MÖ.3000-1000 yılları arasındaki dönemde: Güney Çin’den çıkıp, Malakka Yarımadasından geçerek: Cava, Bali, Lombok ve öteki adaların oluşturduğu adalar zincirine yayılan insanlar: günümüzdeki Endonezyalıların atalarıdır.
Bölgede yapılan arkeolojik araştırmalar: MÖ.1000-100 yılları arasındaki dönemde, Bali ve Lombok adalarında, gelişmiş bir “Bronz Çağı” kültürü yaşandığını göstermektedir.
MS.100 yılı civarında, Hindistan ile ticaret ve kültürel alışveriş yapıldığının izleri görülmektedir. Zaten, sulu pirinç tarımı da, bu sıralarda bölgeye getirilmiştir. Böylece, kırsal alanın görünümü değişmiş, bugünkü çeltik tarlaları ve teraslar oluşmuştur.
Hindistanlı tüccarlar: buraya pirinç yanında, Budizm’i de getirmişlerdir. Böylece: dağların, ırmakların ve diğer doğal güçlerin ruhlarına taparak eski inançlarını sürdüren Balililer, yeni dinin yapısından derinden etkilenmişlerdir.
MS.8 ve 9’ncu yüzyıllarda: Cava adasındaki birkaç hükümdar, Hinduizmi kabul ettiler ve Şiva-Buda kültürünü yarattılar. Sonunda: Bali’deki halk ta, aynı şeyi yaptı. Kendi inandıkları yerel tanrıları ve ruhları, kalabalık Hindu inancı içinde rahatlıkla barınıyordu.
MS.930 civarında: Cava kraliçesi, Bali kralı ile evlendi. Böylece: Bali’deki din değiştirme süreci hızlandı. Üçlü Hindu kavramı getirildi. 1019-1042 yılları arasında: Bali kralı Udayana’nın oğlu Airlangga: aynı zamanda “Cava” ya da hükmetti.
12 ve 13’ncü yüzyıllara gelindiğinde ise, Bali: Cava’daki iç çekişmelerden dolayı, çoğu zaman bağımsız olarak kaldı.
1320 yılına gelindiğinde ise: Majapahit isimli bir kral: tüm “Cava” yı birleştirdi. 1343 yılında, Bali’yi de ele geçirdiler. Böylece: Endonezya takım adalarının büyük kısmı: birleşik bir krallık bünyesinde toplandı. Hindu sanatı ve öğretisi: adalara yayıldı. Ancak: birleşik krallığın son hükümdarı, 1389 yılında ölünce, bu kez imparatorluk gerilemeye başladı.
Müslüman tüccarlar: özellikle kıyı bölgelerinde, Cava’nın bazı prenslerinin ve halkın, Müslümanlığı kabul etmesini sağladılar. 14 ve 15’nci yüzyıla gelindiğinde, Müslümanlığın bu yayılışı, adaların iç bölgelerine doğru ilerledi. 1500 yılında ise: bilim adamları ve rahiplerin büyük bölümü, Bali’ye taşındılar. Bu nedenle, İslamiyet, Bali’de etkinlik gösteremedi. Çünkü: resiflerin çokluğu ve limanların olmaması, buranın ele geçirilmesini önledi ve bölge istila edilemedi.
Bali adasına ilk Avrupa gemileri: 16’ncı yüzyıl başlarında baharat aramak üzere bölgeye gelen Portekizlilerdir.
1550 yılına gelindiğinde, Bali’de: Hükümdar Batu Reggong yönetimi altında, altın bir dönem yaşanır. Bu dönemde: Bali’nin gücü, kültürü ve etkisi, doruk noktalara çıkar. Tapınak inşaatı, heykelcilik ve ahşap oymacılığı sanatkarlığında patlama olur.
Takip eden, 250 yıllık süreçte ise, bu kez, Bali hükümdarları, kendi aralarında çatışırlar. Bunun üzerine, ada: parçalanarak “Raca” lığa bölünür. 1789 yılına gelindiğinde, Racaların, Hollandalılar ile birliktelikleri görülür.
18’nci yüzyıl boyunca, Endonezya takımadalarında, Hollanda nüfusu yayılır. Ancak, bu nüfus yayılması, Bali adasını etkilemez.
1811-1817 yılları arasında, İngilizler, Bali adasını istila ederler. Vali vekili unvanını alan İngiliz yönetici Stamford Raffles; Bali’de bir ticaret istasyonu kurar. Ancak, savaşın ardından, İngilizler burayı Hollandalılara bırakırlar ve Singapur’a çekilirler, yatırımlarını oraya yaparlar.
Hollanda; Cava bölgesine yerleşir yerleşmez, etkinliğini arttırmaya yönelir. 1841 yılında, Balililerin, kıyıda batmış bir gemiyi yağmalamaları üzerine, Hollandalılar, çoğu diğer adalardan toplanmış, 1600 kadar asker ile, Bali adasının kuzeyini istila ederler. 1841 yılındaki bu olay üzerine, Balililer, Hollandalılara tazminat ödemeyi kabul ederler. Fakat, çok geçmeden anlaşma bozulur.
1848 yılında, Hollanda, Bali’nin kuzeyine, ikinci bir askeri harekat düzenlerler. Ancak: Bali adasının içlerinde yapılan bir savaşta, Balililer galip gelirler. Bozguna uğrayan Hollandalı istilacılar, geri çekilirler. Ancak, bir sonraki yıl, yeniden adaya gelirler. Bu kez, Balililer yenik düşerler ve binlercesi katledilir, kralları öldürülür. Böylece: Bali adasının tümü, Hollandalıların egemenliğine girer.
19’ncu yüzyılın kalan bölümünde:
Hollandalılar, racaları ve diğer aristokratları, kral naibi olarak kullanırlar. Bali’nin büyük bir kısmında, denetimi ele geçirirler.
1904 yılına gelindiğinde, Sanur açıklarında bir geminin batıp, Balililer tarafından yağmalanmasının ardından, Hollandalıların tazminat talebi, Balili racalar tarafından reddedilir. 1906 yılında, Hollanda ordusu tekrar adaya asker çıkarınca, Racaların direnişiyle karşılaştılar. Ancak, bu direniş, 1908 yılına kadar sürdü.
Racaların kahramanca direnişi, Hollanda halkı üzerinde olumlu etki yaptı. Hollandalılar, sömürge dışında, Bali adasında turizmi teşvik edici ve geliştirici önlemler aldılar. Bölgeyi ziyaret eden yabancı ziyaretçiler, adanın olağanüstü kültürü ve doğal güzelliklerini görerek, ülkelerine dönüyorlar ve bunları anlatıyorlardı. 1936 yılına gelindiğinde, Amerikalı bir çift tarafından, Kuta sahilinde ilk otel açıldı.
1920-1930’lu yıllara gelindiğinde ise:
Ubud hükümdarı Cokorda Gede Sukawati; Batılı sanatçıları ağırlayarak, uzun süreli bir geleneğin, sanat hamiliğinin öncülüğünü yaptı. Batıdan etkilenen genç sanatçıların oluşturduğu Pide Maha Okulu ortaya çıktı. 1900 başlarından II. Dünya savaşının başlangıcına kadar devam eden süreçte, birçok Endonezyalı genç, Hollanda’da eğitim gördü. Aynı dönemde, Endonezya milliyetçiliği ve Hollanda’dan bağımsızlık talep eden hareket güç kazandı.
1942 yılına gelindiğinde, II. Dünya savaşı başında, Japonlar, petrolünü ve pirincini sömürmek için Endonezya’ya saldırdı ve işgal etti. 1945 yılına kadar süren Japon işgali, Endonezya’nın bağımsızlığı ile sonuçlandı. Ancak, Hollandalılar, yine bölgede etkinlik kazanma yarışına girdiler.
1946 yılında; Bali’de, Endonezyalı milliyetçiler, Hollanda kuvvetleri tarafından pusuya düşürülerek yok edildiler. Ancak, II. Dünya savaşından aşırı olumsuz etkilenen Hollandalılar, bölgedeki etkinliklerini sürdüremediler.
17 Ağustos 1949 yılında: Endonezya Cumhuriyeti, bağımsızlığını ilan etti ve Birleşmiş Milletler tarafından tanındı.