Avusturya İnsburg

Avusturya İnsburg

 

Şehir: şehrin içinden geçen “İnn” nehri ve o nehir üzerinde kurulan köprüler yani “bruck” lar ile meşhur olmuştur ve zaten ismini de buradan almaktadır.

Denizden yükseklik: 565 metredir. Şehrin her yanı dağlarla çevrilidir ve bir anlamda, ufuk görülmemektedir bile denilebilir. Bunun doğal sonucu olarak, uzun süreli konaklamalarda insan kendinde boğulma hissi bile hissedebilir.

Şehrin nüfusu: 120 bin civarındadır. Genç nüfusun fazlalığı nedeniyle: yeme-içme, eğlence, alışveriş gibi aktiviteler oldukça fazladır. Şehirdeki üniversite öğrencilerinin sayısının, 30 bin civarında bulunduğu söyleniyor.

1964 ve 1976 yıllarında, Kış Olimpiyat oyunları, 1984-1988 yıllarında Kış Paralimpik Olimpiyat Oyunları ve 2012 yılında, İlk Kış Gençlik Olimpiyatları, bu şehirde yapılmıştır. Şehir, 2008 yılı Avrupa Futbol Şampiyonasına da ev sahipliği yapmıştır.

Yani, şehir kış sporlarıyla bütünleşmiştir. Bu şehre, tam bir kayak şehri denilebilir. Yaz döneminde ise, şehir, Uzakdoğu ve Uzak batıdan gelen, orta yaş üstü turistlerin ziyaretleriyle yoğunlaşmaktadır.

Yani: şehir: kış aylarında kayak ve gece hayatı için dünyanın dört bir yanından genç gezginleri ağırlarken, yaz aylarında ise doğu düşkünleri tarafından tercih edilmektedir.

Bu arada: kayakla atlama dünya şampiyonu Gregor Schlierenzauer: İnsburgludur.

TARİHİ


Şehirdeki ilk yerleşimcilerin, Taş Devrine kadar gittiği söylense de, yazılı belgelere göre: 4. yüzyılda Romalılar, burada, ekonomik açıdan önemli bir ticaret yolunu korumak amacıyla “Oenipons” denilen bir ordu istasyonu kurmuşlardır. Şehrinin isminin anlamı: İnn nehri üzerindeki köprü demektir.


1180 yılında: Andechs Sayar: kasabayı satın alır. 1248 yılında ise, kasaba bu kez: Tirol Sayar’ın eline geçer. 1267 yılından günümüze kadar olan süreçte, şehrin arması olarak “İn köprüsünün kuşbakışı görünümü” kullanılmaktadır.

Evet: şehir, Alpler üzerinde: Brenner Geçidinin ardından: kuzey ve güney arasında önemli bir ulaşım ve haberleşme bağlantısının üzerindedir.

1429 yılında, şehir Tirol bölgesinin başkenti olur. 15. yüzyılda, İmparator Maximilian döneminde: şehir Avrupa siyaset ve kültür merkezi haline gelir.

1564 yılında, Avusturya Arşidükü II. Ferdinand: Tirol üzerine gider ve bölgeyi ele geçirir ve bu durum, 18.yüzyıla kadar devam eder.


1669 yılında, şehirde, ülkenin ilk üniversitesi kurulur. Napolyon savaşları sırasında, şehir, Fransızların müttefiki Bavyeralılara geçer. 1814 yılına kadar, İnsburg şehri: Bavyera’nın bir parçası olur. Takip eden süreçte ise, şehir Viyana Kongresinin ardından, Avusturya’nın bir parçası olur ve bu durum.

1918 yılına kadar devam eder. 1938 yılında şehir Alman-Naziler tarafından işgal edilir ve burada “İnsburg-Reichenau” toplama kampı kurulur.

1943-1845 yılları arasında ise, müttefik güçleri tarafından 22 defa bombalanır ve büyük hasar görür.

ULAŞIM


İnsburg şehrine ulaşımın en kolay yolu: Almanya’nın Münih şehri üzerinden ulaşmaktır. Münih şehri buraya 2.5 saatlik uzaklıktadır. Viyana-İnsburg arasındaki ulaşım için, tren kullanmak isterseniz: 5 saatlik yolculuk için, 50 Euro ücret istenilmektedir.

Ancak, şehirde “Flughafen Innsbruck”olarak isimlendirilen bir de havaalanı bulunmaktadır. Bu alan, Tirol bölgesindeki en büyük havaalanıdır. Havaalanı ile şehir merkezi arasındaki uzaklık 4 km. dir ve otobüsler çalışmaktadır.

ŞEHİR İÇİ ULAŞIM


Şehir içindeki ulaşım: Strassenbah denilen tramvaylarla sağlanmaktadır. Bunlara bir binişlik bilet, 1.60 Euro’dur.

Şehirde: motorlu araç trafiği ise, yok denecek kadar azdır ve bu nedenle, bisiklet en çok kullanılan ulaşım aracıdır.

Motorlu araç sürücüleri, yayalar için son derece saygılıdır. Bisiklet kiralayarak, keyifli manzaralar eşliğinde, nehirlerin üzerindeki köprülerden geçerek, şehrin tarihi sokaklarını keşfedebilirsiniz.

İNSBURG MİSAFİR KARTI


İnsburg ve tatil köylerinde kalırken, bu kartı satın alırsanız: otobüslere ücretsiz binebilirsiniz. Ayrıca: Casino İnsburg’a gidenler ücretsiz hoş geldin içeceği, şehir merkezi ve tatil köylerindeki açık hava konserleri, dağ yürüyüşü programları, çeşitli yüzme havuzları ve tenis kortlarını ücretsiz kullanabilirsiniz.

İnsburg kart: günlük 22 Euro’dan satın alınabilmektedir. Ancak: aile olarak veya birkaç kişi ile şehri ziyaret ederseniz: bu kartı almaktan ziyade, araç kiralamanızı öneririm.

Çünkü: şehirde havaalanında, günlük araç kiraları, yaklaşık 55 Euro’dan başlamaktadır ancak şehir merkezindeki araç kiraları, günlük 30 Euro’ya kadar düşmektedir.

İKLİM


Orta Avrupa’da sahile uzak, İnsburg şehrinde, tipik karasal iklim hüküm sürmektedir ve buna bağlı olarak: kışlar soğuk ve karlı geçer. Kış geceleri, bazen eksi 15 derecelere kadar inen hava sıcaklığı: baharda en fazla 15 dereceye kadar yükselir ve bahar kısa geçer.

Yaz mevsimi ise, oldukça değişkendir ve bazen 17 derece, bazen ise 34 derece sıcaklık görülür.

Sonuç olarak: bu şehri ziyaret edecekler, yaz sezonunda bile, yanlarında kalın bir kısım giysiler bulundurmak zorundadırlar.

Özellikle: akşamları bayağı soğuk geçmektedir. Son bir not: bu şehri ziyaret etmek isterseniz, kışın yani kar varken gitmeniz gerekir. Çünkü: buranın özelliği, dağlarda kar varken ve üniversite açıkken çıkar, çünkü şehir bu mevsimde canlanır ve hareketlenir.

DİL


Şehirde: resmi dil olarak “Almanca” konuşulurken, öte yandan: Türkçe, Hırvatça, Sırpça ve İngilizce de yoğun olarak kullanılmaktadır. İlginç gelebilir, şehirde konuşulan gerçekten resmi dil Almanca, ikinci dil ise Türkçedir. Şehirde Türk nüfusu fazla olduğundan, gezerken rahatlıkla her an bir Türk vatandaşımıza rastlayabilirsiniz. Özellikle, şehirdeki taksicilerin çoğunluğu Türk vatandaşımızdır.

ALIŞVERİŞ


Şehirde, alışveriş yaptığınızda, 75 Euro’nun üzerindeki alışverişlerinizde, vergi iadesi hakkı kazandığınızı unutmayınız.

İnsburg şehrinde alışveriş denilince akla gelen yerler, şunlar olabilir:

Maria-Theresa caddesi


Eski şehir merkezinden, Altın çatı denilen yere giderken geçilen bu cadde: hediyelik eşya satın almak isteyenler için idealdir.

Burada: şehre özgü geleneksel kıyafetler, şekerlemeler, antikalar, mumlar, el yapımı hediyelikler ve kristal eşyalar bulup satın alabilirsiniz.

Rathaus Galerien


Maria Theresia caddesi üzerinde bulunan bu merkez, şehrin en büyük alışveriş merkezlerinden birisidir. Alışveriş merkezi içinde bulunan “Thai Li Ba” denilen restoran, Asya mutfağı sevenlerin uğrak yeridir.

Kaufhaus Tirol Alışveriş Merkezi


Bu alışveriş merkezi, ziyaretçilere keyifli bir atmosfer sunmaktadır. Ayrıca: dünyaca ünlü markaları bulabileceğiniz dükkan ve mağazalardaki alışveriş yanında, içinde bulunan kafelerde, güzel molalar verebilirsiniz.

Dez

Burası, şehir merkezinden biraz uzakta, geniş bir alanda bulunmaktadır. Buraya ulaşmak için, şehir merkezinden otobüse binmeniz gerekir. Burada: yerel markalar yanında, dünyaca ünlü markaların mallarının satışa sunulduğu dükkan ve mağazalar bulunuyor.

Anderas Gösth

Şehir merkezinde, eski şehir bölümünde bulunan bu dükkan, şehri ziyaret edenlerin mutlaka uğradıkları bir yer olarak dikkati çekiyor. Çünkü: burada Avusturya’ya özgü her türlü hediyelik eşyayı bulup satın alabilirsiniz.

Bunlar arasında bulunanlar: ev yapımı likörler, çikolatalar, şaraplar, şekerlemeler ve çeşitli organik ürünlerdir.

NE YENİR-NE İÇİLİR


İnsburg şehrinde, yerel lezzetleri tatmak isterseniz: Goulash çorbası, Pfandl, Tafelspitz ve kırmızı şarap düşünebilirsiniz. Bu şehirde, zaten sıcak şarap içmek bir gelenektir. Tafelspitz: havuç, patates, bonfile et ve çeşitli baharatlardan yapılıyor.

Yanında ise; ızgara patates, ıspanak püresi gibi çeşitli garnitürlerle servis ediliyor. Yine, bu şehirde, Viyana ve Avusturya ülkesinin meşhur lezzeti: Winer Schnitzel deneyebilirsiniz.

Yalnız domuz eti olup olmadığını sormakta yarar var. Son bir öneri: yine buraya özgü “Tiroler Gröstl” deneyebilirsiniz. Tavada servis edilen bu yemek üstüne yumurta kırılıyor ve yanında hardallı mayonezli turp ile servis ediliyor.

Şehirde yemek yemek için iyi bir yer önermek gerekirse, bu “Sitzwohl” olacaktır. Eski bir ilkokul binasında bulunan restoranın girişinde, bar ve kafeterya, ikinci katta ise muhteşem güzel bir restoran bulunmaktadır.

Menüsünde ise, yerel mutfağın özel lezzetleri sunuluyor. Ama burayı ziyaret edenlerin fiyatların yüksek bulunduğunu bilmesi gerekir.


Tatlı denilince, bu konuda ilginç bir olay yaşanmaktadır. Yıllardır İnsburg halkı: şehirdeki hangi pastanenin en iyi olduğu konusunda tartışır dururlar. Ama, çoğunluğu, şehrin en iyi pastanesi olarak, şehir merkezinin güneyindeki “Valier” pastanesi olduğunu söylemektedirler.

Tarihi bölgedeki “Munding” ise, eski bir pastane olarak: 200 yıldır pişirdiği tatlılar ile, özellikle elmalı veya karışık meyveli kekleriyle, bölgenin tüm ilgisini çekmiştir. Bu iki pastaneyi ziyaret ederek, yerel lezzetleri tatmanızı öneririm.

GECE HAYATI-EĞLENCE

Daha önce de belirttiğim gibi, şehir tam bir üniversite öğrenci yoğunluğu barındırdığı için, gece hayatı hareketlidir. Gece kulüplerindeki eğlenceler, genellikle, gece saat: 01.00’de başlamaktadır ki, bu saatten önce giderseniz, genellikle kendi başınıza oturmak zorunda kalırsınız.

Çünkü: gençler gece kulüplerine, saat: 01.00 den sonra gelirler ve eğlence sabaha kadar devam eder. Dans gösterilerini izlemek isterseniz: Theresienbrau denilen yeri öneririm.

Burada: erkek ve kadın dansçıların şovlarını izleyebilirsiniz. Şansınıza güvenip kumar denemek isterseniz, bu kez, Casino İnsburg’u ziyaret etmeniz gerekir.

Özellikle, üniversite gençlerinin gittiği “Weekender” denilen kulüplerde, her akşam farklı bir temayla dans partileri düzenleniyor. Çoğu zaman, DJ veya gençlerden oluşan müzik gurupları sahneye çıkıyorlar.

İnn nehrinin kıyısındaki “Aftershawe” denilen yer de, şehrin en ünlü eğlence mekanlarından birisidir. Burada, biraz önce de sözünü ettiğim gibi, saat: 01.00’den sonra yer bulmak imkansızdır.

Manzara seyrederek bir gece geçirmek isterseniz, bu kere: Lichtblick bölgesindeki “360’ denilen yeri ziyaret edebilirsiniz. Burada: yuvarlak, cam kaplı, modern bir salonda otururken, tüm şehir ayaklarınız altındadır.

KAYAK

Alp dağları ile çevrili şehir: Avrupa’nın en büyük ve en tercih edilen kayak merkezlerinden birisidir. Buzul özelliği nedeniyle, burada yaz-kış kayak yapılabilmektedir.

Şehirde: 9 ayrı kayak pisti bulunmaktadır ve pistlerin toplum uzunluğu: 270 km. yi bulur. Bu kayak pistlerinin isimleri: Rangger Köpfl, Kühtai, Seefeld, Glungezer, Axamer Lizum, Patscherkofel, Schlik, Stubai, Nordkette.


Bunlar: şehir merkezine 15-60 dakika uzaklıktadır. Otellerden kayak merkezlerine ulaşmak için, ücretsiz otobüs seferleri bulunuyor.

Kayak merkezlerinde kaymak için: günlük “pass” lara: 18-35 Euro arasında ücret ödemek gerekiyor. Kayak malzemesi kiralamak isterseniz, bu kere, günlük 17-18 Euro ücret ödemeniz gerekir.

2012 yılında: Dünya 1. Gençlik Kayak Olimpiyatları, bu şehirde yapılmıştır.
Kayak merkezlerine ulaşmak için, şehir merkezinden hareket eden otobüsler kullanılır.

Ekipman kiralamak ve kayak veya snow board dersi almak istiyorsanız: bunun için merkezler ve kayak okulları bulunmaktadır.

Kayak bilmeyenler veya kayak sevmeyenler için, burada “kızak” iyi bir alternatif olmaktadır. Şehir merkezine, yaklaşık 20 km. uzaklıktaki “Stubai” denen yere gittiğinizde: akşamları 11 er kişilik lift gondolları ile yukarı çıkıp: 9 km. uzunluğundaki kızak pistinde, gece ay ışığında kızakla kayabilirsiniz.

Bunun dışında, yine kayak sevmeyenler için: buralarda: kapalı yüzme havuzları, buz pateni yapılabilecek alanlar da bulunuyor.

SWAROWSKİ

Göz alıcı kristal taşlarıyla dünyaca ünlü Swarowski’nin fabrikası: şehir merkezine yalnızca 15 km. uzaklıktadır ve bu yolculuk, otobüs ile yaklaşık yarım saat sürmektedir.

Fabrikayı ziyaret ederseniz: Fabrikayı gezdirmiyorlar ama fabrikanın müzesi ve showroom bölümlerini görebilirsiniz.

Mağaza: 2012 yılında yenilenmiştir. Alt katta: yedi tasarımcı tarafından tasarlanan, kristal kaplı, yüksek topuklu ayakkabıları görebilirsiniz. Üst katlarda: kristal odaklı müzikli ve ışıklı gösteriler ve Mucizeler odası bulunuyor.

Gezi sırasında: bir kristalin içinde olsaydınız, çevreyi nasıl görürdünüz izlenimi yaşanan oda, gerçekten muhteşem keyiflidir.

Christopher Kane’in kristal gerdanlığını takıp, isterseniz benzerini satın alabilirsiniz. Öte yandan, müze: kristallerle bezeli dev heykelleriyle dikkat çekmektedir.
Fabrikada çok sayıda Türk çalıştığı da söyleniyor.

 

GEZİLECEK YERLER

 

ALTE İNNBRÜCKE-OLD İN BRİDGE

Yukarıda sözünü ettiğim gibi, şehir ismini: nehir üzerindeki köprüden almaktadır. İnn nehri üzerinde: ilk ve tarihi ahşap bu köprü, İnsburg Stadtzenmtrums yakınlarındaki kasabaya giden yol üzerindedir. Bu köprünün: 1170 yılında inşa edildiği ve 1187 yılında kayıtlara geçtiği söyleniyor.

Günümüzde ise, burada beton bir köprü bulunur.

 

AMBRAS KALESİ-SCHLOSS AMBRAS

Şehirde, tepeler üzerinde bulunan bu Rönesans kalesi: şehrin en popüler turistik yerlerinden birisi olarak kabul edilir.

Kale: 10.yüzyılda burada bulunan bir kalenin 1133 yılında yıkılarak yok olması üzerine, 16.yüzyılda: Tirol kontu Albert IV zamanında, yıkılan kale kalıntıları üzerine yaptırılmıştır. Günümüzde görülen modern kale ise: Arşidük II Ferdinand zamanında (1529-1595) iki İtalyan mimara yaptırılmıştır. Zaten: 1563-1595 yılları arasında, kendisi de burada ikamet etmiştir.

1589 yılında, Ferdinand: silah koleksiyonu için, kalede ilaveten, Aşağı kalenin batı bölümüne ek bina yaptırmıştır. Buraya: onun silah koleksiyonu, zırh takım elbiseleri, portreler, nadir ve kıymetli eşyaları yerleştirilmiştir.

Ferdinand’ın ölümünün ardından: ilerleyen yıllarda, 1606 yılını takiben: kale artık resmi bir konut olarak kullanılmaz ve yetersiz koruma önlemleri nedeniyle: değerli kitaplar, el yazmaları ve diğer kıymetli eserlerin büyük kısmı kaybolur. Yakındaki saray ise: büyük ölçüde bakıma muhtaç hale düşer.

17.yüzyılda ise

İmparator Leopold I; burada bulunan el yazmaları ve diğer bir kısım değerli objeyi ve varlıkları: Viyana şehrinde bulunan Avusturya Milli Kütüphanesine götürür. Koleksiyonun kalan kısmı ise: 1805 yılındaki Fransız İmparatorluğunun Avusturyalıları yenmesi sonucunda, burayı işgal eden Fransızlar tarafından çalınır.

Ancak: takip eden süreçte, özel hukuk gündeme getirilerek, Ambras koleksiyonu: Fransızlardan alınarak Viyana’ya geri getirilir. Burası sanırım dikkatinizi çekmiştir, kendi çaldıklarını iade etme huyları yok, ama başkalarının kendi ülkelerinden çaldıklarını geri almayı başarıyorlar.


1855 yılında: kalede bulunan yapılar: Vali Arşidük Karl Ludwig tarafından yenilenmiş ve saray ile yazlık ev olarak kullanılmaya başlanmıştır. Bu yenilemede: oldukça önemli değişiklikler yapılmış, saray ve çevresindeki park genişletilmiştir.

Kaleye dışarıdan giriş için: giriş rampası inşa ettirilmiştir. Park ise, bir İngiliz bahçesi gibi tasarlanmıştır. Daha sonra yeniden terk edilen saray: 1880 yılında ise Müzeye dönüştürülmüştür.

1919 yılında, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu dağılınca: şehir gibi, Ambras kalesi de Avusturya’nın malı olmuştur. 1970’li yıllar boyunca sürdürülen kapsamlı restorasyonlar sonucunda: İspanyol Hall, Yukarı Kale Konutları ve İç Avlu restore edilmiştir.

Kalede günümüzde müzede sergilenen koleksiyonlar: Ferdinand II: Habsburg hanedanının en önemli liderlerinden birisidir. O: zamanında Ambras kalesinde muhteşem bir koleksiyon oluşturdu ve kendi zamanında, gelişmiş fikirlere göre “Aşağı Kale” bölümünü inşa ettirdi.

Burada bulunan üç oda ve sanat odası: başından itibaren müze olarak tasarlanmış ve kullanılmıştır.

İspanyol Hall


Burası: 1570-1573 yılları arasında inşa edilmiş ve Rönesans döneminin en önemli bağımsız salonlarından birisi olarak kabul edilmektedir. 43 metre uzunluğundaki bu salonda: Tirol hükümdarları ve bir kısım soylularının 27 adet portresi bulunur.

Günümüzde: burada, önemli klasik müzik konserleri düzenlenmektedir.

Yukarı Kale

Burası: Ambras kalesinin eski bölümüdür ve burada “Habsburg Portrait Gallery” bulunmaktadır. Bu galeride: 15 ile 19.yüzyıl arasındaki döneme ait 300 portre bulunmaktadır. Bunlar arasında: Napolyon Bonaparte’nin portresi de bulunmaktadır. Portreler, tanınmış sanatçılar tarafından boyanmıştır.

Ambrass Gümüş Sikkesi

Ambrass kalesi gümüş sikkesi: dünyaca ünlüdür ve sikke koleksiyonlarında özel yeri vardır. Bu gümüş sikkenin bir yüzünde: Rönesans tarzı bahçeler ve güney kalenin genel bir görünümü bulunmaktadır.

Diğer tarafında ise: üç müzisyen ve 1569 yılında, İspanyol Hall denilen yerin bir resmi bulunmaktadır. Bu tasarım: Arşidük Ferdinand II tarafından, İspanyol Hall’de yapılan özel festivalleri hatırlatmaktadır.

Sanat Odası

Arşidük Ferdinand II tarafından yaptırılan “Curiosities odası” günümüzde de, orijinalliğini korumaktadır ve Münih, Prag ve Stutgart şehirlerindeki benzerleri talan edilmiş ve Dresden ile Kassel şehirlerindekiler değiştirilmiş iken, buradaki Sanat Odası, orijinalliğini korumasıyla önem kazanmaktadır.

Burada: ahşap oymalar, gergedan boynuzundan yapılmış objeler, Hindistan cevizi ve kaya kristallerinden yapılmış kadehler, müzik ve ölçüm aletleri, saatler, cam figürler, fildişi figürler, porselen objeler, Asya ve Avrupa sanat koleksiyonları, ipek resimler, mercan objeler görebilirsiniz.

Armouries

Arşidük Ferdinand II: özellikle burası ile ilgilenmiş ve burada: 15. yüzyıla ait çeşitli zırh ve çok nadir örnekleri ihtiva eden bir koleksiyon bulunmaktadır.

Bu koleksiyon içinde: önemli komutanların zırhları da bulunmaktadır. Arşidükün özel zırhı da burada bulunan koleksiyon içinde görülmektedir.

 

ANNASAULE-ANNA PİLLAR-ANNA DİKİLİTAŞI

Belediye binası önündeki bu anıt: 26 Temmuz 1703 tarihinde, Aziz Anna gününde, Bavyera-İspanya savaşında kazanılan zaferde ölen Tirollüler anısına, 1704-1706 yılları arasında dikilmiştir.

Pembe ve beyaz mermer ve granitten yapılan bu Korint sütunun üzerinde, başında bir hilal bulunan ve kırmızı mermerden yapılan “Meryem” heykeli bulunmaktadır.

Sütunun alt kısmında, yanlarda ise, yine çeşitli heykeller (Aziz Cassianus, Virgilius, George ve Anna heykelleri) bulunuyor.

 

BERGİSEL SKİ JUMP TOWER-SCHANZE-BERGİSEL KULESİ

Burası, şehrin güneyinde, 746 metre rakımlı bir tepe üzerinde: merkeze 6 km. uzaklıkta bulunan kuledir. Kule: 1892 yılında, Bergisel Savaşlarında Komutan olarak görev yapan, Özgürlük Savaşçısı Andreas Hofer: onuruna dikilmiştir.

Kulenin bulunduğu bu bölge: 1852 yılından bu yana, İnsbruck şehrinin kayakla atlama yarışmalarına, ev sahipliği yapmaktadır. 1964 ve 1976 yıllarındaki Kış Olimpiyatları, buradaki küçük bir rampada yapılmıştır.

Burada, 2003 yılında ise, yeni bir rampa yapılmıştır ve kayakla atlama yarışmaları burada yapılmaktadır.

Kuleye ulaşmak için iki yol vardır. Birinci yol: fenikülerle, birkaç dakika içinde rahat bir ulaşım ve ikinci yol ise: 455 adımlık bir merdiveni tırmanmaktır.

Kule üzerinde: 360 derecelik bir panaromik görüntüleme platformu, bir kafe ve restoran bulunmaktadır.

Ünlü mimar Zaha Hadid’in imzasını taşıyan bu kuleye çıkıp: kulenin tepesindeki restoranda mutlaka biraz zaman geçirmeli, bir şeyler yemelisiniz. Hatta, bir kahvaltı yapabilirsiniz.

HOTEL SCHWARZER ADLER

Burası, 500 yıllık tarihi geçmişiyle kalanlara romantik bir atmosfer sunmaktadır. Evet, İnsburg şehrinin bu en romantik oteli 4 yıldızlıdır.

Otel ilk olarak 16.yüzyılda: tüccarlar ve din adamları için yapılmış ve 17. yüzyıla kadar bu işlevini sürdürmüştür. Son yenilemede ise: burada, dünya çapında benzersiz Swarowski kristal banyoları, Vercace tasarımı, romantik şömineler kullanılmıştır. Otelde, balkonlardan çevredeki dağların muhteşem manzarası izlenmektedir.

 

BÜCHSENHAUSEN CASTLE

Burası: Büchsenhausen kalesinin doğu kanadında, şehir merkezine 10 dakika uzaklıkta, Nordkette tepesinin eteğinde, Inn nehrinin yukarısında, 17.yüzyılda inşa edilmiş ve sanat merkezidir.

Bu sanat merkezi: görsel sanatlar ve sanat kavramı alanlarında: üretim, araştırma, değişim yapılan bir lisansüstü merkezidir. Sanat ve kuram için: uluslar arası burs programları çerçevesinde: sanatçılar, teorisyenler, eleştirmenler ve küratörler için sanatsal ve sanat teorik projeleri geliştirme ve üretimi kolaylaştıran platform sağlanır.

Evet, burası ziyaretçiler için bir gezi yeri olmamaktadır ama bu konu ile ilgililer, yani sanat tutkunları, burayı ziyaret edebilirler.

CASİNO İNNSBUCK

Tirol dağlarında, etkileyici mimarisi ve zevkli iç ortamı ile dünyanın en iyi casinolar’ından birisi olarak kabul edilir. 1992 yılında açılan bu casino, şehir merkezinde, Salurner Strabe adresindedir.

Kumarhane bölümünde, 22 oyun masası, 210 slot makinası bulunmaktadır. 2012 yılında Casino, 217 bin kişi tarafından ziyaret edilmiştir.

Zemin kattaki: Jackpot Casino, her gün saat; 11.00 de açılır. Klasik gazino bölümü ise: saat: 15.00-03.00 arasında açıktır. Casino’ya giriş ücretsizdir. Ancak, gazinoya giriş bazı kurallar bulunuyor.

Resepsiyonda yapılan kontrollerde, öncelikle, 18 yaş üstü olmak, erkekler için ceket giymek ve yanınızda, fotoğraflı bir resmi kimlik ( kişisel ehliyet veya pasaport) bulundurmanız gerekiyor.

STADTSAAL-CİTY HALL

Üniversitatsstrasse bölgesindeki burası: birçok konser ve belediye toplantılarına ev sahipliği yapmaktadır. Burada bulunan etkinlik salonu 500 seyirci kapasitelidir.

Yani, burası İnsburg toplumu için, bir kültürel buluşma yeridir. Yapı: 14. yüzyılda, klasik tarzda inşa edilmiştir ve şehrin tarihini ve kültürünü temsil etmektedir.

Yakın geçmişte: burada, ziyaretçilerin yakındaki dağların manzarasının keyfini çıkarmaları için, bazı imar çalışmaları yapılmış, çeşitli galeriler eklenmiş ve modern bir cam çatı yapılmıştır.

Avusturya İnsburg Goldenes Dachl

 

GOLDENES DACHL-ALTIN ÇATI

Herzog Friendrich Strasse adresinde bulunan burası, şehirde, Old Town yani Altstadt bölgesindeki bir yapıdadır ve şehrin sembolü olarak kabul edilir.

Çatının bulunduğu bina: “Goldenes Dachl” olarak bilinir ve 15. yüzyılda, Arşidük Friedrick IV tarafından konut olarak kullanılmak üzere yaptırılmıştır.

Bu binada bulunan, sözünü ettiğim çatı ise: İmparator Maximilian ve eşi Burgundy Maria’nın düğününü anısına, 2738 adet altın kaplamalı, yaldızlı bakır çivi kullanılarak, 1500 yılında tamamlanmıştır.

Güneş vurduğu zaman, çatı parlamaktadır. Öte yandan, çatıda, heykel kabartmaları ve duvar resimleriyle süslenmiştir.

Birinci kattaki korkuluk: 8 heykel ve armalar ve Maximiliam’ın topraklarını temsil eden 6 kare yan panel ile dekore edilmiştir. Üst katta ise: iki şövalye tarafından hanedan bayrakları taşınmaktadır.


İkinci kattaki korkuluk

6 kare ve iyi yan panelden oluşur. Bunların üzerinde: Maximilliam’ın hayatına ait çeşitli görüntüler ve heykel kabartmalar bulunur.

Kabartmalar: Maximilliam’ı göstermektedir.
Sundurmanın içi: fresklerle süslüdür ve bunlarda: o dönemin aristokrat yaşamından sahneler resmedilmiştir.

İmparator ve eşi: turnuvalar ve festivaller gibi, aşağıda gerçekleşen olayları izlemek için, bu çatıyı kullanıyorlarmış.

Son bir not: mevcut yapının üzerindeki orijinallerin birebir benzeri kopyalarıdır. Orijinaller: Tirol Eyalet Müzesinde sergilenmektedirler.

Günümüzde, 2003 yılından bu yana: burada, Alpler üzerinde bulunan 8 ülkenin oluşturduğu Uluslar arası Alp Sözleşmesi Ofisi bulunmaktadır. Yapının müze bölümünde ise:; İnsburg şehir arşivleri bulunmaktadır.

Burayı ziyaret etmek isterseniz: saat: 10.00-18.00 arasında açıktır.

HOFBURG-SHİNİNG İMPERİAL PALACE-İMPARATORLUK SARAYI


Şehir merkezinde, Burggraben adresinde bulunan, burası, Avusturya ülkesinde, en önemli üç kültür binasından birisi olarak kabul edilir. Sarayın önünde, faytonlar bulunmaktadır ve bunlarla kısa gezintiler yapılır.

Orijinal saray; 1460-1465 yılları arasında; Arşidük Sigismund döneminde inşa edilmiştir. Yapılırken: şehrin doğu duvarı boyunca uzanan ortaçağ surları bölümüne dahil edilmiştir.

Takip eden dönemde ise, özellikle: 1499 yılında saray birkaç kez genişletilmiştir. 1754-1756 yılları arasında ise, İmparatoriçe Maria Theresia döneminde, sarayın güney bölümü yapılmıştır.

Şapel ise, 1765 yılında, yine İmparatoriçe Maria Theresa tarafından, ölen kocası İmparator Francis adına, onun odasına yaptırılmıştır.

Maria Theresia denilince: 40 yıl boyunca imparatorluğu yöneten bu tombul imparatoriçe: İnsburg şehrine damgasını vurmuştur ve bu yüzden, şehrin en büyük caddesine, onun ismi verilmiştir.

Buradaki İmparatorluk sarayında: Risensaal isimli salonun tavanında, bu imparatoriçenin ve 16 çocuğunun resimlerini görebilirsiniz.

 

HUNGERBURGBAHN

Burası: şehir merkeziyle Hungerburg denen yeri birbirine bağlayan yolda çalışan bir fenikülerdir ve Aralık 2007 tarihinde hizmete girmiştir. Daha öncede burada 1906 ve 2005 yıllarında yapılan fenikülerler bulunuyormuş.

Çünkü: Hungerburg bölgesi, 19.yüzyıldan itibaren dolmaya başlamış ve şehir merkeziyle arasında bir ulaşım gereksinimi ortaya çıkmıştır.

Bunun üzerine: Sebastian Kandlers ve Josef Riehl tarafından bir ulaşım bağlantısı oluşturmak üzere çalışmalara başlanmış ve sanayici Rafael von Meinong ile birlikte bu feniküleri planlamışlardır.


İlk feniküler: 1906 yılında yapılmış ve 825 metre uzunluğundaki rota için, raylar % 36 ortalama eğimle monte edilmiştir. 1957 yılına gelindiğinde ise: mimar Prachensky tarafından, rota eğim açısını azaltmak için yeni çalışmalar başlatılmıştır.

Bu çalışmalar sonunda, rota 15 metre daha uzun olmuş, 2 yeni feniküler ile taşıma kapasitesi, saatte 1100 kişiye ulaştırılmış, yolculuk 4 dakikaya inmiştir.


1982 yılına gelindiğinde ise, üçüncü feniküler inşa edilmiştir. 1 Aralık 2007 tarihinde ise, yeni Hungerburg hizmete açılmıştır. Yeni feniküler: İnsburg şehrinin kalbinden başlar ve mimar Zaha Hadid tarafından tasarlanan eşsiz 4 istasyona uğrayarak, yolculuğunu tamamlar.

Uzunluk: 1838 metredir. Yolculuk 8 dakika sürmektedir. 288 metreden, 857 metre yüksekliğe çıkmaktadır. Bir seferde, 130 yolcu kapasitelidir.

 

LEOPOLDSBRUNNEN-LEOPOLD ÇEŞMESİ

Bu havuzların yaptırılması için: 1622-1630 yılları arasında, Arşidük Leopold V tarafından mimar Christoph Gummp görevlendirilir.

Amaç: siyasi gücünün simgelenmesidir. 1632 yılında Leopold ölür ve kendisinin ortaya koyduğu düzenleme kavramı kaybolur, çünkü orijinal planlar kaybolur.

Havuzda: kenarlarda, 17 karakter figüre edilmiştir. En ortada ve tepede: Arşidük’ün bronz atlı heykeli görülür. Burada, atın ön ayakları yükselmektedir. Leopold, kendisi sessiz ve onurlu duruştadır.

Giysileri, zamanın modasını yansıtmaktadır. Sağ elinde, bir mareşal batonu bulunmaktadır.

ALTES LANDHAUS-ESKİ FEDERAL EYALET PARLAMENTOSU

Maria Theresien caddesinde, İnner City merkezinde bulunan güzel Barok tarzı bina: şehrin en etkileyici yerlerinden birisi olarak kabul edilir. 1720 yılında inşa edilmiştir.

Yapının içinde: geniş bir meclis salonu, antik tanrı heykelleri, renkli freskler ve birçok döneme ait manzara resimleri ve pek çok heykel bulunmaktadır.

 

STADTTURM-CİTY TOWER-ŞEHİR KULESİ

Herzog-Friedrich Strasse adresinde bulunan kule, 31 metre yüksekliktedir. Kulenin gözlem güvertesi, muhteşem çevre manzarasıyla ilgi çekmektedir.

Bu manzarayı, 360 derecelik bir panoramada seyrederken, muhteşem keyif alacağınız kesindir. Burada bir gelenek var: kuleye çıkarken duvarlara hatıra yazısı yazabilirsiniz, ancak yanınızda kalem bulundurun.

 

ZAFER ARCH-TRİUMPHPFORTE

Burası: II. Leopold ve Maria Ludavica’nın evliliğinin onuruna, 1976 yılında inşa ettirilmiştir. Kapının: bir yanı “sevinci” ve diğer yanı ise “hüznü” temsil etmektedir. Çünkü: düğün kutlamaları sırasında, damadın babası Franz I. hayatını kaybetmiştir.

 

ALPİNE CLUP MUSEUM

Alman ve Avusturya Alp Kulübü tarafından oluşturulan müze: ilk olarak Almanya-Münih şehrinde, 1911 yılında eski bir villada açılmış ve 1944 yılında bombalanınca tahrip olmuştur. Ancak, bombalamadan önce, koleksiyonun büyük bölümü: Avusturya’nın Tirol bölgesine taşınmıştır.

1977 yılında: müze Wilhelm Greil Strabe bölgesinde inşa edilen Alpine Club evinin üçüncü katına taşınmıştır. 1993 yılında ise, sergi zemininde yapısal değişiklikler yapılmış ve 1996 yılında, müze, kendi koleksiyonunu sergilemeye başlamıştır. 2008 yılına gelindiğinde, müze Altstadt bölgesindeki yeni binasına taşınır. 2010 yılında ise “Avrupa Müze Ödülü” ne layık görülür.

 

CEPHANELİK-ZEUGHAUS

Eski bir askeri tesis olan cephanelik, günümüzde müze olarak kullanılmaktadır. Maximilian Ben zamanında, 1500-1505 yılında inşa edilen cephanelik: o dönemde, Sill bölgesindeki şehrin kapılarının önünde yapılmıştır.

Büyük bir avlunun çevresinde: iki katlı, geniş kanatlı yapılardan oluşmaktadır. Savaş için malzemeler, toplar ve küçük silahlar burada saklanırmış. 1503 yılında, burada 150 silah bulunduğu söyleniyor ve cephanelik: 1918 yılına kadar yani Monarşinin sonuna kadar kullanılmıştır.

1964-1970 yılları arasında restore edilen yapı: 1973 yılında, Tirol Devlet Tarih Müzesi olarak ziyarete açılmıştır.

Günümüzde: Tirol Eyalet Müzesinin bir kısmı: cephanelikte bulunmaktadır. Müzede: zaman zaman özel sergiler düzenlenmektedir ve yaz aylarında, iç avluda: açık hava konserleri ve sinema gösterileri sunulmaktadır.

GRASSMAYR BELL DÖKÜM VE MÜZESİ


Burası: İnsburk şehri sınırında, Wipptal vadisindedir. Her gün açık müzede, saat: 09.00-17.00 arasında açıktır. Girişte, yetişkinlerin 6 euro ücret ödemeleri gerekir.

Burası: 400 yıldır çan dökümhanesi olarak kullanılmaktadır. 1599 yılında, Bartlme Grassmayr’da ilk çan dökümü yapılmış ve o zamandan bu yana: uzmanlık bilgisi sır gibi saklanmaktadır.

Günümüzde, yakın çevredeki 100 den fazla eyalette: buradaki çan dökümhanesinde üretilen çanlar kullanılmaktadır. Ve günümüzde, hala çanların, geleneksel el sanatları yöntemlerine göre dökümü yapılmaktadır. Çanlar, üretim dışında, restore de edilmektedirler.


Burada, bugüne kadar dökülen en büyük çan: 10 tondur. “Fridensglocke” yani “Barış çanı” olarak isimlendirilen bu çan: “Alplerdeki huzuru ve barışı” simgelemektedir.
Evet burada bir de müze bulunuyor.

Gerek dökümhaneyi ve gerekse müzeyi ziyaret etmek isterseniz: müzede: dökümhanede üretilen çanların karmaşık ses çeşitlerini ve akustik özelliklerini duyabilirsiniz. Daha büyük çanlar ise, dışarıdadır ve bunlarda 50 kadar kısmi ses üretilmektedir.

Çan Müzesi: Avusturya Federal Bakanlığı tarafından “Avusturya Müzesi Ödülü”ne layık görülmüştür. Müzeyi ziyaret ederseniz: ses odasında, Grassmary çanlarının özelliklerini yaşayabilirsiniz.

 

İNNSBURCK STUBAİTAL İSTASYONU

Burası: 1903 yılında yapılmış ve 1983 yılına kadar: Stubai Valley Railway treninin bir istasyonu olarak kullanılmıştır. Ancak: trenler, Fulpmes şehri üzerine yönlendirilince, bu istasyon, 1983 yılından sonra kullanılmaz olmuştur.

İstasyon kompleksi: arazi üzerinde bir eşya deposu, bir köşk, bir istasyon binası, bekleme salonu ve istasyon şefinin ofisi ve iki yol lokomotifi bulunan hangardan oluşmaktadır.
1983 yılında söylediğim gibi, istasyon kapatılmıştır, bunun üzerine önündeki raylar kaldırılmıştır. Eski istasyon şefi ofisi ve bekleme odasında ise: günümüzdeki müze kurulmuştur.

KAİSERJAGER MÜZESİ

İnsburg şehrinin ünlü Bergisel tepesinde bulunan ve Mart 2011 tarihinde açılan müze: Rennweg yolundadır. Müzenin açık olduğu saatler: 09.00-17.00 arasındadır ve giriş ücreti 7 Euro’dur.
Bu Tirol Panorama müzesinde: 1000 metrekareden daha büyük bir alanda: 13 Ağustos 1809 tarihindeki Bergisel savaşına ait olaylar görülmektedir.

Genel anlamda: 1796-1945 yılları arasındaki savaşlarda ölen Tirol askerlerine adanmıştır. Müzede bulunan sergilerde: Tirolen özgürlük savaşçısı Andreas Hofer, 1816-1918 yılları arasındaki özürlük savaşlarında mücadele edenler hakkındaki tablolar, bayraklar ve geniş bir silah koleksiyonunu içermektedir.

Tablolarda kavisli tuval üzerine boyanan resimler: üç boyutlu gibi görülür. Cyclorama resimleri: I. Dünya savaşı sırasında, Viyana’da bulunurken, 1906 yılında Londra’ya transfer edilmiş ve “Roxal Austian Sergisi”nde sergilenmiştir.

Tirol tarihinin kilometre taşlarından bir yolculuk yapmak ve Tirol kültürünü yaşamak ve Tirol özgürlük savaşları hakkında daha fazla bilgi edinmek için, bu müzeyi ziyaret etmek gerekir.

Ziyaretçiler, yükseltilmiş bir platform alanından, İnsburg şehrinin muhteşem güzel manzarasını izleyebilirler.

 

RİESENRUNDGEMALDE

Saggen bölgesinde, Rennweg adresinde bulunan bu devasa panaromik resim: şehrin bir çok ünlü cazibe merkezinin 20. yüzyıldaki durumunu göstermesi bakımından ilgi çekmektedir. Buraya giriş ücretlidir ve giriş ücreti olarak 2.5 Euro alınır.

Panoramik resim: Münihli sanatçı Michael Zeno Diemer tarafından, üç aylık bir çalışmanın sonucunda hazırlanmıştır.

Resimde: 1809 yılında, Napolyon askeri güçlerinin, Berginsel savaşındaki yenilgisi tasvir edilmektedir. Resimde: özellikle Tirol çiftçilerinin savaş yorgunu yüzlerinin tasvirleri ilgi çekmektedir.

 

TİROL FOLK ART MUSEUM-TİROLER VOLKUNSTMUSEUM

Tiroller: İtalyan-Avusturya karışımı bir kültürü barındırmaktadır. Bu müzede de: geleneksel tekstil ürünleri ve giysiler, ahşap oymacılık eserleri ve hatta bir evin oturma odası sergilenmektedir.

Evet, bu müzeyi gezerken, Tirol kültürünü her yönüyle tanıyabilirsiniz.

 

HOFKİRCHE-İMPARATORLUK KİLİSESİ

Yaklaşık 500 yıl önce: 1553-1563 yılları arasında, Ferdinand Hofkirche: dedesi Kutsal Roma İmparatoru olarak kabul ettikleri Maximillian I: onuruna, mezarı olarak, bu gotik anıtı inşa ettirmiştir. Bu yapı, o dönemde bir jest olarak kabul edilmekte ise de, bugün mevcut yapının mimari güzelliği, ziyaret edenleri hayran bırakmaktadır.

Evet, burası, Avrupa’da bir imparator için yapılan en önemli mezar anıtı olarak bilinir.

Burada: Alman Rönesans heykel sanatının inanılmaz bir koleksiyonu bulunmaktadır. İmparator, dost ve akrabalarının ölümsüzlüğünü betimleyen bu 28 heykel: siyah mermer “Cenotaph” den yapılmıştır.

Yalnızca: sanatçı Alexander Colin tarafından yapılan, mermer-bronz kabartmalı firiz ve beyaz mermer kabartmaların yapımı, yaklaşık 80 yıl sürmüştür.

Taş kabartmalar: Maximillian’ın hayatındaki olumlu olaylardan kesitleri betimlemektedir.
Tirollerin kahramanı Andreas Hofer’in mezarı da burada bulunmaktadır.

DOMKİRCHE ZU ST JAKOB-İNNSBURCK DOME/CATHEDRAL

Wilten bölgesinde bulunan bu heybetli Roma Katolik katedrali: hemen fark edilmektedir. Yapıda, Barok mimari stil kullanılmıştır. Katedralin muhteşem kubbesi: özel ilgi almaktadır. Ancak: II. Dünya Savaşındaki bombalamalardan etkilendiği için, yapı: daha sonra yeniden inşa edilmiş ve özgün karakterinden uzaklaşılmıştır.

 

ALP ZOO-ALPENZOO

Weiherburggasse bölgesindeki hayvanat bahçesi: Alpler üzerinde, 727 metre yüksekliktedir ve Avrupa’nın en yüksek hayvanat bahçesi olarak bilinir. Müthiş manzarası ilgi çekmektedir.

Burada: 150 türden, 2000 hayvan bulunduğu söyleniyor. Burada: geniş bir akvaryum, Avrupa’nın en büyük altın kartal kuşu, ayı, kurt, su samuru, bir oyun parkı gibi yerler bulunmaktadır.

Burayı ziyaret etmek isterseniz, saat: 09.00-17.00 arasında açık bulunduğunu bilmeniz gerekir. Giriş ücretleriyse, yetişkinler için 11 Euro, gençler için 9 Euro, çocuklar için 5.5 Euro’dur.

 

EUROPABRÜCKE-AVRUPA KÖPRÜSÜ

Brenner otoyolunda bulunan bu köprü: Avrupa’nın en yüksek köprüsüdür ve 770 metre yükseklikte bulunmaktadır. (Bu yükseklik, deniz seviyesinden hesaplanan yüksekliktir) Köprünün uzunluğu: 198 metredir ve 1963 yılında tamamlanmıştır. Sill nehri üzerindeki köprü: Batı Avusturya’dan İtalya’ya uzanan ana yol rotası üzerindedir.

Köprü üzerinde, adrenalin sevenler için “Bungee Jumping” yapma şansı bulunuyor. Yaz döneminde, her cumartesi ve Pazar günü: bu heyecanı yaşayabilirsiniz.

 

HOFGARTEN-COURT GARDEN-KRALİYET BAHÇELERİ

Burası: önceleri kraliyet ailesinin taze sebze-meyve ihtiyaçlarını karşılamak üzere yapılmıştır. Günümüzde ise: bir İngiliz bahçesi tarzındadır ve içinde: göller, devasa ağaçlar ve süslü bitkiler bulunmaktadır.

Park alanı içinde, Kunstpavillion denilen yerde ise, yaz döneminde açık hava konserleri verilmektedir.

 

Avusturya Graz

Avusturya Graz

Avusturya’nın diğer şehirlerini gezenler tarafından yapılan bir yorum gereğince: Graz için: Avusturya ülkesinin en depresif, romantik ve güzel şehri dir denebilir. Viyana şehrinin düzensizliği ve genişliği, Salzburg şehrinin küçük olmasına rağmen ferahlığı ama rahatsız edici ukalalığı, İnsburk şehrinin dağların arasına sıkışmışlığı yanında, Graz şehri: hemen fark edilmektedir.

Ara sokaklar, caddeler, meydanlar, geçitler: hepsi harikadır. Özellikle: kışın gidip, geceleri bu şehri gezmenizi öneririm, çünkü: gece karanlığındaki bembeyaz ortam, büyük keyif vermektedir.

Öte yandan: bu şehre Avusturyalılar “verbotsstadt” diyorlar yani “yasaklar şehri”.

Çünkü: bu şehirde, Avusturya’nın diğer şehirlerinde olmayan yasaklar bulunmaktadır.

Bunların bir kısmı: dilencilik yasak, tramvayda telefonla konuşmak yasak, şehir merkezinde izin almadan sokakta müzik yapmak yasak, şehir merkezinde içki içmek yasak.

Bir anlamda, bu müzik işi iyi denebilir, çünkü şehirde çok sayıda müzisyen var, sanırım böyle bir yasak olmasa: şehrin her adımında müzik yapan insanlar görmek mümkün olacak hale gelirdi.

Şehir, Avusturya’nın ikinci büyük şehridir.

Öte yandan: yüzyıllar boyunca, şehir Slovenya’nın başkenti olarak kullanılmıştır. Avrupa’nın diğer birçok şehrinde olduğu gibi, burada da, şehrin ortasından nehir geçmektedir. Mur nehri üzerinde 15 köprü bulunmaktadır.

Oldukça coşkulu akan bu nehrin derinliği azdır. Üzerinde ulaşım yapılmamaktadır. Ancak: rafting, surf yapmak mümkündür. Mur kenarında yürüyüşler yapabilirsiniz.

Şehir: deniz seviyesinden 474 metre yüksekliktedir. Hatta: şehirde en yüksek yer “saat kulesi” olarak bilinir ve şehirdeki gençler, bir gelenek olarak: ilk öpüşmelerini bu mekanda yaparlarmış.

Şehirde: 300 bin kişi yaşamaktadır.

Bu nüfusun büyük bölümü öğrencidir. Çünkü: şehirde 6 üniversite bulunmakta ve bunlarda 45 bin civarında öğrenci bulunmaktadır. Şehrin ortasında, oldukça iyi olduğu söylenen bir teknik üniversite bulunmaktadır.

Şehirde yaşayan 6 kişiden birinin üniversiteli olduğu ve hatta şehir ekonomisinin “Erasmuscu” lar tarafından döndürüldüğü söyleniyor.

Alternatif akımı, MR, mikrodalga fırın, elektronik mikroskop gibi önemli buluşlar buradan dünyaya yayılmıştır. Hatta: radyoyu bulan Nikola Tesla gibi, dünyanın en önemli bilim adamının da, Graz Technics Üniversitesinde okuduğu söyleniyor.

Öte yandan: Avrupa’nın tek “Caz” Fakültesi de buradadır.

Şehir: 2003 yılında Avrupa Kültür Başkenti olarak seçilmiştir. Tam bir kültür şehridir. Her türlü sanat bulunur. Kunsthaus ve operası meşhurdur. Sürekli olarak: bir sergi, bir konser, bir etkinlik söz konusudur.

TARİH

Şehrin tarihine fazla ayrıntılı girmek istemiyorum. Sadece birkaç kısa bilgi ile yetineceğim. Graz şehrine ait ilk yazılı belge: 1128 yılına dayanmaktadır. 1379 yılında şehir Habsburg hanedanının başkenti olur ve bu durum 1619 yılına kadar sürer. Takip eden dönemde ise: İtalyan mimarlar şehirde inşa ettikleri heybetli yapılarla Rönesans’ı yaşatmışlardır.

Graz şehri: Osmanlı tarafından fethedilmiş bir yer olarak bilinir. Osmanlılar, Kanuni Sultan Süleyman döneminde, Graç seferi adı altında burayı ele geçirmişler ve hatta: yakın zamanda televizyonda izlediğimiz “Muhteşem Süleyman” dizisindeki ünlü vezir İbrahim Paşa tarafından burası ele geçirilmiştir.

Ancak: Pargalı İbrahim Paşa hakkında anlatılanlar, karargahı Palais Saurau’da yaşananlar ve günümüzde de hala burada pencereden sarkık halde bulunan yeniçeri ahşap heykeli: yaşadıkları Türk nefretini en kolay yoldan anlatmaya yetmektedir.
1809 yılında ise, şehirde Napolyon askerlerinin işgali görülür.

ULAŞIM

Şehrin, 71.5 km. batısında, LNZ.Linz (Hörsching) havaalanı bulunmaktadır. Şehre yakın diğer havaalanları: Viyana 106 km. uzaklıktadır. Trenle, Viyana-Graz arasındaki yolculuk yaklaşık 2.5 saat sürmektedir. Viyana-Graz arasındaki yolculuk için otobüs seçerseniz ücret 22 Euro ve tren seçerseniz 38 Euro’dur.

İstanbul-Graz arasında, THY’nın tarifeli uçak seferleri de bulunuyor.

İNSANLAR

Şehir nüfusu: 270 bin kişidir. Bunlardan 223 bin kişi, Avusturya vatandaşı, kalanların ise 6-7 bin kişilik bölümü Türk vatandaşıdır ve bunların Konyalı olduğu söylenir.

Granz yerlileri ise: genellikle sakindirler. Kadınlar çekici, erkekler yakışıklıdır. Ancak: konuştuklarında, kaba Almanca bu nazik insanların görünümünü olumsuz etkiler.

TOPLU TAŞIMA

Şehir içi ulaşımda: otobüs ve tramvay kullanılmaktadır. Ancak, şehri yürüyerek gezmenin mümkün olduğunu söylemem gerekir.

Toplu taşıma için yalnızca tramvay kullanabilirsiniz. Zaten, günlük “Graz kart” satın alırsanız, 24 saat boyunca her türlü ulaşım aracına ücretsiz binebilirsiniz.

ALIŞVERİŞ

Şehirde alışveriş için özellikle “Hauptplatz, Herrengasse, Schmiedgasse, Franziskanerviertel, Sporgasse” çevresindeki mağazaları tercih edebilirsiniz.

Bu bölgelerde, özellikle ara sokaklarda ve geçitlerde, hoş sürprizlerle karşılaşabilirsiniz. Lüks mağazaları ziyaret etmek isterseniz “Kastner&Öhler” denilen yeri ziyaret etmelisiniz.

Burada: hemen hemen her şeyin en seçkin markasını bulmak mümkündür. 40 bin metre karelik alana yayılmış bu mağazada: Avusturya’daki tüm moda seçenekleri satışa sunulmaktadır. Mağazada, 500 den fazla markanın ürünleri satılıyor.

Alışveriş dışında, mağazanın giriş katında “parfümeri” bölümü bulunmaktadır. Özellikle, alışveriş yapmasanız bile, bu mağazanın çatı alanındaki panoramik manzaralı bölüme mutlaka çıkmalısınız.

NE YENİR

Şehri ziyaret ederseniz: özellikle kralın fırıncısı tarafından kurulduğu belirtilen “Hofbackere Edeger” denilen yeri mutlaka ziyaret etmelisiniz. 1569 yılından bu yana kesintisiz hizmet veren bu mekanda: lezzetli pastalar, apple pie, cheesecake’ler mutlaka ilginizi çekecektir.

Bunun dışında: Graz şehrine özgü “Glockenspile” marka çikolataları tatmanızı öneririm.
Peki bu şehirde ne yenir derseniz, bu kez, Avusturya’nın meşhur spesiyali “şinitsel” öneririm. Özellikle, kırmızı etten yapılan şinitsel denemenizi öneririm.

GECE HAYATI-EĞLENCE

Şehirde 6 tane üniversite bulunmaktadır. Bu yüzden oldukça hareketli bir gece hayatı, eğlence hayatı mevcuttur. Dans etmek için “Elisebethstrasse” ve içki içmek için “O’brien” ve civarındaki barları tercih edebilirsiniz. Öte yandan, genellikle üniversite öğrencilerinin katıldığı konseptli partiler de yapılıyor ki, bunlar genellikle; postgrage, ppc ve schlolesberg.

GEZİLECEK YERLER

OLD TOWN

Orta Avrupa’da en iyi korunmuş şehir merkezidir. Özellikle, II. Dünya savaşından herhangi bir hasar almadan kurtulması mucize denilebilir. Burası: UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesi ne dahil edilerek koruma altına alınmıştır.

Old Town: trafiğe kapalı, hareketli ve labirenti andıran dar sokaklar; Mur ve kuzeyine bakan Pitoresk ve 123 metre yükseklikteki Scholossberg Tepesi arasında uzanır.

Burada gezdiğinizde: soğan şeklindeki çanlar ile taçlandırılmış, kırmızımsı ve kahverengi çatıları olan, renkli evler görebilirsiniz. Ayrıca: yine burada, birçok mağaza, restoran ve kafeler bulunur. Özellikle: yaz aylarında, bunlar sokaklara masa ve sandalyelerini çıkarırlar.

HAUPTPLATZ

Burası, Old Town denilen bölgenin merkezinde, yürüyüş için iyi bir başlangıç noktasıdır. Üçgen şekilli, merkezde kare Pazar tezgahları bulunan meydan: rengarenk kalabalıkları ve sürekli geliş-gidiş yapan tramvayları barındırmaktadır. Meydanın çevresinde ise: 17 ve 18. yüzyıl yapımı evler görülür.

Sporgasse köşesinde: Luegu evi bulunur. 17. yüzyıl yapımı bu ev, özgün dekorasyonunu korumuştur. Sporgasse sokağında yürürken: binalardan birinin en üst katındaki camlarından birinde: ağaçtan bir heykel bulunuyor. Bu heykel: camdan sarkmış, eli palalı ve başı sarıklı bir Türk heykelidir. Bu yörede anlatılan bir efsaneye göre: 1532 yılında; Osmanlılar şehri işgal eder ve Schlossberg’i kuşatırlar.

Osmanlı ordusu komutanı İbrahim Paşa: Palais Saurau denilen binada karargahını kurar. Paşa ve komutanları, bir gün, yemek yiyecekleri sırada, masaya lezzetli bir kızartma gelir. Tam bu sırada: Schlossberg’den atılan bir top mermisi, tam masanın ortasına, kızartmanın yanına düşer ve kızartma, camdan aşağıya düşer. O sırada, Paşanın subaylarından biri: pencereden düşmekte olan kızartmayı tutmak için, pencereye hamle yapar. O ağaçtan heykel, bu anıyı canlandırmak için yapılmıştır.

İbrahim Paşa: Schlossberglilerin top atışındaki bu maharetini düşününce, bu bölgeyi işgal etmekten vazgeçer ve ordu geri çekilir. Evet, Grazlıların Türklere karşı ne hissettiklerini anlamak için, bu heykeli görmenizi öneririm.

1535 yılında yapılan şehrin en eski eczacı dükkanı da burada bulunmaktadır. Meydanın merkezinde ise: Arşidük Johann Havuzu bulunur ki, bu yapı: 1878 yılında Habsburg prens ve kentteki yerel hayırsever halk tarafından yaptırılmıştır.

Meydanın güney tarafında “Town Hall” bulunur ve bunun üzerinden, Schlossberg şehir manzarasını ve ormanlık alanları izlemek mümkündür. Kenarındaki saat kulesi (uhturm) ise şehrin sembolü olarak ilgi çekmektedir. Herrengasse ve Sporgasse caddeleri: canlı ortaçağ sokakları, meydana bağlanmaktadırlar.

STADTPARK

Aynı zamanda, Town Park olarak da bilinen burası: geniş bir alanda doğu Old Town bölgesini çevreler. Bu iyi düzenlenmiş park alanı: 19. yüzyılda yıkılan eski duvarlar-surlar boyunca uzanır. Ortada bulunan “Forum Stadtpark” ise, genç sanatçıları ağırlamaktadır.

SCHLOSS STAİNZ BÖLGESİNDEKİ MÜZELER

Hunting Museum

Burası, Avusturya ülkesinin en büyük av müzesidir. Müzede: tarihi silah ve teçhizat, muhteşem sanat eserleri, el sanatları sergilenmektedir. Zengin ve keyifli bir av hayatı deneyimi izlemek isterseniz, burayı ziyaret etmenizi öneririm. Ancak, bu müze, her yıl Nisan-Ekim ayları arasındaki dönemde ziyarete açıktır.

Agriculture Museum

Burada: kırsal alanlardaki tarım ve ormancılık bölgelerinde kullanılan alet ve cihazlar sergilenmektedir. Bu tarihsel nesneler, 21. yüzyıl öncesinde, sanayi öncesi dönemdeki zorlukları içermektedir. Tarım Müzesi de, her yıl Nisan-Ekim ayları arasındaki dönemde ziyarete açıktır.

Schloss Trautenfels

Enns Vadisi ve Aussee bölgelerinin doğal ve kültürel tarihine ait objeler, buranın koleksiyonunu çekirdeğini oluşturur. Toplamalar: 1950’lerde başlamış: zooloji, jeoloji ve mineralojik öğeler, folklor nesneleri ve bölgedeki arkeolojik çalışmalar sonucu ortaya çıkan buluntulardır. Bunların sergilendiği kale binası ise: Barok içi ve çevredeki dağların muhteşem manzarasıyla büyüleyicidir.

Folk Life Museum

Burada görülen eserler ve objeler: 1913 yılından itibaren toplanmaya başlamış, insanların günlük hayatlarının birer parçasıdır. Başlangıçta, odak, dünya savaşı öncesinde kırsal toplum oldu. Günümüzde ise, müze, kültürel eserlerin köklerini yeniden tanımlamaktadır ve küreselleşen dünyada, yaşam üzerinde durulmaktadır.

 

SCHLOSS EGGENBERG PALACE

Steiermark’ın batı yakasında bulunan bu saray: şehirde Barok mimari stildeki en iyi korunmuş yapıdır. Geniş ve doğal bahçeler içindeki yapı: 2010 yılında UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilerek koruma altına alınmıştır.

Saray: 1460 yılında, İmparator Frederick III tarafından, Gotik tarzda, sabit bir ikametgah olarak yaptırılmıştır. 1625 yılında ise, saray, Barok stil kullanılarak genişletilmiştir.
Yapının merkezi kulesi: 50 metre yüksekliktedir. Ana yapı ise 3 katlıdır.

Günümüzde burayı ziyaret ederseniz görebilecekleriniz

Saray Devlet Odaları

Bu sembolik mimari kompleksin merkezinde, kıymetli eserler bulunmaktadır. Eggenberg Sarayı: 18. yüzyıldan bu yana, neredeyse hiç değişmeden günümüze gelmiştir. Devlet odaları: 17 ve 18. yüzyıl güzelliklerini yansıtan tasarımlar, mobilyalar, duvar halıları ve dekorasyon ile döşenmiştir.

Bu 24 devlet odası: Avusturya’nın en önemli hazineleri arasında sayılmaktadır. Odalardaki tavan süslemelerinde: klasik Yunan ve Roma kahramanları, kutsal krallar ve generaller, Hıristiyan krallıkları görülmektedir.

Özellikle “Planetary” odası ilgi çekmektedir. Burası: 1685 yılında tamamlanmış ve saray sanatçısı Hans Adam Weissenkircher tarafından yapılan resimlerle süslenmiştir.

Alte Galerie-Universalmuseum Joanneum

Bu büyük dünya tiyatrosundaki resimlerde: aziz ve günahkarlar, kahramanlar ve kötü adamlar sunuluyor.

Bu gösteride, resimlerde görülen dramatik sahneler, her şeyin geçiciliğini vurgulamaktadır. Gösteride: Rönesans’tan mükemmel örnekler ve Ortaçağ döneminin muhteşem renk ve güzellikleri sergilenmektedir.

Her gün saat: 10.00-16.00 arasında açık bulunan galeriye girmek ücretlidir. Ücret: yetişkinler için 8 Euro, öğrenciler için 3 Euro’dur.

Coin Cabinet-Para Koleksiyonu

Koleksiyon: Arşidük Johann’ın bir bağışı ile başlamış ve yüzyıllar boyunca büyüyerek günümüze 70 bin adetten oluşan bir sikke koleksiyonu olarak ulaşmıştır. Bu koleksiyon, Avusturya’nın ikinci büyük kamu koleksiyonudur.

Saray Kilisesi

Saray Kilisesi: Eggenberg Tiyatrosunun yerine: Mimar Joseph Hueber tarafından yapılan tadilat sırasındaki mimari değişiklikte eklenmiştir.

Buraya: ikinci kattaki devlet odalarının bulunduğu yerdeki bir galeriden gidilir. Buranın süslemeleri: sanatçı Philipp Jacob Straub tarafından yapılmıştır.

Arkeoloji Koleksiyonu-Üniversalmuseum Joanneum

Yeraltındaki bu arkeoloji müzesinde: Prehistorik çağ, klasik ve antik çağda: yakın doğu ve Mısır buluntuları sergilenmektedir.

Her gün saat: 10.00-16.00 arasında açık müzeye giriş ücretleri yetişkinler için 8 Euro, öğrenciler için 3 Euro’dur.

ARNOLD SCHWARZENEGGER MÜZESİ

Linakstabe bölgesindeki bu müze: 1806 yılında inşa edilmiştir ve Herberstein ve Eggenberk’deki orijinal ormancı köşküdür.

Müzede: ünlü sinema sanatçısının çocukluk ve uluslar arası yıldız kariyerinin hikayesine ait objeler görebilirsiniz.

SCHLOSSBERG- LUFTİGE HOHEN İN

Şehrin iyi bir manzarasını izlemek isterseniz, Schlossberg denilen buraya çıkmanız gerekir. Burası: şehrin zirvesinde 123 metre yükseklikte bir tepedir.

Söylenenlere göre: I. Dünya savaşında, Grazlılar, burayı oyarak bir sığınak ve kaçış yeri olarak kullanmışlardır. Öte yandan: Türklerden korktukları için bu tepeyi oyup içine saklandıkları söyleniyor.

Ardından, II. Dünya savaşında, burada 50 bin kişinin saklandığı söyleniyor. Bu tepenin içine ray bile döşemişler. Günümüzde ise, bu tepenin içinde, belli zamanlarda partiler düzenleniyor ve konserler veriliyor, çünkü akustik muhteşemdir.

Dağın içine girerek, tepeye kadar çıkmak mümkündür. Asansör tepenin içinden yukarıya, zirveye çıkıyor. Tepenin içinden pasajdan geçip Sporgasseye ulaştığınızda, sağlı sollu butikler, barlar ve restoranlar göreceksiniz.

Biz yine tepeyi anlatmaya devam edelim: Şehrin ismi, bu tepede 1000 yıl önce inşa edilmiş ve zapt edilemez bir kaleden gelmektedir. 1809 yılında, Graz, Fransızlar tarafından işgal edildiğinde, Schlossberg’i almak için tüm girişimlerine karşı, kale direnmiş ve ele geçirilememiştir.

Ancak yapılan anlaşma sonucu kaleyi ele geçiren Napolyon ordusu: onu imha etmiş ve yalnızca saat kulesi ve çan kulesi kurtulmuştur.

Bu küçük kale, Slavca “Gradec” ismindedir ve daha sonra bu kelime değişerek “Graz” ortaya çıkmıştır.

Günümüzde

Buraya yürüyerek veya asansör veya feniküler ile çıkmak mümkündür ve bu park alanından şehrin manzarası izlenmektedir. Evet, günümüzde buraya çıkarsanız: saat kulesi, çan kulesi ve birkaç ilginç heykel görebilirsiniz. Ama, bölgenin asıl cazibesi, açık bir günde, karlarla kaplı Alpler görülebilmektedir.

Buraya giriş ücretli olup, yetişkinler için 2 Euro’dur.

Bu bölgede bulunan kale, Napolyon güçleri tarafından ele geçirilememiş ancak yapılan anlaşma sonrasında kaleyi ele geçiren Napolyon güçleri her şeyi yerle bir etmişler, ancak insanların korunması için ödenen fidyenin ardından: Saat kulesi ve çan kulesi bağışlanmış, yıkılmamıştır.

Uhrturm-Saat Kulesi

1265 yılından kalma saat kulesi, şehrin simgesidir, çünkü şehrin en eski yapısıdır ve ilginç olanı, saatin hala çalışıyor olmasıdır.

Ancak: onun akrep ve yelkovanı: çoğu saatten farklı çalışır, çünkü saat kulesi, meraklı bir özelliği ortaya koyar. Saatin akrep ve yelkovanı terstir. Bu yüzden, zamanı belirlemek isterseniz: buna göre dikkat etmek gerekir. Çünkü: yelkovan sonradan takılmıştır.

Kule: 475 metre yüksekliktedir ve şehrin en yüksek yeridir.

Daha öncede sözünü ettiğim gibi, gençler, ilk öpüşmelerini bu kulenin olduğu yerde, yani en yüksekte yapmak gibi bir geleneği sürdürüyorlarmış. Buraya ulaşmanın iki yolu bulunur. Birinci yol: bir çok merdiven basamaklarını tırmanarak yürüyerek ulaşmaktır ki, şehre ve Mur nehrinin manzarası için buna yani yorgunluğa değer.

Diğer yol ise: feniküler kullanarak buraya ulaşmaktır. Son bir öneri: çıkarken asansör veya feniküler kullanın, inerken merdivenlerden inin.

1809 yılında Napolyon güçlerinin yıkımından kurtulan kule: 1839 yılında, çevresinde Ludwing von Welden tarafından tasarlanmış bir kamu parkına sahip olmuştur.

Glockenturm-Çan Kulesi

Yine, Napolyon güçlerinin yıkımından kurtulan çan kulesi: 1588 yılında inşa edilmiş ve eski kalenin bir parçası, kalıntısı olmuştur. 34 metre yükseklikte ve sekizgen olan çan kulesi: Thomas şapeli için: Arşidük Charles II adına inşa ettirilmiştir.

Çan kulesinin içinde: o dönemde ele geçirilen Osmanlı toplarından dökülen: ünlü “Grazer” çanı bulunmaktadır. Buna aynı zamanda, Lisl ve Türk çanı da denilmektedir.

Çapı: 197 cm. olan bu çan: 4660 kg ağırlığındadır. Çan: günde 101 vuruş yapmaktadır, bunun anlamı da, biraz önce sözünü ettiğim gibi, Osmanlılardan ele geçirilen 101 top eritilerek yapılmış olmasıdır. Çan kulesinin altında, bir zindan bulunmaktadır.

Buraya ulaşmak istiyorsanız: asansör veya 260 basamaklı merdiven kullanmanız gerekir.

Büyük Su Sarnıcı

1544-1546 yılları arasında, Domenico dell Allio tarafından yapılan, 3.5 metre çapında, 16 metre derinliğinde ve 900 bin litrelik bu sarnıç: kendi türünün o dönemdeki en büyük yapılarından birisi olarak bilinir. Çevredeki, kalede bulunan binaların çatılarından süzülen yağmur suları: burada toplanırmış. Sarmıç, günümüzde yangın su rezervi olarak kullanılmaktadır.

Hacker Anıtı-Hackher Lion

1809 yılında, Hacker komutasındaki bir avuç asker: Napolyon güçlerinin 3000 askerden oluşan ordusuna karşı buradaki kaleyi savunmuşlardır. Bunun hatırasına, Hacker’in bronz heykeli buraya dikilmiştir. Anıt: 1965 yılında, William Gosser tarafından yapılmıştır.

Türk Çeşmesi

1554-1557 yılları arasında yapıldığı düşünülen, 94 metre uzunluğundaki bu yer altı tüneli: Mur nehrinden kaleye su sağlamak amacıyla oyulmuştur.

Tasarımı İtalyan mimar Domenico dell Allio tarafından yapılan tünelin kazısında, sözde Türk esirleri çalıştığı için, Türk çeşmesi denilmektedir. 1934 yılında, havuz üzerine bir pompa istasyonu, bir vinç ve iki büyük ahşap kova eklenmiştir.

LANDHAUSHOF

Herngasse bölgesindeki bu yapı: özellikle kutlamalar için düzenlenmiştir. Zaten: yapının avlusuna girdiğinizde, hemen bu düşünce akla gelmektedir. Rönesans zamanında: buraya çeşitli etkinlikler ve kutlamalar düzenleniyormuş.

Günümüzde de, burada saray atmosferinde konserler ve tiyatro gösterileri düzenlenmektedir.

KUNSTHAUS GRAZ

Lendkai bölgesindedir. Yapı, muhteşem mimarisiyle dikkati çeker. Şehir, 2003 yılında Avrupa Kültür Başkenti seçilince, burası yenilenerek açılmıştır. Peter Cook ve Colin tarafından tasarlanan bina: yerel olarak Fournier olarak bilinen sanatsal özellikleri taşımaktadır.

Evet, çevresinde bulunan tarihi binaların tersine, oldukça modern, çarpıcı bir mimariye sahip bu özel bina: çağdaş sanat için bir sergi merkezi olarak kullanılmaktadır.

Dışarıdan gördüğünüzde, siz de bu ilginç binanın neye benzediğin hakkında yorumlarda bulunabilirsiniz. Örnek yorumlar: uzaylı, canavar, yer fıstığı gibi.

ROMAN MUSEUM-FLAVİA SOLVA

Burada: şehrin Wagna bölgesindeki Flavia Solva denilen Roma kentinin kalıntılarından elde edilen objeler bulunmaktadır. Muhtemelen, MS.70 yılında İmparator Vespasianus zamanında bu şehir kurulmuştur.

Hatta: burada bir Kelt şehri vardı ve bunlar hızla ve açık bir şekilde Roma kültürünü ve medeniyetini kabullenip benimsediler diyenlerde bulunmaktadır.

Bu durum: arkeolojik buluntular, yazıtlar ve antik kentin çevresindeki pek çok kabartma ile belgelenmiştir.

Bu objeler değerlendirildiğinde: Flavia Solva Noricum şehrinin, döneminin en etkili şehirlerinden birisi olduğunu göstermektedir.

AUSTRİAN SCULPTURE PARK

Avusturya Heykel Parkı olarak bilinen bu mekan: İsviçreli peyzaj mimari Dieter Kienast tarafından tasarlanmıştır ve içinde: gül bahçeleri ve çeşitli topografik alanlar bulunmaktadır. Park alanı: ziyaretçiler için çağdaş heykel sanatına genel bir bakış elde etmeleri fırsatını sunuyor.

Parkta bulunan heykeller: 1960’lardan bu yana Avusturyalı sanatçıların ve aynı zamanda önemli uluslar arası heykeltıraşların heykellerini barındıran bir koleksiyondan oluşmaktadırlar.

Heykel parkı: yalnızca Nisan-Ekim ayları arasındaki dönemde ziyarete açıktır.

MUR İSLAND-MURİNSEL

Mur mehrinin ortasında, bir açık midye kabuğu şeklindeki bu suni ada: 2003 yılında, şehrin, Avrupa Kültür Başkenti olarak seçildiği dönemde: Amerikalı sanatçı Vito Acconci tarafından, çelik yapı tekniği kullanılarak yapılmıştır.

47 metre uzunluğunda ve deniz kabuğu şeklindedir.
Aslına bakarsanız, bu yapı, ne bir gemiye ne de bir adaya benzemiyor.

Yapının içinde: küçük bir oyun alanı, kafe ve açık hava müzik etkinliklerinin düzenlendiği bir boşluk bulunuyor.

Bence, bu yapıdaki kafede, muhteşem manzarayı izleyerek bir kahve içmelisiniz. Özellikle, geceleri ışıkların yanmasıyla muhteşem bir görüntü ortaya çıkıyor.

ZEUGHAUS-CEPHANELİK-SAVAŞ MÜZESİ

Graz şehri: 16 ve 17. yüzyıllarda: Türklere karşı savunma yapmak için, Hıristiyanlar tarafından ileri bir karakol olarak kullanılıyordu ve burada silahlar biriktiriliyordu. 1642 yılında, bu silahların saklanması için, Alman Barok tarzı bu prestijli yapı inşa edilmiştir.

18.yüzyıla gelindiğinde Türk tehdidi ortadan kalkınca: İmparatoriçe Maria Theresa: Türklere karşı mücadele sırasında yerel milisler tarafından kullanılan bu silahların: burada kalmasına izin vermiştir.

Bu izin sonucunda, dünyada örneği az bulunur, muhteşem bir koleksiyon korunmuş ve günümüze kadar gelmiştir.

Koleksiyon: üç asırdan bu yana, 32.000 silahtan oluşmaktadır ve burada, 4 katta gizemli bir atmosfer içinde sergilenmektedir.

Bunlar arasında bulunanlar

Çelik mızraklar, ateşli silahlar, tabancalar, tüfekler, zırh göğüslükler ve koşum takımlarıdır. Ayrıca: en üst katta: kemerli avlu ve saat kulesi tarafında, çatının yukarısında, Schlossberg bölgesinin güzel bir manzarasını izlemek mümkündür.

Ancak, benim burada belirtmek istediğim özel bir durum var. Bu müze: daha çok şehrin Osmanlılar tarafından ele geçirildiği döneme ait belgeler, savaşta kullanılan silahlar, toplar, askerlerin giydiği kıyafetler, tüfekler, zırhlar, kalkanlar ile tanınıyor.

Burada sergilenen belgeler ve resimlerde: Osmanlının ne kadar gaddar ve cani olduğunu anlatmak için özel çaba sarf edildiğini anlamamak mümkün değildir. İnsan, özellikle biz Türkleri rahatsız edici boyutta resimler var.

Evet, bu yapıyı gezmek isterseniz, ki, biraz önce de söyledim, bu silah koleksiyonunun dünya üzerinde benzeri yoktur, mutlaka gitmelisiniz ve Herrengasse bölgesine ulaşmanız gerekir. Giriş ücretlidir, yetişkinler için 8 euro, çocuklar için 3 Euro ödemeniz gerekir.

Avusturya Graz Glockenspielplatz

GLOCKENSPİELPLATZ-ÇEŞİTLİ TONLARDA SES VEREN ÇANLAR

Burada bulunan evin alınlığında: renkli kostüm giymiş bir bayan ve bir adam: gündü üç kez (saat: 11.00-15.00-18.00) güzel bir dans gösterisi sunmaktadırlar. Bu gösteride: 24 çan, üç farklı melodi sesi çıkarırlar.

Buradaki “Glöckl Brau” restoranında biraz oturun ve biranızı yudumlarken: saatin bu şovunu izleyin.

MOZOLE

Alley Kalesindeki bu mekan, Graz Katedralinin hemen yanında bir imparatorluk mezarlığı olarak dikkat çeker.

Mezar yapısı: İmparator Ferdinand II ve onun saray ressamı Giovanni Pietro de Pomis tarafından tasarlanmıştır ve Romanın büyük çağdaş kiliselerinin tiyatral ihtişamı ve Avusturya’nın Barok mimari stilinin karakteristik özelliklerini birleştirmektedir.

Yapı: 1614-1633 yılları arasında yapılmıştır. 1636 yılında ise, bir başka İtalyan Pietro Valnegro: apsis kule inşa ederek dış bölümü tamamlamıştır.

Yapının cephesi gayet görkemlidir ve batı merdiven girişi, cephedendir. İç bölüm: büyük bir Avusturya Barok ustası ve şehrin en ünlü adamlarından Johann Bernhard Fischer von Erlach tarafından: fresklerle dekore edilmiştir.

Güzel bir oval kubbe merkezinde: Bavyera kralı Karl II ve Maria ve imparatorun annesinin kırmızı mermer lahitleri görülüyor. İmparator Ferdinand II’nin mezarı ise, sunağın sağında durmaktadır.

Mezarın yukarısında

Katedralin Turkuvaz çatı kubbeleri ve St Catherine kilisesi ve parlak mavi gökyüzü görülür.

DOMKİRCHE-KATEDRAL

Alley Kalesindeki bu dini yapı: İmparatorluk kilisesidir ve İmparator Friedrich III tarafından, 15.yüzyılda inşa ettirilmiştir. Yapının dış duvarında: geç Ortaçağ döneminde Graz şehrinin uğradığı üç bela (Türkler, veba, çekirge sürüleri) hatırlatılıyor ve bunlara “boyalı lanetler” yapılmıştır.

Yapıdaki muhteşem Gotik freskler korunarak günümüze kadar gelmiştir. Katedralin içinde, kilisenin tarihi hazinelerini görmenizi öneririm. Özellikle: iki kutsal emanet ilgi çekmektedir. Bunlardan: Petrarca Zaferlerinden esinlenilmiş, eski abanoz ve kabartmalı kemik ve fildişinden yapılan evlilik sandıkları özel ilgi çekmektedir.

TREPPENTURM

Stadtpark bölgesindeki burada: Eyalet Hükümeti binalarından birinde, çift merdivenli birinci katta: İmparator Fredirich III ve Maximillian I tarafından yaptırılan kalenin kalıntılarını görmek mümkündür Ziyaretçiler; 1499 yılında tasarlanmış buradaki bir teknik ayrıntıya ilgi gösterirler, şöyle ki: ikiz eksen çevresinde, rüzgarların farklı esintilerini görmek mümkündür.

HERRENGASSE

Herrengasse: şık mağazaları ve ofis binaları ile kaplı, canlı bir caddedir. Cadde üzerinde: 1450 yılı yapımı Gematte Haus bulunuyor.

CASTLE& DOPPELWENDELTREPPE

Hofgasse bölgesindeki bu yapı: yüzyıllar boyunca yapısal değişikliklere uğramış ve bu nedenle bünyesinde: Gotik, Rönesans ve Biedermeier mimari unsurlarını barındırmaktadır.
Özellikle, başlangıçta bir optik ilizyon gibi görünen “çift sarmal merdiven” heyecan verici olarak ilgi çekmektedir. Bu merdiven: her katta: ayrı ayrı ve tekrar bir araya gelen, iki ters dönen merdivenden oluşmaktadır.

MARİAHİLF KİRCHE- TROST BAZİLİKASI

Church Spuare bölgesindeki bu yapı, bölgenin en önemli dini yapılarından birisidir. Hatta: hac yeri olarak da kabul edilir. Avrupa’nın hemen hemen her yerinden, hacı olmak üzere gelen Hıristiyanlar: bazilikanın muhteşem kulesinin 216 basamaklık merdivenlerini tırmanırlar.

Söylenenlere göre: Barok tarzı kilisenin kalbinde bulunan “Marian” mezarlığının gerçek bir cennet olduğuna inanılır. Bunun dışında, bazilikada: güzel freskler ve etkileyici minber bölümü ve ikiz kuleler ilgi çekmektedir.
Diocesan Müzesi, burada bulunmaktadır.

STADTPFARRKİRCHE ZUM HEİLİGEN BLUT

Herrangasse bölgesindeki bu dini yapı: Gotik özellikler göstermektedir ve 19. yüzyılda Barok tarzda yenilenmiştir. Ancak, ahşap çan kulesi, Barok kalmış ve kuşkusuz şehirdeki en güzel çan kulelerinden birisi olarak bilinmektedir.

İçeride: Virgin Varsayım Tintorettoları görmeyi unutmamalısınız. Ayrıca: vitray pencerenin de olağandışı özelliklerini görmelisiniz. Hitler ve Mussolini: Mesih’in kırbaçlanması sırasında, hasta kehanet seyirciler olarak tasvir edilmişlerdir.

FREİHEİTSPLATZ

Burası, özgürlük meydanı olarak bilinir ve merkezinde: son Kutsal Roma İmparatoru Franz II’nin heykeli duruyor.

Meydanda bulunan büyük kırmızı bina: Neo-klasik alınlıkta oyulmuş mason sembolleriyle ilgi çekmektedir.

NATURAL HİSTORY MUSEUM

Joanneum mahallesindeki bu müze: Mart 2013 tarihinde tamamen yenilenmiş olarak açılmıştır. 2009 yılı Sonbaharında: müzenin bölümleri: buraya taşınmıştır.

NEUE GALERİE

Bu galeri: Kasım 2011 tarihinden itibaren, 2000 metrekarelik bir sergi alanı ile, en modern standartlarda yenilenmiş, büyük bir müze binasıdır. Öte yandan: 1960’lardan beri: Neue Galerie: çeşitli çağdaş sanat pozisyonlarının gelişimini takip etmiş ve onu koleksiyonunda belgelemiştir.

Koleksiyonda: 1945 yılından sonraki Avusturya ve uluslar arası resim, grafik, poster, heykel, fotoğraf ve video sanatı örnekleri görünmektedir.

MUSEUM İM PALAİS

Müzenin koleksiyonunda: Ortaçağdan günümüze kadar olan sürece ait: sanatsal tasarlanmış yaşam tarzının tüm alanlarına ait yaklaşık 35 bin objenin bulunduğu bildiriliyor.

Bunlar arasında bulunanlar: aristokrat ve burjuva ev dekorasyonları, metal, ahşap, fildişi, seramik, cam ve tekstil ürünü el sanatları örnekleri, ferforje öğeleri, kostümler ve müzik aletleri koleksiyonudur.

Avusturya Hallstatt

Avusturya Hallstatt

Hallstat: Avusturya’nın bir bölgesi olan Yukarı Avusturya’da Salzkammergut’ta bir köydür.

Hallstat bahar ve yaz aylarında hiç kuşkusuz ziyaretçilerine çok şey sunuyordur. Ama biz özellikle karlar altında, kış manzarasını yaşamak için, Ocak ayını tercih ettik. Şansımız vardı ki, iki günlük gezimizi çok yoğun ve kalın bir kar örtüsü ile pırıl pırıl bir güneş altında tamamladık. Ancak güneşli hava deyince gün boyunca parlayan güneş akla gelmesin. (Ocak ayı için)

Hallstat’ta güneşin öğleden hemen sonra battığını söylemekte fayda var.

Köyün kenarına kurulu göl, çepeçevre öyle yüksek, öyle dik dağlarla çevrili ki, güneş kendisini şöyle bir gösterip öğleden sonra yine dağların arasında kaybolup gidiyor.

Hallstat’a: Viyana’dan trenle geldik. Wien Hauptbahnoff’tan bindiğimiz Salzburg treni, Linz’den geçerek Attnang-Pucheim istasyonuna geldi. Bu ana hatta çalışan trenler railjet olarak isimlendirdikleri hızlı giden trenlerden.

Uzun istasyon aralarında 200 km/saat hız yapabiliyor. Attnang-Puchheim istasyonunda aktarma yaparak Obertraun trenine bindik. Bu, hız yönünden standart bir tren, ancak hızlı trenlerin, sağında ve solunda manzarayı kapatan toprak setler arasında yol alması sebebiyle zayıf bir dış görünüm vermelerine karşın, aktarma noktasından sonra Traunkirchen, Ebensee, Bad Ischl’den geçen ikinci tren yolculuğumuz seyre değer kış manzaraları eşliğinde, Traun nehri kıyılarını izleyerek tamamlandı.

Yaklaşık 3.5 saat sonra ulaştığımız Hallstatt tren istasyonu, aslında tren yolu kenarına kondurulmuş bir barakadan ibaret. Trenden inilen bu noktada istasyon barakasından başka hiçbir şey yok. Burada trendeki tüm çekik gözlü yolcularla birlikte iniliyor.

Hep birlikte az ileride göl kenarındaki iskele olduğu belli olsun diye usulün bir kapı kondurulmuş “iskeleye” doğru beyaz bir patikadan yürünüyor. (çevre yoğun bir kar örtüsüyle kaplı olduğu için zemini göremedik, muhtemelen düzgün döşenmiş temiz bir yürüme yoludur)

Seferleri trenin geliş ve gidiş saatlerine göre ayarlanmış bir tekneye, yine Asyalı gezginler doluşuyor. (bilet kişi başı tek yön 2.5 Euro. Gidiş dönüş veya birden fazla kişi indirimi yok. Bunu 1 kişi 2.5 Euro, 2 kişi 5 Euro, gidiş dönüş 5 Euro şeklinde yazılı levhalarla başarılı bir şekilde anlatmışlar)

Köy hemen gölün karşısında. Buraya Uzakdoğulu turistlerin göstermiş olduğu ilgi gerçekten inanılmaz. Uzaklarda, Avrupa’da tanındığından daha fazla tanınıyor olmalı ki ziyaretçilerin tamamına yakını o bölgelerden.

Köyde sezon Nisan-Kasım ve Kasım-Nisan olarak ikiye ayrılmış. Kış sezonunda tuz madenleri ve feniküler kapalı. Bunun yanı sıra işletmelerin de bir kısmının kışın kapalı olduğu, yine gölde tekne gezintilerinin yapılmadığı anlaşılıyor. Ancak köyün kış manzarası, karlar altındaki görünümü muhteşem. Birisi iskelenin hemen yanındaki Luteryan kilisesi diğeri biraz yukarıda Maria am Berk Katolik Kilisesi olmak üzere merkezde iki kilisesi var.

Katolik kilisesinin bahçesindeki küçük bakımlı mezarlık etkileyici. Bahçeden köyün görünümü de harika. Mimarisi ile ilgi çeken üçüncü kilise Obertraun yönünde köyün çıkışında yer alan Kalvarienberk kilisesidir. Sahilde, evlerin önünde uzanan yola (Seestrasse) paralel, dağa yaslanan evlerin arkasında, biraz yukarıda, sahil yoluna paralel uzanan daracık sokakta yürümek gerçekten insanı bu zamandan koparıp farklı bir boyutu yaşatıyor.

Ara sokakları fazla değil aslında, zira köy öyle dar bir alana kurulmuş ki, kuzey yönünde doğru, kayalıklar izin vermediği için, ancak sahile birer sıra ev yapılabilmiş, alan yokluğundan ev yapacak yer kalmadığı noktada da köy bitmiş. Hala o hali ile durduğu, yüz yıl önceki fotoğraflarına bakılınca anlaşılıyor. Bizim için şaşırtıcı olan, bina ya da yol yapılacak alan kalmayınca sahile toprak dolgu yapılmamış veya beton kazıklar çakılarak sahil yolunun “duble” hale getirilmemiş olmasıdır.

Köyün güneyindeki Lahn iskelesinin hemen arkasındaki otobüs durağından k alkan otobüs ile (tur otobüsleri de burada duruyor) 8 km ilerideki Dachstein tesislerinin teleferik çıkış noktasına ulaşılıyor.  (otobüs 1 kişi tek yön 2.10 Euro). Teleferik için fiyatlar son derece çeşitli, belirli saat dilimi için, belirli saatlerden önce, belirli saatlerden sonra, birkaç kerelik, günlük, 2 günlük, haftalık vs biletler var.

Biz saat limiti olmadan gidiş dönüş yapabileceğimiz bir bilet aldık. Kayak malzemeleri aşağıdaki bu tesisten kiralanıyor. Yukarıda böyle bir imkan yok. Buradan yukarıya önce Eishöhle, devamında kabir değiştirerek Krippenstein istasyonuna çıkılıyor. Buradaki tesiste yuvarlak yapısı sebebiyle geniş bir manzaraya hakim güzel bir kafe restoran da var. (Uludağ’dan ucuz)

Bir sonraki istasyonu teleferik değiştirerek devam etmek de mümkün ama biz yukarıya vardığımızda şiddetini arttıran fırtına sebebiyle bu üçüncü kademe kapatılmıştı. Biraz beklediysek de hava koşullarında bir değişiklik olmadığından, hattın devamında seferler açılmadı. Tesise yaklaşık yarım saat yürüme mesafesinde olduğu söylenen “Five Fingers” isimli bir seyir terası Hallstatt köyünü ve gölünü de içine alan çok geniz bir manzaraya hakimmiş. Fırtına sebebiyle o mesafeyi yürüyemedik.

Ama tesise daha yakın bir noktada Welterbespirale isimli diğer bir seyir terasından aşağıyı seyredebildik. Five Fingers seyir terası, geceleri köyden bakıldığında, gökyüzündeki bir yıldızmış gibi görünecek şekilde ışıklandırılıyor. Mevsim sebebiyle gezdiğimiz süre boyunca sıfır dereceyi göremedik desek yanlış olmaz.

Hep eksi derecelerde dolaştık. Köyde fazla sayıda olmasa da oturup ısınacak, bir şeyler yenilip içilecek yeterli sayıda restoran ve kafe bulunuyor. Nezih atmosferi ile dikkat çeken, çok sayıda tarihi ünlü şahsiyetin kalmış olduğu (İmparator Franz Josef, İmparatoriçe Sisi, yazar Agatha Christie, oyuncu Marlene Dietrich tanınmış ziyaretçiler arasındaymış) Seehotel Grüner Baum’un göle bakan geniş pencereli kafe-restoranı özellikle belirtmeye değer.

Brauhaus isimli restoran da sıcak ortamıyla akşam yemeği için önerilebilir.

Lahn iskelesi karşısında büyük bir marketi de var ama biz hafta sonu gittiğimizden kapalıydı.

İskelenin yanındaki Luteryen kilisesinin karşısında “köyün bakkalı” da diyebileceğimiz küçük market acil ihtiyaçlar için yeterli olabileceği gibi, geceye kadar açık olması ve birkaç masasıyla kafe hizmeti de vermesiyle işlevsel bir mekan olarak anılmayı hak ediyor.

Tekne seferleri genel olarak tren seferlerine ayarlanmış ise de son sefer her durumda 18.15’te. Bu seferlerin bağlantı sağladığı tren de, tarifeye bakılacak olursa son tren seferi.

Gelişimizde olduğu gibi çok sayıda Uzakdoğulu gezginle birlikte, karanlığın içinde birden bire belirip, ıssızlığın ortasında kısa süreliğine duran trene binerken, doğa bilimci ve kaşif Alexander von Humbolt’un Hallstat için söylediği “dünyanın en güzel göl köyü” ( …. The loveliest lake village in the World) sözünü tüm kalbimizle onaylayarak iki günlük gezimizi tamamladık.

Viyana Gezi planı

Viyana Genel