Bali Negeri Propinsi Müzesi, Sanat Merkezi.
Evet, burası, II. Dünya savaşından bu yana, Bali’nin başkentidir. Daha 20 yıl öncesine kadar küçük bir kasaba iken, günümüzde, turizm patlamasının getirdiği refah ile, büyüklüğü hızla artmıştır. Ancak, öte yandan geniş bir alana yayılan şehrin, trafiği artmış, havası kirlenmiştir. Günüm büyük bölümünde, şehir trafiği yoğundur. Bu karmaşalı yaşamın ortasında: yüksek duvarlarla çevrili alanlarda, daha iyi bir yaşam sürdürmek mümkündür.
Gelelim, şehri gezmeye
Şehrin merkezinde: ana kavşakta, dört yüzlü ve her yöne bakan Hindu Tanrısı “Catur Muka” nın, büyük bir heykeli görülür. Kavşağın batısında kalan “Jalan Gajah Mada” bölgesinde: bankalar, mağazalar ve restoranlar bulunur. Biraz ileriye yürürseniz: bu kez, bir hayli pis kokan “Badung ırmağı” karşınıza çıkar. Biraz daha ilerleyince bir Pazar ile karşılaşırsınız.
Pasar Badung
Şehrin başlıca taze ürün pazarıdır. 4 katlı bir binanın içinde, satıcılar tarafından tıka basa doldurulmuştur. Pazar: gün doğumundan önce açılır ve öğleden sonra kapanır.
Pasar Kumbasari
Badung ırmağının hemen karşısındadır. Burada: el sanatları ve tekstil ürünlerinin satıldığı yerler bulunur.
Jalan Veteran bölgesinde yürümeye devam ediyoruz.
Bali Natour Hotel’i geçince, biraz ileride başka bir Pazar daha vardır.
Kuş Pazarı
Jalan Vetaran üzerinde, yaklaşık 1 kilometrelik bir alana yayılmıştır. Burada, pek çok ötücü kafes kuşu cinsi satılmaktadır.
Alun-alun Puputan-Puputan Meydanı
Burası: Jalan Surapati’nin güneyinde, büyük bir çim alandır. Badung Racası: 1906 yılında, maiyetiyle birlikte, burada: toplu olarak intihar etmişlerdir. Günümüzde, olayın anısına burada büyük bir heykel var. Heykel: dört yüzlü, sekiz kolludur. Tanrı “Brahma” temsil edilmektedir. Burası: şehrin tam bir buluşma noktası olarak kullanılmaktadır, şehir gezinizde, burayı merkez edinmenizde yarar var, kaybolursanız, burayı hedefleyin.
Pututan Meydanının en uzak köşesinde bir müze vardır.
Museum Negeri Propinsi Bali-Bali Müzesi
Bu ilginç ve oldukça köhne müze: 1937 yılında, Hollandalılar tarafından kurulmuştur. Müzede: Etnografya, sanat ve tarih eserleri sergilenmektedir. Dört müze binasından, üç tanesi: saray mimarisinin farklı üsluplarını temsil eder. Ana bina ise: 2200 yıllık taş lahitten, 1906 yılındaki toplu intihar olayının fotoğraflarına kadar birçok obje barındırmaktadır.
Binanın üst katında ise, günlük kullanım eşyaları sergilenmektedir. Birinci pavyonda: Bali tekstilleri sergileniyor. İkinci pavyonda: dinsel ve merasimlere ait nesneler görülür. Üçüncü pavyonda: maske, kukla ve kostüm koleksiyonu, müzik ve dans eşyaları bulunur. Yazının başında söylediğim gibi, pek lüks ve düzenli bir müze değil, ama bölgenin tarihi geçmişini görmek açısından ilgi çekebilir.
Müze arazisine bitişik bir tapınak bulunmaktadır.
Pura Agung Jagatnata
Burası, yakın zamanda inşa edilmiştir. Bali Müzesinin kuzey bitişiğindedir. Tanrı “Sanghyang Widi” ye adanmıştır. 1953 yılında inşa edilmiş bir devlet tapınağıdır. Herhangi bir sınırlama olmaksızın, herkese açıktır. Burada düzenlenen en büyük tören “dolunay” ve “karanlık dolunay” törenleridir. Bu törenler, ayda iki kez yapılır.
Jalan Surapati’nin ilerisine yürürseniz, bu kez, bir kilise ile karşılaşırsınız.
Aziz Yusuf Kilisesi
Adada yaşayan küçük Katolik cemaati, bu kiliseye gidip ibadet ederler. Kilisenin çatısı, palmiye dallarıyla örtülüdür. Kilisenin kapısının üstündeki taşta, Balili altı melek figürü görülmektedir.
Abiankapas bölgesinde, Jalan Nusa İndah yolu üzerinde yürümeye devam ediyoruz.
Taman Budaya-Bali Sanat Merkezi
Bali mimarisinin en iyi tarzının yansıtıldığı, geniş bahçeler içinde bulunan bu sanat merkezinde: bir resim ve ahşap oyma sergisi, bir dans ve tiyatro sahnesi bulunur. Bali’de düzenlenen “Büyük Bali Sanat Festivali”, her yıl Haziran ve Temmuz aylarında burada yapılır.
Bu festival sırasında: ziyaretçiler için gösteriler düzenlenir, dansçılar ve müzisyenlerin şovlarını izlemek mümkündür. Buradaki amfi-tiyatro, 6000 izleyici kapasitelidir.
Buradan, güneydoğu bölümüne ilerlersek, Renon denen bölgeye ulaşılır.
Renon
Burada: ara postane, birçok konsolosluk ve turizm danışma büroları bulunmaktadır. Yani, burası devlet dairelerinin toplandığı bir yer olarak dikkat çeker.
Şehirde gezmenizi önereceğim bir diğer yer:
Lapangan Puputan Margarana-Puputan Park
Burası, şehirde oldukça görkemli bir park alanıdır. Park alanının önemi ise, içindeki bir anıttan gelir. Gri taş anıtın tasarımı, 17 Ağustos 1945 tarihinde, Endonezya’nın bağımsızlığını ifade ediyor. Öte yandan, yine bu anıtın, 20’nci yüzyıl başlarında, Hollandalılar karşısında, Bali’nin bağımsızlığı çatışmalarında, topluca intihar edenlerin anısını da yaşattığı söyleniyor.
Evet: Ubud şehri ve çevresi: Bali’nin kültür ve sanat merkezidir. Şehrin ziyaretçileri, sahil kesimindeki yerlerden, buraya günübirlik gezilerle gelirler, ama aslında burada bir gece konaklamak iyi olacaktır. Çünkü: burada, ucuz pansiyonlar ve sevimli orta halli oteller boldur. Şaşırtıcı derecede rahat, küçük aileler tarafından işletilen misafirhaneler bulabilirsiniz.
Burayı günübirlik ziyaret ederseniz: şehrin ana caddelerindeki trafik karmaşası, gününüzü rezil edebilir. Ancak, kısa süreli bir yürüyüş ile, şehir dışına ulaşıp: yıllardır Bali’yi ziyaret edenleri büyüleyen ve bölgenin gizeminin önemli bir parçası olan sakin çeltik teraslarını ve ormanlarla kaplı nehirleri görebilirsiniz.
Şehir merkezinde: sarayın hemen yakınlarında, etrafı çevrili arazide yapılan “dans gösterileri” ni izleyebilirsiniz. Burada, çok ucuz giriş ücreti ödeyerek, mükemmel dans şovları izlemek mümkündür. Bunun dışında, şehir merkezinde, birçok mağaza, çarşı ve galeri bulunmaktadır.
Ubud kuklalar
“Wayang kulit”, Bali’nin ünlü mum ışığı gölgesinde yapılan kukla tiyatrosudur. Burada: Hindu destanlarından türetilen hikayeler anlatılıyor ki, bazen bu gösteriler 6 saate kadar sürebiliyor. Kısa gösterileri tercih etmelisiniz ki Bali Kültür Merkezinde, bu tür gösteriler var.
Ubud Market
Burada: her türlü hediyelik eşya satılmaktadır. Bunlar arasında öne çıkanlar: ahşap oymalar, batik gömleklerdir. Yalnız, burada, unutmamanız gereken ilk özellik: malın fiyatını, size ilk söylediklerinden normal fiyatının 10 katını söylediklerini bilmelisiniz ve pazarlık yapmalısınız. Makul bir fiyata satın almak için mutlaka pazarlık yapmanız gerekir.
Bir de tabii şu var, aynı ürünleri, üst kattaki dükkanlarda, daha uygun fiyatla bulabilirsiniz, bu yüzden, bulduğunuz bir malı, hemen satın almayın, birkaç yere bakın. Özellikle, turist otobüslerinin yoğun geldiği, saat: 11.00-14.00 arasında, alışveriş yapmayı tercih etmeyin, fiyatı düşürmüyorlar.
Kültürel yerlere gelince
Puri Lukisan Museum-Güzel Sanatlar Müzesi
Jayan Raya’daki Turizm Bürosunun hemen karşısındaki yoldan geçilerek ulaşılır. 1954 yılında açılmıştır. Bali adasının en ensi ve ilk özel müzesidir. Müze, 3 binada yerleşiktir.
Müzenin bulunduğu bina, sık bitkilerin kuşattığı bahçe içinde inşa edilmiştir. Müzede: Hollandalı ressam Rudolf Bonnet ve bu bölgeyi yıllarca yöneten Cokorda Gede Agung Sukawati’nin resim koleksiyonlarından örnekler görebilirsiniz.
Bu koleksiyonlar içinde, en ilgi çeken eserler: Batılı teknikleri ilk benimseyen ve geleneksel resmin “düz wayang” figürlerini, yaşama yansıtan ressam Gusti Nyoman Lempad’ın eserleridir. Lempad: Ubud şehrini yöneten Sukawati ailesinin baş mimarı ve heykeltıraşıydı. Onun şehirdeki eserlerinin başında gelenler: Jalan Rayal üzerindeki “lotus havuzu” ve bir su bahçesi olan “Pura Taman Kumuda Saraswati Tapınağı” dır.
Neka Art Museum
Bu müze: yerel bir tüccar ve koleksiyoncu olan Suteja Neka tarafından kurulmuştur. Campuhan bölgesinin kuzeyinde, şehir merkezinin 2 km. uzağındadır. Müzenin bulunduğu yerden, muhteşem manzara izlenebilmektedir. Müzenin içinde ise, 5 ayrı galeride: Avrupalıların eserlerinin yanı sıra, yerel sanatçıların eserlerini de görmek mümkündür. Her eserin yanında, açıklayıcı etiketlerin olması, müzenin düzeninin göstergesidir.
Müzede bulunan resimlerden en çarpıcı olanların bazıları, Batılı tarzda yapılan Endonezyalı sanatçıların eserleridir. Diğerleri ise, yeni Bali tarzını yansıtır ve bunlarda, Batılı yöntemler pek kullanılmaz. Bir fotoğraf galerisinde: 1930’lu yıllardaki, Bali günlük yaşamı ve danslarına ait fotoğrafları görebilirsiniz. Müzede, bu galeriler dışında, ayrıca: bir hediyelik eşya dükkanı, büyük bir kitapçı ve büfe bulunuyor.
Senawati Kadın Sanatçılar Müzesi
Jalan Rayad bölgesinin ilerisinde, Jalan Sriwedari üzerindedir. “Wati” Endonezya’da “kadın” anlamına gelmektedir. Bu müzede: kadınların yaptığı resimlere ait bir koleksiyon bulunuyor. Ayrıca: satılması için eserlerin tanıtımının yapıldığı bir galeri de bulunuyor.
Puri Sagen Agung-Kraliyet Sarayı-Su Sarayı:
Burası, 1940 yılına kadar kraliyet sarayı olarak kullanılmıştır, günümüzde de kraliyet soyundan gelenler, burada yaşıyorlar. Bu yüzden, sarayın birçok bölümü ziyarete kapalıdır. Ziyarete açık olan yerlere giriş ise ücretsizdir. Burada, Ubud şehrinin en iyi dans gösterileri yapılır, bunlardan birine denk gelmenizi dilerim.
Monkey Forest-Maymun Ormanı
Burası, yırtıcı maymun dolu bir kutsal ormandır. Yani, burayı ziyaret etmek pek akıl karı değil, çünkü maymunlar, genellikle ziyaretçileri ısırıyorlar ve kuduz enfeksiyon riski ortaya çıkıyormuş. Eğer burayı ziyaret eder ve maymunlar tarafından ısırılırsanız, park alanının girişindeki ilk yardım kliniğine başvurmanızda yarar var.
UBUD ŞEHİR DIŞI
KUZEY BÖLÜMÜ
Ubud şehrinin batı ucunda: “Campuhan nehri” üzerinde, eski bir asma köprü ve yeni bir karayolu köprüsü bulunmaktadır. Bu köprülerin hemen kuzeyinde: 1930’lu yıllarda, Walter Spies’in gelip yerleştiği “Tjampuhan Hotel” bulunur. Bu otelin bulunduğu yolun karşı tarafındaki taş merdivenlerden tepeye doğru çıkarsanız: çeltik tarlalarına ulaşırsınız.
Batılılar: “Sayan” denilen yerde, çeltik tarlalarına ve muhteşem “Ayung Konağı”na bakan evler inşa etmişlerdir.
Pura Gunung Labah
Şehrin batı ucundaki derin vadinin kuzeyinde, MS.8’nci yüzyıldan kalma ve belki de Bali’nin en eski tapınaklarından biri olan bu tapınak görülür. Tapınak: sık ve yoğun bitki örtüsüyle kaplıdır ve adını: burada yaşadığı söylenen kötü huylu bir “dev” den almıştır. Hatta: tapınak: bu devin yaşadığı söylenen “Goa Raksasa” mağarasına bakmaktadır.
Evet: Campuhan’dan gelip Neka Müzesinden geçen yol, bir kabaya ulaşır.
Kedewatan Kasabası
Bu bölge, yörenin en lüks otellerinin bulunduğu yer olarak önem kazanır. Ayung vadisinin muhteşem manzarası, burayı ilgi çekici hale getirir.
Petulu
Ubud şehrinin 6 km. kuzeyindedir. Her akşam, günbatımında, yani saat: 17.00 civarında, burada, binlerce (15-20 bin olduğu söyleniyor) beyaz balıkçıl, çeltik tarlalarındaki günlük balık avlarından dönerler ve ağaçlardaki yuvalarına süzülürler. Bu görüntüyü mutlaka izlemeniz gerekir, muhteşem bir görüntü. Son bir not, yöre köylüleri, bu kuşları kesmeye ve yemeye korkuyorlar, çünkü onların ruhları bulunduğuna inanıyorlar.
GÜNEY BÖLÜMÜ
Şehir merkezinde, Turizm Danışma Bürosunun bulunduğu ana caddenin ilerisinde “Maymun Ormanı Yolu” bulunur ve bu yol: restoran ve pansiyonların önünden geçerek, güneye ilerler.
Yaklaşık 2 km. sonra ise: eski ağaçlardan oluşan ve gri maymun sürülerinin yuvası olan, küçük bir bölgeye ulaşılır. Evet, burayı ziyaret ederseniz, maymunları sinirlendirmeye, ürkütmemeye dikkat etmeniz önerilir, çünkü “ısırma” ihtimali yüksektir. Yani, buraya gitmenizi pek önermiyorum, çünkü: ziyaretçiler yani sizler, hoş olmayan durumlarla karşılaşabiliyorsunuz.
Peliatan
Bu köy: oymacılığı, resimleri, dansları ve “gamelan” müziğiyle ünlüdür. Köy merkezinde bulunan “Agung Rai Galeri” sinde, en iyi ve en pahalı Bali resimleri satılmaktadır.
Pengosekan
Güneye ve batıya doğru yapılacak kısa bir yürüyüşte, bu köyle karşılaşırsınız. Bu köyde: ressamlar, kuş ve pastoral “Cennet Bahçesi” imgeli resimlerini ziyaretçilere satmaya çalışırlar.
Agung Rai Sanat Müzesi-ARMA
Pengosekan bölgesindedir.
Bu müzede: Endonezyalılara ve buraya yerleşmiş Avrupalılara ait resimler sergilenmektedir. Burada resimleri bulunan sanatçılardan bazıları: Walter Spies, Adrian Jean Le Mayeur, Rudulph Kaput, Arie Smit. Ünlü Cava sanatçısı Radan Salih’in Bali resimleri de burada sergilenmektedir. Müzenin güzel bir kafesi bulunuyor.
DOĞU BÖLÜMÜ
Bali adasının, en ilgi çeken arkeolojik buluntuları: iki küçük bölgede bulunmaktadır. Bu bölgelerden biri, şehir merkezine yakın, diğeri ise 13 km. uzaklıkta, Tampaksiring yakınlarındadır.
Goa Gajah-Fil Mağarası
Şehir merkezi yakınlarındaki bu bölgede bulunan “Bedulu” köyüne, aynı zamanda “Fil Mağarası” ve “Goa Gajah” da denilmektedir.
Teges’in hemen doğusundaki yolun altındaki yamaçlara oyulmuş bu mağaranın, muhtemelen MS.10’ncu yüzyıldan kalma ve sığınak olarak inşa edildiği söyleniyor. 1923 yılında mağaranın ağzı keşfedildiğinde, çevresine oyulan muazzam figür, yanlışlıkla “fil başı” na benzetilmiş ve “Fil Mağarası” ismi, o nedenle verilmiştir.
Yapılan kazılarda: mağaranın önündeki terasta, 11’nc i yüzyılda yapıldığı düşünülen, 2 erkek ve 4 kadın tanrı biçiminde çeşmeleri olan, bir yıkanma havuzu ortaya çıkarılmıştır. Havuzun arkasındaki merdivenlerden ilerlerseniz: harap olmuş rölyeflere ve bir Buda heykelinin bulunduğu nişe ulaşırsınız.
Mağaranın ağzından, içeriye doğru: 12 metre uzunluğundaki bir geçidin sonunda bir oda bulunuyor. Bu oda: 3.5 metre genişliğinde ve 20 metre uzunluğunda, ayakta durmaya müsait bir yerdir. Odanın içindeki elektrik ışığı, her iki uçta bulunan ve ibadet yerleri olduğu düşünülen nişleri aydınlatır. Bu nişlerin içinde: fil başlı tanrı “Ganeşa” heykeli ve yekpare taştan oyulmuş, bir “lingga” üçlemesi görülmektedir. Son bir not: Ekim 1995 tarihinden bu yana mağara UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesine adaydır.
Yeh Pulu
Goa Gajah’ın, yaklaşık 1 km. doğusundadır. Çeltik tarlalarının içinden ve yerel yıkanma havuzunun yanından geçen patika yoldan ilerleyin ve patikanın hemen solundaki kayalık cephede, yaklaşık 25 metre uzunluğunda oyulan bir dizi sahneyi görün. Yani pirinç tarlalarının üzerinden yürüyerek, buraya ulaşabilirsiniz. Muhtemelen, rehberli bir tur ile, buraya 45 dakikada ulaşabilirsiniz.
Evet, bu kaya oymalar bayağı ilgi çekiyor. 14 ve 15’nci yüzyıldan günümüze kaldıkları sanılmaktadır.
Alışılmış Bali tarzının dışında oyulan bu figürlerde, yaban domuzu avlayan bir prens, uşakları ve ata tutunmuş bir kadın betimlenmektedir. Bu oymaların, muhtemelen 14’ncü yüzyıldan kaldığı düşünülüyor. Burası da, 1920 yılında keşfedilmiş, kazılarak görünür hale getirilmiştir. Son bir not, buraya gitmek isterseniz, hem uzun bir yolculuk hem de kıyafet sıkıntısı yaşayacaksınız, çünkü buraya girmek için kapalı kıyafetler giymeniz gerekiyor. Ancak, Bali adasını ziyaret edenler için, burayı görmeleri özellikle öneriliyor.
Pejeng
Yeh Pulu’nun kuzeyindeki arkeolojik alandır. Burada: “Purbakala Gedong Arca Museum” bulunuyor. Bu bölgede ortaya çıkarılan ve MÖ.500’lerden kaldığı düşünülen, taş bir lahitin de bulunduğu Neolitik ve Bronz Çağı eserleri, bu müzede sergileniyor.
Pura Kebo Edan Temple
Bölgedeki bu tapınakta: bir “cini” ayakları altında çiğneyen, 3 metre boyunda dev bir tanrı heykeli görülmektedir.
Pura Pusering Jagat
Bu tapınak ta ilgi çekmektedir. Dünyanın göbeği olarak bilinir. 14’ncü yüzyıldan kalmadır. Burada da, güzel taş oyma eserler görülür. Buranın en büyük özelliği: “çocuğu olmayan çiftlerin”, dolunay zamanı, burada bulunan lingga ve yoni ( erkek ve kadın cinsel organlarını temsil eden resimler ) taştan oyma resimleri önünde, dua etmeleridir.
Pura Penataran Sasih
Bu tapınağın en büyük özelliği: 1.5 metre uzunluğunda, içi boş, yekpare bronz bir davulun, tapınağın arka tarafındaki platform üzerinde durmasıdır. Bu davulun, Bali’ye dışarıdan mı getirildiği, yoksa burada mı yapıldığı bilinmemektedir.
Ancak, bu davul kültürünün: Vietnam yöresinde, MÖ.300’lerde, Bronz Çağında, Dong-Song hanedanı döneminin bir uygulaması olduğu bilinmektedir. Efsaneye göre: bu davul “gökten düşmüştür”. Zaten, bir kısmı kırılıp dökülmüş, sadece geometrik desenler görülebilmektedir. Görülemeyen süslemelerinde ise, dikkatle bakan yüzler bulunduğu hissedilmektedir.
Tampaksiring
Pejeng bölgesinin kuzeyinde, 10 km. uzaklıktaki bu yerleşim yerinde, el sanatları önem kazanmaktadır. Turist tur otobüsleri, yöreyi gezerken, burada da kısa mola verirler.
Gunung Kawi
Köy yolunun ortasından ilerlerken: sağ yönde, buraya 1.5 km. uzaklıktaki “Gunung Kawi” (Şair dağı) bölgesine giden yol üzerindeki 371 basamak merdivenler takip edildiğinde: oyulmuş hindistancevizleri ve içeceklerin satıldığı tezgahların sıralandığı bir vadiye inilir. Gunung Kawi’nin, 11’nci yüzyıldan kaldığı, kral Anak Wungsu ve onun birçok eşine ait mezarlık olduğu söyleniyor.
Merdiven basamaklarının sonunda, bir tapınak bulunur. Bu tapınak: yekpare kayadan oyulmuştur. Sola doğru ise, derin vadinin her iki tarafındaki kayalıklarda “iki sıra çukur” görülür. Efsaneye göre, bunların devin tırnak izleri olduğuna ve tek bir gecede kazıldığına inanılır. Bu ilginç çukurlar, 7 metredir. Bunların, gerçekte 11’nci yüzyılda, bir kraliyet hanedanı adına yapılmış anıtlar olduğu sanılmaktadır.
Pura Tirta Gunung Kawi
Burası: parlak bir şekilde boyanmış, gölcükleri ve yakınma havuzları olan bir tapınaktır. Tapınak “Sebatu” köyündedir. Tampaksiring köyünden sonra, buraya ilerleyen yol üzerinde: ahşap oyma üretiminde uzmanlaşmış köyler görülür.
Tirta Empul
Tampaksiring köyünün kuzeyinde, hemen solda bir tapınaktır. Ubud şehrinin 20 km. kuzeybatısındadır. Tapınağın 960 yılında ilk olarak inşa edildiği söylense de, günümüzde burada göreceğiniz yapılar, genellikle modern eklemelerdir.
Bu tapınağın ilgi çeken özelliği, kutsal pınarı bulunmasıdır. Yani: orta avluda hala kabarcıklı suların çıktığı bir kaplıca havuzu bulunuyor. Pınar: Gunung Kawi’nin içinden akan nehrin kaynağıdır. Bu kaynağın: düşman tarafından zehirlenen ordusunun tedavisi için, tanrı “Indra” tarafından yaratıldığına inanılır. Tanrı İndra, toprağı kazdığı zaman, ölümsüzlük suyu “tirta” akmaya başlamıştır.
Günümüzde de, birçok kişi, bu suyun tedavi edici özellikleri olduğuna inanırlar ve buradaki arınma havuzlarını doldururlar. Balililer, fiziksel ve ruhsal olarak kendilerini yıkamak ve saflaştırmak için buraya gelirler. Kutsal “barong” maskelerinin burada yıkandığı söyleniyor.
Evet, tapınağın hemen yakınında, harap haldeki hediyelik eşya dükkanlarını görebilirsiniz. Tapınağın üst kısmında ise, devlete ait bir dinlenme evi görülür. Hollandalılar tarafından inşa edilen bu yapı: Başkan Sukarno tarafından bir saraya dönüştürülmüştür.
MÖ.3000-1000 yılları arasındaki dönemde: Güney Çin’den çıkıp, Malakka Yarımadasından geçerek: Cava, Bali, Lombok ve öteki adaların oluşturduğu adalar zincirine yayılan insanlar: günümüzdeki Endonezyalıların atalarıdır.
Bölgede yapılan arkeolojik araştırmalar: MÖ.1000-100 yılları arasındaki dönemde, Bali ve Lombok adalarında, gelişmiş bir “Bronz Çağı” kültürü yaşandığını göstermektedir.
MS.100 yılı civarında, Hindistan ile ticaret ve kültürel alışveriş yapıldığının izleri görülmektedir. Zaten, sulu pirinç tarımı da, bu sıralarda bölgeye getirilmiştir. Böylece, kırsal alanın görünümü değişmiş, bugünkü çeltik tarlaları ve teraslar oluşmuştur.
Hindistanlı tüccarlar: buraya pirinç yanında, Budizm’i de getirmişlerdir. Böylece: dağların, ırmakların ve diğer doğal güçlerin ruhlarına taparak eski inançlarını sürdüren Balililer, yeni dinin yapısından derinden etkilenmişlerdir.
MS.8 ve 9’ncu yüzyıllarda: Cava adasındaki birkaç hükümdar, Hinduizmi kabul ettiler ve Şiva-Buda kültürünü yarattılar. Sonunda: Bali’deki halk ta, aynı şeyi yaptı. Kendi inandıkları yerel tanrıları ve ruhları, kalabalık Hindu inancı içinde rahatlıkla barınıyordu.
MS.930 civarında: Cava kraliçesi, Bali kralı ile evlendi. Böylece: Bali’deki din değiştirme süreci hızlandı. Üçlü Hindu kavramı getirildi. 1019-1042 yılları arasında: Bali kralı Udayana’nın oğlu Airlangga: aynı zamanda “Cava” ya da hükmetti.
12 ve 13’ncü yüzyıllara gelindiğinde ise, Bali: Cava’daki iç çekişmelerden dolayı, çoğu zaman bağımsız olarak kaldı.
1320 yılına gelindiğinde ise: Majapahit isimli bir kral: tüm “Cava” yı birleştirdi. 1343 yılında, Bali’yi de ele geçirdiler. Böylece: Endonezya takım adalarının büyük kısmı: birleşik bir krallık bünyesinde toplandı. Hindu sanatı ve öğretisi: adalara yayıldı. Ancak: birleşik krallığın son hükümdarı, 1389 yılında ölünce, bu kez imparatorluk gerilemeye başladı.
Müslüman tüccarlar: özellikle kıyı bölgelerinde, Cava’nın bazı prenslerinin ve halkın, Müslümanlığı kabul etmesini sağladılar. 14 ve 15’nci yüzyıla gelindiğinde, Müslümanlığın bu yayılışı, adaların iç bölgelerine doğru ilerledi. 1500 yılında ise: bilim adamları ve rahiplerin büyük bölümü, Bali’ye taşındılar. Bu nedenle, İslamiyet, Bali’de etkinlik gösteremedi. Çünkü: resiflerin çokluğu ve limanların olmaması, buranın ele geçirilmesini önledi ve bölge istila edilemedi.
Bali adasına ilk Avrupa gemileri: 16’ncı yüzyıl başlarında baharat aramak üzere bölgeye gelen Portekizlilerdir.
1550 yılına gelindiğinde, Bali’de: Hükümdar Batu Reggong yönetimi altında, altın bir dönem yaşanır. Bu dönemde: Bali’nin gücü, kültürü ve etkisi, doruk noktalara çıkar. Tapınak inşaatı, heykelcilik ve ahşap oymacılığı sanatkarlığında patlama olur.
Takip eden, 250 yıllık süreçte ise, bu kez, Bali hükümdarları, kendi aralarında çatışırlar. Bunun üzerine, ada: parçalanarak “Raca” lığa bölünür. 1789 yılına gelindiğinde, Racaların, Hollandalılar ile birliktelikleri görülür.
18’nci yüzyıl boyunca, Endonezya takımadalarında, Hollanda nüfusu yayılır. Ancak, bu nüfus yayılması, Bali adasını etkilemez.
1811-1817 yılları arasında, İngilizler, Bali adasını istila ederler. Vali vekili unvanını alan İngiliz yönetici Stamford Raffles; Bali’de bir ticaret istasyonu kurar. Ancak, savaşın ardından, İngilizler burayı Hollandalılara bırakırlar ve Singapur’a çekilirler, yatırımlarını oraya yaparlar.
Hollanda; Cava bölgesine yerleşir yerleşmez, etkinliğini arttırmaya yönelir. 1841 yılında, Balililerin, kıyıda batmış bir gemiyi yağmalamaları üzerine, Hollandalılar, çoğu diğer adalardan toplanmış, 1600 kadar asker ile, Bali adasının kuzeyini istila ederler. 1841 yılındaki bu olay üzerine, Balililer, Hollandalılara tazminat ödemeyi kabul ederler. Fakat, çok geçmeden anlaşma bozulur.
1848 yılında, Hollanda, Bali’nin kuzeyine, ikinci bir askeri harekat düzenlerler. Ancak: Bali adasının içlerinde yapılan bir savaşta, Balililer galip gelirler. Bozguna uğrayan Hollandalı istilacılar, geri çekilirler. Ancak, bir sonraki yıl, yeniden adaya gelirler. Bu kez, Balililer yenik düşerler ve binlercesi katledilir, kralları öldürülür. Böylece: Bali adasının tümü, Hollandalıların egemenliğine girer.
19’ncu yüzyılın kalan bölümünde:
Hollandalılar, racaları ve diğer aristokratları, kral naibi olarak kullanırlar. Bali’nin büyük bir kısmında, denetimi ele geçirirler.
1904 yılına gelindiğinde, Sanur açıklarında bir geminin batıp, Balililer tarafından yağmalanmasının ardından, Hollandalıların tazminat talebi, Balili racalar tarafından reddedilir. 1906 yılında, Hollanda ordusu tekrar adaya asker çıkarınca, Racaların direnişiyle karşılaştılar. Ancak, bu direniş, 1908 yılına kadar sürdü.
Racaların kahramanca direnişi, Hollanda halkı üzerinde olumlu etki yaptı. Hollandalılar, sömürge dışında, Bali adasında turizmi teşvik edici ve geliştirici önlemler aldılar. Bölgeyi ziyaret eden yabancı ziyaretçiler, adanın olağanüstü kültürü ve doğal güzelliklerini görerek, ülkelerine dönüyorlar ve bunları anlatıyorlardı. 1936 yılına gelindiğinde, Amerikalı bir çift tarafından, Kuta sahilinde ilk otel açıldı.
1920-1930’lu yıllara gelindiğinde ise:
Ubud hükümdarı Cokorda Gede Sukawati; Batılı sanatçıları ağırlayarak, uzun süreli bir geleneğin, sanat hamiliğinin öncülüğünü yaptı. Batıdan etkilenen genç sanatçıların oluşturduğu Pide Maha Okulu ortaya çıktı. 1900 başlarından II. Dünya savaşının başlangıcına kadar devam eden süreçte, birçok Endonezyalı genç, Hollanda’da eğitim gördü. Aynı dönemde, Endonezya milliyetçiliği ve Hollanda’dan bağımsızlık talep eden hareket güç kazandı.
1942 yılına gelindiğinde, II. Dünya savaşı başında, Japonlar, petrolünü ve pirincini sömürmek için Endonezya’ya saldırdı ve işgal etti. 1945 yılına kadar süren Japon işgali, Endonezya’nın bağımsızlığı ile sonuçlandı. Ancak, Hollandalılar, yine bölgede etkinlik kazanma yarışına girdiler.
1946 yılında; Bali’de, Endonezyalı milliyetçiler, Hollanda kuvvetleri tarafından pusuya düşürülerek yok edildiler. Ancak, II. Dünya savaşından aşırı olumsuz etkilenen Hollandalılar, bölgedeki etkinliklerini sürdüremediler.
17 Ağustos 1949 yılında: Endonezya Cumhuriyeti, bağımsızlığını ilan etti ve Birleşmiş Milletler tarafından tanındı.