GENEL
Amsterdam; Hollanda’nın başkentidir. Ama hükümeti barındırmaz. Yani idari başkent değildir. İdari başkent: Lahey’dir. Amstel nehrinin Zuider Zee’nin tuzlu sularla buluştuğu yerde kurulmuştur.
Şehri bölen kanallar nedeniyle, şehre “Kuzeyin Venedik” i tanımlaması oldukça uygundur. Dünyada görülebilecek en ilginç kentlerden biridir.
Venedik’ten daha çok kanala, Paris’ten daha çok köprüye sahiptir. Avrupa’nın en güzel şehirlerinden biridir. Dünyanın en ünlü sanatçılarının eserlerinden, esrar tarihi müzesine kadar uzanan, 16-17 ve 18’nci yüzyıldan kalma, 6000 civarında binaya kurulmuş, 50 den fazla müze, bütün kültür meraklılarının susuzluğunu dindirecek kapasitededir.
Hollanda isminin anlamı: “Holl”. Bu kelime, eski Dutch dilinde: “Wooden” (ağaç, orman) anlamına geliyormuş. Yani: “Woodenlands” olarak ülke ismi geçiyor.
Evet; şehir merkezi, küçüktür. Geçmişten kalan mimari mücevherlerin çok azı, günümüze kadar gelmiştir.
TARİH:
Ren nehri boyunca ilerleyerek, burada bir yerleşim yeri kuranlar: eski bir Germen kabilesi olan “Bataviler” di. Daha ilk günlerden bu yana: suyun kontrol edilmesi gerekmişti.
Böylece: baraj kurma çalışmaları ve nehirlerin akışını düzenleme ve taşkınlar başlamış oldu. O günden bu yana da, su her zaman bir sorun olmuştur.
1200 civarında, terp denilen yapay tepeler üzerine, ilk ağaç evler yapıldı. Kasaba: düşman derebeylerine ve deniz sularına karşı düzenlendi. Günümüzde: Dam Meydanı olan Amstel Nehri üzerine, baraj inşa edildi.
Baraj, yalnızca gel-gitleri kontrol etmekle kalmadı, aynı zamanda, deniz aşırı gemilerin, nehir boyunca yüklenmesini engelleyerek ticarete de yön verdi.
1345 yılında, kasabada manevi bir olay meydana geldi. Ölmek üzere olan bir kişiye, komünyon ekmeği verildiğinde, adam bunu yutamadı. Ekmek ateşe atıldığında yanmayınca, bu olay, bir mucize olarak herkesçe duyuldu ve birkaç yıl içinde, Amstelredamme, gözde bir hac yeri haline geldi.
1452 yılında, kentte büyük bir yangın yaşanınca, bina inşaatlarında ahşabın kullanılması yasaklandı ve yerine tuğla kullanılmaya başlandı.
1600-1700 yılları arasında, Hollanda’da altın çağ yaşandı. Doğuyla yapılan ticaret ile zenginleşen Hollanda, Doğu Hindistan Kumpanyası sayesinde, dünyada yayılan bir imparatorluk kuruldu. Amsterdam’da, kanallar inşa edildi. Rembrant gibi ustaların eserleriyle, sanatta büyük ilerlemeler görüldü.
1889 yılında, Merkez İstasyon (Centraal Station) açıldı.
1940 yılında, Almanya, savaşta tarafsız kalan Hollanda’yı işgal ettir.
1986 yılında, “Stopera” kompeksi (Stadhuis ve Opera) tamamlandı.
1999 yılında: Van Gogh Museim’un yenilenme ve genişletilmesi çalışmaları tamamlandı.
COĞRAFİ KONUMU:
Hollanda’nın kuzeyinde bulunan Amsterdam, Amstel nehrinin Zuider Zee’nin tuzlu sularıyla buluştuğu noktaya kurulmuştur. Üzerine yerleşilecek bu kadar az kuru toprakla, burada yaşamaya gelen ilk yerleşimcilerin neden burayı seçtiklerini anlamak pek mümkün değil. Yine de bunun yerinde bir karar olduğu söylenebilir.
Çünkü; Amsterdamlılar, yani “Amsterdammers” kısa sürede nehrin akışını kontrol etmeye ve nehir boyunca ticaret yapmaya başlamışlardır. Devasa Hollanda İmparatorluğunun merkezinde bulunan Amsterdam, tartışmasız bir şekilde, 17’nci yüzyılda, dünyanın en zengin kentlerinden biriydi.
Burada, diğer pek çok ürünle birlikte baharat, rom ve şeker kaşımı ticareti yapılırdı. Çünkü: kent sakinleri, her şeyin en iyisini talep ederlerdi. Bu dönemde “Altın Çağ” ını yaşayan Amsterdam, günümüz kentinin de kalbini oluşturur.
Evet, kent yürüyerek dolaşabileceğiniz kadar küçüktür. Kanalların kenarındaki sokaklar, tur otobüslerinin giremeyeceği kadar dardır. Böylece, görülmesi gereken yerleri hızla geçip gözden kaçırmazsınız.
Burada gerçekle aranıza bir otobüs penceresi girmez. Amsterdam’ı görmek için dışarı adım attığınız anda, yaz güneşinin sıcaklığını hissedebilir, buz gibi bir kış havasında, soluğunuzun buharını görebilirsiniz.
Eğer olur da bir kanal turuna katılırsanız, kendini suyun akışına bırakıp sessizce ilerleyen bir tekneyle, modern dünyadan uzaklaşma olanağı bulabilirsiniz.
AMSTERDAM’A NE ZAMAN GİDİLMELİ:
Amsterdam’a yağmursuz bir zamanda gitmek isterseniz: Haziran-Ekim ayları arasındaki dönemi tercih etmeniz gerekiyor. Ayrıca: ünlü lale festivalini görmek isterseniz, Nisan-Mayıs ayları arasında gitmeniz gerekiyor.
Eğer: şehre hafta sonu giderseniz: Cuma günleri, pek çok müze, saat: 21.00 e kadar açık. Rahatlıkla gezebilirsiniz. Ayrıca: meydanlarda, açık hava konserlerini de izleyebilirsiniz.
Hollanda’nın iklimi, soğuk ve yağmurlu kışlar ile sıcak ve yağmurlu yazlardan oluşuyor. Yine de yıl boyunca güneşli günlere rastlamak mümkün. Amsterdamlılar ise genellikle, kışın ayazını özlerlermiş.
Böylece: çok sevdikleri kış sporlarını yapabiliyorlarmış. Paten kaymak onlar için büyük bir keyif. Ama; biz ziyaretçiler için, elbette havanın güzel olması en büyük tercih sebebi. Hava sıcaklıkları: özellikle Haziran-Temmuz-Ağustos aylarında artıyor ve yaklaşık 20 derece civarında.
En soğuk aylar ise: Aralık-Ocak-Şubat. Ben bu aylarda, Hollanda’ ya gitmenizi kesinlikle önermiyorum, muhteşem bir soğuk var.
Dışarıda gezmek çok zor. En olumlu aylar: Nisan-Mayıs. Bu aylarda, gerek havanın nispeten ılık olması ve gerekse yağmurların az olması büyük avantaj.
Sonuçta: Hollanda’ya gelirken yaz aylarında bile gelseniz, yanınızda çeşitli türlerden giysiler almanızı öneriyorum. Genellikle kat kat giyinmek en iyi sonucu verir.
Bu şekilde, hava sıcaklığına bağlı olarak vücudunuzun ısısını dengeleyebilirsiniz. Ne zaman giderseniz gidin, yanınızda mutlaka su geçirmez bir yağmurluk ve şemsiye bulundurun.
Kalın bir palto ya da mont, rüzgarın ısıracak denli sert estiği kış mevsimi için ideal. Ilık yaz günlerinde: kısa kollu buluzlar ve tişörtler kullanışlı olabilir.
Rahat ayakkabılar, yılın her zamanı ve her mevsim için zorunlu.
TURİZM:
Amsterdam, dünya üzerinde en çok ziyaret edilen 5’ci yerdir. Yıllık: 4.2 milyon turist ülke dışından, bu şehre gelir. Toplam 350 otel ve 45 bin yatak kapasitesi vardır.
TURİZM DANIŞMA BÜROLARI:
Çok az şehir Amsterdam kadar, turistlere yardımcı olacak donanıma sahiptir. Aslında Hollanda’nın genelinde, kapsamlı bir turizm büroları ağı bulunuyor.
Bir kamu kuruluşu olan Vereniging Voor Vreemdelingen-verkeer (Yabancı Trafiği Kurumu), fey-fey-fey olarak okunan: VVV dir. Ayrıca; Dutch Tourist İnformation Office (Hollanda Turist Danışma Bürosu) da ziyaretçilere yardımcı olur.
VVV ile ilgisi olmayan turizm bürolarına ve otel acentelerine dikkat etmelisiniz. Önerdikleri oteller: pahalı, kalitesiz ve bazen de hoş olmayan bölgelerde olabilirler.
Amsterdam’da 3 ve Hollanda’da 450’ye yakın, VVV bürosu vardır. Görevliler: cuzi bir miktar karşılığında: turistik yerler, eğlence, ulaşım, yürüyüş, tur ve etkinlikler hakkında, ayrıntılı bilgiler verir ve döviz bozup: otel, oyun, gösteri, konser ve geziler için adınıza kayıt yaptırabilirler.
VVV kitapçıkları ve haritaları, müze ve gazete bayilerinde bulunuyor. Yolculuğa çıkmadan önce, bilgi edinmek istiyorsanız, NBT nin (Hollanda Turizm Bürosu) bastırdığı broşür ve haritaları kullanabilirsiniz.
PARA:
Diğer Avrupa Birliği ülkelerinde olduğu gibi, Hollanda’nın para birimi Euro’dur. Yabancı ülkelerin paraları, bankalarda ve döviz bürolarında değiştirilebilir. Bunlar: Central Station, Leidseplain ve diğer alışveriş bölgelerinde yaygındır.
Döviz bürolarının çalışma saatleri, bankalardan daha uzundur. Central Station’da 24 saat açık, bir döviz bürosu var.
Bu işletmelerin camlarında: döviz kurları ve komisyon oranları belirtilmiştir. Belli başlı kredi kartları: otellerde, restoranlarda ve mağazalarda genellikle kabul ediliyor.
Mağazalarda, kredi kartıyla ödemelerde, bir alt sınırlama var. Şunu unutmayın, ki: fiyatları kendi ülke paramıza çevirmek gayet kolay. Doğrudan, iki ile çarpmanız yeter.
DİN:
Hollanda’da: Protestanlık ve Katoliklik başta olmak üzere, Hıristiyanlığın çeşitli mezhepleri yaygındır.
Ancak, son zamanlarda düzenli olarak kiliseye gidenlerin sayısında büyük düşüş yaşanmıştır ve buna bağlı olarak, aralarında Amsterdam’daki belli başlı kiliselerin de bulunduğu pek çok kilisede: artık, ayin düzenlenmemektedir.
Kentte, düzenli olarak ayinlere katılan küçük bir Yahudi topluluğu da varmış. Kent nüfusu barındırdığı çeşitlilik ölçüsünden, farklı din ve tarikatlara inananlar içinde çeşitli olanaklar sunmaktadır.
DİL:
Dünyada, 30 milyon kişinin konuştuğu Flemenkçe, Güney Afrika’daki “Afrikaner” dili ve Belçika’da konuşulan Flamancaya yapısal olarak benzer. Almanca ile ortak yanları vardır ama Flemenkçe’nin grameri daha kolaydır.
Hollandalılar, genellikle çok iyi İngilizce bilirler. Diğer dilleri ise, şöyle böyle konuşabilirler.
GÜVENLİK:
Amsterdam, istatistiki olarak Avrupa’nın en güvenilir şehirlerinden biridir. Ama, yinede yankesicilik ve turistlere yönelik bagajların çalınması gibi suçlar gündeme gelmektedir.
Özellikle, havaalanı transferlerinde, Centraal Station’da ve otelinize giderken; çanta ve valizlerinize sahip olmalısınız. Kalabalık meydanlarda ve özellikle Kırmızı Fener Mahallesinde, eşyalarınıza göz kulak olmalısınız. Gerekli olmayan değerli eşyalarınızı, otelin kasasında bırakabilirsiniz.
Akşam hava karardıktan sonra, iyi aydınlatılmamış, ıssız yerlerden uzak kalmanızda yarar var. Eğer herhangi bir hırsızlık olayı ile karşılaşırsanız, mutlaka hemen polise bildirin.
TUVALETLER:
Kentte bulunan genel tuvaletlerin sayısı sınırlıdır. Mağazalarda ve Manga Plazalardaki tuvaletleri kullanabilirsiniz. Kullanım ücreti, genellikle 50 cent civarındadır. Bar ve kafeler de bu iş için kullanılabilir, ama tuvalete gitmeden önce, bir kahve ya da bira ısmarlamanız beklenir.
BAHŞİŞ:
Bütün bar, restoran ve otel faturalarına, hizmet bedeli dahil ediliyor. Ama yine de servisten memnun olduğunuzun göstergesi olarak, küçük bir miktar bahşiş bırakmak adettendir. Bar ve kafelerde, para üstünü masada bırakmak, alışılmış bir tutumdur. Aşağıdaki miktarlar, isteğinize bağlı olarak değişebilir.
Taksi ücreti: tutarı yuvarlayın. Otelde taşıyıcı: çanta başına, 1 Euro olabilir. Tuvalet görevlisi: 0.5 Euro. Tur rehberi: % 10-15.
AMSTERDAMLILARIN GENEL KARAKTERLERİ:
Amsterdam kozmopolit bir şehir olduğu için, Amsterdamlılar, birden fazla dil bilirler ve hem de çabuk kaynaşmayı severler.
Çok çalışkan ve gayretlidirler. Onlar da, en az ziyaretçiler kadar: galerileri ve müzeleri gezmekten keyif alırlar. Zaten, bu nedenle, gösterimler için bilet bulmakta zorlanacaksınız. Hafta sonlarında parklarda piknik yapmaya giderler.
Guruplar halinde kent dışına çıkarak, bisiklete binerler. Restoranlar ve kafeleri doldururlar. İnsanlar, biraya gelmekten zevk alırlar. Ünlü “Kahverengi Barlar” koyu sohbetlerin yapıldığı yerlerdir.
Yazları: meydanlara ya da sokak kenarlarına atılan masalar, etrafı seyrederek bir şeyler içenlerle dolup taşar. Bir masada oturduktan sonra, çok geçmeden, kendinizi bir Amsterdamlı ile sohbet ederken bulabilirsiniz.
Birde gençlerde bir alışkanlık var. “Vuurwerk” adında bir nevi patlayıcı. Atom bombasının küçüğü denebilir. Çok feci ses çıkarıyor. Gençler o patlayınca çok seviniyorlarmış. Aslında bir tür havai fişek.
İLK BAKIŞTA GÖZE ÇARPANLAR:
Kuşkusuz, ilk bakışta, tarihi binalar göze çarpıyor. Sevimli çatıları ve pencereleriyle daracık, uzun binalar, ağaçların dizildiği kanalların kenarında yan yana sıralanmıştır. Binalar: 300 yıldır neredeyse, hiç değişmemiş, demir köprüler ve taş döşenmiş yürüyüş yollarıyla birbirine bağlıdır.
Ki, bu yollarda bir zamanlar: Rembrant gibi sanatçılar ile adını Tasmanya’ya vermiş olan Abel Tasman gibi gezginler yürümüş.
AMSTERDAM SOKAKLARI:
Sokak adları ve numaralarıyla belirtilen resmi adres sistemi: 1795 yılından beri kullanılıyormuş. Ondan önce, ticari binaların amacını ve evlerin yerini bildirmek için çatı taşları ve duvar plakaları kullanılıyormuş.
Adreslerde “Red Fox’dan sonraki üçüncü ev” ya da “yazan el işaretinin bittiği” gibi ibarelere rastlanıyormuş. Bu levhalar, o dönemde olduğu gibi, bugün de eski yerlerinde duruyor. Kanal boyunca dolaşırken, binaların cephelerine dikkatli gözle bakmayı ihmal etmeyin.
Unutmayın ki, şehir yürüyerek dolaşılabilecek kadar küçüktür. Kanalların kenarlarındaki sokaklar: tur otobüslerinin giremeyecekleri kadar dardır. Böylece: görülmesi gereken yerleri hızla geçip, gözden kaçıramazsınız.
Yalnızca: siz de kent sakinleri gibi, yumuşak ve rahat ayakkabılar giymelisiniz. Çünkü: kentin taşlık yollarında dolaşmak yorucu oluyor. Bir de, yağmurlu havalara karşı, ayakkabılarınızın su geçirmeyen bir cins olmasına dikkat edin, yoksa tatil sıkıntılı geçer.
Amsterdam’lılar, kendi sorunlarına, herkesi memnun edecek bir takım çözümler bulmuşlar. Toprakta yerleşilecek yeterince yer kalmayınca, kanallarda ve tekne evlerde yaşamaya başlamışlar. Günümüzde, kentin su yollarında, 2500 den fazla tekne ev bulunuyormuş.
CİNSELLİK VE UYUŞTURUCU:
Yakın geçmişe kadar, büyük ölçüde önem verilen iki konu arasında: cinsellik ve uyuşturucu var. Amsterdamlılar, bu konulara pratik çözümler getirmeye ve iki konuda da, bir orta nokta bulmaya çalışmışlar. Buna karşılık, kent, bir fesat yuvası haline gelmemiş.
Bunun yerine: bazı konuları, kontrol edilebilir bir sınırda tutmaya çalışmışlar. Amsterdam’ı ziyaret ederken, bu tür serbestlikler aklınızda bulunmalı.
Ama yine de durum, sizin ya da sizinle beraber olan kişilerin bir zarar göreceği anlamına gelmiyor.
UYUŞTURUCU-MARİHUANA VE KENTTE KABUL EDİLEN MİKTARLAR:
Amsterdam’da; yetkililer, kentteki belli kahve evlerinde, marihuana tüketilmesine izin vermişlerdir. Bu uygulamayla: uyuşturucu tüketiminde, sözde yumuşak kimyasalların sert maddeler ile bağımlılık yaratan uyuşturuculardan ayrılmasını hedeflemektedirler.
Rastlantı sonucu girdiğiniz bir bar ya da kafede; bu tip bir manzarayla karşılaşmayı ummayın. Smokey Joe’s ya da Bad Man Smokey gibi adlar taşıyan bu tür “ Caffe Shop”ları, dış cephelerindeki renkli yazılardan, hatta buram buram tüten kokularından tanıyabilirsiniz.
GEZİ PLANI:
Kent merkezi, ilk bakışta, hiçbir plana sahip olmayan, minik cadde ve kanallardan oluşmuş bir labirent gibi görünebilir. Aslında: kentin planı, daha çok örümcek ağının hatlarını andırır. Yapının nasıl olduğunu anlarsanız, çok rahat dolaşırsınız.
Ama: sürekli yürüyeceğiniz için, yanınıza mutlaka rahat bir ayakkabı almanız gerekir. Ayrıca: özellikle kanallar bölgesinde, yerlerde kaldırım taşları ve oyuklar bulunduğundan, mutlaka önünüze bakarak yürüyün.
Elinde fotoğraf makinesi ve video kamerası ile çekim yaparak dolaşanlar; büyük olasılıkla, yere düşüyorlar.
Asıl merkez: Dam Meydanıdır. At nalı şeklindedir ve geniş caddelerden ve dar sokaklardan oluşur. Bu bölge: kanallarla kuşatılmıştır. Büyük çemberler oluşturan bu kanallar ağına: “gracht” denir.
Zamanla genişletilen kanallar ağının içten dışa sıralanışı şöyledir:
1. Heren grancht (Centilmen kanalı)
2. Kaizers grancht (İmparator kanalı)
3. Prinsen grancht (Prenses kanalı)
Kanallar bölgesinde kaybolursanız: kanalların bu dizilişi aklınızda kalsın, yolunuzu bulabilirsiniz. Hatta: baş harflerini unutmasanız yeter: H, K,P (Heren grancht, en içteki kanal)
Küçük caddeler (straats): köprüler ile kanalların üzerinden geçip, merkezden, dışa doğru yayılırlar.
Kentte gezinize başlamadan önce: mutlaka bir şehir haritası edinmelisiniz. Rahatlıkla gezebilmeniz için kenti 4 bölüme ayırdım.
Bu bölümleri: Amsterdam’da bulunacağınız bir gün olarak düşündüğümüzde, sanırım bu şehri dört gün de tamamen gezebilirsiniz.
Daha az bir zamanınız varsa veya tercihlerinize göre, gezi planında ayrıntılı olarak belirttiğim yerleri; bir yere yazın ve planı kendiniz de yapabilirsiniz.
Ama şehir merkezinde özellikle: gezmeniz ve görmenizi önereceğim yerler, şunlar:
1. Van Gogh Müzesi.
2. Anne Frank Evi,
3. Rembrant Evi,
4. Rıjk Museum. (Ulusal Sanat Galerisi)
5. Dam Meydanı
6. Jordan,
7. Madam Tussaud Müzesi,
8. Artis Zoo
9. Kanallarda tekne gezintisi.
10. Yel değirmenleri
11. Çiçek pazarı
12. İlginç ve özellikleri olan bir yer olarak, tercih sizin: Wallerjet. Kırmızı Fener Mahallesi (Ziyaretçilerin büyük çoğunluğu, buraya bir den öte, birkaç kez gitmektedirler, ancak elbette çocuklar için pek uygun bir ortam değil, hatırlatırım)
Amsterdam şehrinin yakın çevresinde: gitmenizi önerebileceğim yerler:
1. Volendam
2. Marken
3. Edam,
4. Haarlem ve Keukenhof lale tarlaları.
5. Alkmaar ve peynir pazarı.
Evet, Amsterdam’da iyi tatiller, mutlu geziler.