Antalya Serik Selge

Antalya Serik Selge

Bu antik kent: yaşadığı dönemde, bölgenin en önemli kentlerinden biri olma özelliğini gösteriyor. Kentteki kalıntılardan bazıları; yüzlerce yıllık geçmişe rağmen, günümüze gayet sağlam olarak gelebilmiş. Bu tür yerlerin meraklıları için önerim:  kesinlikle gidin ve görün.

Her ne kadar, yolu biraz zahmetli olsa da; göreceğiniz kalıntılar, bir zamanlar, burada büyük bir medeniyete ev sahipliği yapmış bir yer, onlarla aynı havayı solumak, aynı topraklar üzerinde dolaşmak, kesinlikle size bambaşka bir heyecan verecektir. Tek sıkıntı; günümüzün bir 180 hanelik köyü ve yüzlerce yıl önceki antik kalıntıların, bir arada bulunması, muhteşem bir komedi.

Buraya; 1 Ağustos 2010 tarihinde yine gittim. Daha önce olduğu gibi, yol berbat. Sürekli viraj ve inişli çıkışlı. Zaten, köprülü kanyon bölgesine rafting yapmak için gelenler tarafından kullanılan araçlar, yolu tamamen işlek hale getirmiş. Tüm bunların yanında: yolda ilerlerken, Selge’ye vardığınız hakkında hiçbir uyarı yok.

Yalnızca, sağ yanınızda, Roma su kemerlerini gördüğünüzde, sola dönmeniz gerekiyor. Ama dedim ya, hiçbir yetkili buraya, yani Selge’nin bulunduğu yere, bir tabela koyma gereğini hissetmemiş. Giderseniz aman dikkat, yol devam ediyor, Selge’yi geçerseniz, orman yolundan devam ederek, uzun süre Selge aramayın. Bence, burayı görmek istiyorsanız, bir tam gün ayırın, önce köprülü kanyon bölgesinde, nehirde rafting yapın ve sonra da Selge antik kentini gezin.

Veya tam tersi. İnanın, güzel bir gün geçirmiş olacaksınız. Ama dedim ya, yol berbat. Özellikle ve de kesinlikle geceye yani karanlığa kalmamalısınız. Yoksa, bu yol çekilmez hale geliyor.

Antalya Serik Selge

ULAŞIM

Serik’in 35 km. kuzeyindedir. Antalya-Alanya kara yolu üzerinde: Aspendos yol ayrımından, 5 km. sonra: sağ bölüme dönmek gerekiyor. Bu yol: önce, Beşkonak ve ardından Antik Roma köprüsünün birleştirdiği kanyon vadiyi aşarak, Altınkaya köyüne ulaşılıyor. Yol ilginç. Uçurumların, nehirlerin ve küçük şelalelerin bulunduğu ormanlık yoldan tırmandıktan sonra, biraz öncede söylediğim gibi, bir Roma döneminden kalma, tarihi taş köprünün üzerinden geçip ulaşılıyor.

Bu köprü: 2 metre enindeki, Moka köprüsüdür. Biraz önce söylediğim gibi, buraya vardığınız hakkında herhangi bir tabela yok. Sizin için en önemli konu, sol yanınızda Roma su kemerlerini görmek ve hemen sağınızda, gözlerinize inanmasanız da, Selge antik kentini göreceksiniz. Niye gözlerinize inanmasanız diyorum, çünkü, Selge antik kenti, bir köy, günümüzde üzerinde birçok yapı bulunan ve insanların yaşadığı bir köy ile bütünleşmiş.

Antalya Serik Selge

Doğal ve tarihi zenginlikleri nedeniyle, Köprülü Kanyon Milli Parkı kapsamına alınmış. Köprülü Kanyondan sonra: 12 km. lik bir dik yol ile, 1250 metre yükseklikteki bu bölgeye ulaşılıyor. Bugünkü: Zerk Köyü (Altınkaya) bitişiğinde. Bölgeye ulaştıktan sonra: ören yerine giriş ücretini ödeyip, tarihi kalıntıları gezebiliyorsunuz.

Ancak: burada bulunan yöre insanımız; para kazanma uğruna bir kısım saçmalıklar yapıyor (araçlardan yasal olmayan şekilde otopark parası almak gibi), umarım bu satırları okuyan yetkililer, bu konuda önlem alırlar.

Çünkü: Antalya’ya 90 km. uzaklıktaki, Selge Antik Kenti bölgesinde, SİT alanında, Altınkaya (Zerk) köyü var. 120 haneli köy: SİT alanı olduğu ve herhangi bir yapılaşmaya izin verilmediği için, burada yaşayan köylüler, SİT alanı ilan edilmeden önceki yapılarında yaşıyorlar. Ama: tuvalet ve içme suyu konusunda büyük sıkıntılar çekiliyormuş, çünkü yapılaşma mümkün değil.

Düşünebiliyor musunuz, yüzlerce yıl önce Selgeliler, su sarnıçları ile su sorununu çözmüşler, ancak 20.yüzyılda, burada yaşayan insanlar, büyük su sıkıntısı çekiyorlar. Sanırım: bu köyün buradan başka yere nakledilmesi gerek. (En son aldığım bilgilere göre, içme suyu sıkıntısı çözüme kavuşturulmuş)

Antalya Serik Selge

SELGE İSMİNİN KAYNAĞI

Selge adı: Luwi/Etrüsk dilinde “derin vadi” anlamındaki “Salaga”dan türediği sanılmaktadır.

Antalya Serik Selge

GENEL

Pisidya bölgesinin dağ  kentlerinden biridir. Toros Dağlarının, güney yamaçlarında kurulmuştur. Denizden: 1250 metre yüksekliktedir. Şehir: 3 tepe üzerine kurulmuştur. Çevresi duvarlarla çevrilidir.

Günümüzde, bu duvarların bir kısmı ayakta, görebiliyorsunuz. Özellikle: güneydeki tepe üzerinde, şehri koruyan, kuleli sur duvarlarını görebilirsiniz. Bu duvarlar üzerinde: 7 kapı ve ortalama 100 metre aralıklarla dizilmiş kuleler bulunuyor.

Antik şehirde, resmi kazılar yapılmamıştır.

Antalya Serik Selge

ŞEHRİN HİKAYESİ

Ünlü coğrafya bilgini Strabon’a göre: Selge şehri, Calchas tarafından kurulmuş ve daha sonraları :Spartalılar, bölgeye yerleşmişlerdir. İlk yerleşim: MÖ.2000 yılı sonunda; Troya Savaşına bağlantılı olarak gerçekleşir. Savaşçılıkları ve kahramanlıklarıyla ün yapan kent halkı: Troya savaşında, Truvalı Hektor’un yanında yer almıştır.

İkinci yerleşim ise: MÖ.7’nci yüzyılın başlarında olur. Strabon: şehrin doğal güzelliklerini, verimli meyve bahçelerini, geniş otlaklarını ve ormanlarını över. Aynı zamanda: Selge şehrinde yaşayanların: sık sık ve oldukça uzun mesafelerde seyahat ettiklerini de kaydeder. Şehrin esas geliri: zeytin, şarap ve şifalı bitki üretiminden gelir.

Selge: Pisidia şehirleri içinde, madeni para basan, ilk şehir olarak öne çıkıyor. Burada: MÖ.5’nci yüzyıldan başlayarak, takip eden dönemde: Pers standartlarına uygun ve Aspendos madeni paralarından ayırt edilmesi zor olan; gümüş paralar bastırılmıştır.

Bu madeni paralar: Aspendos’ta basılanlara benzer. Paranın iki yanında: güreşçiler görülüyor. Paranın tersinde ise: sapan kullanan bir figür ve “Stlegiys of Estlegiys” olarak yazılan şehrin adı görülür.

Tarihi kaynaklardan, Selge’nin özellikle Helenistik dönemde, Termessos aleyhine yayılmacı bir politika yürüttüğü ve çevresindeki kentlerle (Pednelissos) savaştığı bilinmektedir. Bunun yanında, bir dönem, iki kent arasında (Adada-Termessos) anlaşma yapıldığı ve o dönemde bölgede çok güçlenen Bergama krallığına ve bu krallığı Termessos şehrine karşı yaptığı saldırıları önlemek için yapılmış girişimlerdir.

Anlaşma: iki tarafın, herhangi bir saldırı ve yıkma girişiminde, birbirlerinin yardımına koşma taahhütleridir. Bu antlaşma sayesinde: iki kent, idari açıdan demokratik bir yapıya kavuşmuş ve şehir devleti (polis) benzeri bir statü kazanmışlardır.

Polybius’un yazıtlarında, Selge ile olan bölümde şunlar anlatılır: “MÖ.218 yılında, Selge; bölgedeki Pisidia şehri olan Pednelissos ile savaşmaktadır. Selge: daha fazla nüfusa sahiptir ve 20.000 askerlik bir ordusu vardır. Bu dönemde, birçok Pisidia şehri; Selge ile aynı saftadır. Sonuçta: Pednelissos şehri kuşatılır.

Pednellissos şehri halkı: yardım için, Syria Kralı Achaios’a başvururlar. Kral, bunun üzerine, en güvendiği generallerinden Garsyeris’i ve 6500 adamını yardıma gönderir. Ancak: Selge halkı, ana geçitleri tutarak, General Garsyeris ve askerlerinin geçişine izin vermezler.

Bunun üzerine: General, ordusu ile birlikte kendi yurduna geri döner. Daha sonra: Selge halkı da, evlerine geri çekilirler ve hasada başlarlar. Ancak: General; geri döner gibi yapar, ancak bu bir aldatmacadır ve hemen geri döner. Kretopolis geçidini ele geçirir ve buraya bir kuvvet koyduktan sonra, Perge’de, Selge’nin düşmanlarıyla temasa geçerek, Pamphylia bölgesine geçer.

Onlardan da yardım sözü alır. Bu sırada: Selge ordusu; General’in askerleri tarafından tutulan geçidi geri almaya çalışırlar, ancak başaramazlar. Bu sırada: Pednellisos şehrinin kuşatmasına da devam etmektedirler.

Pednellisos şehri, açlıkla mücadele ettiği için, General Garsyeris; 200 adamını, buğday yüklü çuvallarla şehre sokmaya çalışır. Başarılı olamazlar. Bunun üzerine, cesaret alan Selge ordusu, saldırıya geçerler.

Pednellios şehri kuşatmasında: küçük bir kuvvet bırakıp, bütün kuvvetleriyle, General Gaarsyeris’in üzerine saldırırlar. General’in ordusu köşeye sıkışır. Ancak süvarileri ile, düşmana yani Selge ordusuna, arkadan, beklenmedik bir saldırı yaparlar ve galip gelirler.

Bu arada: Pednellisos şehri halkı özgür kalır ve geri kalan Selge ordusuna saldırırlar. Selge ordusu, yaklaşık 10.000 asker kaybederek ağır bir yenilgi alır. Geri kalan askerler kaçmaya başlarlar, ancak General’in ordusu tarafından tutulan geçitlerde, hepsi öldürülür.

Kırılan gururları ve barış istekleriyle, Selge şehri, en önemli vatandaşlarından biri olan “Logbasis”i, elçi olarak gönderir. Ancak, Logbasis, halkına ihanet ederek, Selge şehrini, General Garsyeris’e teslim eder. Garsyeris; Selge şehrini hemen işgal eder.

Syria kralı Achaios; şehre gelir. Kral Achais, şehre ulaştığında: Selge’li hain Logbasis ile birlikte, ortak bir plan yaparlar. Selge halkı ve korumaları: bir toplantıya çağırılır. İnsanlar toplantıda iken, Kral Achaios ve Selgeli hain Logbasis: Selge dışındaki, Zeus Tapınağını işgal etmeye çalışırlar.

Bir çoban, bunları görür ve Selge halkını haberdar eder. Selge halkı toplanır ve Logbasis’in evine saldırırlar; onu, oğullarını ve bütün adamlarını öldürürler ve daha sonra şehrin savunmasına koşarlar. Bütün köleler serbest bırakılır.

Kral Achaios: çok fazla can kaybına uğrar ve şehirden geri püskürtülür. Hemen ardından: Selgeliler, antlaşma için, Kral Achaios’a başvururlar ve barış yapılır. Böylece: Selgeliler, topraklarını ve özgürlüklerine, yeniden kazanırlar.

Ancak: Selgeliler için bu özgürlüğün bedeli çok ağır olur. Ödeyebildikleri miktar, şehrin refah seviyesinin ne kadar yüksek olduğunun kanıtıdır.

MÖ.25 yılında, Galatia Krallığının kurulmasıyla: Selge, bir süre bağımsızlığını kaybeder. Ancak: Roma yönetimi altında iken de, imparatorluğun sona erişine kadar, bağımsız statüsünü korur. Sevgili vatanlarını, hiç kimseye vermezler.

İmparator Theodosius (MS.379-395) tarafından: Phyrigia’ya yerleştirilen Gothlar: kısa bir süre sonra, tüm küçük Asya’yı yakıp-yıkarlar. MS.399 yılında, Selge şehri de, Gothların saldırılarına uğrar, ancak Selge düşmanı geri püskürtür.

Antalya Serik Selge

GEZİ PLANI

Şehrin: ana giriş kapısı, güneydeki tepe üzerinde, sur duvarlarının bulunduğu bölümdedir. Duvarların kuzeyindeki tepe üzerinde: Zeus ve Artemis’e adanmış, 2 tapınak kalıntısı var.

Bunun dışında: antik yörede; Agora (Pazar yeri), Anıtsal Çeşme Binası, Nekropol (mezar alanı) ve Bizans dönemine ait bir kilise kalıntısı var.

Günümüzde, antik şehirdeki görülecek ilk kalıntı: Zerk köyünün bir kısmını oluşturan: Yunan-Roma tarzı tiyatrodur.

Antalya Serik Selge

TİYATRO

Antik şehirdeki en önemli kalıntıdır. Günümüz Zerk köyünün bir kısmını oluşturmaktadır. Tiyatronun alt kısmı kayalık bir yamaçta uzanmaktadır. At nalı şeklindeki cavea, tiyatroyu aşağıda 30 ve yukarıda 15 sıra oturacak yere ayıran diazoma ile kesilmiştir.

Diazomanın hemen altındaki sırada bulunan, taştan yapılmış oturacak yerler; bozulmadan kalmıştır. Cavelalar arası geçişi, 12 dik merdiven sağlamaktadır. Seyirci bölümlerinin arasında: blok taşlardan yapılmış, koltuklar dikkat çekmektedir.

Bu tiyatro: at nalı şeklinde ve yaklaşık olarak: 9000 seyirci kapasitelidir. Dört ayrı giriş: diazomaya açılır. Buna ek olarak: cavea ve sahne arasında bulunan, tonozlu paradoslar da tiyatroya girişi sağlamaktadır.

Roma dönemi sahne binası; günümüzde, yalnızca bir taş yığını şeklindedir. Yazıtlardan: burada, 4 yılda bir yarışmaların yapıldığı ve şampiyon sporculara ait heykellerin dikildiği anlaşılmaktadır.

Bunlar: MS.2.yüzyıla kadar tarihlendiriliyor.

Tiyatro: bütün olarak yıkık-dökük bir durumdadır. Hemen yanında ise, Stadyuma ait oturma yerlerinin ana hatları görülebilir.

Antalya Serik Selge

STADYUM

Yıkık-dökük durumdadır. Ayakta kalan kısımlarından, stadyumun, olasılıkla biraz küçük olduğu görülür. Ayrıca: Stadyumda, kazanılan zaferlerin kaydedildiği bir yazıt var. Buradaki koşu yolunun uzunluğu: 216 metre, genişliği ise 40 metredir. Başlangıç hattı korunamamıştır. Yapı: taştan yapılmıştır.

İki tapınağın kalıntıları: batıdaki, en yüksek tepede görülüyor. Bunlar: yazar Polyios’un sözünü ettiği “Kasbedion” olabilir. Güneyde ise: Anadolu Erkeklik ve Savaş Tanrısı Sanda Tapınağının kalıntıları var.

Antalya Serik Selge

ZEUS TAPINAĞI 

Batıdaki tanrısal alandadır. Peripteral tapınak: 17×34 metre ölçüleri ile; şehrin baş tanrısı Zeus’a aittir. Tmplum in antis (çift sütunlu revakı olan küçük tapınak) planlı tapınağın da kesin olmamakla birlikte, yakınında bulunan bir yazıta dayanılarak, Artemis’e ithaf edildiği söyleniyor.

Bu tepenin yani Tanrısal alanın arkasında: yalnızca yağmur sularını biriktirmek ve aynı zamanda, kuzeybatıdan bir kanalla gelen suyu da tutmak için, büyük bir sarnıç inşa edilmiş.

Güneydoğuda: bu tepe ve diğer tepelerin arasında: kentin, diğer önemli kamu binaları bulunuyor. Burada: bir yamaçta, sütunlu girişi olan, oldukça uzun bir caddenin, bir nymphaeum’un ve bir hamamın kalıntıları var. Ancak: bunlar, oldukça parçalanmış.

Güneydoğudaki aynı tepede: üç tarafı kapalı, geniş kare bir Agora’nın kalıntıları var. Bunan yanında, daha sonraki dönemlere ait olan apsidli bazilika var.

Çoğunlukla: Roma dönemine tarihlenen Selge harabeleri, özellikle MS.2.yüzyılda: Selge’nin ne kadar zengin ve güçlü bir şehir olduğunu gösteriyor.

Antalya Serik Selge

SARNIÇ

Tanrısal alan, Tepenin arkasında, sadece yağmur sularını biriktirmek için değil, aynı  zamanda kuzeybatıdan bir kanalla gelen suyu da tutmak için, büyük bir sarnıç inşa edilmiş.

Antalya Serik Selge

AGORA

Antik kentin doğusunda: 50 x 50 metre ölçülerinde, güney tarafı açık, diğer üç tarafı yan yana dizili, dükkanların bulunduğu, sütunlarla çevrili bir yer.

Antalya Serik Selge

BAZİLİKA

Kuzeyde, 120 metre uzunluğundaki bir yapıdır. Bizans dönemine ait olduğu sanılıyor.

Antalya Serik Selge

NEKROPOL

En doğuda bulunuyor. Nekropol tepesinin kuzey yamacında, bir kısmı halen ayakta olan, üç büyük mezar evi bulunuyor.

Antalya şehri tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için.

Konya Emirgazi

Konya Emirgazi

Hitit, Roma, tam bir tarihi hazinesi bölge, tarih sevenler buraya mutlaka giden, adım adım gezin, bir zamanlar burada bulunan Hitit kutsal alanından ele geçen sunak taşları, halen İstanbul Arkeoloji Müzesinde sergileniyor.

ULAŞIM

Emirgazi, Konya arası uzaklık: 140 km. Emirgazi, Karapınar arası uzaklık: 38 km. Emirgazi, Ereğli arası uzaklık: 60 km.

TARİHİ

Bölgede Eski Kışla (Dikilitaş) ve Arısama (Belkaya) yörelerinde yapılan kazılarda eski çivi yazılı tabletler ele geçirilmiş olup bunlar Hitit döneminden kalmadır. Söylenenlere göre: Hititlerden kalma Eski Kışla üzerinde bulunan kale ve yeraltı şehrinde Romalılar ve Bizanslılar yaşamıştır.  Bu yerleşim merkezlerindeki ve Bağlıca köyündeki halk, 500 yıl kadar önce bir kısmı Arısama dağındaki kaleye, bir kısmı da günümüzdeki Emirgazi’nin kurulu olduğu yere yerleşmiştir. İlçe ismini 2 km güneydoğuda bulunan Emrullah Gazi türbesinden almıştır. Osmanlı Salnamelerinde Emirgazi ismi geçmez. Köy durumundaki yerleşim yeri, 1990 yılında ilçe olmuştur.

Konya Emirgazi

GENEL

İlçe Orta Anadolu bölgesinde, Ereğli ovası kenarında, Karacadağ volkanik dağ kütlesinin kuzeyindedir. İlçenin topraklarının büyük kısmı ovalık ve bozkır görünümündedir. İlçenin güneyinde Karacadağ yöresinde ormanlık alanlar vardır.

Ortalama rakımı 1085 metredir. İlçede geçim kaynağının büyük bölümü tarıma dayalıdır. 1980-1990 yılları arasında da nakliyecilik faaliyeti yoğun olarak yapılmıştır. Türkiye’de deprem riskinin en az olduğu bir bölgededir. İlçede karasal iklim hakimdir ve buna bağlı olarak yazlar sıcak ve kurak, kışlar soğuk ve kar yağışlı geçer.

HALICILIK

Yörede halıcılık yaygındır. Atkısından çözgüsüne, her şeyi ile yünden dokunan halıcılık oldukça gelişmiştir. El dokuması halı ve kilimler meşhurdur. Kullanılan ipler kök boya ile boyanmaktadır.

EMİRGAZİ SUNAKLARI-STELLERİ

Emirgazi ilçesini tanımak için özellikle Hititleri ve bölgede bulunan Hitit yazıtlarını yani stelleri, Hitit sunaklarını bilmek gerekir. Çünkü, günümüzden binlerce yıl öncesi bölgenin durumunu bu sunaklar anlatmaktadır.

Emirgazi Stelleri olarak adlandırılan Hitit Stellerinin üzerindeki yazıtların çözümünde dikkati çeken husus: kullanılan yazı türünün Hitit öncesi dönemde Anadolu’da hüküm sürmüş olan Luvi alfabesine büyük benzerlik göstermesidir.

Konya Emirgazi Hitit Sunakları

Hitit Sunakları

Emirgazi bölgesinde beş sunak bulunmuştur. 1904 ile 1906 yılları arasında bu sunaklar, ikincil adreslerinden yani bulundukları yerden alarak kendi bildiklere yere taşıyan kişilerden alınmıştır.

Bunlar silindirik formdadır. 4 tanesi Luvi hiyeroglifleriyle yazılmıştır. Beşinci sunak ise, ikincil kullanım yerinde ağır hasar görmüştür, dikdörtgen prizması şeklindedir, üzerinde yine öncekilerle aynı yani benzer nitelikli bir yazı bulunmaktadır.

Bir diğer altıncı parça ise, 1953 yılında yine bölgede ikamet eden bir kişiden alınmış olup, bazalt bu parça dikdörtgen bir kaide veya sunağın bir köşesine aittir, iki yüzeyde de yazılıdır.

Sunakları adayan kişi: metinlerde adı geçen Kral IV Tudhaliya’dır ve MÖ 13’ncü yüzyılın ikinci yarısına tarihlenir. Bu parça halen Konya Arkeoloji Müzesindedir.

Konya Emirgazi Hitit Sunakları

Bu sunaklarda:

Sunaklar üzerindeki metinlerde:  

Karacadağ’dan “Balta dağı” olarak bahsedilir. Sarpa (Arısama-Kel dağ-Kötü dağ) dağından: “Kutsal dağ” olarak bahsedilir. Zaten tarihi kaynaklarda da Sarpa dağı, önemli bir dini merkez olarak belirtilir. Sarpa dağında: koruyucu tanrı Ala’nın kültü yani tapınma yeri vardır. Bu tapınağa sunulacak kurbanların sunumu için Emirgazi Stelleri yapılmıştır. Uda şehri (Emirgazi yakınlarında kurulmuş antik bir şehirdir): koruyucu tanrı Ala’ya sunu yapmakla görevlidir.

GEZİLECEK YERLER

Konya Emirgazi Emrullah Gazi Türbesi

EMRULLAH GAZİ TÜRBESİ

İlçeye ismini veren Emrullah Gazi’nin türbesi 2 km güneydoğudadır.

 

KÖTÜ DAĞ (ARISAMA DAĞI)

İlçe merkezinin 3 km kuzeydoğusundadır. Tam bir dağ denemez, daha çok bir tepe kadar büyüklükte küçük bir dağ denilebilir. Buraya “Sarpa dağı” ismi de verilmektedir. Hitit metinlerinde geçen Sarpa dağı, Arısama dağıdır.

Dağ halk arasında “Kötü dağ” olarak tanınıyor. (Halk arasında bu dağa neden kötü dağ denildiğini, niye böyle bir isim verildiğini öğrenemedim.)

Dağ: Arısama ismini, dağın doğusunda bulunan eski bir Roma şehri olan “Aristama” şehrinin isminden (günümüzde burada Belkaya kasabası bulunmaktadır) almıştır.

Hititler: Sarpa dağını dini hayatlarında tanrının kendisi gibi görmüşlerdir. Ayrıca, yine dini metinlerde: Sarpa dağına, düzenli bir şekilde sunu yapılacağından bahsedilmektedir. Yine, aşağıda söz edeceğim: “Emirgazi sunak ve stellerinde yazılan metinlerde: Sarpa dağına stel dikildiğinden ve bu stele kimsenin zarar vermemesi gerektiği” yazılıdır.

Belkaya (Aristama)

Aristama kelimesine, ilk kez, Tarihçi Batlamyus’un hazırladığı haritalarda rastlanılır. 1900’lü yıllarda bölgede araştırma yapan Ramsay: Arisama şehrini, Konya bölgesinde antik dönemdeki adını koruyan tek yerleşim yeri olarak nitelendirir.

Buranın bazı kaynaklarda Hitit yerleşkesi ve bazı kaynaklarda ise Roma yerleşkesi olduğu iddia edilmektedir.

Aristama şehri, Roma döneminde de “Hyde” (günümüzdeki Gölören) antik şehrine bağlıdır. Hyde ve Aristama şehirleri arasındaki mesafe 10 km civarındadır. Bu durumda: Arista şehri, Hyde şehrinin aşağısındaki ovalara hakim olmak için bir karakol olarak kullanıldığı anlaşılır.

Evet gelelim şehrin kökenine: “Aristama” kelimesinin kökeni “Hititcedir” ve buna istinaden şehrin Hitit şehri olduğu anlaşılır. (Hitit sözlüğünde “Ardistama” kelimesi “sunu/sunak” anlamına gelmektedir.)

Belkaya şehri, Hitit döneminde kurulmuş olsa da, daha sonra Roma döneminde de bir yerleşim yeri olarak kullanılmıştır. Hatta: bölgede bulunan Roma dönemine ait olan bazı tabletler de dini içeriklidir ve Aristama dağının Roma döneminde de kutsallığını koruduğu anlaşılır.

Belkaya köyü ile ilgili kayıtlara devam edelim. 1097 yılında bölgede yapılan Haçlı Savaşının ardından, Türkler buralara yerleşmeye başlarlar.

Osmanlı döneminde, Arisama’da 2 camiden söz edilir. Bunlar: Arisama köyü camisi ve Ahmet Efendi Camisidir. Bu camiler günümüzde yoktur. Günümüzde burada görülen cami 1910 yılında yapılmıştır.

Yine Osmanlı döneminde Arisama’da camilerden başka bir de köy odası varlığı kayıtlıdır. Arisama köy odası, Belkaya camisini yapan Niğde Fertekli Nafi Usta tarafından yapılmıştır. Arisama yani Belkaya’da günümüzde bulunan caminin de aynı dönemde yapıldığı tahmin ediliyor.

Köy odası, taş duvarlı toprak damlı bir yapıdır. Pencereleri dikdörtgen, kapısı ise oval kemerlidir. Yapıda, bir aralık ve bir oda bulunur. Oda içindeki ahşap dolaplar üzerinde bitki bezemeler süsleme olarak kullanılmıştır. Oda üzerindeki kitabede yapım tarihi olarak 1923 tarihi yazılıdır. Bu köy odası, 1992 yılında koruma kurulu tarafından koruma altına alınmıştır.

Belkaya Camisi

Belkaya köyünde bugün kullanılan iki camiden birisi olan Belkaya camisi: 1914-1926 yılları arasında yapılmıştır. Cami inşaatını Niğde Fertekli Nafi Usta yapmıştır. Cami beş bölümlü son cemaat yeri ve tek kubbeyle örtülü harimden meydana gelir. Caminin minaresi, 1987 yılında yapılmıştır.

Eskikışla-Kıçıkışla

Arisama dağının batı yamacındadır.

Emirgazi’nin kuzeyinde Kıçıkışla veya Eskikışla adı altında bulunan mahallenin önemi: 20’nci yüzyıl başlarında beş Hitit sunağının bulunduğu yer olmasından kaynaklanmaktadır.

Kral IV Tuthaliya’ya ait olan bu eserlerin Kıçıkışla mevkiinde bir çeşmenin yanında bulunduğunu Kıçıkışla’da oturan bir çiftçi anlatmıştır. Çiftçi: sunakların Arısama Dağı’nın tepesinden getirildiğini, çocukken duymuş. Sunakların üzerindeki kitabeler Sarpa Dağından bahsetmektedir. Sarpa dağı, büyük olasılıkla Arısama dağıdır.

Eskikışla’nın 1 km doğusunda Dikilitaş mevkii vardır.

Dikilitaş Mevkii

Dikilitaş mevkii, Arısama dağının 1.92 km batısında, 1075 metre rakımdadır. Düz bir yerleşim alanıdır. Burası muhtemelen İmparator IV Tuthalija döneminde bir sunak alanı olarak kullanılmıştır ve burada 4 adet sunak bulunmuştur. (Sunaklar günümüzde İstanbul Arkeoloji Müzesinde sergileniyor.)

Dağın batı yamacında “Dikilitaş” mevkii denen yerde: bulunan steller yani yazıtlar ve sunakların üzerindeki açıklamalara göre: Arısama dağı: gerek Hititler ve gerekse onların öncesinde Luwiler tarafından “Kutsal Dağ” ve bir dini merkez olarak kabul edilmiştir.

Hatta: bu dağda, koruyucu tanrı Ala’nın bir tapınma merkezi bulunuyordu. Bu yüzden: dağa adak sunakları ve steller yapılmıştır. Bu yüzden: bu dağın arkeolojik açıdan ayrıntılı incelenmesi sonucu, sanırım günümüzden binlerce yıl öncesine ait kalıntılar ve kültürel izler bulunabilecektir.

Günümüzde: bu dağda: tarihi önemde bir kale, kaya oyması, kilise ve büyük bir yeraltı şehri bulunmaktadır. Her ne kadar bu kalıntılardan söz edilse de, bence en önemli ve görünür kalıntı kaledir.

Roma-Bizans Kalesi

Dağın tepesinde Bizans kalesi bulunuyor. Kale, Arsima dağının en yüksek tepesindedir. Yapının surları oldukça geniştir, kulelerle tahkim edilmiştir.

Kale: kuzey güney yönünde 120 metre, doğu-batı yönünde ise 90 metredir. Sur ve kulelerin farklı evrelerde yapıldığı göze çarpar. Günümüzde 10 metreyi bulan sağlam surlar görülebiliyor. Ayrıca kalenin kuzeyinde 30 metre uzunluğunda ve 2 metre genişliğinde bir sur parçası bulunuyor.

İlk yapılış dönemi, harçsız hafif işlenmiş taşlardan ve horasan harcı ile yapılmıştır. Kalenin güneş giriş kapısında, hac desenli bir blok kireçtaşı bulunuyor. Yamaçlar: kaleden düşen taşlarla kaplıdır, çıkış zordur ve tehlikelidir. Kalede su ihtiyacının karşılanması için kullanılan sarnıçlar, bugün de görülebilmektedir.

Genel olarak bugün görülen kale yapısı Bizans’tır ama tüm duvarların altındaki temeller farklı daha erken bir döneme aittir. Demir çağı veya Hitit olması muhtemeldir. Kalede yaşayan Romalılar ve yerli halk: Arap akınlarının başlaması sonucu güvenlik tehlikesi nedeniyle buradan ayrılarak Karacadağ bölgesine yerleşmiş ve orada yaşamaya başlamışlardır.

Evet bu kaleyi günümüzde gezmek isterseniz, dağın yakınına kadar araçla ve oradan 1 saatlik bir tırmanış yapmanız gerekiyor.

Uda-Uru şehri

Hitit arşivi dışındaki arşivlere göz atıldığında, Uragit’te bulunmuş bir yazıtta “Uda” şehri ismi geçmektedir. Ancak çivi yazılı metin, şehrin yeri hakkında ipucu sağlamaz. Eski Asur metinlerinde geçen Udum şehri, Hitit kayıtlarında geçen Uda ile aynı olabilir diye düşünülür.

II Mursili dönemine tarihlenen, babası I. Suppiluliuma’nın icraatlarının anlatıldığı çivi yazılı metinde, Uda şehrinin yeri hakkında ipucu sunulmaktadır. Buna göre Uda şehri, kralın beşkent Hattuşa’dan çıkarak kült gezileri düzenleyebileceği bir uzaklıktadır.

Koruyucu tanrı için gerçekleştirilen bir ritüeli anlatan çivi yazılı metinden anlaşıldığı kadarıyla Uda şehri bir Hitit Kralı (IV Tuthamia) tarafından Sarpa dağına kurbanlar sunmakla görevlendirilmiştir. Hitit Kralının Uda şehri halkını Sarpa dağına sunu yapmakla görevlendirmesi, Uda şehrinin Sarpa dağına yakın ve günlük yürüme mesafesinde olduğunu belgeler.

Yani: Uda şehrini, Emirgazi Altarlarına yaklaşık 500 metre mesafedeki Maltepe Höyük ile lokalize etmek mümkündür.

MALTEPE HÖYÜK

İlçenin yaklaşık 2 km kuzeyindedir.

Emirgazi’nin Kale mahallesinde cumanin 1.27 km kuzeyinde, 1108 metre rakımdadır. Höyüğün ölçüleri yaklaşık 210 x 170 metredir. Yüksekliği 4 metredir. Maltepe Höyüğü yakınlarında Arısama dağı vardır.

Bu dağın batısında Eskikışla mevkii ismi verilmiş ve Emirgazi sunakları da bu bölgede bulunmuştur. Maltepe Höyük ile Arısama dağı arasında yaklaşık 1-1.5 km lik bir mesafe vardır. Bu mesafe, yerleşim yeri ile onun kutsal dağı arasındaki birkaç saatlik mesafe olduğunu ifade eder. 

Ancak burada herhangi bir resmi arkeolojik araştırma yapılmadığından bazı varsayımları kanıtlamak mümkün değildir. Umarım en kısa zamanda resmi arkeolojik kazılar yapılır da bir kazanların bu en ünlü Roma kenti ortaya çıkarılır.

 Konya Beyşehir hakkındaki gezi yazım için  Beyşehir