Efes Artemis Tapınağı

Efes Artemis Tapınağı

Dünyanın 7 harikasından biri olan “Ephesos Artemis Tapınağı”: ülkemiz sınırları içinde, Selçuk ilçesinde-Efes Müzesinin hemen arkasında, Selçuk’tan Kuşadası’na ilerlerken: sağ yanda, uzaktan görülmektedir. Ancak: elbette yalnızca temel kalıntıları yani yeri görülebilmektedir.

Evet: bu tapınak: tarihi süreç içinde: 5 kez yapılmış ve 5 kez yanmış veya yıkılmıştır. En son olarak ise, günümüze yalnızca söylediğim gibi, kurulduğu yer kalmıştır.

Aradan yüzyıllar geçtikten sonra: yöredeki demiryolu çalışmalarında görevli ve arkeolojiye meraklı İngiliz Mühendis John Turtle Wood tarafından: 1896 yılında, Artemis Tapınağının yeri: Küçük Menderes ırmağının ağzı yakınlarındaki sulak bir ovada bulunur.

Tapınak: biraz önce sözünü ettiğim gibi: tarih sahnesinde 5 kez yapılmış ve her seferinde yıkılmış, yok edilmiş ve yeniden yapılmıştır. Ancak: en son yapıldığında: yapı o kadar muhteşemdir ki; zamanının tüm sanat ve kültürü bir araya getirilmiş ve “Dünyanın 7 harikasın dan biri ortaya çıkmıştır.

Yani: tapınağın bir dünya harikası olarak nitelendirilmesinin nedeni: mimari yapısı ve süslemede kullanılan sanat eserleridir.

Bu yüzden: okuru fazla tarihi bilgilere girerek bunaltmadan: önce Tanrıça Artemis hakkında biraz bilgi ve ardından, Artemis Tapınağının mimari özellikleri hakkında bilgi vererek, ülkemiz topraklarındaki bu dünya harikasını size tanıtmak istiyorum.

Artemis:

Dünyanın 7 harikası Artemis Tapınağı; Aslen Yunan mitolojisinde bir tanrıça olarak bilinmektedir. Tanrıların babası olarak nitelendirilen Zeus’un kızı, Apollon’un kız kardeşidir. Avcıdır ve aynı zamanda yer altı tanrıçasıdır. Romalılar kendisine “Diana” derlerdi.

Ancak: Efes yöresinde bilinen Artemis: mitolojideki bu Artemis ile aynı değildir. Efes Artemis’i daha farklıdır ve Efes şehri ile birlikte anılır ve bilinir. Çünkü: o, Efes şehrinin her şeyidir.

Efes şehrinin: dinsel ve politik yaşamında önemli rol oynamıştır. Kendisine ne zaman gereksinim duyulsa, rolünü oynardı. Zaten: erken dönemden itibaren, kutsal yerleri ziyaret eden dindarları ve gezginleri kendisine çekmiştir.

Efes Artemis’i “insanlara bir an kendisini gösteren tanrıça” olarak biliniyordu. Kutsal bir pencerede belirebilir ya da tören alayında atlı bir arabayla taşınabilirdi. Tanrıçanın görünme töreni, eski bir Doğu geleneğiydi. Artemis Tapınağının alınlık duvarında, tanrıçanın aşağıdakilere görünebileceği büyük bir pencere vardı. Bu görünme penceresi türü Frigya kültürünün tapınaklarında düzenlenen dini törenlerden gelen bir uygulamaydı.

C. Vibius Salutaris isimli bir bağışçı:

Dünyanın 7 harikası Artemis Tapınağı: Artemis’in doğum günü onuruna yapılan şenlik için; bir tören alayını donatmıştır.

Bu alayda, sanki bütün Efes halkı bulunmuştur. Bunlar arasında: yöneticiler, müzisyenler, rahipler, rahibeler, dansçılar, gençler, kurban gereçlerini taşıyanlar, kurbanlık hayvanları sürenler, atlılar ve en önemlisi tanrıça heykellerini taşıyanlar bulunmaktadırlar.

Alayın amacı: tanrıçanın heykelini tapınaktan çıkarıp tiyatrodaki gösterilere götürmek, dönüşte de kutsal alandaki kurban töreninin izlenmesini sağlamaktır.

Gelelim Artemis Tapınağına; Tapınak: dönemin en önemli, güçlü ve zengin şehirlerinden Efes antik kentinin, yalnızca 200 metre yakınındadır. Şehir ile tapınak arasındaki kutsal yol: antik dönem yazarlarının tanımlamalarına göre, 190 metredir. Bu yol “kutsal yol” olarak bilinir.

Tapınak: 6000 metre karelik bir alana yapılmıştır ve çevresinde: 400 metre genişliğinde bir koruma alanı bulunmaktadır.

Tapınak gelirleri: ziyarete gelenler ve kutsal limanı kullanan gemilerden elde edilmektedir. Ayrıca: tapınağın açık avlusunda: iş gören tüccarlar da, tapınağa belli bir pay ödemektedirler.

Bunlar: tanrıçanın kült heykellerini ve tapınağın gümüşten yapılmış minyatür kopyalarını satarak para kazanıyorlardı. Ayrıca: yine tapınak avlusunda; kehanet bilimcileri falcılar, büyücüler, kurban eti satan rahip ve rahibeler de bulunuyordu.

Dönemin insanları: tapınakla olan ilişkilerini çok dikkat ediyorlardı.

Son Lidya kralı Kroisos: Artemis Tapınağına bağışta bulunur. Ardından, Pers kralı Kyros ile MÖ.546 yılında yaptığı savaşta yenilir ve Pers kralı tarafından büyük bir odun yığını üzerine, ateşe atılacak iken, bir kadın kahin belirir ve kendisini ölümden kurtarır.

Evet: şimdi tapınağın yapım aşamaları hakkında bilgi vermek istiyorum. Daha önce söylediğim gibi, tapınak antik dönemde, 5 kez yapılmış ve her seferinde yakılmış-yıkılmış ve yok edilmiştir. Ancak: yine her seferinde, bir öncekinin mimarisi esas alınarak, yeniden yapılmıştır.

Kazılardan elde edilen bilgilere göre, ilk tapınağın MÖ.600 yıllarında kurulduğu tahmin edilmektedir. Son tapınaktan önce ise: tapınak tarihini son derece etkileyen bir olay yaşanır.

O dönemde: Efes şehrinde yaşayan “Herostratos” isimli bir şahıs, sırf ünlü olmak adına, çevresindekilerin de yaptığı tahrikler sonucu: MÖ. 21 Temmuz 356 tarihinde; “Artemis Tapınağı” nı yakar. Bunun üzerine: gerçekten tarih sahnesinde “ünlü” olur ve ismi: şan ve şöhret tutkunu, kötü şöhretli kişilere verilen bir deyim olur.

Bu yangın olayının kahramanı “Herostratos” ile ilgili diğer bir söylenti ise: aslında Kayralılarla yaşanan şiddetli bir çatışmaya romantik bir kılıf uydurmaktır. Karyalılar, bu çatışmada, tapınağı kolayca yakmış olabilirlerdi.

Çünkü, antik çağlardaki çatışmaların çoğunda, düşmanın en önemli yapısını yok etmek hedeflenirdi. Ancak, bu teori eksiktir, çünkü bölgedeki kazılarda Karya istilasına ait herhangi bir buluntu bulunmamıştır.

Bu yangın olayının diğer bir yönü:

Dünyanın 7 harikası Artemis Tapınağı: Tanrıçanın kendi tapınağını yanmaktan koruyamamış olmasıdır. Ancak: yine antik dönem yazarlarının yazdıklarına göre: Tanrıça Artemis, o gece, Efes şehrinde değil, Makedonya’nın Pella şehrindedir ve Büyük İskender’in doğumuna yardımcı olmaktadır.

Çünkü: yıldızlar, o gün doğacak kişinin: büyüdüğü zaman büyük bir kral-imparator olacağını, o çağ dünyasının her yönüne akınlar yapacağını ve ülkeleri ele geçireceğini ve yeni bir çağ yaratacağını söylemişlerdir. Evet: antik dönem yazarlarından Plutarkhos’a göre: Artemis, o gece başka bir işle meşguldür ve tapınağının yanmasına engel olamamıştır.

Her ne kadar tapınak yanmış olsa da, Efesliler, Artemis olmadan yaşayamazlardı. Bu yüzden: şehir yöneticileri ve halk birleşerek, yeni bir tapınak yapmaya karar verirler.

MÖ.2’nci yüzyıl başlarında: bir yandan mimarlar, öte yandan yüzlerce-binlerce esir: yeni tapınağın baş mimarı Giritli “Kheirokrates” idaresinde durmadan çalışarak, 6000 metrekarelik alanda, yeni bir tapınak yapımına girişirler.

Zorlu ve yorucu çalışmalar yıllarca sürer. Bu çalışmalar sırasında: Tanrıça, yine zaman zaman devreye girerek tapınağının yapılmasına yardımcı olmaktadır. Öyle bir an gelir ki; tapınağın alınlığına bir taş yerleştirmek gerekmektedir.

Ancak: bu büyük ve ağır taş; bir türlü buraya yerleştirilemez. Bunun üzerine, mimar, uykusuz ve sıkıntılı günler-geceler geçirir. Bir gece uykusunda: Artemis kendisine “artık düşünme, o taşı kendi ellerimle yerleştireceğim” der ve mimar, ertesi gün sabahı uyanıp tapınağa gittiğinde, bu devasa taşın, alınlıktaki yerine yerleştirildiğini görür.

Tapınak hakkındaki bilgiler: yalnızca antik dönem yazarlarının yazıları ve yine o döneme ait “sikkeler” üzerindeki resimlerden elde edilmektedir.

Çünkü: yazının sonunda söz edeceğim gibi, tapınak Ostragotların bölgeye saldırıları sonucu yıkılmış ve günümüze ulaşamamıştır.

Tapınak hakkındaki antik dönem yazarlarının yazılarında elde edilen bilgiler şunlardır

Roma döneminin ünlü yazarı Plinius: bu muhteşem tapınak hakkında şunları yazar “Efes’teki Artemis Tapınağı, gerçekten hayranlık uyandıran görkemli bir yapıttı. Bütün Asya’nın gayretiyle 220 yılda inşa edilmiş, yer sarsıntılarından zarar görmesin diye, bataklık bir yere yapılmıştır. Bataklığın üzerine, kömür ve yün döşenerek, tapınak bunların üzerine oturtulmuştur.

Yapının uzunluğu: 130 metre, genişliği ise 68 metredir. Yapıda: çeşitli krallar tarafından hediye edilen 126 sütun bulunmaktadır. Bunların her birinin boyu 19 metre ve 36 tanesi ise kabartmalarla bezenmiştir. Kabartma bu sütunlardan bir tanesini, dönemin ünlü heykeltıraşı “Skopas” yapmıştır.

Efes Artemis Tapınağı

Tapınak hakkında, döneme ait “sikkeler” den elde edilen bilgiler ise şunlardır

Dünyanın 7 harikası Artemis Tapınağı: Büyük tapınak: MS ilk 300 yıl sırasında: Efes şehrinde sağlam ve ayakta durur olarak sikkeler üzerinde görüntülenmiştir. Bu kanıtlar: mimarlık tarihçileri tarafından değerlendirilmiştir. Tapınağın planının çıkarılması için, yalnızca bir sikke kullanılmıştır.

Bu sikkede: tapınak cephesinde bulunan 4 sütun: kilise benzeri bir yapıyı temsil etmektedir. Ancak, yine de, sikkeyi yapan sanatçı tarafından: anıtın bir sikke üzerine sığdırılması için yapılan küçültme çalışmalarında, önemli değişiklikler yapıldığına da inanılmaktadır. Yani, sikkeler üzerindeki görüntülere güvenilmemektedir.

Ancak: temel kalıntısı denilen tabakada bulunmuş sikkeler, nispeten gerçek görüntüyü yakalamışlardır. Bu sikkeler: tapınağın başka bir probleminde önemli rol oynarken, buluntu alanındaki en eski yapının tarihlendirilmesini sağlamaktadırlar.

Kroisos yani yapının temelinde: çoğu birikinti tabakası içinde, bilinen en eski sikkelerden 87 tanesi bulunmuştur. Birikinti tabakası MÖ.625-575 yılları arasına tarihlenmektedir. Yani, buluntu alanında, Kroisos Tapınağından çok önce yapılmış, başka bir tapınak bulunma olasılığı yoktur.

Mimariyi gösteren sikkelerde: tapınak cephesindeki sütunların altları, kabartmalı kasnaklar tarafından süslenmektedir. Sütunlardan 36 tanesi, kabartmalarla bezelidir. Bu sütunlar, bir Yunan tapınağı için alışılmış değildirler. Sütunların altlarına süslü kaideler yerleştirme geleneği: daha önce Hititlerde görülmüş olup, bu bölgede de yalnızca Efes şehrinde Arkadiane caddesinde görülmüştür.

Sikkeler üzerinde resmedilen tapınak resimlerinde: podyum basamaklarının kenara doğru çıkık olduğu görülür. Çünkü: dört kenarın hepsinde sütunlar bulunmaktadır. Hatta, kenarlarda iki sütun sırası görülür. Evet, tapınak alanındaki sütun ormanının, Mısır büyük tapınaklarından esinlenildiğinden kuşku yoktur. Çünkü: mimar Khersiphron, Girit’ten gelmiştir.

Kazılarda bulunan “İon sütun başlıkları” sikkelerdeki modellerde de görülmektedir. Yine sikkeler üzerinde görülen süslü kabartmalar, sunak avlusuna ait olabilir.

Sikkeler,

Tapınağın çatıyla kapatılmış olduğunu ve süslü bir alınlığının bulunduğunu göstermektedir. Çatısız tapınaklarda, ön ve arkada, onar sütun bulunmaktadır. Hatta, ana cephede 8 ve arkada 9 sütun bulunduğu söylenir. Ancak, bazı bilim adamları, bu tapınağın yağmura açık olduğunu öne sürmüşlerdir.

Cella bölgesinde de suyu dışarı akıtacak bir kanal bulunmuştur. Ancak, yine kazı bölgesinde kil kiremit ve çörtenler bulunmuş olup, bunlar tapınağın çatılı olduğuna işaret etmektedirler.

Çatı: hafif meyilli, alınlıklarla biten ve yalnızca yapıyı saran sütun sıralarını örten kesik bir çatıdır. Yani, ortası gök yüzüne açık bir çatıdır. Hatta, ahşap bir çatı fikri de ortaya atılmıştır. Bazı bilim adamları, ahşap çatının, asılı bulunan kumaşlarla süslendiğini de söylemektedirler.

Sikkeler üzerindeki resimlerde doğrulanan diğer bir gerçek: tapınaktaki açmalar ya da pencere boşluklarının bulunduğu yönündedir. Efes sikkelerinde betimlenen pencereler, “Magnesia” sikkelerinde görülenlere benzemektedirler.

Efes sikke serilerinde: alınlığın orta penceresinde, kendisini gösteren bir kadın figürü bulunmaktadır. Sikkelerden bir tanesinde, figür: Efes Artemis’ini, diğerinde ise daha çok bir rahibeye benzemektedir. Sunak avlusuyla, karşı karşıya olan tapınak penceresinin, ayinle ilgili kullanımı açıktır.

Sunak avlusu: sanki sunağın tapınakla pek ilgisi yokmuş gibi, alışılmamış yükseklikteki sütunlara ve örneklere uymayan bir girişe sahiptir. Kutsal görünme penceresi, bir törene hizmet vermiş olmalıdır.

Yüksek sunak: avlunun çoğu yerinden, tapınak cephesinin görünmesini engelliyordu. Alınlık penceresi geleneği : Hıristiyanlık dönemi boyunca sürdürülerek günümüze kadar ulaşmıştır.

Alınlığın dört kadın heykeliyle süslü olduğuna ilişkin tek özgün kanıt: sikkeler üzerinde bulunmuştur. Bu heykellerin pencereleri çerçeveleme tarzı, eski Anadolu’nun kayaya oyulmuş bazı güzel anıtlarında görülen Doğu geleneğidir. Figürlerin sayıca dört ve kadın olmaları, rastlantı değildir.

Çünkü: Amazonları temsil ediyorlardı. Sayılarının dört olması ise: aşağıda anlatacağım bir heykeltıraş yarışması sonucunda seçilen en iyi dört heykelin buraya konulmuş olmalarından kaynaklanmaktadır.

Efes Artemis Tapınağı

Evet: sonuç olarak,

Tapınak: kocaman bir avlu içinde, çok uzaklardan görülecek şekilde tasarlanmış, pırıl pırıl parlayarak gökyüzüne yükselen görkemli bir mermer anıttır.

Dünya üzerinde tamamen mermerden inşa edilmiş ilk tapınak: 130 x 68 metre boyutlarındadır. Tapınağın yüksekliği ise 25 metredir. Tapınak için ayrılan alan toplamı: 6000 metrekaredir.

Tapınağın yüksek terasına: tüm yapıyı çepeçevre saran mermer basamaklarla çıkılıyordu. Bu yüksek podyum bölümü: 78.5 metre genişliğinde ve 141 metre uzunluğundaydı.

Tapınak alanında: yapının yaklaşık 400 metre uzağında bir duvar bulunmaktadır ve duvarla tapınak arasında kalan bölüm özel bir korunma-sığınma alanı olarak ayrılmıştır. Bu korunma-sığınma alanı: bu alana sığınan insanların, herhangi bir müdahale, yakalama, öldürülme gibi durumlardan korunmalarını sağlamaktadır.

Tarihin birçok döneminde: birçok ünlü ve ünsüz kişi, buraya sığınarak ölümden kurtulmayı denemişlerdir. Ancak: bu kutsal alan, zaman içinde, bazı gaddar tiranlar tarafından tanınmamıştır. 6’ncı yüzyılda: Pythagoras isimli bir hükümdar; elde edemediği ve kendisinden kaçarak buraya saklanan bir kadını, uzun yıllar tapınağa hapsettirmiştir.

Kadın umutsuzlukla kendisini asarak intihar eder. Pers kralı Kserkses: Yunanlılarla yapılan savaşta, yenildikten sonra, çocuklarını tapınağa göndermiştir. Bu çocuklara, tapınakta, Yunan tarihinin en renkli kadınlarından olan “Artemisia” bakmıştır. Mısırlı Ptolemaios Euergetes, üvey kardeşi Ptolemaios Physcon ve eşi Eirene: MÖ.259 yılında, tapınağa sığınmış olmalarına rağmen, orada öldürülmüşlerdir.

Marcus Antonius: Kleopatranın kız kardeşi Arsinoe’yi tapınaktan çıkartması için başrahibi zorlamıştır. Daha sonra bir şekilde bu kızı öldürten Antonius; böylece Mısır tahtının Kleopatra’da kalmasını sağlamıştır.

Tapınak içinde: 127 tane İon sütunu bulunmaktadır. Yani, bir anlamda yapıya sütun ormanı denilebilir. Bu sütunların: 36 tanesi ön cephede bulunmaktadır ve bunlar kabartmalarla bezenmiştir. Sütunların yüksekliği 20 metredir. Yivleri spiral kıvrımlı olarak oyulmuş ve gayet zariftirler. Kaideleri ise, kabartmalar taşıyan mermer bilezik şeklindeki bezemelerle süslenmiş ve üstteki yatay mermer kirişi taşıyorlardı.

Onun muhteşem cephe güzelliğini görmek için, gerilere doğru gidip, sunak avlusundan uzaklaşmak gerekirdi. Yoksa, çok yüksekte bulunan, süslü alınlık görülemezdi. Ortadaki sütunların arasından, diğer Artemis tapınaklarında olduğu gibi, Batı’ya bakan kapıdan tapınağa giren ziyaretçiler: tapınağın cephesinin kabartma sütunlu manzarasından daha muhteşem bir görüntü ile karşılaşırdı.

Burada: kabartma, dikdörtgen kaideler üzerine yerleştirilmiş bir “sütun ormanı” ile karşılaşılırdı. Bunları: tapınağın arka bölümünde bulunan, başka bir “sütun ormanı” dengeliyordu.

Tapınak içinde: arka cephede: 9 sütun bulunur. Cella yani tanrıçanın en kutsal bölümü: iki sütun sırasıyla diğer bölümlerden ayrılmıştır. Muazzam yapının tam ortasında bulunmaktadır. Bu kutsal odadaki “Artemis Heykelleri” hakkında kesin bir kanıt bulunmasa da, bunların devasa büyüklükte oldukları ve normal bir insan boyutundan oldukça büyük oldukları kesindir.

Sunak avlusu da sütun ve heykellerle süslenmiştir. Sunak avlusunun içindeki “kurban sunağı” asimetrik olarak yerleştirilmiştir. Sunak: göklere açılan bir kutsal alan olarak bilinir. Bu durum: özellikle “Doğu” dinsel kültüründe yaygındır. Sunak alanlarında tanrının veya tanrıçanın heykeli bulunmazdı, çünkü bu alan “tanrı-tanrıçanın” evi olarak kabul edilirdi.

Tapınak alanındaki heykeller, ünlü heykeltıraş “Praksiteles” tarafından yapılmıştır.

Tapınak inşaatı bitirildiğinde ise: Efesliler; tıpkı Yunanlıların şiir, oyun, atletizm ve müzik alanında yaptıkları gibi, şehirlerinde bir “heykel yarışması” düzenlerler.

Dönemin en ünlü heykeltıraşlarının katıldığı bu yarışma sonrasında, yapılan heykellerden en beğenilen: Pheidias, Polyleitos, Kresillas ve Phradmon tarafından yapılan 4 heykel, tapınağın alınlığına yerleştirilir. Bu tunç-bronz heykeller: kadın figürlüdür ve Amazonları temsil etmektedirler.

Bu heykeller yanında: elbette tapınak kutsal alanında, Tanrıça Artemis’in özel heykelleri de bulunmaktadır. Kazı alanında yapılan çalışmalarda: MÖ.600 yıllarına rastlayan ilk tapınak dönemlerinde, Artemis heykellerinin: ilkel görünümlü, katı biçimli, altın, tahta, fildişi veya kil heykelcikler şeklinde olduğu anlaşılmıştır.

Yani: ilk dönem heykelleri: genellikle “Doğu” ya özgü, Lidya, Pers, Frigya, Asur, Hitit ve Mısır özelliklerini taşımaktadırlar. Bu ilk döneme ait heykellerin “rahibe” heykelleri olduğunu söyleyenler bile bulunmaktadır.

Takip eden dönemde, bir ara tapınakta bulunan Artemis kült heykelinin “asma ağacı” n dan yapıldığı ve heykel çürümesin diye, her yıl yağlandığı yazılır. Çünkü: yapılan kazı çalışmalarında, yörede altın-gümüş gibi değerli maddelerden yapılmış Artemis heykeli bulunmamıştır.

Tapınakta bulunan Artemis heykellerinin diğer en büyük özelliği: halk ve ziyaretçiler üzerinde yarattıkları büyük etkidir. Heykellerin gözleri: değerli taşlarla süslenmiştir ve bu taşlar, ışığı muazzam şekilde yansıtmaktadırlar. Tapınak rahipleri: ziyaretçileri, heykellere bakarken dikkatli olmaları, gözlerine bakmamaları konusunda uyarırlar.

MÖ.2’nci yüzyıla gelindiğinde ise: bu kez Artemis kült heykellerinin “memeli” olduğu görülür. Çok memeli bu heykel türü: bir ana tanrıçayı yansıtmaktadır. Göğüsleri bir kadının doğurganlığının simgesidir.

Kaskatı duran heykelin alt bölümü: Mısır mumyalarının tabutlarına benzer. Geyik, boğa, aslan, grifon, sfenks, siren ve arılardan oluşan bezemeleri: Doğu’ya özgü yaratıklardır. Ancak, yine de heykelin bu özellikleri hakkında, günümüzde çelişkiler mevcuttur. Memelerinin aslında: hurma, meşe palamudu, devekuşu yumurtası, boa testisleri, muska torbaları veya başka süsler olup olmadığı tartışılmaktadır.

Ancak, bu süsler neyi ifade ederse etkin: Artemis heykeli, MÖ.3’ncü yüzyıldan, MS.3’ncü yüzyıla kadar geçen 600 yıllık süreçte: yani tapınak yıkılana kadar bölgedeki kutsallığını sürdürmüştür.

Evet: uzun uğraşlar sonucu tapınak bitirildiğinde: yöre Hıristiyanlığın yayılmasında görevli din adamları tarafından ziyaret edilir. Bu ziyaretlerle ilgili anılar: bölgedeki kazılarda bulunan bir yazıttan öğrenilmiştir.

MS.1’nci yüzyılda:

Aziz Paulus: Korinthos şehrinden, dönemin zengin ve gösterişli Efes şehrine gelir. Efesli kuyumcu Demetrios’un sürüklediği, şehirlilerden oluşan kalabalık ile, Paulus’un şehrin tiyatrosunda karşılaşmaları sırasında: Paulus, gümüş Artemis idolleri aleyhinde konuşunca, kalabalık “Efeslilerin Diana’sı yücedir” diye bağırırlar.

Daha sonra Efes şehrini ziyaret eden Aziz Yuhanna: şehirde dolaşırken “dudakları yaldızlanıp, yüzüne peçe örtülmüş “boyalı Artemis heykelleri” gördüğünden söz eder. Ayrıca: Tanrıça şenliklerinde, tiyatro bölümündeki kurban dumanının yoğunluğunun güneşi perdelediğini belirtir. Boru çalan rahipleriyle, tapınağa doğru giden tören alayını da izlemiştir.

13’ncü yüzyıla ait bir Fransız el yazmasında: Aziz Yuhanna’nın: Artemis heykelini yakışı gösterilmektedir.

MS.2’nci yüzyıla gelindiğinde ise: bu kez Efes şehrinin ve tapınağın en ünlü ziyaretçisi “Büyük İskender” gelir. İskender: Anadolu’daki Perslileri yenip, tüm şehirleri ele geçirdikten sonra bölgeye geldiğinde henüz 22 yaşındadır.

İskender: gerek doğumuna yardımcı olması nedeniyle ve gerekse Efeslilerin inançlarına duyduğu saygı nedeniyle: tapınak onuruna büyük törenler düzenler ve kurbanlar kestirir. Panayır dağı çevresindeki kutsal yolda, Artemis heykellerini elleri üzerinde taşırlar. Dağın çevresinde dolaştıktan sonra, tapınak alanına girerler.

İskender: tapınak için maddi bağışta bulunmak istediğini ancak, bunun karşılığında isminin, tapınak duvarlarına kazınmasını ister. Bunun üzerine: tapınak duvarlarında böyle bir isim kazıma istemeyen Efesliler: ilginç bir çözüm bulurlar ve İskender’e “ Nasıl olurda bir tanrı, başka bir tanrıya tapınak yaptırabilir” diyerek, İskender’i bir yandan “tanrı” katında onurlandırarak öte yandan isminin tapınak duvarlarına yazılmasını engellerler.

Bunun üzerine: İskender, Efeslilerin Perslere daha önce ödedikleri vergiyi kaldırdığını, bu vergiyi tapınağın masrafları için kullanılmasını söyler.

Büyük İskender: bölgede bulunduğu dönemde: tapınakla ilgili olarak tutarsız uygulamaları ile tarihe geçer. Bir keresinde: tapınak sığınma alanına giren bir köle için baş rahibe rica da bulunarak tapınak kurallarına uyarken: başka bir keresinde yine tapınağın sığınma alanına giren iki köleyi, sığınma alanından zorla çıkarttırır ve taşlatarak öldürterek tapınak kurallarını ihlal eder.

MS. 263 yılına gelindiğinde: Ostragotlar bölgeye saldırırlar ve şehirlerde olduğu gibi, Artemis Tapınağını da yakıp-yıkıp yok ederler.

MS.3’ncü yüzyıl sonlarında:

Efesliler, yeni bir tapınak inşa etmek üzere girişimlerde bulunurlar. Ancak: öncekilerden daha basit olarak yapılan tapınak, bu kez MS. 401 yılında: İncil yazarı Aziz Yuhanna tarafından yıktırılır. Efesliler Hıristiyanlığı kabul ettiklerinde: Artemis Tapınağı kalıntıları, bölgedeki başka yapıların inşaatlarında kullanılır.

Yine de: Efeslilerden birçoğu: bu kutsal alandan geriye kalan taşlara ve Artemis idollerine tapınmaya devam ederler. Hatta: halen Selçuk-Artemis Müzesinde bulunan muhteşem 3 Artemis Heykelinin: Efes antik kentinde yapılan kazılarda: bir evin bodrum katında öylece toprağa gömüldükleri anlaşılmıştır.

Yani: Efesliler, Hıristiyanlığın bölgede yayılması üzerine, Artemis Heykellerini, kırıp atmamışlar, toprağa gömerek saklamışlardır.

MS.17’nci yüzyıla gelindiğinde ise: Efes: ıssız, yoksul ve bakımsız bir köydür. Ama insanlık Artemis Tapınağını unutmamıştır. İtalya-Napoli şehrinde, antik döneme ait “çok memeli bir Artemis heykeli” günümüze kadar ulaşmıştır.

Hatta: Napoli’de bulunan bu heykel, 16’ncı yüzyılda, Vatikan’da: ünlü sanatçı Rafaele ve 18’nci yüzyılda yine ünlü sanatçı Tiepolo’ya; resimlerinde modellik etmiştir.

Efes Artemis’i ve Artemis Tapınağı resimleri, kazılarda o döneme ait sikkeler çıktıkça: bunların üzerindeki resimler baz alınarak, canlandırmalar yapılmış ve yayınlanmıştır. Ünlü çağdaş ressam “Salvador Dali”, bir resminde, Artemis Tapınağının bu canlandırılmış figürünü model olarak kullanmıştır. Hatta: Tanrıça Artemis’in dans eden bedenlerini de tapınak ile birlikte resmine eklemiştir.

1780 yılında ise: Edward Gibbon isimli yazar: Artemis Tapınağının yıkılışını, hüzünlü bir ifadeyle anlatmaktadır. Görmediği bu anıt hakkında şunları yazar “Sanat ve zenginlik, o kutsal ve muhteşem yapıyı dikmek üzere el birliği etmişti.

Birbirini izleyen: Pers, Makedonya ve Roma imparatorlukları, yapının kutsallığı önünde saygıyla eğildiler, ihtişamına ihtişam kattılar…”

Günümüzde: Selçuk ilçesinde bulunan Artemis Müzesinde: halen muhteşem güzel bir “Artemis” heykeli bulunmaktadır. Efes antik kentinde yapılan kazılarda ortaya çıkarılan bu memeli Artemis heykeli: güzelliğiyle izleyenleri büyülemektedir.

Kazılarda bulunan diğer çeşitli kalıntıların ise, Londra-British Museum’da özel bir salonda bulunduğu söylenmektedir ki, ben görmediğim için burada ne gibi kalıntılar olduğu hakkında bir şey söylemek istemiyorum.

İşte: muhteşem mimarisi nedeniyle, Dünyanın 7 harikasından biri olarak kabul edilen Artemis Tapınağının benzersiz hikayesi böyledir.

İzmir Selçuk Artemis Tapınağı

Dünyanın 7 Harikası Mısır Keops Piramidi

Dünyanın 7 Harikası, Olympia Zeus Heykeli

İzmir Selçuk Artemis Tapınağı

İzmir Selçuk Artemis Tapınağı

İzmir Selçuk Artemis Tapınağı

Evet; dünyanın yedi harikasından biri. Selçuk’ta, Efes Müzesinin hemen arkasında. Selçuk’tan, Kuşadası yolunda ilerlerken, sağ yanda, uzakta görünüyor. Ancak; elbette, yalnızca kalıntıları.

Zaten; bu tapınak, 5 kez yapılmış, 5 kez yanmış veya yıkılmış. En son olarak ise, yine yalnızca kalıntıları kalmış.

Neyse; isterseniz, önce bu tapınağın ortaya çıkarılışını anlatalım. Sonra; tapınakla ilgili ayrıntılı bilgi verilim.

TAPINAĞIN ORTAYA ÇIKARILIŞI

Şirince’de yaşam sürüp giderken; bir gün İzmir’den bir haber gelir. İzmir ve Aydın arasında demirden bir yol yapılacak ve bunun üzerinde, koca vagonlar gidip gelecek, yük ve insan taşıyacak, bu yolun bir durağı da Ayasuluğ olacak.

Bunu duyan, yöre insanı sevinir. Ovadaki arazilerinin değerleneceğini düşünür. Peki, ya tren hattını döşeyenler ne düşünür, bence, Efes harabelerinden çalacakları antik eserlerin, limana daha kolay nakliyesini. Bir düşünün bakalım, belki bu fikre sizde katılırsınız, çünkü buradan çıkarılan eserlerin onda dokuzu çalınmış ve yurt dışına götürülmüş.

Evet, devam ediyoruz. Derken, demir yolu inşaatı başlar. Hızla Ayasuluğ’a doğru ilerler. Demir yolunun yapımını İngilizler yürütür. Bunlardan mühendis Wood, bu yöreye yalnız demir yolu çalışması için gelmiyordu, bu İngiliz’in büyük bir arkeoloji tutkusu vardı ve her gelişinde yıkıntılar içine girerek, büyük bir merak içinde onları inceliyordu.

Onun için en büyük tutku ise, dünyanın yedi harikasından biri kabul edilen Artemis Tapınağını bulup çıkarmak idi. Nihayet, mühendis Wood, bir gün İngiltere’deki British Museum ile anlaşarak, kazı için sponsor sağlar. Bir de, kraliyet kanalıyla Osmanlı padişahından bir ferman çıkarınca, her şey tamam olur.

Wood; 1863 tarihinde kazılara başlar. Böylece: Efes’te ilk arkeolojik kazılar başlamış olur. Artemis Tapınağını bulmak için; antik dönem yazarlarının yazılarını inceler. Özellikle; Philostratos’un yazdıklarını takip etti.

Şöyle yazıyordu: ” Damianus adındaki zengin bir Romalı, Magnesia Kapısından tapınağa giden yola, bir Stadion (190 metre) uzunluğunda, bütünü taştan olan bir portik (Ston) yaptırmıştı. Amacı; kentten tapınağa giden rahiplerin, yağmurdan ve güneşten korunmasını sağlamaktı.”

Acaba; Magnesia kapısı neredeydi? Bu kapıyı bulursa, tapınağı da rahatlıkla bulacağını umuyordu. Wood; sık sık Panayır Dağına çıkarak bunları düşünüyordu. Yapılacak tek şey, kapıyı bulmaktı. Sabırsızlıkla kent kapılarını aramaya başladı. Düzlükte, surların gedik verdiği bölgeleri araştırdı. Nihayet, Magnesia kapısını buldu.

Kapı: Doğu Gymnasium’un arkasındaydı. Ancak; kapıdan itibaren, 190 m. çevrede, herhangi bir tapınak kalıntısı yoktu. Günler sonra; Stadium yanındaki öbür kapıyı da buldu. Gerçekten, Panayır dağının güneyinden ve yedi uyurlar mağarasının önünden geçerek, iki kapıyı bağlayan bir antik yolun bir yerinde, Ayasuluğ tepesine doğru uzanan başka bir yol vardı.

Yol; Ayasuluğ tepesine doğru gittiğine göre, tapınak orada olmalıydı. Bu arada; bölgedeki kazılarda çıkarılan tüm eserlerin, sandıklara konularak Londra’ya gönderildiğini, sanırım söylemesem de, tahmin ettiniz.

Bunlardan sadece bir iki parça, İstanbul’a, o yıllarda depo olarak kullanılan müzeye gönderilmişti. Bir ülkede çıkarılan eserlerin, o ülkenin müzesine, sanki bir armağan gibi sunulmasının ne derece saçmalık ve kötülük olduğunu, lütfen düşünün.

Wood, tapınak yolunu takip ederek, günün birinde, bir duvara rastlar. Burada, bulduğu bir yazıt; bunun tapınağın dokunulmazlık alanının etrafındaki duvar (Temenos) olduğunu açıklamaktadır.

Buna göre, tapınak, bu duvardan yaklaşık 400 m. ileride olması gerekiyordu. Tapınağın içinde bulunduğuna inanılan alan, büyük bir toprak parçası ile örtülüydü. 1896 yılında; bu alan metrelerce kazıldı. Ama, ortada bir şey bulunamadı. Üstelik, 4-5 metreden sonra su çıkmıştı.

Fakat, suyun içinde de kazıya devam ettiler. Nihayet, 1896 yılının son günü: bir tapınak döşemesi buldular. Çukur genişletildi, tapınak kalıntıları, gün geçtikçe çıkmaya başladı.

Tapınak bulunduğunda: birçok bilimsel sonuçta elde edildi. Tapınak; antik yazarların dediği gibi, en az 5 kez yıkılıp, yeniden yapılmıştı. Tapınağın 220 yılda inşa edildiği söylencesi ise; yapının son üç aşamasını kapsıyordu. Yani yıkılıyor, zaman geçiyor, tekrar yapılması da zaman alıyordu.

Kazılar sonucu oluşan büyük çukura, Wood’un İngiliz olması nedeniyle, halk; ” İngiliz çukuru ” adını takmış olup, bu isim günümüze kadar ulaşmıştır.

EFES ARTEMİSİ VE TAPINAĞIN YAPIM AŞAMALARI

Artemis, yunan mitolojisinde, ünlü bir tanrıça olarak bilinmektedir. Romalıların Diana dedikleri ve Zeus’un kızı, Apollon’un kardeşi olan bu tanrıça ile Efes Artemis’i arasında çok belirgin farklar vardır. Yani: Efes Artemis’i, yunan mitolojisinde sözü edilen Artemis değil.

Kentin; antik tarihi her yönüyle ve sürekli olarak onunla ilişkiliydi. Artemis siz Efes düşünülemezdi. O, kentin her şeyiydi. Zaten; Efes’i üne kavuşturan en önemli nedenlerden birisi de, Artemis ve onun adına yapılan ünlü tapınaktı. Antik tarihçiler; tapınakta duran esas heykelin, asma ağacından yapılmış olduğunu yazarlar.

İddiaya göre, bu heykel çürümesin diye, her yıl yağlanırmış. Şimdiye dek, altından veya bronz gibi değerli madenden yapılmış heykel bulunamadı. Fakat, toprak altında daha nelerin saklı olduğu bilinmez.

Artemis tapınağındaki heykellerin, halk üzerinde büyük etki yarattıkları söylenir. Öyle ki, tapınak bekçileri, meraklılara, bakarken gözlerini sakınmalarını tavsiye ederlerdi. Çünkü, heykellerin mermerleri, göz kamaştırıcı derecede parlaktı.

Efes, Artemis Tapınağı, en az tanrıça kadar ünlüydü. İlk inşa edildiği tarihten itibaren, birkaç defa yıkılıp yapılmış, fakat sonradan öyle görkemli bir şekilde inşa edilmiş ki, bu haliyle, o çağın insanları, tapınağı dünyanın yedi harikasından biri olarak kabul etmişler. Yine de, tapınağın geçmişinde, öyle bir macera var ki inanamazsınız.

Şöyle: ” Efes yönetimi çevrede egemenlik kuran Persler ile iyi geçinmeye çalışıyordu. Ancak, yönetimleri demokratik değildi ve Efes halkı, eşitlik istiyordu, haksız imtiyazlara karşı çıkıyorlardı. Bunun doğal sonucu olarak, şehirde sık sık anarşik olaylar, yağmacılık rezaletleri yaşanıyordu.

Çünkü, şehirde, bir yığın soyulacak zengin ve kuyumcu olduğu düşünülüyordu. Ama yağmacılara göre, Artemis Tapınağının hazineleri, hepsinden daha ilginçti. Bunlar; Artemis’e saygı duymuyorlardı.

O yıllarda, Efes’te saf bir adam yaşıyordu. Bu adamın ismi; Herostratos;  Kunduracılık yaparak geçiniyordu. Kimseye zararı dokunmazdı, ama ünlü olmak gibi bir zaafı vardı. Çevresinde ise, onun bu zaafını çok güzel kullanabilecek, bir yığın maceracı, soyguncu, politikacı insan vardı.

Sonunda, bir gün, ona; ” Artemision’u yakalayabilirsen, ünlü olabilirsin, adın tarihe geçer ” dediler. Herostratos; bu sözler üstüne, adını tarihe yazdırmak adına, önce korkup ürktüğü bu planı gerçekleştirmekten yana tavrını koydu. Mevsim yazdı. Yaz yangınları kolay söndürülemiyordu.

Tapınağın içinde, kandiller için saklanan zeytinyağları vardı, bunlar yangını körüklerdi. Sonunda: MÖ.356 yılının, 21 Temmuz günü gecesi, Herostratos, tapınağı ateşe verdi. Bina, için için yandı ve tapınağın hazinesi, şehirdeki tüm çapulcular tarafından yağmalandı.

Ertesi gün, duman ve sis bulutları arasında kalan ünlü yapının, ayakta kalabilmiş harabesi çok hazindi. Kent halkı, çok sevdikleri tanrıçalarının tapınağını, yangından kurtaramadılar.

Yalnız, başka bir gerçek daha ortaya çıktı. Tanrıça, kendi tapınağını koruyamamıştı, kentlilerin suçu yoktu. Çünkü, aslen tapınağın esas koruyucusu kendisiydi. Ama, Artemis, o gece başka bir şeyle meşguldü.

Yangın günü, yıldızlar, ona büyük bir kişinin doğacağını önceden haber vermişlerdi. Bu kişi, doğup büyüdüğü zaman, ünlü bir kral, hatta imparator olacak, o çağ dünyasının her yönüne akınlar yapacak, ülkeleri ele geçirecek ve yeni çağ yaratacaktı.

O halde, onun doğumunun bizzat Artemis tarafından yaptırılması gerekiyordu. Bu olay, tapınaktan önemli olduğu için, tanrıça 21 Temmuz gecesi, Efes’ten Makedonya’nın Pella kentine gitti. Evet, belki de, tahmin ettiniz, doğan çocuk, Büyük İskender.

Evet, tapınak yandı. Efesliler Herostratos’u en korkunç cezaya çarptırdılar. Hatta, onun adını anan herkes için ölüm cezası vermeye başladılar. Bu olaydan sonra, yüzyıllarca, şan ve şöhret tutkunu kişilere, “Herostratik” denmiştir. 

Düşünebiliyor musunuz, adam gerçekten tarihe geçmiş, meşhur olmuş.

Her ne kadar tapınak yandı ise de, bu insanlar Artemis siz yaşayamazlardı. Yöneticiler ve halk birleşerek, yeni bir tapınak yapmaya karar verirler. İnşaata hemen başlanır.

Bir yandan mimarlar, bir yandan yüzlerce, binlerce esir durmadan çalışır. Yeni tapınağın baş mimarı: Kheirokrates.

Efesliler varlarını yoklarını tapınağa verirler. Kadınlar bile, mücevherlerini paraya çevirirler. Yapı öyle büyüktür ki, yayıldığı alan 6000 metre kareyi aşar.

İzmir Selçuk Artemis Tapınağı: Roma çağının ünlü tarihçisi Plinius (MS.79)un, bu muhteşem yapıya ait gözlemleri şöyledir.” Efes’teki Artemis tapınağı, gerçekten hayranlık uyandıran görkemli bir yapıttı. Bütün Asya’nın gayretiyle 220 yılda inşa edilmiş, yer sarsıntılarından zarar görmesin diye, bataklık bir yere yapılmış.

Bataklığın üzerine, kömür ve yün döşenmiş ve tapınak bunların üzerine oturtulmuş. Yapının uzunluğu 136 m. genişliği 7 m. civarındadır. Çeşitli krallar tarafından yaptırılıp armağan edilen 127 sütun vardı. Bunların her birinin boyu 19 m. ve 36 tanesi ise kabartmalı idi. Kabartmalı sütun kaidelerinden birini, ünlü heykeltıraş Skopas yapmıştı.

Yıllarca süren bu yorucu ve zorlu çalışmalar sonuçlanmak üzeredir. Ne var ki, tapınağın alınlığına öyle bir taş koymak gerekiyordu ki, ne baş mimar, ne de diğerleri buna bir çare bulamazlar. Bu yüzden baş mimarın uykuları kaçar. Sürekli düşünmektedir, fakat bu taşı yerine koymak için bir yöntem bulamaz.

Yine, uykusuz bir gece biraz dalar ve rüyasına giren Artemis; ” Artık düşünmemesi gerektiğini, o taşı kendi elleriyle yerleştireceğini ” söyler. Baş mimar, ertesi günü sabahı, büyük bir şaşkınlık ve sevinçle uyanır ve hemen tapınağa koşar, evet, taş yerine konulmuştur.

Aradan yıllar geçer. Büyük İskender, Pers’leri yenerek, bölgedeki tüm şehirlerde egemenliği ele geçirir. Sonunda, Efes’e gelir. Doğumunda Artemis’in ebelik yaptığı inanışını daha önce duydu mu bilinmez, ama Efeslilerin inancına saygı duyarak, tanrıçaya ve bu kente borçlu olduğunu düşünür.

Büyük bir tören düzenler ve tapınak sunağında kurbanlar keserler ve Artemis heykelleri ellerinin üzerinde taşırlar. Panayır dağı etrafındaki kutsal yolda, büyük bir ihtişamla yürürler. Dağın etrafını dolaştıktan sonra, yine tapınağa gelirler.

İzmir Selçuk Artemis Tapınağı: Efesliler, daha önce böylesine bir tören görmemişlerdir. Sonraki yıllarda, bu kutsal yol, bir güzergah olarak, Efes tarihinde, her zaman önemli rol oynar.

Kent halkı; tapınağın mükemmel olması için, devrin en önemli mimar, heykeltıraş ve ressamlarını çağırır. Bu sanatçıların yaptıkları muhteşem eserler, henüz bulunamamış olmasına rağmen, bunların nitelikleri antik dönem yazarlarınca belirtilmiştir. İskender, tapınağın bütün masraflarını karşılamak ister, ancak bir tek şartı vardır. Yaptığı bu iyiliğin, tapınak üzerine yazılmasını ister.

Ancak, Efesliler bunu kabul etmez. Bir iyilik yapılacaksa, bunun karşılığının beklenmemesi gerektiğini düşünürler. Ama, bu teklif karşısında, halkın heyecan ve hevesi kaybolur. Ancak, İskender’e çok politik bir yanıt verirler.

“Nasıl olurda, bir tanrı, diğer bir tanrıya tapınak yaptırabilir? ” Büyük İskender, bunu üzerine, Efeslilerin daha önce Perslere verdikleri vergiyi kaldırır. Buna karşılık, o paranın tapınak inşaatında harcanmasını ister. Konu böylece çözümlenir.

İşte; tapınağın yapım aşamasındaki, çeşitli anlatılan öyküleri, burada sizlere aktarmaya çalıştım.

ARTEMİS TAPINAĞI

İzmir Selçuk Artemis Tapınağı: Evet: dünyanın yedi harikasından biri. Antik dünyanın mermerden inşa edilmiş ilk tapınağı. Büyüklüğü:130 X 68 m. ve ön cephesi diğer Artemis (ana tanrıça) tapınakları gibi, Batı’ya dönük. 127 tane sütunu var.

Cephesindeki 36 sütunu kabartma. Yüksekliği ise; 25 m. 6000 metre karelik bir alana yayılmış. Yalnız, elbette bu rakamlar, varsayılan değerler.

Efeslilerin gündelik hayatında, tapınağın büyük önemi var. Hatta; çevre bölgelerde bile, tapınağın ünü çok yayılmış. Özellikle, tapınağın çevresinde bulunan koruma alanı ilginç.

İzmir Selçuk Artemis Tapınağı: Buraya sığınan insanlara; herhangi bir müdahale, yakalama, öldürme söz konusu olamıyor. Tarihin birçok döneminde, birçok ünlü veya ünsüz insan, buraya sığınarak ölümden kurtulmayı denemiş.

En son olarak: MS.263 yılında, Got’lar tarafından saldırıya uğramış, yakılmış, yıkılmış ve yağma edilmiş.

Efesliler, Hıristiyanlığa geçince de, bu sefer tapınağın kalıntıları, başka yapıların inşaatlarında kullanılır.

Tapınaktan günümüze sadece temel kalıntıları bulunmakta. Bataklık üzerinde, tek bir sütun ve birkaç taş parçasından ibaret.

İzmir Selçuk Artemis Tapınağı: Yine de, Selçuk-Efes bölgesine gittiğinizde, bu tapınağın bulunduğu alana mutlaka gidin, bir zamanlar o insanların ayak bastığı topraklara, yerlere basıyor olmanın heyecanını yaşayın. Bugün, burada o muhteşem tapınak olmasa da, kurulu olduğu yerde bulunmanın heyecanını yaşamak bile değer. Mutlaka gidin, görün.

Selçuk tanıtımı.

Şirince tanıtımı.

Efes tanıtımı.