Afyonkarahisar Emirdağ; Emirdağ denince ilk akla gelen gurçetçileridir. Çoğu gurbetçinin memleketi Emirdağ denilebilir. Belçika’da yaşayan Emirdağlıların sayısı çok fazladır. Temmuz-Ağustos aylarında Emirdağ nüfusu 37 binlerden, 200 binlere çıkıyormuş. Bir diğer özellik, Emirdağ, bağlı bulunduğu İl merkezi Afyonkarahisar’dan Eskişehir’e çok daha yakındır.
ULAŞIM
Emirdağ, İl merkezi Afyonkarahisar’a 70 km, Eskişehir’e uzaklık 110 km, İzmir’e uzaklık 397 km, Ankara’ya uzaklık 186 km ve Konya’ya uzaklık 225 km dir.
GENEL
Afyonkarahisar’ın nüfus olarak en büyük ilçesidir.
1960’lı yıllardan itibaren yurt dışına göç başlamıştır. Başta Belçika olmak üzere, çoğunluğu Avrupa ülkelerine işçi olarak gitmiştir. Emirdağlı gurbetçilerin sayısının günümüzde 200 bin kişi civarında olduğu tahmin ediliyor. Belçika’da yaşayan Emirdağlı sayısının 120 bin olduğu söyleniyor. Belçika’da bulunan Emirdağlılar arasında, bakan, milletvekili, belediye başkanı, başkan yardımcısı, iş insanı ve değişik firmalarda üst düzey yöneticilik yapanlar vardır. Emirdağlılar Emirdağ’da ev yaptırırken, bir yandan da Emirdağlıların Avrupa’ya göçü, özellikle evlilikler yolu ile devam ediyor.
TARİHİ
Frigler, uzun süre Emirdağ ve yöresini ellerinde tutmuşlar ve birçok eserler yaratmışlardır.
MÖ 333 ile 30 yılları arasında ise, bölgede Galatya hakimiyeti görülür ve Emirdağ ilçesinin ova parçası, Galatya Salutaris diye isimlendirilmiştir.
1594 yılındaki kayıtlarda, Barçınlı kazasının ikiye ayrılarak Barçınlı ve Nevahi Barçınlı kadılığı olarak geçtiği görülür. Ancak Barçınlı ve Nevahi Barçınlı kaza merkezlerinin nahiyeleri yoktur. Nevahi Barçınlı, günümüzdeki Emirdağ ilçesi olarak bilinir. Ancak o dönemde, bünyesinde Bayat, Kemerkaya ve kısmen Iscehisar’da vardır. Nevahi Barçınlı’nın yönetim merkezi, bazen bugünkü Emirdağ, bazen Bayat ve bazen de Kemerkaya olmuştur. Bu durum, devrin ihtiyaç ve sorunlarından kaynaklanır.
1775 yılındaki yazılı belgelerden, aynı tarihte Emirdağ’ın varlığı biliniyor. Yine yazılı belgelere göre Nevahi Barçınlı’da, 1840-1845 yılları arasında muhtemelen 3200 kişinin yaşadığı biliniyor. 1848 yılına ait belgelerde ise, burası Emirdağı Kazası olarak geçer.
1929 yılında Aziziye (Emirdağ) kazasının nahiyesi Bayat olur.
Aziziye kazasının adı 1 Temmuz 1931 tarihinde Emirdağlarına (Emirdağları ismini bölgeyi Türk iskanına açan Emir Afşin Beyden alır) izafeten Emirdağı olarak değiştirilir. İlçenin isminin Emirdağ olmasının bir diğer sebebi olarak: Antik Amorium şehrinin adının Türkçeleşmesi sonucu Emirdağ olarak söylenmesi de olabilir.
Kurtuluş savaşı döneminde, Emirdağ stratejik rol oynamıştır. Bölge Yunanlılar tarafından 16 Ağustos 1921 tarihinde işgal edilmiş ve 20 Ağustos 1921 tarihinde geri alınmıştır.
Atatürk, 25 Mart 1922 tarihinde, Emirdağ’a gelerek savaşın gidişatını 3 gün süreyle buradan yönetmiştir.
1965’lerden sonra ilçe genelinde Avrupa’ya göç yaygınlaşmış ve ilçe nüfusu azalmıştır.
EMİRDAĞ GURBETÇİ FESTİVALİ
Emirdağ Belediyesi tarafından geleneksel olarak düzenlenen festival, her yıl Temmuz ayı sonlarında yapılıyor. Festival boyunca konserler düzenleniyor. Her gece kurulan pazarla ve konserlerle birlikte, palyaço, sihirbazlık gösterileri ve havai fişek gösterileri yapılıyor.
EMİRDAĞ MESLEK YÜKSEK OKULU
Afyon Kocatepe Üniversitesine bağlıdır. Okul 2 bloktan oluşur. Okul bünyesinde 5 normal sınıf ve 1 ikinci öğretim sınıfı vardır. Öğrenci sayısı 900 civarındadır.
NE SATIN ALINIR
Emirdağ ilçesinin koyun yoğurdu çok meşhur, severseniz buradan yoğurt satın almalısınız.
NE YENİR
Emirdağ’a yolunuz düşerse kıymalı pide yemelisiniz. Ayrıca mercimekli bükme ve kabak tatlısı denemelisiniz.
EMİRDAĞ YAYLALARINDA YILKI ATLARI
Bir zamanlar, yöre halkı yaşlanan ve hizmetlerini tamamlayan atları dağa salarmış ve bu atlar birbirleriyle çiftleşerek üremişler ve yabanileşmişlerdir. Yılkı atları, 10-12 attan oluşan guruplar halinde dolaşırlar. Kışın burunlarıyla metrelerce karı delerek altındaki otlara ulaşıyorlar. Onlar, çam ormanlarında sığınıyorlar. Ancak, bu yılkı atlarına yaklaşmak mümkün değil, biraz yaklaşmaya çalıştığınızda ürküyorlar ve guruplar halinde kaçıyorlar, bu yüzden yılkı atları sadece uzaktan seyredilebiliyor.
GEZİLECEK YERLER
ÇARŞI CAMİSİ
1750 yılında inşa edilmiştir. 1902 yılında ise yıkılıp yeniden aslına uygun olarak inşa edilmiştir. Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 1965 ve 2011 yıllarında restore edilmiştir. Bahçe içinde bulunan tarihi şadırvan yıktırılmıştır. Çarşı camisinin levhasında, yapılış tarihi olarak 1902 yazılıdır, bu tarih caminin sonradan yeniden inşa edildiği tarihtir.
AMORİUM ANTİK KENTİ
Amorium (Hisar), Ankara’nın 170 km güneybatısında, Afyonkarahisar’ın 70 km kuzeydoğusunda ve Emirdağ ilçesinin 12 km doğusunda yer alan ve MÖ 2000’li yıllardan itibaren Hitit, Phryg, Yunan, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde kesintisiz yerleşim görmüş antik kenttir.
Birçok antik bölgede olduğu gibi, Hisar köyü, günümüzde antik kentin kalıntılarının tam ortasında kalıyor. Hisarköy, 1892 yılında kurulmuştur.
Köyün nüfusu az, ancak evler ve hayvan barınaklarının bulunduğu yerlerde özel mülk olması nedeniyle kazı yapılamıyor.
Amorium eski Yunancada “Amorion” ve Arap-İslam kaynaklarında ise “Ammuriye” olarak geçer. Hitit döneminde ise şehrin ismi “Aura” dır.
Amorium ismi, ilkçağ Hint-Avrupa kavimlerinin dilinde “anne” anlamına gelen “ma” kelimesi kökü ile ilişkilendirilir.
Şehirden ilk bahseden kişi, Roma imparatoru Augustus döneminde (MÖ 24- MS 14) yaşamış olan ünlü coğrafyacı Strabon’dur.
Şehir, MÖ 1’nci yüzyıl başlarında, Doğu Phrygia’da önemli bir konumdadır. Çünkü Roma Senatosu tarafından, bölgede kendi parasını basmasına izin verilen ilk şehirlerdendir. Şehir Geç Helenistik dönemden (MÖ 2-1’nci yüzyıllar) Roma imparatoru Caracalla (MS 198-217) ya kadar olan 300 yıldan fazla süre kendi adına para basmıştır.
330 yılında, İmparator I. Konstantinos, İstanbul’u Roma imparatorluğunun başkenti yaptıktan sonra Anadolu topraklarına doğru uzanan iki ana askeri güzergah belirler. Bunlardan bir tanesi: Eskişehir ve Konya istikametinde, Mut vadisine ve oradan güneye gider. İşte Amorium şehri, bu güneye giden güzergah üzerindedir ve şehirde askeri bir garnizon kurulur. Amaç: Kudüs topraklarına giden Hıristiyan hacıların ve gezginlerin konaklaması ve güvenliğinin sağlanmasıdır.
Kentteki birçok önemli yapı evresi, İsauralı Bizans İmparatoru Zenon (MS 474-491) döneminde yapılmıştır. Surlar ve kentteki iki büyük kiliseden biri, bu dönemde yapılmıştır.
640 yılından itibaren, şehir Anadolu’da Bizans ordusunun askeri karargahı ve yine aynı dönemde “Anatolikon Thema” sının eyalet başkenti olur.
MS 7 ile 9’ncu yüzyıllarda, Arap saldırılarına karşı, Bizans topraklarının korunmasında güçlü bir kale görevi görür. Çünkü bu dönemde şehir, İstanbul’dan Suriye’ye giden karayolu üzerindedir. Öte yandan, yine Bizans döneminde şehir, İstanbul’dan sonra ikinci büyük şehir ve eyalet başkentidir.
668 yılında şehir Araplar tarafından ele geçirilmesine rağmen, kısa süre sonra tekrar Bizanslıların eline geçer.
Amorium şehrinde, masalcı Ezop’un doğup büyüdüğü söyleniyor. Ezop kimdir? Ezop, MÖ 6’ncı yüzyılda yaşadığı düşünülen bir eski Yunan masalcısıdır. Söylentiye göre, Trakya’da doğmuş, köle olarak satılmış, Samos adasında yaşamış ve azat edildikten sonra birçok bölgeyi dolaşmıştır. Bir ezop masalı: Zamanın devlet adamlarının halkın parasını çaldıkları ortaya çıkınca, Ezop’u mahkemede kendilerini savunmak için tutarlar. Ezop mahkemede tilki ve kirpinin hikayesini anlatır. “Sırtındaki kan emici pireler yüzünden, bir tilkinin canı çok yanar. Bu durumu gören kirpi, tilkiye sırtındaki pireleri kovabileceğini söyler. Tilki “sakın böyle bir şey yapma, sırtımdakiler zaten yeterince canımı yakıyor, nasılsa onlar doydu, daha fazla kan ememezler, bunlar giderse yerine daha da açları gelir” der. Bu savunmayı dinleyen mahkeme heyeti, sanıklara ceza vermez ve böylece kurtulurlar.
Şehir 787 yılında Piskoposluk merkezi olur.
838 yılında, Amorium şehri Abbasi Halifesi al-Mutasım ordusu tarafından kuşatılır.
837 yılında, Bizans imparatoru Theofilos, güneydoğu Anadolu ve Abbasi Halifeliği başkentine doğru ordusuyla harekete geçer. Bu ordu Malatya ve Samsat kalelerini fetih eder. Sonra da Suriye’de Mutasım’ın doğum yeri olan Zibatra kalesine saldırır, kaleyi ele geçirir, yakıp yıkarlar.
838 yılında ise, bu kere Abbasi halifesi Mutasım, büyük bir ordu ile Anadolu’ya girer. 211 Temmuz 838 yılında, Anzin savaşında, Abbasi ordusu Bizanslıları yener. Bizans ordusu, Mutasım’ın Anadolu’da ilerleyişine direnç gösteremez. Abbasi ordusu, ilerleyerek 55 günlük kuşatmanın ardından Amoria yani Bizans’ın ikinci büyük şehrini 23 Eylül 838 tarihinde ele geçirir. Saldırıda 30 bin Bizanslının öldürüldüğü ya da esir alındığı kayıtlara geçer. Halife Mutasım, bu başarıdan sonra İstanbul üzerine yürümek istemesine rağmen, ordusu içindeki karışıklıklar nedeniyle geriye yani Samarra’ya döner. Ancak yanında esirler vardır. Amorium şehrinden esir alınan yüksek rütbeli subaylar ve ileri gelen 42 Bizanslı Irak’ın Samarra şehrinde 6 Mart 845 tarihinde idam edilirler. Bu 42 Bizanslıya, 7 yıl boyunca İslamiyete geçmeleri konusunda telkinlerde bulunulmuş ve kabul etmedikleri için Hıristiyanlara gözdağı vermek amacıyla önce idam edilmiş ve sonra Fırat nehrine atılmışlardır. Daha sonra o bölgede yaşayan Hıristiyanlar tarafından, nehirden toplanarak mezara gömülmüşlerdir. O çağlarda esirlerin fidye pazarlığına tabi tutularak geri verilmeleri, sanıldığının aksine idam edilmelerinden daha yaygın bir uygulamaydı. Fidye müzakereleri tamamlanmış ve 42 Bizanslının Halife tarafından idam edilmesi dini gerekçelere bağlanmış ve Amorium’un 42 şehidi, Rum Ortodoks Hıristiyan literatürüne geçmiştir. Aziz mertebesine yükseltilen bu Bizanslılar her yıl 6 Mart günü, dini törenlerle anılırlar.
Bu büyük yıkıma rağmen, Amorium şehri, Bizanslılar tarafından yeniden iskan edildi.
931 yılında şehir, Araplar tarafından yine yağmalandı, MS 10 ve 11’nci yüzyıllarda biraz canlansa da, daha önceki askeri ve stratejik önemine ulaşamadı.
9’ncu yüzyıla girildiğinde, Amorium şehri, Bizans’a bir imparatorluk hanedanı verdi. Bu hanedan, 820-867 yılları arasında 3 imparator çıkardı, ancak Bizans tarihi açısından başarılı icraatları olmadı. Bu imparatorlar: Kekeme 2’nci Mihail, oğlu Teofilos ve torunu Sarhoş 3’ncü Mihail’dir.
Selçuklular ve Bizanslılar arasında yapılan Bolybotum (Bolvadin) savaşını Selçuklular kazanır ve 1116 yılında Amorium, Selçukluların eline geçer. Bu savaş sırasında dönemin Selçuklu Sultanı Müizzeddin Melikşah’ın bir süre çekildiği Bolvadin güneyindeki dağlara “Sultandağı”, komutanlarından Emir Mengücek’in çekildiği dağlara ise “Emirdağ” ismi verilmiştir.
14’ncü yüzyılda kentte Selçuklu hakimiyeti görülür, ancak kent takip eden Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde, sadece önemli bir Türk kasabası haline gelmiş, eski ihtişamını kaybetmiştir. Kent sadece kale olarak kullanılmış, Hisarcık (sonradan Hisarköy) ismi buradan gelmiştir.
İslam dönemi ve Selman Farisi
Amuriye, bugünkü Hisar köyü yerleşkesinde bulunan Amorium kentinin İslam kaynaklarındaki ismidir.
Amuriye, İslam kaynaklarında, Anadolu’nun en önemli şehri olarak geçer.
Büyük İslam sahabelerinden Selman Farisi İran asıllıdır. Ateşe tapan Mecusi bir aileye mensuptur. Ailesi tarafından Mecusi inancına bağlı olarak yetiştirildiği halde Hıristiyanlığı tanıdıktan sonra Hıristiyan olmuştur.
Selman Farisi, Amuriye şehrinde yaşarken, Amuriye kalesinin çevresinin hendeklerle çevrili olması, Selman Farisiye, Medine savunmasında hendek kazılması fikrini vermiştir. Selman Farisi, Amorium’da, şu an bulunan kilisede çalışmış, emrinde çalıştığı, talebesi olduğu rahip tarafından İslam dininin hak dini olduğunu söylemesi üzerine, Müslüman olmak için Medine’ye gitmiştir. Asıl ismi Mabeh bin Büzahşah’tır. Selman ismi, Peygamberimiz tarafından verilmiştir. İranlı olduğu için de Farisi denildiğinden Selman-ı Farisi olarak isim almıştır. Selman Farisi, İran üzerine yapılan sefer ve ardından Medain şehrinin alınması üzerine buraya vali tayin edildi. Ömrünün sonuna kadar burada yaşadı ve 655 yılında Medain şehrinde öldü.
Yani şehir Hıristiyanlık kadar olmasa da İslamiyet açısından da önemli bir yerdir.
Antik kent, 2 bölüme ayrılır
Yukarı şehir.
Aşağı şehir.
Yukarı şehir
Yukarı şehir denen höyükte, en eski yerleşim burada görülür.
5 hektarlık bu alan: oval biçimde çok sayıda kule ile desteklenmiş sur ile çevrilidir. Höyüğün kuzeydoğu ve güneybatı yönündeki surları, Aşağı şehir surlarıyla birleşir.
Höyüğün kenarında, Bizans dönemi sur duvarları kalıntıları görülmektedir.
Aşağı şehir
Aşağı şehir tamamen sur içindedir ve büyüklüğü yaklaşık 75 hektardır.
Sur duvarları: Aşağı şehirde bütün şehri kuşatır, ancak günümüzde sadece Yukarı şehirde höyüğün kenarında sur duvarı izleri görülmektedir. Bu sur duvarları, İmparator Zenon (MS 474-491) döneminde yapılmıştır.
Aşağı şehir kilisesinde yapılan kazılarda: 10 ve 11’nci yüzyıllara tarihlenen çok sayıda bebek ve çocuk mezarı ortaya çıkarıldı. İçerisinde çoğunlukla çoklu gömü bulunan bu mezarlar, kilisenin ana binasının kuzeyinde, vaftizhanenin doğusunda yer alan bölümde konumlandırılmıştır. İlk gömünün altındaki bireylere ait olan daha eski iskelet kalıntıları, karışık durumda ele geçirilmiştir. Bu alandaki 36 mezardan ele geçen toplam 128 bireye ait iskelet kalıntısı, topluluğun demografik özellikleri ve genel sağlık durumunun anlaşılması için incelenmiştir. Bu iskelet topluluğunda doğum öncesi, doğum sırası ve doğumdan hemen sonra hayatını kaybedenlerin toplamı % 50 kadardır. Yani, şehirde Bizans döneminde yetersiz hijyen ve yetersiz beslenme koşulları olduğu ve bu durumda annelerin enfeksiyon kaparak doğum sıkıntılarının olduğu anlaşılır.
Kazılar
Antik bölge, koruma altına alınmadan önceki yıllarda define avcıları tarafından yoğun şekilde kazılmış ve yağmalanmış ve de maalesef önemli ölçüde tahribata uğramıştır.
Evet, Amorium şehrini ilk ziyaret eden batılı gezgin 1836 yılında William Hamilton’dur. İlk araştırmalar ise, 1987 yılında Prof Martin Harrison tarafından başlatılır. Bu araştırmalarla: şehrin güneybatısındaki şehir surlarında, şehrin güneyinde kalan ve Geç Roma ile Erken Bizans dönemlerine tarihlenen “Büyük Bina” olarak adlandırılan alanda, Aşağı şehir Bazilikasında ve Yukarı şehir bölümünde kazı çalışmaları yapılmıştır.
1996 yılına gelindiğinde, yapılan kazı çalışmaları sonunda: ana kilise, vaftizhane ve birçok mezar ortaya çıkarılmıştır. Kilise ilk olarak, kuzeybatı tarafında bir vaftizhane ile birlikte, koridorlu bir bazilika olarak, erken Bizans döneninde (5-6’ncı yüzyıllar arasında) inşa edilmiştir. Tüm kompleks, kilisenin ahşap çatısının muhtemelen alev aldığı 838 yılında büyük hasar gördü. Ancak dikkat çekici bir gelişme, kilise daha sonra terk edilmedi. Ancak tamamen yeniden inşa edildi ve nefin merkezi üzerinde büyük bir kubbeyi desteklemek için iskeleler ve payandalar verildi. Yeni kilise, özenle yenilendi. Yeni bir mermer opus sectile zemin döşendi, tavanlara cam mozaikler yerleştirildi ve duvarlar azizleri ve diğer kutsal figürleri gösteren fresklerle döşendi. Birçoğu iyi korunmuş ipek tekstilleri ve deri ayakkabıların yanı sıra kolye haçları ve mücevher eşyaları içeren birçok mezar da eklendi. Bulgular sadece dindar değil, onuncu ve onbirinci yüzyıllardaki Amorium sakinlerinin zenginliğini ve sofistikeliğini de gösteriyor.
Kilisede yapılan kazılarla birlikte hayatta kalan dokusunun uzun süreli korunmasını ve restorasyonunu amaçlayan bir program, enerjik olarak ilerletilmiştir. Kilisenin güneyinde, sütun, pencere, kapı bölümleri ve diğer parçaların tanımlanabileceği ve yeniden montaj için hazırlanabileceği bir taş avlu oluşturuldu. Onarım çalışmaları sırasında ağır mermer blokların kaldırılması ve tutulması için bir portal temin edildi.
Aşağı şehir surlarında, üçgen planlı kulenin batısında bulunan kapıda, Aşağı şehir kilisesinin kuzeyinde, Büyük Mekan olarak adlandırılan alanda çalışmalar sürdürülmüştür.
2001 yılında yapılan kazılarda: MS 6-9 yüzyıllara tarihlenen bir Bizans dönemi hamamı ve döşemesiz bir sokak bulunmuştur. Bizans hamamlarının ayakta kalan çok az örneği vardır ve Orta Anadolu’daki bu örnek hem Bizans imparatorluğunda yıkanmanın sürekliliği hem de bu geleneklerin İslam dünyasına aktarılması için önemli bir delildir.
Ayrıca hamamın çevresindeki alan, üzümleri bastırmak için bir dizi kurulumla doluydu. Bu; önemli miktarda şarap üreten büyük bir endüstri olduğunu gösterir. Bu tür faaliyetleri kentsel bağlamda bulmak oldukça sıra dışıdır. Çünkü eski şarap ve yağ preslerinin çoğu kırsal alanlardaki çiftliklerde bulunuyordu. Yani, bu alanın şehrin şarap üretim merkezi olduğu anlaşılmıştır. Kazılarda bulunan şaraphane, bu civarda üzüm bağlarının çok olduğunu ve şarap üretiminin yapılarak Amurriye ve civardaki yerleşim yerlerinin şarap ihtiyacının buradan karşılandığını göstermektedir. Günümüzde: Suvermez, Karacalar ve diğer köylerdeki üzüm yetiştirme kültürü, o dönemlerin bu güne yansımalarıdır.
2014 yılındaki kazılarda, çalışmalar antik kentin Yukarı Şehir diye adlandırılan bölgesinde yoğunlaşmıştır. Ekipler, tarihi kale surlarının en üst kısmını gün ışığına çıkardılar. Surlardaki bir şehir kapısı aranmış, bulunması halinde kent için önemli bir keşif olacağı gündeme getirilmiştir.
SUVERMEZ ŞEHİTLİĞİ
İlçe merkezine bağlı Suvermez köyünde Yarım Hatıl Mevkiindedir.
Kurtuluş savaşında, düşman keşif uçaklarının açtığı ateş sonucu şehit olan iki er adına, 1963 yılında, Suvermez köyünde, yol kenarına bir şehitlik anıtı yapılmıştır. Küçük bir şehitlik olup kitabesinde “İstiklal Savaşı Şehitleri” yazılıdır. İsmi tespit edilebilen sadece bir tanesinin ismi yazılıdır o da “Niğde Aksaray’dan Er Ali Oğlu Hasan 21 Ekim 1922” yazılıdır. Her yıl 18 Mart tarihinde burada anma töreni yapılmaktadır.
Afyonkarahisar şehri tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için.