Dubai alışveriş; Dubai: etkileyici çarşıları, modern alışveriş merkezleri ve her yılın Ocak ayında başlayan, Dubai Shopping Festival (DFS) ile birlikte, alışveriş tutkunları için, adeta bir cennet haline gelir.
1996 yılında başlayan ve bir ay süren: Dubai Shopping Festival; 2005 yılında, 6 milyar AED’den daha fazla para harcayan; 3.3 milyon kişiyi, Dubai şehrine çekmiştir.
Dubai’de; 70’den fazla alışveriş merkezi var. Bu sayısız alışveriş merkezlerinde, her tüketicinin ihtiyacına yönelik mal bulmak mümkündür.
Otomobil, giyim, mücevher, elektronik, mobilya, spor malzemeleri ve diğer tüm mal çeşitleri, aynı çatı altında satılmaktadır.
En büyük özelliği: Dubai’de herhangi bir vergi olmamasıdır.
Dünyanın bütün ürünleri, bu nedenle, burada uygun fiyatla satılıyor. Ancak, bu büyük alışveriş şehrinin en olumsuz yanı, neyi nereden alacağınıza karar veremeyecek olmanız.
Çünkü: o kadar çok çeşit ve malın satıldığı farklı yer var ki, bir şey almayı düşündüğünüzde, şaşıracaksınız.
70’den fazla alışveriş merkezinin hepsini gezmeniz mümkün olmadığından, bence size önerim, bu alışveriş merkezlerinin çoğundaki fiyatlar aynı, hoşunuza giden bir şey bulduğunuzda, yapın pazarlığınızı ve malı satın alın.
Başka yerde daha ucuza bulurum, bulamasam tekrar buraya gelir alırım, diye düşünürseniz, hayır, yanılırsınız, zaman problem oluyor.
Aynı yeri, yine bulmanız problem oluyor. Zamanınız kısıtlı ise; hoşunuza giden bir şey buldunuz mu, yapın pazarlığınızı ve alın.
Alışveriş yaparken
En uygun fiyatı yakalamak için: mutlaka pazarlık yapın. Fiyatlar: alışveriş merkezlerinin çoğunda sabit, yani: aradığınız bir malı, farklı bir alışveriş merkezinde, çok aşırı ucuz fiyattan bulma şansınız yok.
Ancak pazarlık yaparken şunu unutmayın. Satıcılar genellikle ürünlerini toptan sattıkları için, ilk söyledikleri, ürünün fiyatının genellikle, % 5 gibi, son indirim payını bırakıyorlar.
Yani: en fazla pazarlık payınız % 5.
Daha fazlası kesinlikle zor. Bunu pazarlık yaparken aklınızda bulundurun.
Bu arada: satın alacağınız ürünün, garanti şartlarının uluslar arası ortama uygun olmadığını bilmeniz de şart. Yani: bozulduğunda, çareniz yok.
Ama, diğer şaşıracağınız bir özellikte, ürünün orijinal kutusunda satılıyor olması. Bir cep telefonu almak istediğinizde, size ürünü orijinal kutusu içinde teslim ediyorlar, ama tabii garanti yok.
Normal alışveriş saatleri: 09.00-13.00 ve 16.00-21.00 arasındadır. Bazı süpermarketler: 24 saat açık. Dükkan ve mağazaların hepsi: klimalı ve özellikle akşam saatleri alışveriş için en favori saatler.
Bu arada: daha önce de söylediğim gibi: Cuma günleri, sabah saatlerinde mağazalar ve dükkanlar kapalı. Saat: 13.30 dan sonra açılıyorlar.
Ramazan döneminde giderseniz de, bu tür dini gerekliliklere yönelik uygulamalar var, bunlara dikkat etmeniz gerek.
Tüm bunların yanında, son olarak bir şey daha söylemek istiyorum. Sonra ayrıntılı açıklamalara gireceğim. Dubai havaalanı: dünyanın en çok alışveriş yapılan havaalanı olma özelliğine sahip.
Havaalanının hemen her yerinde, dükkanlar var.
Bütün Dubai’de satılan ürünleri, havaalanında bulmanız mümkün. Ancak: fiyatları elbette, şehir merkezine göre, biraz daha yüksek.
En büyük özellik ise, şehir merkezinde kalabalık nedeniyle göremediğiniz ürünlerin bazılarını, burada görebilecek olmanız.
Her türlü elektronik eşya, çocuk oyuncakları, parfümler, binlerce ürün alıcısını bekliyor.
Burada hiçbir şey almasanız bile, hemen hemen her ay, dünyanın en lüks otomobili için çekiliş düzenleniyor.
100 dolar vererek alacağınız bir biletle, yüzbinlerce dolarlık bir otomobil sahibi olma şansınız var ve zaten otomobil hemen çarşısının ortasında sergileniyor.
Kazandığınız hediyeyi de ülkenize kadar getiriyorlarmış.
NEREDEN ALIŞVERİŞ YAPILIR
ÇARŞILAR
Dubai’nin en popüler çarşısı: Deira’da bulunan: Altın Çarşısıdır. Buranın hemen yanında: Umman buhurdanlıklarının ve safran gibi güzel kokulu ürünlerin satıldığı: Baharat Çarşısı var.
Dokumalar için ise: halicin karşısındaki: Bur Dubai Souk. Bu çarşı: genellikle: 09.30-13.00 ve 16.00-22.00 saatleri arasında açıktır. Cuma günleri ise: öğleden sonra açılıyor.
Souk Medinat Jumeirah: 2004 yılında inşa edilmiş olmasına rağmen; geleneksel Arap çarşısı atmosferini yansıtıyor. Bu nedenle: ilginizi çekebilir, mutlaka uğrayın.
ALIŞVERİŞ MERKEZLERİ
Şehirde, sıcaklığın aşırı yükseldiği zamanlarda: modern ve klimalı alışveriş merkezleri: çok kalabalık. Hatta; ana caddeler kadar kalabalık olabiliyor.
Al Barsha, Sheikh Zayed Road üzerindeki: Emirates, Cebel Ali’deki: Ibn Battuta Mall ve Bur Dubai’deki: Burjumal Centre: en büyük alışveriş merkezlerinin başında sayılabilir.
Al Ghurair City ve Deira City Centre gibi; eski alışveriş merkezleri de, popülerliğini koruyor.
Walf Mall ve Emirates Towers Boulevand: daha seçkin alışveriş merkezleri olarak öne çıkıyor.
Jumeira Road’daki: Ibn Battuta, Wafi ve Mercato ise: Mısır piramitleri ve İtalyan temalarını taşıyor.
Sheik Zayed Road üzerindeki: İnterchange No.1’in yanında bulunan: Downtown Burj Dubai (Dubai Mall) ve Emirates Road’un biraz ilerisinde yapılan : Dubailand (Mall of Arabia), yeni açılan alışveriş merkezlerinden birkaçı.
Alışveriş merkezleri: her gün saat: 10.00-22.00 arasında açık. Perşembe, Cuma ve Cumartesi günleri ise gece: saat: 24.00’e kadar açık bulunduruluyor.
NE ALINIR
ALTIN
Burada eğer altın almak isterseniz, tek adres: Deira’daki Altın Çarşısıdır. Burada, fiyatlar günlük uluslar arası borsalar dikkate alınarak belirleniyor. 18, 21, 22 ve 24 ayar sarı ve kırmızı altın bulabilirsiniz. Ama: uygun fiyat için, mutlaka pazarlık yapın.
İstediğiniz bir ürünü, satın almadan önce, farklı yerlerdeki fiyatlarını öğrenmek isterseniz: Sheikh Zayed Road üzerindeki: İnterchange No.4’ün yanında bulunan: Gold&Diamond Park’a gidebilirsiniz.
HALILAR
Dubai’de, özel bir halı çarşısı yok. Ancak: İran, Afgan ve diğer bölgesel halıları bulabileceğiniz dükkanlar var. Bunlar genellikle: Deira, Al Nasr Square’deki: Deira Tower’da bulunuyorlar.
Ocak ayında, alışveriş festivalinde kurulan Halı Vahası da, en uygun fiyatlarda halı bulabilirsiniz.
Bunun dışında: Şaryah’taki Mavi Çarşı’nın üst katlarında: birkaç halı dükkanı var.
KUMAŞLAR
Dubai: Hint yarımadası ile kurduğu köklü bağlardan dolayı: kaliteli ve ucuz kumaşların satın alınması için tercih edilen bir yer.
Bur Dubai Souk: tekstil tüccarlarının yeri. Ama: Al Fahidi Street çevresinde sıralanan dükkanlar da ilginizi çekebilir. Kaşmir kumaşlar bol miktarda satılıyor.
PARFÜM
Al Ghurair City, Burjumal Centre, Deira City Centre, Emirates Towers Boulevard ve Mall of the Emirates’teki Ajmal Perfumes’den alışveriş yapabilirsiniz.
Ayrıca: özel üretim Arap kokularını bulabileceğiniz yerler: Centre ve Wali Mall’daki: Arabian Oud.
HEDİYELİK EŞYALAR
Her şeyin bulunabileceği büyük bir mağaza olarak önerebileceğim yer: Deira City Centre’de bulunan: Arabian Treasures.
Pazarlık yapabileceğiniz bu mağazalarda: oyuncak develerden, Arap kahvesi cezvelerine, nargileler ve kabzalı hançerlere kadar, her şeyi bulabilirsiniz.
Dubaili sanatçılar, el ürünlerinin satışı için: Ekim-Nisan ayları arasındaki Cuma günleri: Dubai Marina’da açılan: Marina Marketteki tezgahları tercih ederler. Veya; Wafi Mall’daki yer altı çarşısı: Khan Murjan’a bakabilirsiniz.
Hindistan’dan gelme süslü kapılar, mobilyalar ve süs eşyalarının satıldığı yerler ise: Al Barsha’daki büyük bir mağaza, Deira City Centre ve Souk Madinat Jumeirah’ta bulunan: Marina Gulf Trading.
Arap sanatçıların imzalarına taşıyan yapıtlar, eski haritalar, antika Arap mücevherleri ve ahşap eşyalara bakmak isterseniz: Jumeirah Road’daki Town Centre Mall’un hemen yanında bulunan: Creative Art Centre.
Arap yarımadasının izlenimlerini taşıyan defterler ve kupalar almak isterseniz: Walpole’un Jumeirah Plaza’daki dükkanlarına bakmanız gerek.
Son olarak: alışveriş merkezleri ve çarşılar ile ilgili ayrıntılı bilgiyi: gezi planlarında yazdım. Yani: bunları gezi yollarınız üzerindeki konumlarına göre yerleştirdim.
Salihli denilince ilk akla gelenler: suyu, odun köftesi, kurşunlu kaplıcaları, Sart harabeleri. Manisa’nın en büyük ilçesi olmasına rağmen, burada yaşayanlar, nereli oldukları sorulduğunda “Salililiyim” şeklinde cevap verirler.
Dikkat, arada “h” harfi yok. Buradan geçerken; Sart antik şehrini birkaç kez gezme şansım oldu.
ULAŞIM
İlçenin Manisa il merkezine uzaklığı: 72 km. dir.
Uşak-İzmir karayolu üzerindedir. İzmir-Afyon demiryolu da buradan geçmektedir. Salihli-İzmir arasındaki uzaklık: 96 km. Salihli-Uşak arasındaki uzaklık: 120 km. Salihli-Balıkesir arasındaki uzaklık: 144 km. Salihli-Denizli arasındaki uzaklık: 110 km.
Çevredeki ilçelerle olan uzaklıklar ise şöyledir:
Salihli-Kula arasındaki uzaklık: 42 km. Salihli-Turgutlu arasındaki uzaklık: 42 km. Salihli-Alaşehir arasındaki uzaklık: 40 km. Salihli-Köprübaşı arasındaki uzaklık: 53 km.
TARİH
İlçenin tarihini anlatmaya: antik Sardes (Sart) kenti döneminden başlamak gerekir. Sardes kendi: Gediz havzasında, Sart çayı kıyısında ve Bozdağ’ın batısındaki tepelerin kuzey yamaçları üzerinde, Meles adlı bir kral tarafından kurulmuş.
MÖ.1200-1000 yılları arasında, önemli bir yerleşim yeri olmakla birlikte, özellikle, MÖ.7 ve 6.yüzyıllarda, büyük gelişme göstermiş ve Lidya devletinin başkenti olarak büyük ün kazanmıştır.
Tarihi süreç içinde: Sardes kentinde öne çıkan gelişmeler şöyledir: Endüstriyel buluşlar, para, ülkeler arası ulaşım, lirik şiir, müzik, felsefe, astronomi, coğrafya ve heykelcilik. Tüm bu gelişmeler: Sardes kentinde başlamış ve gelişerek, antik dünyanın diğer yörelerine dağılmıştır.
Sardes kenti: Lidya devleti yıkıldıktan sonrada varlığını sürdürmüştür. Persler döneminde: Satraplık merkezi, Romalılar döneminde eyalet merkezi, Bizans döneminde ise, piskoposluk merkezi olmuştur. Dünya ticaret yollarının değişmesi sonucunda ise, Bizans imparatorluğunun son zamanlarında, kent, önemini kaybeder.
1075 yılında, Selçuklu Türkleri, Sardes kentini ele geçirirler. Takip eden dönemde, kentin ismi: Sart olarak anılmaya başlanır. Sart kenti: 1098 yılında, Bizanslıların eline geçer. 1313 yılında ise, Germiyanoğulları tarafından alınır ve kesin olarak Türk egemenliği altına sokulur.
16.yüzyıldan sonra: Salihli kenti, Sart kentinin işlevlerini yüklenmeye başlar ve onun yerini alır.
Evet, bugünkü Salihli’nin güneyinde, Bozdağ eteklerindeki tepelerde ve Çakallar deresinde: antik dönemlerde kalma mezarlar bulunuyor. Son olarak: MÖ.6.yüzyıla ait olduğu anlaşılan bir Tümülüs mezar bulunmuş.
Bu mezarlar, genellikle yerleşim merkezleri çevresinde bulunduğuna göre, bugünkü Salihli’nin güneyinde, antik bir yerleşim merkezi daha bulunduğu sanılmaktadır.
Bugünkü Salihli ilçesi, 1518 yılı kayıtlarına göre, Sart kazasına bağlıdır. O zamanki ismi ise: Veled-i Salih (Salihoğlu) köyü olarak bilinmektedir. Köyün kuruluşunu: Salihlu (Salihler) adlı “Yörük” topluluğu tarafından gerçekleştirildiği bilinmektedir.
Salihler: Yörüklerin yerleşmiş oldukları yere isimlerini vermişlerdir. Bu yüzden; 16. ve 17.yüzyıl kayıtlarında, Salihli’nin bulunduğu bölgede, birkaç Salihli köyü daha bulunduğu bilinmektedir.
Ancak: bunlar, daha önce sözünü ettiğim gibi, Sart kazasına bağlı değillerdi ve bu yüzden, bugünkü Salihli’nin çekirdeğini oluşturdukları düşünülmüyor.
GENEL
İlçe, bütünüyle Ege bölgesi ikliminin tesiri altındadır. Yazları yağışsız ve sıcak, kışları ise yağışlı ve ılık “Akdeniz iklimi” tipi görülmektedir.
Salihli ovasında, zaman zaman fayların oynaması ile temel de çökmeler meydana gelmektedir. Bu açıdan bakıldığında, Salihli ovası, 1.derece deprem kuşağında bulunmaktadır.
Bozdağ: ilçenin güneyinde, 2159 metreye kadar çıkmakta ve heybetli bir görüntü oluşturmaktadır.
Jeotermal enerji: İlçe merkezine 6 km. uzaklıktaki Salihli-Kurşunlu jeotermal alanındaki enerji ile: İlçe merkezindeki 20 bin konutun merkezi olarak ısıtılması planlanmıştır. Halen bir kısım konut, bu enerji ile ısıtılmakta olup, çalışmalar devam etmektedir. Termal alanda: günümüzde 24 adet jeotermal kuyu var. Bunlardan: 6 tanesi konut ve sera ısıtmacılığı ve sağlık turizmi için kullanılıyor.
Tarım değerlendirildiğinde ise: Salihli’nin ülkemizin çekirdeksiz üzüm merkezi olduğu görülür. Kuru üzüm ihracatı ve pekmez üretimiyle, ülke çapında ilk sıralarda yer alır. Salihli’nin kirazı da çok ünlüdür.
İri taneli, küçük çekirdekli, çok tatlı ve üretilen miktarın tamamına yakını, yurt dışına ihraç ediliyor.
NE YENİR
Bu çevreye has damak tadı olarak; şevketi bostan, enginar dolması, semizotu, yalancı sarma, börülce tarator, simit ekmeği, mantar tatlısı, zerde.
Bu yemek ve tatlılar, yörede sevilerek tüketilmekte olup, sizlerde deneyebilirsiniz. Özellikle ve özellikle: odun köftesini tavsiye ediyorum.
NE SATIN ALINIR
İlçenin Gökeyüp kasabasında: güveç yapılmaktadır. İlginizi çekerse, satın alabilirsiniz. Erkekler tarafından, yakın çevreden getirilen, bu işe uygun topraklar dövülerek inceltildikten sonra, yoğrulup çeşitli pişirme kapları yapılıyor.
Kurutulduktan sonra, bahçelerde yakılan ateşlerde pişirilerek, satışa sunuluyor.
GEZİLECEK YERLER
KURŞUNLU KAPLICALARI
Salihli ilçesinin kaplıcaları meşhurdur. Çünkü: bölge, yer altı kaynaklarının etkin olduğu bir yer. Kurşunlu kaplıcaları da: İlçe merkezine, 5 km. uzaklıktadır. İzmir-Ankara kara yolunda, güneye dönen 2 km. lik bir yolla ulaşılmaktadır.
Kaplıca sularının olumlu etki verdiği rahatsızlıklar şunlardır: romatizma, cilt ve kadın hastalıkları, solunum yolu hastalıkları, sinirsel hastalıklar ve ameliyat sonrası eklem ve kireçlenme rahatsızlıkları.
Banyo ve içme kürü olarak kullanılan suların içeriği ise: kalsiyum sülfatlı, bikarbonatlı, sülfatlı ve hidrojen sülfür. Sıcaklık: 52-96 derecedir.
Konaklamaya gelince: kaplıca bölgesinde: Salihli Belediyesi tarafından işletilen; 3 tip ev seçeneği bulunmaktadır. Bu seçeneklerin birbirinden ayrılma nedenleri: içinde bulunan yatak sayısıdır.
Tesis, toplam: 86 ev ve 270 yatak kapasitelidir. Ayrıca: restoran, kafeterya, çay bahçesi, fırın, bakkal, kasap ve manav bulunmaktadır. Bunların dışında: tesislerde: fizyoterapist, doktor, sağlık memuru da bulunmaktadır.
Tesislerde: 2 kapalı havuz, 8 jakuzili banyo ve 2 sauna bulunmaktadır. Elbette buraya gitmeye niyetlenirseniz, gitmeden önce rezervasyon yaptırmanız şart.
SART KAPLICALARI
İlçenin bir diğer kaplıcaları ise: Bozdağ eteklerinde, Çamur hamamı köyü sınırlarındadır. Halk arasında: Çamur hamamları olarak bilinir. İlçe merkezine, 11 km. uzaklıktadır. Suların özellikleri: kalsiyum, sodyum, bikarbonat ve sülfür içermesidir. Sıcaklığı: 52 derecedir.
Suların iyi geldiği düşünülen rahatsızlıklar şunlardır: romatizma, nevralji, cilt ve kadın hastalıklarıdır. Konaklamaya gelince, bölgede: 150 yatak kapasiteli, 75 banyolu oda bulunmaktadır. Yine: buraya gitmeye niyetlenenler için, gitmeden önce rezervasyon yaptırmak şarttır.
FOSİL AYAK İZLERİ
Köprübaşı-Çarıklar köyü: Nebiler mevkiinde: günümüzden 15000-25000 yıl öncesine ait, fosil ayak izleri bulunmaktadır.
Killi, ıslak çamur tabakasında oluşan izler: sıcak volkan küllerine maruz kalmış ve sonuçta, tuğla gibi pişerek, binlerce yıldır şekillerini muhafaza ederek, günümüze ulaşmışlardır.
DEMİRKÖPRÜ BARAJI
İl merkezine 105 km. uzaklıktadır. Burada: çamlık ve bahçelik alanda, piknik yapılabiliyor. Tesis olarak ise: çalışanların lojmanları ve bir gazino bulunuyor.
BOZDAĞ KAYAK MERKEZİ
Buranın en büyük özelliği: Ege bölgesinde kayak yapılabilen bir yer olması. Evet, burada, kışın kayak yapılabiliyor.
İzmir-Torbalı mevkiinden 150 km. Salihli mevkiinden ise 130 km. uzaklıktadır. İzmir şehir merkezinden, Bozdağ kayak merkezine, otobüs veya özel aracınız ile ulaşmak mümkün. İzmir ve yöredeki kayak meraklıları için, yakın ve uygun bir yer.
Bozdağ kayak merkezi: ilçe merkezine 30 km. uzaklıktadır. Kayak merkeziyle, Bozdağ arasındaki uzaklık ise: 9 km. dir.
Bozdağ kasabasından çıkıp dağın zirvesine doğru kıvrılarak ilerleyen yol, Bozdağ kayak merkezine çıkıyor. Ancak, bu yol çok bozuk, özellikle dikkatli çıkmanızı öneriyorum. Veya, umarım bir yetkili okur da, bu yolu yaptırırlar.
Zirve: 2159 m. yüksekliktedir. Telesiyej ile, zirveye ulaşmak mümkündür. Kayak merkezinde, 2 adet teleski bulunmaktadır. Bunlar; 650 metre çıkış, 1200 metre iniş, 450 metre çıkış ve 900 metre iniş kapasitelidir. Ayrıca: biraz önce de söylediğim gibi, 1 adet telesiyej var. Telesiyej ile, 1549 metreye çıkılıyor ve saatte 1000 kişi taşınabiliyor.
Burada: Aralık-Mart ayı arasında, havanın durumuna göre, kayak yapmak mümkündür. Normal kış koşullarında: kar kalınlığı: 80-120 cm. civarındadır. Kayak alanları: 1700-2157 m. yükseklikler arasındadır. Özellikle: dağın, kuzeye bakan yamaçlarında: Alp disiplini kayak uygulamaları yapmak mümkündür.
Kayak merkezi: günübirlik ziyaretçilerin sıkça geldiği bir yer. Kendi aracınız ile giderseniz: 1500 araçlık otopark bulunuyor.
Konaklama imkanlarına gelince: Bozdağ kayak merkezi oteli: özel şirket tarafından işletilmektedir. Otelde: 4 suit olmak üzere, toplam 20 oda var. Toplam yatak kapasitesi ise: 60. Odalarda: televizyon, merkezi ısıtma, telefon ve duşa kabin bulunmaktadır. Ayrıca: 350 ve 450 kişilik olmak üzere, iki restoran bulunuyor.
Elbette, burada tek tesis bulunması: fiyatların da uçuk olmasına neden olmuş, haberiniz ola. Otel fiyatlarının uçuk olması dışında, telesiyej ve kayak aksesuarlarının kira ücretleri de uçuk.
Bu arada: mutlaka konaklama veya değişik bir ortam isterseniz, araç ile 15 dakika uzaklıktaki Bozdağ köyünü düşünebilirsiniz. Burada, güzel bir ortam bulacaksınız.
Ancak, unutulmaması gereken en büyük özellik: buradaki tesislerin yaz döneminde kapalı olduğu. Ayrıca: kış dönemi de olsa, gitmeden önce, mutlaka, kar bulamama ve kayak yapamama riskini göz önünde bulundurmanız şart.
Son bir ayrıntı: buradaki tesisler dağ yamacına yapılmış, buraya çığ düşme ihtimali yüksek olmalı diye düşünüyorum? Ama: kesin bir yargıda bulunmak mümkün değil. Umarım yetkililer bu konularda gerekli tedbirleri almışlardır.
SARDES (SART) ANTİK KENTİ
ULAŞIM
İlçe merkezine 7 km. uzaklıktadır. İzmir şehir merkezine uzaklığı ise 90 km. dir. Efes antik kentine uzaklık: 130 km. dir. Gediz vadisi içinde: Bozdağ’ın kuzey etekleri üzerindeki yalçın kayalıklar üzerine kurulmuştur.
RESTORASYONU VE ANTİK ŞEHRİN ÖNEMİ
Sardes antik kentinin restorasyonu: Amerikalılar tarafından yapılmış ve yapılmaya devam ediliyor. Amerika’daki Yahudi Lobisi, burada yapılan ve yapılmakta olan kazılar için tonla para harcamış ve harcıyor.
Aslında: burada Amerikalıların ismi, yıllar önce ilk kez ortaya çıkıyor. Çünkü, bu antik kentteki ilk araştırmalar: 1910-1914 yılları arasında Amerikalılar tarafından yapılıyor ve buluntular: Amerika’daki Metropolitan Müzesine kaçırılıyor. Ancak: olay yalnızca antik eser kaçakçılığı olarak görülmemeli.
Burada göreceğiniz Sinegog: Yahudiler için çok önemli. Çünkü: yapıldığı dönemlerde, burada bir Yahudi cemaatinin yaşadığının işareti. Aşağıda bu konuda ayrıntılı bilgi vereceğim.
Ayrıca: Hıristiyanlığın ilk kabul edildiği yıllarda, Ege bölgesinde bulunan 7 kiliseden biri yani Sart kilisesi burada. Bu özelliği nedeniyle de: bölge, yoğun ziyaretçi akımına uğruyor.
Bunları duyunca şaşırdığınızı düşünüyorum. Düşünün lütfen, siz bunları ilk kez duyuyorsunuz, hemen dibimizdeki bir antik kentin özelliklerini, ama başka insanlar, binlerce kilometre uzaklıklardan, bu özellikleri duyuyor, biliyor ve gelip, buraları ziyaret ediyorlar.
GENEL
Kentin orijinal ismi: Sardeis. Okunuz olarak da “Sardis” olarak biliniyor. Tarihi süreç içinde: bu yörede, Lydia(Lidya)’lılar tarafından büyük bir uygarlık kurulmuş. Bu insanlar: yüz yıllık zaman dilimi içinde, Anadolu’nun en güçlü devletlerinden biri olurlar.
Ünlü yazar Heredot’a göre: Lidya yöresinde, ardı ardına, üç krallık ailesi yaşar. Bunlar: Atyatlar, Heraklidler ve Mermadlar.
Bunlardan Atyatlar ile ilgili bilgiler çok sınırlıdır. Çünkü: MÖ.2000’lerin ilk yarısında yaşadıkları düşünülmektedir. Ayrıca: bu sülalenin, Lidya topraklarında yaşayıp yaşamadıkları da şüphelidir.
Ancak: Sardes kazılarında, yörede yaşamın, Tunç çağı sonlarında başladığına ve burada küçük bir köy yerleşimi bulunduğu öğrenilmiştir. Bu dönemde burada yaşayanlar: ölülerini yakarak, küllerini gömmüşler, ağaç dallarından, kamışlardan ve balçıktan yapılmış, yarım daire planlı evlerde yaşamışlardır.
Kazılarda ortaya çıkan: Geç Hellas ve Miken keramiklerinden, buraya da yaşayanların takip eden dönemlerde, Yunanistan ile kültürel bağlar kurduklarını kanıtlamaktadır. Özellikle: MÖ.1200-900 yıllarına tarihlenen bu keramiklerde: boyalı, geometrik üslup kullanılmıştır.
Evet, tarihte gezimize devam ediyoruz. Derken, Tunç çağının sonlarına doğru: Batı Anadolu ve Akdeniz kentlerinde olduğu gibi, Sardes bölgesi de, dış güçler tarafından gerçekleştirilen saldırıya uğrar ve yakılıp-yıkılır. MÖ.1200 yıllarında: Tharak göçü: Anadolu’ya kadar uzanır. Ve, bu yıkıntıda, bunların payı olduğu düşünülmektedir.
Heraklid sülalesi: Takip eden dönemde Lidya bölgesinde bunlar krallığı ele alırlar. Ancak, bunların biraz önce de sözünü ettiğim gibi: Tharak kökenli oldukları biliniyor. Bunlar: MÖ.1185 yılında, Tharak göçünden hemen sonra başa geçerler ve Demir çağ başlarına kadar, aralıksız 505 yıl, burada hüküm sürerler.
EN ZENGİN DÖNEM
Mermadlar sülalesi: Bu sülalenin sonuncu kralı: Kraisos. Evet: Sardes kentinin zenginliğinin ve kültürel gelişiminin doruğa ulaştığı dönem, bu kral dönemidir. MÖ.6.yüzyılda, Sardes kenti, Batı Anadolu’nun sanat ve kültür merkezi konumuna gelir.
Çünkü: bu dönemde: Sardes kentinin ortasından; Poktolos (Sart) çayı geçer. Poktolos: Zeus’un oğlunun ismidir. Ama, bu çayın en büyük özelliği: Bozdağ eteklerinden doğup, şehre gelirken, beraberinde altın tozları taşımasıdır.
Hem de, bu özelliğini: MÖ.7.yüzyıldan, MS.1.yüzyıla kadar yani 800 yıl boyunca sürdürmesidir. Lidyalılar: koyun postları ile, çayın suyu içindeki bu altın tozlarını toplarlar ve çayın kıyısındaki altın işleme atölyelerinde değerlendirirler.
Çeşitli eşyalar yaparlar, ayrıca ilk altın parayı basarlar. Daha önce, ticaret yapan tüccarlara: krallık tarafından verilen metal üzerine yazılı sertifikalar, zaten paranın kullanımı öncesi gerekli ön hazırlık olarak, Lidyalılar tarafından uzun süre uygulanmıştır.
Ama, yine de, kral Alyattes: MÖ. 600 yıllarında, ilk altın sikkeyi basan kişi olarak tarihe geçer. Onun ardından da: kral Kroisos (MÖ.560-547) saf altından sikke bastırarak, Sardes kentinin antik çağda, bu konudaki önderliğini sürdürür.
Bu arada: bir şey daha hatırlatmak istiyorum: ünlü Frigya kralı Midas: her dokunduğunun altına dönüşmesi lanetinden kurtulmak için, Pontolos nehrinde yıkanmıştır. Nehirdeki bol altının sebebi, belki de bu mu acaba?
Evet, parayı ilk olarak onlar basarlar, bunun sonucunda, ticarette büyük ün kazanırlar. Ayrıca: gerek ulaşım ve gerekse ticari açıdan büyük önemi olan: “Kral Yolu”, Susa’dan başlayıp, Sardes şehrinde sona ermektedir.
Kral Kroisos: krallığının ilk yıllarını: barış ve diğer ülkelerle uyum içinde geçirir. Ancak: yüzyılın ortalarına doğru, doğuda Pers tehlikesi baş gösterir. Bunun üzerine: kral Kroisos; MÖ. 547 yılında, Kappadokia bölgesine sefere çıkar.
Kızılırmak nehrini geçtikten sonra, Persler ile karşılaşır ve yapılan savaşı: Persler kazanır. Savaştan geriye kalan Lidyalılar ve kral Kroisos geri çekilerek, Sardes şehrine dönerler.
ŞEHRİN AKROPOL BÖLGESİ
Şehir halkı: Akropol bölgesine çekilir. Çünkü: Akropol: Sardes ovasına hakim, sarp ve ulaşılması güç olan bir yerdedir.
Daha önce, birçok saldırıda, kentin kurtulmasına neden olmuştur. Teraslar halinde yükselen tepede, Arkaik döneme ait kalıntılar bulunmuştur. Burada; çepeçevre saran surlar var.
Bu surlar: Likyalılar tarafından yaptırılmış. MÖ.5 ve 7. yüzyıllara tarihlenen bu surların arasındaki bölümde: MÖ. 223-187 yılları arasında, kral III. Antiochos tarafından yaptırılan tahkimat parçaları ve daha sonra yaptırıldığı düşünülen, Perslere ait başka bir savunma kalıntıları bulunmuştur.
Ancak: tepenin güneyinde, Bizanslıların yapmış olduğu duvarın büyük bir bölümü, günümüze ulaşmış olup görülebilmektedir.
Bu görülen duvar: Likya, Yunan ve Roma dönemine ait kalıntılar kullanılarak yapılmıştır. Tepenin orta teras bölümünde yapılan kazılarda: MS.5.ve 7. yüzyıllara ait Bizans dönemine tarihlenen evler bulunmuştur.
Tepenin altındaki küçük çukurun içinde bulunan Likya ve Yunan kap-kacakları ise, buradaki kalenin, MÖ.7. yüzyılda varlığını kanıtlamaktadır.
PERSLERİN ŞEHRİ ELE GEÇİRMESİ
Evet: Persler, başlarında kral Kyros ile birlikte: MÖ.547 yılında, Sardes şehrini ele geçirirler. Lidya devleti yıkılır. Zengin Lidya hazineleri ve kral Kroisos, İran’a götürülür.
Takip eden tarihi süreçte: kent, Perslerin, bölgedeki egemenliğinin kalesi rolünü üstlenir.
MÖ.334 yılında, Büyük İskender, Anadolu’nun diğer yörelerinde olduğu gibi, burada da, Persleri yenerek kenti ele geçirir. Takip eden dönemde ise, Seleukoslar, Bergama krallığı ve Roma hakimiyeti görülür.
MS.7.yüzyılın ilk yarısı içinde: bölgede, Kimmerler tehlikesinin ortaya çıkması üzerine, şehir, 20 metre kalınlığında ve 10 metre yüksekliğinde surlarla çevrilir.
SARDES ŞEHRİNİN YERLEŞİMİ VE GEZİLMESİ
Antik kent kalıntıları: karayolunun hemen kıyısından başlıyor. Ancak: köye gittiğinizde, kentin yapısını değerlendirirken: kent, iki bölge halinde düşünülmelidir.
Aşağı Sart ve Yukarı Sart. İzmir-Ankara karayolunun, Ankara istikametinde, solda kalan kısmı: Aşağı Sart. İzmir-Ankara karayolunun, Ankara istikametinde, sağda kalan kısmı: Yukarı Sart.
AŞAĞI SART (SARTMAHMUT)
Stadelin: batı ve kuzey eteklerindeki geniş alanlarda kurulmuştur. Kuzeyde bulunan, kireç taşından yapılmış, anıtsal teras duvarları: buranın, Lidyalılar açısından taşıdığı önemi ifade eder. Büyük olasılıkla, resmi yapılar burada idi. Ancak, bunlar günümüze parçalar halinde gelmiştir.
Burada: şehrin, gymnasium-hamam bölgesi var. Gayet güzel şekilde restore edilmiş durumdadır. Şehrin, Roma döneminde yapılmış anıtsal yapılarından biridir. Anadolu’daki benzerleri arasında, en büyük ölçülerde yapılmış olanıdır.
Yapıma; MS. 2’nci yüzyılda, Roma imparatoru Severius Simplicinius emriyle başlanır. 200 yılı aşkın bir süre süren çalışmalar sonucunda, MS 4’ncü yüzyılda tamamlanır. Bu bölgede, daha önceki dönemde yapılmış bir kısım yapının (nekropol ve bazı yapılar) ise, MS.17 yılındaki büyük depremde yıkıldığı biliniyor.
Yapı; 3 ayrı bölümden oluşuyor. Birinci bölümde: üstü kapalı, 8×12 metre boyutlarında bir hamam var. İkinci bölümde: hamam kısmına açılan ve törenlerin yapıldığı bir mermer avlu var. Bu avlu: 15×33 metre boyutlarında, iki katlı sütun sıraları ile, görkemli bir hale getirilmiş.
Büyük bir portal, bunu tamamlıyor. Üçüncü bölüm: doğudaki 80 metre karelik bir alanı kaplayan Palaestra (antreman alanı) ile, kuzey ve güney duvarına bitişik, birbirine simetrik, 2 holden oluşuyor. Özellikle, buradaki sütunlar, erken Bizans üslubu başlıkları ile dikkat çekiyor.
Son olarak: söylentilere göre: zamanın kralları, buranın geniş bahçesinde: memleketin genç erkeklerini çıplak olarak koşturup, pazardan mal seçer gibi, beğendiklerini satın alırlar ve haremlerine atarlarmış.
Evet, bu bölümde, günümüzde en çok ziyaret edilen yerlerde biri daha var. Burası, 1962 yılında yapılan kazılarda ortaya çıkarılan bir Sinegog. Dünyadaki ilk sinegoglardan biri olduğu düşünülüyor.
Mermerli caddenin kuzeyinde, MS.3.yüzyıla ait bir yapı. Bu yapının, ilk defa, MS.17 depreminde yıkılan Gymnasium’un bir bölümü olarak sonradan yapıldığı anlaşılmıştır. Burada ele geçen “İbranice” bir yazıttan: Roma imparatoru Licinius Valerianus’un ismi geçmektedir.
Yapı: türünün Anadolu’daki en eski örneklerinden birisidir. Yazının baş kısımlarında da söylediğim gibi: MS.3.yüzyılda, bölgede bir Musevi cemaati varlığını işaret etmesi açısından önem taşımaktadır. Zaten, bu yüzden Amerikan Yahudi Lobisi, buranın kazı çalışmaları için, tonla para aktarmış.
Ekonomik etkinlikler ise: daha çok batı yakada, kenti bu yönde sınırlayan: Poktolos çayı yöresinde toplanmıştır.
Bu yörede: Altın arıtma atölyeleri, mücevherci dükkanları ve Pazar yeri var. Özellikle: Artemis Tapınağına giden yolun batısındaki çukurda: Lidyalıların altın işleme atölyeleri bulunuyor. Beton çatılarla korunan atölyelerin ortasında: Kybele sunağı var.
Civa ile karışık altın, Poktolos çayından, koyun postları ile toplanıp, tuz ile ergitilerek, ayrıştırılıyormuş. Sonrasında ise, muhteşem sanat eserleri.
Halka ait konutlar: bunlar, oldukça sade ve yoksul görünümlüdür. Taş temel üzerinde, kerpiç duvar yükselir ve üst bölüm, sazdan bir dam ile örtülür. Evler: çok basit türde ve tek hücreli olarak yapılır. Boyutları ise: 8 x 3 metre boyutlarındadır. İç bölümde: ev halkının ihtiyaçlarına göre ayarlanmıştır.
Ancak: arada belirgin bir bölme duvarı yoktur. Tavana asılan bir perde benzeri şeyle, bölünmenin sağlandığı düşünülüyor.
İçerde: kiler bölümü ve ocak ile fırın var. 6.yüzyılın ikinci yarısında: konutların duvarları, dıştan boyalı kabartmalarla süslü, pişmiş toprak levhalarla kaplanmaya başlanmıştır. Çatılar da, bu dönemde kiremit ile örtülmeye başlanır.
Aşağı kentin en büyük sıkıntısı ise: susuzluk idi.
YUKARI SART (SARTMUSTAFA)
Burada: Artemis Tapınağı ve küçük bir arkeoloji müzesi var. Artemis Tapınağı: Helenistik dönemde inşa edilmiş.
Tapınak: yapıldığı dönemde, Artemis ve Kybele’ye tapınılmak için yapılmış. Tapınağın en büyük özelliği, günümüze sağlam ulaşan en iyi Artemis Tapınaklarının başında gelmesi. Devasa boyutlara sahip mermer sütunları var. Gördüğünüzde şaşıracaksınız.
Burada: Poktolos çayı boyunca uzanan: eskisinin yerine yapılan 20 bin kişilik Roma tiyatrosunu da görebilirsiniz.
SONUÇ
Sardes antik kentinin kralı, son yıllarda, artık Salihli yöresinin değil, Uşak yöresinin kralı gibi tanınıyor. Çünkü: kral Karun hazinelerinin Uşak yöresinde bulunması, sanki bu kralın hayatını orada geçirmiş gibi bir izlenimin insanlar üzerinde yerleşmesine sebep olmuş.
Halbuki, Lidya imparatorluğunun bu en büyük ve meşhur kralı; Sardes şehrinde yaşamıştır. Uşak yöresinde bulunan hazinelerin saklandığı Tümülüslerden, bu yörede 119 tane sayılmış. Ancak: define avcıları için belki kötü bir haber, bu Tümülüslerin tamamına yakını, Haçlı Seferleri sırasında, haçlı çapulcuları tarafından soyulmuş ve günümüze pek bir şey kaldığı söylenemez.
Anlatılanlara göre: Pers kralı, Lidya kralına hazinesinin yerini söyletemeyince, onu, kendi yanında İran’a götürür. Orada, hazinesinin yerini söyletmeyi umar. Çünkü: Perslerin, Sardes kenti ve yöresinden ele geçirdikleri, yalnızca, halkın ve sarayın günlük kullanımında bulunan ve üst-baş güzelliklerinin sergilendiği: altın eşyalar, süs objeleridir. Lidya kralı Kreisos’un ünlü hazinesinin bulunmuş olduğu tahmin edilmiyor.
Dolayısı ile, Pers kralı, kral Kreisos’u hazinesinin yerini söyletmek için yanında, İran’a kadar götürür ama daha sonraki gelişmeler bilinmiyor. Belki de, ünlü Kral Kreisos’un muhteşem hazinesi, hala Anadolu toprakları altında bulunuyor.
İstanbul’un Osmanlılar tarafından kuşatıldığında, ele geçirilmesi kesinleşince, tüm İstanbul halkı, Bizanslılar: haliç kıyısındaki surlara çıkarak, karanlıkta, ne kadar varlıkları varsa, hepsini haliç sularına atarlar.
Aradan yüzyıllar geçer, geçen yıllarda, Japonlar, Haliç’i temizlemeyi önermişlerdi. Yoksa, sırf bu kalıntılar için mi, çünkü haliç tabanında, şu an, metrelerce kalınlığında kil tabakası var ve bu tabakanın sahip oldukları; belirsiz ama kesinlikle muhteşem olduğunu düşünüyorum.