Ankara Sıhhiye Hitit Anıtı

Ankara Sıhhiye Hitit Anıtı

1973-1977 yılları arasında, zamanın Ankara Belediye Başkanı tarafından, Ankara’nın simgesi olarak, Hitit Güneşi seçiliyor ve bu anıt, buraya yaptırılıyor. Ancak: anıtın yapım aşamasında o kadar çok problem var ki, inanılmaz rezillikler. Ayrıntıya girmek istemiyorum.

Şöyle ki: Hititliler; Anadolu’da İslam öncesi bir uygarlık olmaları nedeniyle, bir kısım ideoloji yanlıları tarafından ; Türklerin Anadolu’ya gelmelerinden önce Anadolu’da yaşamış bir uygarlık olmaları nedeniyle de, diğer bir kısım ideoloji taraftarları tarafından sevilemediler, bunun doğal sonucu olarak da, onların kutsal simgesi, dini törenlerinde en önde ve en yüksekte taşıdıkları ve kralları öldüklerinde mezarlarına koydukları; güneş kursu, Ankara’nın simgesi olarak kabul görmedi.

Ama; elbette bir siyasi kesim tarafından kabul gördü ve uzun yıllar Ankara’nın simgesi olarak gündemde yerini aldı.

O siyasi kesim, iktidarda iken simge olan bu güneş kursu, anılan siyasi kesim iktidardan inince, otomatik olarak, simge olmaktan çıktı.

Evet, hala kabul görmüyor, nedenini merek edenler varsa, sanırım bu. Çünkü; Hititliler, Türklerin atası olarak kabul edilmezler. Hatta: bu güneş kursunun, Hititlerden önce, Anadolu’da yerleşik “Hatti Krallığının” bir kültür simgesi olduğu bilinmektedir.

Evet, biraz önce sözünü ettiğim gibi, Türkler; malum, Orta Asya’dan göçüp, Anadolu’ya gelmişler.

Geldiklerinde de; Hitit uygarlığı: başlamış, gelişmiş, büyümüş ve bitmiştir. Yani; bizim atalarımızın Hititlilerle bir bağlantısı söz konusu değildir derken, elbette hayır; biz Anadolu’da yaşamış insanlar olarak; bizlerden önce, bu topraklarda yaşamış, büyük bir uygarlık kurmuş bu ulusun varlığını inkar etmek mümkün mü?

Tabii ki hayır.

Yani: her ne kadar, Hattiler olsun ve takip eden  dönemde, onların uygarlık eserlerini benimseyen Hititlilerin bizim soy geçmişimizde bir bağlantısı olmasa da, bu topraklar üzerinde yaşamış, ortak kültürün bir parçası olarak, sanırım onları kabullenmek gerekir.

Neyse, biz gelelim, Sıhhiye’deki hitit anıtına

Bu anıt: geyik figürlü bir güneş kursu. Alacahöyük’te bulunan, yaklaşık 4250 yıllık bir Hitit eserinin kopyası. Hattiler ve takip eden dönemde Hititliler: bu güneş kursunu, biraz öncede söylediğim gibi, kutsal törenlerinde kullanıyorlar.

Bronz güneş kursu üzerinde bulunan sallantılar, dini törenlerde sallandığında çıkardıkları ses ile, törene katılanların huşu içinde bulunmalarını sağlıyor ve tören bitiminde, güneş kursu, kralın mezarına, ölü hediyesi olarak bırakılıyordu.

Malum, onların zamanlarında tek tanrılı din yok, güneşe tapıyorlar ve onu ifade ettiğini düşündükleri bu simgeyi kutsal kabul ediyorlar.

Evet; zamanın Ankara Belediyesi tarafından simge olarak kabul edilen güneş kursunun anıtı: büyük sıkıntılar ve çekişmeler sonucu tamamlanır ve bugün bulunduğu yere yerleştirilir.

15 Ağustos 1978 günü, anıtın açılışı yapılacaktır. Birçok insan açılışa davet edilir. Ancak; bu davetlilerden biri olan, anıtın mimarı, heykeltıraş Nusret Suman bulunamaz.

İstanbul’da Güzel Sanatlar Akademisinde, öğretim üyesi olan Suman, Anıtkabir’deki Barış Kulesinin iç duvarındaki kabartmalar ve ülkenin çeşitli yerlerinde, 20 ye yakın yaptığı anıt çalışmasında, sürekli olarak Atatürk’ü konu edinen bir sanatçı olarak tanınmaktadır.

Evet; anıtın açılış töreni yapılacak ve eserin yaratıcısı yok. Neyse; açılış yapılır.

Bu sırada; İzmit yakınlarında meydana gelen bir trafik kazasında, arabası ile şarampole yuvarlanarak kaza yapan ve ölen bir kişinin üzerinde, herhangi bir kimlik belgesi çıkmaz ve cenaze, İzmit kimsesizler mezarlığına defnedilir.

Evet; sanırım tahmin ettiniz, Sıhhiye’deki Hitit Anıtının yaratıcısı, heykeltıraş Nusret Suman; anıtın açılışının yapılacağı gün, İstanbul’dan hareket eder ve İzmit yakınlarında geçirdiği trafik kazasında, maalesef ölür.

Bir sanatçı için çok acı bir son olsa gerek, eserinin açılışını göremeden ölmek. Hazin bir son, hazin bir hikaye.

Güneş kursu; 1977-1995 yılları arasında, yani 18 yıl, Ankara Belediyesinin bir simgesi olarak kullanıldı. Turuncu zemin üzerine işlenen güneş kursu, başta Belediye Otobüsleri olmak üzere, çoğu yerde, yıllarca karşımıza çıktı.

Daha sonra ise, Belediye yönetimi başka bir siyasi iktidara geçince, anıt, daha doğrusu güneş kursu, Belediyenin simgesi-logosu olmaktan çıkarılır. Yeni Belediye, logo bitince, anıtı da benimsemez, ama anıtı yıkmayı da sağlayamaz.

Bunun üzerine, anıta ceza verilir ve bulunduğu yerin çevresi, tamamen yollarla çevrilerek, insanların anıtın yanına yaklaşmaları engellenir. Anıt, bir anlamda, tek başına, yalnızlığın içine itilir.

Evet; Sıhhiye semtinde, anıtın yanına yaklaşmanız mümkün değil. Sanki; yanına kimse yaklaşmasın diye, çevresi tamamen yoğun bir trafik olan yollarla çevrilmiş.

Özellikle; son yıllarda, yapılan “U” geçitlerle, anıtın alanı iyice daraltılmış.

Yapımı aşamasında yaşanan siyasi karmaşaya rağmen, yıllarca orada haşmetle durmakta, ne anlam ifade ettiğini bilmeyen, milyonlarca insan yanından, karşısından geçmekte.

Siz; zamanınız olduğunda, anıta gözünüz takıldığında, bir zamanlar yaşananları, hani bir çırpıda hatırlamanız açısından, bunları yazdım. Bir tek gerçek var, günümüzde bile, bu güneş kursu, hala, siyasi çekişmelere maalesef alet edilmekte.

Ankara Bahçelievler

Ankara Bahçelievler
 

Bu semtteki ilk konutların yapımını gerçekleştiren yapı kooperatifinin ismi semtin de adı olmuştur.

Ankara’nın en ateşli yapı faaliyeti, 1926 yılında başlar. Bu yıl: 240 ev, 367 bina yapılır. Şehir büyüyünce, Hükümet, Alman şehircilerinden M. Jansen’i getirterek, yeni Ankara’nın planını yaptırır.

Bir de İmar Müdürlüğü kurulur. Yollar açıldığı için, Ankara’ya vilayetlerden bir akın başlar. 1923 yılında, şehrin nüfusu 40 bin iken, 1956 yılında 500 bine yaklaşır.

Şehir civarında ev yaptırmak üzere iki kooperatif kurulur. Birinci kooperatif: ilk Bahçelievler’i kurar. Ondan sonra küçük evler kooperatifi de, Cami durağı semtinde kurulur. Bu zarif evler bahçeler içinde yapıldı.

Bürokrat ve memur kesiminin Bahçelievler’de, ev sahibi olma tutkusu Bahçelievler yapı Kooperatifinin kurulması ve bu isimle anılacak bir semt yaratılmasına yol açmıştır.

1933 yılında başlayan süreç, ancak 1938 yılında inşaat safhasına geçebilmiştir. Planı Jansen’e ücretsiz çizdirilen kooperatifin evleri, müstakil ve villa tipi olacaktı. Bahçe duvarları yüksek ve sokakları otomobillerin hızını azaltmak için dar tutulan Bahçelievler yerleşimi, Batı tarzı banliyö yaşantısına duyulan arzuyu da simgelemekteydi.

Bahçelievler kooperatifi gibi, birçok memur/bürokrat konutunun bütünleyici unsuru olan havuz ve bahçe, Batı Burjuva sınıfının hazcı ve şatafatlı yaşam tarzının taklididir.

Şehrin gürültüsünden ve kalabalığından tecrit edilmiş bu yerleşimde Bahçelievler Kooperatifinin, Ankara İmar Müdürlüğünün de arsalarının bulunduğu memur ve siyasetçilerden oluşan üyeleri, arsa spekülasyonu suçlamasıyla da karşılaştılar. İmar sınırları ve iskan sahası dışında, ucuza arsa elde etmek ve o bölgenin imar hududu içine dahil olmasını beklemek ya da siyasi baskı mekanizmalarını kullanarak imar planını değiştirmek gibi girişimlere yöneltilen bu suçlama, Vali Tandoğan’ın kardeşinin de üye olduğu Bahçelievler Kooperatifinde sık sık dillendirildi.

Evet, günümüzde, Bahçelievler, her ne kadar müstakil bahçeli evler ve villalar kalmasa, yerlerine apartmanlar dikilse de: şehir merkezinde cazibesini koruyan bir yer olarak önem kazanıyor. Özellikle “7’nci Cadde”: üzerinde bulunan sağlı sollu mekanları, kafeleri, restoranları ve alışveriş mağaza ve dükkanlarıyla, birçok Ankaralının yürüyüş yaptığı, bazen kalabalıktan yürümenin bile imkansız olduğu bir yer olarak öne çıkıyor.

Hatta: bazı kutlamalar bile, takımların şampiyonluk kutlamaları, yeni yıl kutlamaları da burada yani 7’nci caddede yapılıyor.

Bir dönem, buradaki cadde trafiğe kapatıldı ve cadde yayalara açıldı, Avrupa ve diğer gelişmiş ülkelerde birçok örneği olan bu uygulamanın, sürekli hale getirilmesini diliyorum.

Ankara Bahçelievler Bel-Pa
 

 

BEL-PA

Ülkemizde eğlence amaçlı buz pateni ilk kez 1940’lı yıllarda Gençlik Parkı havuzunun kışın donmasıyla yapılıyordu. Daha sonraları, Fehmi Tekelioğlu ve amatör diğer patenciler bir araya gelerek ilk resmi Buz Pateni Kulübünü kurma çalışmaları başlattılar. 1968 yılında, Ankara Buz Pateni, Hokeyi ve Figür Pateni İhtisas Kulubü adıyla önce dernek olarak kurulur.

Bu spor, 1971 yılında Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğünce onaylanır ve 1972 yılında Ankara Belediyesi tarafından ilk yapay buz pistinin temeli atılır. Ancak bu pist, 1974 yılında tamamlanmasına rağmen, yan tesislerinin yetersizliği nedeniyle açılamaz.

Ancak, buz pateni sevenlerin ısrarlı çalışmaları sürer ve bunun sonucu olarak 1981 yılında ilk yapay buz pisti Kurtuluş Parkında “Atatürk Buz Pateni ve Spor Tesisleri” adı ile özel girişim tarafından açılır.

Sonrasında ise, ülkemizde olimpik ilk ve tek buz pisti, 1989 yılında Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından “Bel-pa Kapalı Buz Pisti” adıyla açılır ve halen de işlevini sürdürmektedir.

Bir Anonim Şirket olan Bel-pa: Belediye ve Pazarlama sözcüklerinin ilk hecelerinden oluşur.

Ankara günlük gezi planı hakkındaki yazım için.

 

 

Ankara TBMM Binası

Ankara TBMM Binası

Kızılay Atatürk Bulvarından doğru devam ettiğinizde, Eskişehir yolu olarak isimlendirilen yol ile kesişen köşede, Parlamento binamızı görebilirsiniz. 1938 yılında açılan proje yarışmasında kazanan, Avusturyalı mimar Prof. Clemens Holzmeıster tarafından yapılmıştır. Proje yarışmasına katılan 14 eser arasından; 28 Ocak 1938 tarihinde, bu proje seçilir.

Binanın inşaatına; 26 Ekim 1939 tarihinde başlanır ve 6 Ocak 1961 tarihinde bitirilir. Belki dikkatinizi çekti, 22 senelik bir inşaat süreci, çok uzun değil mi? Evet, belki, ama bu dönemde, ülkemizin ekonomik sıkıntıları ve II. Dünya Savaşı şartları, projenin gecikmeli olarak bitmesine neden olmuş.

Evet, bugün kullanılan parlamento binamız, gerçekten uzaktan bakıldığında, güzel bir görünüm sunuyor. Karşısına geçin ve bu güzelliği bir süre izleyin. Özellikle; baharda ve yazın, çiçeklerde dikilince, gerçekten muhteşem bir güzellik, gurur duymamak elde değil.

Bu parlamento, yani egemenliğin, bizi temsil eden vekiller eliyle yürütüldüğü bu yerin, büyük önder Atatürk ve değerli silah arkadaşlarının yıllarca önce yaptıkları kurtuluş mücadelesinin sonucu, şehit canlarının, gazi kanlarının bedeli olarak orada duruşunu izleyin.

Evet, Parlamento binamızı tanımaya devam edelim. Dış duvarları: 8 cm. ile 24 cm. arasında değişen kalınlıkta ve üçte biri kuyruklu, kısmen katarakla kesilmiş, kısmen elle işlenmiş, beyaz travertenler ile kaplı.

Meclis ana binasının yerleşim alanı; 19 bin metrekare. Bina: 5 katlı. Ön cephe uzunluğu: 248 metre. Tüm mekanlarda, anıtsal, dengeli ve üç boyutlu bir düzenleme yapılmış. Yapının tam ortasında ve arazisinin en yüksek noktasında; büyük toplantı salonunun bulunduğu ana kütle var. Meclis kampüsü girişleri; sağ ve sol yanlardaki iki kapıdan yapılmakta.

Ana bina içindeki toplantı salonunda: üyeler için 640 ve dinleyiciler için 980 olmak üzere, toplam 1620 oturma yeri var. Genel kurul salonu dışında, siyasi parti gurupları için ayrılmış: 176, 415 ve 700 kişilik, üç büyük toplantı salonu ve ayrıca 352 çalışma odası bulunmakta.

Sonuç

Tabii ben bunları yazdım ama TBMM binası, güvenlik önlemleri nedeniyle girilip gezilemiyor. Sadece görevliler ve davetliler, birçok güvenlikten geçtikten sonra yapıya girebiliyorlar, elbette ülkemizin en önemli yeri, tüm güvenlik önlemlerinin alınması gayet normal, gezmek mümkün değil, ama inanın ön cephenin uzaktan görüntüsü bile oldukça güzel, mutlaka görün.