Ankara Ankapark-Wonderland

Ankara Ankapark-Wonderland

Evet, değerli okurlar, aşağıda okuyacağınız satırlar, bu proje gündeme geldiğinden itibaren olan gelişmeleri anlatmaktadır.

Ancak, şu an bu proje yani milyonlarca lira yatırılan bu proje çalışıyor, kapandı, kullanılmıyor, işletilemiyor, işletilmiyor.

Bir ara ismi de değişti ve “Wonderland” oldu, hatta Ankara şehir içinde, üstü açık otobüslerle reklamları yapıldı, ancak tahminimce benzerlerine Amerika’da gitmiştim, bunlar da sadece girişte yüksek bir ücret alıp, içerideki aktivitelerin birçoğunu ücretsiz yapmaya çalıştılar, olmadı, aktivitelerin önünde uzun kuyruklar oldu, sonra girişi ucuzlattılar ve hatta 5 TL yaptılar, bu sefer de park alanı içi iyice kalabalık oldu, aileler gelmez oldu.

Neyse, bir çok yanlış, hepsi bitti, kaderine terk edildi.

Ankara Ankapark-Wonderland

Uzaktan yoldan geçerken çok şey göreceksiniz, ama maalesef hepsi çöp oldu. Bu arada, bu çöplüğü izlerken, bir zamanlar burada Ankara’nın en güzel yeşil alanlarından, piknik alanlarından birisi olan “Atatürk Orman Çiftliği Hayvanat Bahçesi” olduğunu da düşünün, yeni nesil bilmez, ama eskiden burada olağanüstü güzel bir yeşil alan vardı.

Ankara Atatürk Orman Çiftliği Hayvanat Bahçesi

Sadece merak edenler için, projenin başlangıcından itibaren, sonuna kadar olan hikayesi aşağıdadır.

Ankaralılar, Eskişehir yolu üzerinde ilerlerken “Armada” alışveriş merkezini geçtikten sonra: İstanbul yolu tabelası istikametine, yani sağ yola dönüp bir süre ilerledikten sonra, yeni açılan “Anadolu” otobanı üzerinde, hemen sağ bölümde: büyük çadır şeklindeki yapıları ve göreceklerdir.

Aslında: burada uzun zamandır bir faaliyet sürdürüldüğü biliniyor ki, özellikle dönemin Büyükşehir Belediye Başkanı burayı en büyük projesi olarak, Mart 2014 seçimlerinde lanse etmiş ve hatta buranın tanıtımı için: Ankamall yanında hemen metro istasyonunun dibinde, uzun süreli bir tanıtım yeri açmış, bu tanıtım yerinde, burada bulunacağı belirtilen bir kısım oyuncak da sergilenmiş ve tanıtım ofisi, seçimin kazanılmasının hemen ardından, kapatılarak, günümüzde öylece kaderine terk edilmiştir.

Evet: düşününce, mantık elbette uygun.

Çünkü: Ankara gerçekten, ülkemizin büyük turizm potansiyelinden hiç de pay alamayan bir şehirdir.

Ülkemize gelen milyonlarca turisti, niye Ankara’ya kısa sürelik de olsa çekememek, büyük bir eksikliktir ve bu eksikliği gidermek için; başta ben ve benim gibi bir kısım internet yazarı, Ankara’nın turizm potansiyelini ve özelliklerini anlatan yazılar yazmaya ve buraya gelen, gelecek turistleri olumlu etkilemeye çalışmaktadırlar.

Ankara Ankapark-Wonderland: Ancak, elbette bu küçük çaplı girişimler yetmemekte, şehrin belli konularda turistler için cazibe merkezi haline getirilmesi gerekmektedir.

Bu yüzden: mantık olarak ben yapılmak istenen olaya uygun bakıyorum. Ama, öte yandan: ülkemizdeki birçok uygulamada olduğu gibi, burada da ters ve garip uygulamalar karşımıza çıkıyor.

Özellikle: bu büyük proje neden Atatürk Orman Çiftliği arazisi üzerine kurulur ve de neden tarım arazisi olan bir yere, hatta ve hatta buradan uzun zamandır gelip geçenler tarafından çok iyi bilindiği üzere, bataklık arazi üzerine kurulur.

Ankara Mimarlar Odası: demektedir ki, başladıklarında onları buraya bu projenin yapılmaması konusunda uyardık, peki niye bu uyarı dikkate alınmaz ve milyonlarca para yatırılan bu proje Danıştay tarafından durdurulur, burada şu mantığımı aramak gerekiyor “ben istediğim gibi yaparım kimse karışamaz”

Ankara Ankapark-Wonderland

İyi de, işte Danıştay yürütmeyi durdurma kararı verdi, şimdi ne olacak. Burası da: daha önce defalarca önünden geçtiğim ve her keresinde yadırgadığım “Bahçelievler Son durakta” Milli Kütüphanenin hemen yanında, iki işlek cadde arasına yapılan “alan” olarak mı tarihe gömülecek, ya da yine Eskişehir yolu kenarında, hemen Vatan Bilgisayar önündeki, daha geçenlerde yeni sökülen çelik iskelet gibi mi tarihe gömülecek ve milyonlarca lira sokağa atılacak.

Öte yandan: hadi Danıştay kararı bir şekilde atlatıldı, yeni düzenleme yapıldı diyelim, peki burada yani bataklık tarım arazisinde, oyuncak ve tesislerin ağırlığı tehlike yaratır şeklindeki uyarı ne olacak, ileride olabilecek kazalarda ölen insanlar yine “fıtrat” kelimesine mi gömülecekler.

Tüm bunlar bir yana: ben yine de sizlere “Ankapark” olarak isimlendirilen bu proje ile ilgili biraz bilgi vermek istiyorum. Bakalım zaman ne gösterecek, umarım bir gün gelir, bu park yapılır, bizler de burayı gezer ve sizlere parkla ilgili daha iç açıcı yazılar yazmak durumunda kalırız. (Tarih 2020 yılı, tabii ki bu dileğim gerçek olmadı, park kapandı.)

Evet: Ankapark, bitirildiğinde Avrupa’nın en büyük tema parkı olacak ve 1.200.000 metre karelik park alanında, 100 metre karelik alan kapalı ve diğer alanlar ise açık alan olarak tanzim edilecektir.

Bu büyüklük ile, park alanının dünyanın en büyük tema park alanı olacağı söyleniyor. Gerçekten öyle, çadır benzeri kapalı alanlar arasında o kadar uzun mesafeler var ki, insanlar bu alanlar veya bu çadırlar arasında nasıl gidip gelecekler anlamak zor.

Park alanında: irili-ufaklı 1217 oyuncak ve 14 tane roller-coaster bulunacağı söyleniyor. Ayrıca: Universal Studio Sinema sistemiyle ziyaretçilerin keyifli zaman geçirmeleri sağlanacaktır.

Biraz önce sözünü ettiğim gibi, bu büyük park alanı içinde insanların ulaşımını sağlamak için olduğunu düşündüğüm bir monoray siteminin bulunacağı söyleniyor. 2 km uzunluğundaki bu monoray sistemi, parkın tamamını kapsayacak şekilde düzenlenecekmiş.

Lunapark alanlarını gezmek istemeyip, doğal yaşam parkına gitmek isteyen ziyaretçiler, monoray sistemini kullanarak doğrudan parka ulaşabileceklermiş. Sistem: aynı anda 168 kişi taşıma kapasiteli düzenlenecekmiş.

Ankapark için, iki tane teleferik hattı kurulacakmış.

Teleferik hattı: İvedik metro istasyonundan doğruca Ankapark’a uzanan 3.2 km uzunluğunda bir hat olacakmış. Park alanı girişinde, 6500 araçlık otopark bulunacağı belirtiliyor.

Gelelim en hassas konuya: bu bölgede yıllardır hizmet veren hayvanat bahçesi de yenilenecek denilerek uzun süre önce kapatıldı ve hayvanların büyük bölümü geçici olarak çevre illerin hayvanat bahçelerine nakledildi.

Hayvanat bahçesinin halen bulunduğu alanda: çok fazla hayvan türünü barındıran, Türkiye’nin en büyük ve kapsamlı hayvanat bahçesi yapılacağı söyleniyor.

Ayrıca, yine hayvanat bahçesi içinde, bir hayvan hastanesi bulunacağı ve hayvanat bahçesinin ülkemizde bir ilk olan “Safari Park” şeklinde düzenleneceği söyleniyor.

Hani, sürekli olarak söyleniyor, belirtiliyor şeklinde ifadeler kullandım, ama öte yandan: yazının başında belirttiğim gibi, buranın yakınlarından geçenler, burada şu anda yapılmış halde görülen birçok çadırvari yapı göreceklerdir.

Derken: yani birçok yapı yapılmışken ve hatta yetkililerin ifadesine göre parkın % 70’lik bölümü tamamlanmışken: Mimarlar Odası tarafından: Atatürk’ün mirası talan ediliyor gerekçesiyle Danıştay’a açılan “iptal” davası neticeleniyor ve Danıştay: 10.07.2014 tarihinde Ankapark inşaatı hakkında durdurma kararı veriyor.

Sebep: Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü tarafından Belediyeye devredilen hayvanat bahçesinin yalnızca 29 hektarlık bir alanı kapsadığı, ancak Ankapark projesi için 217 hektarlık bir alan gerektiği ve haksız olarak bu büyüklükte alan üzerinde inşaat faaliyetlerinin sürdürüldüğü belirtiliyor.

Ayrıca: Ankapark arazisinin tarım arazisi olduğu, arazinin yumuşak zemininin planlanan dev oyuncakları için tehlike oluşturacağı gibi hassas ve insan canı ile ilgili bir husus da belirtiliyor.

Sonuçta ise, hayvanat bahçesinin, Ankapark’a dönüştürülmesinin kamu yararına olmadığı belirtiliyor.

Evet: okurların kafalarının karmakarışık olduğu kesin. Keşke: bu büyük proje, Ankara için çok yararlı olacağını düşündüğüm bu proje: yabancı ülkelerde gördüğüm birçok benzeri gibi, şehir merkezinde değil, şehir merkezi yakınlarında, örneğin: Temelli yolu üzerinde bir alanda yapılsa idi.

Şimdi: buraya milyonlarca lira para yatırılmış, tesislerin büyük bölümü yapılmış, ama bir yandan hukuk yürütmeyi durdurmuş, öte yandan arazinin tehlike yaratacağı söyleniyor.

Çözümü zor bir durum. Sanırım biz Ankaralılar, Ankapark’ın yalnızca hayali ile yaşayacağız ve oraya yapılan tesisler, zamanla çürüyüp yok olacak ve bir gün bir anda sökülüp bir yerlere atılacaklar ve böylece bu sorun da çözümlenecek.

2024 yılında, bir süre önce Ankara Büyükşehir Belediyesine devredilen Ankapark alanında, Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından, yapılan anket neticesine göre, yürüyüş yolları, bisiklet yolları ve yeşil alanlar, park alanları oluşturulacağı, mevcut oyuncakların ise, özel işletmelere tek tek kiralanacağı söyleniyor. Bakalım umarım, güzel bir şeyler yapılır.

Ankara Teleferik

Ankara Teleferik

Yapımına:  2007 yılında başlanan ve Temmuz 2008 tarihinde hizmete açılan; Türkiye ve Avrupa’nın en uzun şehir içi hattı bulunan teleferik.

İnternette yaptığım incelemede: pek ayrıntılı bilgiye ulaşamadım.

Mevcut bilgilerin hepsi birbirinin aynısı. Ben her zaman olduğu gibi: yine, en kısa zamanda gidip bu teleferiğe bineceğim, bolca resim çekeceğim ve yaşadıklarımı, sizinle burada paylaşacağım.

Ümit ediyorum ki, sıkıntı yaşamadan, güzel bir aktivite olur ve gerek Ankaralılara ve gerekse dışarıdan gelip Ankara şehrini gezecek olanlara öneririm ve Ankara’nın turizm potansiyeline yeni bir yer katılmış olur.

En kısa zamanda, ayrıntılı teleferik yazısında buluşmak üzere.

Ankara PTT Pul Müzesi

Ankara PTT Pul Müzesi

Ekim 2013 tarihinde açılan “Ptt Pul Müzesi” Ankara’nın en merkezi yerinde bulunması ile önem kazanıyor. Bu büyük bir avantajdır. Çünkü: müzeye ulaşım gerçekten çok kolay, Ulus merkezinde: Gençlik Parkı istikametinde, büyük postaneden aşağıya doğru 250-300 metre yürüdüğünüzde, hemen yol üzerinde, müzeyi görebiliyorsunuz.

MÜZE BİNASI

Müze binası: daha önce, burada kurulu bulunan ve Türkiye Cumhuriyetinin üçüncü bankası olan Emlak ve Eytam Bankasının binasının restore edilerek yenilenmesi sonucu oluşmuştur. Türk halkının inşaat yatırımlarını desteklemek ve kredi vermek üzere; Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün talimatları ile 1926 tarihinde kurulan bu banka: Avusturyalı mimar Clemens Holzmeister tarafından neo-klasik tarzda: 1933-1934 yılları arasında yapılan bu binada hizmete başlamıştır.

Ancak: daha sonra banka kapatılmış ve uzun süre kullanılmayan binası: PTT idaresi tarafından restore edilmiştir.

Müze: Ekim 2013 tarihinde hizmete açılmıştır. 5 katlıdır ve 6500 metre karelik kullanım alanı bulunmaktadır. Müzeye önem kazandıran özellik: ülke koleksiyonunda bulunan 4400 parça orijinal pul ve dünya koleksiyonunda bulunan 1500 parça orijinal pullardır.

Ziyaret saatleri: 09.00-17.00 arasındadır. Giriş ücretsizdir.

 

GİRİŞ KATI

Burada: müze binasına dedektörlü bir kapıdan giriliyor ve girerken alet sinyal verirse ( yani mutlaka sinyal veriyor, sonuçta üstünüzde herhangi bir metal bulunmama durumu yok) görevli ayrıca el dedektörü ile üzerinizi arıyor ki, bence bu biraz fazla kaçıyor. Yani: Anadolu Medeniyetleri Müzesine girerken böyle bir uygulama yok, dedektör filan yok, burada bu kadar sıkı önlem niye?

Neyse: içeriye böyle hafif bir gerginlikle giriyorsunuz.

Girdikten sonra: zemin katta bulunanları aşağıda sıralıyorum.

1. Posta tarihi.
2. Posta nazırları ve genel müdürleri odası.
3. İstiklal harbinde PTT
4. 3D Sinema
5. Günümüzde PTT
6. Kostüm sergisi.
7. Kişisel Pul, filateli nedir?
8. Pullarla Yüzyıl İnteraktif Sergisi.
9. Bir Pulun hikayesi.
10. Filateli sözlüğü.
11. Tarihten mektuplar.

Evet: bunlarla ilgili kısa bilgiler vermek istiyorum. Giriş kapısından girince hemen sağ bölümde: ilginç bir yer var, kürsü gibi bir yere giriyorsunuz, hemen yukarıda bulunan kitaplardan okumak istediklerinizi, el hareketleri ile önünüzdeki ekrana indirip, okuyabiliyorsunuz. Bence, çok anlamlı değil, burada zaman kaybetmedim.

Sonra: Bunun hemen yanında: bir görüş/öneri defteri konulmuş. Defteri inceledim, birkaç sayfasına baktım, deftere pek de işe yarar yorumlar-görüş ve öneriler yazılmamış, lütfen müzeyi ziyaret ederseniz, buraya gerçekçi ve yapıcı yorumlar yazmaya dikkat ediniz.

Aynı katta: yine sağ yandan, kenardan kenardan ilerlerseniz: bu kez “Müze Mağazası” ve Müze kafeteryası bulunan bölüme geliyorsunuz. Müze kafeteryası: güzel masa ve sandalyeler yerleştirilmiş, ama boş, öte yandan: buraya oturmayı düşündüm, ama herhangi bir servis elemanı veya neyin servis edileceğini bilmediğimden oturmadım.

Satış Mağazası derseniz: kenardaki vitrinlerde neler satıldığına dair örnekler var. Bunlar arasında: pul defterleri, büyüteçler, üzerinde müzenin amblemi bulunan porselen kupalar, tişörtler ve bazı pullar ve ilk gün zarfları ve camdan yapılan süs eşyaları olduğunu gördüm.

Bunlardan beğendiklerinizi mağazanın kasa bölümüne giderek satın alabiliyorsunuz, ama çeşit pek yoğun değil.

Yine bu katta: duvarlarda interaktif olarak: pul ve postacılığın tarihçesi ve bu tarihçede emeği geçenlerin resimleri, tarihi gelişim: yazılı olarak anlatılıyor.

Buradan çıktıktan sonra: kıyafetlerin bulunduğu bölüm var. Burada: mankenlere posta kıyafetleri giydirilmiş, hemen kenarda: tarihteki mektuplar (antik döneme kadar uzanan tarihte) dijital ortamda sergileniyor.

Hemen ötesinde: 3D Sinema salonu vardı. Ama kapısı kapalı bulunduğundan yorum yapmak mümkün değil. Yine, aynı bölümde: bir pul baskı makinesi sergileniyor ve burada bir pulun nasıl basıldığı görsel olarak belirtiliyor.

Burada: bir pul bloğu üzerindeki bir cümle ilgimi çekti “ben sadece bir kağıt değilim”
Yine aynı yerde: Posta Nazırları ve Genel Müdürlerin resimleri ve isimlerinin bulunduğu bir bölüm var, bence anlamsız.

Bu giriş katında benim en ilgimi çeken bölüm: gerek dünya üzerinde ilk pul ve gerekse Osmanlı döneminde basılan ilk pulların örneklerinin ve hikayelerinin dijital ortamda sergilendiği bölüm oldu. Dünyada ilk posta pulu: İngilizler tarafından 1840 yılında basılmış, Osmanlı dönemindeki ilk pul ise 1863 yılında basılmıştır.

İlk İngiliz pulu: Sir Lawrence Hill tarafından, 1840 yılında basılmış ve “Black Penny” ismiyle bilinmektedir. İlk Osmanlı pulu ise: 1 Ocak 1863 tarihinde Sultan Abdülaziz döneminde; Posta nazırı Agah Efendi tarafından basılmış ve tedavüle çıkarılmıştır.

Bu pullar: tuğralı pullar olarak bilinir. Gayet ince olan bu pulların kenarları da dantelsizdir. Kağıtları çok incedir ve dikkatli bakıldığında sanki pulların arkaları görülür. Taş baskılı bu pulların üzerinde tuğra bulunur.

Evet: eğer bu satırları okumasanız: müzenin bu kadar olduğunu düşünüp, kapıdan dışarı çıkabilirsiniz ki, ben buraya gelirken aslen pul-pullar görmeye geldim, fakat zemin katta: pullardan ziyade birçok saçma sapan şeyler var.

Bunları düşünürken: bir bölümde bulunan bir broşür gözüme çarpıyor, okuyorum ki, bu zemin katın üstündeki 3 katta, pulların sergilendiği yerler olduğunu öğreniyorum. Asansör arıyorum, bulamıyorum ve derken merdivenlere ulaşıyorum ve merdivenleri çıkarak üst kata ulaşıyorum.

Ancak: size önerim, müze görevlilerine asansör yerini sorun, asansör ile en üst kata çıkın ve yürüyerek aşağıya inin, gayet modern bir asansör bulunuyor. Ama, yerini sormak gerekiyor.

Ankara PTT Pul Müzesi

 

1. KAT

Bu kat: Kronolojik koleksiyonların sergilendiği yer olarak hazırlanmıştır. Burada en çok ilgimi çeken bölüm: Osmanlı döneminde basılan ilk pulların bulunması oldu.

İlk pulların ardından: tarih tarih kronolojik sıraya göre pullar yerleştirilmiş ve özellikle ilk Osmanlı pulları ilgi çekiyor. 1863 yılında basılan ilk tuğralı pullardan itibaren günümüze kadar uzanan pulların koleksiyonu sergileniyor.

Ayrıca: bu bölüm, büyükçe bir salona yerleştirilmiş ve bu salonun ardından: yine kronolojik sıraya göre, pullar oda oda yerleştirilmiş. Bir odada da: ilk gün zarfları sergileniyor.
Ancak: burada bir husus dikkatimi çekti, pulların bazılarında küçük ayrıntıların görünmesi için, pulların önüne büyüteç konulabilir.

Salondan çıkınca: oda-oda gezmek biraz sıkıntılı, yoruldum. Yani: son odalar zaten günümüze yakın tarihlere denk geldiğinden, uğramadan geçtim, çünkü sıkıldım.

 

2. KAT

Bu katta: oda oda dolaşarak: çeşitli tematik pullara ait koleksiyonları görebilirsiniz. Bu temalar 7 ana bölüme ayrılmıştır. İlginç ama oda oda gir-çık yorgunluk ve sıkıntı.

3.KAT

Burada: “Dünya Posta Birliğine” üye, 189 ülkeye ait pullar sergileniyor. Ama bunlar arasında büyük öneme ve değere sahip pul göremedim.
Yine: önce güzel dizayn edilmiş bir salon var ve daha sonra yine oda-oda, gir-çık yorgunluk.

BODRUM KATI

Bu kata inmedim, çünkü yazılanlara göre, bu katta bulunanlar ilgimi çekmedi ki, yıllardır pul konusuna meraklı bir ziyaretçi olarak benim ilgimi çekmeyen hususların, bu işe yeni başlayan veya başlamayı düşünenlerin ilgisini ne ölçüde çekeceği meçhul.

Bu bölümde: çocuk temalı pulların bulunduğu söyleniyor. Bunu anladım da, çocuk kulübü denen yerin ne işe yarayacağını, işlevini anlayamadım.

SONUÇ

Öncelikle şunu belirtmekte yarar var. Müze binası: yeni olması nedeniyle gayet temiz ve özellikle her katta bulunan tuvaletler gayet temiz.

Müze satış mağazası: daha ayrıntılı ve zengin olabilir, özellikle: burayı ziyaret edenlerin pul defteri ve pul koleksiyonuna başlaması için birkaç seri pul satışının yapılmasından yanayım. Dikkat: pul defteri yok değil, ancak mevcut pul defterleri: Posta İdaresinin bir zamanlar sanırım çok miktarda aldığı ve halen stoğu tüketemediği az sayfalı defterler, çok sayfalı defter alınmasından ve satışa sunulmasından yanayım. Ayrıca: satışa sunulan pul çeşitlerinin de arttırılması gerekir.

Son yıllarda: internet ortamının ortaya çıkması ile posta idaresi üzerinden yazılı haberleşme azaldı, bunun sonucunda pul ve pul koleksiyonuna olan ilgi de azaldı. Bu ilgiyi arttırmak için: bence: bu müzenin okullarda mutlaka tanıtımı yapılmalı, öğrencilerin toplu halde müzeyi gezmeleri teşvik edilmeli ve hatta: müzeyi ziyaret eden öğrenciler arasında ilgisi ve merakı olanlara: birer takım pul hediye edilmeli.

Müzenin bence en sıkıntılı yanı: giriş katının çok karışık olması, diğer 3 katlık bölümdeki pul sergilenen odaların, birbirinden bağımsız olması, oda oda gezerek pulları izlemek pek keyifli değil ve öte yandan çok yorucu ve pullar kronolojik denilmesine rağmen: sanki daha iyi yerleştirilebilir, aynı yıla ait bütün seriler tek bir camekan altında toplanabilirdi diye düşünmemek elde değil.

Çünkü: dediğim gibi, bir odadan çık, öbürüne gir, bu şekilde birçok odaya gir-çık ziyaretçi yoruluyor. Bence: her oda, belli yıllara ayrılmalı ve o yıla ait tüm seriler: tek bir odada ve bir arada sergilenmeli, şu andaki görünüm karışık, yani: 1923 yılına ait serileri görmek istediğinizde: bunların bulunduğu yerde, sanki o yıla ait tüm seriler yok gibi bir izlenim ediniyorsunuz, çünkü karışık yerleştirilmiş.

Sonuç olarak: bence, böyle bir müzenin oluşturulması özellikle turistik yönü zayıf Ankara şehri için büyük bir imkandır ve yukarıda da sözünü ettiğim gibi, öğrencilerin toplu halde burayı gezmeleri teşvik edilmelidir.

Çünkü: her ne kadar internet ortamı bir önceki döneme göre pul ve pul merakını olumsuz etkilese de; pul koleksiyonu yapmak hala büyük bir keyif olarak birçok ülkede sürdürülmektedir. Bence: gidin ve bu müzeyi ziyaret edin, tarihin derinliklerinde, pulların üzerindeki resimlere izleyerek güzel bir yolculuğa çıkacaksınız.