Ankara Erimtan Arkeoloji ve Sanat Müzesi

Ankara Erimtan Arkeoloji ve Sanat Müzesi

 

Altındağ ilçesinde Kale mahallesinde (Ankara kalesinde), Gözcü Sokak, No.10 adresindedir. Çukurhan’a gelmeden, sağda eski Atpazarına yakındır. Anadolu Medeniyetleri Müzesinin hemen üst tarafındadır. Müzeyi oluşturan 3 tarihi evin (bunlar eskiden depo olarak kullanılıyormuş,

Kültür Bakanlığından 25 yıllığına kiralanmışlar) dış mekan algısı korunurken iç mekanda bütüncül bir tasarım anlayışı geliştirilmiştir. Müze ana girişi, hediyelik dükkanı, vestiyer ve asansörü barındıran asma katta koleksiyonun seçkin eserleri sergileniyor.

Bir alt katta kalıcı sergi mekanları ve toprak altında ise, geçici sergi yerleri vardır. Çok amaçlı salon, cafe ve atölye mekanları gerektiğinde sergi mekanına dönüşecek şekilde tasarlanmıştır. Kentsel teras, Anadolu Medeniyetleri Müzesi, Koç Müzesi ve Erimtan Müzesini birleştiren “Müze yolu” ile yeniden tanımlanmıştır.

Kültür varlıkları koleksiyoncuları derneği tarafından kurulmuştur. Derneğin kurucu başkanı mühendis ve kolleksiyoner Yüksel Erimtan’dır ve kendi koleksiyonundan yaklaşık 2000 parça tarihi eser sergilenmektedir.

Müzenin bahçesi, Anadolu Medeniyetleri Müzesinin hemen arkasında ve bitişiktir.

Giriş ücretlidir, müze kart geçmiyor.  

Müzenin koleksiyonun tümü Anadolu kökenli arkeolojik eserlerden oluşmaktadır. Eserler, Anadolu Medeniyetleri Müzesi denetiminde ve kayıtlı özel bir arkeoloji koleksiyonudur.

Koleksiyondaki eserler, MÖ 3000’li yıllardan Bizans dönemine kadar uzanan zaman dilimine aittir. Ağırlıklı olarak Roma dönemine aittir. Roma dönemine ait cam eserler, mühür kazınmış yüzük taşları, sikkeler önde gelir. Koleksiyondaki diğer önemli eserler ise, çanak-çömlek, bronz eserler, takılar ve az sayıda çivi tabletler ve mühürlerdir.

Erimtan Arkeoloji ve Sanat Müzesi

Koleksiyonda bakır ve kalay karışımı bronz eser toplamı 364 adettir. Bunlar eski Tunç çağından başlayarak, Bizans dönemine kadar uzanan geniş bir zaman dilimine ait: mızrak ve ok uçları, baltalar, bilezik, yüzük, boyunluk, kemer, iğne, fibula, kandil, haç, aynı, cımbız, kaşık, kap ve kap parçaları, adak levhasıdır. Bronz eserlerin önemli bir kısmını: hayvan, tanrı ve tanrıça figürleri oluşturur.

Sikkeler

koleksiyonda 563 sikke vardır. Sikkeler: üzerlerinde taşıdıkları yazıtlar, portreler ve sembollerle yüzyıllar önce yaşamış toplumlardan günümüze bilgi aktaran yazılı ve görsel belgelerdir. Koleksiyonda yer alan sikkelerden 80 tanesi altındır, diğerleri bronz, gümüş ve altın-gümüş alaşımı elektronudur.

Sikkelerin büyük çoğunluğu, Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerine aittir. Koleksiyonda define olarak bulunmuş guruplar da yer almaktadır. En dikkat çekici olanı, bir toprak testi içinde bulunmuş 21 adet altın sikkedir.

Sikkeler: Romalı Valentinianus sülalesinden dört ayrı imparatora ait olup, hepsi Antiochia (Antakya) darphanesinde basılmıştır. Bu define içinde yer alan II. Valentinian (MS 375-392) sikkesi, nadir bulunan eşsiz bir parçadır.

Bu define ile ilgili bir hikaye var:

Kırıkkale Kapulkaya Barajı yakınlarındaki bir kazıda bulunan testide 21 tane altın sikke çıkmış. Testiyi bulan kişi, sikkeleri ve testiyi Yüksel Emirtan’a satmış. Hepsi birbirinden kıymetli sikkelerin birinin ön yüzünde Roma İmparatoru Valetninion II’nin büstü varmış.

Gümüşü Paris Louvre Müzesinde sergileniyormuş. Altını sadece burada sergileniyor, müzeyi ziyaret ettiğinizde özellikle görünüz. Tabii burada ince bir husus var, eskiden: Anadolu’da kaçak kazılarda arkeolojik eser bulanlar, bunları öncelikle yabancılara satma arayışına girerlermiş.

Daha sonra devlet, arkeolojik eserlerin yurt dışına kaçırılmasını önlemek için, Türklere devlet müzelerinin izin ve denetiminde arkeolojik eserleri satın alma ve gene devlet denetiminde koleksiyonlarında muhafaza etme imkanı tanımış.

Koleksiyonda takılar gurubu da vardır. Takılar koleksiyonun en çarpıcı guruplarından biridir. Özellikle mezar hediyesi olarak kullanıldıkları bilinen taçlar, ağız ve göz bantları, küpeler dönemin sanat ve ustalıklarını günümüze ulaştıran takılardır.

Mezede: ince işçilikli yüzük, bilezik gibi eserlerin büyüteçli camlarla sergilenmesi, üstlerindeki detayın incelenmesine imkan vermiştir. Duvarlardaki diagonal pencereler doğal ışığın kullanılmasını sağlamıştır. İnteraktif ekranlar, gerek eserler ve gerekse arkeoloji bilimiyle ilgili bilgiler sunuyorlar. Alt katında, müzenin inşa aşamasını gösteren görseller bulunuyor. Harabeler içerisinde modern müze binasının yükselişini görebilirsiniz.

Kafe

Müzenin kafesinin muhteşem bir Ankara manzarası var, mutlaka uğrayın derim. Hediyelik eşya satılan yerdeki ürünler ise, her yerde olduğu gibi burada da  pahalı.

Ankara Feza Gürsey Bilim Merkezi

Ankara Feza Gürsey Bilim Merkezi

Müze, Altındağ, İrfan Baştuğ caddesi, 154 numaradadır. Yani, Altınpark içindedir. (Telefon numarası: 03123179919) Ankara Büyükşehir Belediyesi ANFA (Ankara Altınpark İşletmeleri Ltd. Şirketi) tarafından işletiliyor. Her gün saat: 09.00-18.00 arasında ziyarete açıktır. Bireysel ziyaretlerde süre sınırı yok, toplu ziyaretler için ise, önceden randevu alınması gerekiyor.)

Öğrencilerin eğlenceli bir ortamda, bilimin temel prensiplerini öğrenmesi için kurulmuş bir tesistir. Türkiye’nin 3 bilim merkezinden birisidir. Diğer bilim merkezleri: İstanbul Şişli Belediyesi Bilim Merkezi ve İTÜ Bilim Merkezidir.)

Adını, Uluslararası bilim camiasınca tanınan, çeşitli uluslararası ödüller almış ünlü bilim adamlarımızdan olan Feza Gürsey’den alan ve Türkiye’nin ilk bilim merkezi olan Feza Gürsey Bilim Merkezi, Ankara Büyükşehir Belediyesinin eğitime katkı hedefleri doğrultusunda, 23 Nisan 1993 tarihinde kurulmuştur.

Böyle bir bilim merkezi kurma fikrinin temelinde: Ankara Büyükşehir Belediyesi yetkilileri, o tarihlerde Kanada ziyaretinde dünyanın en büyük bilim merkezi olan “Ontorio Science Centre” (OSC) gezisi vardır. Bu bilim merkezi de zaten OSC isimli şirket tarafından kurulmuştur. Denet setleri, OSC şirketinden satın alınmıştır. Deney ve sergi birimlerinin seçimi ise, ODTÜ öğretim üyelerinden oluşan bir komisyon tarafından Türkiye’deki ders programları değerlendirilerek yapılmıştır.

Burası 1995 yılında Milli Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Kurulu Başkanlığı tarafından ilköğretim ve Lise öğrencilerine tavsiye edilmiştir.

Bilim merkezinin ismi neden Feza Gürsey’dir? Aslında buranın ismi “Ankara Bilim Merkezi” olacak iken, Feza Gürsey’in 13 Nisan 1992 tarihinde ölümü üzerine, ismi buraya verilmiştir.

Feza Gürsel kimdir, biraz daha incelemek ve bilgi sahibi olmak gerek. Türkiye’nin Sorbonne Üniversitesi doktoralı ilk kadın kimyacısı Remziye Hisar’ın oğludur, annesi aynı zamanda ülkemizde Darülfünun fen okuyan ilk kız öğrencidir. Babası tıp doktoru, fizikçi ve öğretmen Reşit Süreyya’dır.

Feza Gürsey: 1921 yılında doğmuştur.  

Kendisi Türkiye’nin yetiştirdiği en iyi fizikçilerdendir. Nobel Fizik ödülüne aday olmuştur, alamamıştır. Ancak “Albert Einstein ödülü” nü alan 8 kişiden biridir.

Teorik fizik alanına yaptığı katkılar nedeniyle, uluslararası camiada ülkemizi gururlandırmıştır. Yine, yüksek enerji fiziği ve parçacık fiziği konularında iki kitap yayınlamıştır.

Ölüm tarihi: 1992 yılıdır.

Merkezin hemen kapısında bir heykel göreceksiniz.
Bu heykele “Küçük adam” heykeli deniliyor. Bu heykel, vücudunuzun beyin olarak görünüşünü temsil etmektedir. Her bir parça, kendisinin duyu ve hareket görevlerini kontrol eden beyin bölgesinin hacmi ile orantılı büyüklükte yapılmıştır.

 

Neden dil, parmaklar ve yüz çok büyüktür?

Çünkü bunların görevler için karşılaştırmalı olarak beyinde daha büyük bir kısmı ayrılmıştır. Bu parçaların çok fazla sayıda duyu alıcıları, sinirler ve kasları vardır. Bunlar çok duyarlıdırlar ve hassas olarak kontrollü hareket yapabilirler. Kıyasladığınızda bacaklar, gövde ve kulaklar küçüktür. Bunların daha az duyu alıcıları ve kasları vardır. Bu parçalar beynin daha küçük bir hacmi tarafından kontrol edilirler (kulaklarınızı oynatabilseniz bile.)

Merkezin içinde yer alan 48 parçalık deney seti ile her yaştan ve her meslekten kişilere, meraklılara ve araştırmacılara sunulan bilim merkezi, yeni sergi tasarımları ile her geçen gün gelişmekte, ziyaretçilerini “Bilim Merkezi” kavramının sunduğu o muhteşem dünya ile karşılamaktadır.

Burada çocuklarının yoğun ilgisini çeken başlıca deney bölümleri: tesla kafası, gauss eğrisi ve olasılık, karadelik, sıcak hava balonu, periyodik tablo, faucault sarkacı gibi bölümlerdir. Ayrıca: durgun elektrik, sıvı azot gösterileri, Dinozor dünyası sergisi, hareketli dinozor modellerinin yer aldığı 7D sinema uygulaması da ilgi çekiyor.

Bu deney ve araştırma çalışmaları, bilim merkezine yaklaşık 30 konuda gerçekleştirilen Bilim Atölyelerinde yapılıyor. Çocuklar, bu atölyelerde, görerek, dokunarak ve hissederek öğrenebiliyorlar, keyifli bir öğrenme ortamı sunuluyor. Bilim Atölyelerinin bazıları ücretlidir.  

Bilim atölyelerinin temaları şunlardır:

1-Su atölyesi,

2-Süt atölyesi,

3-Hava atölyesi,

4-Karbondioksit atölyesi,

5-Böcek atölyesi.

6-Mozaik atölyesi,

7-Solunum atölyesi,

8-Robotik el modeli,

9-Roket atölyesi,

10-Zoetrope atölyesi,

11-Fosil kazısı atölyesi,

12-Ses atölyesi,

13-Mikro dünya atölyesi,

14-Diş atölyesi,

15-Ay tutulması atölyesi,

16-Filografi atölyesi,

17-Su roketi atölyesi,

18-Hidrolik kepçe atölyesi,

19-Ateş roketi atölyesi,

20-İlk motorum atölyesi,

21-İlk robotum atölyesi,

22-DNA izolasyonu atölyesi

23-Galileo teleskobu atölyesi,

24-Solu-Sindir-Boşalt atölyesi,

25-Hadi Fosil yapalım atölyesi

26-Güneş sistemi atölyesi,

27-Çivi atölyesi

28-Minikler deney yapıyor atölyesi

Bu atölyeler, merkezde görevli uzman hocalar nezaretinde geziliyor.

Elektrik deneyi

Burası çocukların çok ilgisini çekiyor. Durgun elektrikle ilgili olarak yapılan deneyde, deneye katılan çocukların havaya kalkan ve uçuşan saçları, seyredenleri oldukça güldürüp eğlendiriyor.

Fısıldayan tabaklar

Bu deney çocukların yoğun ilgisini çekiyor. Tabakların odak noktalarında oluşturulan ses dalgalarının tümü, birbirine paralel gidecek şekilde yansımaktadır. Diğer tabağa ulaşan ses dalgaları kulağın duyamayacağı kadar zayıftır. Tabakların parabolik yapısından dolayı, bütün sesler odak noktasına yönelir ve ses kulağın duyabileceği kadar kuvvetlenir. Günlük hayatta: elektrik sobalarında parabolik yansıtıcılar kullanılmaktadır.

Arkeoloji Atölyesi:

Burada: arkeoloji kazı alanı canlandırılıyor. Göbeklitepe, Alacahöyük, kral mezarları, antik tapınaklar ve tiyatro kalıntıları görülmekte ve ziyaretçilerle birlikte kazı yapılmaktadır. Kazı nasıl yapılır, neler bulunur, bulununca ne olur sorularının cevapları verilmektedir. Buranın amacı, çocuklarda müze bilinci oluşturmaktır.

Teleskop gözlem evi

Burada 30 cm çapında özel teleskop bulunuyor. Gündüzleri güneşi ve geceleri ise ay izlenebiliyor. Bazen: Jüpiter, Satürn ve bazı yıldızlarda gözlenebiliyor.

Çömlek atölyesi

Çocuklara kilin nasıl şekillendirildiği anlatılıyor. Burada çocuklar çeşitli çalışmalar yapıyorlar ve kendi yaptıkları ürünleri, anı olarak evlerine götürebiliyorlar.

Son bir not: Evet, buraya sadece çocuklar değil, büyükler de gidebiliyor ve ilgi görüyor. Özellikle, öğrenciler, velileriyle birlikte burayı ziyaret ettiklerinde, inanın büyükler de burada gayet güzel zaman geçiriyorlar. Ayrıca: doğum gününü arkadaşları ile deney yaparak geçirmek isteyen çocuklar için, burada doğum günü programları düzenlenebiliyor.

Ben: kesinlikle ziyaret etmenizi, özellikle okul yöneticilerinin öğrencileri kesinlikle buraya götürmelerini öneririm, oldukça ilginç, orijinal ve güzel zaman geçirilen, öğrenilen bir yer. Tek sorun, bazı deney aletlerinin arızalı olmasıdır. Yine, bir sıkıntı, merkezin web sitesi çalışmıyor, bir Bilim Merkezinde, web sitesinin çalışmaması hoş olmamış, lütfen ilgililer bunu da en kısa zamanda düzenlemelidirler.

Ankara Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Müzesi

Ankara Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Müzesi

Ankara Üniversitesi Keçiören Gümüşdere Yerleşkesindedir. Giriş ücretsizdir.

Ziraat Mektebi, 1892 yılında İstanbul-Halkalı’da kurulmuştur. 1898 yılında ise Ankara-Kalaba semtinde Çoban Mektebi açılmıştır. Bunları 30 Ekim 1933 tarihinde Ankara’da açılan Yüksek Ziraat Enstitüsü izlemiştir.

Dönemin erken modern mimarisinin ilk örneklerinden olan Yüksek Ziraat Enstitüsü binalarının mimarı Arnold Ernst Egli’dir.

Ülkemizde, tarım, çevre ve yaşam bilimleri alanında öncülük yapan fakülte, akademik özerkliğin ilk özgün örnekleri de bu kurumda yaşanmıştır. Enstitü, 1946 yılında Üniversite Yasasının kabulünün ardından, Ankara Üniversitesinin çatısı altında faaliyetlerini sürdürmeye başlamıştır.

Zaman içinde, müze kurulması konusu çeşitli dönemlerde dile getirilmiş ve çeşitli girişimlerde bulunulmuştur. Son olarak, 2005 yılında Prof. Dr. Akif Kansu başkanlığında kurulan komisyonda müze düşüncesi olgunlaştırılmıştır ve kurulan müze, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından 2007 yılında onaylanmıştır.

21 Kasım 2007 yılında açılan müzede: fakültenin 75 yıla dayanan yaşamından ve topluma yaptığı katkılardan kesitler sunulmaktadır. Sergilenen materyaller içinde, fotoğraflar ve belgeler özel bir yer almaktadır. İlk yıllarda fotoğraflarına, öğrenci işleri arşivinden ve diğer kaynaklardan derlenen ilginç yazışmalar ve belgeler eşlik etmektedir.

Binada: zemin katta, iki kapalı salon ile üst katta yer alan 10 oda ve 1 koridordan oluşur.

Bu salonlarda: Türkiye’de tarım eğitiminin itici gücü olan Yüksek Ziraat Enstitüsünden günümüze değin uzanan bir süreçte kullanılmış olan özgün ders araç ve gereçleri, işlik ders ve deneyim aleti, türlü böcek örnekleri, yine türlü tarım araç gereci zaman dizinsel olarak sergilenmektedir.

Ayrıca eski mikroskoplardan fotoğraf makinelerine, öğrenci levhalarından ölçme ve ölçü aletlerine, bitki ve hayvan maketlerinden cam malzemelere, tarım aletlerinden daktilo makinelerine kadar birçok obje müzede görülebilir. Bunların önemli bir kısmı: Yüksek Ziraat Enstitüsü işliklerinde dönemin en yetkin ustaları tarafından imal edilmiştir.

Ayrıca: Yüksek Ziraat Enstitüsü kurulurken Alman Hükümeti tarafından armağan edilen 18000 cilt kitaptan örnekler, bilimsel araştırma raporları, çiftçi el kitapları, uygulama klavuzları da sergileniyor.

Türkiye’nin ilk tohum bankası da bu müzededir.

Müzede; Bakanlık, Milletvekilliği, Rektörlük yapan mezunlarla ilgili pano da bulunmaktadır. Yine önemli kamu görevlerinde bulunan mezunlar tanıtılmaktadır.

Evet, Tarım Müzesinde kağnılar, ilkel biçerdöverler, Türk yapımı ilk traktör HSG(müzenin bahçesinde sergileniyor), hocalar tarafından kendi elleriyle yapılmış tahta üzerine kabartmalı eğitim materyalleri, öğrencilerin stajlarında buldukları bitkiler, böcekler, öğrenci kayıtları, üniversite öğrencilerinin terekeleri ve sayılamayacak kadar birçok eşya ziyaretçileri bekliyor. Müzenin en önemli hususu, ziyaretçilerin objelere dokunabilmesidir.