Ülkemizin en büyük metropol illerinden İstanbul’da: yalnızca trafik, kalabalık, beton yığınları mı var? Sanırım özellikle bu şehri dışarıdan ziyaret edenlerin genelinde ve hatta bu şehirde yaşayan birçok İstanbullu’da şehirle ilgili bir şeylerden söz etmek gerektiğinde, ilk söyleyecekleri bu sıkıntılar olacaktır. Halbuki, öte yandan: bu büyük şehir, içinde bazı gizli güzellikler barındırmaktadır.
İşte bunlardan birisi: her ne kadar ismindeki kelimenin telaffuzu biraz zor da olsa “Atatürk Arboretumu” dur. Burası nedir, özellikleri nelerdir, nasıl gidiler, niye gidilmelidir; işte tüm bu sorularınızın yanıtları aşağıda, yaptığım bir yarım günlük gezinin ardından aldığım notlarda gizli, inanıyorum ki, bu notları okuduğunuzda, mutlaka buraya gitmeyi düşüneceksiniz, bir yandan da, burayı bilenler, buranın başkaları tarafından bilinmesini istemiyorlar, çünkü Bolu-Yedi göllerde olduğu gibi, buranın bilinmesiyle binlerce kişinin burayı ziyaret edeceği ve buranın güzelliklerinin yok olacağını düşünüyorlar, ama bu güzellikler hepimizin, yeter ki sahip olmasını bilelim ve bu güzellikleri hep birlikte yaşayalım.
Evet, arboretum
Biraz önce sözünü ettiğim gibi, bu işin uzmanları için kolay bir kelime, ama gezginler ve ziyaretçiler için ilk anda değişik ve zor bir kelime. Kelimenin anlamı “ağaç ev” ve “ağaçlıklı yer” anlamına geliyor.
Peki: büyük önder Mustafa Kemal Atatürk ile bağlantı, yani neden “Atatürk” ismi verilmiş. Bunu açıklamak için, buranın kısacık tarihine bir göz atmak gerek.
1949 yılında yani günümüzden 55-56 yıl önce
İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi öğretim üyelerinden Profesör Hayrettin Kayacık: Orman Genel Müdürlüğüne başvurarak, burada bir arboretum kurulmasını teklif eder. Çünkü, üniversite öğrencileri burada meslekleriyle ilgili uygulama çalışmaları yapabileceklerdir. Zaten: arboretum kurulmasının ana amacı: halkın ziyareti yanında, Orman Fakültesi öğrencilerinin burada çalışmalar yapmasıdır.
Ardından, bu teklif kabul edilir ve Kemerburgaz asfaltı yanındaki, 38 hektarlık bu bölüm, arboretum kurulması için tahsis edilir. O dönemde, bu konuda, yani arboretum kurulması konusunda uzman olan Sorbon Üniversitesi öğretim üyelerinden Camille Guinet ülkemize davet edilir.
Guinet: 1959-1961 yılları arasında İstanbul’da yaptığı çalışmalar sonucunda: arboretum içindeki yol ağını, yollar ile ayrılmış bölümlerdeki dünya bitkileri bölgelerini ve bu bölgelere dikilecek ağaç türlerini ve bunların latince isimleri bulunan bir liste hazırlar.
Ancak, tüm bu çalışmalara rağmen, gerekli ödenek sağlanamaz ve proje askıya alınır, Guinet, ülkesine döner.
Devam eden süreçte: 1982 yılına kadar olan 20 yıllık süreçte, buradaki alt yapı ve dikim çalışmaları: Orman Fakültesi ve Bahçeköy Orman İşletmesi Müdürlüğü tarafından kendi olanaklarını kullanarak yürütülür.
Bölgedeki çalışmalar, Guinet’in bıraktığı liste doğrultusunda büyük oranda tamamlanınca: Orman Bakanlığı, burada en küçük şeflik bölgelerinden biri olan İşletme Şefliğini faaliyete sokar ve aynı yıl büyük önder Atatürk’ün “100. Doğum yılı” etkinlikleri kutlandığından, buraya “Atatürk” ismi verilir.
Evet: bu girişten sonra, gelelim, nerede olduğuna. Atatürk Arboretumu: Sarıyer-Bahçeköy-Kemerburgaz caddesindedir. Yani: Belgrad ormanlarının güneydoğu bölümündedir.
Ancak, öncelikle bir uyarıda bulunmak istiyorum: burası, piknik yapmak için uygun bir yer değil, daha doğrusu öyle mangallı cinsinden piknik yapmaya izin verilmiyor, bu yüzden yanınızda mutlaka bir şişe su ve birkaç parça kraker cinsinden yiyecek bir şeyler götürmelisiniz, aksi halde, burada ne yiyecek, ne de içecek bulmak mümkün olmamaktadır.
Ancak, yine uyarmakta yarar var: içeriye paket paket, sepet sepet yiyecek sokmak yasak. Hani saklı saklı sokarım derseniz, bu kez içeride ki kameralara yakalanırsınız, çünkü bölge tamamen kameralar ile denetim altına alınmıştır. Tüm bunların neticesinde, içeride tertemiz bir ortam göreceksiniz.
Yine, en başta bir öneri: burayı mümkünse, hafta içinde ziyaret etmenizdir.
Çünkü: hafta sonlarında aşırı kalabalık oluyor ve ortam, tüm büyüsünü kaybediyor. Buranın en büyük özelliği: muhteşem havası ve huzur veren sessizliğidir. Ancak, hafta sonu giderseniz, çok kalabalık olduğunu ve özellikle gelin-damat ve bunların peşinden gelen davullu zurnalı kalabalıklar olduğunu görebilirsiniz.
Burayı tam olarak gezmek için 3-4 saat zaman ayırmalısınız.
Otobüs ile gitmek isteyenler için öneri: Bahçeköy otobüslerine bindiğinizde, Kemerburgaz yolu durağında inip, durağın önündeki trafik ışıklarını takiben içeriye yani Kemerburgaz yoluna ilerleyin ve yalnızca 200 metre yürüdükten sonra, buraya ulaşabilirsiniz. Zaten, yürürken, yolun yarısından itibaren, burada bulunan büyük göleti görmeye başlayacaksınız. Özel aracınız ile giderseniz, hemen ön tarafta ücretsiz otopark vardır.
Evet gelelim giriş ücretlerine: hafta arasında tam 7.5 TL ve öğrenci 2.5 TL, hafta sonunda ise tam 20 TL ve öğrenci 5 TL dir. DÜĞÜN VE NİŞAN FOTOĞRAF ÇEKİMİ 472 TL. FİLM VE REKLAM ÇEKİMİ İSE 8850 TL dir.
İstanbul Atatürk Arboretum; Bilet gişesinin de bulunduğu sütunlu girişten sonra: bir göbekle karşılaşacaksınız ve buradan 5 tane yol çevreye ayrılıyor. Bu yollar: alanda 7 kıta için ayrılan 7 bölgeye gidiyor. Yani: bölgeler arasında yollar düzenlenmiş ve mükemmel bir iç düzen yaratılmış.
345 hektarlık alanda: 1500 bitki türü bulunduğu söyleniyor. Bunlar arasında, zaten 450 tanesi: söylenenlere göre Belgrad Ormanlarının doğal türü olarak bilinmektedir. Başta da belirttiğim gibi, alan zaten Belgrad ormanlarının güney kanadında kurulmuştur. Her bitkinin üzerinde: gerek Latince ve gerekse Türkçe isimleri, bitkinin nereden geldiği, ailesi ve özelliklerini belirten küçük tabelalar bulunuyor.
Öte yandan: burada büyük bir soğanlı bitkiler koleksiyonu bulunuyor. Hatta: İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi tarafından: soğanlı bitkileri, burada tohumdan üretmek üzere çalışmalar yapılıyormuş. Odunsu bitkilere gelince, içeride: zengin bir meşe ve akçaağaç koleksiyonu da bulunuyor.
İstanbul Atatürk Arboretum; Alan içinde 3 tane gölet bulunuyor. Bunlardan en büyük olanı: hemen sol yanda bulunan gölet: kıyısındaki renkli yapraklı ağaçların suya yansıyan görüntüsü ve göl üzerinde yüzen ördekler ve kuğular ile, muhteşem bir manzara ortaya çıkarıyor.
Evet: bu görüntüler eşliğinde, yemyeşil bir ortamda: yürüyüşler yapabilirsiniz.
Hatta: bir tepenin üzerine doğru, yürüyüş yolunu takip ettiğinizde “fazla uzaklaşmayın, kaybolabilirsiniz” şeklinde bir uyarı tabelası bile görmeniz mümkün olacaktır. Çünkü: bu yolu takip ettiğinizde, orman içinde, uzunca bir süre yürümek mümkün olacaktır. Orman içinde, özellikle yazın yapılacak yürüyüşlerde “sineklerin” aşırı çok olduğu ve yürüyüş sırasında rahatsız ettiğini duydum.
SONUÇ
Özellikle: yağmurlu ve sisli bir İstanbul sabahında, gerçekten muhteşem olan burayı mutlaka ziyaret etmelisiniz. Hatta: özellikle bitkilerin çiçek açtıkları, bahar dönemini tercih etmelisiniz.
Fotoğraf çekmeyi sevenler, burada birçok fotoğraf çekebileceklerdir, ancak bir uyarı da daha bulunmak istiyorum yanınızda tripot götürmeyin çünkü yasak, görevliler, içeride profesyonel fotoğraf çekilmesinin yasak olduğu bahisle, içeriye tripot sokulmasına izin vermiyorlar.
Öte yandan: gelin-damat fotoğrafları denildiğinde ise onların içeriye girmesi için büyük giriş ücretleri (225 TL) ödedikleri belirtiliyor.
İstanbul günlük gezi planı hakkındaki yazım için.