Evet, Manavgat-Antalya’ya 76 km. uzaklıkta. Otobüs ile yolculuk, yaklaşık 1.5 saat sürüyor. Antalya-Alanya karayolundan ilerlerken, yeni açılan yol, Manavgat dışından geçmektedir.
Bu ana yoldan ayrılarak, Şelaleye gitmek istediğinizde, yaklaşık 8 km. yol gitmeniz gerekiyor. Bu yol: Manavgat yerleşimi içinden geçtiğinden, sıkıntılı. Yani: dar sokaklarda, trafik kargaşası arasında ilerlerken biraz sıkılacaksınız. Şelale bölgesine ilerlemek için, tabelaları takip etmeniz gerekiyor.
Evet: Manavgat denildiğinde, ilk akla gelen “Şalale” dir. Bunun yanında, Manavgat, yakın yerleşim birimlerindeki turizm ağırlıklı tesislerin yoğunluğu ile tanınıyor. Side isimli ülkemizin en büyük turizm alanlarından biri de; Manavgat ilçesinin bir beldesidir.
Side beldesine gittiğimde, özellikle, bölgenin en çok ziyaret edilen yeri olan “Apollon Tapınağı” bölgesindeki flamalar dikkatimi çekti. Üzerlerinde “Side İlçe Olmalıdır” yazılı bu flamalar sanırım yöre halkının beklentisinin en gözde ifadesidir.
Bunun dışında, Manavgat merkez yerleşimi, deniz kıyısından nispeten uzak bir Akdeniz ilçesidir. Yani, Manavgat merkezinde, turizm ağırlıklı beklentiler yok.
Burada: gayet düzenli caddeler, sokaklar gördüm, yani iyi bir Belediyecilik olduğu görülüyor. Manavgat ilçe merkezine yolunuz düşerse, Demokrasi bulvarı ve meydanı, hemen ırmağın yanındaki heykelleri ve bence, tarihi demir köprüyü görmelisiniz.
GENEL
Antalya Manavgat: Tarihin iç içe geçtiği ve her türlü turizm aktivitesinin yapılabildiği bir turizm merkezi. İlçenin tam ortasından geçen Manavgat çayı; dünyanın en uzun yeraltı akarsularından biri. Tek kaynaktan besleniyor.
Üzerinde: iki adet baraj kurulmuş. Tarsus dağlarından çıktıktan sonra, İlçe merkezini tam ortadan ikiye bölüyor ve Akdeniz’e dökülüyor. Üzerinde taşımacılık yapılabilen, ender akarsularımızdan. İlçe merkezinde, her iki yaka arasında, büyük ve demir bir köprü var. Günümüzde, bu demir köprü yoğun kullanılmıyor.
Hemen yanına, daha modern yeni köprü yapılmış ve yaya-araç trafiği bu yeni köprü üzerinden yürütülüyor ama eski demir köprü, tüm ihtişamı ile, yine aynı yerinde ve gelip geçenin birkaç dakika da olsa dikkatini çekiyor, çünkü: o demir köprüyü, bugün değil de, ilk yapıldığı dönemdeki haliyle düşünün, muhteşemliğini göz önüne getirin.
Eskiden; çay üzerinde, yük ve insan taşımacılığı tekneler ile yapılırken, yakın zamandan bu yana, bu köprü üzerinden yapılmakta. Manavgat çayının kıyılarında: parklar, çay bahçeleri, piknik alanları ve gezi yolları yoğunlukta. Buralarda, yaz sıcaklarında bunalanların ferahlayıp, ırmağın ve yeşilliğin güzelliğini yaşayabilecekleri ortamlar oluşturulmuş.
Çay kıyısında ise, birçok tekne bulunmakta. Bunlar, günümüzde, Manavgat çayı üzerinde, gezinti turu düzenliyorlar. Bu turda; Manavgat’tan başlayarak, şelaleye ve boğaza kadar gidiliyor. 30 ile 100 kişilik teknelerle yapılan bu turlar; yaklaşık 3-4 saat sürmekte. Çayın: denize bağlandığı yere boğaz deniliyor.
Boğazda, suyun tadı: Mısır-Kızıldeniz’deki gibi. Bu noktada, mola veriliyor. Yüzmek mümkün. Yüzerken, kollarınızı iki yana açtığınızda, bir yanınızda ırmak akar, diğer yanınızda ise deniz suyunu hissedersiniz. Pırıltıları bile farklıdır. İnsanların bir kısmı; ırmağın serin ve tatlı sularında yüzmeyi tercih ederken, bir kısım insanda, denizin tuzlu ve sıcak sularında, aynı anda yüzebilmektedir. Mutlaka deneyin, muhteşem bir güzellik, bunu yaşamalısınız.
Manavgat’ta, 64 km. lik bir sahil bandı var. Ancak, bütün kıyılar, oteller tarafından tutulmuş. Halk plajları, pek yaygın değil. Bu nedenle: denize girebileceğiniz herhangi bir yer yok. Yani: yalnızca günübirlik tekne gezintilerine katılarak, denize girme şansınız var.
TARİHİ SÜREÇ
Antalya Manavgat: Manavgat, antik Pamphily’a bölgesinin doğu kısmında. Pamphilia’nın kelime anlamının kökü, Yunanca: kabilelerden oluşmuş ülke, kabileler ülkesi demek. İlçenin ismi ise; buraya ilk yerleşen ve kendilerine “manav” adı verilen, Türkler tarafından verilmiş. İlçede; tarihi süreç içinde, 1220 yılında Selçuklu ve 1472 yılında ise Osmanlı idaresinin egemenliği görülmekte.
Bugünkü İlçenin kuruluş tarihi hakkında, kesin bir kayda rastlamak mümkün değil. Ancak, bu bölgedeki, köklü yerleşimin 150-200 yıl öncesine dayandığı tahmin ediliyor. Cumhuriyetin ilanı ile, 1924 yılında, Manavgat kaza yapılmış ve Antalya’ya bağlanmış.
O zamanlar, İlçe, çayın sularının taşması ve sıtma nedeniyle büyülememiş. İlçe merkezi; uzun süre, Manavgat çayının etrafındaki, iki yakalı bir yer olarak anılmış. Çaydaki tekneler ise, bu iki yaka arasında, yük ve insan taşımış. 1960 lı yıllardan sonra ise, İlçe, büyüyüp gelişmeye başlamış.
Bir Alman Firması tarafından, çay üzerine yapılan büyük demir köprü, ulaşımı rahatlatmış. Böylece, Manavgat, çağdaş bir kent görünümünü kazanmış. Ama, çağdaş bir kent görünümü yanında, kalabalık ve trafik sıkışıklığı bulunan bir kent görünümü de var. Ayrıca: gerek şehir içinde ve gerekse çevre yolundan geçerken, dikkatimi çeken bir şeyden söz etmek istiyorum.
Manavgat ilçesinde, 4 minareli, muhteşem büyük bir cami gördüm. Çok uzaklardan bile dikkati çekiyor. Şehir içinde, bunun dışında; dikkatimi çeken tek şey, Manavgat ırmağının güzelliği ve kalabalık, sıkışık trafik, insan yoğunluğu. Yani, burayı gezmek isterseniz, gerek küçük ve özellikle de büyük Manavgat şelalesini mutlaka görmelisiniz.
MANAVGAT ŞELALESİ
Antalya Manavgat: Manavgat çayının üzerinde, büyük ve küçük olmak üzere, iki şelale var. İlçenin, 2 km. kuzeyinde, büyük şelale yolunda, sağa sapılarak, küçük şelaleye gidilir. Yoldan, 1 km. içeride, çayın küçük şelale bölümü karşınıza çıkar.
Büyük şelaleye oranla, daha küçük bir yükseklikten ırmağa dökülüyor. Çevresi; mesire yeri haline getirilmiş, restoranlar ve çay bahçeleri var. Burası, daha çok sanki bir göle benzemektedir. Benim önerim, buradaki restoranlardan birinde “bıldırcın” kızartması yemenizdir. Bir göl gibi büyük bir alana yapılan çay kıyısında, birçok restoran var.
Büyük şelale ise, İlçenin 4 km. kuzeyindedir. Anayola ise, yaklaşık 8 km. uzaklıktadır. Sular, şaşılacak kadar az bir yükseklikten (4-5 metrelik bir falezden) dökülmesine rağmen, şelalenin uzunluğu çok fazla ve bir hat üzerinde dökülüyor ve gürül gürül akışı var.
Bu nedenle, çok güzel görüntü veren bir şelale. Gerek ses ve gerekse görüntü olarak muhteşem güzel. Büyük şelalenin bulunduğu yere geldiğinizde, özel aracınızı park edebileceğiniz gayet büyük bir otopark var. 3 TL. park ücreti ödeyerek, aracınızı park edebiliyorsunuz. Sonra: yine bir dedektörlü kontrolden geçtikten sonra; yöre köylüleri tarafından kurulan bir işletme tarafından işletilen, Manavgat Şelalesi görüntü yerine giriliyor.
Giriş elbette ücretlidir. Ama, şunu söylemeden geçmek istemiyorum, burada “Müze kart” geçerli değil, biraz önce söylediğim gibi, yöre köylüleri tarafından kurulan bir işletme tarafından, buranın giriş-çıkışları denetim altına alınmış. Yani, ücret bunlar tarafından toplanıyor.
Peki, neden: öğrenci indirimi yapılmaz veya neden yerli-yabancı ziyaretçi ayırımı yapılmaz. Sonuçta, burası kendi memleketimizin doğal bir güzelliği ve bu güzelliği, bir yabancı ile aynı ücrete izliyor olmak, hiç te hoş değil. İlgilenenlere duyurulur.
Evet, ücret ödeyip kapıdan içeri girdiğinizde, her iki yanınızda, turistik eşyalar ve giysiler satan mekanlar görüyorsunuz. Biraz ileri de ise, dondurmacılar ve restoranlar var. Sol da ise: Manavgat Şelalesinin en iyi izlenebildiği, seyir terası var, ama bu seyir terasında, bir karış yüksekliğinde, ırmağın suları geçiyor ve buraya inenler, bu su içinde duruyorlar.
Buz gibi suyu hissetmek, şelalenin sesinin eşliğinde ve görüntüsünün eşliğinde, güzel bir duygu yaşatıyor. Ben daha çok, doğanın-tabiatın gücünü hissetmek, muhteşem bir uğultu sesi var. Daha önce, Amerika-Niagara şelalesini de görmüştüm. Manavgat şelalesinde de, Niagara da ki gibi su akım hızı yüksek, ancak Niagara daha yüksekten döküldüğü için görüntüsü muhteşem, Manavgat şelalesinin tek eksikliği, döküldüğü yerin kısa olması.
Son ziyaretimde, karşı kıyıdaki ağaçlardan, şelalenin buz gibi sularına, artistik atlayan çocuklar yoktu. Yasaklandı mı, başka bir sebep mi var bilmiyorum?
Evet, şelalenin bulunduğu mesire alanında gezmeye devam ediyoruz. Burada: genellikle, şelale dışında, biraz önce de söylediğim gibi, hediyelik eşya satan dükkanlar, dondurmacılar, restoranlar var. Restoranlardan bazıları, şelalenin görüntüsüne o kadar hakim konumda kurulmuş ki, inanılmaz.
Ancak, bir şey dikkatimi çekti, sanırım sizlerin de çekecektir: ortamda, bir gariplik-pejmurdelik var, yani ortam daha kaliteli olabilirdi veya olabilir. Kaliteden kastettiğim: gerek restoranların ve gerekse diğer tesislerin, daha modern, güzel ve çalışanların gerek giysileri ve gerekse davranışları, konuşmalarıyla daha bilinçli olmaları, sanırım buranın tanıtılması açısından olumlu sonuçlar yaratır.
Evet; Manavgat şelalesi, Antalya’nın içindeki: Düden ve Kurşunlu şelalelerine nazaran, daha az yükseklikten akıyor ama gerçekten, uzun bir hat üzerinde akması ve suyun gücü nedeniyle, seyredilmeye, görülmeye değer. Şelalenin bulunduğu bölge, ana yoldan pek uzak olmaması ve görüntü güzelliği yaratması nedeniyle ilginç.
Fazla yüksekten dökülmese de, enlemesine uzun ve güzel bir görüntü veriyor. Mutlaka zaman ayırıp gitmenizi öneririm. Burada: muhteşem fotoğraflar çekebilir ve bir şelale izleyebilirsiniz. Hatta, zamanınız, sabrınız ve saçma bir hesap için ödeyebilecek fazla paranız varsa, restoranlarda, bu görüntü eşliğinde yemek bile yiyebilirsiniz. İyi geziler.
Manavgat’a giderken, ana yoldan sapılıp, güneye inen yoldan, yaklaşık 6 km. gidildiğinde ulaşılan; şirin ve doğal bir plaj ve sahil beldesi. Side’ye 3 km. uzaklıkta. Side’den çıkıp, doğuya yöneldiğinizde, sırtını ormana dayamış, müthiş kumsalı ile, Sorgun’a ulaşırsınız.
Evet; Antalya’ya uzaklık ise, 65 km. Sorgun denince; ülkemiz sınırlarında, üç tane Sorgun ilçesi var. Bunlar: burası, yani Antalya, Yozgat ve Tatvan Sorgun.
GENEL
Antalya Manavgat Sorgun: Antalya bölgesinin en güzel plajlarının burada olduğu söylenir. Ayrıca; burada, muhteşem bir de orman var. Sorgun ormanında, birçok kuş türüne rastlanmakta. Kızılçam, karaçam ve fıstık çamı olmak üzere, üç ağaç çeşidinden oluşan orman; 1945-1955 yılları arasında, Orman İşletmeleri tarafından yapılmış.
Amaç: kumul hareketlerini önlemek. Düşünenlere ve yapanlara, binlerce teşekkür. Ormanın; denize bakan kesiminde, birbirinden güzel turistik tesisler var. Side-Sorgun arasındaki geniş kumsal ise, halka açık. Piknik alanları, bahçeli restoranlar var. Orman içindeki yürüyüş parkurunu kullanabilirsiniz. Gezinti için, çevredeki çiftliklerden at kiralamanız da mümkün. Ayrıca, ata binmeyi bilmeyenler için binicilik dersleri de veriliyor.
Yalnız; bu bölge için en hassas ve tehlikeli konu şu; bölgeye, turizm yatırımı olarak golf sahalarının yapımı planlanıyor imiş. Bunun sonucu olarak, yani büyük ve açık golf alanlarının yapımı için; mevcut ormanın feda edilmesi gerekecek. Sorgun ormanı, her ne kadar, 14 Haziran 2007 tarihinde, birinci derece doğal sit alanı olarak ilan edilmiş olsa da, umarım, herhangi bir çare üretip, bu ormanı yok etmezler.
Sonuçta; bu ormanın oluşumu, yıllarca süren bir çabanın sonucu. Golf alanları ise, başka bölgelerde, elbette yapılabilir. Gelişen zamanda, neler olacağını hep birlikte göreceğiz.
TİTREYEN GÖL
Sorgun’dan doğuya devam ettiğinizde; bir süre sonra Side’nin en popüler tatil merkeziyle karşılaşırsınız. Göl ile, deniz arasına dağılmış çam ağaçlarının içine yerleştirilmiş, 22 tesis ile, çok büyük bir turizm alanı.
Titreyen göl, aslında bir göl değil. Manavgat ırmağının, denize varmadan önce, bir hayli genişlemiş bir hali. Gerek akıntının yavaşlaması ve gerekse yayıldığı ortamın büyüklüğü nedeniyle, göl gibi görünüyor ve öyle algılanıyor. Rüzgar olduğunda ise, gölün yüzeyinde, su kıpırdamaları, gölün titrediği izlenimi veriyor. Bu nedenle, göle titreyen göl ismi verilmiş.
Göl içinde: karabatak tan, Pekin ördeğine kadar, pek çok tür kuş barınıyor. Evet, eminim, buralardan gelip geçen veya buraya giden ziyaretçilerin aklına şu soru mutlaka gelecektir?
Neden titreyen göl? Göl titriyor mu? Evet; bu konuya verilecek cevabı, bir efsane ile tanımlamakta yarar var. Gölün kıyısında yaşayan ve kuşları besleyen yaşlı bir balıkçı varmış.
Kuşlar; gölün kıyısında, yaşlı balıkçıyı gördüklerinde, kanatlarını çırparak, ona doğru gelirlermiş. Bir gün, gölde avlanan avcılar, göl üstündeki ördekleri vururlar. Bunun üzerine, yaşlı adam, avcıların üzerine yürür ve onları avlanmaktan vazgeçirmeye çalışır.
Avcılar ise, yaşlı adamı suya iterler ve su üstünde vurdukları ördekleri almaya çalışırlar. Göle düşen yaşlı adam, kaybolur. Bunun üzerine, bölgedeki tüm ördekler havalanır ve kanatlarıyla, bir hortum oluşturarak, avcıları kaçırırlar.
Bu olaydan sonra; göl, sürekli olarak titremeye başlar. Yöre halkı; bu olayı, kuşların, yaşlı balıkçıya ağlaması olarak yorumlarlar.
Evet; burada ayrıca, Türkiye’nin en büyük halkalama istasyonu var. Yani; kuşlar, bilimsel araştırmalar için, yakalanıyor, ayaklarından halkalanıyor ve yeniden doğaya salınıyorlar. Yılda, yaklaşık 20 bin civarında kuşun yakalanarak, halkalandığı söylenmekte.
Evet; Sorgun ve Titreyen Göl; suyun yüzeyine baktığınızda gerçekten, bir titremeyi andırır, sürekli bir hareket görmeniz mümkün. Yorum size kalmış, neden titriyor, anlattığım efsane belki ilginizi çeker ve merakınızı giderir.
Ülkemizin en önemli turizm merkezlerinden biri olan Kemer, Antalya’ya 43 km. uzaklıktadır. Geçen yıllarda yapılan karayolu, güzel ve bakımlı olup, yol üzerinde yeni yapılan tüneller, nispeten virajları ortadan kaldırmıştır.
Hala da tüneller yapılmaya devam ediliyor. Güzel ve rahat bir yol. Yalnızca: akşam saatlerinde, Kemer-Antalya yolu bayağı yoğun oluyor. Sanırım: otellerde çalışanların şehre dönüş saatlerinde, servis araçları yani büyük vasıtalar, trafiği biraz olumsuz etkiliyor.
Kemer; Batı Toros Dağlarının eteklerinde, kıyı boyunca uzanan, şirin bir yerleşim yeridir. Kıyı boyunca, irili-ufaklı koylar vardır. Denizin maviliği ve ormanın yeşilliği ile dağlar çok güzel bir görünüm oluşturur.
Denizin berraklığı, ormanın yeşilliği, deniz dalgalarının çam ağaçlarına kadar uzanması ve çam ağaçlarının, plajlarda gölgelik olarak kullanılabilmesi, oldukça cazip gelmekte.
Yörenin ilk hali olan köy : 1916-1917 yılları arasında, Toros dağlarından gelen Yörükler tarafından kurulmuştur.
Kurulan köyü korumak amacıyla; Kızılcık dağının eteklerine 23 km. uzunluğunda, taştan duvar şeklinde bir koruma kemeri örülür. Bu duvar; kemere benzetilerek, kurulan köy, daha sonraki yıllarda, Kemer ismi ile anılmaya başlanır.
1960’lı yıllara kadar, Kemer’in çevresiyle arasında karayolu bağlantısı yoktu.
Ulaşım, sadece deniz yolu ile sağlanırdı. 1980’li yıllardan sonra ise, gelişerek ve büyüyerek, Türkiye’nin gözde turizm merkezlerinden biri haline geldi. Şehircilik konusunda tüm alt yapı faaliyetleri tamamlanmıştır.
Dünyaca ünlü turistik tesisleri, önemli bir turizm merkezi olmasındaki, en büyük etkendir.
Bölgenin çekiciliklerinin başında: doğal güzellikleri gelir. Deniz, orman ve dağlar; bir noktada birleşir. Tarihi yapılar ise, ayrı bir renk katar.
Bunlar: Phaselis Antik Kenti, Çıralı (Yanartaş), Selçuklu Av Köşkü ve İdyros Antik Kenti. Bu özellikleri yanında; kemer halkı tarafından, zamanla kemer ovası ve ağva ovası arasındaki bataklıkların islah edilmesi sonucu, bölge ticaretinde önemli bir yer tutan, ünlü kemer portakalı üretilmeye başlanır.
Ana yoldan ayrılıp, Kemer’e döndüğünüzde, yol kıyısındaki otellerle karşılaşacaksınız. Bir süre ilerledikten sonra ise: Kemer merkezinde, dükkanlardan oluşan çarşı ile karşılaşacaksınız.
Kemer’de ne yapabilirsiniz? Nereyi gezebilir, nasıl zaman geçirebilirsiniz? Kemer’de: denize girebilirsiniz. Özellikle: Ayışığı (Moonlite) plajının bulunduğu bölgeden denize girebilirsiniz. Burada: üzerinde şemsiyesi olan bir şezlong kiralayabilirsiniz.
Duş almanız da mümkün. Veya, hemen plajın bitiminde, hatta kumsalın üzerinde kurulu kafelerden birinin masalarına oturup, gerek denize girebilir ve gerekse bir şeyler içebilirsiniz. Tertemiz tuvaletlerin bulunması büyük imkan.
Deniz ise: durgun, çünkü burası bir koy.
Yalnızca: uzakta ve açıkta demirleyen teknelerin mazot artıkları, bazen bu koyu kirletiyor. Ama yine de; birden derinleşmeyen ve özellikle hiç dalga bulunmayan bu koyda rahatlıkla denize girebilirsiniz.
Sizi rahatsız edici herhangi bir fiziki veya canlı faktör yok.
Kemer’de: denize girmenin dışında, özellikle akşam üstü hareketlenen çarşıda gezebilir, restoranlarında yemek yiyebilir ve kafelerinde oturup, yorgunluk atabilirsiniz. Kemer çarşısı ve limanı: özellikle akşam saatlerinde yani gündüz sıcağı bittiğinde, hareketleniyor.
Evet: genel anlamda Kemer bu. Bunun dışında: Kemer hakkında; bölge bölge ayrıntılı açıklamalarda bulunacağım.
OTOMOBİL RALLİ ŞAMPİYONASI:
2000 yılından bu yana, Kemer’in yaylalarında yapılan: Anadolian Rally yarışması; Dünya Ralli Şampiyonası takvimine alınmıştır.18 özel parkurda yapılan yarışma, toplam 1300 km. lik yol kapsamaktadır.
Üç özel etap üzerinden yapılır, toprak parkurda 380 km.lik, özel etabı vardır.
Kemer Yat Limanı-Marina
YAT TURİZMİ:
Kemer, yat turizmi bakımından da önemli bir yere sahip. Yaz ve kış aylarında, çeşitli ülkelerden gelen yatların bir merkezi. Gelen yatlar, burada günübirlik kalabildikleri gibi, uzun süre de kalabilmekteler.
1986 yılı Nisan ayında, resmen tüm hizmet birimleriyle devreye giren yat limanı; 100 karada ve 200 denizde olmak üzere, toplam 300 yat kapasiteli.
Kemer marinası, Avrupa Çevre Eğitim Vakfı (FEEK) tarafından yürütülen, mavi bayrak kampanyası tarafından tespit edilen kriterleri sağlayarak, 1993 yılında, mavi bayrak ile ödüllendirilmiş.
JEEP SAFARİ:
4,6,8 kişilik, arazi jeepleriyle yapılıyor. Eşsiz manzaralı Torosları keşfetmek mümkün. Bu turlara katılanlar, tur esnasında, arazi jeeplerini, Toroslar’ın engebeli, el değmemiş doğal güzellikleri arasında kullanıyorlar ve unutulmaz anlar yaşıyorlar.
Ayrıca; sürüş keyfi ve heyecanı da cabası. Sabah; katılımcılar otellerinden toplanarak, şehir dışındaki, jeep safari başlama noktalarına getiriliyorlar. Tüm jeepler, guruplara paylaştırılarak, birlikte ve konvoy halinde yola çıkılıyor.
Yol boyunca, zaman zaman durularak eşsiz Toroslar ve Beydağları’nın fotoğrafları çekiliyor. Akdeniz, kuş bakışı seyrediliyor.
Öğle yemeği; gurup olarak topluca Toroslar’da yeniliyor ve dinlenme molasından sonra, hareket ediliyor. Gün boyu süren ve dağlarda nefis bir manzara içerisinde geçen sürüş keyfi; akşam üzeri bitiyor. Konuklar, alındıkları noktalara geri bırakılıyorlar.
GEZİLECEK YERLER:
Kemer Ayışığı Parkı
AYIŞIĞI PARKI-MOON LİGHT PARKI:
İlçe merkezinde Merkez Mahallesi Yalı caddesinde Yat Limanı arkasındadır.
Kemer merkezden buraya ulaşmak için 10 dakika yürümek gerekir.
Ayışığı Parkı, 1988 yılında inşa edilmiştir.
Olimpos Beydağları Sahil Milli Parkı ile çevrilidir.
Yani hilal biçiminde bir görüntü verir, sahil uzunluğu 500 metredir.
Park alanında, yüz yıllık çam ve palmiye ağaçları bulunmaktadır.
Ayışığı koyunda kurulu park alanının: 10 metre karelik bölümü kumsaldır.
Kalan bölümde ise: havuz, amfi tiyatro, üstü açılır gece kulübü ve disko bulunmaktadır. Ayrıca: mavi bayraklı plajı vardır.
İlaveten: yunus gösteri havuzu, alakart restoran, çeşitli barlar, kafeler, 4 dükkanlı bir çarşı bölümü, tenis kortu, spor alanları, mini hayvanat bahçesi ve rekreasyon amaçlı oluşturulmuş yeşil alanlar vardır.
Sonuç olarak Ayışığı Parkı: gündüz ayrı güzel gece ayrı güzel bir yerdir. Gece her yeri kalabalıktır.
Kemer Ayışığı Koyu Plajı
AYIŞIĞI KOYU PLAJI:
Aşığışı plajı: ücretli ve ücretsiz bölümlere ayrılmıştır.
Ücretli olan bölümde: şezlong ve şemsiye giriş ücretine dahildir.
Serbest yani ücretsiz bölüm ise, genellikle yerli turistler tarafından kullanılmaktadır.
Park alanı yılın 12 ayı açıktır.
Burada denize girebilir, su sporları imkanlarından yararlanabilirsiniz.
Özellikle yabancı turistlerin tercih ettiği bu plaj, Kemer merkezindeki en popüler plajlardan birisidir.
Plajın uzunluğu 350 metre, genişliği 25 metredir. Denize sıfır konumdadır.
Kemer Ayışığı Koyu Plajı Kumsalı
Kumsal:
Altın sarısı kumludur. Aslında bu kum, deniz kabukları ile karıştırılmış bir kumdur.
Ancak kumsalda, çok sayıda şezlong bulunmaktadır, aşırı kalabalıktır. Yani, uygun bir zamanda yani erken saatlerde gitmezseniz, büyük olasılıkla şezlong ve şemsiye bulamayacaksınız. Güneşin altında kavrulmayı kabul edeceksiniz.
Kumsal alanında: duş, tuvalet ve soyunma odaları bulunmaktadır.
Kemer Ayışığı Koyu Plajı Denizi
Deniz:
Turkuaz renkli ve berraktır. Dalga yoktur.
Denizin girişi düz ve çakıllıdır, geri kalanı kumluktur. Deniz tabanı çakıllarla kaplıdır.
Ayrıca, deniz içinde kuma saplanmış vaziyette potansiyel tehlike yaratan paslı varil benzeri nesneler bulunmaktadır. Bunlar muhtemelen yatların bağlanması için kullanılmaktadır. Ancak yüzerken tehlike yaratıyor.
Bir diğer tehlike ise, koyda çok sayıda bulunan motorlu tekne yoğunluğudur. Banana ve benzeri teknelerin motorları hiç durmuyor. Bu yüzden havada motor yağı kokusu eksik olmuyor.
Su sporları:
Sahilde: jet ski, su kayağı, deniz paraşütü yapılabilir, tekne kiralanabilir.
Kemer Yörük Parkı
YÖRÜK PARKI:
Park: Devlet Ormanı ve Milli Park Statüsündeki yarımada olan Küçükburun üzerinde kuruludur. Kemer Yat Marinasının arkasında, çamlarla kaplı bir tepededir. Tepeye 20-30 basamaklı merdivenden çıkılır. Giriş ücretlidir.
Folklorik Yörük Parkı, 1986 yılında ziyarete açılmıştır.
Kemer Yörük Parkı
Yörük Parkı: ziyaretçilere doğal yaşam alanları ile kültürümüzü yansıtması açısından ilgi çeker. Burada: özellikle yabancı turistlere yönelik yemekler, folklorik müzik, geleneksel aperatifler sunulmaktadır.
Açık hava folklor müzesinde gezerken bir yanınızda muhteşem Ayışığı ve bir yanınızda Kemer sahillerinin manzarası görülmektedir.
Kemer Yörük Parkı
Park alanında: 3 tane çadır bulunmaktadır. Bu çadırlarda: birinde saç böreği yapılmaktadır. Diğerinde dinlenilir ve diğerinde ise küçük bir Etnoğrafya müzesi bulunmaktadır. Çadırlarda Yörük kültürü, cansız mankenlerle canlandırılmaktadır. Yörük çadırlarında gözleme ve ayran tatmalısınız.
Ayrıca: sahanın devamında, geleneksel ürünlerle süslü, doğal bitki örtüsü ile desteklenmiş ve yeni oluşturulmuş, 26 yıllık orman parçasında, panoramik parkurda yürüyüş yapabilirsiniz.
Moonlight Aqua Park:
Ayışığı Parkı içindedir. Türkiye’nin en büyük su parkında 40’tan fazla su aktivitesi bulunmaktadır.
Kemer Dolphinarium-Yunus Gösteri Merkezi
Kemer Dolphinarium:
Kemer Dolphinarium: Ayışığı Parkı içindedir.
Burada: harika yunuslarla tanışmak ve onlarla birlikte yüzmek mümkündür. Yunuslar ve foklar, ziyaretçilere oldukça güzel zaman geçirtiyorlar.
Yunus gösterisi yaklaşık 45 dakika sürmektedir. Gösteriler günde 2 kere düzenlenmektedir.
Yunusların yüzdüğü havuz: 5.5 metre derinliktedir.
Havuzun yan duvarları şeffaftır. Böylece ziyaretçiler havuz içindeki yunusları rahatlıkla görebilirler. Yunuslar ile birlikte gösteriye kürklü foklar da katılıyorlar. Sudan atlayanlar, top oynayanlar, çember çevirenler, dans edenler ve hatta seyircilerle oynayan yunuslar göreceksiniz.
İDYROS ANTİK KENTİ VE ÇALIŞ TEPE:
Ayışığı koyuna oldukça yakındır. Bizans yerleşkesinin kalıntıları, Ayışığı koyu sahili boyunca devam etmektedir. Ayışığı parkı ile Balıkçı barınağı arasında bulunmaktadır.
Yani: Kemer’in antik dönemdeki ismidir.
İdyros antik kenti: MÖ 7’nci yüzyılda kurulmuş, Likya bölgesi içinde, bir denizci kent olarak önem kazanmaktadır. Kentin bulunduğu yer denize çok yakın olduğu için, muhtemelen Akdeniz’de ticaret yapan gemilerin uğrak yeri olmalıdır. Ancak kent ile ilgili bilgiler sınırlıdır.
Kentte, günümüzde özellikle Bizans dönemi kalıntıları ilgi çeker.
Bölgedeki arkeolojik kazı çalışmaları: ilk olarak 1976-1977 yılları arasında başlatılmış ve halen devam etmektedir.
Kazılardan elde edilen buluntular ve sikkeler, ören yerinin MS 4 ile 6’ncı yüzyıl arasında kullanıldığını göstermektedir.
Günümüzde Kalıntılar:
Kalıntıların bulunduğu ören yerine, Kemer merkezden 10 dakikalık bir yürüyüşle ulaşılabilir.
Kemer İdyros antik kenti kilisesi mozaik taban
Kilise
Kentin bilinen en dikkat çeken yapısıdır. Kentin simgesel yapısıdır.
Bazilika planlıdır. Ortada apsisli bir orta nef vardır.
Ören yerinde bulunan kilise: özellikle mozaik tabanı ile ünlüdür. Kilisenin tabanı: turuncu, beyaz, gri, kiremit kırmızısı renklerden yapılmış iri taneli mozaiklerle süslüdür. Süslemelerde: geometrik motifler hakimdir. Süslemelerin çevresinde kalp şeklinde bordür görülür.
Kilisenin güneyinde bir şapel vardır. Ayrıca kilise yanında bulunan mezarlık alanında, bugüne kadar dünyada sayılı ülkede izine rastlanan amfora mezarlar bulunmuştur.
Duvar kalıntısı:
Bizans duvar kalıntısı, üç kapı sövesi ve apsisi andıran bir duvar vardır.
Gözetleme Yeri:
Kemer Marinanın kuzeyindeki yüksek tepenin güney ucundadır. Çevresi poligonal örme tekniğiyle yapılmış bir duvarla çevrilidir.
Kemer Halk Plajı
KEMER HALK PLAJI:
Kemer merkezde, Marina bölgesinin batısında Ayışığı Plajı ve Marina bölgesinin doğusunda ise Kemer Halk Plajı vardır. Plaj, Kemer Belediyesi tarafından işletilmektedir. Kemer merkeze 1 km uzaklıktadır.
Halk plajının devamında ise, 3.7 km uzunluğunda sahil şeridi boyunca otellerin plajları bulunmaktadır. Halk plajının uzunluğu 270 metre, genişliği 20 metredir. Plaj Mavi Bayraklıdır.
Kemer Kındılçeşme Piknik alanı ve Halk Plajı
KINDILÇEŞME PİKNİK VE HALK PLAJI:
Beydağları Sahil Milli Parkı içinde bulunan Kındılçeşme: bir zamanların en meşhur çadır kampıdır. Burada uzun boylu çam ağaçlarının altında, cırcır sesleri eşliğinde, piknik yaparken, sıcak bastığında insanlar denize girip ferahlardı.
Kemer Kındılçeşme
İsmini ise: hakkında çeşitli rivayetler bulunan “Kındıl Dede” den almıştır.
2009 yılında, imar planında değişiklik yapılarak park alanı 29 yıllığına otel yapılmak üzere bir firmaya kiralanmıştır. Çadırlı Kamp Alanı, Kındılçeşme’nin statüsü “Kamp Alanı” olarak değiştirildi, daha sonra lüks bungalovlar ve benzeri tesisler inşa edilen alanın çevresi yüksek duvarlarla çevrilerek halkın kullanımına kapatıldı.
Kemer Kındılçeşme
Uzun yıllar kullanılan bu alan, bir otel çalışması nedeniyle halkın kullanımına kapatılmış; yıllardır süren mahkemeler, davalar sürmüş ve yakın zaman önce bunlar bitmiş ve alan halkın kullanımına açılmış, alanda bulunan 4 bina Kemer Belediyesi tarafından yıkılmıştır.
Kemer Kındılçeşme
Günübirlik piknik alanı: 80 dönümdür. Burada 15 dönümlük bir plaj bulunmaktadır.
Günübirlik kamp alanında: otopark, idari ünite, piknik masaları, satış büfesi, çocuk oyun gurupları, soyunma kabinleri, duş ve lavabo yerleri bulunmaktadır.
Kemer Beldibi Mağarası
BELDİBİ MAĞARASI:
Beldibi Mağarası: Antalya-Kemer sahil yolunda Çağdağ tünelinin çıkışındadır. Denize 800 metre uzaklıktadır.
Mağara Kemer merkeze 19 km uzaklıktadır. Giriş ücretsizdir.
Mağara: 1956 yılında keşfedilmiştir. Mağaranın çevresi çam ormanlarıyla kaplıdır. Bu yüzden, bulunması nispeten zordur. Bu yüzden ulaşımı zordur.
Sit alanı ilan edilerek koruma altına alınmıştır.
Denizden 25 metre yüksekliktedir.
Kemer Beldibi Mağarası
Mağaranın genişliği 5 metre, derinliği 4 metre ve yüksekliği 3.5 metredir.
Sığınağın taban kodundan 12 metre yukarıdadır.
Mağara: 12 metre kalınlığında dolgu toprağına sahiptir.
Mağarada yapılan kazılar sonucunda: mağarada 6 farklı katmanla karşılaşılmıştır. Eski dönemlerde mağarada yaşayan toplumların, avcı ve toplayıcı oldukları anlaşılmıştır.
Mağara içinde: Paleolitik, Metolitik ve Neolitik dönemlere ait buluntular vardır.
Ancak günümüzde mağaranın içinde bulunan dolgu tabakaları, yağmur suları ve rüzgarların oluşturduğu doğal tahribat nedeniyle yok olmuştur.
Mağarada yapılan arkeolojik araştırmalarda: toplam 6 tabaka teslim edilmiştir. Üst Paleolitik ve Mezolotik döneme ait çakmaktaşı aletler bulunmuştur.
Beldibi mağarası iki bölüme ayrılmaktadır.
Bu bölümler: Yukarı Beldibi ve Aşağı Beldibi bölümleridir.
Aşağı Beldibi Mağarası-Kaya Sığınağı:
Mağaranın altında: kayalığın yarım daire biçiminde, teras halinde denize uzanan kısmında, terasın genişlediği yerde 3 metre uzunluğunda cephesi olan, derinliği ise birkaç metreyi geçmeyen bir “Kaya Sığınağı” vardır.
Esas kazı yapılan yer burasıdır.
Burada: 6.20 metre derine inilerek kazılar yapılmıştır.
Kaya sığınağının arka duvarında: 1956 yılında boyalı resimler keşfedilmiştir. Kaya altı sığınağı duvarlarında; şematize edilen insan, dağ keçisi ve geyik resimleri bulunmaktadır.
2014 yılında duvar resimleri levha ile kaplanarak koruma altına alındı. Ayrıca mağaranın girişi de define avcılarından korunması için, tel örgü ile çevrildi. Ancak günümüzde bu koruma şemsiyesinin de tahrip edildiği görülmektedir.
Ayrıca: burada çeşitli objeler bulunmuştur. Burada, çakmak taşından olta benzeri aletlerle birlikte çeşitli çakmak taşı aletler bulunmuştur. Bunlar: muhtemelen değişik bir ok ucu veya delici olarak işlev taşımaktadır.
Kemer Selçuklu Av Köşkü
SELÇUKLU AV KÖŞKÜ:
Antalya-Kumluca karayolunun Kemer girişinde ormanlık alan içindedir.
Anadolu’da bilinen 3 av köşkünden birisi olan yapı: muhtemelen 1230-1248 yılları arasında inşa edilmiştir.
Bölgenin tek Selçuklu dönemi yapısı olması açısından önemlidir.
Günümüzde: yapıda: Türk-İslam sanat geleneği en iyi şekilde görülebilir.
Köşkün giriş kapısı ve ona yakın bulunan duvar yıkılmıştır. Ancak çatı ve diğer duvarların büyük bölümü iyi durumdadır.
Köşkte: Selçuklu döneminden kalma kalıntılar şunlardır:
Kemer Selçuklu Av Köşkü Hz Süleyman Mührü
Köşkün çatı kısmında, Hz Süleyman’ın mührü olarak bilinen, iki eş kenar üçgenin bileşimiyle oluşan yıldız figürü vardır. Bu figür, Hz Süleyman’ın mührü olarak tanınır ve Hz Süleyman’ın yüzüğünde bulunur. Ayrıca, bu simgenin, Hz Süleyman’ın hayvanlarla konuşup, iletişim kurabilmesinin sebebi olarak varsayılmaktadır. Ayrıca, mührün “Dünyaya hükmetmek yetisine” sahip olduğuna inanılır.
Kemer Selçuklu Av Köşkü Hz Süleyman Merdivenleri
Ayrıca: Tekelioğlu Beyliğinin (1400 yılı civarı) bayrağı bulunan altıgen yıldız kabartmalı taş merdivendir.
MOLLA DELİĞİ MAĞARASI:
Tahtalı Dağının 910 metre rakımlı doğu yamacındadır.
Buraya ziyaret etmek için: Kuzdere ve Tekirova teleferik alt istasyon bölgesinden yaya olarak buraya gidebilirsiniz. Ancak buradan yapılacak yaya yürüyüş, yaklaşık 4 saat sürmektedir.
Doğal ve yatay bir mağaradır. Rakımı 910 metredir.
549 metre uzunluğunda, çok kollu bir mağaradır.
Mağara içinde: çeşitli şekillerde sarkıtlar ve dikitler bulunmaktadır.
Mağaranın sonuna doğru gidildiğinde, önce bir kum ve kil tabakası ve sonrasında ise bir gölet bulunduğu söyleniyor.
Ancak, bu sadece bir söylenti, yani mağarayı ziyaret edenler, mağaranın sonuna yani gölete kadar gidemiyorlar. Sadece uygun teçhizatlı ve uzman kişilerin mağaranın içinde bu gölete ulaşabildikleri söyleniyor. Söylenenlere göre göletin büyüklüğü değişiyormuş
Kemer Paris II Batığı
PARİS II BATIĞI:
Kemer Marinası açıklarında, 1.5 km açıkta, 25-33 metre derinlikte kum bir zemin üzerindedir.
Burada: 13 Aralık 1917 tarihinde, Topçu Yüzbaşı Mustafa Ertuğrul komutasındaki topçu bataryası tarafından batırılan Paris II Savaş gemisi enkazı bulunmaktadır.
Kemer Paris II Batığı
Günümüz:
Batık enkaz, 1995 yılında keşfedilmiştir.
Buharlı bir gemidir.
Geminin kimliği: 1 Ocak 2002 tarihinde anlaşılmıştır. Yüzbaşı Mustafa Ertuğrul tarafından, sahilde mevcut 4 topluk batarya ile, bu gemi haricinde bir de uçak gemisi batırılmıştır ki, bu uçak gemisi dünya denizcilik tarihinde topçu ateşiyle batırılan ilk uçak gemisidir.
Mustafa Ertuğrul, İngilizlerin ünlü 110 metrelik efsanevi uçak gemisi “Ben My Chree” yi, Meis adası açıklarında batırarak sulara gömmüştür.
Aynı dönemde, Fransız savaş gemileri Paris II ve Alexandra’yı da Kemer de denizin derinliklerine gömmüştür.
Geminin boyu 50 metre, eni 8 metredir. Güvertedeki silah donanımının az olması nakliye gemisi olma ihtimalini güçlendirmektedir.
Burası dünyanın en özel 100 dalış noktasından birisi olarak kabul edilmektedir.
Bu yüzden, özellikle profesyonel dalgıçlar tarafından yoğun ilgi gösterilmektedir.
Kemer Kesme Boğazı
KESME BOĞAZI KANYONU:
Kemer merkeze 10 km uzaklıkta, Antınyaka istikametinde, Beydağları Sahil Milli Park alanı içindedir.
Burada: dere yataklarının yanında yürüyüş yapabilirsiniz.
Kemer Kesme Boğazı Roma Köprüsü
Kanyonun en daralan kısmında tarihi Roma köprüsü vardır.
Çünkü coğrafi konumu nedeniyle kanyon antik dönemde orduların, yükseklerden kıyıya inen tüccarların ve yayaların, Türkmen Yörüklerinin geçiş güzergahıdır.
Günümüzde ise buraya jeep safari turları ve ayrıca doğa yürüyüşü yapanlar gelmektedir.
Tarihi Roma köprüsünün hemen yamacında, kayalar üzerine yapılan ahşap çardaklar ilgi çekmektedir. Çardakların hemen yanında ise, dere kenarında taşlarla yapılan setle oluşturulmuş doğal bir havuz bulunmaktadır. Bu havuzda yüzmek mümkündür.
Kemer Gedelma Kalesi
KADRAMA-GEDELMA KALESİ:
Kemer merkeze 18 km uzaklıkta Gedelme Yaylasındadır. Buraya ulaşmak için: Kuzdere Mahallesi Kesme Boğazı Mevkiinden asfalt yol bulunmaktadır.
Ancak Gedelme yaylasına çıkan yollar biraz zorludur. Kesme boğazından geçerek Toroslar’a doğru çıkılır ve bir zamanlar bu yollarda “Dünya Ralli Şampiyonası” yapılıyormuş, artık yapılmıyor.
Kale: Bizans dönemine aittir ve iyi korunarak günümüze ulaşmıştır.
Kale: MS 9’ncu yüzyıla tarihlenir.
Adının kelime anlamı “tahıl kurutma, tahıl koruma, hububat çukuru” demektir. Çünkü kale bir zamanlar yani yapıldığında bir depo-kale görevi yapıyormuş.
Çınar Ağacı:
Kale kalıntılarının önünde, surların dibinde bulunan ve 2500 yaşını aştığı söylenen dev çınar ağacının altında, Gedelme köylüleri sergiler açarak ziyaretçilere hediyelik eşyalar satıyorlar. Bu dev ağacı mutlaka görmelisiniz.
Çünkü dünyanın en büyük çınar ağacı olduğu söyleniyor. Çınarın göğüs kol hizası çevresi, 22.40 metredir. Hatta alt kök kısımları, daha da geniştir. Gölge çapı 30 metredir.
Kemer Peynir Deliği Mağarası
Peynir Deliği Mağarası:
Kale yakınında bir mağara bulunmaktadır. Köy merkezinden mağaraya gitmek için sadece 5 dakikalık bir yol yürümek gerekiyor.
Kalenin hemen yanında bulunan mağaranın toplum uzunluğu 74 metredir. Mağaranın girişe göre en derin yeri 19 metredir. Bu yüzden yani dik bir şekilde inildiğinden, mağara içinde oldukça fazla dikkat göstermek şarttır.
Mağaranın büyük bölümünün kuru olduğu bilinmektedir, sadece sonunda en derin yerinde bir küçük göl bulunduğu söyleniyor. Mağara içinde; sarkıt, dikit ve sütunlar bulunuyor.
Kemer Üçoluk Yaylası
ÜÇOLUK YAYLASI:
Kemer merkeze 37 km uzaklıktadır. Beycik yaylası üzerinden ulaşılır. Beldenin trekking ve kamp rotası üzerindedir. Ancak çam ağaçlarının içinden geçen yolu stabilizedir.
Yaz sezonunda: Kemer, Beldibi, Konyaaltı, Antalya Merkez ve benzeri yerlerde oturanlar, serinlemek için burada konaklarlar. Bu yüzden, Üçoluk köyünün sosyal hayatı, yaz sezonunda hareketlilik gösterir.
Kemer yöresinin doğal güzelliklerini gezmek isteyenler tarafından tercih edilmektedir. Yaylada, eski yayla evleri vardır. Bunlar, sedir ve ardıç ağaçlarıyla bütünleşmiş, muhteşem bir panorama ortaya çıkmaktadır.
Yaylanın rakımı 1500 metredir. Yaylada kamp kurmak mümkündür. Ancak elektrik ve telefon gibi alt yapı hizmetleri yoktur.