Ankara Beypazarı

Ankara Beypazarı

 

Beypazarı; Ankara’nın batısındadır. Atatürk Orman Çiftliği kavşağından; 98 km. sonra Beypazarı’na ulaşabilirsiniz.  Öncelikle: Ankara-Beypazarı arasındaki yol güzel ve rahattır. Bir zamanlar, bu güzel yolun yapım çalışmaları sırasında Beypazarı’na gitmek tam bir rezillikti.

Ankara’dan İstanbul yönünü takip ederek çıktığınızda, bir süre sonra sağa yani Sincan-Ayaş yönüne dönmeniz gerekiyor. Sonra uzunca süre düz ilerleyeceksiniz ve Ayaş-Beypazarı tabelalarını takip ederek, Beypazarı’na yaklaşık 1.5 saatlik yolculuğun ardından ulaşabilirsiniz.

OTOPARK

Beypazarı merkezine girişte hemen sağ yanda bir otopark var, daha doğrusu bir sokağı otopark olarak ayırmışlar, oldukça büyük, saat farkı yok, ücretli, buraya aracınızı rahatlıkla park edebilirsiniz.

YOLCULUK

Ankara-Beypazarı yolu üzerinde: Ayaş ilçesini geçtikten hemen sonra domates tarlaları başlıyor. Mevsiminde (Ağustos-Eylül gibi) bu yoldan geçerseniz: domatesleri tarladan kendiniz toplayıp, tarlanın yanı başındaki sahibine tarttırıp parasını verebilirsiniz. Mevsim dışında: yine bu yol üzerinde: kilden yapılmış testi ve benzeri objelerin satıldığı yerler var.

Ancak özellikle dönüş yolunda hemen Ayaş merkezini geçtikten sonra sağ yanda bolca dükkan var, bunlarda yöresel ve organik olarak söylenen ancak pek inanmadığım birçok ürün satılıyor. Bunları ziyaret edip hoşunuza giden bir şeyler satın alabilirsiniz.

2
Ankara Beypazarı Havuç Anıtı

GENEL

Beypazarı denilince, ilk akla gelenler; Türk kültürünün güzelliğini, zevkini ve inceliğini yansıtan sıcak insanları ve 350 yıllık tarihi ahşap evleri, konakları, el sanatları, saray tarzı mutfağı ve havucudur.

Evet: burası, Türkiye’nin havuç ihtiyacının yüzde 60’ını karşılayan bir yerdir. Tam bir havuç deposudur. Bunu: burayı gezerken hissedeceksiniz. Bol miktarda, havuç suyu satan satıcılar göreceksiniz. Mutlaka tadın. Gerçekten, buranın havucunun tadı gayet güzeldir.

Havuç yanında; burada, görsel anlamda, gözünüze çarpacak olan: ahşap yapılar var. Bunlar: halen içinde insanların yaşıyor olması nedeniyle özellik arz ediyor. Eski yerleşimin en güzel örneklerini yansıtan bu yapıları gezmek, görmek ilginizi çekebilir.

Bunların yanında: Beypazarı’nda çok miktarda, yöreye has el işçiliği, küçük ürünler ve gümüş işlemeciliği göreceksiniz.

TARİH

Anadolu’nun tarihi seyrine bakıldığında, Beypazarı’nda: ilk çağda Hitit, Frig, Galad ve takiben Roma, Bizans ve daha sonra da Anadolu Selçuklu ve Osmanlı egemenlikleri görülür.

Roma döneminde, İstanbul-Ankara-Bağdat geçit yolu üzerinde, önemli bir durak olan ilçenin ilk adı: “Lagania” olup “kaya doruğu” anlamına gelir. Bu adı, sanırım, İnözü Vadisinin, iki yanındaki kaya bloklarından almaktadır.

MS. 6’ncı yüzyıla kadar, Lagania ismi kullanılır. Bizanslılar, MS.491 ile 518 yılları arasında, burayı piskoposluk merkezi haline getirirler. Bizans imparatoru Anastasios, İlçeyi ziyaret ettiğinde, İlçenin ismi “Anastasıopolis (Anastaiosun kenti) olarak değiştirilir.

Selçuklu döneminde Beypazarı; İstanbul-Bağdat yolu üzerinde, önemini devam ettirir. Osmanlılardan Orhan Bey’in Ankara’yı alması ile Beypazarı da Osmanlı egemenliğine girer ve Bursa Sancağına bağlanır.

İlçe, Osmanlı döneminde, toprak rejimi ve askeri sistemin bel kemiğini oluşturan, tımarlı sipahi merkezlerinden biri olur. Yöre; buradaki sipahi beyinin ve ticari, ekonomik hayatın yoğunluğuna istinaden “BEĞ BAZARI” ismi ile anılmaya başlanır.

1868 yılında ise, siyasi yönetimdeki yer değişikliği nedeniyle, Ankara’ya bağlı bir kaza konumuna getirilir.

4
Ankara Beypazarı

NE SATIN ALINIR

Beypazarı’nda: özellikle: Demirciler Çarşısı ve Alaattin Sokakta gezerken: küçük tezgahlar üzerinde ve ahşap dükkanlarda bol miktarda satıcı göreceksiniz.

Bunlar: yiyecek maddeleri (ev makarnası, tarhana, ceviz içi, havuç suyu, buraya özgü incecik sarılmış zeytinyağlı yaprak dolma, kara dut suyu, üzüm pekmezi, çeşitli baharatlar, ıhlamur, yine buraya özgü ana maddesi havuç olan cezerye ve benzeri tatlı çeşitleri-havuç lokumu, cevizli sucuk ) satıyorlar.

Bunun dışında: küçük hediyelik eşyalar ve de özellikle: merakınız varsa, gümüş orijinli birçok çeşit takı alabilirsiniz. Bunun yanında: burada, çeşitli ve orijinal, doğal halindeki taşları bulabilirsiniz.

Evet en önemlisi, buraya özgü, “Beypazarı Kurusu” isimli, özellikle çay yanında aperatif olarak yenilen yiyecekten almayı sakın ama sakın unutmayın.

Türkiye’de, yalnızca Beypazarı’nda, taş fırınlarda üretilen ve tazeliğini bir yıl boyunca koruyan, çay saatlerinin vazgeçilmez lezzeti, Beypazarı kurusunu mutlaka satın alın.

Ancak: özellikle Alaattin sokakta gezerken, size bunları tattıracaklardır, fırından yeni çıkmış ve sıcak olmalarına rağmen, bence özellikle “tereyağlı” olanını tercih edin.

NE YENİR-NE İÇİLİR

Beypazarı’nda: hani denir ya, mutlaka tadın anlamında: incecik sarılmış, zeytinyağlı yaprak sarma dolmayı tadın. Özellikle: Alaattin Sokakta bulunan tarihi konaklardan birinde yemek molası verebilirsiniz.

Çünkü: buranın yemeklerinin lezzeti muhteşemdir. Yemekte: el yapımı tarhana çorbası, taş fırında pişirilen ve özel kaplarda ikram edilen etli güveç, biraz önce söylediğim gibi ince parmak kalınlığında, damarsız ve ince kara üzüm yaprağına sarılmış, etli dolmayı tercih edin.

Yemek üstüne ise, yöresel tatlı höşmerim yemedin ayrılmayın. Gerçekten, Beypazarı’nın bu yemek çeşitleri, saray mutfağı tarzında ve tescillenmiştir.

Bu arada: yine buraya has bir lezzet, ev yapımı baklava, zaten bolca göreceksiniz, lezzeti muhteşem, bence ev yapımı baklavayı da denemelisiniz. (Son bir not: yemek sipariş etmeden önce menü de fiyatları mutlaka görün, yemekten sonra aşırı yüksek bir fiyatla karşılaşmamak istiyorsanız.)

1
Ankara Beypazarı

GEZİ PROGRAMI

Evet, ulaşımda anlattığım gibi, Beypazarı girişinde, büyük bir bulvar ile karşılaşacaksınız. Bu bulvar üzerinden ilerleyin ve bir süre sonra, sağa dönen bir sapakta, “İnözü Vadisi” tabelasını göreceksiniz. Buradan, dönün ve vadiye girin.

İNÖZÜ VADİSİ

Doğal bitki örtüsü ve kültürel kalıntıları ile oldukça zengin bir görünüme sahiptir. Burası: eski Beypazarı yerleşimidir. Yani: burada, eski, ahşap yapıları, evleri, konakları görmek mümkün. Vadinin her iki tarafında, üzerine çıkılması zor kayalıklar var. Bunların içinde ise birçok mağara olduğu görülüyor. Bu mağaralar, eski çağlarda yapılmış ve uzun süre mesken olarak kullanılmış.

Ayrıca, vadi, Türkiye’nin 184 önemli kuş alanından biri. 100’ün üzerinde kuş çeşidi ve 60’ın üzerinde kelebek türü, vadi üzerinde, bir arada yaşıyormuş.

Yazın muhteşem güzel. İnözü vadisinde: semaverle çay içebileceğiniz bir çok yer var, bunlarda mutlaka bir çay molası vermelisiniz. Bir not daha: İnözü vadisinde, traiking yani yürüyüş turları yapılıyor.

İnözü vadisinden çıktıktan sonra; geri dönün, şehir merkezindeki bulvara girin. Bu bulvar üzerinde, ilerlemeye devam edin, bir süre sonra: “Hıdırlık Tepesi” tabelasını görün ve sağ yana dönün.

Bu ara yollar üzerinde, yine aynı tabelaları takip ederek, yüksek ve güzel bir yere çıkacaksınız. Yol bazı yerlerde dar ve biraz eğimli ama pek sıkıntı yaratmıyor, mutlaka çıkın.

HIDIRLIK TEPESİ

Ulaşım için biraz emek sarf etmek gerek ama mutlaka uğrayın. Özel aracınızı park etmek için sıkıntı yok, gayet büyük bir park yeri var. Aracınızı bıraktıktan sonra: tepe üzerinde yerleştirilmiş, tahta piknik masalarına oturabilir ve Beypazarı’nı, tepeden, kuş bakışı izleyebilirsiniz. Sol yanınızda, biraz önce girdiğiniz İnözü Vadisini ve eski yapıları ve sağ yanınızda ise Yeni Beypazarını; modern yapıları görebilirsiniz. Hava ve esinti harika.

Birkaç, küçük hediyelik eşya ve doğal gıda ürünleri satan satıcılar var. Ama: işin ilginç yanı, çay bahçesi bulunduğunu gösteren tabelaya rağmen, profesyonel hizmet sunulan bir çay bahçesi yok. Bu kötü. Sanırım Belediyenin buna el atması gerek.

Yani: daha düzenli bir oturma alanı ve içecek servisinin yapıldığı bir alan oluşturulabilirmiş. Gittiğinizde, tahta piknik masalarına oturuyorsunuz, servis adı altında, ne istediğinizi soran herhangi bir kişi veya kişiler yok. Gidip kendiniz, parasını verip, bir şeyler satın alabiliyorsunuz.

Neyse, burası, daha önce de söylediğim gibi: Beypazarı ve çevresinin tepeden görülebildiği bir yer. Çıkmanızı öneriyorum. Ancak: lütfen dikkat, çıkarken, iki-üç tabela görüyorsunuz, ancak inerken, şehir merkezi veya hani bu yola saptığınız bulvarı bulabileceğiniz herhangi bir tabela yok.

Tesadüfi olarak aşağıya iniyorsunuz, kaybolma ihtimali ne kadar yüksek ise, tam şehir merkezine ulaşma imkanınız da o ölçüde yüksek. İlgililer, okursanız, Lütfen, buradan iniş için, şehir merkezini gösterir, birkaç tabela koyalım.

Bir şekilde: tesadüfi veya sorarak, Demirciler Çarşısı ve Alaattin Sokakların bulunduğu bölgeye gelmelisiniz. Burada: bir şekilde, özel aracınızı, yol kenarlarına, boş bulduğunuz bir yere park ederek, yürümelisiniz. Tabii yol kenarında yoğunluktan boş yer bulamayacaksınız, yukarıda sözünü ettiğim otopark sıkıntısı başlayacak.

(Son bir not: son gittiğimde Hıdırlık Tepesi kapalıydı. Sanırım burada yeni bir düzenleme yapılıyor, açıldığında gördüklerimi yine burada sizlerle paylaşacağım.)

DEMİRCİLER ÇARŞISI SOKAK

Burada: sokağın her iki yanındaki dükkanlarda: yöresel el işi hediyelik eşyalar satılıyor. Gümüş işlemeleri satılan dükkanlar var. Sokakta ilerlerken, sol yanınızda, Belediyenin hemen altında, gümüş el işlemesi objeler satan dükkanlar var.

Merakı olanlar ve alışveriş yapmak isteyenler; burayı mutlaka ziyaret etmelidir. Ancak unutmamak gerekir ki Beypazarı günümüzde tamamen turizm şehri olmuş, fiyatlar uçuk, yani ucuz bir şeyler bulup satın alabilirim diye düşünmeyin.

BOĞAZKESEN TÜRBESİ

Kumsüren Mahallesi, Kumsüren Sokakta, bir kaya dibinde, yüksekçe bir yerdedir. Kare planlı türbe, halen kubbeli yapı olmakla birlikte, aslında üstünün dıştan piramidal bir külahla örtülü olduğu kabul edilir.

Türbenin yapımında, içte ve dışta kubbe kasnağına kadar kesme taş ve moloz taş, içte kubbe kasnağından itibaren tuğla kullanılmıştır. Kuzey ve güneyi kapalı olan türbenin kapısı doğu cephede, tek penceresi ise batı cephededir. Türbenin içi sıva kaplıdır.

Yapının güneyindeki mihrabın iki yanında, birer sütunce olup, üstü mukarnasla süslenmiştir. Mihrap nişinin içinde: üstü istiridye şeklindeki küçücük bir niş daha vardır. Tuğladan yapılmış, sekiz büyük trompla, sekiz dilimli tuğla kubbeye geçilmektedir.

İç duvarlarda, sıva üzerine renkli üçgen motifler görülür. Kapı ve iki penceresinin sonradan doldurulduğu anlaşılmaktadır. Türbede bulunan iki mezarın kimlere ait olduğu bilinmez.

Ancak, birisinin Emir Şahmer Paşa isimli birine ait olduğu ileri sürülür. Yapım kitabesi olmayan türbeyi, kullanılan malzeme, yapım tekniği ve mimari üslubuna bakarak, 13-14’ncü yüzyıllar arasına tarihlemek mümkündür. Yakın zamana kadar harap durumda olan türbe, 1995 yılında, yerel idare tarafından projesine uyulmadan, kötü bir şekilde onarılmıştır.

5
Ankara Beypazarı Sultan Alaaddin Camii-Camii Kebir
6
Ankara Beypazarı Sultan Alaaddin Camii-Camii Kebir

SULTAN ALAADDİN CAMİİ-CAMİİ KEBİR

İstiklal Mahallesi, Alaattin Sokağın sonunda bulunan cami: dikdörtgen planlı, çatılı bir yapıdır. Düzgün kesme taşlarla yapılan caminin üstü, çatı ile örtülmüştür. Son cemaat yeri yoktur. Dikdörtgen planlı, çatısı saçla örtülmüş olan Alaattin Cami’nin beden duvarları, ara ara tamir görmüş olmasına rağmen, kısmen orijinal şeklini korumuştur. Bilhassa, doğu duvarı, ilk haliyle günümüze ulaşmıştır.

Beden duvarlarının alt kısımları, kesme taşla yapılmış olmasına karşın, üstleri tuğla hatıllı bir örgüye sahiptir. Alttaki sivri kemerli pencerelerin üstünde, sivri kemerli ve alçı şebekeli ikinci sıra pencereleri hizasına kadar devam eden tuğla hatıllı duvarlarda, kesme taşların arası, dikey düzende tuğlalar konulmak suretiyle kasetlenmiştir.

İkinci sıra pencereler üzerinde duvarlar, kenarları pahlı bir silme ile sona ermektedir. Güneyde, küçük bir çıkıntı teşkil eden mihrabın üzerine kapatılmış yuvarlak bir pencere bulunmaktadır. Kuzeybatı köşede yer alan minarenin kaidesi, kesme taştır. Minarenin gövdesi tuğla, şerefesi taştandır.

Batı cephesinde, altta parmaklıklı ve yuvarlak kemerli dört pencere, üstte yuvarlak kemerli beş pencere bulunur. Kuzeybatı köşesinde, minarenin yanındaki kapıdan, yapıya girilir. Kuzey cephede, altlı-üstlü beş pencere görülür.

Kare planlı yapı, içten, kıbleye dikey dört sahne ayrılmıştır. İkinci sırada: üç sütun, diğer sıralarda dörder sütun bulunur. Üstü, ortasında boyalı ve geometrik motiflerle süslü bir göbek bulunan ahşap tavanla örtülüdür.

Güneyinde, üstü boyanmış mukarnaslı alçıdan mihrap ve basit ahşap minber vardır. Kapının kuzeyindeki merdivenlerden yapının üç  tarafını (batı,  doğu, kuzey) boydan boya geçen üst galeriye çıkılır.

Dıştan, çatının üstü kiremitli çatı ile örtülüdür. Yapının kuzeybatı köşesindeki minarenin kaidesi taştan, gövdesi tuğladandır. Alaattin Caminin beden duvarları, çeşitli zamanlarda, oldukça büyük tamirler görmüş olmalıdır. Kesme taştan yapılmış duvar örgüsünde tuğla hatıllar, sivri kemerli nişler içindeki pencerelerin taş ve tuğla örgüleri dikkat çekmektedir.

Caminin beden duvarları üzerindeki, birinci sıra pencere nişlerinin kemerlerinde üç tuğla ve bir  taş kullanılmış olup, niş içindeki pencerelerin alınlıkları, tuğla desenli olarak doldurulmuştur. Kıble yönde küçük bir çıkıntı teşkil eden mihrabın üzerinde de yuvarlak bir pencere vardır.

Evvelce, üç nefli ve ahşap destekli olduğu söylenen caminin 1300 yılındaki yangında yandığı, bundan sonra tahta  tavanlı olarak yeniden yapıldığı bilinmektedir. Sultan Alaattin Caminin mimari şekli, 15 ve 16’ncı yüzyıllara ait olduğunu göstermektedir. Muhtemelen, daha önce, burada bulunan eski caminin harap olmasından sonra, yerine bu cami yapılmış olmalarıdır.

Caminin hemen önünde, bu caminin yapıldığı dönemde buraya dikildiği söylenen büyükçe bir çınar ağacı vardır. Osmanlılar, fetih ettikleri yerlere çınar ağacı dikerlerdi, sanırım bu da aynı alışkanlık sonucu buraya dikilmiştir, bunun yanında, yüzyıllardır bu ağacın nelere tanıklık ettiğini düşünmek ayrı bir duygudur. Ayrıca ağacın gövdesinde büyük bir yarık olmasına rağmen halen canlılığını devam ettirmesi ilginçtir.

BEYPAZARI GÜMÜŞLERİ

Beypazarı’nda gümüş işlemeciliğinin önemli bir yeri var. Beypazarı’nın en önemli simgelerinden biri: Telkari Gümüş İşlemeciliği. Gümüşcüler: ulusal ve uluslar arası etkinliklere ve çeşitli kurslara katılarak, Beypazarı gümüşlerinin tanıtımlarını ve pazarlamasını yapıyorlar. Gümüşler, başta Suudi Arabistan olmak üzere, birçok ülkeye ihraç edilmiş ve edilmekte. Burada, birbirinden ilginç ve güzel el işleri bulabilirsiniz.

3
Ankara Beypazarı Alaattin Sokak

ALAATTİN SOKAK

Demirciler çarşısı sokak bitiminde başlıyor. Uzunca bir sokak. İlçenin en gözde mekanıdır. Burası Beypazarı’nın bir anlamda merkezi, en çok gezilen yeri, en kalabalık yeri, en gözde yeridir. Merkezde: havuç heykellerini gördüğünüzde, hemen bu sokağın başı vardır, sokağa oradan girebilirsiniz. Parke taşlı sokakta yürümek için, lastik tabanlı ayakkabı giymiş olmanız sizi rahat ettirecektir.

Restorasyonu tamamlanmış ve hizmete açılmış tarihi konaklar burada. Bu konakları, diğer yerlerde bulunan konaklardan ayıran en büyük özellik ise, daha önce de hatırlattığım gibi, bu konaklardaki yaşamın, tıpkı eskiden olduğu gibi, günümüzde de sürüyor olması. Toplam sayı 350 civarında.

Osmanlı mimarisi özelliklerini taşıyan bu evlerin içinden çok azı, bugün işletme olarak kullanılıyor. Diğerlerinin tümü, mesken olarak kullanılıyor. Bu evlerden müze olarak belirlenen iki tanesi, Kültür Evi ve Yaşayan Müze olarak kullanılıyor ve onlarda bu sokakta.  Giriş ücretlidir.

Evet, sokaktan devam ettiğinizde: sokağın iki yanındaki dükkanlarda: yine bir kısım gümüş işlemesi satanlar, yöreye özgü çeşitli doğal taşlar, havuç orijinli tatlı çeşitleri, havuç suyu, kara dut suyu, pekmezler, havuç ve diğer bazı gıdalardan yapılan şekerleme ve lokumlar, yemek pişirme kapları, Beypazarı hediyelikleri küçük ev objeleri, buzdolabı magnetleri, Beypazarı kurusu satılan fırınlar, baklava satılan tatlıcılar, bayanlar için kolyeler, şallar ve hatta Hint kınası yapanlar ve daha birçok ilginizi çekebilecek şeyler göreceksiniz. Ancak: tüm bu satış yerlerindeki satıcılar: asla sizi rahatsız edici şekilde bir davranışta (bağırma, kolunuzdan çekiştirme gibi) bulunmuyorlar.

Bu sokakta bulunan “Kültür Evi”: 1996 yılından bu yana, Beypazarı Tarih ve Kültür Evi olarak kullanılan bir konak. Beypazarı kültürünü yansıtan, kıymetli madenlerin, antika eşyaların ve Beypazarı tarihine ışık tutan tarihi belgelerin sergilendiği bir yerdir.

Sokağın içinde yer yer ve sokağın sonunda yoğun olarak restoranlar ve kafeler bulunuyor. Hatta, bunların birçoğu tarihi yapıların içindedir. Bu restoranlarda: yukarıda sözünü ettiğim yiyecekleri tadabilirsiniz. Basit bir atıştırmalık olarak gözleme, yaprak sarma dolma ve baklava düşünülebilir.

SONUÇ

Evet: Beypazarı bundan ibaret. Burada: yolda geçecek süreler dışında: İnözü Vadisi ve Hıdırlık Tepesi için: birer saat ve çarşının gezilmesi için, yine bir saat ve yemek için yine bir saat olmak üzere: muhtemelen: en az: 5 saat ve daha fazlası süre kalabilirsiniz.

Ankara Beynam Atatürk Ormanı

Ankara Beynam Atatürk Ormanı

Ankara Beynam Atatürk Ormanı: Ankara’da sakin, sessiz ve yemyeşil bir ortam düşlüyorsanız, işte tam size göre bir yer, inanın Beynam da kuşlar bile ötmüyor, yani o derece sessiz bir yer, ama unutmayın, aşağıda ayrıntılı olarak yazdığım gibi, yol berbat.

ULAŞIM

Ankara-Mogan (Göllbaşı)-Konya kara yolunu takip ediyorsunuz, 20 km. sonra Gölbaşı ilçesi geçilecek. Gölbaşı çıkışından, 10 km. sonra, sola, Bala-Kırşehir yönüne ayrılacaksınız. Bu ayırımdan sonra ise, 7.5 km. daha gidince, Beynam köyüne ulaşırsınız. Köyün hemen bitiminde; sağa, stabilize bir yol ayrılıyor. Ayırımda; “Beynam Atatürk Ormanı ” tabelasını görünce dönüyorsunuz ve 2.5 km. lık tırmanıştan sonra, orman girişine ulaşıyorsunuz.

Ana yoldan ayrıldıktan sonra: bu 2.5 km. lik yol, berbat. Hem asfalt bozulmuş, hem dar (özellikle: bazı bölümlerde, karşılıklı iki aracın bile geçmesi imkansız) ve hem de yer yer iniş-çıkışlı. Yani: kesinlikle, burada, çok dikkatli araç kullanmanız gerekiyor. Özellikle: gün sonunda, burada, büyük olasılıkla alkol aldıktan sonra, aşağıya inen araçların, yukarı çıkanlara büyük tehlike yarattıkları kesin.

Tabii: bir de işin yağışlı dönem, kış boyutu var. Yani: sakin bir havada, bu kadar kötü olan yolu, yağışlı ve kış şartlarında düşünmek bile istemiyorum. Sanırım: insanların buraya gitmesi istenilmiyor. Zaten: yukarıda, özellikle yaz sezonunda, sürekli olarak Orman İşletmesine ait, yangın söndürme arazözü dolaşıyor.

Ankara’ya olan toplam uzaklık: 40 km.

TARİHİ SÜREÇ

Burada bulunan ağaçların büyük bölümü: Roma döneminde, buradaki roma hamamında ve I. Dünya Savaşı sırasında ise, trenlerin odun ihtiyacının karşılanması için kullanılmış. Ayrıca; 1402 yılındaki Ankara Savaşından önce, Timur, yanlarında bulunan filleri, bu orman içinde saklamış.

Fatih Sultan Mehmet’in, Karamanoğlu Beyliğine son vermesinden sonra, Karaman Beyliğinin kurucularından bir bölümü, bugün Beynam olarak bilinen bölgeye gelir ve yerleşirler.

Ankara Beynam Atatürk Ormanı

BEYNAM KÖYÜ

Beynam köyüne girerseniz; tarihi bir evle karşılaşırsınız. Köye girişte, hemen solda, bir tabela ile gösterilen “Atatürk Evi” var. Burası: Atatürk evi. Atatürk; milli mücadele yıllarında, burada, bir gece konaklamış.

Sonraki yıllarda, aynı ev; Kültür Bakanlığı tarafından sahibinden satın alınmış. Zamanla restore edilen ev, günümüzde ziyarete açık. Bir zamanlar; evin içinde bulunduğu söylenen; sedir ve Atatürk’e ait el yazması notlar ise, kayıp.

Yazıların; Atatürk tarafından, kaldığı gece, kendisi tarafından yazıldığı söylense de, bugün kayıp. Evde; Atatürk’e ait bir süveter var.

Buranın; Atatürk için başkaca bir anlamı daha varmış. Beynam yakınlarındaki Bala ve birkaç ilçe birleştirilerek bir milletvekili ile temsili söz konusu olduğunda, Atatürk, milletvekili olarak, mazbatasını buradan almış. Evet, köy böyle, köye vardığınızda, mutlaka höşmerim tatlısı deneyin, tadı muhteşem.

BEYNAM ATATÜRK ORMANI

En son tırmanılan yolu çıktıktan sonra, bir kapı daha doğrusu, bir bilet gişesi ile karşılaşacaksınız. Hemen karşısında ise, muhteşem bir manzara. Orman alanına giriş ücretli. Ücreti ödedikten sonra, içeride aracınızı bırakabileceğiniz otopark var. Sonrası ise, orman alanında size kalmış.

Çamlarla bezeli güzel bir yer. Ama, bu çamlar: hani ünlü Moğol imparatoru Timur’un fillerini sakladığı, saklayabileceği kadar büyük çam ağaçları değil. Öyle, çok büyük, muhteşem büyük çam ağaçları yok. Her yan çam ağacı ama, bunlar öyle pek yaşlı çamlar değiller.

Evet, burada: Piknik yapabilirsiniz. Zaten: belki inanmayacaksınız ama, her ağacın altında, bir sürü piknik artığı kirlilik ile karşılaşacaksınız. Naylon poşetler, sıvı kapları, inanamazsınız, her yan berbat kirli. Sanki: buraya muhteşem bir kalabalık gelmiş ve bütün çöplerini geride bırakarak, ayrılıp gitmiş.

Bilmiyorum, hani Beynam Ormanları derken, sanırım büyük bir ormanlık alan bekliyorsunuz, ama hayır, gittiğinizde göreceksiniz ki: gerçekten, o çam ağaçlarının altında: çam kokusunu hissederek oturmak, kuş sesi bile olmayan ortamda (evet, ilginçtir, ortam öyle sessiz ki, kuş sesi bile yok) , o sessizliği yaşamak (ama bir yandan da diyorum ki, özellikle hafta sonu, çevrenizde piknikçiler varsa ki büyük olasılıkla olacak, bu sessizliği yaşama şansınız da yok), yaz sezonunun en sıcak günlerinde, buradaki o güzel esintiyi hissederek serinlemek. İşte, olayın güzel yanları bu. Olumsuz yanları ise: kötü yol, kirlilik.

Evet, Orman içi alanı, özel bir firma tarafından işletiliyor. Yaz aylarında, hafta sonlarında; yakın çevreden 2-3 bin kişinin geldiği söyleniyor, gerçekten tüm uzaklığına ve yolun son bölümünün rezaletine rağmen, bayağı kalabalık oluyor.

Buradaki çam ağaçlarının gövde şekilleri aynı derecede orijinal Her ağaç gövdesinde, farklı bir ilginçlik gözlemek mümkün. Ne gibi? Ağaç gövdesi, garip şekiller almış, altık neye benzediğini bulmak, sizin hayal gücünüze bağlı. Çeşmeler, ahşap masalar, yüksek kapasiteli bir restoran, otopark, çocuk parkı gibi üniteler var.

Evet; sıcak bir yaz günü serinlemek veya değişik bir ortamda bulunmak istediğinizde, birazcık da, uzun yolu göze alarak, Beynam Atatürk Ormanına gidebilirsiniz. Güzel bir ortam. Ama: biraz önce de söylediğim gibi: kötü yol, kirlilik insanı ürkütüyor.

Tercih sizin. Bu arada: hafta içi, piknik alanı kapalı. Yani: hafta içi gitmeye kalkarsanız, her ne kadar kapıdaki bilet gişesinin bulunduğu bölümde, “Kapalı” yazısını görebilirsiniz.

Aslında: bu yazıyı, bir güzellik yapıp, ana yoldan sapılan kötü yolun hemen başlangıcında, bir afiş şeklinde de yazmışlar. Yani: kapalı olduğunu, yukarı gidince öğrenmiyorsunuz, hemen aşağıdaki sapak yolun başlangıcında, bir afiş “Piknik Yeri Kapalıdır” şeklinde.

Yine de, inat edip yukarı çıkarsanız, piknik yerinin kapalı olmadığını görüp, gayri resmi olarak girebilirsiniz.

Ama: Orman görevlileri, kesinlikle sizi gördüklerinde, piknik yerinin kapalı olduğunu söyleyip, çıkmanız yönünde uyarılarını da yapıyorlar. Siz en iyisi, buraya gitmek istiyorsanız: kesinlikle, hafta sonu ve yaz günü yani yağışsız bir gün gitmeyi tercih edin.

Bu arada: özel aracınızın altı, yere yakın bir tip ise, yine son sapaktan sonraki 2.5 km. yolu, bu araç ile gitmenizin zor olduğu konusunda, aracınızın altının yere kesinlikle birçok kez çarpacağı konusunda sizi uyarmak istiyorum. Tercih sizin.

Ankara Cepa Alışveriş Merkezi

Ankara Cepa Alışveriş Merkezi

Eskişehir yönünden, Ankara’ya gelen ziyaretçilerin, hemen şehre girişte, sol yanda dikkatlerini çekecek ölçüde büyük bir yapı var.

İşte, burası “Cepa” isimli alışveriş merkezi. İsim neden Cepa: bu ismin verilme sebebini 1 ay önce öğrendim, hem de bizzat isim sahibinden, Cepa ismi, soy isimden “Celepçioğlu” türetilmiş, bu güzel, çağdaş ve özellikle ziyaretçilerinin kalitesiyle yoğunlaşan alışveriş merkezini, gerçekten tam bir beyefendi insan yaptırmış.

Evet: burası, bence, Ankara’nın bugün için, en güzel alışveriş merkezlerinden biri, hatta en iyisi diyebilirim ve inanın tamamen tarafsız bir yorum, çünkü diğerlerini de çok iyi biliyorum, gezdim, gördüm.

Özellikle değerlendirmelerimi, dünya üzerinde 5 kıtada birçok ülke gezmiş, bu ülkelerdeki alışveriş merkezlerini de görmüş, gezmiş biri olarak aşağıda bulabilirsiniz.

Ankara Cepa Alışveriş Merkezi

ULAŞIM

Ankara-Eskişehir yolu üzerinde, 7’nci km. de bulunuyor. ODTÜ nün karşısında. Konum itibarıyla, çok kolay ulaşım imkanı var. ODTÜ ve Bilkent kavşakları arasında bulunan alışveriş merkezine, özel araçlarla rahatlıkla ulaşılabileceği gibi, civar bölgelerden toplu taşıma araçları ile maksimum 10 dakikada gelinebiliyor. Ama en büyük sorun: Eskişehir istikametinden Ankara’ya gelirken, Cepanın bulunduğu bölüme geçme sıkıntısı.

Ankara Cepa Alışveriş Merkezi

Toplu ulaşım araçlarını kullanacaksanız: Cepanın önünden yaklaşık 200 metre ilerleyerek üst geçidin bulunduğu yere gitmeniz gerekiyor. Oradan karşıya geçip; Kızılay istikametine giden dolmuşlara binebilirsiniz. Fazla beklemek istemiyorsanız, ODTÜ’nün önüne kadar yürüyüp, buradan daha bol ulaşım aracı bulabilirsiniz.

Özel aracınız ile gidecekseniz: Cepa’nın gerek önünde ve gerekse arkasında ve de kapalı bölümde otoparkları bulunuyor. Ön bölümden girerseniz: buradaki otoparkta yer bulamasanız, binanın sol yanından, arka bölüme ve kapalı otopark bölümüne ulaşabilirsiniz.

Aslına bakarsanız: otopark açısından pek sıkıntılı değil, yani yer bol. Özellikle: hafta içinde, kesinlikle otopark sıkıntısı yaşamıyorsunuz. Bu arada: kapalı otoparkın bir özelliği var. Her araç park yeri üzerinde, kırmızı ve yeşil küçük ışıklar var.

Bunlar: uzaktan bakıldığında, boş otopark yeri bulmanız açısından büyük imkan yaratıyorlar. Yani: ışık, altındaki otopark alanı boş ise, yeşil yanıyor, dolu ise kırmızı yanmakta. Uzaktan, yeşil ışıkları arayarak, boş otopark yeri bulmanız mümkün.

Ancak: kapalı otoparkta bir sıkıntı var. Çok miktarda, “Çıkış” tabelası kullanılmış, bu tabelaları karıştırdığınızda, dışarı çıkabilmek için uzun süre dolaşmanız gerekiyor. Son bir not, kapalı otoparkta, aracınızı bıraktığınızda, otopark bölüm numarasını mutlaka kafanıza bir yere yazın, yoksa dönüşte, uzun süre aracınızı bıraktığınız yeri aramak zorunda kalabilirsiniz.

Cepaya özel aracınız ile gelirken: Eskişehir yolundan ilerleyip, binanın ön bölümünden otopark alanına girebilirsiniz. Ama: size daha rahat bir ulaşım istikameti belirtmek istiyorum. Şöyle ki: Eskişehir yolunda ilerlerken, benzinlikleri geçtiğinizde, İstanbul istikametine sapıp, yaklaşık 300 metre sonraki ışıklardan, sola döndüğünüzde, Cepanın arka bölümüne, Bauhaus market önüne çıkacaksınız. Buradan, Cepaya ulaşmak daha rahat ve otopark bulmak daha kolay.

GENEL ÖZELLİKLERİ

Evet: Cepa: Celebcioğlu Şirketler Gurubuna ait bir yapı. 53 bin m. karelik arsa üzerine kurulmuş. İnşaata Kasım 2005 tarihinde başlanmış ve 22 aylık bir süre sonunda, tamamlanarak, 24 Ağustos 2007 tarihinde hizmete açılmış. Yatırım maliyeti: 148 milyon dolar.

Ankara Cepa Alışveriş Merkezi

Alışveriş merkezinin aydınlatılmasında: gün ışığından yararlanılması esas alınmış. Yani: bol miktarda cam ile kaplanmış açık alan var. Bu da elbette, mekana ferah bir hava vermiş. Ayrıca: burada, Türkiye’nin ilk renkli spektrumlu dış cephesi var.

Ön cephenin hava karardığında değişmeye başlayan renkleri, kafelerin bulunduğu en üst katın kubbemsi tavanına da yansıyor. Ara ara konuşlandırılmış küçük ışıklar da, eş zamanlı olarak renkleniyor.

Yapı: yatay dikdörtgen prizma şeklinde yapılmıştır. Birinci kat ve ikinci katlarda, ana giriş yönünde mağazalar, arka bölümde ise, iki kat yüksekliğinde hipermarket var. Üçüncü katta: hazır yemek üniteleri ve restoranlar ile eğlence bölümü ve sinemalar tasarlanmıştır.

Ankara Cepa Alışveriş Merkezi

Mimari çizgisiyle yeni bir kentsel simge oluşturmak ve iç mekan zenginliği ile rahat ve keyifli vakit geçirilebilecek bir merkez yaratılması amaçlanmıştır.

Ferah bir yer. İnsanlar içeride daralıp bunalmıyor. İçeri girdiğinizde: kafanızı kaldırıp tavana bakarsanız, içinizde garip bir duygu oluşuyor. Sanki; devasa bir cami ve kubbesi gibi bir görüntü var. Yani: muhteşem yüksek ve kubbemsi bir iç tavan görüntüsü yaratılmış.

Bu giriş bölümünde: zaman zaman sergiler yapılıyor. ( örneğin: ayakkabılar sergisi, oyuncak arabalar sergisi, resim sergileri gibi) Bu sergiler: insanlar tarafından genellikle ilgi çekici oluyor. Yani: yalnızca bir alışveriş merkezi olmanın yanında, bu tür sosyal faaliyetlerin yapılması da olumlu.

Ankara Cepa Alışveriş Merkezi

Mağaza çeşitliliği ve konumlandırılması mükemmel. Örneğin: ayakkabıcıların çoğu, yan yana konumlandırılmış. Bir de alanlar oldukça geniş ve yüksek tavanlı olduğu için, kalabalık pek fazla algılanmıyor.

Evet: en alt kattan, zemin kata ulaşan yürüyen merdivenler; basamaklı değil. Diğer katlar arasında ise, basamaklı yürüyen merdivenler var. Bunların avantajı: aynı hizada olması. Yani: yürümeden, aynı bölümdeki yürüyen merdivenleri kullanarak, en üst kata kadar ulaşabiliyorsunuz.

Diğer alışveriş merkezlerinde, insanların mağazalar arasında dolaşmalarının sağlanması için, yürüyen merdivenler, birbirinden farklı bölümlere konulmuş ve bir üst kata çıkmak için, alışveriş merkezi içinde bir hayli yürümek gerekirken, burada böyle bir sıkıntı yok. Asansörler ve yürüyen merdivenler, aynı bölümde bulunuyor.

Ancak: yürüyen merdivenlerin, yan bölümlerinde ve aşağıda, her hangi bir koruma önlemi yok. Sakın aşağıya bakmayın, uzay mekiğine asansörle çıkar gibi hissedebiliyorsunuz.

Evet, en üst kata çıktınız: muhteşem bir teras sizi bekliyor. Belki de, Ankara sınırları içinde görebileceğiniz en mükemmel manzaralardan biri (ODTÜ ormanları ve Bilkent manzaralı) ile karşılaşacaksınız. Yemek bölümü ve sinemaların bulunduğu bu bölümde: bir balkon olması çok güzel.

Ancak, bu güzel balkonun yarısının, bir kafe tarafından işgal edilmiş olması da o ölçüde saçma. Yine de: bu balkonda, mutlaka manzara seyretmenin keyfini yaşayın, olmasa bir sıcak çikolata içmeyi de deneyin.

 

ALIŞVERİŞ

Cepada: bir hipermarket (Carrefour Sa: Ankara’nın en büyük ve Türkiye’nin ilk, iki katlı Carrefour marketi.

14 bin metre karelik alanda, 500 personel, 46 kasa ile hizmet veren markette, 50 binden fazla ürün çeşidi bulunuyor. ), 1 yapı market (Bauhaus: 15 bin metre karelik alanda, Ankara’nın ilk Bauhaus marketi ), 11 Büyük Mağaza zinciri halkası (Boyner, D-R, Esse, Joker, Koton, LcWaikiki, Mango, Mudo, Nezih, Teknosa), birçok Bay-Bayan giyimi mağazası, 5 spor giyim (Adidas, Billabong, Fenerimu, İntersport, Nike).

Bunların dışında: Bebe-Çocuk giyimi, İç giyim, mayo, Optik, Saat, Takı, Aksesuar, Kuyum, Mücevherat, Elektronik ve İletişim alanında, birçok mağaza bulunuyor.

Ayrıca: 4 banka (Akbank, Garanti bankası, İş bankası, Ziraat bankası) şubesi ve birçok bankanın ATM bulunuyor.

Ankara Cepa Alışveriş Merkezi

YEMEK BÖLÜMÜ

Alışveriş merkezinin en üst katındaki yemek katı: gerçekten Ankara’daki alışveriş merkezleri arasında, en iyisi.

Toplam: 12 tane firma tarafından: fast food hizmeti verilmekte. Yiyeceklerde, çeşitlilik yaratılmış olup; gerek pizza, gerek hamburger ve gerekse diğer lezzet çeşitleri var. Bunun dışında: 17 tane restoran faaliyette bulunuyor. Ayrıca: kafeler var. Yani: her türlü damak zevkine uygun yiyecek ve içecek bir şeyler bulmak mümkün.

Özellikle: bazı restoranların ikinci katlarının bulunması, yanınızdan geçip giden insanlar olmadan, sakin bir şekilde yemek yemeniz için olanak sağlıyor.

SİNEMA

Alışveriş merkezinin en üst katında: AFM Sinemaları bulunuyor. Sinemaları: konforlu salonları, görüntü ve ses kalitesini garanti altına alan ileri teknoloji olanakları sunuyor.

10 salon ve 1889 koltuk var. Sinemalar: Autoban tarafından dizayn edilmiş. Şık fuayesi ve son teknoloji ürünlerle donatılmış salonlar cidden çok güzel. Salonlara, en kaliteli ve etkili ses ve görüntü standardı olan: THX sistemi konulmuş.

Ünlü sinema ustası George Lucas’ın geliştirdiği; görüntü ve ses kalitesini garanti altına alan bu teknoloji sayesinde, izleyiciler filmi, yönetmenin tasarladığı şekliyle izleyebiliyorlar. THX donanımlı salonlar, Türkiye’de yalnızca AFM sinemalarında var.

SONUÇ

Cepa; ulaşımın kolay olduğu, park yeri probleminin bulunmadığı bir yer olması nedeniyle avantajlı. Buraya gittiğinizde: aradığınız her türlü objeyi bir çatı altında bulabilmenin rahatlığını yaşayacaksınız.

Özellikle: Bauhaus bölümünden yapıya girip, burayı da gezdikten sonra, üst katlara çıkabilirsiniz. Üst katlarda: mekan o kadar ferah ki, gerçekten sıkılıp bunalmadan gezinme şansınız var. Koridorların arasında: gerek kafeler ve gerekse yapıya ait oturma yerleri oluşturulmuş.

Yorgunluk gidermek için birebir. Her katta, bol miktarda ve temiz tuvaletler bulunuyor. Yürüyen merdivenler ve asansörün aynı bölümde bulunması avantaj. En üst kata çıktığınızda:yemek bölümünün kalitesi ve çeşitliliği ve yerleşimi çok güzel. Terasta; şehir manzarası harika. Evet, tüm güzellikleri bir arada bulabileceğiniz bir yer.

Son olarak: Cepa’ya mutlaka gidin, hoş ve güzel zaman geçireceğiniz kesin. Burası: sizi, bir tam gün veya en azından yarım gün rahatlıkla meşgul edebilir.

Cepa’nın hemen yanında yapılan “Kentpark” ve birkaç kilometre ilerideki “Gordion” ve diğer yapılmakta olan alışveriş merkezleri açıldıktan sonra da, Cepa’nın tercih edilirliği azalmadı, hala yoğun ve özellikle yakın çevrede oturanlar tarafından tercih ediliyor.