Şehrin diğer isimleri: Bitola, Monastiri. Osmanlı döneminde, şehrin çevresinde “manastır” kalıntıları bulunduğu için, şehre “Manastır” ismi verilmiştir. Ülkenin 2’nci büyük şehridir.
ULAŞIM
Şehir: Balkanlar ve Orta Avrupa arasındaki bir geçiş noktasındadır ve bu konumu nedeniyle önem kazanmaktadır.
Şehir: Başkent Üsküp şehrine 75 km. ve ülkenin turistik Ohri şehirlerine: 180 km. uzaklıktadır. Yunanistan sınırından ise, 15 km. uzaklıktadır.
TARİH
1382 yılında, Sultan I. Murat döneminde, Kara Timurtaş Bey tarafından fetih edilerek Türk topraklarına katılmıştır.
Manastır şehri: 1912 yılına kadar, Osmanlının 3’ncü Ordusunun üslendiği bir yer. Aynı zamanda, tüm Rumeli, bu şehirden yönetiliyormuş. Şehirde: o dönemde, 30-35 civarında yabancı elçilik bulunuyormuş.
Ama, aynı yıl, Balkan savaşı ve sonunda, şehir Osmanlının elinden çıkıyor. Aynı dönemde, şehirde: 900 dükkan, 70 mescit ve cami bulunduğu, 3000’e yakın konutta yaşayan binlerce insan olduğu resmi kayıtlarda yazılıdır. Osmanlı İmparatorluğunun beş asırlık hakimiyetinden geriye kalan en büyük miras: Osmanlı İslam mimarisi eserleridir.
Atatürk’ün okuduğu, Manastır Askeri İdadisi de; aynı dönemde açıldı ve 1895 yılında, Atatürk, burada eğitim gördü.
GENEL
Denizden yüksekliği: çok fazla ve şehrin çevresi tamamen dağlarla çevrilidir. Zaten, şehir de, Baba dağı eteklerinde denizden 570 metre yüksekte kurulmuştur. Şehrin kıyısından, Dragor nehri geçiyor. Şehrin güneyinde ise, ülkenin tarım deposu, Pelegonia vadisi var.
Makedonya ülkesinin, güneybatısındaki, ikinci büyük şehri olarak öne çıkıyor. Yunanistan sınırına, yalnızca 15 km. uzaklıktadır. Ülkenin: ticari yönden en hareketli şehridir. Yani, ülkedeki şirketlerin büyük kısmı, buradadır. Özellikle: gıda üretimi ileri düzeydedir.
Atatürk’ün okuduğu: Askeri İdari yani Askeri Lise, bu şehirdedir. Ayrıca: Osmanlı dönemindeki tüm devrimci hareketlerin çıkış noktası ve liderliği, buradan yürütülmüştür. 33 yıl süresince Osmanlı devletini yöneten, Sultan II. Abdülhamit’e karşı yönetilen muhalefet hareketleri, burada şekillendirilmiştir. 1908 yılındaki II. Meşrutiyet hareketinin temelleri burada atılmıştır.
Ayrıca: Osmanlı döneminde, kameraman olarak çalışan “Aromanian Manakis” kardeşler, Manastırlıdır. Bunun sonucunda: 1903 yılında, Sultan V. Mehmet Reşat, burayı ziyaret ettiğinde, yine aynı kişiler tarafından, kısa bir sinema filmi çekilmiştir.
Son bir not: birçok ülkenin büyükelçilikleri bu şehirde bulunuyor. Bizim elçiliğimiz de buradadır.
PARA BİRİMİ
Şehirde, Makedonya Dinarı (den) kullanılmaktadır.
RESMİ TATİL GÜNLERİ
1 Ocak: Yeni yıl
7 Ocak: Noel
5 Nisan: Paskalya
1 Mayıs: İşçi Bayramı
2 Ağustos: Cumhuriyet Bayramı
8 Eylül: Bağımsızlık günü.
11 Ekim: Ulusal Devrim yıldönümü
23 Ekim: Makedon devrimci mücadele günü.
8 Aralık: St. Kliment günü.
MANAKİ KARDEŞLER
Şehrin en dikkat çeken bir özelliği; Sinematografi dünyasından gelir. 20’nci yüzyıl başlarında, Balkanlar’da film yapımının öncüleri olan Manaki Kardeşler Milton ve Yanaki burada yaşamıştır.
Kendileri: 1903 yılında şehirde bir fotoğraf stüdyosu açarlar. 1905 yılında ilk film kamerasını Osmanlı imparatorluğuna getirirler. İlk filmleri olan kısa bir Etnografik belgesel çekilir ve daha sonra film Yeni Manaki Sinemasında gösterilmeye başlanır. Sinema, 1939 yılında bir yangın sonucu yanarak yok olur, yakın zaman önce ise restore edilmeye başlanmıştır.
ULUSLARARASI GÖRÜNTÜ YÖNETMENLERİ FESTİVALİ
Şehirde, her yıl Eylül ayında bir festival düzenlenir ve festivalde, bağımsız yabancı filmler gösterilir. Böylece Manaki Kardeşler onurlandırılır. Festival ilk olarak 1979 yılında düzenlenir. Görüntü yönetmenleri: altın, gümüş ve bronz ödüller için yarışırlar.
GEZİLECEK YERLER
MARSAL TİTO-SHİROK SOKAK
Magnolia meydanı ile şehir parkı arasında uzanan bir yaya caddesidir. Kelimenin anlamı “Geniş Sokak” tır. Uzunluğu yaklaşık 700-800 metredir. Sokağın bir ucu: Manastır Askeri İdadisine, diğer ucu ise İshak Efendi camisine çıkar.
Şehirde, ilk konsolosluk, 1851 yılında Avusturya-Macaristan İmparatorluğu tarafından burada yani Şirok Sokakta kurulmuştur. Ardından burada birçok konsolosluk kurulmuş ve Manastır, bir konsolosluklar şehri olarak anılmıştır.
Yine, şehirde ilk ışıklandırma, 1924 yılında burada olmuştur.
Şehirde bağımsızlığın ardından, ilk olarak Fransız ve Türkiye konsoloslukları açılmıştır. Günümüzde bir zamanlar şehirdeki en güzel evler olan 12 konsolosluk evi, Shirok sokak tepesinde, yarım daire şeklinde dururlar.
Bunların hepsi romantik Avrupa mimarisinin en güzel örnekleridir. Özellikle en belirgin olanı Rus konsolosluk binasıdır. Küçük balkonları ve kemerli pencereleri olan dar bir yapıdır.
Evet, günümüzde şehrin en büyük sokağı, trafiğe kapalıdır.
Sağlı-sollu kafeler, mağazalar, market, büfe, bar, elçilikler, cumbalı evler, döviz büroları, bankalar ve küçük oteller vardır.
Sokağın sonunda ise, Atatürk’ün okulu bulunmaktadır.
Özellikle akşam saatlerinde aşırı kalabalık olur. Makedonya’nın en güzel kızlarının, en güzel kıyafetleriyle sokakta bir aşağı, bir yukarı yürüyüş yaptıkları söylenmektedir.
TİTO HEYKELİ
Yugoslavya devletini kuran ve uzun süre yöneten Titonun heykeli, kurduğu ülke toprakları içinde, yalnızca burada görülüyor. Kendisi, çok yakın zamanda ölmesine rağmen, insanlar hemen unutmuşlar.
Hatta, Yugoslavya ülkesi, bugün birçok farklı ülkeden oluşmasına rağmen, birçok yerden bırakın heykelini, ismini dahi göremeyeceksiniz.
Titonun heykeli, burada görülüyor. Hemen Askeri İdadinin biraz ilerisindeki meydandadır. Hatta: heykelin bulunduğu caddenin ismi “Tito caddesi” olarak düzenlenmesine rağmen, Manastır insanı, bu ismi kabul etmiyor ve burayı “Şirok” caddesi deniliyor.
PHİLİP II OF MACEDONİA STATUE
Shirok sokağın en sonunda Manoyla Meydanındadır. Manolya meydanı şehrin gururu ve neşesidir. Meydanda: atının tepesinde Makedonyalı II Philip’in bir heykeli bulunmaktadır.
MANASTIR BİTOLA MÜZESİ
Shirok caddesinin sonunda, şehir parkının kenarında, yumuşak sarı renkli bir binada bulunmaktadır. Giriş ücretlidir, giriş ücreti 120 dinardır.
Yapı, 1983 yılında Mustafa Kemal Atatürk’ü onurlandırmak için Müzeye dönüştürülmüştür.
Müze: Eski Kışla binası içindedir. Bina, 1848 yılında “İdadiye Okul Binası” olarak inşa edilmiştir. 1900 yılında ise Osmanlı Askeri Akademisine dönüştürülmüştür. Bina, dikdörtgen şeklindedir, pek fazal büyük değildir, iki katlı ve ortasında avlu bulunur.
Müze binasına girildiğinde, kapının üzerinde Arapça metinle yazılmış, renkli bir levha vardır. Bahçede: gül bahçeleri ve bir tank olmak üzere bazı askeri objeler bulunur.
Müze 2 bölümden oluşur.
1’nci Bölüm:
Müzede bulunan kalıcı sergide zengin arkeolojik ve etnografik objeler sergileniyor. Müzede, standart bir cam dolapta, çoğu MS 1’nci yüzyıldan 6’nci yüzyıla kadar olan tarihi sürece ait ve Heraclea kazılarında bulunan objeler sergileniyor. Bu bölümde, 20’nci yüzyıl başından kalma Bitola Şehir Evi görülmeye değerdir.
2’ci Bölüm:
Yukarıda da söz ettiğim gibi, Atatürk buradaki Askeri Liseden mezundur. Kendisi, 1899 yılında buradan mezun olmuştur. Günümüzde “Atatürk’ü Anma Odasında” birçok resim, belge ve fotoğraf sergileniyor. Bunlar arasında, Manastırlı bir kızdan gelen hasret dolu aşk mektubu ilgi çekmektedir. Ayrıca: kitaplar, makaleler ve bir piyano bulunuyor.
Hatta: bu bölümde, Atatürk’ün hayatını anlatan, Türkçe, cd izleme şansınız bile oluyor. Bu gösteriyi izlerken, sahip olduğumuz değerlerin iyice farkına varmak mümkün. Bu arada, bina girişinde asılı bir tabela gurumuzu okşuyor “Çağdaş Türkiye’nin kurucusu ve ilk cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk, 1898 yılında, Askeri İdadiyi bu binada bitirdi”
Müzenin bir başka bölümünde: Bitola şehri Yahudi tarihine ait objeler sergileniyor. Holokost döneminde, topluluk Naziler tarafından tamamen ortadan kaldırılmıştır. Bu bölümde, bunların çoğunun isimleri listelenmektedir.
CHURCUH OF ST DEMETRİOS-AZİZ DEMETRİOS KİLİSESİ
Giriş ücretlidir, giriş ücreti 50 dinardır. Ayrıca, giriş için kıyafet zorunluluğu vardır, şort ve kolsuz giysilerle girilmez.
Evet: Şehirde, ilginç bir kilise var. Niye ilginç, çünkü 1830 yılında bu kiliseyi yaptıran, bir Osmanlı paşası. Reşit isimli bir Osmanlı Paşası, bir gece rüyasında “Aya Dimitri” kilisesi başrahibini görür. Rahip ona der ki “benim adıma bir kilise yaptırırsan, görevinde başarıya ulaşacaksın”
Bunun üzerine: Reşit Paşa, bir kilise yaptırmak ister ama o dönemde malum kilise yaptırmak yasaktır. Paşa: herhangi bir izin almadan kilisenin inşaatına başlatır. Yapının dışı, normal bir bina iken, içi tamamen bir kilise görünümündedir. Ancak, ender güzellikte eserlerle süslenmiş ve bolca dekora edilmiştir.
Avizeler, oyma bir piskopos tahtı, oyulmuş ikonalar görülüyor. Öte yandan: Osmanlı döneminde kilise yapılarının büyük olması istenmediğinden, yapının büyük bölümü toprak içine inşa edilmiştir. Çanların bulunduğu bölüm, daha sonra 1936 yılında eklenmiştir.
Günümüzde, bu yapı da ziyaret edilebiliyor. Ancak, açık olduğu anı yakalamanız önemli. Bir de, bu şehirde gezerken, Yunanlı olmadığınızı şehirlilere anımsatmanız gerekiyor, çünkü: Yunanlı ve Bulgarlarla araları çok kötüdür. Kiliseye girerseniz, soldaki yan geçitte kapıyı çevreleyen harika bir tablo bulunmaktadır.
THE BİTOLA CLOCK TOWER-SAAT KULESİ
Şehirde, Osmanlı döneminden günümüze ulaşan başlıca eserlerden biridir. Şehrin tam merkezindedir. Şehrin sembolü ve aynı zamanda buluşma yeridir. Saat kulesinin bulunduğu park alanında, Noel öncesinde şehir halkı toplanır ve çimenler boyunca mumlar yakılır.
Net olarak ne zaman yapıldığı bilinmiyor. Muhtemelen 16’ncı yüzyılda yapılmıştır. Çünkü: 16’ncı yüzyıl yazılı kaynaklarında, saat kulesinden söz edilmektedir. Kulenin yanında bulunan Yeni Cami ile birlikte yapıldığı tahmin edilmektedir.
Kulenin duvarlarının yapımında, yörenin çevre köylerinden getirilen 60.000 yumurta akının duvarları güçlendirmek için harç malzemesi olarak kullanıldığı söylenmektedir. Kulede bulunan orijinal saat, II Dünya savaşı sırasında Naziler tarafından değiştirilmiştir.
Kule: dikdörtgen bir kaide üzerinde yükselir. 3 katlıdır ve girişi kuzeydendir. Yüksekliği: 33 metredir. Üst kısmında, demir çitli, dikdörtgen bir teras bulunuyor. Her yanda ise: saatleri aydınlatmak için lambalar bulunuyor.
Kulenin kuzey tarafında: saat kulesi içine giriş kısmında, büyük mermer bloklar bulunuyor. Yaklaşık 100 basamak merdiven ile, 30 metre yüksekliğindeki kuleye çıkılabiliyor. 32 metre yükseklikte ise, saatler var.
Kulenin terası: tepeye yakın bir yerdedir. Demir çitle çevrilidir. Çitin iki yanında ise, saati aydınlatan lambalar bulunur. Terasa çıkabilmek için, kulenin içinde spiral taş basamaklı merdiveni tırmanmak gerekir. Terastan, şehrin panoramik manzarası izlenir.
Günümüzdeki saatlerin aksamları: 1927 yılında, Alman Şirketi “Konfage” tarafından yerleştirilmiştir. Saat ve saat mekanizmasına, saat başlarında çanlar çalacak şekilde, yeni bir düzen kurulmuştur. Bu çanlar: 15 tanedir.
1830 yılına gelindiğinde, saat kulesinin bulunduğu yapı “St. Dimitrija Kilisesi” olarak kullanılmaya başlanır.
1962 yılında ise, saat mekanizmaları yenilenir. Ama, özellikle 1970 yılında yapılan yenileme sırasında, çok değişik bir özellik önem kazanır. Çünkü: saat kulesi, bir tür mekanizma üzerine inşa edilir. Bu düzenin bulunduğu, dünyada 180 kuleden biri olarak, her 6 saatte bir ( saat: 06 ve 18’de) , müzik bestelerinden biri çalmaya başlar.
HAYDAR KADI MOSQUE-AJDAR-KADI CAMİİ
1560 yılında: yörenin Türk yargıcı yani kadısı tarafından yaptırılmıştır. Şehrin, en öne çıkan İslam mimari eserlerindendir. Yapının projesinin, 1562 yılında bizzat Mimar Sinan tarafından çizildiği söyleniyor. Ancak, yapı takip eden tarihi süreçte terk edilmiş ve kendi kaderine terk edilmesi nedeniyle, büyük hasar görmüştür. Son yıllarda restore edilen cami, orijinal görünümüne kavuşmuştur. Günümüzde namaz vakitlerinde açıktır.
JENİ CAMİİ-YENİ CAMİİ
Şehrin merkezindedir. Yapılan arkeolojik kazılarda: caminin, eski bir kilise yapısı üstüne kurulduğu anlaşılmıştır. 1558-1559 yılları arasında yapıldığı biliniyor. Görünüş olarak, şehrin ve bölgenin en etkileyici binalarından birisidir. Minaresinin yüksekliği: 40 metredir. Yani saat kulesinden bile yüksektir.
Tek kubbelidir. Özellikle: masif ahşap kapıları en önemli ve görülmesi gereken yerleridir.
Günümüzde: yapı, cami olarak kullanılmayıp, odalarında sergiler düzenlenmektedir.
İSHAK ÇELEBİ CAMİİ
İshak Çelebi tarafından 1506 yılında yatırılmıştır. Şehrin en iyi korunmuş eski camilerindendir. Caminin minaresi, 50 metre yüksekliktedir ve çevresindeki saat kulesi ve Bedesten yapısı arasından gökyüzüne sıyrılarak bölgeye hakim konumdadır. En büyük özelliği: her bölümüne yansıyan renk ve şekil oyunlarıdır.
Bunlar caminin renkli camlarıyla sağlanır. Günümüzde, yapının geniş bahçesinde çeşitli mezarlar, lahitler ve mezar taşları görülmekte ve ilgi çekmektedir. Caminin disk şeklinde altı kaplama levhası, Sultan V Reşat tarafından hediye edilmiştir.
STARA CARSIJA-MANASTIR BEDESTENİ-ESKİ ÇARŞI
Osmanlı döneminden kalma yapı, şehrin en etkileyici yapılarından birisidir. 15’nci yüzyılda Kara Davut Paşa tarafından yaptırılmıştır. Daha sonra soyulup yakılmasına rağmen, sağlam kalarak günümüze ulaşmıştır. Çünkü 15-19’ncu yüzyıllar arasında yeniden inşa edilmiştir. Çok sayıda kubbesi vardır. İçi sokakları ağaç dallarına benzer.
Bedestende: 86 dükkan bulunmaktadır. Yapıya: 4 büyük demir kapıdan girilmektedir. Buradaki dükkanlarda, günümüzde: tekstil ve gıda ürünleri satılmaktadır. Ancak çarşının en büyük özelliği, büyük bir kumaş ticaretinin olmasıdır. Bir zamanlar, buradaki küçük odaların bazılarında, Rumeli Vilayetlerinden gelen hazineler saklanıyormuş.
Günümüzde burayı ziyaret ettiğinizde, özellikle küçük dükkanlarda böreklerden tatmanızı öneririm. Ayrıca: yöreye ait hediyelik eşyalar satın alabilirsiniz. En meşhur hediyelik eşyalar: el dokuması yün battaniyeler ve kilimlerdir.
DEBOJ-TÜRK HAMAMI
Ne zaman yapıldığı net olarak bilinmemektedir. Ancak, zaman içinde kaderine terk e dilen bina, büyük hasar görmüştür. Yakın zamanda yapılan restorasyon ile, cephesi, orijinal görünümüne kavuşmuştur. Yapı: iki kubbelidir.
HERACLEA LYNCESTİS-ARKEOLOJİK SİT ALANI
Şehirden biraz uzaklaşmak ve arkeolojik sit alanı gezmek isterseniz, buraya gitmelisiniz. Şehir merkezinin 2 km güneyindedir. Balkanlar bölgesinde bulunan en iyi arkeolojik alanları arasındadır. Giriş ücretlidir, ücret 120 dinardır.
Şehir: MÖ.4’ncü yüzyılda, Büyük İskender’in babası Makedonyalı Philip II tarafından kurulmuştur. Kurulduğu dönemde, önemli ticaret yollarının üzerinde bulunması nedeniyle, şehir kısa zamanda önem kazanmıştır.
Takip eden dönemde ise, Helen mimarisini takiben Roma mimarisi görülüyor. Ortaçağ başlarına kadar şehirde yerleşim görülür. Erken Hıristiyanlık döneminde ise Piskoposluk merkezi olur.
Antik şehirde, günümüzde Roma hamamı, tiyatro, kent çeşmesi, piskoposluk rezidansı ve çok sayıda heykel ve başkaca antik döneme ait kalıntılar görülebilir. Duvarlar, sütunlar ve inanılmaz derecede iyi korunmuş zemin mozaikleri oldukça güzeldir. Bu mozaikler, renk çeşitliliği açısından Pompei’de bulunanlardan sonra ikinci sıradadır.
Sanatçılar görüntülerini hayata geçirmek için en az 27 ton taş kullanmışlardır. Mozaiklerin çoğu döşendikleri gün kadar canlı ve güzeldir.
Roma tiyatrosu 3000 seyirci kapasitelidir. Tiyatroda, ziyaretçilere Cavea’nın son sıralarına kadar çıkma izni verilmektedir. Buradan çevrenin oldukça güzel bir manzarasını izleyebilirsiniz.
PELİSTERSKİ OCİ-PELİSTER MİLLİ PARKI
Araba ile, şehre sadece 10 dakika uzaklıktadır.
Burada el değmemiş buzul gölleri bulunmaktadır. 125 kilometre karelik büyüklüktedir.
Park alanında nadir bulunan Molika çamı ve Pelagonia alabalığı bulunur. Molika ağacı: 40 metreye kadar büyüyebilir ve 200 yıldan fazla yaşar.
Ayrıca: kurtlar, ayılar ve geyikler de vardır.
Park alanında, eski bir profesyonel futbolcu olan Pece Cvetkovski’ye ait kırsal konukevi olan “Villa Dihovu” vardır. Lonely Planet tarafından “Avrupa’nın Gizli Yerlerinden” biri olarak seçilen Villa Dihovu: 1920’lerin geleneksel Makedon konukevi stilindedir.
Buranın en büyük özelliği: misafirlerin yemek ve uyumak için ödedikleri kadarını seçmeleridir. Burada fiyatı sabit olan tek şey “alkol” dür.
Park alanında: yürüyüş, dağ bisikleti ve diğer aktiviteler yapılabilir. Mevsimine göre yüzme ve kayak da mümkündür.