Avusturya Viyana Seegrotte

DSC06381
Avusturya Viyana Seegrotte

Avusturya Viyana şehrine yaklaşık 2 saatlik uzaklıkta bir maden, daha doğrusu eski bir maden, bu madenden alçı taşı çıkarılıyor ve inşaatlarda kullanılıyormuş, günümüzde burayı gayet iyi pazarlıyorlar, maden olarak kullanımı bitmiş ama gayet iyi pazarladıkları için gayet iyi kazanmaya devam ediyorlar.

Alçı taşı, günümüzde bu taşın çok fazla yeri kalmadığı için inşaat sektöründe kullanılan bir malzeme değildir. Bu yüzden, birçok maden kapatılmış, bazılarının üzerinde çökmeler yaşanmış, ama burası sahip olduğu gölden dolayı sürekli bakım halinde tutuluyormuş.

Zaten madendeki gezi, güvenlik şeridi oluşturulmuş bölgede yaptırılıyor. Aslında: genel anlamda düşünüldüğünde madencilik dünyanın en zor ve tehlikeli işlerinden biri olarak karşımıza çıkıyor.

Özellikle ülkemizdeki madenler ve maden kazaları ve ölen insanlar düşünüldüğünde, bu maden gördüğünüzde hak vereceksiniz, bir lunapark gibi karşımıza çıkacaktır. Yani: tehlikesi olmayan, patlama riski olmayan bir yer.

Aslında ilginç bir yer, zaten pazarlamanın ilk kuralı da insanları malum ilginçliklere yöneltmek, dünya üzerinde böyle bir başkaca yer bulunmadığını söylüyorlar ki, haklılar, gerçekten dünya üzerinde ben şahsen böyle başkaca bir yer duymadım ve rastlamadım ama gitmeye, görmeye değer mi, gidin veya gitmeyin şeklindeki yorumlarımı yazının sonuna saklayıp, Seegrote denen bu yeri tanıtmaya başlıyorum.

Viyana şehrinden, yaklaşık 2 saatlik bir otobüs yolculuğundan sonra buraya varılıyor. Bir tepenin eteklerinde, giriş kapısının daha doğrusu giriş biletlerinin satıldığı bir yer, hemen yanında içerideki bölümleri tanıtan bir pano, biraz ileride hediyelik eşya satan küçük bir dükkan ve hemen ilerisinde tuvaletler, bu boşluk alanda banklar da var, sanırım girmeyenlerin oturup beklemesi için konulmuş.

Kapıda pek fazla kalabalık yok. Aslında rehberler yıllık ziyaretçi sayısının 400-500 bin kişi olduğunu söylüyorlar ama şahsen biz gittiğimizde, bizden başka gurup yoktu yani bu rakam gerçek mi anlamak pek mümkün değil, daha doğrusu burası sadece rehberli turlarda ziyaret edilen bir yer olarak önem kazanıyor. Yani, Viyana şehrini ziyaret eden veya buralara yolu düşenlerin yolunu değiştirip te hadi burayı da göreyim dedikleri bir yer değil, yani her şeye rağmen yoğun ziyaretçi alan bir yer olduğunu sanmıyorum.

DSC06374
Avusturya Viyana Seegrotte
DSC06380
Avusturya Viyana Seegrotte
DSC06376
Avusturya Viyana Seegrotte

 

Hemen kapının yanındaki tanıtım panosu önünde, önce içerideki gezi ile ilgili bilgiler veriliyor. Burada fotoğraflar var, uçakla ilgili fotoğraflar, tarihi anlamda siyah beyaz fotoğraflar görülüyor.

Sonra biletler satın alınıyor. (Giriş bilet ücreti 10 euro) ve ardından bilet satış yerinin arkasındaki bölümden içeriye giriliyor. Öncelikle burayı ziyaret edecekler için şunu önermekte yarar var.

Buranın başlıca özelliklerinden birisi, içeride hava sıcaklığının sıcaklığının standart sürekli 9 derece olması, bu yüzden içerde üşümek mümkün, bu yüzden burayı ziyaret edeceklerin giysi olarak tedbirli olmaları şart. Aksi halde, hemen girişte 0.5 cent yani yarım Euro ödeyerek emanet battaniye türü bir şey kiralıyorlar.

Bunu kullanabilirsiniz.  Bir diğer öneri: burası bir maden ve tünellerden yürüyeceksiniz, eğer kapalı yer fobiniz varsa veya kapalı yerlere girmek sizi sıkıyorsa, sakın girmeyin, burası size göre değil. İçerideki tur yaklaşık 40-45 dakika sürüyor.

Battaniyemi de aldıktan sonra içeri giriyorum. Malum burası bir maden ve hemen bir tünelle karşılaşıyoruz. Tünellerde yürümeye devam ediyoruz, öncelikle karşılaştığımız tüneller, pek fazla geniş ve büyük değil.

DSC06387
Avusturya Viyana Seegrotte

İlerlerken bir kapıdan geçiyoruz. Buraya “İngiliz kapısı” deniyor. Aslında madencilik dilinde, bu tarz kapılara İngiliz Kapısı deniyormuş. Çünkü, işçiler kendi aralarında “Neredesin” diye konuşurken “İngiliz kapısındayım” tarzında, bulundukları yeri belirten deyimler kullanıyorlarmış.

Ardından galerilerden geçmeye devam ediyoruz.

Galerilerde: bütün madenlerde olduğu gibi, vagon sistemi var ve bu vagonların hareket etmesi için yerlere ince demirler şeklinde raylar döşenmiş. Taşların taşındığı vagonlar bu rayların üzerinde hareket ediyormuş.

Kenarlarda yani tünelin duvarlarında oyuklar var. Büyük oyuklar, vagonlar geldiğinde raylardan kaçmak isteyen işçilerin sığındığı yerlermiş. Küçük oyuklar ise, aydınlatma için kullanılan gaz lambalarının yani ışıkların konulduğu yerlermiş.

Bütün maden bölümü içinde sıcaklık standart 9 derece olmasına rağmen, sadece bu odanın bulunduğu yerde, sıcaklık 14 derecedir. Bu yüzden, işçiler bu odada toplanır, yemek molası verirlermiş.

Yürümeye devam ettiğimizde, Fast Sall denen bir salon bölümüne geliyoruz. Her yıl 4 Aralık tarihi “Dünya Madenciler Günü” olarak kutlanır. Ama eskiden, Aralık ayının ilk Pazar günü yani dini ayin yapılan gün, bu kutlama yapılır, buranın sahibi olan kişi, o gün işçilere izin verir ve burada, küçük bir ziyafet tertip edilirmiş. Burada yemek yenir, içki içilir, kutlama yapılırmış.

DSC06391
Avusturya Viyana Seegrotte

Galerilerde yürümeye devam ettiğimizde, daha büyük ve geniş galerilerin bulunduğu yerlere ulaşıyoruz. Burada ilk karşımıza çıkan yer atların tutulduğu alandır. Hemen girişteki panoda siyah beyaz resimlerde de görüldüğü üzere, burada madende çalışan atlar tutuluyormuş. Bu atlar “dolap beygiri” sistemiyle çalışıyormuş.

Katana cinsi Macar atları, gayet güçlü olan bu atlara çok iyi bakılıyormuş. Çünkü hayvanlar maden için çok önemli, ama bu atlar için zamanla büyük bir sorun ortaya çıkıyor. Bu atlar, dolap beygiri olarak çalıştırılırken gözleri bağlanıyor, arkasından hayvanlar karanlık yerde sabaha kadar tutuluyor ve hayvanların ışıkla olan göz teması minimum düzeye iniyor ve bir süre sonra, gözleri yetisini kaybetmeye başlıyor.

Hayvanlar neredeyse kör olacak hale geliyorlar. Ama dediğim gibi atlar madenlerin çıkarılması için çok önemli, hayvanlara çok iyi bakıyorlar. Burası atların dinlendirildiği bölümdür.

20160804_092758
Avusturya Viyana Seegrotte

“3 Silahşörler” filmleri birçok bölüm halinde çekilmiş ve sinema severlerin beğenisine sunulmuştur. Bunlardan bir tanesi de, bu madenin galerilerinde çekilmiştir. 1993 yılında, 3 Silahşörler Zegrotta denen filmde bir kral kurtarma sahnesi vardır. Gelirler ve buradan kralı kurtarırlar, arkasından aşağıdaki göle inerler, ejderha kafası olan tekne ile beraber yer altı gölünden okyanusa, açık denize çıkarlar, filmin belli bölümleri burada çekilmiştir.

Galerilerin sonunda, göle ulaşmadan hemen önce, merdivenlerden indiğinizde, merdivenlerin sonunda, hemen sol duvarda büyük bir çerçeve görülüyor, bunun içinde filmin afişi ve fotoğrafları var. Oyuncuların isimlerini not alırsanız, filmi bulup seyrettiğinizde, burada görmüş olduklarınızı filmde görme şansı yakalarsınız.

20160804_091213
Avusturya Viyana Seegrotte

Gezimizin bu bölümünde, üst taraftaki galerilerde kalmış tek su birikintisi gölle karşılaşıyoruz. Burada bir göl göreceksiniz. Buna “mavi göl” deniyor. Küçük bir alan olarak kalmış, aslında bir havuz gibi. Aşağıdaki gölde yapılan tekne turunda, bu gölün altında dolaşılıyor. Madendeki taşın özelliği nedeniyle yani taşın suyu sızdırmaması nedeniyle, bu göl burada kalmış ve aşağıdaki göle karışmamıştır.

DSC06409
Avusturya Viyana Seegrotte
DSC06397
Avusturya Viyana Seegrotte

 

Ardından, madenin biraz daha büyük ve geniş alanlarına girmeye başlıyoruz. Burada karşımıza küçük bir şapel çıkıyor. Bu görülen şapel, 1868 yılında yani maden açıldıktan 20 sene sonra yapılmıştır.

Yapılma amacı: işçiler işe başlamadan önce ve işlerini bitirdikleri zaman, dua etmeleri içindir. İşçiler, buraya gelirler, kazasız belasız bir gün geçirelim diye dua ederlermiş.

Burada ve madenin diğer bazı bölümlerinde 2 harf dikkatinizi çekecektir. Bunlar: G ve A harfleri. Bunlar Almanca bir kelimenin ilk harfleri olarak dikkat çeker ve “İyi Şanslar” anlamına gelir.

Çünkü bu insanların şansa ihtiyaçları var ve birbirleriyle selamlaşırken, böyle selamlaşırlarmış. Madenlerin giriş ve çıkışlarında ve diğer bazı yerlerinde de bu kelime veya bu harfler sıkça görülür.

Şapelde: bir resim var, bu resim Azize Barbara resmidir. Azize Barbara: madencilerin azizi olarak geçer. Kendisi bir madenci kasabasında doğmuş ve kendini tamamen bu insanlara yani madencilere yardıma ve dine adamış bir kadındır.

İlginç bir özellik: Meryem Ana dışında hiçbir kadın karakterin ismi, katedrallere verilmezken, Azize Barbara’nın ismi bazı katedrallere verilmiştir. Çünkü çok büyük maden şehirlerinde yapılan katedraller, madenlerden gelen paralarla yapıldığı için, bu katedrallere madencilerin azizesi olan Barbara Katedrali ismi verildiği olmuştur.

20160804_092021
Avusturya Viyana Seegrotte
DSC06376
Avusturya Viyana Seegrotte

 

Yürümeye devam ettiğimizde, daha büyük galerilere ulaşıyoruz. Burada: II. Dünya Savaşında Naziler tarafından yapılmaya çalışılan jet uçağının parçaları görülmektedir. Buraya, II. Dünya savaşı sırasında 2 bin civarında insan çalışmak üzere getirilmiş.

Bu insanları seçerken öncelikle teknik bilgisi olanları yani elektrik, uçak, motor mühendisleri ve teknisyenlerini seçmişler, ardından yine binlerce insan, çalıştırılmak üzere buraya getirilmiştir.

Bu insanlar buradaki malzemelerin çıkarılması, buranın temizlenmesi gibi işlerde ve 9 derece sıcaklıkta yani soğuk ortamda zor şartlarda çalıştırılmışlardır.

Burada bir yazı ile karşılaşıyoruz. “Nazi diktatörlüğü altında toplama kamplarından buraya getirilip 1944-1945 yılları arasında çalışmaya zorlanan insanlar anısına”

Ardından burada yapılmaya çalışılan uçak parçalarının bulunduğu bölüm görülüyor. Bunlar yanmış ve kırılmış uçak parçalarıdır. II. Dünya savaşı sırasında, 1944 yılı itibarı ile ortaya çıkarılmaya çalışılan jet uçağının parçaları ve modeli görülüyor.

Model incelendiğinde günümüzdeki jet uçaklarına benzerliği fark ediliyor. O zaman savaş dönemine bakılırsa, hakim uçaklar bombardıman ve avcı uçaklarıdır. Çok daha hızlı hareket eden ve bomba taşıyan uçak planlamışlar.

Bu plan, ilk Nazi Almanya’sının oluşmaya başladığı yani kendilerini savaşa hazırladıkları dönemde ortaya çıkmış ama her zaman öncelikli farklı amaçlara yönelmişler, tanklar yapılmış, savunma alanları yapılmış, bombardıman uçakları yapılmıştır.

Ama bakıyorlar ki 1944 yılında cephe kaybediyorlar, bu sefer aktif bir uçağa ihtiyaçları olduğunu düşünüyorlar, arkasından en doğru yer olarak burayı buluyorlar, çok büyük alanlar, tam bir fabrika gibi ama yerin altında ve gizli.

Gövde bir yerde, kanatlar bir yerde, kokpit bir yerde, elektrik aksamı bir yerde, motor en aşağıda, günümüzdeki gölün bulunduğu ama o zamanlar kuru olan alanda üretiliyor. Amaç, hepsini dışarıda birleştirmek ve uçakları bir şekilde havalandırmaktır.

Amerikalılar, bir şekilde savaşın son döneminde, burayı tespit ediyorlar ve bombalamaya başlıyorlar. Naziler, en hazır uçağı birleştirip tepedeki piste çıkarıp havalandırıyorlar, bu uçak birkaç uçağa zarar veriyor ama sonrasında düşüyor.

Amerikalılar burayı öğrenince, Naziler, ellerindeki tüm kalıntıları ve dökümanları yakıyorlar. Yine de, söylentilere göre: Amerikalılar, burayı ele geçirdiklerinde Nazilerin “Salamander” ismini verdikleri bu uçağa ait birçok bilgiye ulaşıyorlar ve “Sparrov” adını verdikleri ilk jet uçağını üretiyorlar.

Öte yandan, bu projede çalışan bazı kişilerin de, savaş sonrası Amerikaya sığınmış olmaları, uçağın Amerika da gelişimini sağladığı söylenir.

DSC06408
Avusturya Viyana Seegrotte

Ardından: madende çalışan işçilerin günlük faaliyetlerinde kullandıkları eşyalar ve cihazların bulunduğu bölüm görülüyor. Burada: su içtikleri testiler, aydınlatma için kullandıkları fenerler, kazmalar, kürekler, çanlar görülüyor.

Eskiden telefon bulunmadan önce, çanlarla haberleşiyorlarmış. Sonrasında telefon sistemi kurulmuştur. Gün içinde ihtiyaç duyulan ve kullanılan malzemeler burada sergileniyor.

DSC06399
Avusturya Viyana Seegrotte
DSC06398
Avusturya Viyana Seegrotte

 

Daha sonra, tören alanına ulaşıyoruz. Burası geniş bir sahadır. Burada, sol tarafta madenin kurulmasını sağlayan ilk kişinin isminin yazılı olduğu bir pano var. Az önce sözü edilen Azize Barbara figürü de burada görülüyor.

Burada mumlar var. En kalabalık törende, burada 1500 kişinin toplandığı söyleniyor. Bu tür törenlerde: kilise korosu, din adamları, Madencilik Derneğinden gelenler, madende çalışanlar yani birçok kişi bir araya gelirmiş.

Yani, bir anlamda küçük bir kilise gibi düşünülebilir. 4 Aralık Dünya Madencilik günü törenleri burada yapılıyormuş.

20160804_092927
Avusturya Viyana Seegrotte

Yürümeye devam ettiğimizde, madenin en ilgi çeken bölümüne ulaşılıyor. 45 derece eğimli merdivenlerden (120 basamak kadar) aşağıya iniliyor. Sağ ve sol yanda merdivenler var. Sol yandakiler iniş, sağ yandakiler çıkış içindir.

Merdivenler ıslak olabilir ve kayma riskine karşı dikkat edin. Sol yandaki merdivenlerden aşağıya indiğinizde, sonda, duvarda 3 Silahşörler filminin afişi görülüyor. Hemen karşıda ise, ilginç bir ejder başlı tekne var.

Bu tekne filmde kullanılmış ve ekip tarafından buraya hediye olarak bırakılmıştır. Daha sonra: hemen kıyıda, 26 kişi kapasiteli bir tekneye biniliyor. Basit bir tekne, karşılıklı oturma yerleri var, arkasında bir sürücü bulunuyor.

Tekne hareket ederken, altı düz olduğu için, kişilerin oturdukları yerden kalkmaması gerekiyor çünkü teknenin dengesi bozuluyormuş. Bir de tekneyi süren kişinin yüzüne doğru flash patlatarak fotoğraf çekilmesi istenmiyor çünkü sürücü dar galerilerde, gölün üzerinde tekneyi sürerken dikkatli olması gerekiyor.

Göl: daha önce söylendiği gibi, maden burada faaliyette iken, bir bölümden su çıkması nedeniyle oluşmuş ama o kadar büyük miktar su çıkmış ki maden kapatılmış ve bu göl ortaya çıkmış. Gölün suyu, doğal kaynak suyu olduğu için dışarı çıkarken topladığı minerallerden dolayı oksijen içermiyor ve içinde canlı yaşamıyor.

Gölün derinliği 1 veya 1.2 metredir. Yani, çok derin bir göl beklemeyin. Sadece bir yerde, bir kuyu gibi yerde derinliğin 14 metre olduğu söyleniyor. Gölün derinliği ve gizemi, ışık oyunlarıyla etkileniyor.

Bir anlamda, gölün altındaki alçı taşlarını da görmek mümkündür. Ama bazı yerlerde ışık oyunları, sanki gölün gayet derin olduğu izlenimi yaratıyor. Hatta, gölün suyu o kadar berrak ki, ayna gibi yukarıdaki görüntüyü aynen yansıtıyor.

Zaten gölün bir bölümü, bu yansıtma nedeniyle “Ayna göl” olarak isimlendirilmiştir. Hatta “Küçük Alpler” denen bölümde, burada bir şekilde ışık oyunları ile “Alp dağları” silüeti, gölün yüzeyine yansıtılmış ve göle bakarken, sanki Alp dağlarını gördüğünüzü sanıyorsunuz.

Suyun halen çıkmaya devam ettiği ve basıncı dengelemek ve sistemi ayakta tutmak için suların bir şekilde pompalarla dışarı atıldığı söyleniyor. Tekneye biniyoruz ve gayet yavaşça hareket eden tekne, (tekne yolculuğu 4 dakika sürüyor) galerilerden hareket ederken, suyun altındaki ışıklar açılıyor.

Bu arada, madende suyun ilk patladığı ve ardından çelik ve betonla duvar örülerek kapatılan yer görülüyor. Evet, başlangıçta pazarlama taktiği olarak gayet havalı şekilde anlatılan bu tekne turu: yaklaşık 4 dakika sürüyor ve ardından, tekneden inmeden önce rehber tarafından şu sözleri duyuyorsunuz “Tekneci arkadaş, bizi kazasız belasız dolaştırdığın için teşekkür ederiz” derken bir alkış kopuyor ama daha bitmedi, tekneden inerken, avucunu açan tekneci arkadaşa, bozukluk vermeyi unutmayın şeklinde yine bir uyarı ile karşılaşıyorsunuz.

Ardından, hani içerde üşüyeceğimizi düşünmüştük ya, dik merdivenlerden ter içinde çıkıyor ve kendimizi dışarı atıyoruz.

Gelelim değerlendirmeye: Avrupa’nın en büyük yer altı gölü, galerilerinde Naziler uçak yapmışlar, göl de tekne gezintisi yapılıyor. Pazarlamanın en muhteşem ve can alıcı noktaları bunlar.

Ama burayı ziyaret etmek isterseniz çok şey ummayın, yani hani derler ya gitmezsen çok fazla şey kaybetmezsin. Tercih sizin. 40-45 dakika süren bu tur ilginç olabilir, ama bu yazdıklarımı önceden bilseydim ben şahsen gitmezdim.

Avusturya Salzburg

Avusturya Salzburg

 

Coğrafi konum olarak: Alp dağlarının eteklerinde, Almanya sınırındadır. Aynı zamanda Salzach nehrinin kıyısında kurulu şehir ismini de bu nehirden almıştır.

Zaten: şehrin ilk yerleşimcileri, burada hayatlarını zengin tuz çökeltilerinden kazanmışlardır. Şehrin isminin Almanca anlamı “Tuz kalesi” demektir. Bu şehir: Avusturya ülkesinin genelinde olduğu gibi, klasik müzikle anılır. Ünlü besteci “Mozart” bu şehirde doğmuştur.

Mozart’ın doğumunun 250’nci yılı: 27 Ocak 2006 tarihinde büyük törenlerle kutlanmıştır. Öte yandan, 36 yaşında yani çok genç yaşta ölen bu ünlü bestecinin ölüm nedeni olarak, üstün zekası söyleniyor. Her yıl düzenlenen “Salzburg Festivali” sırasında, klasik müzik konserleri, binlerce kişinin buraya akın etmesine neden olur.

Şehir, Avusturya ülkesinin dördüncü büyük şehridir. Kışın karlarla kaplı şehir: kışların en güzel yaşanabileceği bir yer olarak önem kazanır. Eski şehir ve yeni şehir: birbirinden kesin çizgilerle ayrılmıştır. Salzach nehrini geçer geçmez bunu rahatlıkla hissedersiniz.

Şehrin başlıca gelir kaynağı turizmdir. Turizm özellikle “Mozart” üzerine yoğunlaşmıştır. Mozart ürünleri o kadar yoğundur ki, turistler bu ürünlere milyonlarca Euro öderler. Şehrin turizm özellikleri: her yerinden huzur akan, müzeleri bol, sokaklarında piyano sesleri çınlayan, tepesinde bir kale bulunan, havası tertemiz bir şehir olarak bilinir.

Hatta: bu şehirde evden çok kilise bulunduğu söylenir. Özellikle, şehrin ortasından akıp giden nehir ve kıyısındaki evler, muhteşem güzeldir ve aynı zamanda düzgün şehirleşmenin örneklerini sunarlar.

Nehir kıyısındaki çimenlere uzanarak, kalenin muhteşem görüntüsünün eşliğinde, eski şehri izlerken güneşin batışını da görebilirsiniz. Evet, bu şehirde yaklaşık 160 bin kişi yaşarken, Casino nedeniyle özellikle yerli turistler de yoğun bir hareketlilik sağlar ve şehir nüfusu sürekli olarak bu rakamın üstünde bulunur.

Günümüzde: Salzburg, Avusturya ülkesi içinde, bağımsız bir şekilde yönetilen tek eyalettir. Aynı zamanda: Roma İmparatorluğundan geriye kalan tek bağımsız eyalettir.

TARİH

Şehir: Keltler ve Romalılar döneminde de varlığını sürdürmüştür. Ancak, şehrin önemini kazanması: 8. yüzyıldaki misyonerlik hareketleriyle gerçekleşmiştir. Yaklaşık 700 yılında St. Rupert tarafından kurulan kilise ile şehir, bölgenin en önemli spritüel merkezlerinden biri haline gelmiştir ki, bu özelliğini günümüzde de sürdürmektedir. Şehir, 798 yılında, Kutsal Roma İmparatorluğu içinde, arşidüklük unvanını kazanır.

Şehrin asıl gelişme dönemi ise, 14. yüzyılda başlamıştır. Ana vatanı olan Bavyera’dan ayrılan şehir: 1816 yılında: Avusturya’ya katılmıştır.

12 Mart 1938 tarihinde, şehir Almanlar tarafından işgal edilir. Alman birlikleri şehre girmelerinin hemen ardından: şehirdeki Yahudileri ve diğer azınlıkları toplayarak, ölüm kamplarına sürgün ettiler. II. Dünya savaşı sırasında kurulan “Salzburg-Maxglan” toplama kampı: bu ölüm kamplarından birisi olarak bilinir.

İnsanlar buraya toplanıyor ve yerli sanayide ucuz işgücü olarak, ölene kadar çalıştırılıyorlardı. Savaşın bitimine yakın, müttefik güçler tarafından şehir bombalanır. Özellikle. Salzburg tren istasyonunun çevresinde, yoğun bombardıman sonucu mevcut yapıların büyük bölümü yıkılır, yok olur.

Sonuçta: Müttefik güçleri 5 Mayıs 1945 tarihinde, Salzburg şehrine girerler. Şehrin yakın geçmişinde, yine önemli bir olay vardır. II. Dünya savaşından kalma bir bombanın tespit edilmesi üzerine, bulunduğu yerden çıkarılması çalışmaları sırasında, bomba patlar ve tren istasyonunda büyük hasar meydana gelir, 2 kişi ölür ve çok sayıda insan yaralanır. Hatta: takip eden süreçte, uzun zaman, evlerin çatılarında şarapnel parçaları görülmüştür.

ULAŞIM

Salzburg ile İstanbul arasında doğrudan havayolu ulaşımı bulunmamaktadır. Ancak, bu şehre ulaşmak için: Viyana veya Münih tercih edebilirsiniz ki, her iki şehirden de Salzburg şehrine sürekli tren hareket etmektedir. 2014 yılında İstanbul-Atatürk Havaalanından, Salzburg W.A. Mozart havaalanına uçuşlar olduğunu duydum.

Salzburg-Viyana arasındaki uzaklık, 270 km. dir. Bu yol, trenle 2.5 saat sürmektedir. Güzel manzarayı izleyerek yolculuğunuzu yapabilirsiniz. Yalnız hızlı trenle yapacağınız bu yolculuğun ücretinin yüksek olduğunu söylemem gerekir.

Salzburg-Münih arasındaki uzaklık ise, trenle 1.5 saat sürmektedir. Evet, Salzburg şehrindeki tren istasyonu şehir merkezine yakındır ve buradan 15 dakikalık bir süreçte, şehir merkezine yürüyerek ulaşabilirsiniz. Hatta: şehri günübirlik ziyaret ediyorsanız tren istasyonunda emanet dolaplarını bile kullanabilirsiniz.

SALZBURG KART

Otel resepsiyonlarından satın alabileceğiniz bu kart ile: müzelere ücretsiz giriş, Fortress finikülerine ücretsiz biniş ve toplu taşımadan yararlanma sağlanmaktadır. Evet, bu kart ile, şehir sınırları dahilindeki toplu ulaşım araçlarından ücretsiz yararlanabilirsiniz. Kültürel etkinliklerde, cazip indirimler kazanabilirsiniz. Kullandığınız tüm hizmetler, otomatik olarak kartınızdan düşer.

Mozart platz üzerinde bulunan “Merkezi Turizm Ofisinde” ve tren istasyonunda bulunan Turizm Danışma Bürosundan: şehir haritası ve Salzburg şehrinde birçok müzeye girme ve ücretsiz toplu taşıma sisteminden yararlanma kartını: 22 Euro vererek satın alabilirsiniz.

DİL

Şehirde, garip bir Almanca konuşuluyor. Ama öte yandan, bu Almancanın, asıl Almanca ile ilgisinin olmadığı söyleniyor.

Şehirde; büyük çoğunluk İngilizce bilmektedir ki, hatta: yolda şehir yerlilerine bir şey sormak istediğinizde İngilizce sorarsanız hemen yardımcı olurlar, çünkü İngilizce konuşan turisttir ve şehir için para kaynağıdır.

Ama bozuk bir Almanca ile bir şeyler sorarsanız, asla cevap vermezler ve hatta sizinle dalga geçerler.

İKLİM

Dağlar arasındaki şehir, sürekli yağan yağmurdan etkilenir. Kışları ise, her yer bembeyaz karla kaplanır. Kışın hava sıcaklığının eksi 25 derecelere kadar düştüğü görülmüştür. Hatta: Mayıs ayının sonunda bile, bu şehirde kar yağdığı görülebilir.

Ancak: özellikle bahar ve yaz döneminde, şehrin tadına doyulmaz. Ağaçlarda sincaplar görebilirsiniz. Evet, bu şehirde: tipik bir Orta Avrupa iklimi görülmektedir. Şehri ziyaret edecek en iyi zaman: Temmuz-Ağustos aylarıdır.

Ancak: bu aylarda şehirde büyük kalabalıklar görülür çünkü aynı zamanda “Salzburg Festivali” düzenlenmektedir. Aralık ayındaki “Noel Pazarı” da, şehri ziyaret etmek için iyi bir tarihtir.

NE YENİR-NE İÇİLİR

Şehirde: Avusturya’nın en eski kahvehanelerinden olan “Cafe Tomaselli” de oturup, bir fincan kahve içmenizi öneririm. Burada özellikle “Maelange” yani “süt köpüğü ve buğulanmış kahve karışımı” içmelisiniz.

Salzburg hatırası olarak, kendiniz ve yakınlarınız için “Mozartkugel” denilen bir tür tatlı (badem ezmesi ve çikolatadan yapılır) satın alabilirsiniz. Bunun dışında, bu şehirde, bir sürü çeşit “panc” yani “punsch” lezzetini tatmalısınız.

Ama alışamadım, mutlaka Türk lezzetleri tatmak istiyorum derseniz, istasyonun hemen yanındaki, Türk tavuk ve hindi döner restoranını ziyaret etmenizi öneririm.

Ayrıca; şehrin tepesindeki restoran ve nehir kıyısındaki balıkçıları da önerebilirim.

Evet, barok mimarinin en güzel örnekleri olan hanlarda, kendi leziz biralarını yapan hanlardan birinde, gayet lezzetli yemekler yiyebilirsiniz.

ALIŞVERİŞ

Şehirdeki mağazalar, Cumartesi günleri saat: 10.00-18.00 arasında açıktır. Bazı mağazalar ise, sabah saat: 08.00 de açılmaktadır. Öğlen 1 veya 2 saatlik yemek molası için kapatılırlar. Ancak, hediyelik eşya satılan mağazalar Pazar günleri de açıktır.

Şehirdeki ana mağazalar: Mozart Meydanı, Kaigasse, Alter Markt, Linzer Gasse, Makart, Mirabell ve Getreidegasse bölgelerinde bulunmaktadır. Evet, bu şehirde: “Furst” denilen çikolata dükkanından, “Mozart çikolatası” yani “Mozartkugel” denilen çikolata çeşitlerinden bulup satın alabilirsiniz.

Marka tercihi sorarsanız “Mirabell” marka Mozart çikolatalarını tercih etmenizi öneririm. Ama: kıyafetler pahalıdır. Kıyafet denilince: şehirde geleneksel giyim tarzının en bilinen örnekleri olan “Lederhosen” ve “Trachten” giysileri: satın alınan en başlıca hediyelik eşyalardandır.

Şehirde bulunan alışveriş merkezlerinden bazıları şunlardır

Europark Alışveriş Merkezi

Şehrin kenarında; şehir merkezinden yalnızca 10 dakika uzaklıktaki bu alışveriş merkezi, dünyanın en güzel alışveriş merkezlerinden birisi olarak bilinir. Zaten: “Dünyanın en iyi alışveriş merkezi” ödülünü almıştır.

Yapının mimari sorumlusu: İtalyan yıldız mimar Massimiliano Fuksas’dır. Merkezde: 36 bin metrekarelik alanda; 130 civarında mağaza ve dükkan bulunmaktadır ve bunlarda: kitap, kırtasiye, elektrikli ev aletleri, mobilya, kozmetik, moda, çanta, parfüm, mücevher satılmaktadır.

Öte yandan, alışveriş merkezinde: 250 seyirci kapasiteli bir tiyatro bulunmaktadır. Burada: çeşitli gösteriler, kabare, tiyatro ve eğlenceler yapılmaktadır. Burayı ziyaret etmek isterseniz: Pazartesi-Perşembe günleri arasında, saat: 09.00-19.30 arasında ve Cuma-Cumartesi-Pazar günleri ise, saat: 09.00-18.00 arasında açıktır.

Sca

Alpenstabe bölgesinde bulunan bu alışveriş merkezinde, 20 yılı aşkın süredir alışveriş ve eğlence bir arada yürütülmektedir. Burada bulunan mağazalarda: giyim, spor, telekomünikasyon, elektronik, takı ve kozmetik ürünleri satılmaktadır.

Farmers Market

Salzburg şehrinde, haftalık çiftçi pazarının koşuşturmalarını izlemek isterseniz, burayı ziyaret etmeniz gerekir. Burada, yerel spesiyaller ve ev yapımı ürünler bulup satın almak mümkündür.

Bu pazarlar; Cuma günleri “Kajetanerplatz” ve “Üniversitatsplatz”: Perşembe günleri “Mirabellplatz”, “Schranne” ve “Bio-Bauernmarkt” ve Pazar günleri ise “Grunmarkt” bölgesinde kurulmaktadır. Ayrıca, çeşitli mevsimsel pazarlar da kurulmaktadır. Örneğin: Kasım ayı sonunda açılan Noel Pazarı: Damplatz ve Hellbrunn bölgelerinde açılmaktadır.

Forum 1

Burası, şehirde ana tren istasyonunun hemen yanındadır ve çekici ve modern yapısı ile ilgi çekmektedir. Burada, 15 bin metrekarelik alanda, 50 dükkan ve restoranlar bulunmaktadır. Buralarda: günlük ihtiyaçlar, hediyelik eşyalar ve son trend moda ve mutfak eşyaları satılmaktadır.

Kieselpassage

Burada, 20 mağaza bulunmaktadır. Salzburg ana tren istasyonunun yakınındaki bu alışveriş merkezinde: bir fırın, bir kuaför, bir yeşil bakkal, moda, takı, hediyelik eşya, özel çaylar ve çiçekler ve bir restoran bulunmaktadır.

GECE HAYATI VE EĞLENCE

Şehirde: hemen hemen her gece, piyano resitalleri düzenlenmektedir ve sokaklarda: smokin giymiş erkekler ve gece elbisesi giymiş bayanlar görebilirsiniz.

Gece üniversiteliler Kapuzinerberg Tepesinde bulunan barlarda eğleniyorlar. İyi bir eğlence yaşamak isteyenler için “Disko 7” önerebilirim.

GEZİLECEK YERLER

UNESCO-DÜNYA KÜLTÜR MİRASI SALZBURG

1997 yılında, Salzburg şehrinde bulunan “Eski Şehir” ve “Schönbrun Sarayı”: Dünya Kültür Mirası Listesi’ne dahil edilerek koruma altına alınmıştır.

OLD TOWN

Salzburg şehrinin tarihi şehir merkezi yani “Old Town” bölümü: 1997 yılında UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesi’ne dahil edilerek koruma altına alınmıştır. Salzach nehri: şehrin içinden geçerek, şehri ikiye ayırır. Nehrin sol tarafında: eski Roma yerleşimi olan büyük bölüm bulunur.

Bu iki bölümü: bazıları yalnızca yayalar için kullanılan: Mozort köprüsü, Nonntal köprüsü, Devlet köprüsü, Makart köprüsü ve Mülln köprüsü birbirine bağlar. Tarihi şehrin bulunduğu bölge: kalenin bulunduğu tepe ile nehir arasında sıkışmıştır.

Bu sıkışma nedeniyle, dar olan alanı mümkün olduğunca kullanmak için, paralel caddeleri ve birbirini enine kesen sokakları: binaların altına tüneller yaparak birbirlerine bağlamışlardır.

Zaten bölgenin kayalık olması da, böyle bir tedbir alınmasını zorunlu kılmıştır. Yani burayı gezerken, bir tünele girerseniz, hemen bir üst bölümde olan bir caddeye kısaca ulaşırsınız.

Old City bölümü: nehrin sağ kıyısında, kalenin içinde bulunduğu ve Capuchin dağı ile çevrili bölümdür. Bu eski şehir bölümünde: sıkı koruma yasaları sonucunda, mimari orijinalliğini korumuştur.

Sayısız dar sokaklarda yürüyüş yaparsanız: Ortaçağ, Romanesk, Barok ve Rönesans dönemlerine ait zarif yapıları görebilirsiniz. Bu bölge küçük olduğundan yürüyerek 20 dakikada gezebilirsiniz. Evet: bu bölümde, şehrin en önemli meydanları ve görkemli havuzları bulunur.

Bunların başında “Residence Meydanı” gelmektedir. Ayrıca: yine burada “Old Market” görülür. Daha sonra Üniversite ve Mozart Meydanları bulunur. Mozart meydanında, Turizm ofisi bulunmaktadır.

Son olarak: “Alman” mimarisinin tüm özelliklerini taşıyan, tel çatılı taş evlerin sıra sıra dizildiği, motorlu taşıtların pek uğramadığı, dükkan tabelalarının ortaçağdan pek farklı olmadığı ve sokakların turistler tarafından işgal edildiği, şehrin bu eski bölümünü mutlaka gezmelisiniz.

CASİNO SALZBURG-SCHLOSS KLESSHEİM

Başpiskopos Johann Ernst Thun: 17. yüzyıl sonunda, Salzburg şehri dışında küçük bir gayrimenkul satın alır ve buraya: tamamen İtalyan stili kullanılarak bir yazlık saray inşa ettirir. 1700-1709 yılları arasında yapılan saray: başpiskoposun ölümünden sonra tamamlanmıştır.

Yapının tam olarak tamamlanması ise, 1732 yılına denk gelir. Saray: çok büyük ve ilhan verici bir görünüme sahiptir. Avrupa’daki ilk opera binası, bu yapının içinde kurulmuştur.

Muhteşem Triton havuzu, sundurma, giriş holü ve merdivenler ile giriş: geçmişin barok ihtişamını gözler önüne serer. İç sıvalar: Paolo Allio ve Diego Francesco Carlone eseridir.

1866 yılında, Saray: Avusturya-Macaristan imparatorluğu döneminde, Arşidük Ludwig Viktor tarafından alınır ve kış sarayı olarak kullanılır. Yüksek bir duvarla çevrili sarayda, o dönemde, üç bahçe bulunmaktadır. Bunlar: Meierhof bahçesi, Süs bahçesi ve sülün bahçesidir.

Klessheim Sarayı: yakın geçmişte, 1938 yılında Adolf Hitler tarafından ele geçirilir ve gerek Benito Musolini ve gerekse Miklos Horthy ile yaptığı siyasi resepsiyonlar ve zirve toplantılarında kullanılır.

Bu nedenle, giriş kapılarında, Üçüncü Reich’i temsilen “kumtaşı kartallar” bulunmaktadır. Burası, aynı zamanda askeri sunumlar ve gösteriler için de kullanılmıştır.

1945 yılında ise, saray bölgeyi işgal eden müttefik askerlerin kutlamaları için kullanılmıştır. Evet, gelelim günümüze: 1993 yılından bu yana, sarayın zarif odaları Salzburg Casino tarafından kullanılmaktadır. Ziyaretçiler: burada barok sanatı ve modern kumar keyfini aynı anda yaşamaktadırlar.

Günümüzde burada, Amerikan rulet masaları, Black Jack masaları, poker masaları, rulet ve slot makinaları bulunmaktadır. Casino’nun açık bulunduğu saatler: saat: 12.00-03.00 arasındadır. Bahçede gezinirken, fıskiyelere dikkat etmenizi öneririm, yoksa ıslanırsınız.

SCHLOSS LEOPOLDSKRON

Görkemli dağların muhteşem manzarası ve eşsiz bir göl konumu: Salzburg eski şehirden kısa bir yürüyüşle ulaşabileceğiniz bu mekanı: eşsiz hale getirmektedir. 1736 yılında: Prens başpiskopos Freiherr von Firmian: bu güzel ve eşsiz konumlu yerde: bir aile konutu inşa ettirmeye karar vermiştir.

Ancak: 1744 yılında, konutun tamamlanmasından kısa süre sonra ölür ve vasiyeti gereği: Schloss Leopoldskron şapelinin altına gömülür.

19. yüzyıl boyunca, yanının mülkiyeti, sürekli el değiştirir. Bu esnadaki en ünlü sahibi: Bavyera kralı Louis I. olur. 1918 yılına gelindiğinde ise, burayı satın alan Max Reinhart: restorasyon yaptırarak, buranın sanat ve kültür hayatı için önemli bir uluslar arası mekan haline gelmesini sağlar.

Evet: 1965 yılından bu yana: saray, burada çevrilen bir film (The Sound of Music) vasıtasıyla, dünya üzerinde bir milyardan fazla insan tarafından görülmüştür.

Günümüzde ise, saray: Salzburg şehrindeki bütün turistik turlarda, rehberli turlar aracılığı ile şehri ziyaret eden turistler tarafından uzaktan görüntülenmektedir.

Çünkü: Salzburg Küresel Semineri özel mülkiyetinde olduğundan, sarayın içi ziyarete açık değildir. Sadece: Salzburg Festivalinde: tarihi surlar içindeki eşsiz bir yaşam deneyimi, 12 suit oda ve bitişiğindeki 55 oda görülebilmektedir.

MOZART EVİ-YERİ

Varlıklı Mozart ailesi: 1747-1773 yılları arasındaki 26 yıllık süreçte, bu evde oturmuş ve ünlü besteci 27 Ocak 1756 tarihinde bu evde doğmuştur. Aynı zamanda, müzik eğitimine bu evde başlamış ve ilk bestesini 5 yaşında bu evde yapmıştır. Bina, Mozart ailesinin bir dostu olan tüccar ve oyuncak satıcısı Johann Lorenz Hagenauer’e aittir.

Uluslar arası Mozart Vakfı: 15 Haziran 1880 tarihinde bu evde, bir müze kurmuştur. Takip eden süreçte, bu müze sistematik olarak yenilenmiş ve büyütülmüştür. Bu müze sayesinde, Salzburg şehri, her yıl dünyanın birçok yerinden gelenler tarafından ziyaret edilmektedir. Müzeyi ziyaret ederseniz görebileceklerinin şunlardır: tarihi belgeler, aletler, Mozart ile ilgili hatıraları içeren objelerdir.

Ayrıca: Mozart’ın kardeşi tarafından boyanmış “Piano Mozart” bitmemiş yağlıboya tablosunu, Joseph Lange tarafından yapılan portreleri, 1789 yılına ait, Mozart’ın çocukken kullandığı kemanı, onun konserlerinde kullandığı kemanı ve Mozart ailesine ait mektupları görebilirsiniz.

Müzenin doğduğu yer olan ikinci kat ise: Mozart Tiyatrosuna ayrılmıştır. Burada: Mozart’ın çok sayıda, opera resepsiyonu bulunmaktadır. Müze: 1994 yılında, Viyanalı mimar Prof. Elsa Prochazka tarafından restore edilmiş ve yenilenmiştir.

Evet, bu müzeyi ziyaret etmek isterseniz ki, bence mutlaka ziyaret edin, müze her gün saat: 09.00-18.00 arasında açıktır. Giriş ücreti, yetişkinler için: 10 Euro, 6-14 yaş arası çocuklar için: 3.5 Euro ve gençler için 4 Euro’dur.

MOZART RESİDENCE

Bu yapı: Mozart’ın meşhur olduğu yer olarak biliniyor. Belgelere göre, burasının 1617 yılında yapıldığı biliniyor. 1685 yılına kadar iki binadan oluşan yapıda, 1711 yılından itibaren, aristokrasi için dans dersleri verilmeye başlanır.

O yıllarda, Franz Karl Gottilieb isimli bir dans ustası, burada önemli bir rol oynamış ve genç aristokratlara, dans dersleri vermiş ve aynı zamanda onları, aristokrasi kurallarının egemen olduğu hayata alıştırmıştır.

15 Kasım 1747 tarihinde ise, Franz Gottieb: Mozart’ın annesinin evlilik tanıklarından birisi olarak görülür. 1778 yılında Paris’te annesi ölünce: Mozart, 1784 yılında St Gilgen’e taşındı.

16 Ekim 1944 tarihindeki Alman bombardımanında, bir bomba, evin üçte ikisini yok etti. 1989 yılında Mozart Vakfı burayı satın aldı ve restore ettirdi ve müze haline dönüştürdü.

Sonuç olarak, Mozart Residence: 26 Ocak 1996 tarihinde ziyarete açıldı. Evet: Mozart’ın birçok bestesini bestelediği burayı görmek isterseniz: her gün saat: 09.00-20.00 arasında buraya gitmeniz ve yetişkinler için 10 Euro, çocuklar için 3.5 Euro ve gençler için 4 Euro ödemeniz gerekir.

Mozart’ın doğum yeri ve burayı birlikte gezmek isterseniz, yetişkinler için 17 Euro, kombine bilet satın alabilirsiniz.

SALZBURG KATEDRAL

Burası: şehirde kilise mimarisinin özelliklerini görebileceğiniz bir yer olarak önem kazanmaktadır. Yapı: muhteşem cephesi ve kubbesiyle: kuzey Alpler bölgesinin en etkileyici erken Barok dönemi yapılarından birisidir.

İlk katedral: 767 yılında, Bishop Virgil tarafından, eski Roma Juvavum sitesinde inşa edilmiştir. 774 yılında, katedral: St Virgil ve St Rupert adına kutsanır. 1167 yılında ise, katedral: imparator Friedrick Barbarossa’nın muhalifleri tarafından ateşe verilir.

10 yıl sonra ise, Başpiskopos Conrad III. Zamanında, eskisinden daha büyük ve görkemli ve etkileyici şekilde yeniden yapılır. Ancak, 400 yıl sonra: 1598 yılında, büyük bir yangın, katedralin büyük kesimini yok eder. Başpiskopos Wolf Dietrich: hasarlı katedrali yıktırır ve yeniden inşa ettirmek için çalışmalara başlar.

Ancak: başpiskopos, bu inşaat sırasında, şehir halkına büyük sıkıntılar verir ve katedralin bulunduğu yerdeki mezarlık sökülür, ölülerin kemikleri enkazla birlikte başka yerlere atılır. Ancak: takip eden süreçte, Bavyera ile kavga eden başpiskopos, tutuklanır ve halefi tarafından Hahensalzburg kalesine hapsedilir.

5 yıllık hapis yaşantısının sonucunda ölür ve bunun üzerine, mimar Santino Solari tarafından: Kuzey Alplerin ilk erken dönem Barok kilisesi, buraya inşa edilir. Başpiskopos Markus Sittikus: 1628 yılında, her ne kadar katedrali inşa ettirse de, katedralin kutsanmasını göremez.

Katedralin kutsanması, büyük törenler ve festival olarak kutlanır ve takip eden süreçte, 1944 yılında, yapının kubbesi, bombalama sırasında yıkılır. Ardından, 1959 yılında, yapılan tadilatın ardından, katedral eski ihtişamını kazanmış olarak yeniden açılır.

Evet, bugün burayı ziyaret ederseniz, görebilecekleriniz şunlardır: Mozart’ın vaftiz edildiği vaftiz yeri, enstrüman çalan melekler tarafından çevrelenmiş ve Virgil tarafından taçlandırılmış görkemli org ve katedralin portallarıdır.

Mozart: Salzburg şehri için, çok sayıda kutsal müzik bestelemiştir. Katedralin avlusunda ise: Başpiskopos Guidobald Thun tarafından 1660 yılında yaptırılan kemerleri görebilirsiniz.

Sütunların merkezinde ise, Başpiskopos Sigismund Graf ve Johann Baplist’in heykelleri bulunuyor. Burayı ziyaret etmek isterseniz, giriş ücretsizdir. Pazartesi-Cumartesi günleri arasında: saat: 08.00-17.00 arasında ve Pazar günleri: saat: 13.00-17.00 arasında buraya girebilirsiniz. Buraya gittiğinizde, özellikle “tavana” dikkat etmenizi öneririm.

HELLBRUN PALACE& TRİCK HAVUZLARI

1612 yılında: Prens Başpiskopos Markus Sittikus von Hohennems: sulak Helburn dağının eteklerinde ikametgah olarak kullanılacak bir yer inşa etmekle görevlendirildi.

Prens: İtalyan mimarisine aşırı düşkündü ve İtalyan mimarisinin zarafet ve ferahlığını yansıtan bir yazlık konut yapmak üzere: Katedral mimarı Santino Solari’yi görevlendirdi. Yapı tamamlandığında: suyun: sarayın tasarım merkezi olduğu görüldü.

Helbrunn dağından gelen çok sayıda kaynak; buradaki yaşama hayat verdi. Su: çalılar, ağaçların gölgesi ve beklenmedik yerlerde, gizlendikleri yerlerden fışkırmaktadırlar. Geniş park alanı yani kraliyet bahçeleri: Franz Anton Danreiter tarafından, 1730 yılında dekore edilmiştir.

Park alanındaki efsanevi ve tarihi heykeller: 17. yüzyıla kadar uzanmaktadır. Park içinde, eski bir taş ocağı alanında yapılan “Steintheater” yani “Taş Tiyatro”: Avrupa’nın en eski açık hava sahnesi olarak bilinir.

Evet, yapı sadece istisnai durumlarda başpiskopos tarafından konut olarak kullanılmıştır. Saray öncelikle lüks kutlamalar ve festivaller, muhteşem etkinlikler ve kültürel olaylar için kullanılmıştır.

Çünkü: muhteşem balo salonu ve büyüleyici bahçeleri ve eşsiz havuzları bulunmaktadır. Günümüzde burayı ziyaret ederseniz: 1615 yılında Başpiskopos Markus Sittikus için yapılan “Monatsschlösschen” denilen yerdeki Salzburg Folklör/Etnografya Müzesini görebilirsiniz.

Burada: mobilyalar, kostümler, tıp nesneleri, bölgenin folklorik özelliklerini taşıyan bir koleksiyon bulunuyor.

400 yıl önce inşa edilmiş saray: bugün: uluslar arası düzeyde toplantılar, seminerler, çekici sosyal etkinlikler için kullanılıyor ve seçkin davetlileri ağırlıyor. Burayı gezmek isterseniz, her gün: saat: 09.00-16.30 saatleri arasında açık olduğunu bilmelisiniz.

Saray gezisi yaklaşık 30 dakika, havuzların gezisi ise 40 dakika sürüyor. Giriş ücreti ise, yetişkinler için 10.50 Euro, çocuklar için 5 Euro, öğrenciler için 7 Euro’dur.

SALZBURG MUSEUM

Mozart meydanında bulunan, muhteşem “New Residence”; 2007 yılından bu yana, “Salzburg Müzesi” olarak görev yapıyor. Müzenin birinci katı: Salzburg şehrinde: yaşam, iş, sanat, mimari, bilim, edebiyat, müzik, fotoğraf ve el sanatları alanlarında çalışan erkek ve kadınlara ayrılmıştır.

İkinci katta bulunan daimi sergide: modern zamanların başından beri, tarih, sanat ve kültür üzerine yoğunlaşmıştır. Özellikle: Romantik döneme ait ressamların büyüleyici resimleri ilgi çekmektedir.

İkinci katta, Ayna Salonunda bulunan: Arkeoloji ve Ortaçağ sanatı koleksiyonunda: Kelt döneminden kalma bir “sürahi” ve diğer bir kısım arkeolojik özellik taşıyan objeler ilgi çekmektedir.

Panorama Pasajında: New Residence kazıları sırasında bulunan, boyalı bir “Roma duvarı” parçası görülür. Panorama Müzesi ile, Salzburg Müzesi arasında: bir yer altı geçidi bulunmaktadır.

Burada, ilave olarak: şehir modelleri ve Roma döneminden günümüze kadar olan süreçte, Salzburg şehrinin gelişimine ait objeler sergilenmektedir.

New Residence’nin iç avlusunda ise: tam boy bir ışıklı tavan ile donatılmış, 500 metrekarelik salonda: Sanat Merkezi bulunur. İki bölüme ayrılan bu sanat merkezinde: özel sergiler düzenlenmektedir.

Evet, bu müzeyi ziyaret etmek isterseniz: Salı-Pazar günleri saat: 09.00-17.00 arasında gitmelisiniz. Giriş ücretleri: yetişkinler için 7 Euro, gençler için 4 Euro ve çocuklar için 3 Euro’dur.

MODERN SANAT MÜZESİ-SALZBURG MÖNCHSBERG-MDM

Müze, iki muhteşem binadan oluşmaktadır. Tarihi şehir merkezindeki: MDM Rupertinum: yeni sanatsal kavramların sergilendiği, Barok bir binadır. Old City bölgesindeki MDM Mönchsberg ise; çağdaş bir ortamda, modern sanatın sergilendiği yer olarak dikkati çeker.

3000 metrekarelik bu iki binada: grafik, fotoğraf sanatı sunumları dahil olmak üzere, 20. ve 21. yüzyıl tematik ve monografik sanat sergileri düzenlenmektedir. MDM Mönchsberg’de tarihi binanın camlı merdivenleri görülebilir.

2004 yılında tamamlanan müze binasında, tüm dış cephe, dikey bağlantılarla ayrılan yerel Untersberg mermeriyle kaplanmıştır.

Binanın cephesinde: Mozart’ın “Don Giovanni” aryalarının ritimleri yazılıdır. Evet, bu ilginç müzeyi ziyaret etmek isterseniz: Salı-Pazar arasında, müzeye girebileceğiniz saatler: 10.00-18.00 arasıdır. Giriş ücretlidir, yetişkinler için 8 Euro, çocuklar için 7 Euro ve aileler için 12 Euro ödemek gerekir.

 

DOĞA TARİHİ VE TEKNOLOJİ MÜZESİ

Bu müzede görülebilenler şunlardır: bir akvaryum, sürüngenlerin bulunduğu bir hayvanat bahçesi, dinozor salonu, kristal dünya, uzay gösterisi, insan vücudu, cinsellik ve üreme, deniz dünyası ve bilim merkezidir.

Akvaryum: Orta Avrupa’nın en iyi akvaryumu olarak kabul edilir. 10 bin litrelik bu büyük akvaryumda: sualtı yaşamının tüm güzelliklerini görmek mümkündür. Bunlar arasında: renkli tropikal balıklar, Akdeniz, Amazon ve yerel suların sakinleri olan deniz canlıları görülebilir. Sürüngenlere ait hayvanat bahçesi bölümünde ise: çoğu yerli olmayan yaklaşık 200 hayvan bulunmaktadır.

Bunlar arasında bulunanlar: kara kaplumbağaları, kertenkeleler, kurbağalar, Mississipi timsahları, yerli yılanlar, tanınmış zehirli yılanlar. Uzay Araştırmaları bölümünde: aya iniş, geleceğin uzay istasyonu, orijinal boyutta bir uzay aracı, roket modelleri görülebilir.

Teknoloji ve doğa bilimleri bölümünde: yaklaşık 80 deney istasyonunda: ziyaretçiler çeşitli deneyler yapabilmenin keyfini yaşıyorlar. Burası, özellikle çocukların ilgisini çekiyor. Müze içindeki diğer ilginç sergiler: Mineraller ve Jeoloji bölümleridir.

Ayrıca: Biyoloji Laboratuvarı, Avrupa memelileri, kuşlar, Buzul çağı hayvanları, Amerika-Afrika-Avustralya ve Asya’nın habitatı ve evcil hayvanlardan oluşan bir sergi bulunmaktadır. Müzede, bir kafe ve restoran da hizmet veriyor.

Bu müzeyi ziyaret etmek isterseniz, açık bulunduğu saatler:: saat: 09.00-17.00 arasıdır. Giriş ücretleri, yetişkinler için 8 Euro, yaşlılar için 7.50 Euro, çocuklar için 5.5 Euro ve öğrenciler için 3.5 Euro’dur. Gökyüzü açık olduğunda, her Perşembe: serbest teleskopik gözlem yapılabilmektedir.

 

RESİDENCE GALERİ SALZBURG

Burada: Salzburg şehrinin resim koleksiyonu sergilenmektedir. Koleksiyon: 16 ile 19. yüzyıl arasındaki dönemi kapsamaktadır.

Bu koleksiyon içinde bulunanlar: 17-19. yüzyıllar arası Hollanda resimleri, 17. yüzyıl İtalyan-Fransız-Avusturyalı ressamların resimleri, 18. yüzyıl Avusturyalı ressamları resimleridir.

Bu müzeyi ziyaret etmek isterseniz: Salı-Pazar arası günlerde, saat: 10.00-17.00 arasında gidebilirsiniz. Giriş ücreti, yetişkinler için 7 Euro, çocuklar için 2 Euro, gençler için 6 Euro’dur.

 

SALZBURG HAYVANAT BAHÇESİ

Burada: yerli ve egzotik hayvanlar, kendi doğal çevreleri içinde koruma altına alınmışlardır. Ana hedef: hayvanlar ve doğal çevresinin güzelliği arasında uyumlu bir denge kurmaktadır.

Bu hayvanlar arasında bulunanlardan bazıları: ayılar, vaşaklar, dağ keçisi, nehir su samuru, gergedan, antilop ve beç tavuğudur.

Toplamda: 14 hektarlık alanda: 140 türden, 1200 hayvan bulunmaktadır. Hayvanat bahçesini ziyaret etmek isterseniz, açık bulunduğu saatler: saat: 09.00-16.00 arasındadır. Giriş ücretleri ise, yetişkinler için 10.10 Euro, çocuklar için 4 Euro, yaşlılar için 9 Euro’dur.

 

ANDRAKİRCHE KİLİSESİ

Mirabellplaz 5 adresindedir. Kilise, aslında başka bir yerde iken, yol yapım çalışmaları nedeniyle hükümet tarafından yıktırılmıştır. Yeni kilise: 1898 yılında, Neo-Gotik tarzda, şehir mimarı Jakob Ceconi tarafından planlanmış ve inşa edilmiştir.

Üç nefli kilisenin içi gotik tarzda modellenmiştir. Binanın kuleleri, 61 metredir. II. Dünya savaşındaki hava akınları sırasında tahrip olan kilise: 1949 yılında yeniden tamamlanmıştır.

Ancak, tüm değişikliklere rağmen, kilisenin çevresiyle uyumu sağlanamamış ve 1969-1970 yıllarında ek uyarlamalar yapılmıştır. Bu uyarlamalarda, kuleler kısaltılmış ve çatı, düz piramit şeklinde olmuştur. Cephe ise, uyum sağlaması için beyaz boyanmıştır.

 

ALTER MARKT

Burası, şehrin tarihi şehir merkezinde, eski bir Pazar yeri olarak bilinir ve buranın ticari bir merkez haline gelmesi, 13. yüzyıla kadar inmektedir. 1873-1927 yılları arasında, Ludwing Victor Meydanı olarak biliniyordu.

Pazar meydanı olarak kullanıldığı yıllarda ise, burada: süt pazarı, ot pazarı, şalgam-lahana pazarı kuruluyordu. Bugün meydanın çevresinde: genellikle ortaçağ döneminden kalma, Burgher evleri bulunmaktadır.

Pazar faaliyeti yanında, burada: aynı zamanda, Pinse dansı festivali düzenleniyormuş. Bu festivalde, Dürnberg madencileri tarafından, kılıç ile St John ateşi huzurunda, çıplak ayaklı danslar yapılıyormuş. 1856 yılında ise, burada: St Rupert Pazarı olarak bilinen sonbahar pazarı kuruluyormuş.

Haftalık Pazar ise, 1857 yılında Üniversite Meydanına taşınmıştır. Meydanın en önemli objesi: 1488 yılı yapımı “St Florian Havuzu” dur. Sekizgen havza: 1685-1687 yılları arasında yapılmıştır.

Köşe sütunları ise, 1583 yılında, Kurt Guppenberger tarafından hazırlanmıştır. Havuzdaki sütunun tepesinde “St Florian vo Lorch” heykeli bulunmaktadır ki, heykel 1734 yılında Josef Anton Pfaffinger tarafından yapılmıştır.

Meydanın çevresindeki evler arasında en ilgi çekeni: sadece 1.42 metre genişliğindeki, sonradan ünlü “Tomaselli” kahvesi olarak kullanılan yerdir. Bu küçük ev: 1830-1860 yılları arasında, dar bir sokağı kapatmak için inşa edilmiştir.

 

DOMPLATZ& MARİENSTATUE

Burası, aynı zamanda “Katedral Meydanı” olarak bilinir. Meydandaki: mermer ve dökme demir karışımı “Meryem Heykeli” ilgi odağıdır. Heykel: Başpiskopos Sigismund Graf tarafından yaptırılmıştır.

Heykel: dört taraftan “Melek-Şeytan-Truth-Bilgelik” figürleriyle çevrilmiştir. Günümüzde, meydan: Festival Sezonunda, oyun performansları için kullanılmaktadır ve yaz sezonunda, buraya sahne ve türbün yerleştirilmektedir. Ayrıca: şehirde, Noel pazarı kutlamaları da burada yapılmaktadır.

GETREİDEGASSE

Burası, şehirde: en ünlü alışveriş şeridi olarak bilinir. Burada: yüksek ve dar evler, cazip dükkanlar, romantik geçitler ve avlular görülür.

Bu evler: yukarı doğru, birinci katta küçülür. Burada özellikle “Mozart’ın doğduğu ev” ilgi çekmektedir. Mozart müzesi: eskiden Mozart ailesi tarafından kullanılmıştır.

Günümüzde, burada geleneksel kostümler, son moda kıyafetler, antikalar, deri ve kağıt ürünleri, parfüm, şarküteri satan dükkanlar bulunuyor.

Dükkanlar ve restoranların “reklam tabelaları” yetenekli işçilerin ürünüdür. Evet, dükkanlar, restoranlar ve kafelerle dolu bir cadde ve burada özellikle soluklanmak için, küçük bir kafede, kahve içmenizi öneriyorum.

 

BOTANİK BAHÇESİ

Helbrunnerstrasse bölgesindedir. Birçok bitki türünün bulunduğu bu şirin bahçesi gezmek isterseniz, her gün saat: 10.00-18.00 arasında burayı ziyaret etmelisiniz. Giriş ücretleri: 2 Euro’dur.

SCHLOSS MİRABELL

Mirabellplatz adresindedir. Mirabel bahçeleri, doğa içinde huzurlu zaman geçirmek için idealdir. İçerideki gül bahçesi özellikle dikkat çekmektedir. Dünyanın en güzel nikah salonlarından bir tanesi de buradadır. Görmenizi öneririm.

HANGAR 7

Salzburg havaalanında: Handar 7 denilen bir mekan bulunuyor. Burası: enerji içeceği “Red Bull” un patronu Dietrich Mateschitz tarafından yaptırılmış bir sergileme alanı olarak dikkati çekiyor.

Çatısı cam kaplı olan bu bölümde: gösteri uçaklarının arasından kıvrılarak ilerleyen cam yolu takip ederseniz: özel yapım arabalar ve motosikletler arasından ilerleyerek, cam tavana asılı ve zemini camdan yapılmış bir bara ulaşabilirsiniz. Bu bar bölümünde: sergiler ve konserler düzenleniyor. Ayrıca: yine burada, bir restoran bulunuyor.

 

HOLENSALZBURG KALESİ

Kale: 1077 yılında, Başpiskopos Gebhard tarafından inşa ettirilmiştir. Bugün için, kale Orta Avrupa’da tamamen korunarak günümüze gelmiş başlıca kalelerden birisidir. Kalenin surlarının genişletilmesi ise, Konrad I döneminde yapılmıştır.

Devam eden süreçte, kalenin içi zengin dekore edilmiştir. Golden Hall ve Altın Oda bölümleri: karmaşık gotik ahşap oymacılığı ve süs resimleriyle süslenmiştir. Kalenin sembolü aslandır.

Evet: kale, uzun geçmişi boyunca düşman askerleri tarafından ele geçirilememiştir ve uzun yıllar boyunca: prensler ve başpiskoposlar tarafından ikametgah olarak kullanılmıştır. Aynı zamanda: askeri kışla ve hapishane olarak da görev yapmıştır.

Prens Başpiskopos Wolf Dietrich: 1617 yılında ölümüne kadar, kalede tutuklu kalmıştır. 5 yıl süren bu tutukluluk dönemi, yeğeni ve halefi Markus Sittikus tarafından yapılmıştır.

Kale müzesinde: Ortaçağ prenslerinin yaşamlarına ait objeler sergilenmektedir. Aslında: kalenin çoğu önemli birçok eşyası Napolyon tarafından gasp edilmiştir. Ama, yine de kalenin görkemli salonları görülmeye değerdir.

Kalenin incisi olarak Saray Müzesi görülür. Ayrıca: tüm yıl boyunca, kalede uluslar arası yaz Akademisi eğitimi verilmektedir. Ortaçağdan kalma odalarda: romantik ve düzenli konserler verilmektedir.

Kalenin avlusundan, Alplerin manzarasını seyretmeye doyamazsınız. Kaleye çıkmak isterseniz: 1892 yılından bu yana kullanılan “Festungsgasse” den kalkan feniküler demiryolunu kullanabilirsiniz.

Yolculuk 4 dakika sürüyor ve 100 metre yüksekliğe çıkılıyor. Kalenin açık bulunduğu saatler: 09.30-17.00 arasındadır. 10 kişilik guruplar için rehberli turlar düzenlenmektedir.

Giriş ücreti, yetişkinler için 11 Euro, 6-14 yaş arası çocuklar için 6.30 Euro, üstü için 10.10 Euro’dur. Bu ücretlere feniküler dahildir, feniküler kullanmadan kaleye girmek isterseniz, bu kez 7.80 Euro ücret ödemeniz gerekir.

Son bir not: kaleyi ziyaret ederseniz, kale içinde bulunan celladın evini mutlaka görmelisiniz. Öte yandan, Salzburglular, celladın evi yakınında bulunmanın uğursuzluk getirdiğine inanıyorlar.

MAKART YAYA KÖPRÜSÜ

Salzach nehri üzerinde bulunan köprü: aşıkların astıkları kilitlerle süslenmiştir. Aşıklar: birbirlerinden ayrılmamak için, buraya kilit asarlar ve anahtarlarını nehre atarlar.

SALZBURG OYUNCAK MÜZESİ

Şehirdeki bu oyuncak müzesi, 1978 yılında kurulmuştur ve Avrupa’nın en büyük oyuncak müzesidir. Müze: Bürgerspitalgasse caddesinde bulunuyor. Keyifli ve eğlenceli bir gün geçirmek istiyorsanız ve zamanınız varsa, mutlaka bu müzeyi ziyaret etmenizi öneririm.

Müzede, 25 yıllık bir gelenek gereği: her Salı ve Çarşamba günlerinde, öğleden sonra “Kukla Tiyatrosu” gösterisi yapılıyor.