Ankara Dikmen Vadisi

Ankara Dikmen Vadisi

Gerek Ankaralılar ve gerekse Ankara dışından gelip de, şehirde gezmek isteyenler için güzel bir yer olduğunu düşünüyorum.

Sıcak yaz günlerinde, gerçek bir serinlik ve su ve yeşil ortam yaşamak isteyenler için ideal bir yer. Ankaralıların büyük kısmı, burayı sıkça kullanıyorlar. Siz de eğer buraya daha önce hiç gitmediyseniz, bir gün, bir akşam zaman ayırın ve mutlaka gidin.

Gerçekten güzel bir ortam, gerek planlama, peyzaj ve insan profili açısından gerek güvenlik ve gerekse güzellik sunuyor. Özellikle: şehrin birçok bölgesinde aşırı sıcaklık etkiliyken, burada muhteşem bir hava akımı var ve bu hava akımı, terlemeden, serinlikte, rahatça zaman geçirmenizi sağlıyor.

Ankara Dikmen Vadisi

Evet, artık isterseniz. Dikmen Vadisi hakkında sizlere biraz daha ayrıntılı bilgi vermek istiyorum. Burası: 1970’li yılların başında, Dikmen deresinin aktığı ve önünde, büyük taş-kaya bloklarından bir baraj bulunan, çevresi bataklık bir bölgeydi.

Şehir planında ise, kent parkı yapılması öngörülmüştü. Ancak, elbette, bu tür yerlerin genel kaderi olduğu üzere, burası da zamanla gecekondular ile doldu.

Seçim zamanlarında, siyasiler, burada gecekondusu olan insanlara yani kamu arazisini yani sizin/benim hakkım olan araziyi bir gecede usulsüzce ele geçiren bu insanlara tapi vererek onların mülkiyetlerine geçirdiler.

Takip eden süreçte: vadi içinde yapılacak ikiz kuleler için, burada gecekondusu olanlara daire hakkı tanınacağı söylendi. Buna dayanarak, önceleri sekiz katlı yapılması düşünülen bu kuleler, daha sonra sırf kar marjının yükselmesi için, yirmişer katlı olarak yapıldılar.

Ayrıca, vadinin yamaçlarına, ön cepheden yasal olarak beş katlı görünmesine rağmen, vadiden bakıldığında, yedi-sekiz kat olarak görülen başkaca bloklar da yaptılar. Sonuçta: vadiye bakan bir beton blokların oluşmasına neden olundu.

Yani: 1990’lı yıllara kadar tamamen bataklık ve gecekondularla dolu olan bu alan: zamanla, beton bloklarla dolmaya başlamış ve 1996-1997 yıllarında tamamen elden çıkmıştır. Evet parkın tasarımı, Doruk Pamir tarafından yapılmıştır.

Melih Karayalçın’ın Belediye Başkanlığı döneminde başlanan park tasarımı, İ. Melih Gökçek’in Belediye Başkanlığı döneminde bitirilmiştir.

Elbette, 2000 yılında yapılan açılışa, ne Murat Karayalçın ne de Doruk Pamir çağırılmamıştır.

Birinci ve ikinci etap bitirildiğinde, burada: 2264 konut, 68 dükkan, 1 konferans ve sergi salonu, 2 yüzme havuzu, 2 spor merkezi, 2 güzellik salonu inşa edilmiştir. Bunun  dışında: 11 hektar yeşil alan, 2 hektara yakın seyirlik havuz ve 3 km. yol inşa edilmiştir.

Yakın zaman önce açılan üçüncü etapta ise: rekreasyon alanı çalışmalarında: çocuk köyü, cami, havuz, kafe, sera, çelik köprü ve çağdaş konutlar tasarlanmış ve yapılmıştır.

Söylenenlere göre: bu etaplar, beşinci etap olana kadar ve hatta “Panora Alışveriş Merkezinin” bulunduğu yere kadar devam edecekmiş.

Ama, Belediye, yasal sorunları aşamamış deniliyor. Ha, bir de, burada daha önce ikamet eden gecekondu sahiplerini, haklarının yendiğini öne sürerek sürdürdükleri eylemleri söz konusu oluyor.

Ankara Dikmen Vadisi

Evet, günümüzde, vadinin çevresinde bulunan ve özellikle, Ayrancı semti yönündeki konutlar: muhteşem lüks. Bu konutların çoğunluğunda, yabancı elçilik, konsolosluk personeli veya şirket elemanları oturmaktadırlar.

Hatta, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanının bile, bu konutlarda oturduğu biliniyor. Evet, bu muhteşem konutlar hakkında daha fazla uzatmadan son bir şey söylemek istiyorum.

Dikmen vadisine gezmeye gittiğinizde, vadinin iki yanında özellikle gece ışıl ışıl parlayan bu konutlara bakıp ta, kendinizi üzmeyin, önemli olan parkın havasını, o güzellikleri teneffüs etmek, ama bu konutları görmemek mümkün değil, sırf bu yüzden bunlar hakkında ayrıntıya girdim.

Evet: park gerçekten güzel. Özellikle: 1 ve 2 nci etapların bulunduğu yerler harika. Çünkü: bu bölümlerde, güzel peyzaj planlamaları yapılmış. Bir de merdivenler olmasa. İniş kolay ama parkı geziyorsunuz, sonra çıkış biraz ızdırab haline geliyor.

Parka gideceklere önerim: Ayrancı semtinde, Hoşdere caddesine çıkarken sağ, inerken sol bölümde: özellikle, Atakule kavşağına yakın bölümde, tamamen anlaşılır bir dönemeç var.

Bu dönemeçte: Tavacı R. U. nın tabelasını görmemek mümkün değil

Arabanız ile giderseniz, bu kavşaktan dönün, doğru giderseniz: yine, bu parkın büyük sorunlarından biriyle karşılaşacaksınız.

Çelik bir köprü karşınıza çıkacak, bu köprü üzerinden devam ederseniz, Dikmen semtine, kısa yoldan ve kısa sürede ulaşmanız mümkün. Bu köprü; 2008 yılı başlarında, Belediye tarafından, 5 milyon TL. civarında fiyatla ihale edilmiş ve yaptırılmıştır.

Ancak, uzun süre, bu köprüden yalnızca 3.etap sakinlerinin yararlanması sağlanmış ve bu durum, köprü üzerinde bulunan Belediye güvenlik görevlileri tarafından denetlenmiş ve 3.etap sakinleri dışındakilerin bu köprüden geçmelerine izin verilmemiştir. Neyse ki, yakın zaman önce, bu saçmalık giderilmiş ve köprü genel kullanıma açılmıştır.

Evet, köprünün sağ ve solundan devam ettiğinizde, Dikmen Vadisine iniyorsunuz. Sağından devam ettiğinizde, lüks konutların bitişine kadar devam edin, sonra ilk bulduğunuz yere arabanızı park edin ve yürüyerek, merdivenlerden inmeye başlayın.

Yaklaşık 200 basamak iniyorsunuz ve Dikmen Vadisine varıyorsunuz. Zemin parke taşı döşeli, havuzlar çok büyük, özellikle, güney bölüme ilerlediğinizde, havuzdan aşağı dökülen, bir şelale oluşumu sağlanmış.

Burada: havuzun her iki yanında mevcut kafelere oturduğunuzda, gerek havanın serinliği ve gerekse su sesi, inanın muhteşem bir keyif veriyor. Ancak: hani dedik ya, her şey rant diye, kafelerde bir şeyler yemek içmek isterseniz oldukça pahalıdır.

Dinlenme molasından sonra: yürüyüşe devam ederseniz, parkta bolca bulunan banklarda oturan, hatta evinden termos ile çay getirip içen insanlara rastlayacaksınız. Bu arada: köpek gezdirenler, koşanlar, yürüyüş yapanlar….

Burada: gençlerin oluşturdukları guruplarda var, ama daha önce söyledim ya, bu gençler sorun yaratan tipler değiller, parktaki insan profili düzgün ve zaten güvenlik elemanları, gezdiğiniz sürede, her on dakikada bir görebileceğiniz yerlerde konuşlandırılmış.

Yani: parkta, gece veya gündüz dolaşmak pek güvenlik problemi yaratmıyor. Ama yine de, parkın loş ve karanlık bölümlerinde bulunmamakta yarar var diye düşünmemek mümkün değil.

Parktaki gezinize devam ederken, diğer etapları da kapsayan yürüyüş yolunu denerseniz, tüm parkuru yürümeniz yaklaşık 1 saat alıyor. Burada tercih sizin, özellikle geziniz sonunda, o merdivenleri yine tırmanmak gerektiğini düşününce, fazla yorulmamak ve son gücünüzü oraya saklamak konusunda tedbirli olmanızda yarar var.

Ankara Dikmen Vadisi

Son olarak: Hoşdere caddesinden saparak buraya gelmez iseniz, Çetin Emeç Bulvarı üzerinde, parkı ikiye bölen köprü üzerinde de, aracınızı park edebilirsiniz. Burası her ne kadar kentsel park alanı olarak ilan edilse ve yapılsa da, maalesef otopark yapılmamış.

Bu yüzden, araç parkı biraz sorun oluyor. Çetin Emeç Caddesi üzerinde, parkı ikiye bölen köprü üzerinde de, ikili ve hatta üçlü sıralı araç parkları yapılıyor. Bunu da tercih edebilirsiniz.

Evet, bence Dikmen Vadisine gidin.

Çünkü: en sıcak günlerde bile, burada sizi muhteşem güzel, serin ve hoş bir hava bekliyor. Havuzların kıyısında bolca bulunan banklarda oturun, havuzları, suyu, suyun akışını izleyin. Bu sizi dinlendirecektir. Hatta: havuz kıyısındaki kafelere uğrayabilir, buralarda bir şeyler içerek, sohbet ederek yorgunluk atabilirsiniz.

Hatta: hemen girişte, Ayrancı yönünde bulunan restoranlarda, Ankara manzarasını izleyerek bir şeyler yiyebilirsiniz. Özellikle: kaburga dolması yemenizi öneririm. Fiyat mı, elbette biraz yüksek, ama sonuçta mekan güzel, manzara güzel, fiyatların zaten normal olmasını beklemek anormal olur.

Tüm bu güzellikleri yaşarken: aman dikkat, Büyükşehir Belediyesinin diğer rekreasyon alanlarında ki bir kısım uygunsuz davranışlar burada da geçerli. Örneğin: bisiklete binmek yasak, çimlere basmak yasak ve hatta bir dönem fotoğraf çekmek bile yasakmış, sakın ola, arkadaşınız veya sevgiliniz veya eşiniz ile, bu romantik ortamın etkisinde kalarak yakınlaşmayın, o da yasak….

Yine de, doğa mükemmel.

Ankara Peçenek köyü piknik alanı

Ankara Peçenek köyü piknik alanı

 

2013 yılı yaz dönemi içinde: Pursaklar yakınlarındaki “Peçenek Köyü” nün hemen ilerisindeki boşluk alanda “Peçenek köyü Piknik Alanı” adı altında: büyük bir piknik alanı açıldığı, Ankara-Altındağ Belediyesi tarafından bir kısım reklamlar ile, Ankaralılara duyuruldu.

Önce ulaşımdan söz etmek istiyorum

İlk önce, piknik alanı ile ilgili Altındağ Belediyesinin internet sitesinde: alanın Altındağ merkezine yalnızca 20 dakika uzaklıkta olduğunu okuyunca, şehir merkezine bu kadar yakın yerde, piknik alanı oluşturulmasını takdirle karşıladım.

Çünkü: bizim insanımızın kültüründe “mangal” büyük bir yer ve önem taşıyor ama mangal kültürü maalesef iyi bir şekilde gelişmemiş, yani insanlar şehir merkezinde mangal yakmaya kalktığında, yerleşim yerlerinde yoğun bir duman ve et kokusu barınıyor ve bu elbette ve kesinlikle hoş olmuyor.

Öte yandan, şehir yakınlarındaki yeşil alanların azlığı da mangal kültürünü olumsuz etkileyen en büyük etken. Sonuç olarak: şehir yakınlarında bu tür piknik alanları açılması, kamu hizmeti açısından gerçekten takdire şayan.

Ama: ben Altındağ merkezine yaklaşık 18 km. uzaklıkta olduğu söylenen bu piknik alanına ulaşmak için, EGO’nun 313 numaralı otobüsüne (Orhangazi-Peçenek-Tatlar) otobüsüne bindiğimde, 20 dakikada oraya ulaşamadık. Bir başka otobüs daha olduğu söyleniyor, bu da 315 numaralı (Kavaklı-Aydıncık-Peçenek-Tatlar) otobüsü, bu arada yolculuk yaklaşık 30 dakika civarında sürüyor.

Bu arada: özel arabası ile buraya gidecekler için şu söylenebilir, Pursakları (Esenboğa hava alanı yolu) geçtikten sonra: Altınova-Orhangazi yönünde ilerlerseniz, bir süre sonra Peçenek köyüne varırsınız ve köyün devamında piknik alanı bulunuyor.

Piknik alanına kendi aracınız ile giderseniz, gayet güzel bir otopark var. Otopark 300 araç kapasitelidir.

Evet: geldiniz piknik alanına, ilk sürprizi burada yaşıyorsunuz. Çünkü giriş ücreti biraz yüksek geldi. Buraya gelmek isteyen aileler, Belediye otobüsünü kullanırlarsa otobüs ücreti de ödeyecekler ve böylece bayağı pahalıya gelecektir.

Ankara Peçenek köyü piknik alanı
Ankara Peçenek köyü piknik alanı
Ankara Peçenek köyü piknik alanı
Ankara Peçenek köyü piknik alanı

Gelelim piknik alanına

Piknik alanı olarak ayrılan yer bayağı büyük, yaklaşık 400 dönümlük bir arazide kurulduğu söyleniyor. Alan: daire şeklinde düzenlenmiş, birbiri içindeki küçülerek devam eden daireler var ve bunların üzerinde: 300 kamelya ve 300 barbekü yani mangal yeri bulunuyor.

Ama bunların en büyük özelliği, alanın büyük olmasından yararlanılarak düzenlenmiş olmaları, yani aralarında belli bir mesafe bırakılmış, ferah bir ortam var, piknikçiler iç içe oturmak zorunda kalmıyorlar.

Bunun dışında: alt yapı hizmetleri de yürütülmüş ve 4 tuvalet ile 1 mescit düzenlenmiştir.

Yeşillik ise bayağı güzel, piknik alanına 35 bin bitki, 3750 ağaç dikildiği ve 170 bin metre karelik bir yeşil alan yaratıldığı söyleniyor ki, bu ağaçlar büyüdüğünde daha güzel olacağı kesin.

Güvenliğe gelince: piknik alanının 4 ayrı yerinde güvenlik noktaları oluşturulmuş ve güvenlik elemanları, piknik alanında güvenliği sağlamak üzere geziyorlar.

Piknik alanında çocuklar da unutulmamış. Büyük alanın 5 farklı yerinde çocuk oyun alanları yapılmış ve ayrıca: voleybol, basketbol ve hatta futbol sahaları da düzenlenmiştir.

Gerek ulaşım ve gerekse giriş ücretinin yüksek olması nedeniyle: şimdilik bu kamelyalarda yer bulmak mümkün. Kamelya ya oturuyor ve barbekü yerinde mangalınızı yakıp, temiz hava almanın keyfini yaşayabilirsiniz.

Ankara Resim-Heykel Müzesi

Ankara Resim-Heykel Müzesi

 

Tam adı: Ankara Devlet Resim ve Heykel Müzesidir. İçinde, aynı zamanda bir “Operet sahnesi” barındırır.

Ama, siz gezinizde, maalesef bu bölümü göremiyorsunuz ve hatta nerede olduğunu bile bilemiyorsunuz.

Çünkü: böyle bir bölümün bulunduğu: tanıtıcı sitede yazılı olmasına rağmen, burayı görme şansınız yok.

Özellikle; Ankara ve şehri dışarıdan gelerek ziyaret edecek öğrenci gezilerinde: mutlaka ve mutlaka, burayı gezi listesine dahil edelim, inanın, öğrencilerin Türk resim sanatı geçmişine ait bu eserleri gördüklerinde, kesinlikle burada ilgilerini çekecek 1-2 saat geçirebileceklerdir.

YERİ

Ulus semtinde, Namazgah tepesi üzerindedir. Yani: Altındağ ilçesinin Gündoğdu mahallesindedir. Yani: Etnografya Müzesinin hemen yanındadır.

Aslında: Etnografya Müzesi ve Resim-Heykel Müzesi, aynı mekan içinde, yan yana iki bini ve bu nedenle, gezinize ayıracağınız zamanı uzun tutun ve her iki müzeyi de gezin. Giriş kapıları dahi: ortak.

Ankara Resim-Heykel Müzesi

TARİHİ GEÇMİŞİ

Evet: müze gezimize başlamadan önce, biraz tarihi geçmiş hakkında bilgi vermek istiyorum, sonra ayrıntılı müze gezine geçebiliriz.

Bina: Atatürk’ün direktifleriyle, 1927 yılında, mimar Arif Hikmet Koyunoğlu tarafından yapılmıştır. İlk yapılış amacı: Türk Ocakları Merkez Binası olarak kullanılmasıdır. Zaten: binanın ana giriş kapısı üzerinde “Türk Ocakları” ibaresini görebiliyorsunuz.

Türk Ocakları: II. Meşrutiyetten sonra kurulmuş ve Kurtuluş Savaşını destekleyen bir oluşumdur. Ayrıca: kurtuluş savaşı bitiminde, Atatürk ilkelerini desteklemesiyle önem kazanmıştır. Bu nedenle: 1926 yılında, Türk Ocaklarının Merkez Binasının yapımı için bir proje yarışması düzenlenir.

Yarışma sonucunda: aynı bölgede, yani Namazgah Tepesinde, Etnografya Müzesinin inşaatını yapan Mimar Hikmet Koyunoğlu’nun projesi, birinci seçilir. Yapının inşaatına, 21 Mart 1927 tarihinde başlanır. Atatürk’ün emriyle, yapının inşaatında, yalnızca Türk işçilerinin kullanılması istenir.

Bunun üzerine, Mimar: Türk taşçı ustalarının büyük bölümünün kurtuluş savaşında ölmesi nedeniyle, mezar taşı ustalarını toplar ve bin bir güçlükle Marmara Adasından getirttiği mermerleri yaptırarak, binanın inşaatını, Nisan 1930 tarihinde tamamlattırır.

Hatta, inşaat süreci, bizzat Atatürk tarafından sık sık takip edilir. O dönemde, burada çirkin yapılaşma yok. Burası bataklık bir yer ve Gençlik Parkı, henüz yeni yeni inşa ediliyor. Ankara çayı, buradan geçiyor.

Çevresindeki kişilerden öğrenildiğine göre: Atatürk, bir gün: buraya bir sandalye koydurmuş ve çevresindekilere “burayı yeşil bahçe olarak hayal ediyorum ve burada yıllarca oturmak istiyorum” demiş. Daha sonra: 1938-1950 yılları arasında, bu kapı girişindeki katafalkta, uzun süre istirahat etmiştir. Yani, dileği bir anlamda, öldükten sonra yerine gelmiştir.

Bina tamamlanmasının hemen ardından, Türk Ocaklarının kapatılmasına karar verilir ve bunun üzerine, 10 Haziran 1931 tarihinde, Cumhuriyet Halk Partisi tarafından, bina teslim alınır. Ancak: 1932 yılında, bu kez Halkevleri açılır ve bu kez, bina “Halk evleri” ne tahsis edilerek “Ankara Halkevi” olarak kullanılmaya başlanır.

Bu dönemde: bina, başkentin kültürel yaşamında büyük etkiler sağlar. Konserler, törenler, toplantılar, tiyatro-bale ve opera gösterileri, burada düzenlenir. Ayrıca: zengin bir kütüphane oluşturulur. Etkinliklerin birçoğu, bizzat Atatürk tarafından, Cumhurbaşkanlığı locasından izlenir.

1952 yılına gelindiğinde, bu kez “Halkevleri” kapanır ve bina, hazineye devredilir. Bu sırada “Türk Ocakları” yeniden açılmıştır ve bina: yeniden, Türk Ocaklarına tahsis edilir. Türk ocakları, 1952-1961 tarihleri arasında, binada birçok etkinlik düzenler ve daha sonra bakımsızlık nedeniyle, yıpranmaya başlar.

1971 yılına gelindiğinde, Milli Savunma Bakanlığına, 1972 yılında ise Milli Eğitim Bakanlığına devredilir. Tüm bu devirler sırasında, gerek binanın yapısal mimarisinde ve gerekse içindeki tarihsel eşyaların büyük kısmı tahrip olur, salonun locaları sökülür, sahne kullanılmaz hale gelir.

1972 yılında: Milli Eğitim Bakanlığı tarafından, binada büyük değişiklikler yapılır ve Akşam Sanat Okulu olarak kullanılmaya başlanır. Çeşitli meslek kursları açılır ve en büyük tahribat bu dönemde yaratılarak, iç ve dış süslemelerin büyük bölümü yok edilir. 2 Nisan 1980 tarihinde, müze, Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk tarafından hizmete açılır.

1985 yılında ise, Sabancı Vakfı tarafından restore edilmiş ve Müze olarak ziyarete açılmıştır.

Müzede: son olarak, 2010’lu yıllarda yapılan çalışmalar sonucu: güvenlik kameraları yenilenmiş ve teşhir alanları genişletilmiştir. Genişletilen yeni mekanlar ile, daha önce müzede 250 eser sergilenirken, günümüzde 700 resim ve 100 civarında heykel sergilenmektedir.

Daha önce, Fikret Mualla’nın 4-5 tablosu sergilenirken, günümüzde 30’dan fazla tablosu sergilenmektedir. Yani, müzenin depolarında çürümeye terk edilen birçok eser günümüzde salonlarda sergilenmektedir. Hatta, eserler için çok zararlı olan doğrudan aydınlatma yerine, günümüzde ortam ışığından yararlanılmaktadır.

Ankara Resim-Heykel Müzesi

BİNANIN ÖZELLİKLERİ

Burada: 6 adet salon var. Bu salonlarda: daimi sergiler yapılıyor, yani buradaki eserler değişmiyor. Ancak: geçici sergilerin açıldığı, 3 galeri salonu daha bulunuyor.

GÖSTERİ SALONU

Müze binasında: konser, tiyatro ve film gösterilerinin yapıldığı, 500 seyirci kapasiteli bir salon bulunuyor. Bu salon: akustik özelliklere sahiptir ve Türk motifleriyle süslenmiştir. Orkestra çukuru bulunan sahnesi, opera gösterileri için de uygundur. Ankara Devlet Opera ve Balesi, zaman zaman, burada temsiller vermektedir. Ama, yazının başında söz ettiğim gibi: böyle bir salonu sakın aramayın, ne görebilirsiniz, ne de size gösterecek birilerini bulabilirsiniz.

Ankara Resim-Heykel Müzesi

MÜZE KOLEKSİYONLARI

1976 yılında, bina, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından teslim alındığında, yalnızca 4 tablo bulunuyordu: Bunlar: Osman Hamdi Bey: Silah Taciri, (Osman Hamdi Bey, aynı zamanda, ülkemizdeki ilk müzeciliğin kuruluşunu sağlayan birisi olarak öne çıkmaktadır, sanırım Osman Hamdi Bey gibi birisi olmasaydı, ülkemizde, bugün müzelerimizde gördüğümüz eserlerin, en az yarısı, yurt dışına kaçırılmış olurdu, bu yüzden kendisine minnetle anıyorum)

V.Vereshchagin Timur’un Mezarı başında,

Üst kata çıkan merdivenlerde bu muhteşem büyük tabloyu görebilirsiniz.

Zonaro: Genç kız portresi

(hemen merdivenle üst kata çıkılan bölümde, solda kalıyor, müzedeki nadir yabancı ressam eserlerinden birisidir.)

Emel Cimcoz (Korutürk): Gazi’ye şükran.

Daha sonra: 8 kişilik bir sanatçı gurubu oluşturuldu ve bu gurup tarafından: kamu kuruluşları duvarları ve depolarında bulunan ve devlet parası ile satın alınan tablolar kontrol edilerek, müzeye koleksiyona katılacak 500 kadar tablo belirlendi.

Bazı kamu kuruluşları, ellerindeki tabloları vermek istemeseler de, bunlar toplanıp müzenin koleksiyonuna dahil edildiler. Aynı dönemde: Fikret Mualla’nın 26 tablosu, Paris’te satın alınarak, müzenin koleksiyonuna katıldı. Ayrıca: bağış yolu ile de müzeye önemli sayıda, tablo kazandırılmıştır.

1 Ekim 1992 tarihi itibarıyla, müze demirbaşında kayıtlı: 399 sanatçıya ait, 1289 yapıt bulunmaktadır.

Bu yapıtların dağılımı ise

890 adet resim,
211 adet heykel,
118 adet baskı,
54 adet seramik,
16 adet, Türk süsleme sanatları eseri.
Bu eserlerin toplam 250 kadarı, teşhir salonlarında sergilenmektedir.

Ankara Resim-Heykel Müzesi
Ankara Resim-Heykel Müzesi
Ankara Resim-Heykel Müzesi
Ankara Resim-Heykel Müzesi

ESERLERDEN ÖNE ÇIKANLAR

Bu müzede, yüzlerce tablo ve bir kısım heykel sergileniyor. Ama, hani derler ya, her müzenin, sergilenen eserleri arasında bazıları “prestij” eserleridir, işte, Resim-Heykel Müzesinin prestij eserleri yani müze gezinizde, mutlaka görmenizi önereceğim eserler şunlardır:

Hikmet Onat: Kıyıda balıkçılar,
Fikret Mualla: Amerikan bar,
Hikmet Onat: Kurbağalı dere,
Halil Paşa: Boğaz,
Abdülmecit Efendi: Haremde
İbrahim Çallı: Manolyalar,
Osman Hamdi Bey: Silah taciri,

HIRSIZLIK

9 Mart 2010 tarihinde: Müzede yapılan bir araştırma sonucunda, Hoca Ali Rıza’ya ait bir kısım kara kalem eserin ve hatta, kime ait olduğu bilinmeyen 5 yağlı boya tablonun çalındığı tespit edilmiştir. Ressam Hoca Ali Rıza: 1884 yılında, teğmen olarak Harbiye’yi bitirmiş ve okulda, resim öğretmeni olarak görev yapmıştır.

Kendisi, kurşun kalem çalışmalarında kurallar koymuş bir üstat olarak bilinip, tanınmaktadır. Türk resim sanatında bir değer olarak kabul edilen bu sanatçımıza ait, trilyonluk 13 kara kalem çalışma çalınmış ve yerine fotokopileri bırakılmıştır.

Evet, bir süre öncesine kadar, çelik bir kafes bile bulunmayan müzede, günümüzde parmak izi sistemi ile giriş yapılan, son derece güvenli ve modern bir güvenlik sistemi kurulmuştur.

Ama: bu güvenlik sisteminin ilk hedefi, bence ziyaretçiler olmasa gerek, çünkü: gayet masum duygular ile müzeyi ziyaret etmek isteyen ziyaretçi, alınan aşırı güvenlik önlemlerinden bunalabiliyor.

Ankara Resim-Heykel Müzesi

MÜZE YERLEŞİMİ

Müzenin içinde: 3 güzel sanatlar galerisi (Korutürk, Arif Hikmet Koyunoğlu, Sedat Simavi), 3 atölye (resim, heykel, seramik), 1 restorasyon atölyesi, 6 teşhir salonu, 1 güzel sanatlar uzmanlık kitaplığı, 1 Şark salonu, 1 konser-tiyatro salonu, yönetim bölümü, kafeterya ve depolar bulunmaktadır.

Ankara Resim-Heykel Müzesi
Ankara Resim-Heykel Müzesi

MÜZE GEZİSİ

Evet, müze hakkında gerekli tüm bilgileri kısaca aldıktan sonra, müze gezimize başlıyoruz. Yazının başında da belirttiğim gibi; Ankara Adalet Sarayı karşısında, Ankara-TRT Radyosunun, Türk Hava Kurunun ve Olgunlaşma Enstitüsü tarihi binasının hemen arkasındadır. Atatürk Bulvarından geçerken, uzaktan bu binayı görebilirsiniz, ama yanına ulaşmak için, binanın arka cephesine dolaşmanız gerekiyor.

Özel aracınız ile gittiyseniz, arka cephede, müze binasının hemen arkasında, Ankara Lisesinin yanındaki giriş bölümünde otopark bulunuyor. Aracınızı, ücreti karşılığı buraya park edebilirsiniz. Başka bir araç ile bölgeye gidip, müzeye yürürseniz ki, Atatürk bulvarından, yaklaşık 10 dakika yürüme mesafesindedir, müzenin arka cephesindeki giriş kapısından, müze bölümüne girebilirsiniz.

Müzeye giriş ücretsiz. Güzel bir uygulama.

Müzenin ön cephesine ulaştığınızda: merdivenlerden çıkıyorsunuz ve kapıdaki dedektör bölümünden geçtikten sonra: müzenin girişindesiniz. Burada: müze cam kapısına görüntüye hassas cihaz konulması ve kapıya yaklaştığınızda kapının otomatik olarak açılması güzel düşünülmüş bir uygulama.

Müzede: yoğun güvenlik önlemi alındığı dikkat çekiyor. Yani: sürekli çevrenizde güvenlik elemanlarının gezindiğini görüyorsunuz. Hatta: müzeyi hangi güzergahı takip ederek gezeceğinizi bu güvenlik elemanları sözlü olarak size söylüyorlar.

Ama, bence bu gereksiz, çünkü müzeyi gezi güzergahının güvenlik elemanının sözlü uyarısına göre değil, başka bir önlem alınarak yapılmasını tercih ederdim. Örneğin: gezi güzergahını belirten ok işaretleri konulabilir.

Gelelim güvenlik önlemlerine: öncelikle şunu belirtmemde yarar var: müzede sergilenen eserlere, ziyaretçilerin çok fazla yaklaşmasına izin veriliyor ki, bence bu yanlış. Ziyaretçilerin, eserleri daha uzaktan izlemelerini sağlamak veya eserlerin önüne cam bir güvenlik önlemi yerleştirilmesinden yanayım.

Çünkü: tamam güvenlik elemanı çok, öte yandan her salon kameralarla kontrol ediliyor, ama herhangi bir esere zarar verildiğinde: zarar vereni yakalasanız ne fayda…….

Önemli olan zarar verilmeden önlem almak gerekmez mi? Umarım bu uyarım, gün gelir, bana “ben demiştim” gibi bir söz söyleme imkanı yaratmaz, hemen önlem alınır. Yoksa, her ziyaretçinin peşine bir güvenlik elemanı takmak ne kadar çözüm olabilir, eserlere zarar vermeyi kafaya takan birisi için sanırım bu bir önlem olamaz

Bir de: müzeye girdiğinizde, elinizde fotoğraf makinesi, bol bol resim çekiyorsunuz, bu arada flashlar patlıyor. Ancak, görevliler, flash patladıktan sonra, “flash yasak” diye uyarıda bulunuyorlar. Ancak, bu sırada flash patlıyor zaten.

Lütfen: müzenin girişine birkaç dilden bir yazı yazalım veya simge koyalım “FLASH YASAKTIR” Çünkü, sonuçta bu eserlerin hırpalanmasının en büyük nedeni, flash.

Ankara Resim-Heykel Müzesi

Neyse: biz gezimize devam edelim. Müzeye girdik, Etnografya Müzesinde olduğu gibi, burada da guruplara müze hakkında bilgi verebilecek bir rehber aradık, ama nafile. Sonuçta, biraz önce de söylediğim gibi: müzede güvenlik elemanlarının uyarısı ile gezi güzergahını belirleyebiliyorsunuz.

Evet: biz, görevlinin önerisine ayak uydurarak: sağdan itibaren müzeyi gezmeyi başlıyoruz. Sağ yandaki ilk galeri, daha çok: 20’nci yüzyıl ressamlarının eserlerine ayrılmış. Duvarlarda yağlı boya tablolar, ortada güzel bir oturma düzeni ve birkaç heykel bulunuyor. Salon o kadar güzel aydınlatılmış ki pırıl pırıl görülüyor.

Daha sonra: merdivenlerden üst kata çıkıyoruz. Önce: 3 numaralı oda ve burada ünlü Türk ressamlarından Fikret Mualla’nın sulu boya eserlerini görebiliyoruz. Sonra: yandaki 2 numaralı oda ki burada da Türk resim sanatının öncülerinin eserleri ve özellikle Osman Hamdi Bey’in Silah Taciri isimli tablosunu görebiliyorsunuz.

Ardından: uzunca bir koridor boyunca ilerliyoruz, bu arada birkaç basamaklı bir merdivenden iniyoruz ve koridor devam ediyor ki, biraz önce girişte kullandığımız salona kadar ilerleyen koridorun her iki kenarında birçok tablo ve eser görülüyor.

Koridorun bitiminde, hemen sağda, bu kez bir oda var, bu oda ise: çeşitli mobilyaların sergilendiği bir yer olarak dikkati çekiyor.

Ankara Resim-Heykel Müzesi
Ankara Resim-Heykel Müzesi
Ankara Resim-Heykel Müzesi
Ankara Resim-Heykel Müzesi

Burası: Şark köşesi olarak düzenlenmiş büyükçe bir salon. Burada: Atatürk döneminde kullanılan mobilyalar sergileniyor, mobilyaların ve koltukların Atatürk tarafından kullanıldığının ifadesi olan fotoğraflar ise, duvarları süslüyor.

Yani: mobilyaları gördükten sonra, bunların ne gibi bir ortamda kullanıldığını görmek için duvardaki fotoğraflara bakmalısınız. Bunlara bakarken: savaştan ve büyük bir yokluk ortamından çıkmış, genç Cumhuriyetin önde gelenlerinin nasıl bir ortamda yaşadıklarını hayal etmelisiniz.

Burada, hemen kapının yanındaki camekanda ise, binanın mimarı ile ilgili objeler sergileniyor.

Buradan çıkınca hemen yandaki odada: yine Türk hat, ebru ve seramik sanatı eserleri sergileniyor ki, özellikle hat sanatı ürünleri gerçekten muhteşem güzeldir ve mutlaka görün.

Evet: burayı da gezdikten sonra merdivenlerden aşağıya iniyoruz ki, bu sırada merdivenlerin üstünde bulunan Timur’un mezarı tablosu: gerek büyüklüğü ve gerekse güzelliğiyle hemen dikkatinizi çekecektir.

Merdivenlerden inince, yine bir salon var, bu salondaki eserleri de gezdikten sonra: bence müzeyi terk etmeden önce, müze idaresinin koyduğu “görüş ve öneri defteri” ne mutlaka bir-iki satır yazın.

Memnun kaldı iseniz, memnuniyetinizi, rahatsız olduğunuz hususlar varsa, bunları mutlaka yazmalısınız. Görüş ve önceki defteri iyi bir uygulama, bence yürekli bir yönetim böyle bir defteri koyabilir ki, koymuşlar.

Müzenin girişindeki dış merdivenlerinden indikten sonra, Atatürk anıtının hemen ilerisinde, merdivenlerden inince “Müze Kafeteryası” isimli bir yer var. Güzel ve güneşli bir Ankara gününde, burada oturup bir çay içmek oldukça keyiflidir.

Bu arada, tuvalet kullanmak isteyenler için de, tuvaletler hemen burada, yani kafeteryanın yanında. Ama, bir erkek ve bir bayan tuvaleti yapmak düşündürücü, iyi ki buraya büyük bir ziyaretçi gurubu gelmiyor, yoksa tuvaletin önünde uzun kuyruklar oluşabilir diye düşünmemek elde değil.

Sonuç olarak şunlar söylenebilir: öncelikle burası sanata yönelik bir müze ve birçok insanın ilgisini çekmediği gibi, birçok insanın da ilgisini çekecek düzeydedir. Yurt  dışındaki benzerleri gibi, resim sanatı dalında üst düzey sanatçı eserleri barındırmasa da; ülkemiz açısından üst düzey sayılabilir.

Bence: resim sanatına karşı ilgi, bilgi ve görgüyü arttırmak açısından özellikle okul öğrencilerinin burayı mutlaka ziyaret etmelerini sağlayacak organizasyonlar düzenlenmelidir. Ayrıca: ülkemizi ve Ankara’yı ziyaret eden yabancı devlet büyüklerinin protokol ziyaretlerinde, bu müzenin tanıtımı açısından mutlaka programa dahil edilmesi gerekir.

Müze idaresi konusunda ise: ziyaretçilerin eserlere fazla yaklaşması engellenmeli, popüler eserlerin önüne cam korunak konulmalı, her ziyaretçinin peşine hafiye gibi bir güvenlik elemanı takılması önlenmelidir.

Ankara Resim-Heykel Müzesi
Ankara Resim-Heykel Müzesi
Ankara Resim-Heykel Müzesi
Ankara Resim-Heykel Müzesi