Arjantin her yıl güzel coğrafyası ve ilginç geçmişi ve kültürü, gelişen gece hayatı ve benzersiz lezzetleri, sonsuz alışveriş olanakları ile yüzbinlerce turist çekmektedir.
Arjantin en güzel yerleri;
1.ŞARAP
Arjantin dünya üzerinde en fazla 5. şarap üreten ülkedir. Özellikle “Salta” adlı aromatik “Torrontes” ve ülkenin orta bölgesinde üretilen klasik Cabernot Sauvignons çok popülerdir. Şarap turlarında birçok Arjantin şarap imalathanesi gezilir.
2.IGUAZU ŞELALELERİ
Iguazu kelimesi Guarani dilinde “Büyük Sular” anlamına gelir. Bunlar 1984 yılında UNESCO tarafından “Doğal Dünya Mirası” kabul edilerek koruma altına alınmıştır. Patagonya “Nahuel Huapi” Milli parkı ile birlikte Iguazu şelalesi, Arjantin’in en uğrak turistik yerlerinden birisidir.
Ziyaretçiler doğa yürüyüşleri, su sporları ve şelalelerin muhteşem akışını izleyebilirler. Bazı ziyaretçiler Brezilya veya Arjantin tarafından şelalelerin daha iyi göründüğünü iddia etmektedirler.
Ama bölgede her iki taraftan da şelaleleri izlemek mümkündür. Arjantin tarafından, küçük bir trenle ulaşılan “Şeytan Boğazı” denilen yer, üç taraftan düşen şelalelerin en iyi izlenebildiği yerdir.
3.LA RECOLETA MEZARLIĞI
Bu ünlü ve etkileyici mezarlıkta, ülkenin en ünlü kişileri gömülüdür. Bu mezarlığı ziyaret etmek turistik bir gelenek haline dönüşmüştür. Ülkenin en iyi heykeltıraşları tarafından bu mezarların yapıldığı söyleniyor.
Arjantin en güzel yerleri:
4.LOS GLACİARES BUZULLAR MİLLİ PARKI
Ülkenin güney batısında, Şili ile sınır yakınlarında “Austral Andes” denilen bölgedeki bu milli park: ulaşım açısından Arjantin’in en zor alanlarından birisidir. Ama aynı zamanda en etkileyici yerlerden biri olarak da tanınır. Argentino gölü üzerinde yüzen buzdağları ve yükselen Fitz Roy dağı, muhteşem etkileyicidir.
Buzullarda parçaların suya düşmesi muhteşem etkileyicidir. Ayrıca park alanında gerek bitki ve gerekse hayvan türlerinin geniş bir yelpazesi görülür.
Park alanında: trekking, dağ bisikleti, buzul kenarında tekneyle gezi yapmak mümkündür. Çiftliklerde ise at binmenin keyfine varmak mümkündür. Burası: 1981 yılında UNESCO Dünya Mirası Vakfı tarafından koruma altına alınmıştır.
5.ISLA VİCTORİA
Bu güzel ada gölü “Nahuel Huapi” üzerinde bulunmaktadır. Burada birçok bitki vardır. Yani adanın kendisi süs bitkileri kreş evi gibidir denilebilir. Burası 1934 yılında Arjantin’de oluşturulan ilk milli park alanıdır. Adanın parçaları, güzel doğal habitat alanlarını içerir. Adanın genelinde turizm kısıtlı olmasına rağmen, doğal manzaraları ve doğal alanların bazılarını gezmek mümkündür.
6.BULUTLAR İÇİNDE TREN YOLCULUĞU
Salta ve Viyadük La Polvorilla arasında çalışan tren: çarpıcı 15 saat tur gezintisinde, 3000 metrenin üzerine yükselen, dünyanın en önemli tren yolculuklarından birini yaptırmaktadır. Demiryolu 29 köprü ve viyadük ile ilerlemektedir ve birçok yerde raylar bulutlar altında gözden kaybolmaktadır. Muhteşem bir deneyim, mutlaka katılmalısınız.
Arjantin en güzel yerleri:
7.BEAGLE KANALI
Onun şaşırtıcı doğal çevresi çok ünlüdür. Arjantin ülkesinin güney ucundaki bu sahil şeridi buraya ulaşan ilk gemi olan “Beagle” gemisinin ismiyle anılır. Burada: balinalar izlenir, ayrıca Lengas feneri, penguen kolonileri görülebilir.
8.ARJANTİNLİ ATLAR
Gauchos (Arjantinli kovboy) ülke genelinde geniş alanlarda, Arjantin kültürünün bir parçası olmuşlardır. Onlar bu görkemli hayvanlar üzerinde dört nala giderler. Arjantinde, at her şeydir. Bir ziyaretçi olarak yarışları izlemek için “Hipodrom”u ziyaret etmelisiniz veya “polo” yarışlarını izlemelisiniz.
9.USHUAİA KIŞ SPORLARI:
Ushuaia dünyanın en güneyindeki şehir olarak kabul edilen Isla Grande de Tierra del Fuego şehrinde çok yaygındır. Burası zengin kültürü, tarihi ve doğal güzellikleriyle ziyaretçilere çok şey sunar.
Spor meraklıları, burada kayak, kızak, snowboard ve diğer kış sporlarını yapabilirler. Hatta “Beagle Channel” adalarında yaşayan kuş, penguen, fok kolonilerini görebilirler.
10.TİGRE DELTA YAZ SPORLARI
Buenos Aires şehrinin yoğun temposundan kaçmak isteyenler, bir saatlik tren yolculuğu ile Tigre Deltasına ulaşabilirler. Tigre, Parana nehri deltası üzerinde yer almaktadır. Martin Garcia adası gibi büyük adaların bazıları, müzeler, kamp yerleri ve diğer turistik kasabaları barındırmaktadır.
Su sporları meraklıları; Tigre labirentinde balıkçılık, kano ve kürek yapmanın tadını çıkarabilirler.
11.PALERMO SOHO’DA ALIŞVERİŞ
Palermo Soho: güzel butik dükkanları ile Buenos Aires şehrinin yaratıcı tasarım bölgesidir. Burada uzun yürüyüşler yaparak ince bir sanat güzelliklerini keşfedebilirsiniz.
Şaşırtıcı ayakkabılar ve kemerler, şık etekler ve elbiseler, ışıltılı özel takı ve şık kotlar bulabilirsiniz. Ancak fiyatların biraz yüksek oluşuna dikkat etmek gerekir.
Palermo Soho’da sanki her köşede bir özel ayakkabı mağazası var gibi görünür. Bunlar şaşırtıcı tasarımlarla doludur. Yine burada bolca kafe ve bar bulmak mümkündür. Yani buraya girenler aç ve çıplak çıkmazlar.
12.EĞLENCE
Arjantin’de birçok harika festivaller düzenlenmektedir. Buenos Aires şehrinde, her yıl, iki kez, bir hafta süren “Buenos Aires Moda” festivali düzenlenmektedir. Ayrıca “Buenos Aires Bağımsız Film Festivali” de ilgi çekmektedir.
Bunların dışında yine birçok festivaller düzenleniyor. Özellikle “Semana de Jujuy” denilen ve bir hafta süren festival popülerdir. Alman kültürünün “Oktoberfest” bira festivali de Ekim ayının ilk iki haftasında Cordoba yakınlarında Villa General denilen yerde kutlanmaktadır.
13.BİFTEK
Sığır. Arjantin’de kişi başına yıllık 65 kilogram sığır eti tüketimi düşmektedir ve bu oran dünyanın en yüksek oranıdır. Arjantin’de birçok sığır üreticisi hala mera ve çayırlarda kendi ineklerini eski yöntemleri kullanarak beslemektedirler. Onlar genellikle hareketli ve açık alanlarda beslendiklerinden tahılla beslenen sığırlara nazaran daha lezzetlidir.
Arjantin, şehirlerin ilginç tarihi ve kültürel yapıları yanında, yerel gıdalar için ilginç deneyimler ve zenginlikler sunmaktadır. Turistler Calchuqui Vadisi boyunca rehberli turlarda inanılmaz ve çok renkli kaya oluşumları, sessiz kerpiç köyler görebilirler. Salta bölgesi ayrıca humitas, Locro ve empanadas gibi lezzetli şarapları ve geleneksel yemekleri ile tanınır ve bilinir.
Patagonya, her ne kadar bir kısım kişi tarafından bir devlet olarak sanılsa da, aslında Şili-Arjantin ülkelerinin güneyinde ve Arjantin’e bağlı ve büyüklük olarak ülkemizle aynı yüzölçümü büyüklüğüne sahip bir bölgedir.
Güney Amerika’nın güney ucundaki bu üçgen alan 400.000 mil karedir. Alanın dörtte üçü Arjantin’e aittir. Ayrıca en güneyde Tierra del Fuego adası da Arjantin yönetimindedir. Şili ve Arjantin ülkeleri: uzunca bir dönem birbirlerine buradaki 3230 millik bölgeyi ele geçirmek için düşmanlık stratejisi yürütmüşlerdir.
19. yüzyılda Şili ve Arjantin Macellan Boğazına erişmek için “Tierra del Fuego” için savaştılar. 1970’li yılların sonunda silahlı çatışmaya yol açan “Beagle kanalı” ve üç adalar üzerine çıkan anlaşmazlık: 7 yıllık bir çatışma ortamı yarattı ve ardından Kraliçe Elizabeth II ve Papa John Paul II’nin devreye girmesiyle çatışma sona erdi.
Ayrıca 1982 yılında Arjantinli cunta askeri liderleri, Falkland adalarının kontrolü için İngilizlerle savaştılar ve aynı dönemde Şilililer, İngiliz hava kuvvetlerine kendi ülkelerindeki üsleri kullandırdılar.
Ardından: 2000’li yılların başlarında, Şili ve Arjantin 22 sınır anlaşmazlığının çözümlenmesini sağlayan anlaşmayı imzaladılar. Ancak, yine de her iki ülke, Antartika bölgesinde örtüşen alanlarda çeşitli iddialarda bulunmaktan çekinmemektedirler.
Ancak, bölge gayet elverişsiz olan hava şartları nedeniyle, pek fazla insan yerleşimine açılmamış ve bu yüzden kilometre kareye düşen insan bakımından gayet düşük sayılar ihtiva etmektedir. Kilometre kareye 2 kişi düşmektedir. Hatta bu sayı Arjantin topraklarında 1 kişiye düşer.
Macellan: buraya ulaştığında şiddetli rüzgarlar nedeniyle bir kısım gemi kayalara çarparak parçalanmış ve birçok denizci ölmüştür. Çekilen bu güçlükler nedeniyle bölgedeki bazı yerlere ilginç isimler verilmiştir.
Örneğin: Islote Anxious (Endişe adası), Seno Ultima Esperanza (Son umut körfezi), Port Famine (kıtlık limanı) ve Isla Desolacion (ıssızlık adası) gibi.
Macellan dışında buraları meşhur eden bir diğer kişi “Charles Darwın” dir. Darwin: 1830 yılının sonlarında bir gemi ile buraya gelir ve Patagonya ile çevresindeki adalarda 5 yıl kalır. Bu inceleme gezisinde bölgede çok sayıda değişik ve dünyanın başka yerinde bulunmayan canlı türüne rastlar ve “evrim” teorisinin temellerini burada atar. Ardından kendisinin ismi, burada bir dağa verilmiştir. (Cordillera Darwin dağı)
Evet Patagonya: Şili ve Arjantin ülkelerinin güneyindeki bölgedir. Macellan boğazının güneyindeki “Ateş Toprakları” denen bölüm de Patagonya topraklarına dahil edilir.
BÖLGENİN TARİHÇESİ
Macellen: kendi ismiyle anılan boğazı keşfettiğinde, karaya çıktığında karşısında “Tehuelche” yerlilerini ve özellikle üstlerindeki hayvan postlarını ve ayaklarındaki kocaman çarıkları görünce: İspanya’da o sıralarda çok meşhur olan ve iri ayakları ile tanınan bir çizgi roman kahramanı olan “Patagon”a bunları benzetir ve “Patagones” diye isimlendirdiği bu insanların yaşadığı yeri de “Patagonya” olarak isimlendirir.
İKLİM
Bölgede serin hava ve meşhur rüzgarlar, mutlaka ilk anda dikkatinizi çekecektir. Yani, burayı ziyaret edecekler, yanlarında mutlaka kazak, mont gibi kalın giysiler bulundurmalıdırlar. Çünkü: genelde bir aylık süreçte, güneşli gün sayısı çoğu kere 2 günü geçmez. Hatta: kış sezonunda hava sıcaklığı -12 ile -29 arasında seyretmektedir. Bu dönemde, yollar kardan kapanıp geçit vermez olur.
Burada yaz sezonu: Aralık-Mart ayları arasındadır. Bu dönemde, sıcaklıklar genellikle 10 derece civarında olur. Ancak, şiddetli rüzgarların sürekli estiğini unutmamak gerekir. Sert rüzgarlar, özellikle yağmurla birlikte olduğunda, dışarıda yürümeyi çok zorlu hale getirir.
Sonuç olarak buraya gitmek için en uygun zaman “Mart” ayıdır. (güneyde Yaz mevsimidir) Arjantin tarafından, bozkır alanlarında güçlü rüzgarlar beklenir. Şili tarafında ise, Pasifik okyanusu yakınlarında yağış muhtemeldir.
Şehrin bu bölümünde en ilgi çeken yer “Recoleta Mezarlığı” dır. Gayrimenkul açısından şehrin merkezine biraz uzak olmasına rağmen, en pahalı ve zengin semtlerinden birisidir.
1580 yılında Buenos Aires şehrini kuran Don Juan de Garay: şehirde yaşayanlara arazi dağıtmaya karar verdi ve Recoleta denilen bu alanı Rodrigo Ortiz de Zarate’ye verdi.
Ardından 18. yüzyılda buraya keşişler geldiler ve burada bir manastır kurdular. Yüz yıl boyunca büyük çiftlikler ve boş araziler şeklinde kalan bölge: 1871 yılında şehir merkezindeki kolera ve sarıhumma salgınından kaçan aileler için bir yerleşim yeri oldu ve şehrin güneyindeki aileler şehrin kuzeyindeki bu bölgeye yerleşerek burayı bir yerleşim alanı haline dönüştürdüler.
Çünkü buradaki yüksek arazinin hastalık bulaştıran böcekler için yüksek ve güvenli olduğu anlaşıldı.
Ardından burada lüks aile konakları, yabancı elçilikler, lüks oteller ve evler doldu. Özellikle bu mahallede bulunan “Alvear Hotel” Latin Amerika’nın en görkemli otellerinden birisidir.
Evet; mahallenin ismi 18. yüzyıl başında burada kurulan bir manastırdan gelmektedir. Günümüzde mahallenin mimarisi: aristokrat konutları ve saraylar ve görkemli yerler ile ayırt edilebilmektedir.
Evet Buenos Aires şehrinin küçük Paris’i olarak betimlenen bu mahalleyi mutlaka gezmelisiniz.
Recoleta Mezarlığı
Bu küçük bir köy gibi olan mezarlık: 1822 yılında Fransız mimar Catelin tarafından tasarlanmıştır ve Recoleta bölgesinde ilk kurulan manastırın hemen yanındadır. Burada 19. ve 20. yüzyıl mezar sanat ve mimarisinin seçkin örnekleri görülebilir. Buraya ilk gömülen 1863 yılında Dolores Maciel isimli bir Uruguaylı kızdır.
1880 yılında mezarlıkta şehrin belediye başkanı tarafından önemli restorasyon yapıldı. Sokakları tuğla bir duvar ile çevrildi, Dor türü yivli sütunlar ve ön sundurma ile süslendi.
Frizlerde: yaşam ve ölüm sembolleri yapıldı. Günümüzde burada 4870 mezar bulunduğu söyleniyor. 1946 yılında Arjantin devleti tarafından “Ulusal Tarih Müzesi” olarak ilan edilerek koruma altına alındı.
Ama özellikle turistlerin buraya akın etmelerinin başlıca nedeni burada “Evita” nın mezarının bulunmasıdır. Bu muhteşem granit mezarda: ziyaretçiler genellikle çiçek bırakırlar ya da bronz kapıya notlar iliştirirler.
Ayrıca düzgün taş yüzeye yine mesajlar bantlanır. Evita hakkında birkaç cümle etmek gerekirse: 1952 yılında ölümünün ardından, mumyalanmış ve onun için bir anıt yapılmasına karar verilmiştir. Ancak, kocası Devlet Başkanı Juan Peron: 1955 yılında devrildi, ardından askeri rejim Evita’nın mumyalanmış vücudunu çaldı ve sahte bir isimle mezarlıkta defnedildi.
Ardından ailesi, 1974 yılında onun cesedini gömüldüğü yerden çıkardı ve çelik bir lahite yerleştirerek, beton tabaka altına koydu.
Ancak mezarlığa gelen ziyaretçiler, gayet sade olan “Evita” nın mezarı yanında, mezarlık alanındaki birbirinden ilginç diğer mezarları da gezmektedirler. Bunlar arasında: eski devlet başkanları, ünlü yazar ve sanatçılar ve diğer aile mezarları bulunur.
Ancak bir labirent gibi olan mezarlıkta, kimin nerede yattığını bulmak bir hayli zordur. Çünkü: Arjantin tarihinde “omuz omuza” duygusunu ifade etmek için hiçbir harita ve tek bir işaret yoktur.
Burada: Rufina Cambaceres’in mezarını da görmelisiniz. Hüzünlü bir geçmişi olan bu mezarın art nouve başyapıt gibi mimarisi yanında, genç kadının buraya yanlışlıkla diri diri gömülmüş olması da ilgi çekmektedir.
Bu mezar: dünyanın en güzel mezarlarından birisidir. 1881 yılında Fransız mühendis Prospero Catelin tarafından tasarlanmıştır. Biraz kendisinden söz etmek istiyorum: Rufina: büyük bir sığır çiftliği sahibinin mirasçısı olarak, zengin bir ailenin içinde doğdu ve babası Eugenio Cambaceres: tanınmış bir yazar ve siyasetçiydi.
Babası: Rufina 4 yaşında iken tüberkülozdan öldü. 1902 yılında Rufina: 19 yaşında Buenos Aires sosyetesinin genç ve güzel bir üyesiydi. Bir gösteriye katılmak için hazırlanırken Rufina, aniden bulunduğu yerde zemine çöktü. Doktorlar çağırıldı ve 3 doktor Rufia’nın kalp krizi geçirdiğini ve öldüğünü söylediler.
Rufina bunun üzerine bir tabuta kondu, cenaze töreni düzenlendi ve cenaze mezarlığa yerleştirildi. Birkaç gün sonra, bir mezarlık işçisi tabutun bulunduğu yerden taşındığı ve kapak yerlerinin kırıldığını gördü.
Mezar soyguncuları ihtimali vardı, tabutun içini açtı ve o anda Rufina öldü. Doktorlar tarafından sonradan yapılan açıklamaya göre: Rufina, kalp krizinin ardından, tabuta konulmuş, daha sonra uyanmış ve bitkinlik-şok nedeniyle ölmüştü.
Evet bu bir söylenti, inanmak okurlara kalıyor.
Her gün saat 10.00-16.00 arasında mezarlıkta yaşayan ve 86 tane olduğu söylenen kedileri beslemek için kadınlar buraya geliyorlar. Son bir not:mezar taşları üzerine yalnızca doğum tarihleri işlidir, ölüm tarihleri yazılmamıştır.
Pilar Kilisesi
Mezarlığın içindedir. Burası Katolik sanat ve zarafetini yansıtmaktadır. Cizvitler tarafından 1732 yılında yapılan ve mimar Primoli Bianchi tarafından tasarlanan bu dini yapı 1942 yılında ulusal tarihi eser olarak belirlenmiş ve koruma altına alınmıştır.
Kilise esas olarak beyaz ve laciverttir. Basit tavanlarda resim yoktur. Ancak sunak, koloni döneminde Peru’dan gönderilen katı gümüş ve güzel İspanyol barok ve rokoko tarzı sayısız oymalarla doludur. Bu oymalar tüm duvarları sarmalamıştır.
Centro Cultural Recoleta
Kültür Merkezi, Buenos Aires şehrinin eski binalarından birinde bulunmaktadır. Burada ilk olarak: küçük bir şapel, dört manastır hücresi ve bir atölye bulunuyordu. 1917-1740 yılları arasında ise, burası bir kilise ve manastır olarak kullanılmıştır.
1822 yılında kilise reformu sonucunda Vali General Martin Rodriguez tarafından manastır bakıma alındı. Şehrin ilk Katolik kamu mezarlığı, manastırın bahçesine açıldı. Ayrıca yine manastır bahçesinde karmaşık tarım, botanik bahçesi yapıldı.
Binanın bir bölümü ise hapishane ve kışla okul olarak kullanıldı. 1979 yılında Buenos Aires şehrinin kuruluşunun 400. yıldönümü kutlamaları kapsamında burası belediye tarafından Kültür Bakanlığına devredildi.
Aralık 1980 tarihinde, burası Buenos Aires Kültür Merkezi adı altında açıldı. 1990 yılında ise ismi değiştirildi. 1885 yılında şapel olarak açılan bina, bir yüz yıl sonra, tiyatro olarak yeniden kapılarını açmıştır. Yakın zamanda yapılan restorasyon çalışmalarında 1906 yılından kalan duvar korunmuştur.
Ulusal Güzel Sanatlar Müzesi-Museo Nacional de Bellas Artes
Burada Arjantin ülkesinin en büyük sanat koleksiyonu bulunmaktadır.
Bina: 1896 yılında mimar Alejandro Bustillo tarafından yapılan bugünkü konumunda kalıcı koleksiyon oluşturmak için yapılmıştır. Müzede eserleri bulunan bazı sanatçılar şunlardır: Rubens, Renoir, Degas, Cezanne, Chagall, Picasso, El Greco, Goya, Rodin, Rembrant.
Ayrıca Arjantinli ressamların da eserleri bulunmakta olup, bunlardan bazıları şunlardır: Candido Lopez, Lino Enea Spilimbergo, Prilidiano.
Müze aynı zamanda bir fotoğraf odasına sahiptir, ayrıca Kolomb öncesi iki pişirme heykel ve 150.000 kopya bulunan bir kütüphane bulunur.
Plaza Francia-Feria de Artesanos de Plaza Francıa
Recoleta mahallesindeki bu yeşil alan: ünlü peyzaj mimarı Carlos Thays tarafından tasarlanmıştır.
Mayıs devriminin 100. yılını anmak için ülkedeki Fransız toplumunun bir hediyesidir. Orta bölümde: bilim, sanayi, tarım ve sanatları temsil eden carrara mermerinden yapılmış üç alegorik figür bulunur. Dört bronz kabartma ise: iki ülkenin tarihindeki bazı olayları çağrıştırmaktadır. Bunlar: El Paso de los Andes, La Bastille ve Fransız Bağımsızlık Bildirgesi.
İki kadın figürü Arjantin ve Fransa’yı simgelemektedir. Burada her cumartesi ve Pazar günü hippi fuarı düzenlenmektedir. “Feria de Recoleta” isimli bu fuar cumartesi ve Pazar günleri saat: 06.00-12.00 arasında açıktır. 150-200 arası stant kurulur. Burada bulabilecekleriniz:
geleneksel ve modern gümüş, su kabakları, deri, seramik, takı, müzik, gıda, sigara. Ayrıca: akrobatlar ve sokak sanatçıları dolaşır. Fiyatların uygun olması burayı popüler hale getirmiştir.
Hafta içinde ise, Plaza Francia: çimlik alanda etkileyici “Ombu ağaçları” ile dikkat çeker.
Floris Generica-Jenerik çiçek
Plaza las de Naciones Unidas meydanındadır.
Birleşmiş Milletler Plazasına bakan, 26 metre yüksekliğindeki bu çarpıcı heykel: Arjantinli mimar Eduardo Catalano tarafından yapılmıştır. 5 milyon dolara mal olduğu söyleniyor. Heykel: fiskiyeli bir havuzlu çevrili bölümde bulunmaktadır.
Paslanmaz çelik ve Aliminyumdan yapılan heykel 18 ton ağırlığındadır. Hidrolik sistem ve fotoseller tarafından kontrol edilerek hareketli olması sağlanmıştır. Heykelin 6 tane metalik yaprakları her gün saat: 07.30 da açılır ve saat 20.30 da kapanır.
Ancak: yaklaşık 2 yıl önce mekanizmada bir arıza olmuştur ve bu yüzden günümüzde 24 saat boyunca yaprakları açıktır. Ancak: ulusal bayram, Noel ve Yılbaşı döneminde tamamen açık kalır.
El Ateneo-Splendid
Burası İngiliz “The Guardian” gazetesi tarafından dünyanın ikinci büyük kitapçısı olarak seçilmiştir. Gündüzleri burada yüzlerce hevesli okuyucu görmek mümkündür.
Büyük “Spendil”: 1919 yılında açılmış ve Buenos Aires şehri kültürünün merkezi haline gelmiştir.
Burada: konserler, bale, opera gösterileri düzenlenmiş ve şehirde ilk sesli film burada gösterilmiştir. Ulusal Odeon EMI karargahı buradadır. Burada 1920 yılında Carlos Gardel isimli ünlü Buenos Aires’li tango sanatçısının şarkılarının kayıtları yapılmıştır. Bu kayıt odası, günümüzde ziyaret edilebilmektedir. Yüksek binada, 1923 yılında “LR4 Radyo Splendid” ilk resmi yayınına başlamıştır.
Evet, günümüzde bu bina kütüphane ve kitaplık olarak kullanılıyor. Ancak: yapının freskli kubbesi, parmaklıkları ve özgün dekorasyonu bozulmamıştır ve eski ihtişamı ve zarafetini korumaktadır. Kadife perdenin bulunduğu yerde bir bar görülür.
Ayrıca ana salonun iki tarafında veya küçük okuma odalarında yerleştirilen sandalyeler bulunmaktadır. Yeraltında çocuk kitaplarına ayrılmış bir bölüm bulunur. Üst kat gösteriler ve sergiler için ayrılmıştır.
San Martin Grand Bourg
Burası, San Martin’in Fransa’da sürgünde kaldığı evin bir kopyasıdır. San Martin: doğu Arjantin olarak bilinen “Rio de la Plata” bölgesindendir. 25 Şubat 1778 tarihinde doğmuştur. 6 yaşında iken, 1784 yılında ailesi onu eğitim görmek için İspanya’ya gönderir.
San Martin: 1808-1811 yılları arasında Napolyon güçlerine karşı bir İspanyol subayı olarak göreve başlar. Ancak kendisi monarşiyi ve sömürge sistemini sevmiyordu. 1811 yılında İspanya hizmetinden istifa etti.
Londra şehrinde, Amerikalı devrimcilerle tanıştıktan sonra, Buenos Aires şehrine dönmeye karar verdi ve şehirdeki devrimci rejimin hizmetine girdi. Kendisi çok deneyimli bir asker olduğundan, Güney Amerika’da devrimci hareketin büyük bir önderi olarak tanındı.
Gönye Meydanı
Bu meydanda, 1927 yılında açılan heykel: heykeltıraşlar David Calandra ve Eduardo Rubino çalışmasıdır. Atlı bronz heykel: kırmızı granit kaide üzerinde yükselir. Heykelde betimlenen kişi: Bartolome Gönye’dir. Kendisi 1821-1906 yılları arasında yaşamıştır ve 1862-1868 yılları arasında görev yapan Arjantinli bir general ve politikacıdır ve ardından Cumhurbaşkanı olmuştur.
Heykelin bulunduğu yerin hemen arkasında, başta İngiliz Büyükelçiliği olmak üzere bir takım Fransız mimarisi ürünü konutlar bulunmaktadır. Meydanın köşelerinde yine bazı heykeller bulunuyor. Bunlar: Lübnanlı şair Cibran Halil Cibran, kan pıhtılaşmasını önlemek için transfüzyon yöntemini icat eden Arjantinli doktor Luis Egzoz’a aittir.
Ayrıca İngiliz politikacı George Canning ve Arjantinli Albay Larrabure Valle heykelleri de bulunmaktadır.
Carlos Thays Park
Yaklaşık 4500 metre karelik alanı kapsayan park Fransız peyzaj mimarı Carlos Thays tarafından tasarlanmış ve İtalyan türü eğlence parkı olarak 1990 yılında açılmıştır. Burada 1990 yılına kadar bir lunapark bulunuyormuş. Carlos Thays: Fransız kökenli şehirdeki birçok bahçenin tasarımını yapan bir bahçıvandır.
Park alanında 2000 yılı sonlarında yapılan Mimarlık Müzesi bulunmaktadır. Ama park alanında bulunan en önemli eser “Thays” heykelidir.
Heykeltıraş Marta Minujin, İtalyan heykeltıraş Afani Alejo, sanatçı Nestor Basterretxea tarafından hep birlikte yapılmıştır. Yani bir anlamda “Birleşmiş Milletler” heykeli gibidir. Bronz heykel 1994 tarihinde açılmıştır, boyutları: 3.90 x 1.65 metredir.
Bir tabana sabitlenmiştir.
Noel sezonunda, burada çocuklar için çeşitli ücretsiz etkinlikler düzenlenen “Noel Parkı” açılmaktadır. Çocuklar burada Elflerin köyünde çeşitli eğlence faaliyetlerine katılabilmektedirler.
Avenida
Bu aydınlık cadde, ilk olarak Christopher Barrientos tarafından düzenlenmiş olup, 1722 yılındaki şehir planında görülmektedir. Başlangıçta büyük çiftliklerle çevrili iken günümüzde mağazalar, barlar ve restoranlar ile çevrilmiş ve şehrin ana arterlerinden biri haline dönüşmüştür.
Recoleta’nın en güzel köşelerinden olan burası, 1942 yılından beri Arjantinli nesiller için tercih edilen bir buluşma yeri olmuştur. Buradaki restoranlar özellikle Arjantinli aydınlar tarafından tercih edilmektedir. Dünyaca ünlü sporcuları da burada görmek mümkündür.