Antalya, Türkiye’de, bugüne kadar bilinen en eski yerleşimlerin bulunduğu bölgelerden biridir. Şöyle ki; Antalya’ya 20 km. uzaklıkta ve Toros dağlarının Akdeniz’e bakan yamaçlarındaki Karain Mağarasında yapılan kazılarda; Paleolitik yerleşmenin varlığı ortaya çıkarılmıştır. Yani; MÖ.220 bin yılına kadar inilmiştir.
Evet, daha sonra antik çağ. Homeros’un İlyada destanında, bu bölgede, bazı yer isimleri geçmekte. Dolayısı ile, antik çağlarda, Pamphylıa denilen bu bölge; MÖ.1200 yıllarında, bir yerli halkın varlığını ortaya koyuyor.
Bölge; ilk çağlarda, Lidya Krallığının, Persler’in ve Büyük İskender’in egemenliğine girmiş. MÖ.2’nci yüzyılda ise, Pamphylıa’nın batı kesimi olan bu bölge , Bergama Kralı II. Attalos’un eline geçer. Kral II. Attalos;” bana bir yeryüzü cenneti bulun ” diye emir verdiğinde, adamları, kendisine, Anadolu’nun en bereketli coğrafyası üzerindeki burayı gösterirler.
Bunun üzerine, Akdeniz’in batı kıyısında, kendi adı ile anılan (antik çağlarda, kentler, kurucusunun adı ile anılırdı) “Attalıa” kentini, yani bugünkü Antalya şehrini kurar. Attalıa ismi: “Attalos’un yurdu” anlamına gelir.
Arap kaynaklarında, şehrin adı: Antaliye olarak geçer. Türk kaynaklarında şehrin adı olarak ise: Adalya geçer. Şehir; 20’nci yüzyılın başından itibaren ise, Antalya olarak anılmaya başlanır.
Antalya’nın ilk surları; Kral II. Attalos zamanında inşa ettirilir. Ancak: III. Attalosun ölümünden ve Bergama Krallığının sona ermesinden (MÖ.133) sonra; kent, bir süre bağımsız kalır, daha sonra ise korsanlar tarafından ele geçirilir.
Daha sonraki dönemde, kent; MÖ.77 de, Komutan Servilıus Isaurıcus tarafından Roma topraklarına katılır. MÖ.67’de, Pompeıusun donanmasına üs olur. MS.130’da, Roma İmparatoru Hadrıanus’un, Attaleıa’yı ziyaret etmesi, şehrin gelişimini sağlar. Hadrıanus kapısı yaptırılır, surların doğu bölümü onarılır.
Roma imparatorluğundan sonra, MS.4’ncü yüzyılda ise, bölgede, Bizans egemenliği dönemi başlar. Şehir, piskoposluk merkezi olur. 1096 yılında ise; Selçuklu Sultanı I. Rüknettin Süleyman Şah tarafından, şehit fethedilir.1096 yılında haçlı seferleri başlayınca, şehir, Türklerin elinden çıkar.
Antalya Tarihi Kuruluş Öyküsü: Bu dönemde; Selçuklular; kara yolu ticaretini geliştirmeye çalışmaktadırlar ve en önemli hedeflerinde biri de, Akdeniz ticaretini ele geçirmektir. Stratejik öneminin yanı sıra, ticari açıdan da, Anadolu’yu diğer Akdeniz ülkelerine bağlayan bir liman olması nedeniyle, Antalya’yı almalarının gerekliliğine inanırlar. Mısır ve Suriye’den gelen tacirlerin, Antalya’yı geçiş yolu olarak kullanmaları da, onların Antalya’yı ele geçirme yönündeki isteklerini güçlendirir.
Nitekim; 1182 yılında, Selçuklu Sultanı II. Kılıç Arslan, Antalya’yı kuşatır, ancak ele geçiremez. Takip eden dönemde, 1207 yılında ise; Selçuklu Sultanı I. Gıyaseddin Keyhüsrev, yerli halkında yardımı ile, iki aylık kuşatma sonunda, Antalya’yı ele geçirir.
Bunun üzerine: Antalya’ya: kadı, imam, hatip, müezzinler tayin edilir. Kale ve burçları onarılır, silah ve erzak depolanır. Böylelikle; Selçuklulara Akdeniz yolu açılmış olur. Antalya, Avrupa ve Mısır’la yapılan ticaretin merkezi olması yanı sıra, Selçuklu donanmasının da üssü haline gelir.
1212 yılında, Antalya’da yerli halk isyan eder ve yöneticileri öldürür. Bunun üzerine, Selçuklu Sultanı I. İzzettin Keykavuz, 1216 yılında, şehri yeniden ele geçirir.
Hıristiyan ve Müslümanların birlikte yaşama deneyimi, başarısızlıkla sonuçlanınca, güvenliği sağlamak için, şehir ikiye bölünür. Müslümanlarla, Hıristiyanların yaşadıkları mahalleleri birbirinden ayırmak için, iç sur yapılır. Hıristiyanlar şehrin doğusuna, Müslümanlar batısına yerleştirilir. Kentin batısındaki Türk nüfusunun artmasıyla, yeni bir sura gereksinim duyulur.
Selçuklu Sultanı I. Alaaddin Keykubat döneminde, 1225 yılında, daha doğuda, denize doğru, ikinci bir sur yapılır. Böylelikle, şehir, Selçuklu Sultanlarının kışlık merkezi konumuna gelir. Kışları, çoğu zaman, Antalya’da ve 1223 yılında fetih edilen Alanya’da geçirmeye başlarlar. Hıristiyan nüfus ise, kentten ayrılıp, Tarsus ve Mersin çevrelerine yerleşir.
1389 yılında, Osmanlı Sultanı Yıldırım Beyazıt; Antalya ve çevresini Osmanlı topraklarına katar. Bu dönemde, surlarda fazla bir değişiklik olmaz. Bazı kapılar açılır, bazıları onarılır. Antalya, birinci dünya savaşına kadar, bir Osmanlı sancağı olarak görülür.
1917-1921 tarihleri arasında, şehir, İtalyanların işgali altında kalır. 1921 yılında ise; Cumhuriyet Hükümeti’ne bağlanır.
Modern şehir; antik yerleşmenin üzerine kurulduğundan, Antalya’da antik çağ kalıntılarına çok az rastlanır.
Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk; 1930 tarihinde ilkbaharda, Antalya’ya ilk kez geldiğinde gördüğü; mavi deniz ve ardındaki dağların renk değişimlerini izlerken: ” Antalya, hiç şüphesiz ki Dünyanın en güzel yeridir ” sözünü söyler. Bu söz, halen: şehir girişinde, varyanttan inerken, görülmekte olup, gerek söyleyenin büyüklüğü ve gerekse şehrin büyüsü açısından, önem arz etmektedir.
Antalya şehri tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için.