Kilisesine ulaşıyoruz.

ST.MARK KİLİSESİ

Kilisenin: bal renkli taşları hemen dikkatinizi çekecektir. Çünkü: bu ada, bu tür renk özelliği gösteren taşları ile ünlüdür. Yapının 15’nci yüzyılda yapıldığı söylenen kapısı: çok güzel. Kapının bulunduğu meydanda : aslan figürleri ve Aziz Mark heykeli görülüyor. Ayrıca: spiral kolonlar var.

HVAR ADASI

Burası, 500 yıldır Hırvat kültürünü etkilemiş olmasına rağmen, son 20 yıllık süreçte, turizm tarafından tanınmaktadır. İbiza adasının güzelliğini bilenler, “Eğer yeryüzünde ikinci bir İbiza seçmek gerekirse, bu Hvar adası olurdu” demek suretiyle, buranın güzelliğini ortaya koymaktadırlar.
Adada: balık restoranları, lavanta kokuları, ince belli şişelerde sunulan zeytinyağı, tatlı şaraplar, kekik kokuları hissedebilirsiniz. Ada, tam anlamıyla bir Akdeniz adasıdır.
Ada: Split şehir merkezinden 1 saat uzaklıktadır ama özellikle yaz aylarında dev feribottan bilet bulmak, özellikle son anda bilet bulmak mümkün değil, bu yüzden biletinizi önceden almanızı öneririm.

Hvar adasına vardığınızda: kocaman bir meydanla karşılaşıyorsunuz ve meydanın hemen yanında, bir kilise göze çarpıyor. St.Stjepan Katedrali: yapımına 16’ncı yüzyılda başlanan ve ancak 18’nci yüzyılda bitirilebilen bir yapı. Aynı meydanda: katedral yanında, birçok restoran, kafeterya görülüyor. Bunlarda: kısa bir mola verebilirsiniz.
Adanın diğer bir özelliği: Hırvatistan ülkesinin en güzel şaraplarının üretildiği üzümlerin kaynağının burası olmasıdır. Bunun yanında: parfüm yapımında kullanılan lavanta da, buranın zenginliklerindendir. Özellikle: dar sokaklarda lavanta kokusunu hissederek ilerleyebilirsiniz.
Adada bir de kale bulunuyor. Yürüyerek kaleye çıkabilirsiniz. Kaleden, aşağının manzarası mükemmel.

BRAC ADASI

Split şehrinden kalkan vapurlarla gidiliyor ve çevrenin en hareketli adası olarak biliniyor. Ada, özellikle yaz aylarında yoğun ziyaretçi akımına uğruyor ve sürekli kalabalıktır.
Ada üzerinde iki yerleşim yeri var. Bunlar: Bol ve Supetar.
Adanın en öne çıkan yanı: yüzyıllardır, özellikle ünlü heykeltıraşlar tarafından kullanılan taşlarıdır. Bu taşlar: yumuşak ve parlak olması ve özel bir yapısının bulunmasıyla önem kazanıyor. Split şehir merkezinde, İmparator Diocletianus, sarayını inşa ettirirken, bu taşları kullanmış ve saray yapısı, aradan geçen yüzlerce yıla rağmen halen ayakta durmaya devam ediyor.

Hırvatistan Zadar

Hırvatistan Zadar

Zadar şehri, Hırvatistan kıyılarının tam ortasındadır ve ülkenin her yerinden buraya ulaşım gayet kolaydır. Kuzey ve güney hatları boyunca, sık otobüs bulmak mümkündür. Şehir havaalanı “Zracna Luka Zadar” olarak isimlendiriliyor ve şehir merkezine 8 km. uzaklıktadır. Havaalanı ile şehir merkezi arasındaki ulaşım için: tren ve otobüsler kullanılmaktadır.

Hırvatistan Zadar

TARİH

MÖ.7’nci yüzyılda, bölgenin büyük ve önemli bir ticaret merkezi olduğu görülür. Fenikeliler, Etrüskler ve Yunanlılar, burada, diğer Akdeniz halklarıyla ticareti geliştirmişlerdir. Aynı dönemde, şehrin nüfusunun 2000 kişi civarında olduğu söyleniyor.

Hırvatistan Zadar

GENEL

Macar kralı Ladislaus: 1409 yılında, Zadar şehrinin bulunduğu bölgeyi, 100 bin Duka altın karşılığında, Venediklilere satmıştır. Böylece, bölgede İtalyan yaşam tarzı ve kültürü egemen olmuştur. Ancak, eski kentin bulunduğu bölüm: günümüzde, derin bir hendek ile anakaradan ayrılmıştır ve günümüzde yarımada halini almıştır.

Şehir: Dalmaçya bölgesinin eski başkentidir. Şehirde: güvenli ve ferah liman bulunmaktadır. 2011 yılı nüfus sayımlarına göre, şehrin nüfusu: 75 bin kişidir. Bunların: % 93 lük bölümü, Hırvattır.

Bölgede: Akdeniz iklimi egemendir ve buna göre, kışlar hafif yağışlı ve nemli, yazlar ise çok sıcak ve kurak geçer.

Eski Zadar şehri

Bir yarımada üzerinde kurulmuştur. Şehrin iki giriş kapısı bulunmaktadır.

Hırvatistan Zadar

Deniz kapısı

1573 yılında, Michele Sanmicheli tarafından yapılmıştır. Kapıyı geçtiğinizde, karşınıza çıkan evin yan duvarının, iç savaş yıllarının izlerini taşıdığını görüyorsunuz. Bu kapıdan girip, dar sokaklardan ilerlediğinizde: karşınıza Roma Forumu geliyor.

NE SATIN ALINIR-NE İÇİLİR

Zadar şehrinde, mutlaka “Kiraz Likörü” denemelisiniz. Hatta: kendiniz ve yakınlarınız için hediyelik olarak satın alabilirsiniz.
Bunun dışında: geleneksel el yapımı dantel, dokuma ve tekstil ürünleri ve yine geleneksel Hırvat koyun derisi terlikler, el yapımı cam ve seramik ürünler satın alabilirsiniz.
Son olarak: bu yöreden, zeytinyağı satın alabilirsiniz. Bunlar: genellikle cam şişelerde satılıyor, çünkü cam, yağ için en mükemmel korumayı sağlar. Bu şişeler içindeki yağın ömrü: 2 yıldır. Yeşilimsi bir renk tonu ve güçlü aroması ile önem kazanıyor. 1 litre zeytinyağı, genellikle 10 Euro civarında satılıyor.

DALMAÇYALI KÖPEK

Hırvatistan ülkesinin Dalmaçya bölümünde, güneşli kıyılarda yetişmektedir. Disney tarafından filmleri çekilerek (101 Dalmaçyalı) ölümsüzleştirilmiştir.
Köpek cinsi: 1994 yılında, Dünya Köpek Federasyonu tarafından, Hırvatistan yerli cinsi olarak tanınmıştır. Köpek derisi üzerindeki siyah ve kahverengi ve hatta beyaz noktalar: düşmanlarından gizlenmesine yardımcı olmaktadır. Geçmişte ise: av ve savaş ile bağlantılı olarak eğitilmiştir. Onlar: büyük bir bağlılıkla, saatlerce pusularda sahiplerini korumakta ve taşıma köpeği olarak da kullanılmaktadırlar. Onların gücü ve hızı: mükemmel bir silah olarak kullanılmaktadır. Bu özellikleri nedeniyle, av köpeği olarak kullanılmaktadırlar.

Hırvatistan Zadar

GEZİLECEK YERLER

Roma döneminde: İmparatorlar Jul Sezar ve Augustus zamanında: şehir surları, kuleleri ve kapıları inşa ettirilir. Batı bölümünde: forum, bazilika ve tapınak surların içinde kalırken, amfi tiyatro ve mezarlık surların dışında kalır. Şehrin su ihtiyacı ise, su kemerleri ile karşılanır. Bunun dışında: bir dizi kilise ve manastır inşa edilir.
1873 yılındaki İtalyan işgali döneminde, surların çevresindeki hendek toprakla kapatılır. II Dünya Savaşında ise, tüm şehir bombalanır ve yalnızca birkaç yer tahrip olmaktan kurtulur.

ZADAR KALESİ

1409 yılında yapılmıştır. Kara kapısının güneybatısındaki bölümü, günümüze kadar sağlam olarak gelebilmiştir.

Hırvatistan Zadar

KARA KAPISI

Kapı: 1543 yılında, deniz kapısını da yapan, Veronalı mimar Michele Sanmicheli tarafından yapılmıştır. Kapının üstünde: St. Mark Venedik Aslanı ve şehrin koruyucu azizi olan St. Chrysogonus’un rölyefi var. Kendisi, bu rölyefte, at üstünde görülüyor.

BEŞ SU KUYUSU

Bunlar: 16’ncı yüzyılda, Venedikliler tarafından yapılmış ve şehrin su ihtiyacını karşılayan kuyulardır. Türk kuşatmalarına dayanmak için yaptırılmıştır. Türk tehtiti sona erdiğinde ise, bu bölgede bir park yapılarak, kuyular koruma altına alınmıştır. Şehir halkının, günümüzde buluşma yeri olarak önem kazanmaktadır.

SURLAR

Şehrin üç tarafı, surlarla çevrilidir. Bu surlar: 16’ncı yüzyılda; Venedikliler tarafından, Türklere karşı bir savunma hattı olarak yapılmıştır. Surların eski bölümü; bir yaya köprüsüyle, yeni parçalara bağlanmıştır. Bu köprünün karşısında, ortaçağ döneminden kalma, 4 kapı var. Özellikle: 16’ncı yüzyıldan kalma Liman kapısı ilgi çekmektedir. Kapı üzerinde: Venedik sembolü olan “Venedik aslanı” görülüyor.

Hırvatistan Zadar

ST.DONAT KİLİSESİ

Bu kilise: tüm Dalmaçya bölgesinde, günümüze kadar ayakta kalarak ulaşmış en önemli ve sağlam Bizans kilisesi olarak önem kazanıyor. İçi boş, ama akustiği mükemmel bir yapıdır.
Kilisenin yanında yükselen çan kulesi, sonradan eklenmiştir. Kilise ana yapısı ise, 9’ncu yüzyılda yapılmıştır. Kilisenin: 1797 yılından bu yana açık olduğunu belirtmek isterim. Günümüzde de, muhteşem güzel akustiği nedeniyle, zaman zaman buradaki kilisede konserler düzenleniyormuş. Avrupa’da, benzersiz olarak tanımlanan bu yapıyı mutlaka görmelisiniz.

Hırvatistan Zadar

ROMAN FORUM

St.Donat kilisesinin sağ ön bölümündedir.
İlk Roma imparatoru Augustus tarafından, 1’ncü yüzyılda yaptırılmıştır. Buranın kalıntılarının bir kısmı: sur duvarlarının yapımında kullanılmıştır. Ancak: günümüzde, iki mermer sütun görülüyor. Bunlardan, “Utanç sütunu” olarak isimlendirileni mutlaka görmelisiniz. Burada: ortaçağ döneminde: zalimler zincirlenerek aşağılanmıştır.

KİLİSE SANAT MÜZESİ

St.Donat kilisesinin hemen karşısındaki, Benedictine Manastırı içindedir. Müzede: resim, heykel ve nakış ile yapılan dini sanat eserleri sergileniyor. Koleksiyon gerçekten etkileyici, ilginizi çekebilir.

Hırvatistan Zadar

ST.ANASTASİA KATEDRALİ

12-13’ncü yüzyıllar arasında, Romanesk tarzda yapılmış bir yapıdır. Erken bir Hıristiyanlık kilise sitesidir. Dalmaçya bölgesinin en büyük katedralidir. Yapının cephesi: üç koridor ve kemer sırası ile süslüdür. Sol apsiste: sunak üzerinde, mermer bir lahit görülüyor.

Hırvatistan Zadar

 

SAİNT SİMEON KİLİSESİ

Kilise: ilk kez, 1190 yılında yapılmış olmasına rağmen, günümüzde görülen yerlerin birçoğu, 16 ve 17’nci yüzyıldan kalmadır. Yapının cephesi: 1632 yılında bitirilmiştir. Çan kulesi ise; 1707 yılından kalmadır.
Yapı içinde: St.Simeon’a ait, ortaçağ döneminden alma, muhteşem bir işçilik görülen lahit var. Bu mezar: 1377 yılında, yerel bir kuyumcu ve yardımcıları tarafından yapılmıştır. Tabut: saf gümüş ve sedir ağacı ve yaldızlar kullanılarak yapılmıştır. Üzerindeki sahnelerde: aziz efsaneleri ve mucizeler betimlenmiştir.

SEA ORGA

Bu bir tür müzik aletidir. 2005 yılında Nikola Bosic tarafından yapılmıştır. Alet deniz kıyısında; Ancona-Zadar feribot istasyonunun hemen yanında bulunuyor ve karmaşık bir boru sistemi içine giren dalgalara göre, müzikal sesler çıkarıyor. Poliüretan borular: sahil boyunca 70 metre delikli taş merdivenlerin içine inşa edilmiştir. Her 7 adımda bir boru var.
Dalgaların her kıyıya vuruşunda, kulağa güzel melodiler-sesler geldiğini duyuyorsunuz. Gerçekten doğanın müziği bu. Müzik olmasa bile, denize eğimli, beyaz mermerlerden yapılan bölüm: gayet güzel ve zarif görünüyor. Özellikle, gün batımında mutlaka görmelisiniz. Proje: 2006 yılında “Avrupa Kentsel-Kamusal Alan” ödülünü kazanmıştır. Şehirliler, burayı çok severler.

ROMA KULESİ

Roma dönemine ait bir kule, şehrin doğu yönünde görülebiliyor.

Hırvatistan Zadar

ANTİK CAM MÜZESİ

Müze binası olarak: 19’ncu yüzyıl yapımı, Cosmacendi sarayı kullanılmaktadır. Müzede: Dalmaçya bölgesindeki arkeolojik kazılarda elde edilen: kadehler, kavanoz ve şişeler sergileniyor. Ayrıca: Roma dönemine ait cam birimler de görülebiliyor. Bunlar arasında öne çıkanlar: Romalı kadınlar tarafından kullanılan cilt kremleri ve uçucu yağ şişeleri, kutsal su saklanan cam bardak ve şişeler.

ARKEOLOJİ MÜZESİ

1830 yılında kurulmuştur.

Hırvatistan Zadar

ZADAR ÜNİVERSİTESİ

1396 yılında kurulmuş, 1807 yılına kadar aktif olarak bulunmuştur. 2002 yılında yeniden restore edilmiştir.

Hırvatistan Zadar

ŞEHİR YAKINLARINDA GEZİLECEK YERLER

Hırvatistan Zadar

KRKA NATİONAL PARK

Parkın en büyük etkinliği: Krka nehridir. Nehir, saniyede 55 metreküplük su debisi ile önem kazanıyor. Ayrıca: park içinde, 222 kuş türü bulunuyor. Özellikle: burası, ülkenin “şahin” eğitim merkezi olarak öne çıkıyor. Park içinde: şahin ve atmaca eğitmenlerini görebilirsiniz.
Parkı: tekne, araba veya yürüyerek gezebilirsiniz. Bu gezinizde: doğal güzellikler yanında: eski değirmenler ve bir müze de görebilirsiniz.

KORNATİ ADALARI MİLLİ PARKI

Bunlar, yaklaşık 130 ada ve kayalıktan oluşmaktadır. Kapsadıkları alan ise, 64 km.karedir. Adaların en büyüğü: Kornat adasıdır. Diğer büyük adalar: Piskara, Kurba Vela, Zut, Otur, Vrgada ve Levnaka.
Adalar üzerinde: incir ve zeytin ağaçları ve üzüm bağları yoğun. Yalnızca, küçük bir alan ekili, diğer bölümler çim ve kayalıktır.
Adaların en büyük güzellikleri: çok sayıda mağara ve koyların bulunduğu sahil kesimindedir.