Beylikova denilince, akla hemen, buğday başakları ve şeker pancarı gelmektedir ki, zaten ilçe Belediyesi, ambleminde, bu nesneleri kullanmıştır. Evet, yemyeşil bir yer olması, ismiyle bağlantılıdır. Burada: hayvancılık denilmesi bir yana özellikle “süt” üretimi çok üst düzeydedir. Yani, burası tam bir “süt” diyarıdır. Çünkü, ilçenin girişindeki tabelada da bu deyim yazıyor.
ULAŞIM
Ankara-Eskişehir demir yolu hattı, ilçenin merkezinden geçmektedir. Beylikova ilçesi, bağlı bulunduğu Eskişehir il merkezine, 76 km. uzaklıktadır. Eskişehir-Ankara kara yolu, ilçenin 22 km. yakınından geçer.
TARİH
Bölgedeki ilk yerleşimcilerin, Frigler ve daha sonra Romalılar olduğu bilinmektedir. Selçuklular döneminde ise, buranın gayet büyük bir “at yetiştirme” çiftliği olduğu ve adının “Beylikahır” olduğu bilinir. Bu isim: 1985 yılında, Beylikova olarak değiştirilmiştir. Osmanlı döneminde de, bölge “at yetiştiriciliği” işlevini sürdürmüştür. Günümüzdeki yerleşim yeri ise, 1890 yılında, Bulgaristan’ın Byala Slatina yani Ak şehir bölgesinden Anadolu’ya göçen Türkler tarafından kurulmuştur.
GENEL
Yerleşim yeri: Porsuk nehrinin kıyısındadır. Deniz seviyesinden, 755 m. Yüksekliktedir.
Yörede: karasal iklim hakimdir. Özellikle, yağışlar son derece azdır. Yazlar sıcak ve kurak, kışlar ise soğuk ve yağışlı geçer.
İlçe halkının ekonomik etkinlikleri, tarım ve hayvancılık ağırlıklıdır. Tarım denilince, özellikle şeker pancarı üretimi yoğundur. İlçede, pancar kooperatifi bulunmaktadır.
Yörede: her yıl “Süt Şenliği” yapılmaktadır. Çünkü, bu yörede süt çok önemlidir. Haziran-Temmuz aylarında düzenlenen şenlik sırasında: çeşitli yarışmalar ve konserler düzenlenmektedir. Aslına bakarsanız, ilçede, süt üretimi mazisi bayağı eskidir. Bölgedeki süt mandıraları, Eskişehir bölgesinin en eski mandıralarıdır ve bunlar zamanla yerlerini modern teknolojinin kullanıldığı fabrikalara bırakmışlardır.
KONAKLAMA
Beylikova Öğretmen evi Yeni Mah. İnönü Cad. No.101/2 0222-5312411
GEZİLECEK YERLER
Eskişehir ilinin bu şirin ilçesinde, herhangi bir turizm etkinliği yok. Yani, gerek tarihi ve gerekse doğal güzellikler bulunmuyor.
Mahmudiye, Eskişehir-Afyonkarahisar karayolu üzerinde kurulmuş ve Cumhuriyetin ilanından sonra ilçe olmuş bir yerleşim yeridir. (Karayolu boyunda, 3.5 km. boyunca ilçe uzanmaktadır. ) Bunun yanında: Osmanlı döneminde günümüze kadar uzanan süreçte, buradaki hara, yani “Çifteler Harası” büyük öneme sahip olmuştur. Yani: Mahmudiye, tarihi ve turistik özellikleri olan bir yer değil. Burası: At yetiştiriciliği, haraları ve Arap atları ile öne çıkıyor.
ULAŞIM
Eskişehir-Konya karayolu, ilçe merkezinden geçer ve bu nedenle, yörenin gelişmesinde önemli rol oynamıştır. Mahmudiye, bağlı bulunduğu Eskişehir il merkezine, 51 km. uzaklıktadır.
TARİH
Tarihi süreç içinde, Hitit ve Frig yerleşimine uğrayan yörede, özellikle, Roma-Bizans dönemlerine ait kalıntılar bulunmaktadır. Osmanlı döneminde ise, buranın, Osmanlı askeri güçleri için “at” yetiştirilen bir hara konumuna geldiği görülür. 1815 yılında, Sultan II. Mahmut döneminde, burada “Çiftlik-i Hümayun” kurulur ve burada: tarımsal faaliyetlerle birlikte, at ve koyun yetiştiriciliği önem kazanır. Zaten, bu nedenle, Sultan II. Mahmut isminden dolayı, yöreye “Mahmudiye” ismi verilmiştir.
Günümüzde, bu tesis “Anadolu Tarım İşletmeleri” ismini almış ve yarış atı yetiştirilen önemli bir merkez haline gelmiştir. 1880-1885 yılları arasındaki dönemde ise, Kafkasya’dan gelen Çerkezler, ilçe merkezine yerleştirilmişlerdir. Daha sonra ise, Bulgaristan ve Romanya’dan gelen göçmen vatandaşlarımız da, ilçe merkezine yerleştirilmişlerdir.
Yörede, 1940 yılında belediye teşkilatı kurulmuş ve 1954 yılında ilçe olmuştur. Mahmudiye ilçesi, ismini: Osmanlı Sultanı. II. Mahmut’tan almaktadır. Yenilikçi yani ıslahatçı olarak bilinen Osmanlı sultanı: kumarcı Mustafa adıyla bilinen eşkiyayı 1804 yılında, bölgeden uzaklaştırarak, yörede, düzenli bir yönetim kurulmasına neden olmuş ve bu nedenle, yöreye, ismi verilmiştir.
GENEL
İlçe topraklarının kuzeybatı ve güneybatı bölümleri Seydisuyu vadisi ve bunu çevresinde uzanan tatlı eğimli bir araziden oluşmaktadır. Genel anlamda, arazi, dalgalı düzlükler şeklindedir. Bu geniş düzlüklerdeki rakım ise, 800 ile 1000 metre arasında değişir.
Merkezdeki rakım ise, 890 metredir. Akarsular değerlendirildiğinde ise, en önemli akarsu: ilçe merkezinden geçen “Seydisuyu” dur. Tüm uzunluğu 107 km. dir ve Sakarya nehrine karışır. Seydisuyu ırmağı: 1964 yılında taşmış ve 3 gün süresince, çevresine büyük zararlar vermiştir.
İlçe halkının temel ekonomik etkinliklerinin başında, tarım ve hayvancılık gelmektedir. Halkın, % 85’i çiftçilikle uğraşır. Tarım alanında en çok yetiştirilen ürün: buğdaydır.
1954 yılında, Türkiye Jokey Kulübü Pansiyon Harası: burada kurulmuştur Harada: safkan Arap atı yetiştiriciliği yapılmakta ve ayrıca yine atlar için pansiyonerlik hizmeti verilmektedir. 1750 dekarlık arazi üzerindeki harada: 640 dekarlık padok alanı, 6 adet kısrak ahırı, 1 adet aygır ahırı, 1 adet karantina ahırı, 1 adet laboratuvar ile yem depoları, atölyeler, idari binalar, su deposu, sulama havuzu ve küçük bir yarış pisti ile, 400 kişilik açık tirübin bulunmaktadır.
İklim düşünüldüğünde, yörede karasal iklimin hüküm sürdüğü görülür. Buna bağlı olarak yazları sıcak ve kurak, kışlar soğuk ve yağışlıdır. Eskişehir ilçelerinden, en fazla yağış buraya düşer. Temmuz ve Ağustos aylarında ise, yağış oranları çok düşer.
AT YETİŞTİRME-TİGEM
Merkez: Eskişehir-Mahmudiye-Çifteler-Afyonkarahisar kara yolu üzerindedir. Eskişehir iline, 50 km. Ankara iline 200 km. uzaklıktadır. Buranın en büyük özelliği, Mahmudiye ilçesinde yaşayanlara, iş imkanlarının yaratılmasıdır. Evet, gelelim, buranın tarihi geçmişine: 1800’lü yıllarda, Erzurum yöresinden çıkıp, buraya gelen ve kumarcı Mustafa olarak bilinen şahıs: Osmanlı yönetimi tarafından; Çifteler yöresinde, mecburi ikamete tabi tutulur.
Bu bölgede kaldığı sürede; önceleri yöre halkıyla iyi ilişkiler geliştiren Mustafa, zamanla sahip olduğu arazileri iyice çoğaltır ve geniş arazisi üzerine kurduğu çiftlikte, tarım ve hayvancılık yapmaya başlar. Hatta: Çifteler-Sakaryabaşı mevkiinde, kendine büyük bir şato yaptırarak, burada ikamet etmeye ve çevresindeki halka, kötü davranmaya başlar. Yöre halkının bu durumu şikayeti üzerine, dönemin padişahı Sultan II. Mahmut; isyan eden kumarcı Mustafa üzerine askeri güç gönderir ve kumarcı Mustafa, 1815 yılında idam edilerek ortadan kaldırılır.
Kumarcı Mustafa’nın sahip olduğu çiftlikte ise, 1815 yılından sonra, Çiftlikat-ı Hümayün olarak: at, sığır ve koyun yetiştirilmeye başlanır. Özellikle: 1886 yılından sonra, burada, askeri birlikler için “at” yetiştirilmesi gündeme gelir. 1901 yılından sonra, Bağdat’tan getirilen safkan Arap atları, yetiştirilmeye başlanır. Atçılık faaliyetleri, safkan ve yarı safkan şeklinde yürütülmeye devam edilir. 1924 yılında, savaş yıllarında, hara yeniden kapatılır.
Atlar, Karacabey harasına gönderilir. 1934 yılında, buradaki hara yeniden kurulur. 1984 yılında ise, TİGEM’e bağlanarak, Çifteler Tarım İşletmeleri Müdürlüğü adını alır. Günümüzde, her yıl Mayıs ve Haziran aylarında, yetiştirilen atlar, açık arttırma ile satılmaktadır. Taylardan bazıları, 200-250 bin TL. kadar alıcı bulabilmektedir. Ayrıca: her yıl, Eylül ayında, yine burada at yarışları düzenlenmektedir.
GEZİLECEK YERLER
Mahmudiye yöresine yolunuz düşerse, burada tarihi ve turistik özellikleri ön plana çıkan herhangi bir yer bulunmadığını bilmeniz gerekiyor. Bu şirin ilçenin, maalesef turistik yönü yok.