Şanlıurfa Bozova

Şanlıurfa Bozova

Türkiye’nin gururu Atatürk Barajı ve Hidroelektrik Santralı tesislerini ve baraj gölü kıyısındaki soysal tesisleri mutlaka görmelisiniz. Bu tesisleri yapmayı başaran ülkemizle gurur duyacaksınız.

Şanlıurfa Bozova

ULAŞIM

Bozova-Şanlıurfa arası uzaklık: 38 km., Bozova-Adıyaman arası uzaklık: 96 km., Bozova-Diyarbakır arası uzaklık: 121 km. dir. Bozova’nın Atatürk Barajına uzaklığı ise: 22 km. dir.

TARİHİ

Bu yöre: Asurlular döneminde: Asurnianu, Romalılar ve Ermeniler döneminde: Tormenapa, Araplar döneminde: Telhüvek, Türkmenler döneminde Yaylak olarak isimlendirilmiştir. Tarihi: MÖ.7250-5500 yıllarına kadar uzanmaktadır. Ayrıca: 1982 yılında, İğdeliköyü yakınlarında yapılan arkeolojik çalışmalarda elde edilen buluntular, bölgenin günümüzden 7000 yıl öncesine kadar yerleşimlere ev sahipliğine göstermiştir.

Bozova civarında kurulan ilk medeniyet: Asurluların Asuranianu ismini verdikleri ve MÖ.2000 ile 606 yılları arasında hüküm sürdükleri dönemde oluşan medeniyettir. Bozova bölgesi daha sonra Makedonyalıların, Roma imparatorluğunun ve Bizans imparatorluğunun eline geçer. 640 yılında, Hz. Ömer zamanında, Übeyt ibni el Cerrah tarafından, Urfa’nın fethi ile birlikte, İslam topraklarına katılır.
1402 yılından 1516 yılına kadar; sürekli olarak İran Safavileri, Mısır Memlukları ve Osmanlılar arasında el değiştirir.

Şanlıurfa Bozova

GENEL ÖZELLİKLERİ

SOSYAL HAYAT

Türkiye’nin en büyük barajı ve hidroelektrik santralini bünyesinde bulundurması ve GAP’ın merkezinde olmasına rağmen, Bozova’da sosyal hayat oldukça durgundur. Atatürk Barajı inşaatı sırasında bir hareketlilik gözlense de, baraj inşaatının bitiminden sonra tekrar sade ve gelenekçi hayat tarzına devam edilmiştir. İlçe merkezinde; sinema, tiyatro ve gazino gibi eğlence yerleri yoktur.

Atatürk Barajında bulunan; DSİ Müdürlüğüne ait sosyal tesisler, amfi tiyatro ve kır kahvesine ilave olarak, Holan Tepesi olarak bilinen ormanlık alan içinde: Su ve Doğa Sporları Merkezinin de bulunduğu dinlenme ve mesire yerleri, 2001 yılında hizmete alınmıştır. Özellikle, baraj gölünün kıyısında bulunan sosyal tesislerde; yelken, sörf, kürek ve yüzme gibi her türlü su sporları yapılabilmektedir.

Şanlıurfa Bozova

GEZİLECEK YERLER

Şanlıurfa Bozova Çarmelik Kervansarayı

ÇARMELİK KERVANSARAYI 

Şanlıurfa-Gaziantep kara yolunun, Aligör köyünün kuzeyinden Bozova’ya giden yolun, 14’ncü km. dedir. Kocatepe, Büyükhan köyünde bulunuyor.
Bu anıtsal eser: ticaret kervanlarının ve hac yolcularını konaklaması için Selçuklular döneminde yapılmıştır. Ancak, kitabesi bulunmadığından, kesin inşa tarihi bilinmemektedir. 15’nci yüzyıldan kaldığı sanılıyor. Yani: muhtemelen 1234-1235 yılları arasında, Selçuklu dönemine tarihleniyor.

Avlunun çevresinde: ahırlar, kışlık ve yazlık odalar bulunur. Avlu da, bir de su kuyusu var. Yapıya giriş, kuzey cephesinin ortasındaki eyvandan. Bu giriş eyvanı ve avlunun etrafını çevreleyen mekanların büyük bir kısmı, günümüzde yıkılmış durumda. Plan şeması olarak Selçuklu şehir dışı hanlarından çok, Suriye çevresindeki 12 ve 13’ncü yüzyıl hanlarıyla benzerlik gösteriyor.

Evliya Çelebi; Seyahatnamesinde :” Suruç’tan kalkarak batıya doğru, iki saatte Çar Melik kalesine ulaştığını, burasının dört hükümdar (Çar Melik) kardeş tarafından yapıldığı için bu ismi aldığını “ belirtiyor.
Güneydoğu Anadolu bölgesinden daha çok Suriye geleneklerinden izler taşıyan özgün konumu ve yöredeki “Han” yapılarının en erken tarihlisi olması bakımından, çok önemli bir eser.

Şanlıurfa Bozova Çarmelik Camii

ÇARMELİK CAMİİ

Hanın kuzey kapısının karşısında, 2 katlı olarak yapılmış. Alt katı: dershaneler, üst katı ise camidir. 6 adet kubbe ile örtülü, son cemaat yeri, 3 kemerli ve kubbesizdir. İskender diye adlandırılan mevkide bulunan mezarlıkta ise, yan yana bulunan ve iki kardeşe ait olduğu söylenen mezarların, bu camii ve hanı yapan kardeşlere ait olduğu söyleniyor.

TİTRİŞ KERVANSARAYI

Bozova’nın: Titriş Köyündedir. Kitabesi bulunmadığından, yapım tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Yapı üslubu: Osmanlı döneminde, 15-16′ ncı yüzyıllara bağlanmaktadır.
Yapı: kesme taştan, dikdörtgen planlı olarak yapılmıştır. Güney cephesindeki yuvarlak ve basık kemerli bir kapıdan girilir. Bu eyvan, direklerle desteklenen beşik tonoz örtülüdür. Buradan avluya geçilir.

Avlunun doğu ve batı yönleri: yuvarlak kemer ve payelerin taşıdığı kare planlı tonoz örtülüdür. Revakların doğu ve batı yönündekiler, direklerin desteklediği düz damlıdır. Kuzeydeki revakın üzerine, sonradan beton dökülmüş ve buradaki kapalı mekanlar yıkılarak yerlerine dükkanlar yapılmıştır. Hanın, üç cephesi orijinalliğini korumuş olmasına rağmen, iç mekanları tamamen bozulmuştur. Günümüzde harap durumdadır.

Şanlıurfa Bozova Atatürk Barajı

ATATÜRK BARAJI

Evet, bu bölgeye gelip de, Türkiye Cumhuriyet tarihinin en büyük yapısını görmeden sakın ayrılmayın. Bu büyük yapının haşmeti, gözünüzü korkutacak ama bir yandan da, bir Türk olarak sizlere gurur verecek.

Şanlıurfa Bozova Atatürk Barajı

Burayı görmeden önce: GAP hakkında kısaca bilgi vermek istiyorum.

GAP, Güneydoğu Anadolu Projesi. Türkiye yüzölçümünü ve nüfusunun yaklaşık % 10 nu oluşturan Güneydoğu Anadolu Bölgesinde: toprak, su, insan kaynaklarını geliştirerek, top yekun sosyo-ekonomik kalkınmaya yönelik, bütünleşmiş ve sürdürülebilir insani gelişme ilkesine dayalı bir girişim. Projenin temel hedefleri: Güneydoğu Anadolu Bölgesi halkının, gelir düzeyi ve hayat standardını yükselterek, bu bölge ile diğer bölgeler arasındaki gelişmişlik farkını ortadan kaldırmak. Kırsal alandaki verimliliği arttırarak, istihdam olanakları yaratmak, ekonomik büyüme ve milli gelir gibi kalkınma hedeflerine katkı sağlamak.

Şanlıurfa Bozova

Önceleri: Fırat ve Dicle nehirleri üzerine, sulama ve hidroelektrik enerji üretimine yönelik: 13 proje demetin içinde, 22 baraj ve 19 hidroelektrik santralı yapımı planlanmış. Proje kapsamında: GAP Uluslar arası havalimanı yapımı sürdürülmektedir. GAP’ın büyük kilit yapılarından biri olan Urfa Tünelleri ise, bitirildiğinde, toplam: 476.000 hektar arazinin sulanması sağlanacaktır. Tünellerin toplam uzunluğu: 57.8 km. olacaktır. Urfa Tünelleri: Atatürk Barajından sonra, yurdumuzdaki en büyük yatırımdır.

Evet, Atatürk Barajı; Güneydoğu Anadolu Projesinin temel taşı. Gövde hacmi:84 milyon m. küp. Dış yüzeyi: kaya içi kil ve toprak. Baraj gövde yüksekliği ; gölün baskısı ile, ilk inşasındaki yüksekliği 10 metre kısalmış. 8 ünitelik güç kapasitesiyle, günümüzde, ülkemizin toplam elektrik enerjisinin yaklaşık üçte birini karşılıyor. Yapımına: 1983 yılında başlanmış, 1990 yılında tamamlanmış. Yükseklik bakımından; dünyada 8, göl hacmi bakımından ise 15 sırada. Elektrik üretimi açısından ise, dünyada: 3 sırada.

Baraj gölü: 48 milyar m. küp su toplama kapasitesine sahip. Bu su; yerli şirketler tarafından, en son teknolojiyle inşa edilmiş olan Şanlıurfa tünelleriyle taşınıyor. Yarıçapları: 7.62 m. ve uzunlukları ise 26.4 km. olan bu iki tünel, dünyanın en uzun tünelleri. Bu tünellerle taşınan su; Şanlıurfa, Harran, Mardin-Ceylanpınar, Siverek, Hilvan ve Bozova’yı içeren, 730.000 hektarlık bir alanı suluyor.

Adıyaman Samsat

Adıyaman Samsat

Atatürk baraj gölünün hemen kıyısında, muhteşem güzel bir konumdadır. Ancak, tarih boyunca birçok uygarlığın merkezi konumunda bulunan eski Samsat bölgesinin de, gerekli arkeolojik araştırmalar yapılmadan baraj gölünün sularının altında kalması, ülkemizin tarihi ve turizmi açısından büyük bir eksikliktir.

Hatta, bu sular altında kalarak yok olma: örneğin bir Hasankeyf kadar ses getirmemiştir ve sessizce yok olmuştur. Günümüzde, Atatürk Baraj gölünün yarattığı doğal güzellik dışında, burada tarihi güzellik veya kalıntı görmeniz mümkün değildir.

Adıyaman Samsat

ULAŞIM

Samsat, bağlı bulunduğu Adıyaman il merkezine 47 km. uzaklıktadır.

TARİH

Bölgenin eski ismi “Samusata-Sumaysat” dır ve yörede bulunan en eski yerleşim yerlerinden birisidir. Yöredeki ilk yerleşimcilerin: MÖ.6000’li yıllara kadar gittiği düşünülmektedir. Hatta: yörenin ilk yerleşimcilerinin, Orta Asya’dan gelen Türklerden Prohititler olduğu tahmin edilmektedir.

Buranın bu kadar önem kazanmasının başlıca nedeni: Fırat nehrinin batı ve doğu kesimleri arasında, en elverişli geçit yerinin burada bulunmasıdır. Samsat, bu yüzden tarih boyunca, önemini korumuştur.

Sümerler döneminde: yöreye “Semizata” ismi verilmiştir. Hititler zamanında ise, yani demir çağında yörenin Hitit krallığının merkezi olduğu anlaşılmıştır. MÖ. 605 yılında, yörede Babillerin egemenliği görülür. Daha sonra ise, sırası ile: Medler, Persler, Makedonya krallığı ve Selevkosların egemenliği görülür.

MÖ. 69 yılına gelindiğinde ise, bu kez: Kommagene krallığının merkezinin burada bulunduğu anlaşılır. Hatta: Kommagene kralları “Antichos” sanıyla anılırlar. Bu krallık merkezi dönemlerinde, 150 yıllık süreçte, burada 4 kral tahta geçer. Kral III. Antichos’un Romalılarla yapılan savaşta yenilmesi üzerine, Kommagene krallığı sona erer ve bölge Romalıların hakimiyetine girer.

Bölge: MS. 72 yılında bir Roma eyaleti olur. Ünlü bilgin Lukianus: yine bu dönemde Samsat yöresinde doğar.

Takip eden süreçte: bölge Persler ve Romalılar arasında birçok kez el değiştirir. MS. 271 yılında, Romalılar bölgeyi kesin olarak ele geçirirler. Bu dönemde, bölgedeki yerleşim yerinde, 50 binden fazla insan yaşadığı bilinmektedir.

Hz. Ömer zamanında, Samsat yöresine “Şimşat-Şümişat” ismi verilmiştir. 1203 yılında, Selçuklular bölgeyi ele geçirirler. 1392 yılında, Yıldırım Beyazıt, bölgeyi Osmanlı hakimiyetine sokar. Bölge: Osmanlı hakimiyetinde bulunduğu sürede, eski önemini kaybeder ve sancak merkezi olur. Takip eden dönemde, süratle küçülür.
Cumhuriyet döneminde, 1960 yılında Samsat ilçe merkezi olur ve Adıyaman iline bağlanır.

Ancak: Atatürk Baraj Gölünün altında kalacak olması nedeniyle, yerleşim yeri, 1988 yılında, eski yerleşim yerinden ayrılarak, günümüzdeki yeni yerleşim yerine taşınmıştır.

Samsat isminin kaynağına gelince: Ortaçağ’ın ilk dönemlerinde yani 4’ncü yüzyılın başlarında, Ermeniler, Hıristiyanlığı kabul etmeden önce, ateşperest idiler. Yani, güneşe tapıyorlardı. Bu yüzden, Ermenilere: Arevebaşt veya Arevorti deniliyordu. Bunlar, 14’ncü yüzyıla kadar olan süreçte, Samsat yöresinde yaşadılar.

Bu yüzden, Samsat: Güneş Diyarı değil, güneşe tapanların memleketi olarak bilinmektedir. Ancak, İslam ordularının bölgeyi ele geçirmesiyle, Samosata olan bölgenin ismi, Arap şivesine uydurularak, Sümeysat olarak değiştirilmiştir. Osmanlıların son dönemlerinde ise, yörenin ismi, Sümeysat olarak bilinir ve takip eden süreçte, bu kelime değişerek günümüze Samsat olarak gelmiştir.

Adıyaman Samsat

 

Adıyaman Samsat

 

Adıyaman Samsat

GENEL

Yöre, Adıyaman ilinin güneydoğu kesimindedir ve yüz ölçümü 338 km. karedir. Yörenin batısında, doğusunda ve güneyinde: Atatürk Barajı Gölü bulunmaktadır. Yani: üç tarafı baraj gölü ile çevrilmiş bir yarım ada şeklindedir.
Denizden yükseklik: 610 metredir.

Coğrafi yapı: güneye doğru eğimlerle alçalan bir ova şeklindedir.
İklim değerlendirildiğinde ise, yazları oldukça sıcak ve kurak, kışları ise ılık ve yağışlı iklim özellikleri görülür. Özellikle: Atatürk Barajının yapılmasının ardından, nem oranı artmıştır.

Yörede yaşayan insanların başlıca ekonomik etkinlikleri, tarım üzerinedir. Özellikle Samsat’ta ilk akla gelen tütündür. İlçede yıllık tütün üretim kapasitesi 700 ton civarındadır.

Evet, Samsat ile ilgili en önemli husus, buranın 2017 ve 2018 yıllarında iki büyük depremle sarsılmış olması ve ilçe konutlarının üçte ikisinin harap olması, ilçe nüfusunun büyük bölümünün çadır ve konteynerlerde yaşamasıdır ve bu durum hala yani 2020 yılına girdiğimiz bu ilk günlerde devam etmektedir.

Aldığım bilgiye göre, Samsat ilçe merkezi, bulunduğu yerden yine taşınacakmış, yeni istikamet Saffan Dede Türbesinin bulunduğu bölge imiş. Peki, bu ilçe merkezi eski yerinden bugünkü yerine yani buraya taşınırken, niye deprem analizi, zemin analizi yapılmamış, bu sorunun cevabı yok.

Adıyaman Samsat

GEZİLECEK YERLER

EFSANE

Kommagene ülkesinin başkenti Samsat’ta (Samosata) oturan bir kral vardır. Kralın güzel kızına her ülkeden talipler gelir. Hepsi de geniş topraklar, sonsuz paralar sunar. Kral, içme suyu problemi bulunan şehre, suyu önce kim getirirse kızı ona vereceğini söyler.

Yarışmacılar birbirleriyle çekişerek kızı düşünerek geceli gündüzlü çalışırlar. Bir gün şehir halkı, yakınlarına kadar uzanan ve her gün ilerleyen dev su kanallarını görür. Arkasından şehre hayat veren sular akmaya başlar. Arsameia’nın genç prensi bugüne kadar kalan su kanallarıyla şehre su akıtır. Prens, prensesle evlenerek çalışmalarının karşılığını Samsat’tan alır.

Adıyaman Samsat Höyüğü

 

  

SAMSAT HÖYÜĞÜ

Bu höyük hakkında bilgi vermeden önce bilmenizi isterim, höyük bugün tamamen Atatürk Barajı göl suları altındadır, ben sadece Samsat’ın geçmişi hakkında bilgi sahibi olmanız açısından, hani buralarda yani Samsat’ın niye bir kalesi yok, Samsat’ın eski yerleşim yeri neresidir sorularınıza cevap olması açısından bu höyükle ilgili kısa bilgi vermek istiyorum.

Höyük, Fırat nehrini batı yakasında, deniz seviyesinden 500 metre kadar yüksektedir. Büyüklüğü yaklaşık olarak kuzey-güney doğrultusunda 250 metre uzunluğunda ve doğu-batı doğrultusunda 150 metre genişliğindedir. Ovadan 50-60 metre yüksekliktedir.

Anıtsal höyük, güney doğu Anadolu’nun çok çeşitli yerleşme tabakalarına sahip en önemli merkezlerdendir. Dümdüz ovada, bütün heybetiyle yükselirdi. Fırat’ı geçişte ana merkezlerden biriydi. Satıh seramik buluntularına göre, geçmişi MÖ 5000-3000 yıllarına kadar gider. Hasankeyf ve Anadolu’nun diğer birçok yerindeki sanat eseri mozaikler, Samsatlı ustalar tarafından yapılmıştır.

Antik kent, Kommagene krallığına kışlık başkentlik yapmıştır. Mezopotamya’nın kalbi Samsat, iskeleti ise Hasankeyf olarak kabul edilir. Roma döneminde doğu bölgesine yerleştirilen lejyonların ana karargahı Samsat’tadır.

Höyükte bulunan kalenin duvarları, 814 yılında Abbasiler döneminde onarılır. 856 yılında kale yine tahrip edilir. İslam coğrafyacıları ve tarihçileri, Samsat’tan “çok sağlam bir kale” olarak söz ederler. Abbasi tarihçilerinden Masudi, Samsat’dan “Toprak Kale” diye söz eder. 1114 yılında büyük bir deprem sonucu şehir harap olur. 1170 yılında Suriye’deki deprem Samsat’ı olumsuz etkiler ve bunun sonucunda kale yenilenir. Samsat’da ilk olarak 1964 yılında batı yamacında bir sondaj yapan Amerikalı Arkeolog Theresa Goell, daha sonra 1967 yılında çeşitli Amerikan kuruluşlarının yardımıyla üç ay süren kazı yaptı.

Bu kazıda, höyüğün ortasından enlemesine bir çukur kazıldı. Para, cam ve seramik buluntular ele geçti. Kazıda saray mutfağı, kiler olarak tanımlanan kısımlar ve çeşitli girift odalar bulundu. Buluntular Gaziantep, Adıyaman ve Ankara müzelerindedir. 1978-1979 yılları arasında ODTÜ tarafından kurtarma kazıları yapıldı. Bu kazılarda, cam ve seramik buluntularıyla aynı devirlere tarihlenen çeşitli Artuklu, Selçuklu, Eyyubi ve erken İslam devri paraları bulundu. 12 ve 13’ncü yüzyıllara ait bir kale saray yerleşmesiyle ilgili ip uçları bulundu.

1981 yılında höyük üzerindeki geniş bir alan açılmış, aşağı şehirde bir kare kazılmış, Urfa kapısı temizlenmiştir. Sarayın merkez avlusu olduğu düşünülen bölümü 14.65 x 20.55 metre ölçülerinde mozaik köşelidir. İslam dönemine ait 1.8 metre çapında bir kuyuya atılmış 5 iskelet bulunmuştur. En altta, yüzükoyun yatan iskeletin boyun hizasında, Abbasi döneminden beş altın sikke ve gümüş sikkeler vardır.

Altın sikkelerden biri Harunürreşit (706-709), ikisi ise Mütevekkil (822-861) dönemlerine aittir. Kalenin içerisinde yapılan kazılarda gizli koridorlar tespit edilmiş ancak yolun tamamının nereye çıktığı bulunamadan kale sular altında kalmıştır. Böylece tarihin beşiği sayılan Samsat, tüm sırlarıyla birlikte, bugün dünyanın en büyük barajlarından olan Atatürk Barajı suları altında kalmıştır.

Sonuç: stratejik önemli bir kale saray olan Samsat’ta lüks cam ve seramik eşyalar kadar, askerlerin ve hizmetkarların kullandıkları anlaşılan sırlı seramiklerin ve süslü camların aynı çağın Suriye malzemesiyle büyük benzerlik gösterdiği görülür. Aynı gelenek ve teknik özelliklerle işlenen malzemenin, Suriye’den gelen ustalarla Anadolu’ya girdiği kabul edilir. Çıkarılan eserler, günümüzde yöredeki müzelerde sergilenmektedir.

KÜÇÜK HASAN TÜRBESİ

İlçe merkezindedir. Yöreye gelmiş olan Sahabelerden biri olduğu söylenir. Daha önce türbesi Samsat’ta imiş, ancak eski Samsat sular altında kalınca, türbe Samsat’daki yeni yerine taşınmıştır. Türbe dikdörtgen ve betonarmedir.

İçinde Küçük Hasan’ın sandukası vardır. Genellikle çocuğu olmayan kadınlar türbeyi ziyaret eder. Adak için küçük taşları, türbeye yapıştırırlar. Taş yapışırsa çocuklarının olacağına inanılır. Bazı rivayetler var: Türbede zaman zaman ışıklar görülür. Türbe taşınırken Küçük Hasan’ın cesedinin bozulmadan kaldığı görülmüştür.

Adıyaman Samsat Safvan Bin Muattal (Saffan Dede) Türbesi

 

Adıyaman Samsat Safvan Bin Muattal (Saffan Dede) Türbesi

 

SAFVAN BİN MUATTAL (SAFFAN DEDE) TÜRBESİ

Taşkuyu (Bircik) köyünde bir tepe üzerindedir. İlçe merkezine 10 km uzaklıktadır. Türbeye gitmek için, Adıyaman-Kahta karayolunun 28’nci km den (Samsat yol ayırımı) Samsat yoluna dönülüp, Samsat yolu takip edilerek Samsat’a 10 km kala sol tarafta yeni yapılmakta olan cami yolun girin, yol boyu türbenin tabelalarını göreceksiniz.

Sahabe Safvan bin Muttalın bulunduğu türbedir. Burası, ülkemizde kabri net olarak bilinen ve kanıtlanan iki sahabeden biridir.

Yöre halkının “Sahabe-i Paki” dediği Saffan Bin Muattal, Ben-i Süleym Kabilesinde doğmuş, Hz. Peygamberin hicretinden yaklaşık 4 yıl sonra Medine’ye gelerek Müslüman olmuş bir sahabedir. Zor zamanlarda Müslüman olan Safvan Bin Muattal, Hz Peygamber tarafından “Sakatu’l-Ceyş (Ordu artçısı) olarak görevlendirilmiştir. Ayrıca İslam tarihinde “İfk Olayı” olarak bilinen olaya adı karışmış ve bu olayda, adı ayetle temize çıkarılmıştır.

İslam Ordusu ile birlikte Şam, Irak ve Cezire çevresine yapılan sefere katılarak, Urfa civarına gelmiştir. Ordunun bir kısmı, doğuya Diyarbakır bölgesine, bir kısmı da kuzeye, yani Adıyaman bölgesine yönelmiştir. 640 tarihinde Adıyaman bölgesine yönelen ordunun başında, Hz Safvan Bin Muattal vardı.

Bölgenin fethedilmesinden sonra, buraya yerleşmeye karar vermiştir. Emeviler döneminde yöreye vali olarak görevlendirilen büyük sahabe, ömrünün 40 yılını burada geçirmiş ve İslamiyet’in yayılması sırasında, Bizanslılarla yapılan savaşta yaralanmış ve bu topraklarda 679 yılında şehit olmuştur. Şehit olduğu yer, Samsat, şehit olduğu dönem ise, 2’nci Halife Hz. Ömer dönemidir.

Samsat ilçesine 5 km uzaklıkta bulunan eski türbe yapısı, Mehmet Ali Efendi tarafından yaptırılmış ve 2011 yılında yenilenerek çevre düzenlemesi yapılmıştır.

Yeni türbe yapısı, giriş, haremlik-selamlık şeklinde düzenlenerek erkek ve kadınlar için ayrı giriş yapılmıştır. Üst örtüsü içten yuvarlak kubbe iken, dışarıdan ise yuvarlak kubbeyi sivri bir külah örtmektedir. Diğer bir oda içerisinde ise Sahabe Safvan bin Muttal’ın sandukası bulunmaktadır.

Evet efsaneler: Türbede bulunan bakır kapları yenileriyle değiştirmek isteyen bir kişi türbeye girince, türbe sallanmaya başlar, ziyaretçi kapları alacağına iki kap bırakıp türbeden kaçar. Çünkü veli, türbesinden bir şey alınmasına izin vermezmiş. Eğer birisi türbeden bir şey alacak olursa, başına kötü şeyler geleceğine inanılır.

Özellikle dini günlerde burası bayağı kalabalık oluyor. Ancak, unutmayın burada konaklama imkanı yok. En yakın yer Kahta, Kahta ilçesinde uygun fiyata ve ortalama kalitede çok sayıda otel var, yeme içme konusunda ise yine Kahta önerilir, hatta burayı ziyarete gelirken yanınızda içecek suyunuzu getirmeyi unutmayın, çünkü bulamazsınız yok.

Aslında burada yıllardır devam eden ama bir türlü bitirilemeyen bir Külliye yapılanması da bulunuyor. Bu durumun nedeni, burayı bazen Kahta bazen Adıyaman Valiliğinin sahiplenmesidir. Samsat Müftülüğü, Samsat Belediyesi de yeri geliyor sahipleniyor. Özellikle, önemli günlerde herkes sahipleniyor ama sonuçta bu Külliye hala tamamlanamıyor.

Adıyaman şehri tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için.