Almanya Düsseldorf

Almanya Düsseldorf

Almanya’nın tam bir ticaret kentidir, özellikle bu şehirde düzenlenen fuarlar, şehre milyonlarca ziyaretçi çekmektedir.

Zaten: bende bu şehrin ismini ilk olarak burada düzenlenen fuarlara katılan bir arkadaşım sayesinde duydum ve bu fuar etkinliğine birlikte gittik.

Bir keresinde de, bu şehre yakın bir Belçika şehrinde yaşayan bir akrabamızı ziyarete gittiğimizde, uçaktan burada indik ve bu sırada, şehri bir süre gezme imkanı buldum.

Evet, küçük ve düzenli bir Alman şehri, gezilip görülmesi için, en fazla 2 gün yeterlidir.

HAVAALANI

Duesseldorf uluslararası havaalanı: Flughafen Duesseldorf International olarak anılır ve Kuzey Ren-Vesfalya bölgesinin en büyük havaalanıdır. Almanya ülkesinin ise, üçüncü büyük havaalanı olarak bilinir. Yıllık yolcu kapasitesi: 20 milyondur.

Bu havaalanında, en büyük yabancı şirket havayolu, THY dır. 3 Terminal bulunmaktadır ve THY, C Terminalini kullanmaktadır.

Buranın en büyük özelliği: ulaşımının kolay olmasıdır. Avrupa’nın birçok yerine, bu havaalanında, gayet ucuz ve her an uçak bulabilecek şekilde uçabilirsiniz.

Havaalanı, şehir merkezine, 10 dakika uzaklıktadır. Yani, yaklaşık uzaklık 7 km. dir. Essen şehri ise, havaalanına, 20 km. uzaklıktadır.

Taksi ile, havaalanından, şehir merkezine gitmek isterseniz, 16 Euro ücret ödemeniz gerekir. Havaalanı, Ticaret Fuar merkezi arasındaki uzaklık için ise, bir taksiye 11 Euro ödemeniz gerekir.

Bu arada, şehrin, ülkenin diğer şehirleriyle olan mesafesi değerlendirilirse, Köln şehri, buraya tren ile 25 dakika uzaklıktadır. Duesseldorf şehrinde, merkezi tren istasyonu şehir merkezinde değildir ama merkeze, yürüyerek 10 dakika uzaklıktadır.

Almanya Düsseldorf

Sky Train

Sky Train: Havaalanı terminali ile, şehir merkezindeki tren istasyonunu birbirine bağlamaktadır. Terminal ve istasyon arasında, hızlı ve konforlu bir ulaşım sağlamaktadır. Değişik bir deneyim isteyenlere öneririm, havadan gidiliyor.

Almanya Düsseldorf

GENEL

Almanya ülkesinin yedinci en kalabalık nüfusuna sahip şehridir. Kentsel nüfus, 1.5 milyon civarındadır. Mercer Dergisinin, 2009 yılında yaptığı bir araştırmada, kentsel yaşam kalitesi açısından, dünya üzerinde en yaşanılabilir, 6’ncı kent seçilmiştir.

Bu nüfus içinde dikkati çekenler, 11 bin Japon toplumudur. Ayrıca: azınlık olarak, Türkler (15 bin civarındadır), Yunanlılar ve İtalyanlar bulunmaktadır.

Ama, bu kadar yabancı bulunmasına rağmen, Almanya’nın diğer şehirlerinin bazılarında görülebilen ırkçılık burada görülmemektedir. Yani, şehir çok uluslu bir şehir olarak tanınmaktadır.

II. Dünya savaşında, şehirdeki yapıların % 40’lık bölümü yıkılmış ve kalanların ise, yine büyük kısmı hasar görmüştür. Daha sonra ise, bu binaların hepsi, aslına uygun olarak yeniden inşa edilmiştir. Hatta, devlet, eski binaların restorasyonu için, içinde oturanlara belli oranlarda maddi yardım yapmış ve bu binaların restorasyonunu sağlamıştır.

Şehir: Ren nehri üzerinde, nehrin iki kıyısında kurulmuştur. Ama, yalnızca görsel anlamda değil, nehir, taşımacılık alanında da, büyük imkanlar sunmaktadır.

Zaten, bu şehri ziyaret ederseniz, nehir üzerindeki inanılmaz trafiği, nehir gemilerini görebileceksiniz.

Ren nehri: dünyanın en önemli limanlarından “Rotterdam” ve “Antwerp” limanlarına çok yakındır. Meşhur “Ruhr” bölgesinin madenleri ve bunlardan elde edilen ağır metaller, Ren nehri üzerinden, dünyanın birçok yerine kolayca aktarılmaktadır.

Yani: sonuçta, Ren nehri üzerinde yapılan bu taşımacılık, karayolu taşımacılığına oranla, % 70 daha ucuza mal oluyormuş.

Şehir: uluslararası: fuarcılık, medya ve ticaret merkezidir.

İklim: şehirde, yıllık sıcaklık ortalaması: 12 derecedir. Yazlar sıcak, kışlar soğuk geçer. En yüksek sıcaklık, Temmuz ayında görülür ve 23 derecedir.

En düşük sıcaklık ise, Aralık-Ocak-Şubat aylarında görülür ve 4 ile 5 derece arasında değişir. Sonuç olarak, Temmuz ayında bile, gayet serin ve yağışlıdır.

Gitmeden önce, mutlaka hava durumunu kontrol etmeniz gerekir veya tedbirli olmak ve uygun kıyafetler almak yeterlidir.

Şehirde: 26 müze ve 100’den fazla sanat galerisi bulunmaktadır.

Ulaşım ağı: inanılmaz kaliteli ve yaygındır. İnanın, şehrin en dar sokaklarına kadar tramvay girmektedir.

Almanya Düsseldorf

GECE HAYATI-EĞLENCE

Altstadt, genellikle Alman ve yabancı turistler tarafından tercih edilmektedir. Bolker strabe caddesi üzerinde, Ratinger Strabe ve Kurze Strabe caddeleri üzerinde ilginç barlar bulunmaktadır. Hafen denilen yer: tam bir eğlence merkezidir.

Burada güzel barlar ve diskolar bulunur ve bunlara genellikle elit kesim gider. Özellikle, bu bölümde, şehrin en ünlü barı “3001” bulunmaktadır.

Şehirdeki eğlence sektörünün en öne çıkan yeri: Kom ödchen denilen kabare sahnesidir. 1947 yılında kurulan tiyatro: 1967 yılında günümüzdeki yerine taşınmıştır. Burada, tanınmış guruplar tarafından gösteriler düzenlenmektedir.

Evet, şehir Almanya’da partilerin merkezidir. Cuma ve cumartesi geceleri, bütün kafeler, diskolar tıklım tıklım doludur.

DÜSSELDORF WELCOME CARD

Bu bir tür: Almanya’nın şehirlerinde olduğu gibi, limitsiz kullanımlı, çeşitli müzelere, turistik ve eğlence yerlerine ücretsiz giriş imkanları veren bir karttır. Ayrıca: tramvay ve otobüslere de küçük bir ücret ödeyerek, bu kart ile birlikte binebiliyorsunuz.

24 saatlik kart: bireysel: 9 Euro, aile: 18 Euro’dur. 48 saatlik kart: bireysel: 14 Euro, aile: 28 Euro’dur. 72 saatlik kart: bireysel:19 Euro, aile: 38 Euro’dur. Aile: 2 yetişkin, 2 çocuktan oluşmaktadır.

Almanya Düsseldorf MESSE DÜSELDORF

MESSE DÜSELDORF

Burası bir fuar merkezidir ve 40 yıllık bir geçmişe sahiptir. Toplam sergi alanı: 285 bin m. karedir. Burada: 23 sektörde, fuarlar düzenlenmektedir.

Dünyanın en büyük fuar alanıdır. Yılın her bölümünde, burada düzenlenen fuarlar nedeniyle, şehirdeki otel fiyatları ve doluluk oranları hep etkilenmektedir.

Burası tam bir fuar alanı, yani ticaretin kalbi burada atıyor ve zaten, bu şehre gelen yabancıların büyük bölümü, hatta % 90 kadarı, yalnızca bu tür fuarlar için geliyorlar ve bu sırada şehrin tarihi ve turistik yerlerini de geziyorlar. Büyük olasılıkla, bu satırları okuyan siz de, fuar için bu şehre gideceksiniz.

Almanya Düsseldorf Karnaval

KARNAVAL

Şehirdeki karnaval, her yıl, Şubat ayının sonuna doğru ve 11 Kasım tarihinde düzenlenmektedir. Parti: 11 Kasım tarihinde, saat 11.11 de başlamaktadır. Karnaval insanları, izleyicileri, dansları ve kıyafetleriyle güldürmektedirler.

Almanya Düsseldorf Lunapark

LUNAPARK

Şehir merkezinden, yalnızca 6 dakika uzaklıktaki, Lueg platz meydanındadır.
Burada, Avrupa’nın en büyük eğlence fuarı, her yıl, Temmuz ayının üçüncü haftasında kurulur ve milyonlarca ziyaretçi çeker.

Lunaparka girmek için, 11 Euro ücret ödemek gerekiyor. Özellikle çocuklu ailelerin ve lunapark merakı olanların gitmesini öneririm, birçok oyuncak var.

Old Town ile lunapark arasında, Ren nehrinde bir feribot çalışıyor ve bence bu 10 dakikalık keyifli yolculuğu mutlaka yaşayın.

Almanya Düsseldorf

HEİNRİCH-HEİNE ÜNİVERSİTESİ

Bu üniversite, dünya çapında ünlüdür ve birçok genci, kendisine çekmektedir. Özellikle, Hukuk ve Eczacılık alanlarında başarılı bir üniversitedir.

Almanya Düsseldorf yemekleri
Almanya Düsseldorfi içkileri

 

NE YENİR-NE İÇİLİR

Şehirde, yerel lezzet tatmak isteyenler için önerebileceğim başlıca yemek: bezelye çorbasıdır. Burada: Ahzetupp olarak bilinir. Geleneksel bir yiyecektir. Bunun dışında, şehirliler, kendi kültürleri gereği, domuz etinin tüm spesiyallerini yani özel ürünlerini severek yemektedirler.

Sauerbraten: sığır etinin kızartılması, sirke ve baharatlarla soslanması ile yapılan bir yemek türüdür. Reibekuchen: kızarmış patates, elma sosu ile servis edilen bir tür gözlemedir. Kendi lezzetlerimizden tatmak isterseniz, yine, bu şehirde birçok Türk restoranı bulabilirsiniz.

Graf-adolf street üzerindeki İş bankasının bulunduğu caddede, “Schwarzes meer restoran” isimli, Türk lokantası bulunuyor. Ayrıca: merkez tren istasyonunun hemen ilerisinde, yine, ev yemeklerimizi yapan bir Türk lokantası var.

İspanyol ve Latin Amerika yemek kültürü lezzetlerini tatmak isterseniz: Schneider-Wibbel-Gasse denilen bölgede: Bolker strasse ve Flinger strasse caddelerini birbirine bağlayan, eski şehir içindeki küçük sokağı deneyebilirsiniz.

Buradaki restoranlar çok ünlüdür. Yiyecek konusunda son bir not: merkezi tren istasyonundan yani “Hauptbahnhof” denilen yerde “Brezel Bub” olarak isimlendirilen ve tanesi 50 Cente satılan simitlerden tatmalısınız. Bu bir tür tuzlu simit, sıcak sıcak gayet güzel gidiyor.

Ne içilir derseniz,

Elbette Almanya’nın diğer şehirlerinde olduğu gibi “bira” denilebilir. Zaten: Old Town bölgesinde, dünyanın en uzun barı bulunmaktadır.

Zaten, Old Town bölgesi, biranın en iyi tadının bulunduğu yerdir. Burada, çok hassas ve önemli bir konudan söz etmek istiyorum. Duesseldorf ve Köln şehirleri arasında bir rekabet bulunmaktadır.

Bu yüzden; Duesseldorf şehrinde, asla “Kölsch” denilen marka bira siparişi vermeyin. Bunu yaparsanız, size kötü kötü bakan insanlar göreceksiniz. Buna dikkat etmenizi öneririm. Burada, buraya has, geleneksel bira “Uerige” tatmalısınız.

Almanya Düsseldorf alışveriş

ALIŞVERİŞ

Şehirdeki Königsallee bölgesi, yaklaşık 50 yıldır, büyük bir moda ve alışveriş merkezi olarak önem kazanmaktadır. Bu seçkin alışveriş merkezi, şehrin kalbindedir.

Hatta, Avrupa’nın bile en önemli, güzel ve muhteşem alışveriş merkezi denilebilir.

Bunun dışında, alışveriş düşünülebilecek yerler: Old Town ve Schadow strasse düşünülebilir.

Erkek ve bayan moda mağazaları, kuyumcular, antika dükkanları, kitap mağazalarıdır.

Schadow strabe

Almanya’nın en fazla alışveriş yapılan yerlerinin başında gelmektedir. Burada, çok sayıdaki sokaklarda, bir sürü mağaza bulunmaktadır.

Carlstadt

Şehrin en huzurlu bölgelerinden birisidir. Burada: 18-19’ncu yüzyıllardan kalma, barok binalar görülebilmektedir. Özellikle: sebze ve meyve pazarı tezgahları görülebilmektedir.

Japon Mahallesi

Şehirde, Paris ve Londra’dan sonra, Avrupa’da bulunan en büyük üçüncü Japon topluluğu vardır. Bunların kendi kültürlerinin ürünlerinin satıldığı süpermarketler, kitap mağazaları ve restoranları, burada bulabilirsiniz.

Tüm bunların yanında, bu şehirde, çok meşhur bir tür “hardal” satılmaktadır. Löwensent isimli bu Alman hardalı: özel bir hardal olarak önem kazanmaktadır. Şehirde, bazı fantezi hardal (çilek hardalı gibi) bulup satın alabilirsiniz.

Almanya Düsseldorf

GEZİLECEK YERLER

Ren nehri kıyısındaki alanlar, trafiğe kapalı yürüyüş alanlarıdır. Bu bölgede, nehre paralel sıralanmış, birçok restoran, kafeterya ve yeşil alan görebilirsiniz. Araç trafiği: yerin altında yapılan tünellerden ilerlemektedir.

Şehirde başlıca gezilecek yerler, şu başlıklar altında toplanabilir:

1. Old Town-Altstadt
2. MediHarbour
3. Königsallee
4. Ren mesire
5. Benrath Sarayı-Schloss Benrath
6. Kaiserswerth
7. Ren nehri tekne gezileri,

NEHİR TEKNE GEZİNTİLERİ

Ren nehri kıyısındaki gezinti tekneleriyle, yaklaşık 1 saat süren, güzel bir gezinti yapabilirsiniz. Bu gezinti: genellikle, fuar alanından, şehrin en modern binalarının bulunduğu Medienhafen bölgesine, yani Basın Limanına kadar uzanmaktadır. Yani, şehri nehirden görmek gerçekten büyük keyif, Duesseldorf şehrinde, mutlaka nehir tekne gezisine katılmalısınız.

Almanya Düsseldorf

DÜSSELDORF GEZİ PROGRAMI

Bulunduğunuz yerden, bir şekilde, ana tren istasyonunun bulunduğu yere, yani “Hauptbahnhof” denilen yere gelmelisiniz. Gezimizin başlangıç noktası, buranın hemen önündeki bir meydanlık alan.

Almanya Düsseldorf KONRAD ADENAUER MEYDANI

Tren istasyonunu hemen önünde: “Konrad Adenauer Meydanı” var.

KONRAD ADENAUER MEYDANI

Burası, şehre trenle gelenlerin ilk gördükleri yer olması nedeniyle ilginçtir, çünkü: meydanda, çok sayıda Türk restoranı, kebapçısı görülüyor. Hatta, yalnızca restoren veya kebapçı değil, yine Türklere ait birçok dükkan ve mağaza bulmak mümkün.

Buradan sonra: Graf-Adolf caddesi boyunca: batıya, Ren nehri istikametinde yürümeye başlıyoruz. Bu cadde, Ren nehrine kadar uzanıyor, ancak bizim hedefimiz, Almanların kısaca “Kö” dedikleri, Almanya’nın en meşhur caddelerinden birini görmektir.

Dolayısı ile, cadde üzerinde ilerlerken, bir süre sonra yani 2 meydan geçtikten sonra, caddenin solunda, çok büyük “GAP 15” binasını gördüğümüzde, hemen binaya varmadan, sola döneceğiz.

Almanya Düsseldorf KÖNİGSALLEE
Almanya Düsseldorf KÖNİGSALLEE

 

KÖNİGSALLEE

Caddenin ilk temelleri: 1848 yılında, Kral Friedrich Wilhelm zamanında atılmıştır.
1 km. uzunluğundaki bulvarın ortasında: 585 metre uzunluğunda ve 33 metre genişliğinde ve 5 metre derinliğinde olan bir kanal bulunuyor.

Bu kanal: Ren nehrinin bir kolu olan ve şehrin ismini aldığı Düssel nehrinin suyunu barındırmaktadır. Kanalın içinde: kuğular, ördekler var ve hoş bir görüntü yaratıyorlar.

Kanalın çevresinde ise, dev kestane ağaçları sıralanıyor ve bu ağaçların içinde de, özellikle yaz döneminde kuşlar ve ortam tamamen kuş sesleriyle canlanıyor. Bu kestane ağaçlarının büyük kısmı: buranın ilk oluşturulduğu dönemden, yani 1850 yılından kalmadır.

Zaten, daha önce buranın ismi “kestane bulvarı” imiş. Bulvar yapıldıktan sonra, Prusya kralı Wilhelm buradan geçiyor ve bundan sonra caddenin ismi, bu olayın anısına “kral caddesi” yani “königsallee” olarak değiştiriliyor.

Günümüzde ise, şehirliler buraya kısaca “kö” diyorlar.

Evet, bu kanalın üzerinde

Yayaların ve araçların geçebildiği köprüler var. Bulvarın her iki yakası arasındaki geçişi sağlamak için, özellikle, yayaların geçmesi için çok sayıda küçük köprü yapılmıştır. Bu köprülerden, bulvarın her iki yanını gezinmek mümkündür.

Bulvar üzerinde, oturup dinlenmek için banklar yerleştirilmiştir. Banklar, genellikle kanala bakıyor, yani banklara oturduğunuzda, kanalı izleyebiliyorsunuz. Bulvarın iki yanında ise, lüks mağazalar sıralanıyor.

Bu lüks mağazalarda mevcut markalardan bazıları: Yves Saint Laurent, Cerruti, Escada, Chanel, Burberry, Armani, Kenzo gibidir. Tabii bunun sonucu olarak, gerek Almanya’nın ve gerekse Avrupa’nın birçok ünlüsü, buraya gelip alışveriş yapıyorlar, yani gezinirken, bir anda, bir ünlü ile karşılaşma olasılığı çok fazladır.

Yalnızca kanalın bulunduğu yerdeki bulvar mı? Hayır, burada, kapalı alışveriş mekanları da bulunuyor. Özellikle: “Sevens” isimli, 7 katlı alışveriş merkezi, muhteşemdir. Burada: marketler, kafeler, restoranlar bulabilirsiniz.

Zaten bulvar üzerinde de, kafe sahipleri, özellikle güzel havalarda, masa ve sandalyelerini, bulvar üzerine yani açık havaya çıkarıyorlar. Zaten, güzel havalarda, bu kafelerde oturmak için masa bulmak bir hayli zor, yani belli bir süre beklemeniz gerekiyor.

Cadde üzerindeki “Kaufhof” binası ise, Almanya’nın ilk Department Store olarak önem kazanmaktadır.

Alışveriş mekanları yanında, şehrin en lüks otelleri de buradadır. Bulvarın köşesinde “Slim Matilda” saati var ve burası, şehirliler için başlıca buluşma yeridir.

Evet, Kö bulvarında alışveriş yapmak istemezseniz ki, fiyatlar aşırı pahalıdır, bu güzel ortamı mutlaka gezin, teneffüs edin diyorum.

Cadde üzerinde, kanalın üzerinde, iki güzel köprü var. Bunlardan en öne çıkanı: Triton çeşmesinin hemen yanındaki “Girardet köprüsü” dür.

Almanya Düsseldorf TRİTONENBRUNNEN ÇEŞMESİ

TRİTONENBRUNNEN ÇEŞMESİ

Burası, caddenin ortasında, nehir havası verilmiş suni gölün kuzey kısmında tarihi bir çeşmedir. Anıt: denizi temsil eden bir deniz savaşçısı bulunduruyor.

Evet, cadde üzerinde bulunan lüks dükkanların önünden ilerleyerek, yürümeye devam ediyoruz. Kanalın bittiği yerde, doğaya yani Ren nehrinin ters istikametine dönüyoruz.

Theodor-Körner caddesinde, Ansons denilen yere varınca, yani yol ikiye ayrılınca, Blumen strabe caddesinde, sağdan ilerleyerek, Martin Luther Meydanına doğru yürüyoruz.

Martin Luther Meydanının ortasında, Almanya’nın ilk Başbakanı Bismark’ın bronz bir heykeli var. Bunun hemen yanında ise, yine şehrin ünlü bir anıtı bulunuyor. Her iki anıtta, yeşillikler içine yerleştirilmiştir.
Meydanın hemen yanında ise, bir kilise görülüyor.

Almanya Düsseldorf BİSMARCK ANITI

BİSMARCK ANITI

Şehir merkezinde, Martin Luther Place bölgesindedir.

1899 yılında, Johann Röttger tarafından, granit temel üzerine bronz olarak yapılmıştır. Otto Von Bismark: 19’ncu yüzyılın, en önde gelen Avrupalı aristokrat ve devlet adamlarından birisidir. 1890 yılında Prusya Başbakanlığı yani Şansölyeliği yapmıştır.

Kendisi: Alman konfederasyonunun kurulması için büyük bir savaş yaşamıştır ve Almanya’nın birleşmesinde büyük katkıları olmuştur.

Almanya Düsseldorf KAİSER-WILHELM ANITI

KAİSER-WILHELM ANITI

Stadtmitte bölgesinde, Martin Luther Platz meydanındadır.

1896 yılında, bronz ve granit olmak üzere, Karl Jansen tarafından yapılmıştır. Ülkede, yurtseverliğin güçlendirilmesi için inşa edilmiştir. Ancak, 70 yıl sonra, 1961 yılında kaldırılır ve 1964 yılında yeniden yerleştirilir.

Ancak, metro inşaatı nedeniyle, 1983 yılında yeniden, bulunduğu yerden kaldırılan anıt: bugünkü yerine, 1987-1988 yılları arasında yeniden yerleştirilir.

Anıtta: Wilhelm: üniforması ve başında kaskı ile güçlü bir at üzerinde görülmektedir. Hemen yanındaki kanatlı zafer tanrıçası, sağ elinde defne dalı ile görülür.

Almanya Düsseldorf JOHANNES KİRCHE-KLAGENFURT
Almanya Düsseldorf JOHANNES KİRCHE-KLAGENFURT

 

JOHANNES KİRCHE-KLAGENFURT

1881 yılında Gotik tarzda yapılmıştır. 4950 kişilik bir Protestan topluluğu olan kilisedir. Hatta, şehirdeki ilk Protestan kilisesidir. 1875-1881 yılları arasında mimar Kyllman und Heyden tarafından yapılmıştır. Şehirde, açık alanda yapılmasına izin verilen ilk Protestan kilisesidir.

Yuvarlak kemer tarzı, kırmızı tuğla görünümlüdür. Sade bir görünüm sunar. Erken dönem İtalyan Rönesans mimari etkileri görülmektedir.

Kilise, dini ibadet yanında, kültürel ve sosyal programların icrası için de kullanılır. Özellikle konserler ilgi çekmektedir. Çünkü: 1989 yılında, org yapımcısı Gerhard Schmid tarafından burada büyük bir org yapılmıştır.

Böylece, bu org; ibadet ve müzik konserlerinin merkezi müzik aracı olmuştur ve diğer araçlar ve koro ile birlikte kullanılmaktadır.

Bunları gördükten sonra, bu kez hedefimiz; şehrin en popüler yeri olan: Altstadt bölgesidir.

Almanya Düsseldorf OLD TOWN-ALSTADT
Almanya Düsseldorf OLD TOWN-ALSTADT
Almanya Düsseldorf OLD TOWN-ALSTADT
Almanya Düsseldorf OLD TOWN-ALSTADT

OLD TOWN-ALSTADT

Kentin bu bölümü: II. Dünya savaşı sonunda, tamamen yıkılmış ve takip eden dönemde, temel duvarları esas alınarak yeniden inşa edilmiştir.

Burada, çok sayıda restoran, genellikle hava güzel olduğunda, cadde ve sokaklara kadar taşan bir insan kalabalığını barındırıyor. Bu kalabalık: garsonlara “köbesse” denilen bira ve elbette kendi kültürlerine uygun olarak “domuz etinin değişik lezzetlerini” tadıyorlar. Zaten, dünyanın “en uzun barı” burada bulunuyor.

Siz, şehir ziyaretinizde, bu bölgeye gittiğinizde, şehrin sakin bölgesinin huzurunu yaşamak için kısa molalar verip, bu restoranlara veya kafeteryalara oturup, gelip-geçeni seyredebilirsiniz.

Burada: ayrıca, sanat ve kültür etkinliklerinin yapıldığı mekanlar da bulunuyor. Bunlar arasında öne çıkanlar:

Geldiğimiz yere, yani Kö caddesinin ucuna geri dönüyoruz. Buradan, doğru, Ren nehri istikametine yürüyerek, Heinrich-Heine Alle denilen yere yöneliyoruz. Bu uzun, güzel ve ağaçlıklı cadde üzerinde ilerlerken, bir süre sonra solumuzda bir müze var. Bunlar, aynı binada, yan yana bulunan: K-20 ve K-21 Müzeleridir.

Almanya Düsseldorf Grabbenpltz-K-20 Sergi Binası

Grabbenpltz-K-20 Sergi Binası

Bina, siyah granit cephesiyle dikkati çekmektedir ve 1986 yılında açılmıştır. Yapıda: 2 bin m. karelik kapalı alanda, iki galeride, Piet Mondrian, Pablo Picasso, Henri Matisse gibi ünlü sanatçıların tabloları ve çizim çalışmaları bulunuyor.

Özellikle, 12 bireysel sanatçının eserlerinin sergilendiği yerde, Pablo Picasso’nun hemen hemen tüm kariyerinin en önemli yaratıcılık aşamasının yaşandığı kübizm tarzındaki eserler görülmeye değerdir. Zaten, koleksiyonun en önemli parçalarını da bunlar oluşturmaktadır.

Yapının arka cephesinde: Amerikalı sanatçı Sarah Moris tarafından, mozaik ile yapılan, 27 metre uzunluğundaki duvar ilgi çekmektedir.

Almanya Düsseldorf Standehaus-K-21 Sergi Binası

Standehaus-K-21 Sergi Binası

Kunstsammlung koleksiyonunun sergilenmesi için, 2002 yılında, bu bina, ek bina olarak açılmıştır. Bina; daha önce, yani 1949-1988 yılları arasında “Kuzey Ren-Vestfalya Federal Eyalet Parlamentosu” olarak kullanılmıştır.

Daha sonra 14 yıl boş kalmıştır. Yapılan restorasyon sonucu: geniş bir plaza şeklinde, merkezi meydanın çevresinde, geçitler içeren dört kanat şeklinde yapılandırılmıştır.

Cam kubbeli çatı dikkati çekmektedir. Dış cephe korunmuş, ama içerideki tüm demirbaşlar çıkarılmıştır. Binada, çok sayıda sanatçı odaları bulunmaktadır.

Müzenin hemen önünde, değişik bir anıt var. Anıt: 1897 yılında, bronz ve granitten, Carl Janssen tarafından yapılmıştır.

Bu iki müzenin hemen ilerisinde, sağ bölümde: Maximilian Weyne Alle bölgesinde, caddenin hemen köşe başında, karşılıklı duran iki tarihi yapı var.

Almanya Düsseldorf RATİNGER KAPISI

RATİNGER KAPISI

Pempelfort bölgesinde, Maximilian Weyne Allee’dedir.

1811-1815 yılları arasında, mimar Adolph von Vagades tarafından, Kılasizm tarzında yapılmıştır. Yapıda: Dor sütunları dikkat çekmektedir.

Bu müzeleri gördükten sonra: hemen kuzeyindeki: Opera binası görülebilir.

Almanya Düsseldorf DÜSSELDORF DEUTSCHE OPERA M RHEİN (OPERA EVİ)

DÜSSELDORF DEUTSCHE OPERA M RHEİN (OPERA EVİ)

Yapı: şehrin dışında, cazip bir konumdadır. Tam yeri: Heinrich Heine Alle ve King caddesi arasındadır. Ancak, Ren nehri kıyısındaki merdivenlere, yürüme mesafesi uzaklıktadır.

Bu opera: Duesseldorf ve Duisburg kentleri arasında yapılan bir işbirliği sonucu doğmuştur. Ren nehrinin bağlantı sağladığına inanılır. Sanatçıların kostüm ve sahne gereçleri, her iki yapı arasında, kamyonlar ile taşınırmış.

1956 yılında kurulduğundan bu yana, burada bir tiyatro topluluğu da vardır. Çünkü, gerek burası ve gerekse Duisburg şehrindeki tiyatro binası: opera ve bale prodüksiyonlarının gösterilmesine uygun şartlar sağlıyormuş.

Theater Duisburg: Opera Merkez Meydanında, King street caddesi üzerinde, Duisburg şehrinin en önemli binalarından birisidir.

Ön cephesi, parlak beyaz, antik bir tapınağın girişini andırır. İlk olarak, mimar Martin Dulfer tarafından tasarlanmış ve 1912 yılında yapılmıştır. 4 katlıdır ve 1652 seyirci kapasitelidir.

Gelelim, Duesseldorf Opera Evine.

Opera evi

ilk olarak, 1875 yılında, mimar Ernst Giese tarafından tiyatro olarak yapılmıştır. İtalyan Rönesans stilindeki bina, Dresden şehrindeki “Semper Opera” binasına benzerlik göstermekte olup, 1260 seyirci kapasitelidir.

II. Dünya savaşı sırasında bombalama sonucu harap olan bina, kapsamlı bir yenileme çalışmasına tabi tutulmuştur. Basit olan ön cephe: 1950’li yıllarda günümüze gelen fuaye ve güze kavisli merdiven, yapının ilgi çeken aksesuarlarıdır.

Yapı: 2006-2007 yıllarında, büyük bir restorasyona tabii tutulur. 1955 yılından kalma, platform teknolojisi değiştirilir, iş ve güvenlik teknolojisi yenilenir, orkestra ve bale prova salonları yapılır.

Günümüzde, salon 1296 seyirci kapasitelidir. Bodrum bölümünde, 50 bin civarında kostüm koleksiyonu bulunmaktadır.

Burada 2 seçenek var. Birinci seçenek: Opera binasının hemen arkasında: Dreischeibenhaus isimli uzun kule binanın hemen yakınındaki şehrin tiyatro binasının görülmesidir. Diğer seçenek ise: müzeler esas alınarak geziye devam etmektir. Tercih sizin.

Almanya Düsseldorf DÜSSELDORF SCHAUSPİELHAUS (TİYATRO)

DÜSSELDORF SCHAUSPİELHAUS (TİYATRO)

Yapı: 1970 yılında, mimar Bernhard Pfau tarafından tasarlanarak yapılmıştır. Yapıldığında, 300 seyirci kapasiteliyken, günümüzde 760 seyirci kapasitelidir.

Cephe: kavisli ve beyaz metal kaplamadır. Ana binada ise: ana sahne ve sahne evi bulunmaktadır.

Burada, klasik yazarların yanı sıra, çağdaş yazarların oyunları da sergilenmektedir.

K-20 ve K-21 müzelerinin bulunduğu caddenin hemen karşısında, yine bir müze kompleksi var.

Almanya Düsseldorf KUNSTSAMMLUNG NORDRHEİN-WESTFALEN (VESFALEN SANAT KOLEKSİYONU)

KUNSTSAMMLUNG NORDRHEİN-WESTFALEN (VESFALEN SANAT KOLEKSİYONU)

Alman Federal Devletinin “Standehaus” isimli sanat koleksiyonu: bu şehirde, üç farklı binada; 10 bin m. karelik kapalı alanda sergilenmektedir. Bu sergi mekanları: K20, K21 ve Schmela Haus’dur ve graben pltz meydanındadır.

Standehaus isimli bu sanat koleksiyonu: 1961 yılından bu yana, satın almalar yolu ile genişletilerek, günümüze ulaşmıştır.

50 yıllık bu süreç boyunca: koleksiyonun sergilendiği “Kunstsammlung Nordrheid Westfalen” müzesi, önemi bir müze olarak, uluslararası ün kazanmıştır.

İlk açıldığında, koleksiyon, yaklaşık 2 haftalık sürede, 60 bin kişi tarafından gezilmiştir.

Schmela Haus Sergi Binası

Bu bina, 2009 yılında, binalar zincirine dahil edilmiştir. Bina ilk olarak, 1971 yılında, Hollandalı mimar Aldo van Eyck tarafından, sanat galerisi olarak; 5 katlı yapılmıştır ve daha sonra: bu bina, Federal Devlet tarafından satın alınmış ve yapılan restorasyonun ardından, 2011 yılında yeni hali ile yeniden açılmıştır.

Bu müzeleri de gördükten sonra, Graben Strabe caddesinde yürümeye devam ediyoruz. Hemen köşede yan yana iki kilise var. Bunlar: Andreas kirche ve Neander kirche kiliseleridir.

Mühlen strabe caddesi üzerinde yürümeye devam ediyoruz, hedef Ren nehri kıyısı. Ağaçlarla karşılaştığınızda, Ren nehri kıyısına ulaştığınızı anlayabilirsiniz. Karşımıza önce büyük bir meydan karşımıza çıkıyor. Burası: Burg Platz yani Kale Meydanıdır.

Almanya Düsseldorf BURG PLATZ-KALE MEYDANI
Almanya Düsseldorf BURG PLATZ-KALE MEYDANI

 

BURG PLATZ-KALE MEYDANI

Ren nehri kıyısında, çok keyifli bir meydandır.

Burada, eskiden barok bir saray yapısı bulunuyormuş ve 1872 yılında yanmış ve 1888 yılında ise tamamen yıkılmıştır. Daha sonraki çalışmalarda, bu eski kale yapısına ait bir kule ortaya çıkarılmıştır.

Bugün kule: Denizcilik müzesi olarak kullanılmaktadır. En üst katında ise bir kafeterya var ve Ren nehrinden geçen gemilerin görkemli görüntüsü sunuluyor.

Meydanın: 1995 yılında, burada restorasyon yapılmış ve savaş sonrası Almanya’nın en güzel meydanlarından biri olarak ödül kazanmıştır. Bu restorasyonda: meydan araç trafiğine kapatılmıştır.

Araç trafiği: Ren nehri kıyısına paralel, yeraltından gitmektedir. Meydanda ise, bisiklete binenler, yürüyenler veya yeşil alanlara kendilerini atarak güneşlenenler görebilirsiniz.

Ren nehri üzerinde tekne gezintisi düşünürseniz: meydanın kıyısındaki gezinti teknelerine binip, şehri kıyıdan görebilecek bir gezinti yapabilirsiniz. 2011 yılında, bu meydanda, gayet muhteşem bir “Türk Festivali” yapıldığı söyleniyor.

Evet, eskiden burada büyük bir kale yani “Duesseldorf kalesi” bulunuyormuş. 1260-1872 yılları arasında mevcut olan kale: 1260 yılında inşa edildikten sonra, 1845 yılından sonra kraliyet sarayı olarak kullanılmış ve daha sonra “Duesseldorf Sanat Akademisi” tarafından teslim alınmıştır.

1872 yılında ise, büyük bir yangın, yapıyı tamamen yok eder. Yalnızca: kale kulesi kalır. Yangından sonra, kule restore edilir. 1943 yılında ise, bir hava saldırısında, kule yeniden hasar görür. Daha sonra, yeniden restore edilir.

Eski kalenin kulesi (Schlossturm) : günümüzde, 1984 yılından bu yana, bir müzeye ev sahipliği yapmaktadır.

Almanya Düsseldorf SCHİFFAHRT MUSEUM-DENİZCİLİK MÜZESİ
Almanya Düsseldorf SCHİFFAHRT MUSEUM-DENİZCİLİK MÜZESİ

 

Almanya Düsseldorf SCHİFFAHRT MUSEUM-DENİZCİLİK MÜZESİ

SCHİFFAHRT MUSEUM-DENİZCİLİK MÜZESİ

Burgplatz meydanındadır.
Şehir eski sarayından, günümüze kalan tek yapı olan, Burgplatz Schlossturm kulesinde bulunmaktadır. Müzede: Ren denizcilik tarihiyle ilgili olarak, 1984 yılından günümüze, denizcilik ekipmanları sergilenmektedir. Etkileyici giriş bölümünde, ücret ödeyerek müzeye giriliyor.

Önce, kulenin bodrum katında sergilenen eserler görülür. Burada, Ren nehri hakkında ayrıntılı bilgi verilmektedir. Ren nehrinde ilk kullanılan gemilerin modelleri sergilenmektedir. Bir döner merdiven ile, kulenin üst bölümlerine çıkılabilmektedir.

Yelken, römork veya buhar gücüyle çalışan her türlü gemi örnekleri görülebilmektedir. Ayrıca, ekranlardan, görüntülü açıklamalar da yapılmaktadır.

Burgplatz bölgesinde, bir de “Şehir Anıtı” bulunuyor. Anıt sembollerle doludur.

Almanya Düsseldorf Mark Platz

Burada, önce: güneydeki “Mark Platz” meydanına gidiyoruz. Bu meydanda bulunan, anıt ve yapılar şunlardır.

Almanya Düsseldorf RATHAUS-BELEDİYE BİNASI

RATHAUS-BELEDİYE BİNASI

Altsdadt bölgesinde, Mark platz meydanındadır.

Yapı: 1570-1573 yılları arasında mimar H. Tussman tarafından yapılmış, 1749 yılında yeniden tasarlanmış, 1958-1961 yılları arasında ise yeniden yapılandırılmıştır. Yapı: birbirinden farklı dönemleri ifade eden, 3 binadan oluşmaktadır.

İlk bina: Old Town Hall, ikinci bina: New Town Hall ve eski Grupellohaus, üçüncü bina: yönetim bölümüdür. Her Çarşamba, saat: 15.00’de, ücretsiz rehberli turlar düzenlenmektedir.

Meclis salonunda: Domenico Zanetti ve Johannes Spilberg tarafından yapılan çatı resimleri ilgi çekmektedir. Dünyanın bu en eski ofis binasını gezmelisiniz.

Belediye binası önünde: Prens Johann Wilhelm II. Anıtı bulunuyor. Bu şahıs: 1679-1716 yılları arasında yaşamıştır.

Almanya Düsseldorf JOHANN WİLHELM II-OCA WELLEM ANITI

JOHANN WİLHELM II-OCA WELLEM ANITI

Belediye binası önünde, Markplatz meydanındadır. Şehirliler, sevgileri nedeniyle, kendisine: Oca Wellem demektedirler.
1711 yılında, Gabriel de Grupello tarafından, bronzdan yapılmıştır. İmparator ise, 1716 yılında ölmüştür.
Anıtın simgelediği Oca Wellem: 1658-1716 yılları arasında yaşamıştır. Alplerin kuzeyinde, en güzel binicilik heykellerinden biri olarak kabul edilmektedir.

Almanya Düsseldorf MARY SÜTUNU

MARY SÜTUNU

Karlstadt bölgesinde, Markplatz meydanındadır. 1872-1873 yılları arasında, Renn isimli sanatçı tarafından, kutsal Maria adına, dini özellikler ön planda tutularak yapılmıştır.

Bunları gezdikten sonra, yeniden kale meydanına geri dönüyoruz ve gezimize devam ediyoruz.

Meydanın hemen arkasında, Ren nehrine bakan cephesiyle görülen bir kilise yapısı var.

Almanya Düsseldorf ST LAMBERTUS KİRCHE

ST LAMBERTUS KİRCHE

Şehrin ana Katolik kilisesidir.

İlk olarak, 1394 yılında: Gotik tarzda inşa edilmiştir. Katolik kilisesidir. Büklümlü ve sivri bazilikası: şehrin silüetine etkilidir. Kulenin burgulu olması ilginçtir.

1634 yılında: kilisenin hemen yanındaki bir mühimmat deposu patladı ve çıkan yangın kiliseyi de etkileyerek, özellikle gotik iç bölümün büyük ölçüde tahrip olmasını sağladı. Yalnızca koro yeri ve bazı küçük bölümler, alevlerden kurtarıldı.

Takip eden dönemde, Prens Oca Wellen döneminde (kendisinin meydanda atlı bir heykeli bulunmaktadır) şehir hiç olmadığı kadar popüler oldu ve aynı dönemde kilise yeniden inşa edildi.

Ancak, bu kez: 11 Ocak 1815 tarihinde, kiliseye yıldırım çarptı ve çan kulesi ile kilise ve bitişikteki evler etkilendi. Kule: Josef Wimmer denilen bir usta tarafından kurtarıldı. Yalnız kulenin restorasyonunda, taze yani yaş ahşap kullanılmış ve ahşap kuruyunca, bükülmüştür.

Bu bükülme nedeniyle, kulede değişik bir görünüm ortaya çıkar ve şehrin simgesi haline gelir. İnanışa göre: bakire Lambertuskirche, evlendiğinde, kulenin bu çarpıklığı düzelecekmiş.

Kilisenin bazilikasındaki sunak bölümünde, şehrin koruyucu azizi, St. Apollinaris’in mezarı ve kutsal emanetleri bulunmaktadır. St. Lambert: 705 yılında şehit edilmiştir.

Ancak, kalıntıları, 1665 yılından bu yana, kilise sunağında bulunmaktadır. Kendisi, 1394 yılından bu yana, şehrin koruyucu azizi olarak bilinmektedir. Her yıl 23 Temmuz tarihinde anma günü düzenlenmektedir.

Kiliseyi ziyaret ederseniz, özellikle, hazine odasındaki altın ve gümüş kalıntıları görmenizi öneririm.

Bu kilisenin hemen arkasındaki sokakta yine bir kilise görülüyor.

Almanya Düsseldorf KREUZHERREN KİRCHE (HAÇ ŞÖVALYELERİ KİLİSESİ)

KREUZHERREN KİRCHE (HAÇ ŞÖVALYELERİ KİLİSESİ)

1445 yılında inşa edilmiştir. İlk yapıldığında, birinci kat kilise ve manastır, zemin kat ise hastane olarak kullanılmıştır. 1549 yılında, yapı, manastıra dönüştürülmüştür.

Günümüzde de ibadet yeri olarak kullanılmaktadır. Şehrin ilk inşa edildiği yıllardaki resimlerde, bir mihenk taşı gibi göründüğü söyleniyor.

Günümüzde ise, özellikle, Johann Friedrich Sichelbein tarafından yapılan barok alçı tavan dikkat çekmektedir.

Buradan sonra, kuzeye, yani Ren nehri kıyısından yürümeye devam ederseniz, karşınıza önce, bir konser salonu ve sonra yine birkaç müze çıkıyor. Evet, B1 karayolunu yani Ren nehrine paralel uzanan karayolunu takip edersek, hemen sağımızda büyük bir yapı var.

Almanya Düsseldorf TONHALLE (KONSER SALONU)

TONHALLE (KONSER SALONU)

Burası, şehirdeki bir konser salonudur. Wilhelm Kreis isimli bir mimar tarafından 1926 yılında inşa edilmiştir.

Aslında başka amaç için yapılmış olmasına rağmen, 1970 yılında konser salonu haline getirilmiştir.

2005 yılında ise, tamamen modern bir ortam yaratılmıştır. Özellikle, akustik ve aydınlatma sistemi muhteşemdir. Çünkü: gece, gökyüzünün altında konser veriliyor izlenimi yaratılmıştır.

Burada, yılda 450 konser düzenlenmekte ve yaklaşık 300 bin izleyiciye ulaşılmaktadır. Almanya’nın bu en güzel konser salonunu, mutlaka görmelisiniz ve özellikle, klasik müziğe merakınız varsa, burada mutlaka bir konser izlemelisiniz. Sanki yıldızların altında, konser izliyorsunuz gibi hissedeceksiniz.

Salonda: 130 müzisyenden oluşan, Duesseldorf Senfoni Orkestrası eserlerini sergilemektedirler. Bu orkestra, yaklaşık 400 yıl önce bir belediye orkestrası olarak kurulmuştur. Gerek burada ve gerekse konuk olarak başka yerlerde verdikleri konserlerle, haklı bir üne sahiptirler.

Tonhalle binasının hemen arkasında, şehrin en güzel parklarından biri bulunuyor. Bu parka biraz zaman ayırıp, sonra yeniden gezimize kaldığımız yerden devam edebiliriz.

Almanya Düsseldorf HOFGARTEN

HOFGARTEN

Burası, mimar Nicolas de Pigage tarafından planlanan ve uygulanan, Almanya ülkesinde, halka açık ilk park alanıdır.
Park alanında: bir müze var. Goethe Müzesi olarak kullanılan Jagerhof sarayı. Ayrıca, Hofgarten evleri ve ünlü bazı sanatçıların heykelleri görülebilmektedir.

Yürümeye devam ettiğimizde, hemen sağda, yine başka bir bina var.

Almanya Düsseldorf NRW-FORUM KÜLTÜR UND WİRTSHCHAFT (Vestfalen KÜLTÜR VE İŞ FORMU)

NRW-FORUM KÜLTÜR UND WİRTSHCHAFT (Vestfalen KÜLTÜR VE İŞ FORMU)

Ehrenhof bölgesindedir.
1998 yılında açılmış ve o günden bu yana, sergiler ve çeşitli: estetik, sosyal ve ekonomik etkinlikler ile, kendisini tanıtan bir isim olmuştur. Aynı zamanda: yüksek ve popüler sanat eserlerinin: toplanması, restorasyonu ve dağıtımında ev sahipliği yapmaktadır.

Aynı cadde üzerinde yürümeye devam ettiğimizde, bu kez, yine sağ bölümde: Kunst Palast müzesi karşımıza çıkıyor.

Almanya Düsseldorf KUNST PALAST (MÜZE VE SANAT SARAYI)
Almanya Düsseldorf KUNST PALAST (MÜZE VE SANAT SARAYI)

 

KUNST PALAST (MÜZE VE SANAT SARAYI)

Old Town’un kuzeyindedir.

Şehrin en eski sergi binasıdır. Serginin bulunduğu bina, Eylül 2001 tarihinde yeniden açılmıştır.
Koleksiyonda, 18’nci yüzyıldan bu yana toplanan: resim, heykel, çizimler, grafikler, el sanatları, fotoğraflardan ve cam eserlerden oluşan, yaklaşık 100 bin eser bulunmaktadır.

Cam koleksiyonunda, Roma döneminden günümüze kadar cam sanatının gelişiminin öyküsünü izleyebilir ve görebilirsiniz.

Burada, Avrupa’nın en kapsamlı cam koleksiyonu var.

Gerek müzenin yönetimi ve gerekse eserlerin kontrolü, kurulan bir vakıf tarafından yürütülmektedir. Cam eserler, ayrı bir yerde sergileniyor.

Serginin resim bölümünde: Anna Maria Luisa de Medici ve Johann Wilhelm von der Pfalz’ın, Rönesans ve Barok döneme ait önemli eserleri bulunmaktadır.

Ren sanat fotoğrafları arşivinde ise, yaklaşık 6000 fotoğraf bulunmaktadır. Ayrıca, müzede özel ve geçici koleksiyonlar da sergilenmektedir. Müzede, Robert Schumann salonunda ise, oda müziği programları sunulmaktadır.

Müzenin hemen arkasında, yine ilginç mimarisiyle dikkati çeken “Hauptverwaltung” binası görülüyor.

Onun hemen arkasında, yine ilginç bir mimari yapısı ve yüksek kulesi ile, “Victoria-Hochhaus” binası görülüyor.

Müzenin hemen ilerisinde, Ren nehrinin kıyısında ise, bu bölgedeki son durağımız olan: “Rheinterrasen” denilen ve Ren nehrinin panoramik manzarasının izlenebildiği bir yer bulunuyor.

Buradan sonra, geldiğimiz yoldan; Schlosstrum kulesine kadar geri dönüyoruz. Daha güneye doğru devam ettiğimizde, Old Town bölgesinin güneyindeki birkaç yeri daha gezeceğiz. Bunların başında: Film müzesi bulunuyor.

Citadell strabe isimli caddede ilerlediğimizde, bu müze ile karşılaşıyoruz.

Almanya Düsseldorf FİLM MUSEUM-MÜZESİ

FİLM MUSEUM-MÜZESİ

Old Town bölgesinin merkezinde, 1993 yılında kurulmuştur.
Daimi sergi bölümünde : 2200 m. karelik bir alanda, sinema öncesi ve erken tarihlere ait teknik donanım sergileniyor.

Bunlar arasında: 1880’lerden kalma, film projeksiyon cihazı ve fotoğraf makinaları görülmektedir. Ayrıca, stüdyo ve animasyon teknikleri sergileniyor.

Bu daimi koleksiyon yanında: filmlerden oluşan geniş bir koleksiyon arşivi ve kütüphane ve bir ev sineması bulunuyor. Koleksiyonda: 500 bin fotoğraf, 25 bin civarında film posteri-afişi, gazete kupürleri ve 5500 adet film ve 12 bin adet video bulunuyor.

Koleksiyonun özel bir bölümü: gölge oyunları topluluğudur. Burada, 13.500 tane gölge oyunu kuklası bulunduğu söyleniyor. Ayrıca: gölge oyunu sahnesi, aksesuarları da var.

Ayrıca: müzede, ülkenin dört bir yanındaki okullardan ve diğer eğitim kurumlarından gelenler için: sinema ve medya eğitim programları, geziler, seminerler ve atölye çalışmaları yapılmaktadır.
Müzedeki kütüphane bölümünde ise, 27 bin kitap bulunmaktadır.

Burada: Film Müzesinin hemen arkasında, bir kilise var.

Almanya Düsseldorf BERGER KİRCHE

BERGER KİRCHE

Altstadt bölgesinde, Berger Strasse caddesindedir. 1683-1687 yılları arasında yapılmıştır.
Burası şehirde ilk açılan 31 Protestan kilisesinden biridir ve yapıldığı dönemde Protestan kiliselerinin cadde üzerinde yapılmasına izin verilmiyordu.

Bu yüzden kiliseye küçük bir iç avludan geçilerek ulaşılmaktadır. Yapı: barok iç Alman Rönesans tarzında, tuğla yüzlü duvar ile bir salon şeklinde inşa edilmiştir. II. Dünya savaşındaki bombardıman dönemine kadar, hiç değişmeden kalmıştır.

1960’ların başında, kilise, aslına sadık kalınarak yeniden inşa edilmiştir. Ancak, Martin Luther Meydanındaki, St. John kilisesi tamamlanınca, buradaki düzenli ibadete son verilmiştir. Günümüzde, burada yalnızca, özel ayinler, düğün ve konserler düzenlenmektedir.

Kiliseyi gördükten sonra, Film müzesi önüne dönüyoruz ve aynı cadde üzerinde ilerlediğimizde, Berger Alle bölgesinde, Backer strabe caddesi üzerinde, bu kez: yine bir müze karşımıza çıkıyor.

Şehrin en eski müzelerinden birisidir. 1873 yılında, müze kurulmuştur. Müzenin 3 katında, farklı temaların yansıtıldığı koleksiyon sergilenmektedir.

Müzenin bulunduğu yerden ve hatta birçok yerden görülen büyük bir köprü var. Ren nehrinin her iki yakasını birbirine bağlayan bu büyük köprü:

Almanya Düsseldorf OBERKASSELER KÖPRÜSÜ

OBERKASSELER KÖPRÜSÜ

Oberkassaler, Ren nehrinin öte yakasıdır ve her iki yakayı birleştiren bu köprü ise, 1967-1969 yılları arasında, mimar Friedrich Tamms tarafından yapılmıştır.

Ancak, bu köprünün bulunduğu yerde, ilk olarak: 1896 yılında bir köprü bulunuyormuş ve bu köprü, II. Dünya savaşı sonundaki bombardıman sonucu imha edilince, yerine, uzun yıllar kullanılan, bir duba köprü yerleştirilmiştir.

1946 yılına gelindiğinde ise, kalıcı bir köprü yapılmıştır. Günümüzdeki köprü: 47.5 metre yüksekliktedir.

BÖLGEDE GEZİLECEK DİĞER YERLER

PEGELUHR

1990 yılında inşa edilen kule yapısı, Ren nehri kıyısında bulunan bir saattir. Ama, aynı zamanda, nehrin su seviyesini göstermektedir. Ren nehrinin su seviyesinin bilinmesinin önemi: nehir üzerinde hareket eden nakliye gemilerinin hareketini etkiler.

Su seviyesi, belli oranlara düştüğünde, nakliye geçici olarak durdurulur. Su seviyesi, nehrin geçtiği diğer şehirlerdeki seviye ile orantılanır.

Ayrıca, Ren nehrinin taşkın olasılığı, buradan takip edilir. Bu şehirde, Köln şehrindeki gibi büyük taşkınlar olmaz. Çünkü, burada, nehrin sol akış yönünde park ve büyük çayırlık alanlar bulunmaktadır.

Almanya Düsseldorf HABAKUK HEYKELİ

HABAKUK HEYKELİ

Old Town bölgesinde, Graben Platz meydanındadır. 1929 yılında, sanatçı Max Ernst tarafından, bronz olarak yapılmıştır. Max Ernst: 1891 yılında Almanya’da doğan bir heykeltıraştır.
Heykel: bronz kaide üzerine, 4 parça döküm şeklinde yapılmıştır.

Yüksekliği: 3.9 metredir. Ağırlık: 2200 kg. dır. Bu patlak gözlü, büyük gagalı, koyu renkli kuş: söylenenlere göre, sanatçının hayranlık duyduğu bir kuşun ölümünün kendisinde yarattığı etki sonucu ortaya çıkmıştır.

Habakuk: MÖ.620 yılında yaşamış bir kahindir. Aynı zamanda, sahte bir Yahudi peygamberi olduğu da söylenir.

Almanya Düsseldorf GÜZEL SANATLAR AKADEMİSİ

GÜZEL SANATLAR AKADEMİSİ

Old Town bölgesinde, Eiskeller strabe caddesindedir.

1972 yılında, Norbert Kricke tarafından kurulmuştur. Bugüne kadar Düsseldorf’lu sanatçılardan bir kısmı: ressam Jörg İmmendorff, heykeltıraş Thomas Schütte ve fotoğraf sanatçısı Andreas Gursky’dir.

Bu bölümdeki gezimizde: Ren dolgu bölgesi ve liman bölgesini geziyoruz. Önce: Ren nehri kıyısındaki, İspanyol merdivenlerini göreceğiz ve sonra, buradan limana yani güneye doğru yürüyerek ilerleyeceğiz.

Almanya Düsseldorf REN DOLGU BÖLGESİ
Almanya Düsseldorf REN DOLGU BÖLGESİ

 

REN DOLGU BÖLGESİ

1990-1997 yılları arasında, mimar Niklaus Fritschi tarafından yapılmıştır. Roma şehrini görenler için, “İspanyol Merdivenleri” benzetmesi yapılabilir.

Özellikle yaz aylarında, deniz havası yaşamak isteyen şehirliler tarafından yoğun olarak ziyaret edilen bir yerdir.
Şehrin, ana caddelerinden biri olarak kullanılan yere inşa edilmiş, basamaklar şeklindedir. Ren nehrinin dalgaları, bu basamak-kaldırımları etkilemektedir. Burada, araç trafiği yok, yani alan trafiğe kapalıdır. Araçlar, yerin altındaki tünellerden gidiyorlar.

Evet, burada, yani Ren kıyısındaki merdivenlerde, gece-gündüz-hafta sonunda inanılmaz hareketlilik yaşanıyor. Ama, en güzel olan nedir biliyor musunuz? ;

Siz burada otururken, sizi hiç kimsenin rahatsız etmiyor olmasıdır. Burada, sokak sanatçıları gelir gösteriler yaparlar ve o kadar insan içinde hiçbir huzursuzluk yaşanmaz. Yanınıza gelip bir şeyler satmak için uğraşanlar göremezsiniz, otururken tam karşınızda, televizyon kulesinin eşlik ettiği, muhteşem güzel bir şehir manzarası izleyebilirsiniz.

Almanya Düsseldorf MEDİA HARBOUR
Almanya Düsseldorf MEDİA HARBOUR

 

MEDİA HARBOUR

Ren merdivenlerinin güney bölümü sonundadır. Buraya: “Basın Limanı” da deniliyor.
Bu bölgede, eskiden şehrin limanı bulunuyormuş. Ancak, daha sonra, buradaki metruk yapılar, çeşitli mimarlar tarafından dekore ve restore edilerek, bambaşka bir ortam yaratılmıştır.

Yaratılan bu ortamdaki konutlara ise, genellikle Medya kuruluşları yerleşmiştir ki, bunların başında “WDR” ve “CNN” gelmektedir. Zaten, bu nedenle, değişen bölgenin ismi “Media Harbour” olmuştur.

Ancak, sadece medya kuruluşlarının ofisleri değil, limanda birçok restoran, kafeterya, bar, diskotek ve otel yapılmıştır.

Ancak: liman her ne kadar değişmişse de, bölge hala liman atmosferini korumaktadır. Çünkü: tarihi anıtlar, vinçler, rıhtım duvarları, merdivenler, dökme demir babalar, parmaklıklar ve demiryolu, aynen korunmuştur.

Buraya yolunuz düşerse: özellikle mevcut restoranlardan birkaçına girmeyi ve buraya has bir lezzet olan “köri soslu” yemeklerden tatmanızı öneririm.

Bu bölgede: ayrıca: Eyalet Parlamento binası ve şehrin en yüksek yapısı olan; Rheinturm yani TV kulesi bulunuyor.

Almanya Düsseldorf LANDTAG OF NORTH RHİNE-WESTPHALİAN-KUZEY REN-VESTFALYA EYALET PARLAMENTOSU

LANDTAG OF NORTH RHİNE-WESTPHALİAN-KUZEY REN-VESTFALYA EYALET PARLAMENTOSU

Liman bölgesinde, Rheinturm kulesinin hemen yanındadır.
1982-1988 yılları arasında mimarlar Eller, Maier ve Walter tarafından yapılmıştır.

Almanya Düsseldorf RHEİNTURM-REN KULESİ
Almanya Düsseldorf RHEİNTURM-REN KULESİ

 

RHEİNTURM-REN KULESİ

Kulenin yapımına: 1979 yılında başlanmış ve 1981 yılında tamamlanmıştır. Üzerinde, radyo, televizyon ve FM verici antenleri bulunmaktadır. Şehrin en yüksek yapısıdır. 22.5 bin ton ağırlığındadır.

Kule, toplamda 240.5 metre yüksekliktedir. 172’nci metrede, gözlem güvertesi ve panoramik bir restoran bulunmaktadır. Buradan, şehrin peyzajı ve nehir üzerinde, şehir silüetine güzel bir görüntü vermektedir.

Kuleye, asansör ile çıkmak mümkündür ve şehrin muhteşem bir panoramik manzarası ile karşılaşırsınız. Her gün, saat: 10.00 ile 23.30 arasında ziyarete açıktır. Kulenin üzerinde bir dijital saat var ve bu, dünyanın en büyük dijital saatidir.

Evet, 3.5 Euro ücret ödeyerek, bu kuleye mutlaka çıkmanızı öneririm. Restoran pahalı ama, bu şaşırtıcı görüntüyü görmek için bu yolculuğa değer.

Kulenin hemen yanında: Stadttor bulunmaktadır.

STADTTOR

Avrupa’nın en iyi ofis binası ödülünü almıştır. Yapı: cam, çelik, ahşap ve taş unsurlardan yapılmıştır. Temel olarak, şeffaflık esas alınmıştır. Yerden yükseklik: 73 metredir. Toplam 20 kat bulunmaktadır. 1992-1998 yılları arasında inşa edilmiştir.

Binada: ulusal ve uluslararası birçok firma, ofis kiralamıştır. Hatta: Kuzey Ren Vestfalya Başbakanı konutu da, yapının orta katlarındadır.

Bu bölümdeki gezimizde, şehir merkezinin güneyinde, güzel bir saray yapısı, içinde 2 müze ve önünde muhteşem bir park var. Şehirde zamanınız varsa, burayı görmenizi öneririm.

Almanya Düsseldorf SCHLOSS BENRATH SARAYI-PARKI
Almanya Düsseldorf SCHLOSS BENRATH SARAYI-PARKI
Almanya Düsseldorf SCHLOSS BENRATH SARAYI-PARKI

 

SCHLOSS BENRATH SARAYI-PARKI

Şehir merkezinin güneyinde, Benrather Schlossalee bölgesindedir. Şehir merkezinde, ana tren istasyonundan, 6 dakika uzaklıktadır. Saraya giriş ücreti, 4 Euro’dur. Pazartesi günleri kapalıdır.

Burada ilk yerleşimcilerin oluşturduğu köy, kaleye paralel olarak gelişmiştir. İlk Roma Katolik kilisesi ise, 13’ncü yüzyılda yapılmıştır. 1929 yılında, Benrath, şehrin bir parçası haline gelmiştir. Muhteşem bir saray yapısıdır. Ayrıca, bu güzel saray yapısının hemen önünde, yine büyük bir göl ve park bulunuyor.

Buradaki kale yapısı: 1756-1773 yılları arasında, mimar Nicolas de Pigage tarafından, rokoko-klasizm tarzında yapılmıştır. Yapılış amacı: Carl Theodor için bir av sarayıdır. Dışarıdan 2 katlı, içeriden 4 katlıdır.

Yapının bahçesi: Blossoming bahçeleri: gizli havuzları, kıvrımlı yolları ile, ziyaretçilere hoş zaman geçirme imkanları yaratmaktadır. Bu park içinde mutlaka bir yürüyüş yapmanızı öneririm. Günümüzde: bahçeleriyle birlikte toplam 60 hektar alana yapılan bu sanatsal binalar topluluğu içinde, Avrupa’nın en nadir toplama eserleri bulunan, 3 müze var.

Ana saray binası: resimler, mobilya ve porselenler ile dikkat çekiyor. Ayrıca: 18’nci yüzyılın ikinci yarısının yaşamına ait izler görülmektedir. Burada: ülkeye gelen önemli ziyaretçiler (1965 yılında Kraliçe Elizabeth, 1988 yılında Michail Gorbastchow gibi) konaklıyorlar.

MUSEUM FÜR EUROPAİSCHE GARTENKUNST-AVRUPA PEYZAJ SANAT MÜZESİ

Giriş ücretlidir. Yetişkin: 5 Euro, çocuklar ve gençler: 2 Euro’dur.

Nisan 2002 tarihinde, Benrath Sarayının doğu kanadında açılmıştır. Serginin kapalı alanı, yaklaşık 2000 m karedir. Müzede bulunan 7 odada sergilenenler: heykel, resim, baskı, porselen, kitap, modeller ve modern bahçe sanatı temalarıdır. Bunlar arasında: İngiliz peyzaj, İtalyan Rönesans stilleri bulunmaktadır.

MUSEUM FÜR NATURKUNDE-DOĞA BİLİMLERİ MÜZESİ

Benrath sarayının batı bölümündedir.

Bu müzede, özellikle Aşağı Ren Havzası doğal tarihi ve yeşil kırsalı ile ilgili objeler sergilenmektedir. Bölgenin: fauna ve florasına ait bitkiler ve ağaçlar görülmektedir.

Bu müzenin ziyaretçileri özellikle: sabah erkan saatlerde, hatta şafak vaktinde gelip, müzenin önündeki parktaki kuşları izliyorlar. Çünkü, kuşların sabahın ilk saatlerindeki sesleri, inanılmaz güzelmiş.

Bu kez, şehir merkezinin kuzey bölümünü geziyoruz. Burada: şehrin en eski tarihi kalıntısı, eski bir kale kalıntısı bulunuyor. Hedefimiz: Kaiserswerth bölgesidir.

Almanya Düsseldorf KAİSERSWERTH-BARBAROS-PFALZ
Almanya Düsseldorf KAİSERSWERTH-BARBAROS-PFALZ

       

KAİSERSWERTH-BARBAROS-PFALZ

Şehir merkezinin kuzey bölümünde: tarihi özellikleri ön plana çıkan bir yerdir. Şehir merkezine, otobüs ile 20 dakika uzaklıktadır. Yani, 8 km. uzaklıktadır.

Yılın her döneminde, ziyaretçilere güzel bir ortam sunar. Buranın merkezinde: Kaiserpfalz denilen cadde bulunmaktadır. Bölgede, bir tarihi kalıntı bölgesi, kafeler ve bira bahçeleri bulunmaktadır.

Almanya Düsseldorf Kaiserpfalz

Kaiserpfalz

Ülkenin efsanevi imparatoru Friedrich Barbarossa’nın; Ren nehri kıyısındaki; 10-12’nci yüzyıllar arasında yapıldığı düşünülen, Ortaçağ kraliyet sarayı kalıntılarının bulunduğu yer olarak önem kazanmaktadır.

Burası, bir zamanlar, Ren nehri üzerindeki en büyük ve etkileyici kale imiş. Burası daha sonra kraliyet sarayına dönüştürülmüştür. Bu eski imparatorluk sarayı kalıntıları, ücretli olarak (3 Euro) gezilebilmektedir.

Günümüze kadar yapılan arkeolojik kazılarda: yapının 1.5 ile 4 metre arasında kalınlığında; 50 metre uzunluğundaki etkileyici duvarları ortaya çıkarılmıştır.

İmparatorluk sarayı kalıntılarının hemen karşısındaki bahçeler içinde: bölgede yaşamış, 5 tarihe mal olmuş kişinin büstü bulunuyor. Bunlar arasında, benim dikkatimi çeken, ünlü bir hemşire olan ve İstanbul’da bir hastaneye adı verilmiş olan Florence Nightingale’dir.

Yanılmıyorsam, bu hemşire, Kırım savaşı sırasında, İstanbul’a gelerek, bir süre günümüzde “Kuleli Askeri Lisesi” binasında, o yıllarda kurulan hastanede görev yapmıştır. İmparator sarayı kalıntılarının hemen yanındaki alanda “Galeria Burghof” isimli bira bahçesini görmenizi öneririm.

Bu saray kalıntısının hemen arkasında, üç etkileyici bina var. Bunlar: Nordtrakt, Mitteltrakt, Foyer und Zweiter Teil ve Südtrakt binalarıdır. Bu binaların hemen arkasında, yine yüksek bir bina: Klstertrakt und Kapelle binası görülüyor.

Bölgede: “Değirmen kulesi” denilen bir sokak var. Bu sokak ta, çok sayıda tarihi bina barındırmaktadır. Sokakta, ayrıca 1852 yılında inşa edilen, uzun cephenin diğer tarafından bulunan, bir “kadın hastanesi” bulunmaktadır.

Yine burada, 11 ve 13’ncü yüzyıllar arasında inşa edilmiş “St. Suitbertus Basilica” sı bulunuyor. II. Dünya savaşındaki bombardımandan üst düzeyde etkilenen yapı, daha sonra kapsamlı restorasyona tabii tutulmuştur.

Clement köprüsü: yerleşim yeri ile, Ren nehri üzerindeki eski ada arasında: 1759 yılında yapılmış bir köprüdür. Köprü üzerinde bulunan “çift başlı kartal” eski imparatorluk simgesidir.

ŞEHİRDE GEZİLECEK DİĞER YERLER

Almanya Düsseldorf CARLSTADT

CARLSTADT

Şehrin merkezine yakın bir semttir. Kö caddesi ile Ren nehri arasında kalan bölümdür.
Buradaki evlerin çoğunda, Barok cepheler dikkat çeker ve aynı zamanda, yaklaşık 100 yıllıktırlar.

Ayrıca, bu evlerin çoğunda, çeşitli sanatçıların atölyeleri bulunmaktadır. Bunların yanında: çeşitli butikler, antika eşya satıcıları ve sanat atölyeleri bulunmaktadır. Bu bölümde, ara sokaklarda, sıkılmadan yürüyerek dolaşabilirsiniz.

Almanya Düsseldorf SCHLOSS MOYLAND MUSEUM-JOSEPH BEUYS KOLESKİYONU

SCHLOSS MOYLAND MUSEUM-JOSEPH BEUYS KOLESKİYONU

Burası: şehrin Kunsthalle denilen bölgesinde, eski bir sanat müzesidir. İsmini aldığı: Joseph Beuys: 1921-1986 yılları arasında yaşamış, bir Alman heykel ve grafik sanatçısıdır. 20’nci yüzyılın en etkili sanatçılarından birisi olarak kabul edilmektedir.

Kendisi: birçok yerel sanatçıya ait, 5000 eser toplamış ve büyük bir koleksiyon oluşturmuştur. Bu koleksiyon, 14’ncü yüzyılda, Schloss Moyland’ın konutu olarak yapılan sitede 1986 yılından itibaren sergilenmeye başlamıştır.

Müze binası, II. Dünya savaşındaki bombardımandan etkilenip hasar görmesine rağmen, yeniden restore edilmiş ve bu restorasyonda, özellikle, neo-gotik dış cephesi orijinalliğini korumuştur.
Müze yapısının birinci katında: odalarda, Beuys koleksiyonu sergilenmektedir.

Almanya Düsseldorf GOETHE MUSEUM

GOETHE MUSEUM

Schloss Jagerhof bögesindedir. Yani, Altstadt bölgesinin hemen doğusunda kalıyor, yani merkeze pek uzak değil, merakınız varsa, rahatlıkla ulaşıp gezebilirsiniz.

Goethe’nin hayatı, çalışmaları, ana teması ile ilgili, yaklaşık 1000 parça obje, burada bulunan 11 odada sergilenmektedir. Bu objeler arasında: ünlü şairin: bireysel çalışmalarının ilk sürümleri, taslak el yazmaları ve mektupları bulunmaktadır.

Almanya Düsseldorf EKO HOUSE-JAPON KÜLTÜR EVİ

EKO HOUSE-JAPON KÜLTÜR EVİ

Ren nehrinin karşı kıyısında, Niederkassel bölgesinde, Bruggener Weg alanındadır.
Japon kültür evi: 1993 yılında kurulmuştur. İçinde: bir kütüphane, uluslararası bir anaokulu ve Avrupa’nın tek Budist tapınağı bulunmaktadır.

Ayrıca: çay odası ve Japon bahçeleri de var.

Buranın en büyük özelliği: bir Japon vatandaşının kendi geleneklerine göre yaşayabilmesi ve yerel insanların yani Düsseldorfluların, Japon gelenekleri ve kültürünü görüp tanımalarının sağlanmasıdır.

Burada, düzenli olarak: konserler, müzik ve tiyatro gösterileri, bahçe partileri, çay törenleri, Budist bayram kutlamaları yapılmaktadır.

NEANDERTHAL ADAMI MÜZESİ

1856 yılında tesadüfen bulunan ve “Neandertal Adamı” olarak dünyaca ünlenen iskeletin bulunduğu bir müzedir. Burada: arkeolojik nesneler ve antik malzemeler bulunmaktadır. Bunlar, insanlık tarihinin gelişimini açıklamaktadırlar.

Yalnız, bu müze, şehir merkezine bayağı uzaktır. Neanderhöhe bölgesinde, şehrin kuzeydoğusundadır.

Almanya Münih

Almanya Münih

 

 

 

Münih şehri gezi rehberi. Şehrin diğer kullanılan isimleri: München.

Bu kelimenin, Alman dilindeki anlamı: keşişlerin yeridir.

Şehrin simge renkleri: siyah ve altın sarısıdır.

Bu simge renklerin: Roma imparatorluğu zamanından bu yana kullanıldığı bilinmektedir.

Münih, rahat yaşam tarzı ile neredeyse bir Akdeniz şehri gibidir. Çoğu Avrupalı turistin Alp dağlarını geçmeden önce son durağı olan bu şehir, İtalya’nın başlangıç noktasıdır.

Bavyera’nın başkenti olan şehir, Gotikten çok Barok, griden çok yeşildir. Şehrin ayırt edici özelliği, Almanlara özgü iş disiplini ile Bavyeralıların bir işi keyifle yapma ihtiyacının bileşimidir.

Burada iş yemekleri sanki biraz daha uzun, çalışma saatleri biraz daha kısa gibidir. Yine de şehrin zenginliğini, dinamik araba sanayisini ve muhteşem metro sistemini gören hiç kimse Münihlilerdeki bu keyifli rahatlığın tembellik anlamını geldiğini söyleyemez.

Münihlilerin diğer Almanlardan böylesine farklı olmalarının sebebi, kendilerinin de sıkça belirttiği gibi, buranın Almanya değil Bavyera olmasıdır.

Katolik ve oldukça tutucu olan Bavyera Bağımsız Eyaletinin başkenti olan Münih, Bavyera ruhunun özeti gibidir. Burada iyi huylu şovenizmin haddi hesabı yoktur. Örnek: inatçı Prusyalı fıkraları çok yaygındır.

Şehrin meşhur festivali olan “Oktoberfest” te

turistler “Warum ist es am Rhein so schön” (Ren kıyıları neden böyle hoştur) şarkısını söylerken keyiften dört köşe olan yöre halkı, Bavyera’nın neden bu kadar güzel olduğunu sormaya bile gerek duymadıklarını belirtirler.

Belki de Oktoberfest, insanların Münih’le ilgili akıllarında en çok yer eden şeydir. Yılda 6 milyon ziyaretçinin toplam 5 milyon litre bira tükettikleri bu festival, Bavyeralıların kendi başkentlerine verdikleri biraz abartılmış değere de uygun bir şekilde büyük bir etkinliktir.

Bu, aynı zamanda Almancada Gemütlichkeit diye bilinen ve kolayca açıklanamayan sıcak yoldaşlık duygusunun da abartılmış bir ifadesidir. Ancak Münih’teki yaşamı, sadece uzun bir Oktoberfest gibi görmek yanlış olur.

Savaş sonrasında Berlin’in ikiye bölünmesiyle Münih (Hamburg, Frankfurt ve Köln’ün çabalarına başarıyla karşılık vererek) Almanya Federal Cumhuriyetinin tartışmasız kültür başkenti olmuştur.

Opera ve konser salonları, özellikle Richard Strauss, Mozart ve Wagnerr’in eserlerinin temsilleriyle, şehri müziğin anayurdu haline getirmiştir.

Ressamlar da şehrin sanatsal ikliminden kuşkusuz hoşnut kalacaklardır, özellikle de bohem Schwabing bölgesinden.

Bu bölge, 20’nci yüzyılda Der Blaue Reiter Okulu ile ve bu okulun Vasily Kandinsky, Paul Klee ve Franz Mare gibi başarılı temsilcileriyle uluslararası sanat camiasına bomba gibi düşmüştür.

Buraya gelirken veya burayı ziyaret etmek istediğinizde, sakın çok büyük bir şehir beklemeyin. Gayet şirin bir merkezi olan, yemyeşil bir şehirle karşılaşacaksınız. Hatta, bizim “Ankara” gibi de denilebilir.

Almanya Münih

ULAŞIM-HAVAALANI

İstanbul-Münih arasındaki havayolu yolculuğu, yaklaşık 2 saat sürmektedir. Şehirde, “Franz Josef Strauss Uluslararası Havaalanı” (ICAO) bulunmaktadır.

Bu alan, Almanya’nın Frankfurt şehrindekinden sonra en büyük ikinci havaalanıdır. Dünyanın en işlek havaalanlarından birisidir.

İlk olarak, 1992 yılında yapılmış olmasına rağmen, 2003 yılında yapılan 2 numaralı Terminal ile, önemli bir büyüme gerçekleştirilmiştir. Şehir merkezine, 30 km. uzaklıktadır.

Yılda, yaklaşık 34 milyon yolcu kapasitesi bulunmaktadır. Havaalanı, şehir merkezine, 30 km. uzaklıktadır.

Havaalanı binası

Tam bir mimari tasarım harikasıdır. Bu özelliği nedeniyle her yıl yapılan yarışmalarda, dünyanın en iyi havaalanlarının başında seçilmektedir.

Ancak, yine de, siz bu havaalanında tuvalete girdiğinizde “Abdest almak için kullanılmaz” şeklinde, Türkçe bir yazı görürseniz, sakın şaşırmayın.

Havaalanı ile şehir merkezi arasında, tramvay hatları bulunmaktadır. Yolculuk, yaklaşık 40-45 dakika sürmektedir. Bu yolculuk için, 9 euro ödemeniz gerekir.

Taksi ile şehir merkezine gitmeyi düşünürseniz, 50 euro civarında ödemeniz gerekir.

Almanya Münih

TARİHÇE

Münih şehri: 14 Haziran 1158 tarihinde kurulmuş ve takip eden dönemde, kral Ludwig döneminde, büyük imar faaliyetlerine sahne olmuştur.

1164 yılına gelindiğinde ise: aynı yıl imzalanan “Augsburg” anlaşmasına göre: Saksonya ve Bavyera dükü Guelph Henry: Isar nehri üzerinde bir köprü inşa ettirmiştir. 1175 yılında ise, buranın ilk resmi ortaya çıkmıştır.

1255 yılında, Bavyera Dukalığı, ikiye bölünür ve Münih şehri, Yukarı Bavyera eyaletinin bir şehri olur. Buranın Dükü IV. Louis: 1314 yılında, Alman kralı seçilir. 1328 yılında ise, Kutsal Roma-Germen İmparatoru olur.

Bu dönemde, imparator, Münih şehrine “tuz” tekelini verir ve şehrin daha da güçlenmesini sağlar. 1468 yılına gelindiğinde ise, şehre, birçok mimari yapının yapıldığı görülür.

1506 yılında

Bavyera Eyaleti yeniden birleşir ve Münih başkent olur. 1632 yılında, şehir “Otuz Yıl Savaşları” sırasında, İsveçli Gustav Adolf tarafından işgal edilir. 1634 yılında şehirde “veba” salgını başlar ve şehir nüfusunun, üçte biri ölerek yok olur.

1806 yılında, Münih, bu kez Bavyera krallığının başkenti seçilir. Şehrin en güzel binaları, bu dönemde inşa edilir. I. Dünya savaşının başlaması ile, 1914 yılında, şehirde zor günler başlar. 1933 yılında, Nasyonal Sosyalistler iktidara geldiğinde, şehir “Nazilerin kalesi” haline gelir.

1945 yılındaki ABD işgali sonrasında; şehir ağır bombardımanın etkilerinden kurtulmak için, yeniden inşa edilir ve 1957 yılına gelindiğinde, nüfusu 1 milyon kişiyi aşar.

1972 yılında, şehirde 20’nci “Yaz Olimpiyatları” yapılmış ve şehrin, tarihçesinde önemli yer tutmaktadır. 2008 yılında ise, şehrin kuruluşunun 850’nci yıldönümü kutlanmıştır.

Almanya Münih Şehrin Simgesi

ŞEHRİN SİMGESİ

Münchner Wappen

Elinde kırmızı bir kitap tutan, siyah giyinmiş genç bir rahip şeklindedir. Bunun özelliği: 13’ncü yüzyıldan bu yana: yörede, bu tip ve benzer form bulunmasıdır.

Yani, bu keşiş, Münih kentini temsil eden bir semboldür. İlk olarak ise, 1239 yılında, bir belgede, eski bir mühürde görülmüştür.

Günümüzde, 1957 yılından bu yana, şehrin sembolü olarak, bu simge kullanılmaktadır.

Almanya Münih

GENEL

Almanya’da, Bavyera Eyaletinin başkentidir. Almanya ülkesinin ise, üçüncü büyük şehridir. Konum olarak: Yukarı Bavyera bölgesinin; yüksek ovaları üzerinde kurulmuştur.

Deniz seviyesinden yükseklik: 520 metredir. Bölgenin ana nehirleri: Isar ve Wurm nehirleridir. Şehrin orta yerinden, Isar nehri geçmektedir.

Şehir içinde: yaklaşık 1.5 milyon insan yaşamaktadır. Ancak, bu nüfus, geniş bir alana yayılan şehirde yaşadığı için, aşırı kalabalık görüntüsü yok.

Hatta: özellikle hafta sonlarında, şehir merkezinde çalışmakta olan ancak yakın yörelerde yaşayan insanların, kendi yaşadıkları yerlere olan yolculukları nedeniyle, otoban ve trenlerde aşırı kalabalık görebilirsiniz.

Bu nüfus yoğunluğunun, Almanlar dışındaki bölümünde: 44 bin kişi ile, Türkler ilk sırada gelmektedirler. Daha sonra ise, Arnavutlar, Hırvatlar, Sırplar ve Yunanlılar gelir. Şehirde o kadar çok Türk yaşıyor ki, inanın hiçbir sıkıntı çekmeden, şehri rahatlıkla gezebilirsiniz.

Çünkü, bir şeyler sormak istediğinizde, yakınınızda, mutlaka bir Türk görebiliyorsunuz. Hatta: buranın en büyük özelliği, Almanya’nın diğer pek çok şehrinde olduğu gibi, ırkçılığın yaygın olmamasıdır. Burası: daha çok uluslararası bir şehir görünümündedir.

Şehrin ekonomisi

Yayıncılık, bilgi teknolojisi ve bio teknoloji sektörü ağırlıklıdır. Ayrıca, çok eğlencelidir, çünkü şehirde 2 tane çok büyük Üniversite bulunmaktadır.

Bu üniversitelerde, muhteşem bir “Erasmus” potansiyeli var, yani öğrenci değişim programı nedeniyle, Avrupa’nın birçok yerinden gelmiş öğrenciler görebilmek mümkündür.

Bu öğrencilerin düzenledikleri eğlence partileri ise, şehrin en hareketli partileridir.

Şehirde, karasal iklim hakimdir. Bunun sonucunda: yağış fazladır. Genellikle, beklenmedik zamanlarda, aşırı yağmur yağışları görülebilir.

Gece ve gündüz sıcaklıkları arasındaki fark fazladır. Kışlar, soğuk geçer. Ama, şehirde kar örtüsü uzun zaman kalıcı olmaz. En sıcak ay: Temmuz ayıdır.

Münih şehrinde: muhteşem bir mimari güzellik göze çarpmaktadır. Dünyaca ünlü mimarlar, bu şehirde, birçok yapı yapmışlar ve değişik mimari stilleri birleştirerek, ortaya, güzel yapılar çıkarmışlardır.

Özellikle: 1970 yılında yapılan “BMW” binası, şehirdeki modern mimarinin en büyük simgesidir.

2010 yılında yapılan araştırmalarda

Şehir, yaşanılabilirlik sıralamasında, dünya üzerinde; 162 şehir arasında, 15’nci sırayı almıştır. Dünyanın en pahalı şehirleri sıralamasında, 39’ncu sıradadır.

Dünyanın en tarihi 100 yeri sıralamasında ise, Münih şehri, 30’ncu sırayı almıştır. 2011 yılında yapılan sıralamada ise, dünya üzerinde yaşam kalitesi en yüksek şehirler arasında, 4’ncü olmuştur.

Belki merak edenleriniz olabilir, aynı sıralamada, ilk 50 şehir içinde, ülkemizden herhangi bir şehir bulunmamaktadır.

Almanya Münih

ŞEHİR İÇİ TOPLU ULAŞIMI

Münih şehrinde: turistik yerlerin çoğu, yürüme mesafesindedir ve bu yüzden, şehri ziyaretinizde, genellikle yürüyerek gezmenizi öneririm. Münih’te etkin bir otobüs, tramvay, U-Bahn (metro) ve S-Bahn (Alman Federal Demiryollarına bağlı banliyö treni) ağı vardır.

U-Bahn, şehir içinde çalışırken, S-Bahn banliyölere ve çevre kasabalara gider. Bütün toplu taşıma araçları, sabah saat 05.00 ile gece saat 01.00 arasında çalışır. U-Bahn ve S-Bahn trenleriyle otobüslerde ve tramvaylarda, 2 saat içinde aynı bileti kullanarak transfer yapılır. U-Bahn ve S-Bahn’daki mavi otomatlardan bilet alabilirsiniz.

Biletler otobüslerde, tramvay duraklarında, otellerde, tütün mağazalarında, gazete büfelerinde ve üzerinde beyaz “K” işareti olan kırtasiyelerde satılmaktadır. Bu otomatlarda Einzelfahrkarte (tek bilet) veya Streifenenkarte (şerit bilet) temin edebilirsiniz.

Birden fazla yolculuk yapacaksanız şerit bilet daha ucuza gelir. 1 günlük tek bilet 6,14 Euro, 3 günlük tek bilet 15,34 Euro (72 saat boyunca geçerlidir) ve eşli 3 günlük bilet 22,50 Euro’dur. (72 saat boyunca geçerlidir ve en fazla 5 kişiyi kapsar)

Almanya Münih

Taksiler: Münih’teki taksilerin rengi bejdir. Taksilere duraktan binilmesi tavsiye olunur. Çünkü Münih’te sokakta taksi çevirmek pek yaygın alışkanlık değildir. Trafiğin kalabalık olduğu saatlerde, taksiye binecekseniz, otel resepsiyonları vasıtasıyla ya da telefonla önceden rezervasyon yaptırmak akıllıca olur.

TURİZM

Münih şehrinin turistler için çok önemli iki özelliği vardır. Birincisi: şehirdeki müze, anıt, saray ve kiliselerin büyük bir çoğunluğunun “Innenstadt’ta” (şehir merkezinde) bulunmasıdır. Bu yüzden Münih, yürüyüş yapmayı sevenler için eşsiz bir yerdir.

İkinci özellik ise: otobüs, tramvay, metro (U-Bahn) ve tren (S-Bahn) ağlarından oluşan ve şehir merkezinin dışındaki görülecek yerlere de ulaşımı kılan, olağanüstü toplu taşıma sistemidir.

Şehir içinde araba kullanmanın zorluğunu göze almaktansa, merkezin biraz dışındaki bir park yeri bulmak (merkezde park yeri bulmak neredeyse imkansızdır) ve arabayı sadece gezinti amaçlı kullanmak daha akıllıca olur.

Yürüyerek şehrin hareketli sokak yaşamını, daha yakından görebilir, canınız istediğinde kendinizi bir kafeye atabilirsiniz.

Ayrıca Münih’in gizli yollarını ve avlularını keşfe çıkabilirsiniz.

Böylece araba kullanırken gözden kaçıracağınız pek çok küçük bara ve mağazaya rastlayabilirsiniz. İsartor ve Sendlingertor ve Karl Platz arasında, iki caddede oluşan ana hat çevresinde, eski kent kurulmuştur ve en çok turist, bu bölgede yoğunlaşmaktadır.

Bu eski şehir bölgesindeki binalar asla yıkılmaz, defalarca restore edilerek kullanılmaya devam edilirler.

Özellikle: Rathaus yani Marien Platz bölgesinde, Japon turistler görülür. Göethe Strasse caddesinde ise, asla yabancılık çekmeyeceğiniz bir ortam ile karşılaşırsınız.

Şehirdeki, Türk kültürü mekanları, Türk bakkalları, dönerciler, kebapçılar, kahvehaneler, lokaller, lokantalar, burada bulunmaktadır.

Şehirde: Frauenkirche ve Alter Peter kiliselerinin kulelerine çıkan, muhteşem bir şehir manzarası görebilirsiniz.

Residenz Sarayı

Burası, 1918 yılına kadar, Bavyera Eyaletini yöneten, Wittelsbach Ailesinin resmi ikametgahıdır. Yapı, çok görkemlidir, mutlaka görmenizi öneririm, hatta bazen burada konserler düzenleniyor, fırsat bulursanız, bu konserleri izlemelisiniz.

Şehirdeki geziler için, çift katlı ve üstü açık otobüsler var. Sıcak güneşli günlerde, üst kat açılabiliyor. Bu gezi sırasında: şehrin turistik mekanları görülebiliyor. 3 guzergahlı tur var.

Bunlar: City Tour, Nymphenburg-Olympia Tour ve Schwabing Tur. Bu turlardan, arzu ettiğiniz birini seçebilirsiniz. Bence, şehre ilk gittiğinizde, bu otobüslerden biri ile, şehir turu atarak, gezilmesi gereken yerleri görebilirsiniz.

Evet, turizm konusunda son bir not: Münih şehri, uluslararası bir gezi dergisi tarafından, dünyanın gezilmesi gereken tarihi 100 yeri sıralamasından, 30’ncu sırayı almıştır.

Almanya Münih

FAŞHİNG FESTİVALİ

Festivalin temelinde: Antik Roma döneminde, şarap ve eğlence tanrısı Dionysos ve Satürn için yapılan kutlamalar esas alınmıştır.

Festival her yıl, kış döneminde yapılır. Festivalde, sabahlara kadar süren eğlenceler düzenleniyor. Ayrıca: yine, etkinlikler çerçevesinde, büyük bir geçit töreni düzenleniyor.

OKTOBERFEST-EKİM FESTİVALİ

1800’lü yılların başlarında: Hildburghausen bölgesinde, Kral Ludwig ve Kraliçe Therese’nin düğün törenlerinde, büyük bir eğlence düzenlenmiş ve bu büyük eğlence, takip eden yıllarda, bir gelenek haline gelerek günümüze kadar sürdürülmüştür.

Uzun süredir sürdürülen festival etkinlikleri, tarihi süreç içinde, yalnızca birkaç kez: veba, kolera ve savaşlar nedeniyle yapılamamıştır.

Günümüzde, festival, her yıl Eylül ayı sonlarında başlar ve Ekim ayı ortalarına kadar devam eder. Festivalin başlangıcında: süslenmiş arabalar ve müzisyenler, bir kortej halinde, şehrin merkeze uzak bir yerinden hareket eder ve festivalin yapılacağı meydana gelirler.

Bu kortejin ardında ise: gerek Münihliler ve gerekse şehir dışından gelen yüzlerce-binlerce kişi gelir. Bu kişilerin büyük bölümü: dış ülkelerden gelen ve ülkelerinin geleneksel giysilerini giymiş dansçılar ve müzisyenlerden oluşmaktadır.

Festival alanında ise, büyük bir çadır kurulur. Çadır içinde: dev bardaklarda alınan bira ile müzik eşliğinde eğlenilir. 2008 yılında: festivalin 175’nci yıl kutlamalarında: festivale: 6 milyon üzerinde ziyaretçi katılmıştır.

Bu etkinliklerde: milyonlarca litre bira içilmiş ve yüz binlerce sosis satılmıştır. Başlıca sıkıntı, festival döneminde, bu şehirde konaklama yeri bulmanın zorluğu veya konaklama yerlerinin ücretlerinin 3-4 kat yükselmesidir.

Bir de, festival sırasında: cadde ve sokakları dolduran, Amerikalı, Avustralyalı, Japon ve diğer binlerce turist ile birlikte Münihlilerin, yarattığı bir kısım çirkin görüntüler ve yoğun bir bira kokusunun şehirde egemen olmasıdır.

Almanya Münih

NE YENİR

Münih şehrinde: ziyaretçiler tarafından mutlaka “Weisswurst” denilen “beyaz sosis” yenilmektedir. Bunun yanında, Leberkas denilen bir tür simit ve pişmiş sucuk ekmek, patates salatası yenilebilir. Ayrıca, yine bu şehre özel: “obatzda” peynirlerini tatmalısınız.

Bunun dışında, şehirde çorba da düşünebilirsiniz ve “Leberknödel” çorbası olabilir. Bu çorba: karaciğer ve soğan ile terbiye edilmektedir.

Bunun dışında tadabileceğiniz yerel tatlar: patates veya beyaz ekmek ile yapılmış bir tür köfte olan “Knödel”, lahana ile yapılmış “Kraut” olabilir.

Ama, unutmayın ki, Alman ülkesinde, yaygın olarak domuz eti tüketiliyor, yani yemek sipariş etmeden önce, bunu sormanızı, yani yemeyi düşündüğünüz yemekte,domuz eti bulunup bulunmadığını sormanız gerekir.
Son olarak, şunu da önerebilirim. Hendi denilen ve ızgara edilmiş tavuk eti.

Kahvaltı-Frühstück

Almanlar, kahve ve portakaldan oluşan tipik Avrupalı kahvaltısından daha büyük bir öğünle güne başlarlar. Bu kahvaltının belirleyici farkı, soğuk etler (jambon, salam ve ciğer sosis) ve ekmekle servis edilen peynirdir.

Burada bir değil pek çok çeşit ekmek bulunur. Kahverengi, siyah ve beyaz ekmek. Haşlanmış yumurta seviyorsanız, Eier im Glas’ı deneyin. (2 adet haşlanmış yumurta, bir kasede 4 dakika pişirilir ve bütün olarak servis edilir.)

Bunların yanında: çay, sıcak çikolata veya kahve sunulur. Münih’te kahve, Amerikan kahvelerinden d aha hafif fakat İtalyan ve Fransız kahvelerinden daha serttir.

Çorbalar ve Aperatifler

Bavyeralılar, baharatlı hamur, un, ekmek kırıntıları, dana ciğeri, soğan, mercan köşk ve sarımsakla hazırlanan muhteşem bir çorba olan “Leberknödlsuppe” nin yapımında uzmanlaşmışlardır.

Kartoffelsuppe’de (patates çorbası), kereviz, pırasa ve yaban havucu kullanılır. Diğer sevilen çorbalar da fasulye veya mercimekle hazırlanan karışıma sosis parçalarının eklenmesiyle yapılır.

Bavyera Spesiyalleri

Bavyera’nın ana yemeklerinin çoğunda, en çok kullanılan malzemeler: domuz eti, dana eti veya ikisinin karışımıdır. Domuz ve dana eti tencerede pişirilir veya derisi iyice gevşeyene kadar şişte kızartılır. Münih’in spesiyalleri olan şişte pişirilen domuz budu, bütün ya da yarım olarak sunulur.

Sipariş verirken, aklınızda bulunsun, yarım but bir kişiye yetecek kadar büyüktür. En lezzetli kızartmalardan bir diğeri de Spanferkel ya da süt domuzudur. Bir değişiklik yapın ve uygun mevsimde geyik, tavşan, keklik ve sülün gibi av hayvanları etlerinin tadına bakın.

Geyik eti genellikle yumuşayıncaya kadar marine edilir ve tatlı üzümlerle ya da frenk üzümüyle veya kestane püresiyle servis edilir.

Alabalık’ı mutlaka deneyin. Bu yerel balık, çok tazeyken haşlandığında çok lezzetli olur. Bavyeralılar, sakatata da düşkündür ve sevilen yemeklerinden biri, beyaz şarapla iyi giden Saure Lungerl’dir. (sirke sosunda, dilimlenmiş akciğer)

Ne sipariş ederseniz edin, yemeğinizin yanında, patatesten veya ekmekten yapılma bir knödel de mutlaka servis edilir.

Patates sote de mönüde olabilir. Ayrıca elma, üzüm ve beyaz sirkeyle pişirilen tatlı-ekşi kırmızı lahana da yiyebilirsiniz.

Lahana turşusu, beyaz şaraba eklenen ardıç meyvesi, karaman kimyonu tohumu ve karanfille hazırlanır. Salata çeşitleri arasında, salatalık salatası, beyaz lahana salatası ve patates salatası vardır.

Tatlılar

Elmalı kek ve erikli kekin bölgesel birkaç çeşitlemesi dışında, Bavyeralıların en sevdikleri tatlılar (ülkenin geri kalanında da olduğu gibi) hamurlu tatlılardır.

Bavyera’da yiyebileceğiniz diğer tatlılar: Schwarzwader Kirchorte, Kara Orman Dağlarında yapılan kirazlı kek ve Apfelsrudel’dir.

Almanya Münih

NEREDE YENİR

Tantis

Johann-Fichte Strasse caddesindedir. 1970’li yıllarda açılan restoran, dekorasyonunun güzelliğiyle dikkati çeker. Restoranın içinde: yeme-içme okulunun bulunması ise, ayrı bir özelliktir.

Acquarello

Mühlbauer Strasse caddesindedir. Münih şehrinin en iyi “İtalyan” yemek kültürü ürünleri, burada bulunabilir.

Brenner

Maximillian Strasse caddesindedir. Burası, tanıdık bir mekan gibi gelebilir. Ülkemizdeki Ocakbaşı restoranlara benzer bir dizayn görülüyor.

NE İÇİLİR

Hemen ilk söylemem gereken, bu şehirde musluklardan akan suları rahatlıkla içebilirsiniz. Evet, Almanlar malum, bira meraklısı. Şehir ziyaretinde “Hofbrauhaus Platz” denilen bölgede, çadır altında, ünlü Alman biraları tadılabilir.

Bavyeralılara göre, iyi bira ve daha iyi bira vardır. Ama kötü bira yoktur. Özellikle de Bavyera’da. Bavyera birası: hala en eski yiyecek kanunlarından biri olan Dük William’ın 1516 tarihli Saflık Kanununa göre üretilir. Biranın yapımında: su, arpa ve şerbetçiotundan başka malzeme kullanılması yasaktır.

Açık ve koyu renkli lager tipi biraların maya oranı % 11-12, Marzenbier’in ki % 13-14’tür. Yılın bazı zamanlarında, maya oranı % 181-19 olan Bock birası üretilir. Eğer hafif tatlı siyah bira seviyorsanız, Münih’te Dunkles içmenizi öneririm.

Bu bira, Helles (1895 yılından bu yana üretilen, yarı saydam altın rengi ve muhteşem tadı ile öne çıkan, daha çok içilen, hafif lager tipi bira) kadar soğuk sunulmaz. Weissbier, arpa yerine buğday kullanılarak yapılan, hafif ve gazlı bir biradır. Bira: Mass birimiyle ölçülür ki bu da 1 litreye denk gelir.

Mass’ın yarısı, eine Halbe’dir.

Bir restoranda, bira sipariş ederseniz, bu ölçüde getirilir. Bira bahçelerinde, bira çoğunlukla Masskrüge (litrelik bardak) içinde servis edilir. Weissbier ise, genellikle yarım litrelik ölçülerde sunulur.

Bira bahçelerinde bulabileceğiniz Russenmass, Weisbier ile limonatanın karışımından yapılan bir içkidir ve bir litrelik ölçüsüyle sunulur.

Şaraplara gelince: Bavyera’da kaliteli şarap üretimi, yüzyıllar önce sona ermiştir. Fakat restoranlarda mükemmel Rheinland ve Moselle şarapları sunulur. Bunların çoğu beyazdır ve Riesling üzümlerinden yapılır. En iyi Rheinland Riselin üzümleri Niestein ve Nackenheim gibi kasabaların bağlarında, kızıl renkli topraklarda yetişenlerdir.

Münih’te beğeniyle içilen Franconia şarapları da vardır. Özellikle de Würzburg civarında. Burada Silvaner ve Riesling üzümlerinden mükemmel sek beyaz şaraplar yapılır ve genellikle yeşil bocksbeutel şişelerinde bulunur.

Baden’in muhteşem beyazları ve kırmızıları da restoran menülerinde bulunur. Münih şehrinde, 20 tane bira bahçesi bulunmaktadır. Bira bahçesi olayı, tüm Almanya çapında yaygındır.

Kestane ağaçlarının gölgesinde, özellikle sıcak yaz günlerinde, gölgeli bahçeler kısa molalar için ilgi çekmektedir. İşin ilginci, Münihliler, buraya yiyeceklerini kendileri getirebiliyorlar ve burada yalnızca bira servis ediliyor.

Almanya Münih

NERELERDE ALIŞVERİŞ YAPILIR

Öncelikle şunu unutmamanız gerekir ki, burada alışveriş yaptığınızda ödediğiniz vergileri, Almanya dışına çıkarken, gerekli belgeleri ibraz etmeniz şartı ile geri alabiliyorsunuz. Mehrwertsteur ( kısa ismi: MwSt): katma değer vergisi olarak, % 7 ile 19 arasında olabiliyor.

Ancak, fatura ve makbuzlarda, genellikle fiyata dahil edilmektedir. Bizler, malum Avrupa Birliği üyesi bir ülkenin vatandaşı olmadığımız için, şehirden bir şeyler satın aldığımızda, ödediğimiz bu vergiyi, ülke dışına çıkarken geri alabiliyoruz.

Şehirde alışveriş yapmayı düşünürseniz: özellikle Kaufinger ve Maximilian caddelerine gitmenizi öneririm. Bu caddelerde: günümüz modasının önde gelen ürünlerini ve ünlü markaların kreasyonlarını görebilirsiniz.

Maximilian Strasse

Kral Ludwig tarafından planlanmış ve günümüzde, şehrin en seçkin bölgelerinden birisidir.

Burada: Bavyera Parlamentosu, Bavyera Devlet Operası var. Klasik binalar içinde: uluslararası üne sahip lüks dükkanlar bulunuyor.

Theatiner Strasse

Burası da, şehirdeki lüks bir alışveriş caddesidir. Alışveriş yanında, yine bu caddede güzel bir sinema ve geleneksel kafe ve restoranlar görebilirsiniz.

Özel mağazalar, bar ve kafeler, modern sanat ve mimarinin büyüleyici güzelliği, işte hepsini burada görebilirsiniz.

Kaufinger Strasse

1970’lerden bu yana, şehrin en işlet alışveriş bölgesi olmuştur. Burada daha çok, uluslararası markalardan ziyade, bireysel mağazalar ve kafeler bulunuyor.

Sendlinger Straase

Şehrin en tipik alışveriş alanlarından birisidir. Burada, genellikle aileler tarafından işletilen perakende mağazalar görülüyor. Burada, hediyelik eşyalar, el sanatı ürünleri bulabilirsiniz. Hatta, alışveriş sonrasında kısa molalar için, küçük kafeler ve restoranlar var.

Schwabing

Burası, yakın bir geçmişe kadar bir köy olarak kullanılmakta ve birçok aydın, sanatçı ve yazara ev sahipliği yapmıştır.

Günümüzde ise, burada: butikler, ikinci el mağazaları, kitap mağazaları ve mücevher mağazaları görülmektedir.

Ayrıca: her damak zevkine uygun meyve-sebze, baharatlar ve otların satıldığı küçük dükkanlar var.

Alışveriş merkezi tercih ederseniz

Olympia Einkaufszentrum

Burası, 1972 Olimpiyat oyunları sırasında açılmış ve zamanla, genişletilip geliştirilerek şehrin en modern alışveriş merkezi haline gelmiştir.

Yapının cam tavanı, çok etkileyicidir. İçinde: 135 moda mağazası, kafeler ve restoranlar bulunmaktadır. Rahat bir alışveriş için burayı tercih edebilirsiniz. Pazar günleri hariç, her gün, saat: 09.30-20.00 arasında açıktır.

Riem Arcaden

Şehrin doğu bölümündeki en önemli ve popüler alışveriş merkezi olup, içinde 120 mağaza bulunmaktadır. Burada, çok sayıda kültürel etkinlik te düzenlenmektedir. 3 katlıdır.

Buradaki mağazalarda: modaya uygun giysi ve ayakkabılar, parfümeri, kuyumcular, gözlükler bulabilirsiniz.

Ayrıca: kitap, kırtasiye, elektronik, fotoğraf ekipmanları da bulunuyor. Tabii, kafeler, restoranlar, dondurma salonları da var.

Viktualien Markt

Burası, şehrin gıda pazarıdır. Bu alandaki 140-150 tezgah ve dükkanlarda: egzotik meyveler, çiçekler, kümes hayvanları, oyunlar, baharatlar, peynir, balık vs. gibi gıda maddeleri satılıyor.

Pazar yeri: Mayıs 1807 yılından beri, aynı yerde kurulu bulunmaktadır. Ayrıca, bir kısım sosyal etkinliklere ev sahipliği yapmaktadır.

Schrannenhalle denilen eski yapı ise, restore edilerek kocaman bir Pazar yeri haline getirilmiştir. Bu Pazar yerinde: gastronomi düşkünleri, değişik lezzetler bulabilirler.

Ayrıca, yine değişik el sanatı ürünleri satılan dükkanlar bulunuyor.

NE SATIN ALINIR-ALIŞVERİŞ

Münih şehrinde, herhangi bir alışveriş yaptığınızda: satın aldığınız mamule bağlı olarak, % 7 veya 19 KDV ödemesi yaparsınız. Ancak, bizler, Avrupa Birliği vatandaşı olmadığımızdan, bir şey satın aldığımızda, vergi iadesinin tarafımıza geri iadesini talep edebiliriz.

Şehirdeki mağazalar, genel olarak: Pazartesi-Cumartesi günleri arasında açık kalırlar. Benzin istasyonları ve fırınlar hariç, diğer tüm dükkanlar, Pazar günleri kapalıdırlar.

Genellikle, süpermarketler: 08.00-20.00 arasında açık kalırlar. Mağazalar: 10.00-20.00 arasında açık kalırlar.

Almanya Münih

GECE HAYATI

Şehirde: 60 tane tiyatro binası ve klasik müzik severler için, senfoni orkestrası salonları bulunuyor. Bu tiyatro salonlarından en öne çıkanı “Münih Ulusal Tiyatrosu” dur. Burası: 1818 yılında hizmete açılmış ve bünyesinde opera ve bale gösterileri sergilenen salonlar bulundurmaktadır.

Gartnerplatz ve Residenz tiyatroları ise, yine şehirdeki önemli sanat etkinliklerinin düzenlendiği yerler olarak öne çıkmaktadır. Özellikle, opera severler için, yaz aylarında şehirde düzenlenen “Opera Festivali” büyük seyirci potansiyeli çekmektedir.

Evet, kültürel eğlenceler yanında, gece hayatı düşünenler için: Maximilian caddesi üzerinde ve çevresinde bulunan kulüpler çekicidir. Burada bulunan Schhumann, şehrin en güzel kulüplerinin başında gelmektedir. Ayrıca: P1 denen kulüp, özellikle terası ile müşteri çekmektedir.

Yine, aynı bölgedeki “089” kulübü de, ziyaret etmenizi önereceğim yerlerden biridir.
Bunun dışında, şehirde “Kulfabrik” denilen yerde, birçok farklı disko ve bar bulunmaktadır. Yani, şehir sokakları hep hareketlidir.

Almanya Münih

GEZİLECEK YERLER

Almanya Münih ALİANZ ARENA

ALİANZ ARENA

Burası bir statyumdur ve Münih şehrinin modern mimarisinin en önemli yapıtlarından birisidir. Buraya yürüyerek ulaşamazsınız, metroya binmeniz gerekir.

2006 yılı FIFA Dünya Kupası maçları, burada yapılmıştır. Yapı: dıştan bakıldığında, bir “denizanasına” benzemektedir. Veya yuvarlak yapısı nedeniyle, belki de bir “ufo” benzetmesi yapılabilir.

Seyirci kapasitesi: 65 bin kişi olan yapının çatısındaki paneller ve cephesi: özellikle maç günlerinde rengarenk görülmektedir.

Almanya Münih ALTER HOF

ALTER HOF

Burası, Münih eski imparatorluk sarayıdır.
Arkeolojik kazılarda, burada 12’nci yüzyılda bir kale bulunduğu görülmüştür. Bu yapı ise, 1225 yılında, Bavyera dükü II. Louis tarafından yaptırılmıştır.

II. Dünya savaşındaki yıkımlar sonucu harap olan kale, sonradan yeniden inşa edilmiştir. Günümüzde ise, buradaki odaların bir kısmı: ofis ve lüks daire olarak hizmet vermeyi sürdürmektedirler.

Almanya Münih HOFBRAUHAUS PLATZ

 

HOFBRAUHAUS PLATZ

Burası, şehir merkezinde bulunan ve dünya çapında bilinen, büyük bir bira salonudur. Mimarisiyle dikkati çekmez. Pfisenstrasse’den sağa, Platz’a (Küçük Meydan) dönünce, karşınıza çıkar. Dük V. Wilhelm, Hannover’den getirilen ithal biraya yüksek ücret ödememek için, 1589 yılında Almer Hoff’a bir bira fabrikası kurdurur.

Bira, Bavyera’da hem aristokratların hem de ayak takımının sevdiği bir içki olmuştur. 13 ve 14’ncü yüzyıllarda, sert geçen kışlar, Bavyera üzüm bağlarını yok edince, çetin şartlara dayanıklı olan şerbetçiotu ve arpaya yer açılmış, bira da bölgenin özel içeceği olarak şarabın yerini almıştır.

Bira fabrikası,

Önce sarayın hamamında kurulmuşsa da 1644 yılında Platz’daki daha geniş bir merkeze taşınmıştır. 1896 yılında ise, fabrika Isar ırmağının diğer tarafına taşındıktan sonra yapılmıştır. Hofbrauhaus kısa sürede Münih’in politik bira salonlarının en prestijlisi haline gelmiştir.

Kasım 1921’de, Hitler’in askeri kuvvetleri buranın adıyla anılan “Schache im Hofbrauhaus” (Hofbrauhaus Çarpışması) olayıyla ün kazanmıştır. Bu devasa bira salonu,  turistlerin çok ziyaret ettikleri bir yerdir.

Şehrin en meşhur turistik faaliyetlerinden olan, Oktoberfest Bira Festivali, iki hafta süre ile, her yıl burada yapılmaktadır. İlk festival, ilk olarak, 12 Ekim 1810 tarihinde yapılmıştır. 24 Şubat 1920 tarihinde ise, Adolf Hitler, burada, çok büyük bir tanıtım ve propaganda etkinlikleri düzenletmiştir.

Günümüzde burada bira bahçesi ve 1 balo salonu bulunmaktadır. Bahçede: Bavyera yerel lezzetlerini tatmak mümkündür. Ancak, bu yerel lezzetlerin başında, kızartılmış domuz eti geldiğini unutmamak gerekir ki, bu bizim kültürümüze uymaz. Diğer ürünler de, yani sosisler de, domuz etinden yapılmaktadır. Bununla birlikte ise, buğday birası ve şarap servis edilir.

Almanya Münih ISARTOR

ISARTOR

Şehrin ortaçağ bölümünün, 4 kapısından biridir. İsmini: hemen yakınındaki, Isar nehrinden almıştır. 1285-1337 yılları arasında, şehir surlarının genişletilmesi çalışmaları sırasında, 1337 yılında yapılmıştır.

Daha sonra çeşitli nedenlerle yıkılan kapı: 1835 yılında, aslına uygun olarak yeniden yapılmıştır. Restore edilmiş haliyle, 14’ncü yüzyıldaki orijinal ölçülerini koruyan tek kapıdır.

Bavyera Dükü IV. Ludwig’in “Kutsal Roma-Germen İmparatoru” olduğu günlerde yapılan kapının üzerindeki 1835 tarihli freskte: Habsburglara karşı zafer kazanan imparator görülür. İsartor, şimdilerde fazla gelişmiş bir trafik adası görevi görmektedir ama kulelerden birisi bir kafeye ve 1920’lerin Münih’inin ünlü kabare yıldızları Karl Valentin ve Liesl Karscadr’e adanan Valentin-Museum’a ev sahipliği yapmaktadır.

Almanya Münih SENDLİNGER TOR

 

SENDLİNGER TOR

Eski şehir bölümünün, güney ucunda bulunan kapısıdır. Deniz seviyesinden, 520 metre yüksekliktedir. 1318 yılında inşa edilmiştir. Yapının kulesi: 1808 yılında yıkılmıştır.

1860 yılında yapılan restorasyonda ise, kuleler yeniden yapılmıştır. II. Dünya savaşında hasar gören yapı: 1980 yılında yenilenmiştir.

ASAM HAUSE

Sendlinger Strasse’yi takip ederek buraya ulaşılır. Bir zamanlar, 18’nci yüzyılın usta heykeltıraş ve mimarı Egid Quirin Asam’ın yaşadığı yerdir. Bu binanın dekorasyonunda, Asam’a, usta bir Frenk ressamı olan kardeşi Cosmas Damian yardım etmiştir.

Kardeşlerin süslü önadları çok beğendikleri gösterişli barok tarzla da uygun düşmektedir. 1773 yılında yapılmış olan binanın son derece detaylı ön cephesine bakın. Asam kardeşler, kendi Katolik inançlarının rahatlığıyla, dekorasyon ve süslemelerinde hem pagan hem de Hıristiyan figürleri kullanmışlardır.

Çatının hemen üstünde, sağa doğru (girişin tam üstünde) duvarın üstünde temsili bir cennet alçı bezeği ve İsa’nın monogramını görebilirsiniz.

Bunun altında oturan Meryem figürü, solda ise asma bağlarıyla süslenmiş Olympos ve muzaffer şöhret ve servet tanrılarının eşliğindeki Apollon vardır. Uçan at Pegasos onlara doğru yükselirken, daha aşağılarda bir gurup nympha ve Stayr, resim, heykel ve mimari Musalarının etrafında dans etmektedir.

Üzerinde İncil ve Tevrat’tan sahneler bulunan orijinal giriş, artık Bavyerisches National Museum’da sergilenmektedir.

Asamhaus’un süslemelerinde muazzam bir özen ve ustalık görülür.

Bu yapıdan, Asam kardeşlerin iyi yaşamaya ve dinlerine olan bağlılıkları da görülebilir. Asam kardeşlerin bu özelliklerinin en iyi kanıtı, yan taraftaki Johann-Nepomuk kilisesidir.

Asamların özel kilisesi olan bu kilise, önceleri Egid Quirin’in evine bitişiktir. Genellikle Asamkirche diye bilinen bu kilise, 1746 yılında tamamlanmıştır. İnşaatın masraflarını, Egid Quirin karşıladığı için yapı hamilerin kısıtlamalarından uzaktır.

Bu özgürlüğün sonucu ise inanç ve yaşamın öznel bir kutlamasıdır. Kilisenin alacalı mermerden yapılma ön cephesi, kalabalık Sendlinger Strasse’den geçenler için bir sokak altarı görevi görür.

Kilisede, bir çeşmenin yapımında kullanılacağı düşünülen yontulmamış taşlar kullanılmıştır. 18’nci yüzyılda ünlenen bir aziz olan Nepomuklu Johann’ın heykeli, sundurmanın üstünde durur. İçeride, yüksek altarda, papalık tacı giyen Baba Tanrı figürünün baskın olduğu, etkileyici bir çarmıh bulunmaktadır.

Almanya Münih MARİEN PLATZ

MARİEN PLATZ

Şehir merkezindeki bir meydandır. Münih şehrinin kuruluşundan beri her zaman şehrin kalbi olagelmiştir. 19’ncü yüzyılın ortalarına kadar buğday pazarı burada kurulurdu. Bu meydan, hem şehrin merkezi hem de suçluların asıldığı yerdi.

Ayrıca Münih’in bugüne kadar gördüğü en şaşalı düğüne, Dük V. Wilhelm ve Lorraineli Renata’nın 1568 yılındaki düğününe sahne olmuştur. Bu yüzden, 1972 yılında U-Bahn ve S-Bahn sistemlerinin birleştiği merkezi yerin burası olması kaçınılmaz olmuştur.

Günümüzde, Marienplatz, çiçek tarhları ve sokak kafeleriyle daha da güzelleştirilmiş ve çekici bir yaya bölgesine çevrilmiştir. Evet, gelelim, meydanda bulunan ve görülmesini önerdiğim yerlere:

Almanya Münih Marian Sütunu

Marian Sütunu

1638 yılında I. Maximiliam’ın, şehrin İsveç ile yapılan Otuz Yıl Savaşları sırasında işgalden ve sonra vebadan kurtarılmasına şükretmek için diktirdiği Mariensaule (Bakire Meryem Sütunu) dur.

Sutünun tabanında basilikos, ejderha, yılan ve aslan figürleri vardır.

Bu heykellerden aslan, vebanın bitişinin kutlanmasını simgeler. Efsanevi yılan, şehri olumsuzluklardan korumak için yapılmıştır. Ejderha ise, açlık ve kıtlığı simgeler. En üstte ise Münih’i gözeten ve koruyan, heybetli Meryem vardır. Sol kolunda İsa, sağ elinde ise bir asa tutan Meryem, Münih’in dinsel temellerini hatırlatır.

Fischbrunnen Anıtı

Meydanda kısmen onarılan, 19’ncu yüzyıldan kalma bu anıt, eskiden çıraklığı biten kasaplar, bu anıtın bulunduğu havuza atılırmış ama günümüzde sadece kendilerini Fasching (karnaval) kutlamalarına kaptıranlar ve futbol taraftarları, bu geleneği sürdürürler.

Almanya Münih New Town Hall

New Town Hall

Burası, Belediye binasıdır. Şehir yönetimine ev sahipliği yapan şehir konseyi ve ofisler bulunmaktadır. Ayrıca, Belediye Başkanı da burada çalışmaktadır.
Yapı: 1867-1908 yılları arasında yapılmıştır. 400 odası bulunmaktadır.

9200 m. karelik bir alana yapılmıştır. Arka tarafından küçük bir park, ön tarafında ise, bir meydan bulunmaktadır. Zemin kattaki bazı odalar: küçük işletmelere kiralanmıştır. Binanın kulesi: 85 metre yüksekliktedir. Kuleye, asansör ile çıkılabilmektedir. Şehrin manzarasının izlenebilmesi açısından, kuleye çıkmanızı öneririm.

Almanya Münih Altes Rathaus-Glocken spiel (Eski Belediye Sarayı)

Altes Rathaus-Glocken spiel (Eski Belediye Sarayı)

Marienplatz’ın doğusunda, son derece pitoresk bir yapı olan Altes Rathaus, Münih’in, üstüne yeni yapılar yapmak yerine restore edilmiş tarihi kalıntılarının bir örneğidir. Bu gotik yapı, 1908 tarihinde yapılmıştır. Şehrin merkezinde, en çok ziyaret edilen turistik mekanlardan biridir.

Kumru grisi cephesi, kehribar renkli çan kulesi ve küçük zarif kubbeleriyle, Jörg von Halsbach’ın 15’nci yüzyılda yaptığı orijinal tasarımın aynısı olmasa bile, ruhunu korumaktadır.

Zaten II. Dünya savaşında bombalanan yapı, binanın orijinaline, bugünkü halinden daha da uzaktır. Çünkü binanın yapımından sonra eklenen sivri barok kubbe ve fazlasıyla mücadeleci bir “yeniden gotikleşme” çalışmasıyla yapı büyük ölçüde değiştirilmiştir.

Altes Rathaus, üst kattaki bir şölen salonu dışında, tamamen dekoratif amaçlıdır. Yöneticiler, şehirle ilgili gündelik işlerini, Marienplatz’ın kuzeyinde bulunan Neues Rathaus (Yeni Belediye Sarayı) dan yönetirler.

Bu yapı 19’ncu yüzyıl Neo-gotik mimarisinin tipik bir örneğidir.

Mağrur ve iddialı cephesi: kralların, prenslerin, düklerin, azizlerin ve kahramanların ve Münih folkloründen karakterlerin heykelleriyle işlenmiştir. Yapının, ikinci katında: 43 çan ve 32 tane, değişik figür bulunmaktadır.

Bu mutlu çift onuruna: Bavyera ve Lotringen bölgesinin atlı şövalyeleri arasında bir yarış düzenlenir ve yarış: Bavyera şövalyeleri tarafından kazanılır. Figürlerde, bu yarışlar temsil edilmektedir. Figürlerde diğer temsil edilen bir olay ise, şehirde, 1517 yılında ortaya çıkan veba salgınıdır. Veba salgını sırasında, sokaklarda “fıçı” içinde dans yapılması yaygınlaşır.

Hatta, şehrin Dükü de, fıçı dansına katılır. Böylece, fıçı dansı, otoriteye azim ve sadakat ile bağlılık sembolü haline gelir. Devam eden yıllarda da, her 7 yılda bir fıçı dansının yapılması, gelenek haline gelir. Gelenek gereği, bütün gösteriler, 12-15 dakika arasında sürer.

Kule yaklaşık 80 metredir. Asansörle, en üst noktasına çıktığınızda, muhteşem manzaranın yanı sıra her gün saat 11.00’de çalınan 43 çanı bulunan Glockkenpiel’i görebilirsiniz. Çan çalınırken: iki figür gurubu görülür.

Bunlar, Dük V. Wilhelm ile Lorraineli Renata’nın mutlu evliliklerinden söz eden, yerel bir evlilik hikayesini anlatmaktadır. Bu mutlu çiftin onuruna Bavyera ve Lotringen bölgesinin atlı şövalyeleri arasında, bir yarış düzenlenir ve yarış, Bavyera şövalyeleri tarafından kazanılır.

Birinci figürde, Dük V. Wilhelm’in ve Lorraineli Renata’nın düğününde düzenlenen turnuva temsil edilir. İkinci figürde: 1517 yılında ortaya çıkan veba salgını temsil edilir. Veba salgını sırasında, sokaklarda fıçı içinde dans yapılması yaygınlaşır. Hatta, şehrin Dükü’de, fıçı dansına katılır.

Böylece, fıçı dansı, otoriteye azim ve sadakat ile bağlılık sembolü haline gelir. Devam eden yıllarda da, her 7 yılda bir fıçı dansının yapılması gelenek haline gelir. Gelenek gereği, bütün gösteriler 12-15 dakika arasında sürer.

Saat 21.00’de, elinde feneriyle gezinen bir gece bekçisi, düdüğünü öttürür ve bir melek Münihli küçük keşişi (Müncher Kindl) kutsar. Işıklandırılmış Altes Rathaus, geceleri Marienplatz’ı aydınlatır.

Almanya Münih Old Town Hall

Old Town Hall

Meydanın doğusundadır.
Burası, 1874 yılına kadar, Belediye Meclisi için bir ofis ve çalışma yeri olarak kullanılmıştır. Binanın, 1310 yılında yapıldığı biliniyor. 1470-1480 yılları arasında ise, gotik tarz öne çıkarılarak yenilenmiş ve dekore edilmiştir.

1877 ve 1934 yılları arasında, yapının altından, trafik akışının sağlanması için, 2 tünel açılmıştır. Aslında, orijinal bina, II. Dünya savaşında tamamen tahrip olmuş ve 1971-1974 yılları arasında, yeniden inşa edilmiştir.

Almanya Münih Viktualien Markt

Viktualien Markt

Şehrin, günlük gıda maddeleri satılan bir Pazar yeridir. Burada: 22 bin m. karelik bir alanda, 140 tezgah ve dükkanda: egzotik meyveler, kümes hayvanları, çiçekler, peynirler, baharatlar, balık ve meyve suyu satılır.

Mekandaki tezgahlar: her gün saat: 08.00-20.00 arasında açık kalmaktadır. Trafiğe kapalıdır, yaya bölgesi olarak kullanılır ve birçok şehirlinin buluşma noktasıdır. Bazen burada, çeşitli etkinlikler ve festivaller düzenleniyor.

Almanya Münih KARLS PLATZ-STACHUS

KARLS PLATZ-STACHUS

Şehrin güneyinde, 1797 yılında yapılan, kare şeklinde bir meydandır.
Meydanın doğusunda, en önemli yapılardan biri görülüyor.

Almanya Münih Karls Tor

Karls Tor

Burası bir kapıdır.
1899-1902 yılları arasında, Gabriel Von Seidi tarafından yapılmıştır. Kapının her iki tarafından, yıkılmış Ortaçağ sur ve çeşitli binalar var. Kapının hemen önünde: buz pateni pisti bulunuyor.

Almanya Münih Justiz Palast

Justiz Palast

Burası, Adalet sarayıdır. 1890-1897 yılları arasında yapılmıştır. Barok tarzındadır. Cam kubbe: 67 metre yüksekliktedir.

Kaufhof

Burası, şehrin savaş sonrası, ilk mağazasıdır. Yeraltında, büyük bir alışveriş merkezini içerir.

Neuhauser Strasse-Kaufinger Strasse

Bu iki caddenin bulunduğu yer, şehrin ana yaya bölgesidir ve burada, çok sayıda mağaza ve restoran, kafeterya bulunur.

Almanya Münih ENGLİSCHER GARTEN
Almanya Münih ENGLİSCHER GARTEN

ENGLİSCHER GARTEN

Şehir merkezinde, büyük bir park olarak öne çıkmaktadır. Şehrin en dikkati çeken yerlerinden birisidir. Aynı zamanda: şehirde yaşayan gençlerin buluşma yeri, içme ve yüzme, çıplak güneşlenme, annelerin bebeklerini gezdirme yeridir.

Deniz olmayan bu şehirde, ellerinde deniz yataklarıyla dolaşan ve bikinileriyle güneşlenen kızları göreceksiniz. 1793 yılında açılan parkın fikir babası: Amerikan Devriminde Britanya’ya destek olan maceracı bir Amerikalıdır.

Bavyeralıların daha çok Kont Rutford olarak bildikleri Benjamin Thompson, ilhamını meşhur İngiliz bahçevanları Capability Brown ve William Chambers’dan almıştır. Rumfold ile Alman ortağı Ludwig von Sckell: Bavyera aristokrasisinin çok sevdiği geometrik yollardan oluşan bahçelere ve dikkatlice yontulmuş ağaçlardan ve çalılardan oluşan Fransız geleneğine karşı çıkmış, tepeciklerin, koruların ve çağıldayan ırmakların doğal kompozisyonlarını tercih etmişlerdir.

Tasarımcılar, devrimci ve halkçı fikirlerinin ruhuna bağlı kalarak, Münih’in fakir kesimi için bir park yapmaya karar vermişlerdir.

Prens Karl Theodor, Lordlarının bir zamanlar sülün ve geyik avladıkları yerde, domuzların ve ineklerin otladığı ve egzotik çiçeklerin yerine patates bostanı görene değin, Englischer Garten’in Hofgarten’in zarif bir uzantısı olacağını savunuyordu.

Günümüzde artık domuzları ve patatesleri göremiyorsak da bahçenin doğal düzenlemesi, bütün ziyaretçileri memnun bırakır. Kuzeye doğru, 5 km boyunca uzanan bahçelerde, Isat ırmağının hızla akan suları boyunca yürüyüş yapabilirsiniz.

Daha yukarıda, büyük bir göl olan Kleinhesseloher See’ye ve İsar’ın bir kolu olan ve Tivoli köprüsünün altından gürül gürül akan küçük Eisbach’a yürüyebilirsiniz. Irmağın bu kısmında, zorlayıcı bir rüzgar sörfü yapılıyor.

Ancak böyle aktiviteleri izlemek bile nefes kesiyorsa, 1972 Olimpiyatları anısına Japonya tarafından hediye edilen zarif Japon Çayevine gidebilirsiniz. (Bahçenin güneybatı köşesindedir.) Çayevinin hemen üstünde, bahçenin güney sınırında Prinzregentenstrasse’de, zaman zaman sergilere ve tiyatro gösterilerine ev sahipliği yapan Haus der Kunts (Sanat Evi) vardır.

Park içinde bulunanlar

Haus der Kunst

II. Dünya Savaşında hasar görmeden çıkabilmiş, Hitler dönemi evlerindendir. Eskiden Haus der Deutschen Kunts (Alman Sanat Evi) olan kurum, Hitler’in kişisel Alman sanatı anlayışının tapınağıydı.

Yine Paul Ludwig Troos’un elinden çıkma olan tek düze binaya, bir süre sonra Münchner Kunstterminus (Münih Sanat Terminali) veya Palazzo Kitchi gibi popüler isimler takıldı.

Japanisches TeeHaus

Burası, 1972 Yaz Olimpiyatlarından sonra yapılmış bir Japon kır kahvesidir.

Friedensengel (Barış Meleği)

Bu kanatlı melek, kaidesinin üstünden, bahçelere çevrili Floransa tarzı şirin bir yürüyüş yolu olan Prinzregententerasse’yi süzmektedir. Yapımına 1896 yılında başlanan bu anıt, 1871 yılında Fransızların Almanlara yenilmesinden  sonra gelen 25 yıllık barışın anısına dikilmiştir.

Bu barışın mimarlarının portreleri (Bismark, İmparatorlar I. ve II. Wilhelm, generaller Moltke ve Von der Tann) anıtı süsler. Barış, Savaş ve Medeniyet Nimetleri adlı mozaikler, bu kutlamanın oldukça karmaşık doğasını göstermektedir.

Schönfeldwiese

Buranın en büyük özelliği: 1960 yılından bu yana, burada ziyaretçilerin çıplak güneşlenmesine müsaade edilmiş olmasıdır.

Bira bahçeleri: Park içinde, şehrin en iyi 4 bira bahçesi bulunmaktadır. Bunlar: Chinesischer Turm, Seehaus, Hirschau, Aumeister.

Chinesischer Turm

Burası, “Çin kulesi” olarak da isimlendirilir. 1790 yılında yapılmıştır ve 25 metre yüksekliğindedir. Ahşaptır. Çin ülkesinde bolca bulunan “Pagoda” kulelerine benziyor. 5 katlıdır. Zemin kat ve çatı ile birlikte, yükseklik: 19 metredir.

Çin kulesinin güneyindeki bir çimenliğin üzerindeki Monopteros (Aşk Tapınağı) eski şehrin muhteşem manzarasının tadını çıkarabileceğiniz güzel bir yerdir.

Aslında popüler bira bahçelerinden müzisyenlerin  sahne olarak kullandıkları dekoratif bir pagoda olan Chinesischer Turn’un (Çin Kulesi) tasarımı Chambers’in Londra’daki Kew Gardens’da bulunan Cantonese Pagodası’na çok benzer.

Evet, parkta

yollarının uzunluğu, yaklaşık 75 km. dir. Bu yolların: 36 km. yürüyüş yoludur. 100’den fazla, köprü bulunmaktadır. Bahçedeki kuş türlerinin sayısı ise: 50-60 civarındadır.

Almanya Münih OLYMPİA PARK

OLYMPİA PARK

1972 Yaz Olimpiyatları sırasında yapılmıştır. Daha sonraki süreçte de, kültürel, sosyal ve dini ibadet olayları için faaliyetlerini sürdüren bir mekan olarak kullanılmaktadır. Çadır tarzı çatılar ilgi çeker. Caddenin hemen karşısında ise, etkileyici “BMW Müzesi” görülüyor.

Park içinde bulunanlar

Olimpiyat Stadı

1968-1972 yılları arasında inşa edilmiştir. 69 bin seyirci kapasitelidir. 2005 yılından sonraki dönemde, kültürel etkinlikler için kullanılmaktadır.
Olimpiyat Salonu: Olimpiyat stadyumunun kuzeydoğusundadır. Seyirci kapasitesi: 14 bin kişiliktir.

Olimpiyat Yüzme Havuzu

Burada, özellikle Amerikalı yüzücü Mart Spitz’in, 1972 olimpiyat oyunlarında, 7 altın madalya kazanması unutulmamaktadır.

Olympiaturm

Burası, bir kuledir. 291 metre yüksekliğindedir. 190 metre yükseklikte, bir gözlem platformu bulunmaktadır. Kule, 1968 yılındaki açılışından bu yana, 35 milyon kişi tarafından ziyaret edilmiştir. 182 metre yükseklikte, 230 kişi kapasiteli bir döner restoran bulunmaktadır.

Döner restoranın, bir turu, yaklaşık 53 dakika sürmektedir. Kuleye asansörle çıkılmakta olup, 30 kişilik kapasitesi olan asansörler, yaklaşık 30 saniyede yukarı çıkmaktadırlar.

VİKTUALİEN MARKT

Münchner Stadtmuseum (Belediye Müzesi) yanındadır. Münih şehrinin en renkli yerlerinden biri olan ve damak tadına düşkün olanları kendine çeken mekan, şehrin merkez gıda pazarıdır ve 1807 yılından beri faaldir.

Burada sayısız peynir çeşidi, egzotik baharatlar, ekmekler ve et ürünleriyle dolu cazip tezgahlar bulabilirsiniz.

Almanya Münih

ŞEHİRDEKİ MÜZELER

Şehirde, 50 civarında müze bulunmaktadır. Bu müzeler: kısmen eski bir binada yer alırken, kısmen de modern binalarda, geçmişle bağlantı kurularak yerleştirilmiştir. Hatta, bazen eski bir yapı-sarayda bulunan müzenin devam eden koridorlarındaki koleksiyonlar, modern eklentilerde de sergilenmektedir.

Almanya Münih MÜNİH RESİDENZ MUSEUM-MÜNİH SARAYI

 

MÜNİH RESİDENZ MUSEUM-MÜNİH SARAYI

Bavyera Düklerinin ve krallarının çoğu, ihtiraslı birer sanat koleksiyoncusuydu ve hevesli birer inşaatçıydı. Artık bir müze olan Residanz, Bavyera Prensliğinin zaman içinde ne kadar güç kazandığının ve zenginleştiğinin göstergesidir. Sarayın çevresini görmek için müzeye Residenzstrasse’den girilir ve 7 avludan Cuvilliestheater’e geçilir.

Burası, şehir merkezindeki eski bir kraliyet sarayıdır. Eski şehrin ortasında, 500 yıl boyunca, Alman soyluları ve kralları için konut ve sanat merkezi olarak kullanılmıştır. Almanya’nın en büyük şehir sarayıdır.

Mimarisi, oda süslemeleri ve eski kraliyet koleksiyonları nedeniyle, şehrin turizm potansiyelini olumlu etkilemektedir. Yani, şehir ziyaretçileri, burayı mutlaka ziyaret ederler. Schatzkammer’in (Hazine Dairesi) 10 odasına ek olarak, 112 diğer oda, salon ve galeri  daha vardır.

Bu yüzden, müzede düzenlenen rehberli turlar: sabah turu ve öğleden sonra turu olmak üzere, iki farklı güzergaha ayrılmıştır. Her iki tur da önemli odaların içerdiği ve Wittelsbah dönemini iyi yansıttığı için, bunlardan sadece birine katılmak yeterlidir. İsterseniz rehber olmaksızın, gönlünüzce gezebilirsiniz.

Ahnengalerie (Atalar Galerisi)

Burada MÖ 700 civarında yaşayan Dük Theodor’dan başlayarak 121 Wittelsbach ailesi üyesiyle tanışılır.

Antiquarium

70 metre uzunluğundaki bu anıtsal Rönesans kütüphanesi, 1558 yılında Friedrich Sustris tarafından Dük V. Albrecht için tasarlanmıştır. Odanın ismi içeride sergilenen Antik Yunan ve Roma liderlerinin büstlerinden gelir.

Porselen Koleksiyonları

Bu muazzam Fransız, İngiliz ve Alman porselenleri koleksiyonunda: Meissen’in Dresden civarından getirilen zarif porselenlerinin yanı sıra Nymphenburg’da üretilen parçalar da görülür. Japon ve Çin porselenleri ile olağanüstü lakeler, ayrı bir serginin parçasıdır.

Grottenhof

1581 yılında Sustris’in tasarladığı bu bölüm Residenz’deki en zarif bahçedir. Doğu tarafı boyunca uzanan nefis arkadıyla dikkat çeken bahçenin ortasında, Huber Gerhand’ın bronzdan yaptığı, göz alıcı Perseus çeşmesi vardır.

Bahçe, adını, cumbasında bir çeşme olan Grottenwand’dan (Grotten duvarı) alır. Bir Mercurius heykeline, Nübyeli köleler, balık Satyrler, nymphalar ve papağanlar eşlik etmektedir. Bu heykel gurubunu midye ve tarak gibi deniz kabukluları süslemiştir.

Reiche Zimmer

Devlet odaları, rokoko dekorasyonunun Almanya’daki en çarpıcı örneğidir. 1729 yılında, Cuvilles tarafından düzenlenen bu odaların en göz alıcı olanı Grüne Galerie’dir. (Yeşil Galeri) Spiegelkabinett (Ayna Dolabı), Miniaturenkabinett ve Chinesisches Kabinett’de aynı derecede etkileyicidir.

Hofkapelle ve Reiche Kapelle

Bu küçük şapellerden birincisi saray efradı için, ikincisi ise Wittensbach ailesinin özel kullanımı içindir.

Schatzkammer (Hazine Dairesi)

Hanedanlığın 1000 yılda bir araya getirdiği, mücevher, altın, gümüş, kristal ve sedef işi takılardan oluşan muhteşem koleksiyonu görmek için ayrı bir tur vardır. Wittelsbachların hazinelerinin ilk parçalarından birisi, 890 yılından kalma ve Arnulfziborium (Alnuf’un kasesi) diye bilinen bir komünyon kasesidir.

Bu kase: İmparatoriçe Cunigunde’ye aittir ve kutsanmıştır. İmparator Charles Baldın dua kitabı, 860 yılından kalmadır.

1804 yılına  tarihlenen Bavyera tacı, merasim kılıçları ve kraliçe Theresa’ya ait yakut ve mücevherler ilgi çeker. Ayrıca St George Knight’ın değerli heykelciğini görmeyi unutmayın.

Ayrıca: koleksiyon içinde, bir Osmanlı hançeri ve Seylan ülkesinden gelen bir piyano da görülüyor. Osmanlı hançeri: fil dişinden yapılmış, mücevherler ve diğer değerli taşlarla bezenmiştir.

Son olarak ise, 300 binden fazla sikke, madalya ve banknottan oluşan, muhteşem bir para koleksiyonu var ki, meraklıları mutlaka görmelidirler.

CUVİLİES THEATER-ALTES RESİDENZ THEATER

Göz alıcı Cuviliestheater (ya da diğer adıyla Altes Residenztheater) dünyanın en büyüleyici tiyatrolarındandır. İspanyol Felemenkin’den bir cüce olan yaşlı François de Cuvillies’in inşa ettirdiği, 450 kişi kapasiteli tiyatro miniciktir.

Ancak mekanın atmosferine hakim olan neşe ve samimiyet, buradaki her gösteriyi sıcak bir galaya dönüştürür. Dört sıralı, at nalı şeklindeki oditoryumun altın kaplama rokoko süslemeleri arasında Yunan perileri, tanrıları ve tanrıçalarının yanı sıra, diğer figürlerle tezat oluşturan, ok ve yayı ile Kızılderili genç kız figürleri de vardır.

Salonun akustiği sıcak ve altunidir, yani 200 yıldır burada sergilenen Mozart çalışmaları için son derece uygundur. Cuvilliestheater varlığını, doğru planlama ve öngörüye borçludur. 1943 yılında duvar süslemeleri ve heykelleri sökülmüştür.

30 binden fazla parça buradan alınıp Münih çevresindeki pek çok kalenin odalarında saklanmıştır. Bu olaydan sadece 6 hafta sonra tiyatro bombalanmıştır. Yine de bütün parçaların saklandıkları yerlerden çıkarılıp tekrar bir araya getirilmesi 15 yıl sürmüştür.

Almanya Münih PİNAKOTHEK MÜZESİ

PİNAKOTHEK MÜZESİ

Müze: eski, yeni ve modern olmak üzere, 3 bölüme ayrılmıştır.
Eski bölümde: Orta Çağ dönemine ait eserler var.

Yeni bölümde: 19’ncu yüzyıl başından, 20’nci yüzyıl başına kadar olan bölüme ait eserler sergileniyor.

Modern bölümde: Grafik, tasarım ve mimarinin güzel eserleri sergileniyor.
Evet, bu güzel müzede, eserlerini görebileceğimiz sanatçılardan bazıları: Pablo Picasso, Rafael, Albert Dürer, Leonardo da Vinci.
Resim sanatı meraklılarının mutlaka ziyaret etmelerini öneririm.

Almanya Münih Alte Pinakothek

 

Alte Pinakothek

Burası, bir sanat müzesidir. Barer Str. Bölgesindedir. Müzede, dünyanın en ünlü koleksiyonları sergilenmektedir. Müzenin binası, 1825-1848 yılları arasında, Bavyera kralı Ludwing tarafından yaptırılmıştır. Ludwig bu binanın yapım aşamasında, Leo von Klenze’yi, İtalyan Rönesansı sanatı tarzında anıtsal bir müze tasarlamakla görevlendirmiştir.

II. Dünya savaşındaki bombalamalarda, bina büyük hasar görmüştür. Ancak, 1950 yıllarında yeniden inşa edilmiştir. 

Bu binanın ön cephesinden bakıldığında, özgün tuğla duvarın nerede bittiği ve savaşın tahribatını tahmin etmek için, 1958 yılında girişilen detaylı yeniden yapılanma sürecinde eklenen yeni tuğla işçiliğinin nerede başladığı kolaylıkla görülebilir.

Bina girişinin hemen arkasında, müzenin her iki kanadına yükselen devasa merdivenler vardır.

Bu merdivenleri tırmanmak sizi kendinize getirecektir ama kendilerini pek de enerjik hissetmeyenler için asansör de vardır.

Galerinin ilginç bir özelliği: sergilenen eserlerin ülke ve akımlara göre  değil de kronolojik olarak düzenlenmiş olmasıdır. Bu da ziyaretçilere, çeşitli çağdaş akımlara, yüzyıllar boyunca getirilen farklı yorumları karşılaştırma şansı verir.

Müzenin koleksiyonlarında: 14-17’nci yüzyıllar arasına ait Alman tabloları, 15-18’nci yüzyıllara ait Hollanda tabloları , 16-18’nci yüzyıllara ait, Flaman tabloları, 13-18’nci yüzyıllara ait İtalyan tabloları bulunuyor. Yani, toplamda: 800’den fazla Avrupalı sanatçının başyapıtları sergileniyor. Özellikle: Venedikli usta ressam Titian,

Hollandalı barok sanat ustası: Frans Hals ve Rubens’in en büyük koleksiyonlarından biri, burada sergileniyor.

Ayrıca: eski Alman sanatı temsilcilerinden Altdorfer ve Dürer başta olmak üzere, Alman sanatçılara ait, 1500 civarında yağlı boya tablo bulunuyor. Müzenin en çarpıcı Alman eserleri: tahminen 1483’te Michel Pacher’in yaptığı “Kilisenin Babaları” panosudur.

Azizler Heronymus, Augustinus, Gregocius ve Ambrosius’un harika bir poliptiği olan resim, Fransız Devrimi sırasında Güney Tyrol’den getirilmiştir.

İsa’nın doğumu ise 15’nci yüzyıl Köln Okulunun temsilcilerinden olan Stefan Lochner’in eseridir. Yaşlı Pieter Brueghel, Aptalon Cenneti adlı eserini, 1567 yılında tamamlamıştır.

Sanatçı, bu eserinde, yere yatmış bir asker, bir köylü ve bir akademisyen resmetmiştir. Bu, tembellik ve cehaletin acı bir temsilidir ki bunlar Brugell’e göre İspanyol istilasının getirdiği kötülüklerdir.

15’nci yüzyılın ortalarında, Rogier vond er Weyder’in çalışmaları, çağdışı Filippo Lippi’nin çalışmalarıyla beraber sergilenmektedir.

Hans Memling’in “Meryem’in Sevinci” ve Martin Schonguer’in “Kutsal Aile Çalışmaları” Botticelli’nin 1490 tarihli “Ağıt” tablosuyla tezat oluşturmaktadır. Son Yemek, Çarmıha Geriliş ve Amafuslu İsa, Giotto’nun burada bulunan 3 resmidir.

Leonardo da Vinci

Erken dönem çalışmalarından “Madonna ve Çocuk İsa” eserini, muhtemelen 1473 yılında, 21 yaşında yapmıştır. Bu resim sanatçının olgunluk çağı şaheserlerindeki sessiz güce sahiptir.

Yine buradaki hazineler arasında, Tiziano’nun yaklaşık 1507 yılında, 90 yaşında yaptığı olağanüstü son çalışmalarından biri olan “Dikenli Taçlı İsa” bulunur. Tintoretto, bu resmi Tiziano’nun mirası olarak görmüş ve kendi koleksiyonu için satın almıştır.

Venedikli sanatçının bir başka önemli çalışması ise “Madonna ve Çocuk İsa” dır. Klasik eğilimleriyle I. Ludwig’i çok etkilemiş olan Raffaello “Madonma Tempi” yi 1507 yılında yapmıştır. Müzede: yüksek Rönesans döneminden, başka çalışmalar da görülebilir.

Müzedeki işlevi resimlerden biri, Tintoretto’nun “Mars ve Venüs’ü Şaşırtan Vulcanus” adlı resmidir. Bu resimde, Mars başında miğferiyle bir divanın altında saklanırken görülür. Antony van Dyck’ın çalışmaları arasında “Suzanna im Bade” ve “Ruhe auf der Fluch” vardır.

Rambrant’ın

Yaptığı pek çok oto portrenin en ilginçlerinden birinde, sanatçı 1629 yılında 23 yaşında genç bir adam olarak görülür. İsa’nın Çilesine adanan gurupta, özellikle çarpıcı bir çalışma vardır

“Diriliş”. Dikkat çekici bir başka çalışma, Tiepolo’nun 1753 yılında Bavyerada iken tamamladığı muhteşem “Müneccim Kralların Tapınması” dır. Bu resimdeki bol keseden kırmızı, mavi ve altın rengi kullanımı, Bavyera’nın barok geleneğine uygundur.

Fransız ve İspanyol Odası,

Müzenin en popüler bölümlerindense, bunun sebebi Murillo’nun 17’nci yüzyıldan kalma serserileri işleyen canlı resimleridir. Kavun ve Üzüm Yiyenler ve Zar Oyunu bunlara örnektir. El Greco’nun melankolik yaratıcılığı, İsa’nın Soyulması resminde açıkça hissedilir.

Ayrıca Valezquez’in yaptığı muhteşem bir genç İspanyol Soylusu portresi de görülmelidir. Muhteşem tablolar var, eğer yağlı boya resme meraklı iseniz, bu müzeyi mutlaka görmeniz şart.

Almanya Münih Neue Pinakothek

Neue Pinakothek

Barer Str. Bölgesindedir. 1981 yılında halkın ziyaretine açılmıştır. Alexander von Branca’nın tasarladığı, gri kumtaşı ve granitten yapılma zarif bina, II. Dünya Savaşı sırasında yıkılan orijinal binanın yerine yapılmıştır.

Buradaki mimari tarz Alte Pinakothek’in klasik yeteneğinden farklı olmasına  rağmen, son derece uyumludur.

Burada, 18 ve 20’nci yüzyıllara ait, Avrupa sanat ve özellikle heykel çalışmaları sergileniyor. 19’ncu yüzyıla ait, Alman sanatsever Kral I. Ludwig’e ait, özel koleksiyon önem kazanıyor.

Burada: Fransız sanatçıların da güzel koleksiyonları bulunuyor. Monet, Manet, Degas, Pissaro, Renoir gibi sanatçıların, başlıca eserlerini, burada görebilirsiniz.

Almanya Münih

Pinakothek der Moderne

Barer Str. Caddesinde, aynı müze kompleksi içinde, Almanya’nın en büyük modern sanat müzesidir. 2002 yılında açılan bu müze, Avrupa’daki en büyük sanat ve tasarım müzesidir.

Müzenin bulunduğu aydınlık ve havadar yapı, Stephan Brauncel tarafından tasarlanmıştır. Burada, 20’nci yüzyıl sanatçılarının, 4 seçkin koleksiyonu bulunuyor.

Sanat: Dünya çapındaki bu koleksiyonda, 20’nci yüzyıl başında ortaya çıkan öncü sanat akımlarının örneklerinden çağdaş eserlere kadar, pek çok resim ve heykel vardır.

Sergilenen eserler arasında: Naziler tarafından aşağılanan “Yoz Sanat” örnekleri de dahil olmak üzere, Die Brücke ve Der Blaur Reiter ressamlarının eserleri ve Max Beckman’ın yapıtları da vardır.

Avrupa’daki en geniş Beckman koleksiyonu buradadır. Ayrıca: Picasso, Max Ernst, Rene Magritte ve Salvador Dali eserleri de görülebilir.

Tasarım

Modernizm’in öncülerinden günümüze kadar pek çok tasarım okulundan örnekler sergilenmektedir. Motorlu araç tasarımı, ahşap mobilya ve bilgisayar gibi temalara ayrılmış bölümlerin yanı sıra bir sergi deposu da vardır.

Mimari

Daha çok Alman mimarisine odaklanmış bu bölümde, 16’ncı yüzyıla kadar giden mimari çizimlere ek olarak fotoğraflar, maketler ve bilgisayar animasyonları bulunur.

Herkesin görmesi gereken eserler arasında: Balthasar Neumann, Leo von Klenze, Erich Mendelsohn ve Le Corbusier’in eserleri sayılabilir.

Çizimler ve Baskılar

Bu koleksiyon, kendi türünün Almanya’daki en önemli örneğidir. 15’nci yüzyıldan günümüze pek çok eserin bulunduğu koleksiyonda, eski Alman ve Flaman baskıları, Rönesans döneminden İtalyan çizimleri ve 19’ncu yüzyıldan Alman çizimleri görülebilir.

DEUTSCHES MUSEUM

Museumsinsel bölgesindedir.
Burası, Alman Müzesidir. 1903 yılında kurulmuştur. Istar nehri üzerinde küçük bir adadadır. Dünyanın en büyük teknoloji ve bilim müzesidir. Her yıl, yaklaşık 1.5 milyon kişi tarafından ziyaret edilmektedir. Müzede, yaklaşık 28 bin eser sergilenmektedir.

Bunlar arasında bulunanlar: yelkenli gemiler, yel değirmenleri, dizel lokomotifler, endüstriyel robotlar, atom modelleri, uzay sondaları.

Burası, daha çok yukarıda da söylediğim gibi, teknik başarılara ve teknoloji üzerine yoğunlaşmıştır. Ancak, 50 bin metre karelik boyutu ile, gerçekten çok büyüktür. Yine de, bana pek ilginç gelmedi.

Almanya Münih

BMW MÜZESİ-BAYERİSCHE MOTOREN WERKE

Bu müze, 2008 yılında ziyarete açılmış ve bir gümüş kase şeklindeki özgün mimarisiyle şehrin en ilgi çekici müzelerinden ve hatta binalarından biri olarak önem kazanmaktadır. Burada: BMW markalı, motosikletlerden, spor arabalara kadar, her türlü motorlu araç sergileniyor.

Burada: kısa filmler izleyip, Alman Bakanlarının, Amerikan Başkanlarının ve hatta Elvis Presley ve Marilyn Monroe gibi ünlülerin gerçek boyutlardaki mankenlerinden sözlü tanıklık dinleyebilirsiniz. Hemen yanındaki uzun bina: BMW World binasıdır.

Almanya Münih MISIR MÜZESİ-STAATLİCHE SAMMLUNG FÜR AGYPTİCHE KUNST

 

MISIR MÜZESİ-STAATLİCHE SAMMLUNG FÜR AGYPTİCHE KUNST

Burası, Mısır sanat müzesidir.
Daha önce, Residanz sarayında iken, daha sonra 2011 yılında günümüzdeki binasına taşınmıştır.
Bavyera Eyaletindeki eski Mısır sanat koleksiyonları burada sergilenmektedir. Müzeye giriş ücretlidir ve 5 Euro’dur. Pazartesi hariç, diğer günlerde ziyarete açıktır.

Müzede görebilecekleriniz: heykeller, papirüsler, taş tabletler, mücevherler, mumyalar, tekstil ve ev eşyalarıdır.

Antik Mısır’ın geçmişine muhteşem bir yolculuk yapmak isterseniz, burayı mutlaka ziyaret etmelisiniz. Ayrıca: müzenin Orta Doğu bölümünde, Asur ve Babil kültürüne ait buluntular da sergileniyor.

GLYPTOTHEK MÜZESİ-GLYPTOTHEK-HEYKEL MÜZESİ

Bu müzede, 1815 yılından bu yana, burada ziyaretçilerini ağırlamaktadır. II. Dünya Savaşından sonra yeniden yapılan İon sütunlarıyla süslü bu devasa binada, I. Ludwig’in emriyle klasik dünyadan toplanan 160 parça bir araya getirilmiştir.

Glyptothek’teki en önemli hazine: Yunan adası Aigina’daki Afaia Tapınağının çatısından getirilen heykeldir. İyi korunmuş olan bu firizlerden, çatının batı tarafından getirilenler MÖ. 505, doğu tarafından getirilenler ise MÖ 485 yılına dayanmaktadır.

Firizlerden birinde, adanın kendisinden hoşnut, antik Yunan gülümsemesiyle ışıldayan hami tanrıçasını korumak için zırhları içinde savaşan askerler görülür. Diğer önemli parçalar şunlardır: Tenealı Apollon, bir Medusa, Barış Tanrıçası İrene ve Barberini Faun.

STADTİSCHE GALERİE

Belediyeye ait bu müze ve sanat galerisinde, gotik d önemden günümüze kadar Münih resminden örnekler bulunmaktadır. Ancak, müzenin en önemli ve popüler koleksiyonu: 19 ve 20’nci yüzyıl resimlerinden oluşmaktadır.

Bavyera Devlet Resim Koleksiyonu, burada sergilenmektedir. Floransa rönesansı üslubunda bir villa olan müze, eskiden Franz von Lenbach’ın malikhanesiydi. 1929 yılında, Der Blaue Reiter koleksiyonu için bir müze haline getirilen mekanda, günümüzde Almanya’daki en geniş “Vasily Kandinsky Koleksiyonu” yanı sıra Franz Marc, Gabriel Münter, Alexey von Jawlensky, August Macke ve Paul Klee’nin eserleri vardır.

Bu sanatçılar, I. Dünya savaşı öncesinde Münih’in “Der Blau Reiter” (Mavi Atlı) Okulunun ressamlarıdır.

Gurubun ismi Kandisky’in 1912 yılında bir almanak için yaptığı mavi ve mavi renk Franz Marc’ın çalışmalarının da baskın unsurudur. Lenbachhaus koleksiyonunda bu çalışmalara ek olarak: Picasso, Braque, Dali, Alman Ekspresyonistleri ve bir gurup ileri gelen çağdaş Amerikalı sanatçıların eserleri de sergilenmektedir. Düzenli sergiler, konferanslar ve tiyatro gösterilerine ev sahipliği yapan müze, önemli bir kültür merkezidir.

Müzenin giriş katında kahve veya soğuk bir şeyler içebileceğiniz bir kafe bulunuyor.

Almanya Münih STAATLİCHE ANTİKENSAMMLUNGEN-DEVLET ANTİKA KOLEKSİYONLARI MÜZESİ

STAATLİCHE ANTİKENSAMMLUNGEN-DEVLET ANTİKA KOLEKSİYONLARI MÜZESİ

Burada: Bavyera Eyaletine ait: Yunan, Etrüsk, Roma sanatına ait eski eserler sergilenmektedir.
Müzenin bulunduğu bina: Korint sütunları ile güzel bir görünüm sunmaktadır ve 1848 yılında kurulmuştur.

1872-1919 yılları arasında, burası, kraliyet antikalarına ev sahipliği yapmıştır. 1919 yılından itibaren ise, bina, Yeni Devlet Galerisi olarak ziyarete açılmıştır. II. Dünya savaşındaki bombalama da ciddi hasar gören yapı: 1960’lı yılların sonunda yeniden inşa edilmiştir.

Müzede sergilenen antika devlet koleksiyonunda sergilenen eserler, uzun yıllar boyunca, satın almalar ile oluşturulmuştur. Bu koleksiyon içinde: bronz ve cam eşyalar, mücevher, altın ve gümüş objeler, küçük antikalar bulunuyor. Ancak, özellikle Etrüsk çanak ve çömlekler, bombalama sırasında kayıp olmuştur.

Bu müzedeki antik çömlek koleksiyonu: Louvre ve Britihs Museum koleksiyonları ile karşılaştırılabilir. Müzede bulunan Miken dönemine ait koleksiyonda: geometrik, arkaik, klasik ve Helenistik dönem özellikleri görülmektedir.

En değerli eserlerin başında: MÖ.4’ncü yüzyıldan kalma, antika değerli taşlarla süslenmiş, altın mezar çelengi görülmektedir. Ayrıca, MS.400 yıllarına ait, Roma dönemi, cam kadeh, Köln katedrali için, Kral Ludwig’in destekleri karşılığında kendisine hediye edilmiş ve günümüzde müzede sergilenmektedir, muhteşem güzel bir eser.

Almanya Münih BAYERİSCHES NATİONAL MUSEUM-BAVYERA ULUSAL MÜZESİ

BAYERİSCHES NATİONAL MUSEUM-BAVYERA ULUSAL MÜZESİ

Prinzregentenstrasse adresindedir. Avrupa’nın en önemli kültürel geçmişi olan müzelerden birisidir. Müze: Bavyera kralı Maximilian tarafından, 1855 yılında kurulmuştur. 1900 yılında inşa edilen müze binasının dışı, içeride sergilenen farklı  dönemlerin anıtsal resimlerinden izler taşımaktadır.

Romanesk kanat, Rönesans üslubunda bir batı cephesi ve nihayet rokoko batı kanadı. Buradaki koleksiyon, orta çağdan 19’ncu yüzyıla uzanan muhteşem bir Alman kültür tarihi sunmaktadır.

Müzede, hem dinsel hem de seküler sanat ve sanat eserlerine yer verilmektedir. Müzede, çoktan yok olmuş ya da değişime uğramış kilise ve manastırlardan getirilen, çok sayıda zarif romanesk gotik taş yontu, ahşap heykel ve resim bulunmaktadır.

Çarpıcı sergilerde

Perugia’dan (1200) “Tahta Çıkmış Meryem”, Salzburg’dan (1420) “Azize Catherine ve Straubign’den (1320) “Gül Çardağında Meryem” gibi parçalar vardır. Bu son yapıt, Meryem’in annelerin en gururlusu ve İsa’nın oyuncu bir oğlan olarak gösterildiği, güzelce işlenmiş, çok renkli bir ahşap çalışmadır.

Koleksiyonun her ziyaretçinin görmek istediği parçası: Rimenscheiner-Saal’da sergilenen, Almanya’nın büyük geç gotik ustası Tilman Riemenschneider’in ahşap heykelleridir. Bu koleksiyonda: Maria Magdalena, Aziz Sebastianus ve havarilerin 1500 yılı civarında yapılan etkileyici heykelleri vardır.

Bir başka geç gotik yapıt: Heilbronn Manastırından getirilen, görüp görebileceğiniz en ürkütücü “çalar saat” tir. Keşişlere zamanı bildiren çanı, son derece kızgın bir aslana binen ölüm figürü çalar. Bunların dışında, seküler sanat eserleri de görülebilir.

Augsburger Weberstube ve Stadtmodell-Saal. Son olarak da Egid Quirin Asam’ın Sendlinger Stresse’deki evinin üzerinde İncil ve Tevrat’tan sahneler olan muhteşem oyma kapılarını görebilirsiniz.

Müzenin Lerchenfeldstrasse’den girilen doğu kanadında, Keltler’den kalan Bavyera buluntularının sergilendiği “Prahistorische Staatssammlung” bulunur. “Nymphenburg porselenleri” de ilgi çekmektedir.

MÜNCHNER STATMUSEUM (BELEDİYE MÜZESİ)

St-Jakobs Platz adresindedir. Şehrin orta çağdan bugüne gelişimini izleyebileceğiniz bu müze, Münih şehrinin aykırı karakterini yansıtmaktadır. Altes Rathaus’tan getirilmiş olan bir gurup ahşap oyma heykelcik (Morris Dansçıları), Moriskenraum’da sergilenmektedir ve müzedeki en önemli eserdir.

1480 tarihli bu çalışmalar, Erasmus Grasser’in muhteşem gotik üslubunu yansıtmaktadır. Birinci katta: harita, maket ve fotoğraflarla Münih şehrinin zengin tarihi gözler önüne seriliyor. İkinci katta: geçmişin farklı anlayışlarına göre dekore edilmiş 20 oda vardır.

Almanya Münih

KİLİSELER

Almanya Münih MİCHAELSKİRCHE-MİKAİL KİLİSESİ

MİCHAELSKİRCHE-MİKAİL KİLİSESİ

16’ncı yüzyıldan kalmadır. Burası, büyük bir bölümü Hollandalı mimar Friedrich Sustris tarafından tasarlanan ve Barok etkileri görülen İtalyan Rönesansı üslubunda (Almanya’da türünün tek örneğidir) bir binadır. Reform karşıtlarının savaşçı ruhunun görüldüğü yapının üçgen cephesinde, laik inancın savunucuları olan Wittelsbach düklerinin ve Alman krallarının heykelleri vardır.

Almanya Münih HEİLİGGEİST KİRCHE-AZİZ PETER KİLİSESİ

Girişin üstünde, sağdan üçüncü heykel (elinde Michaelskirche’nin küçük bir maketini tutan) kilisenin hamisi Dük V. Wilhelm’dir. Kilisenin barok iç mekan düzenlemesinde, Roma’daki II. Gesu’dan etkilenmiştir ama usta, iç aydınlatmasıyla da onu geride bırakmıştır. 

HEİLİGGEİST KİRCHE-AZİZ PETER KİLİSESİ

Şehir merkezindeki, Roma Katolik kilisesidir. Münih şehrinin sembolüdür. Güney Almanya bölgesinin en eski kilisesi olarak önem kazanmaktadır. 1158 yılında, şehir ilk kurulduğunda sözü edilen keşişler, Petersbergl denilen bir tepe üzerinde, bu kilisenin çevresinde yaşamışlardır.

1327 yılındaki büyük bir yangında, kule hariç her şey yanmış ve kilisenin yerine gotik bir yapı dikilmiştir. Bu yapı da, 17’nci yüzyılda Rönesans çizgilerine göre yeni bir şekle sokulmuş ve tek külahlı yeni bir kule yapılmıştır. Savaşta hasar gören kilise, eski haline öylesine sadık bir şekilde restore edilmiştir ki, kuledeki saatler asimetrik bırakılmıştır. Süslü çan kulesi, 92 metre yüksekliktedir.

Kuleye tırmanarak, şehrin güzel bir manzarasını izlemek isterseniz, 306 basamaklı bir merdiveni çıkmanız gerekiyor. Aydınlık iç mekanda, en dikkat çeken yer, kiliseye adını veren Aziz Petrus’u ve kilisenin babalarını yücelten yüksek altardır.

Bernini’nin Roma’daki San Pietro Bazilikası için yaptığı Altardan esinlenerek 18’nci yüzyılda yapılan bu Altar, orijinal haline göre restore edilmiştir. Düzenlemeyi yapan Egid Quirin Asam, altarı Erasmus Grasser’in Aziz Petrus’u da içerecek şekilde tasarlamıştır. Kilisenin babalarının altın kaplama ahşap heykelleri Quirin’in usta ellerinden çıkmadır.

Altara doğru, muhteşem bir rokoko koro yeri bulunur. Burada bir zamanlar Altarı süsleyen Jan Pollac’ın geç gotik üsluptaki 5 resmi görülür. Eserlerde: Aziz Petrus hastalara şifa dağıtırken, tahta çıkmış halde, denizde, hapishanede ve çarmıhta resmedilmiştir. Schrenk-altar’da, geç gotik dönemdendir. 15’nci yüzyıl başlarından kalma, kumtaşından yapılma zarif rölyefte, Çarmıha Geriliş ve Ahiret günü tasfir edilmiştir.

Münih FRAUENKİRCHE-OUR LADY KATEDRALİ

 

FRAUENKİRCHE-OUR LADY KATEDRALİ

Neues Rathaus’un kuzey ucunun köşesinde, Weinstrasse boyunca, Sporerstrasse’den sola doğru yürüdüğünüzde buraya ulaşılır. Şehir merkezindeki bu ünlü yapı, bir katedraldir. Tam adı “Domkirche zu Unserer Liben Frau” dur. Kilise, tuğladan yapılma ikiz kulelerinin üzerindeki altın uçlu kubbeleriyle şehrin silüetini kaplar ve Münih’i en iyi sembolize eden binadır.

1468-1488 yılları arasında Jörg von Halsbach tarafından inşa edilen bu gotik bina, sert çizgileri ve sadeliğiyle dikkat çeker. İtalyan Rönesansı üslubundaki kubbeler, 1524 yılında eklenmiştir. Binanın  dış tarafında yapılan restorasyon çalışmaları bittikten sonra kilise yeniden ziyarete açılmıştır. Çıplak iç mekan, II.  Dünya Savaşı bombardımanlarının sebep olduğu tahribattan geriye kalanlar kullanılarak özveriyle restore edilmiştir.

Savaş sırasında  depoda saklanan koro mahallinin gotik pencereleri, kilisenin eski ihtişamını yansıtır.

1502 yılında Erasmus Grasser tarafından yapılan zarif peygamber ve havari heykelleri de tahribattan korunmaş ve tekrar koronun çevresindeki yerlerine konmuştur. 1483 yılında Friedrich Pacher tarafından yapılan İsa’nın vaftiz edilmesi adlı altar panosu, hala kuzey şapeldedir.

Altar panonun hemen yanında Jan Pollack’ın İsa’nın Zeytin Dağında yürümesini, tutuklanmasını, çarmıha gerilmesini ve gömülmesini resmettiği panolar görülür. 1347 yılında ölen kral IV. Ludwig’in (Bavyeralı) türbesi de buradadır.

Kilisenin dışında, Frauenpaltz’daki granitten yapılma çeşme, ortama çağdaş bir görüntü katar. İnsanların oturabilmelerine olanak veren amfitiyatro gibi düzenlenmiş taşların merkezinde, yapay bir şelale dikkati çeker. Evet, Almanya’nın bu en büyük gotik kilisesinde, günümüzde Münih ve Freising Başpiskoposları oturmaktadır.

Biraz önce sözünü ettiğim gibi, yapının kuleleri şehrin birçok yerinden görülmektedir ve bu yapının görünümünün engellenmemesi için, şehrin içinde, 109 metreden daha yüksek bina yapılması yasaklanmıştır. Yapının güney bölümünde bulunan kulelerine, merdivenler ile çıkmak mümkündür. Çıktığınızda, şehrin muhteşem manzarası ile karşılaşıyorsunuz.

DREİFALTİGKEİTS KİRCHE-KUTSAL ÜÇLEME KİLİSESİ

Lenbach platz’ın doğusundaki Pacellistarse’te ilerlediğinizde buraya ulaşırsınız. Barok cephesi dikkat çeker. 1704 yılında Anna Mari Lindmary adında genç bir kız, rüyasında eğer yeni bir kilise yapılmazsa, Münih’in istila edilip yakılıp yıkılacağını görür. Tabii ki sonraki yıl, İspanya Veraset Savaşı sırasında Avusturyalı askerler şehre gelirler. Dreifaltigkeitskirche’nin inşasına 1711 yılına kadar başlanmadıysa da şehir yıkımdan kurtulur.

THEATİNER KİRCHE KİLİSESİ

Muhteşem kubbesi ve ikiz kuleleriyle dikkati çeker. Kilisenin bu güzel manzarası, Münih’e Akdeniz şehri havasını verir. İtalyan barok üslubundaki yapı, 1663 ve 1688 yılları arasında İtalyan mimarlar Agostino Barelli ve Enrico Zucalli tarafından inşa edilmiştir. Yapının ön cephesi ise daha sonra Cuvillies tarafından tamamlanmıştır.

Prenses Henriette Adelaide’in bir erkek çocuk doğurması onuruna yapıldığı için olacak, kilisenin süslemelerine şenlikli ve canlı bir hava hakimdir. İnce süs asması dalları, en hasından İtalyan barok tarzı Akantus yaprakları ve gül biçimli bezekler ile kubbedeki gri-beyaz renkli alçı bezek süslemeler ilgi çeker.

Vaiz kürsüsü, yüksek Altar (savaşta yok olanın bir kopyasıdır) ve sol taraftaki Gaetano altarı da görülmeye değerdir. Gaetano altarı, kilisenin adını aldığı Teatinus tarikatının kurucusu olan Thieneli Aziz Gaetano’ya adanmıştır.

ST. LUKAS KİLİSESİ

Şehir merkezinde, Lutheran kilisesidir. 1893-1896 yılları arasında, Albert Schmit tarafından yapılmıştır. Yapıldığı tarihten günümüze kadar korunarak gelebilmiş ender Lutheran kiliselerinden birisi olarak önem kazanır.

ŞEHİR YAKINLARINDA GEZİLECEK YERLER

MÜHİN KRALİYET EVLERİ-NYMPHEBURG SARAYI

Wittelsbachlar için, şehir merkezindeki Residenz’in içinde bulunduğu karmaşadan uzak bir yaz sığınağı olan Schlien Nymphenburg (Nymphenburg Sarayı) artık sürekli büyümekte olan şehir sınırları içinde kalmıştır.

Burası, Bavyera hükümdarları tarafından, yaz ikametgahı olarak kullanılmıştır. Avusturya’ya karşı Fransa-İspanya ile 1741 yılında yapılan Nymphenburg Anlaşması, burada imzalanmıştır.

Bu ışıltılı saray; fiskiyeleri, havuzları ve 4 adet büyüleyici bahçe pavyonunun ortasındadır. Wittelsbach ailesinin devlet işlerini bütün sıkıntılarını unutmak için geldikleri bu alan, hanedan üyelerinin burada geçirdikleri eski günleri düşleyerek yürüyüş yapmak için mükemmel bir yerdir.

Sarayın yakınların da U-Bahn istasyonu yoktur.

Ama eğer arabanız yoksa 17 numaralı tramvaya ya da 41 numaralı otobüse binerek buraya ulaşırsınız. 1662 yılında, Prenses Henriette Adelaide yeni veliaht olacak oğlunu doğurdu. Zamanın mimarları Theatinerkirche’yi ve Nympheburg’u yapma ilhamını bu çocuğun doğumundan aldılar.

Saray inşaatı mütevazi bir yaz evi olarak başlamıştı ama sonraki kralların hepsi, binaya yeni bir kanat ya da çardak ekleyip, bahçe tasarımını değiştirdiği için saray sürekli genişledi. Bütün bunlara ilham veren çocuk, Maximillian Emanuel, XIV. Louis’in Versailles’ini arkada bırakmak azmiyle büyüdü.

Maximillian bu girişimde tam olarak başarılı olamamışsa da, Fransız orduları 1880 yılında Münih’e girince onun çabasını takdir edip Nymphenbur’u merkez karargah yaptılar. Saray’a her iki kıyısında yollar uzanan ve yarım ay şeklindeki çimenlik alana çıkan kanaldan ulaşılır. Schlossrondell denilen bu çimenlik alanda, kraliyet porselen fabrikasını da içeren bina bulunur.

Sarayın merkez binasının duvar ve tavanlarında zarif 18’nci yüzyıl alçı bezekleri vardır. İki katlı, ihtişamlı ziyafet odası, Steinner Saal (Taş Salon), Johann Baptist Zimmerman’ın Nymphen huldigen der Göttin Flora (Nymphalar Doğa Tanrıçasına Saygılarını Sunuyor) temalı canlı freskleriyle süslenmiştir.

Güneydeki ilk pavyon, meşhur Schönheitengalerie’dir. (Güzel Kadınlar Galerisi) Münih şehrinde görülmeye değer en önemli yerlerden birisidir. Bu koleksiyon, I. Ludwig’in Joseph Stieler’e yaptırdığı Münih’in en güzel kadınlarının portrelerinden oluşur.

Belinde, yılan derisi kemer ve elinde kırbacıyla  poz veren kötü şöhretli Lola Montez, Ludwig’in metresiydi.

Montez: Mary Dolores Eliza Rosanne Gibert adıyla, İrlandalı bir maceracının kızı olarak doğdu. Annesi meşhur bir İspanyol kontes olduğu için sahneye Senora Maria de los Dolores Porris Montez adıyla çıkardı.

Taç giyme törenleri, düğünler ve diğer kraliyet eğlencelerinde kullanılan at arabalarından oluşan bir koleksiyon olan Marstallmuseum, eskiden kraliyet ahırı olan güney kanattadır. Bu taşıtlar, Karl Albrecht’in şaşalı, 18’nci yüzyıl taç giyme arabasından sonra, özellikle II. Ludwig’in zamanında bir süsleme hezeyanının simgesi haline geldiler.

Bunu anlamak için II. Ludwig’in Alp Dağlarındaki kaçamakları için kullandığı kızağa bakmak yeterlidir. Nymhenburg fabrikasının 18’nci yüzyıldaki ilk günlerinden 1920’lere kadar üretilen bütün porselen eşyalardan örneklerin bulunduğu Baumi koleksiyonu, müzenin birinci katındadır.

Lustheim Kalesinde de güzel bir porselen koleksiyonu vardır. Nymphenburg Sarayındaki kapsamlı “Museum Menschund Nutur”u (İnsan ve Doğa Müzesi) gezebilirsiniz.

Müzedeki sergilerde

Filmler, görsel-işitsel programlar ve interaktif maketler kullanıldığı için, burası her yaştan ziyaretçinin keyifli zaman geçirebileceği bir yerdir. Sergiler, pek çok farklı alandan konuları kapsar.

Örneğin: gezegenimizin ve üstündeki yaşamın tarihini, canlıların çeşitliliğini ve bu farklı yaşam formları arasındaki etkileşim vurgulanarak açıklandığı bir bölüm vardır. İnsanın evrendeki yeri ve çevreye karşı sorumluluğu, müzedeki önemli temalardan bir diğeridir.

Ayrıca Erezyon, nüfus artışı ve kıtlık gibi pek çok ekolojik konu işlenmektedir. Sarayın bahçeleri, aslında Henriette Adelaide için, mütevazi bir İtalyan stilinde düzenlenmişti. Ama oğlu ihtişamlı Fransız tarzını daha çok seviyordu.

Daha sonra Englischer Garten’i düzenleyen Ludwig von Sckell devreye girdi ve bahçenin formel düzenlemesini değiştirerek, bahçeyi hoş bir yürüyüş için daha uygun hale getirdi. Ancak, Sckell tasarıma sonradan dahil olduğu için, Barok ve Rokoko pavyonları biraz izole etmiştir.

Önceleri, klasik geometrinin izlerini, Schlossrondell ve ana binanın batısındaki dörtgen Grosse Parterre’nin simetrisini görebilirsiniz. Sarayın bulunduğu alan, Dominikus Auliczek gibi sanatçıların yaptığı, dikkat çekici Yunan tanrıları heykelleriyle süslenmiştir.

Sol tarafta, ülkedeki en güzel av köşklerinden olan Amalienburg dikilmektedir.

Karl Albrecht isimli bir şahıs, burayı imparator Joseph’in kızı olan eşi Amalie için yaptırmıştır. Köşkün, 1734 yılında başlayan inşaatını, Residenz’deki Devlet Odalarını da yapmış olan üç sanatçı-mimar François de Cuvilies, heykeltıraş Joachim Dietrich ve alçı bezek sanatçısı Johann Baptist Zimmerman yönetmiştir.

Burada, köpeklerin ve tüfeklerin tutulduğu odaları, mavi ve beyaz renkli Hollanda fayanslarıyla kaplı mutfağın yanındaki Sülün odasını mutlaka görün.

En önemlisi de parlak gümüşi ve pastel sarı renklerin hakim olduğu, Rokoko üslubundaki Spiegelsaal (Aynalı Salon) görülmelidir. Batıya devam ederseniz her iç mimarın rüyalarını süsleyen Delf çinileriyle kaplı Badenburg’u (Banyo Pavyonu) ve adalarla dolu geniş bir gol olan Grosser See’yi görürsünüz.

Burası, modern zamanların ilk ısıtmalı havuzu olarak öne kazanmıştır. Hemen ileride ise tepesinde Roma’daki Vesta Tapınağından (Ateş Tanrıçası) esinlenerek yapılmış bir Aşk Tapınağı bulunan bir burun vardır. Merkezi k analın kuzeyinde, muhteşem şelalesiyle bir başka küçük göl görülür.

Onun uzak kıyısında ise, sekizgen bir çay evi olan Pagodenburg vardır.

1716-1719 yılları arasında Effner tarafından inşa edilen yapı, 2 tane altıgen oda ve sekizgen bir zemin kat şeklindedir. Zemin kat, çinilerle süslenmiştir. Yukarıdaki odalar ise, siyah ve kırmızı lake ile süslenmiş, boyalı ipek duvar kağıtları ve halılarla bezenmiştir. Parkın 4’ncü pavyonu olan Magdelenenklause (İnziva Hücresi) 1725 yılında Maximilian Emanuel’in özel meditasyon yeri olarak yapılmıştır.

İçerideki resimlerin ana teması pişmanlıktır. Bu binanın dökülmekte olduğunu gördüğünüzde şaşırmayın. Duvarlardaki çatlaklar ve kabaran sıvalar, sahte Romanesk ve gotik yapıya özellikle eklenmiştir. Hatta binada bir Magribi minaresi bile vardır. Parkın kuzeyi, Menzinger Strasse’den girebileceğiniz Neuer Botanischer Garten’e (Yeni Botanik Bahçesi) ayrılmıştır.

Bahçelerin batı ucundaki yapay gölün yanında bulunan Arbotetum, dünyanın farklı iklim bölgelerini ve bunlara uygun bitki örtüsünü yansıtacak şekilde tasarlanmıştır.

Çam ormanları, buzul tundraları, fundalıklar, bozkırlar, çöl kumulları, stepler ve Alp kırlarının hepsini burada görmek mümkündür. Nymhenburg’un görkemine tanık olduktan sonra batıya doğru yol alarak basitliğiyle dikkat çeken bir manastır olan Schloss Blutenburg görülebilir.

Bavyeranın bu kısmında pek rastlanılmayan gotik tarzı saray şapeli özellikle görülmeye değerdir.

LUDWİG ÇILGINLIĞI

Mühin’in güneyindeki şatoları (Linderhof ve Neuschwantein) ayrı ayrı gezmek daha iyi olacaktır. Şatolardan birini seçin, eğer bu yetmezse rotanızı diğerine çevirin. A96 ve B12’den (orta çağdan kalma ilginç şehir merkeziyle) Landsberg am Lech’e, sonra da Deutschle Alpenstarse’ye (Alman Alp Yolu) çıkın. Steingden’de durup, 12’nci yüzyıl Romanesk dış cephesini hala koruyan sevimli Aziz Johann Baptist Kilisesini ziyaret edin.

Eski arkadlı avluda yürüyüş yapmak hoştur. Dominis Zimmerman’ın 1745 yılında yaptığı bir haç kilisesi olan muhteşem Wieskirche’yi görmek için yoldan doğuya doğru biraz sapmaya değer.

Kilisenin tavanı Zimmermann’ın kardeşi Johann Baptist’in İsa’yı kutsal merhamet dağıtırken gösteren muazzam freskleriyle süslenmiştir. Rokoko üslubundaki kilisenin mimarisi ve süslemeleri son detayına kadar mükemmeldir.

Ludwig, 1867 yılında Thüringen’deki bir ortaçağ şatosunu ziyaret ettiğinde Minnesanger (12’nci yüzyıl ozanları) imgelerinden çok etkilenmiş ve bu romantik çağın atmosferini canlandıracak bir şato yapmaya karar vermiştir.

Schwangau’da, Ludwig’in babasına ait, yıkılmış bir dağ köşkünün yerine yapılan ve beyaz kuleleri olan bu muhteşem şato: Göknar ve çam ormanlarının içindedir. Pöllat Koyağına ve Forgen Gölüne bakar. Bu hayalperest kralın taht odasını mutlaka ziyaret edin ve Sangersaal’de durup siz de (Ludwig’in yaptığı gibi) bu çağın ozan yarışmacılarının nasıl olabileceklerini hayal etmeye çalışın.

Wagner sevenler Tannhauser, Die Meistersinger von Nurnberg ve Tristan und Isolde’ye göndermeler yapan heykel ve resimleri hemen tanıyacaklardır. Ludwig, Neuschvanstein yapılırken, inşaatın gidişatına 1 kilometre uzaklıktaki Holenschwangaus kalesinden göz kulak oluyordu.

Bu neo-gotik kale, Ludwig’in babası II. Maximiliam tarafından yaptırılmıştır. Neuschwanstein ve Hohenschwangau beraberce “Königsschösser” olarak bilinir. Burada, bir ara Holenschwangau’da kalmış olan Wagner’in eşyalarının sergilendiği müzik odası ile Ludwig’in ünlü yatak odasındaki yıldızlarla süslü tavanı ve sayısız oymalarla bezeli yatağı mutlaka görün.

Almanya Stutgart

Almanya Stutgart

 

Almanya’nın altıncı büyük şehridir. Baden-Württemberg eyaletinin başkentidir. Çok fazla turistik özellikleri ön plana çıkan bir şehir değildir.

Şehirde merkezde 588.000 kişi yaşamaktadır. Almanya’nın en güçlü sanayi bölgesinin merkezindedir. Tüm bölgede yaşayan nüfus 1.3 milyon kişidir.

Şehirde birçok park ve yeşil alan, büyük bir kültürel sahne, İkonik şehir ilçeleri, şehrin göbeğindeki üzüm bağları, kısacası şehrin yüksek kalitedeki hayat şartları: gerek Stutgartlıları ve gerekse ziyaretçileri mutluk etmektedir.

Deniz seviyesinden yükseklik ortalama 260 metredir. En alçak nokta 207 metre ve en yüksek nokta 549 metredir. Şehrin en yüksek yapısı olan televizyon kulesi: anten dahil 217 metre yüksekliktedir.

Stutgart: 23 ilçeden meydana gelmektedir ve her ilçenin kendine göre cazibesi ve karakteri vardır. Stutgart: Budapeşte şehrinden sonra, Avrupa’nın en büyük maden suyu kaynaklarına sahip yeri olarak bilinir.

Şarap ve bira, otomobil markaları Mercedes-Benz ve Porche; Stutgart denildiğinde ilk akla gelenlerdir. Bunların ayrıca kendi müzeleri bile vardır.

Şehir: Almanya’nın gizli spor başkentidir. Büyük spor etkinlikleri “Gottlieb-Daimler-Stadiıon” ve “Hanss-Martin-Schleyer-Halle” denilen yerlerde düzenlenir.

ŞEHRİN TARİHİ

Şehir, yüzyıllar boyunca Neckar nehri ile üzüm bağları ve orman bulunan bir vadi tarafından çevrilidir. Romalılar: orta Neckar alanı ve önemli yolların kesiştiği Cannstadt denilen yere bir kale kurmuşlardır.

Bölgede 900 yıllık Roma egemenliğinin ardından: Swabia Dükü Liudolf: Nesenbach vadisinde “Stuotgarten” denilen bir yer yapmıştır. Daha sonra süratle gelişen şehir, bu isimle anılır olmuştur. 14. yüzyılda şehir Württembergian topraklarının merkezi olarak düzenlenir.

II. Dünya savaşı sırasında, 53 hava saldırısında, şehirde yaklaşık 4500 kişinin hayatını kaybettiği belirtiliyor. Yine de, ağır yıkımlara rağmen şehrin tarihi sokakları ve binaları açıkça görülebilmektedir.

Bunlarda şehir tarihi üzerine bilgiler toplanır ve Stutgart şehir arşivi oluşturulur.

HAVAALANI

Stutgart Airport yılda yaklaşık 10 milyon yolcu kapasitesi olan çok hareketli bir havaalanıdır. 4 tane terminal bulunmaktadır. Havaalanı ile şehir merkezi arasındaki en basit bağlantı: A8 otobanını kullanmaktır.

Terminal-1’deki ana tren istasyonu, şehir merkezindeki istasyon ile arasındaki bağlantıyı yaklaşık 27dakikada sağlar. Ancak trenler her gün saat 04.55 ile saat 12.55 arasında çalışır. Taksi ile şehir merkezine ulaşmak da 30 dakikadır.

Evet havaalanı şehir merkezine 14 km uzaklıktadır. Yani havaalanından şehir merkezine ulaşmak kolaydır.

İKLİM

Şehirde yazlar sıcak ve orta nemli bir iklim hakimdir. Yıllık ortalama hava sıcaklığı 9.4 derecedir.

Yıllık don gün sayısı 77 gün ve yağış ortalama miktarı 665 mm dir. Stutgart yılın herhangi bir zamanında ziyaret edilebilir, ama genellikle Ağustos-Eylül aylarında ziyaret etmeniz önerilir.

Bu dönemlerde, şehirde “Şarap Köyü Festivali” ve “Bira Festivali” düzenlenmektedir. Kasım ayı sonlarında ise, yılbaşı öncesine kadar açık kalan “Noel Pazarı” ilgi çeker.

Hani her mevsim ziyaret edebilirsiniz dedim ama siz yine de yazın dahi olsa, hırka ve şemsiyenizi yanınızda bulundurun.

İNSANLAR

Belirtilenlere göre şehirde 170 ülkeden gelen insanlar yaşamaktadırlar. Günümüzde şehirdeki çocuk ve gençlerin yarısından fazlası göçmen kökenlidir.

Elbette ülkemizden giden vatandaşlarımız, bu şehirde yoğun olarak yaşamaktadırlar ve bunları gerek dil ve gerekse giyimleriyle hemen fark etmek mümkündür. Yani bu şehri ziyaret ettiğinizde bir anlamda sanki yabancı bir şehirde olmadığınızı düşünebilirsiniz.

 

TOPLU TAŞIMA

Stutgart şehrindeki toplu ulaşım araçları: “S-Bahn” denilen bölgesel trenler, “Statdtbahn” denilen tramvay ve otobüslerle sağlanır. Resmi tatiller ve geceleri, öncelikle hafta sonlarında gece otobüs hatları hizmete girmektedir.

WS otobüs ve trenlerden oluşan toplu taşıma sisteminde, şehir bölgelere ayrılmıştır ve seyahat ederken çapraz bölgeler daha pahalı bilet gerektirir.

Kısa mesafeler için ise, üç durak için geçerli olan “Kurzstrecke” bileti kullanmanızı öneririm. Günlük uzun geziler için ise, “Tageskarte” denilen günlük bilet almalısınız.

Stutcard

Bu kart ile: tiyatro biletleri, bisiklet kiralama, tekne gezileri ve diğer çeşitli eğlence faaliyetleri, müzeler ve galerilerde artı indirimler ya da indirimli girişler sağlayabilirsiniz.

“Stutcard Plus”a; üç günlük toplu taşıma bileti dahildir. Bunun iki versiyonu vardır. Bir tanesi sadece şehir içinde bölgesel ağdaki ulaşım araçlarını içerir.

 

NE YENİR

Svabya Rostbraten

Lahana turşusu, sote soğan, kızarmış dana dilimleri.


Gaisburger Marsch

Dumanı tüten haşlanmış sığır eti, kemik iliği, harika et suyu, patates, kızarmış soğan.


Laugenbrezeln

Bu tür yiyecek sadece fırınlarda değil, sokaklarda da satılmaktadır. Biraz tereyağlı bir tür börektir.

Almanya Stutgart

TURİZM

Şehirdeki kalış sürenize göre, mutlaka görmenizi önereceğim yerler şunlardır:
1.Mercedes-Benz Müzesi.
2.Porsche Müzesi.
3.Mezar Şapeli-Württemberg
4.Stutgart Eyalet Galerisi.
5.Wilhelma.
6.Mineral Kaplıcalar.
7.Schlossplatz-Saray Meydanı.

Almanya Stutgart

MİNERAL BANYOLARI

Şehrin “Bad-Cannstatt” ilçesi, mineral açısından zengin su kaynakları ile ünlüdür. Burada birkaç hamam ve sauna tesisleri bulunmaktadır. Termal hamamları ziyaret etmek isterseniz “U-Bahn” istasyonunu kullanmalısınız. “Cannstatt Mineral Hamamları” ve “Berg Mineral Bath” de popüler yerlerdir.

 

TARİHİ TAŞIMA

Standseilbahn Stutgart (Stutgart Cable Car) dünyanın ilk tam otomatik teleferiğidir. Teleferik Südheimer vadisi istasyonu ve Waldfrienhof arasındaki 87 metrelik dikey bölümde, sadece 3 dakika sürmektedir.

Ayrıca bir başka seçenek olarak: “Zacke” olarak bilinen ve Stutgart şehrine bakan bir tepede yani Degerloch ile Marienplatz arasında çalışan bir dağ demiryolu sistemidir.

 

GEZİLECEK YERLER

Almanya Stutgart
Almanya Stutgart
Almanya Stutgart

SCHLOSSPLATZ-SARAY MEYDANI

Bu geniş meydan: kraliyet dönemi başkentinden kalma binalarla çevrilidir. Bu meydan başlangıçta 1746 yılında askeri tatbikatlar ve tören alanı olarak yapılmıştır. 19. yüzyılın ortalarına kadar bu barok park kasaba halkı tarafından kullanılmıştır.

Bahçelerin merkezinde, King Willam I’in 25. yılı anısına 1841 yılında dikilmiş “Jubilee Sutun”u görülür. “Condordia” isimli ve 30 metre yükseklikteki bu sütun, uyum tanrıçası ile örtülmüştür. Burada bulunan yeni saray ise: 1746-1807 yılları arasında inşa edilmiştir. (aşağıda ayrıntılı bilgi bulabilirsiniz)

Ayrıca, burada bir de dökme demirden 1871 yılında yapılan modern heykel parçaları bulunur. 1856-1860 ve 1957-1959 yılları arasında restore edilen meydanın kuzeybatı tarafında “Königsbau” denilen bir alışveriş çarşısı ve güneybatı bölümünde, yüksek zemin üzerinde “Kleiner Schlossplatz” dükkanları ve restoranları yapılmıştır.

Evet, Meydan şehrin canlı merkezi ve aynı zamanda şehrin birçok turistik yerine yürüme mesafesinde ve oyalanmak için iyi bir yerdir. Burası: şehirdeki her türlü kutlamaların yapıldığı yer olarak bilinir. Açık hava konserleri burada düzenlenir.

      

NEUES SCHLOSS-OLD CASTLE-YENİ SARAY

Yeni saray, Eyaletin başkenti, şehir merkezinde: Baden-Württemberg bölgesindedir.

Bu geç Barok tarzı yapı: Güney Almanya’da inşa edilmiş son büyük şehir saraylarından birisi olarak önem kazanmaktadır ve 17. yüzyılın muhteşem Fransız saraylarını andırmaktadır. Düz cephede tek dekorasyon korkuluklar üzerindeki heykellerdir.

1746-1807 yılları arasında mimarlar Nikolaus Fridedric Thouret ve Leopold Retti tarafından inşa edilen saray: Paris-Versay sarayı çizgisinde, üç kanatlı saray kompleksi şeklinde yapılmıştır.

Eski kale, Genç Dükün gereksinimlerini karşılamadı. 16 yaşındayken 1744 yılında Stutgart’a gelindiğinde, o kendisine uygun bir ikametgah aradı.

Kraliyet onuru ve kendisine yakışır bir ev kurulmasını istedi ve bu durum “New Castle” yani Yeni Sarayın yapılmasına neden oldu.

Yapının ilk taşı 3 Eylül 1746 yılında koyulmuştur. Mimar Lepoldo Matteo Retti zamanında başlayan inşaat, ölümünün ardından Rettis Philippe de la Guepiere döneminde sürdürülmüştür.

Yapının ana bölümü 1756 yılında tamamlanmıştır.

1762 yılına kadar bahçe kanadında ve kısmen Corps de Logis bölümünde, Rokoko süslemeler tamamlanmıştır. Kasım 1762 tarihinde, bir yangın sonrasında, kanat bölümü White Hall ve Aynalar salonu hızla genişletilmiştir.

Carl Eugen 1764 yılında buraya taşındı. Bu sırada, sarayın salon inşaatı ve bahçe kanadı tamamlandı. Evet: 19. yüzyıla kadar Württemberk kralları, New Castle ismi verilen bu sarayda yaşadılar.

Ancak yapı dünya savaşı sırasında yıkılmış ve sonradan yeniden inşa edilmiştir. Günümüzde yeni saray: Mali İşler ve Eğitim Bakanlığı tarafından kullanılmakta olup, önemli ziyaretçiler ve devlet günleri kutlamaları burada yapılmaktadır.

Ayrıca binanın kanat bodrum katında Württemberg Devlet Müzesi bölümünde Roma antikaları görülür. Merkez kanadındaki odalar, prestijli etkinlikler için kullanılmaktadır. Buralar sadece rehberli turlar için ziyaret edilebilir. Özellikle: mahzenlerdeki Roma taş anıtlarının koleksiyonunu mutlaka görmelisiniz.

Öte yandan: Stutgard şehrinin büyüyen merkezinin parçaları olan Berg ve Bad Cannstatt ilçeleri, Budapeşte’den sonra Avrupa’da en verimli kaplıcaları olan yer olarak popülerdir.

 

DEUTSCHES SPİELKARTENMUSEUM-ALMANYA KART MÜZESİ

Savaş öncesinde “Altenburger und Stralsunder Spielkartenfabriken” isimli oyun kartı şirketi, savaş sonrasında yok oldu ve Stutgart yakınlarındaki Leinfelden denilen yerde 30 yıl boyunca Martin Von Hase tarafından, özellikle 15. ve 16. yüzyıldan kartlardan oluşan büyük bir “oyun kartı” koleksiyonu 1959 yılında oluşturuldu.

Müze: 1972 yılında “ASS” denilen bu müze koleksiyonunu satın aldı. Bu satın almada, özellikle sanat tarihçisi Werner Jakstein’in etkili olduğu söyleniyor. 1956-1965 yılları arasında, Hintli kart koleksiyonun da eklenmesiyle Rudolf von Leyden koleksiyonu yaklaşık 3500 paket civarına ulaştı. Müze resmen 1974 yılında açıldı.

Evet müze günümüzde “Wurttemburgisches Landesmuseum” un bir dalıdır.

Koleksiyonda özellikle 16. ve 17. yüzyıl Fransız kökenli kartlar, Almanya’da yapılan, Doğu Asya ve Hint kartları ve 20. yüzyıl Alman standart kartları önemli kaynaklardır.

Bu sıra dışı müzede: 700 yıldan bu yana, beş kıtada, bir milyondan fazla bireysel kartlar ile yaklaşık 20.000 kart oyunu, oyun masaları ve geniş bir ihtisas kütüphanesi bulunmaktadır.

Koleksiyonda öğretim ve Tarot falcılık kartları da yer alır. Asya-Hint kartları, dünyanın en kapsamlı ve en güzel koleksiyon olarak kabul edilir.

Burada ayrıca: iskambil kartlarının üretim usulleri ve kullanımındaki çeşitli ekipmanları görebilirsiniz. Müze dükkanındaysa, kart oyunları koleksiyonu ile ilgili bir kitap satın almak mümkündür.

 

BİSMARK KULESİ-TOWER

Baden-Württemberg Bismarckurm bölgesindedir. Gözetleme kulesi olarak kullanılmaktadır. Kule: Wilhelm Kreis tarafından tasarlanmış ve 1904 yılında inşa edilmiştir. Kule: Alman Reich Şansölyesi Otto von Bismarck onuruna yapılmıştır.

İlk taşı 14.11.1902 tarihinde konulmuştur. 20 metre yükseklikteki kule, şehrin tamamının en güzel manzarasına sahip bir yerdedir. Binanın yapımında “Studgart Üniversitesi” öğrencileri sponsor olmuşlardır.

Burayı ziyaret ederseniz, kulenin seyir platformuna olan 92 basamaklık merdiveni tırmanabilirsiniz.

       

Almanya Stutgart

BELEDİYE BİNASI-TOWN HALL-RATHAUS

Belediye binası şehrin merkezinde “Markplatz” denilen yerdedir. Şehir: her 5 yılda bir seçilen 60 kent meclis üyesi tarafından yönetilmektedir. Onlar şehrin tüm önemli konularında kararlar alırlar ve belediye başkanına iletirler.

1950-1953 yılları arasında yapılan Glockenspiel kulesi 60.5 metre yüksekliğiyle dikkati çekmektedir. Binanın tümü ise, 1853-1856 yılları arasında yeniden inşa edilmiştir. Ancak 1944 yılında bina bombalanınca hasar görmüş ve ardından 1905 yılında yanmıştır.

Bu bombardımanlarda kule neredeyse el değmeden kalabilmiştir. İki yan kanadı tahrip olmasına rağmen, bina aslına sadık kalınarak 1953-1956 yılları arasında yeniden inşa edilmiştir.

Yapı: Mayıs 1955 tarihinde açılmıştır. Mercan kaya ve kireç taşından yapılmış olan cephesiyle bina, günümüzde de şehir salonlarından biri olma özelliklerini korumaktadır. Kule, belediyenin gücünü somutlaştırmaktadır. Kulede 950 kg ağırlığında 30 farklı çan bulunmaktadır.

Gün içinde, bunlar sadece beş kez ve bazen türkü havasında çalarlar. Sonuç olarak: bu belediye binası, eleştirmenler tarafından estetik olmamakla suçlanmasına rağmen, yine de heybetli bir görüntü sunmaktadır.

Belediye binası her an ziyaretçilere açıktır, burayı ziyaret ederseniz geçici sergileri izleyebilirsiniz. Binanın bulunduğu meydan ise, özellikle Noel öncesinde kurulan büyük Pazar ile tanınmaktadır.

Tüm stantlarda el yapımı ürünler pazarlanır ve tüm Baden-Württemberg bölgesinden gelen insanlar tarafından ziyaret edilir. Noel dışında, burada Salı, Perşembe ve Cumartesi günleri sabahında haftalık pazarlar kurulmaktadır.

Yüzyıllar boyunca çiftçiler ürünlerini burada satmaktadırlar. Bu pazarın kökeninin 1304 yılına kadar gittiği öğrenilmiştir. Ama biraz önce söylediğim gibi esas Pazar Noel esnasında kurulmaktadır ve yaklaşık 200’den fazla tezgah kurulmaktadır.

Tezgahlarda; oyuncaklar, el sanatları, ev eşyaları ve Noel süslemeleri ve sıcak şarap ve basit yemekler sunulmaktadır.

Burada bir de heykel ilginizi çekecektir. 2.14 metrelik bu bronz heykel: 1905 yılında heykeltıraş Heins Fritz tarafından yapılmış ve City Hall önüne dikilmiştir. Heykel: “Stuttgardia” ismini taşıyan, kendi kendine yeten bir vatandaşın sembolik olarak temsilidir ve Stutgart adlı sakinleri korumak için betimlenmiş tanrıçadır.

Heykelin yapımında model olarak Else Weil isimli, bir Yahudi doktorun 17 yaşındaki kızı kullanılmıştır. Heykelde, sol elde belediye binasının bir modeli tutulmaktadır.

Heykel: II. Dünya savaşında bombalamalar sırasında başka yere taşınmış ve 1968 yılında Belediye Binasının yan cephesi üzerine yerleştirilmiştir. Tanrıça, Stutgart vatandaşlarını takip etmektedir.

         

Almanya Stutgart

ALTES SCHLOSS-ESKİ SARAY-WÜRTTEMBERG EYALET MÜZESİ

Anglikan kilisesinin yanındadır. Şehrin en eski anıtıdır. Yapının temel duvarları, MS.941 yılına tarihlenmektedir.

Sarayın geri kalan kısmı ise daha sonra yeniden yapılmıştır. 16. yüzyılda Rönesans tarzı saray, eski kale dışına doğru büyümüştür.

Bu büyüme 1969 yılına kadar sürmüştür. Bu arada 1944 yılında şehrin ağır hava bombardımanı sırasında, bu yapıda büyük hasar görmüştür.

1948 yılından bu yana: Eski Saray, devlet tarihinin bir sembolü olarak tarih müzesine ev sahipliği yapmaktadır.

Sarayın 16. yüzyılda inşa edilmiş şapeli, Güney Almanya’da en eski Protestan dini yerlerinden birisi olarak kabul edilmektedir.

Evet Baden-Württemberg kültürel tarihinin en büyük müzesi, günümüzde heyecan verici biçimde ülkenin Taş Çağından bugüne kadar olan tarihini yansıtmaktadır. Müze: King William I tarafından, 1862 yılında kurulmuştur.

1960’larda “Dekoratif Sanatlar Müzesi” de buraya dahil olmuştur. Ayrıca yine müzenin daimi koleksiyonlarında: müzik aletleri, Roma taşları ve Schiller koleksiyonları da popülerdir.

2012 yılında müze, 150. yılını kutladı.

Almanya Stutgart
Almanya Stutgart

SANAT MÜZESİ-KUNSTMUSEUM

Müze, şehrin merkezinde, Saray Meydanında yani Kleiner Schlossplatz meydanında: kuruludur ve şehrin önemli sanat koleksiyonlarının sergilendiği başlıca yer olarak önem kazanmaktadır.
Yapı 26 metre yükseklikte, zarif taştan ve cam küp şeklindedir.

Özellikle geceleri ışıklandırıldığında muhteşem güzel bir görüntü ortaya çıkar. Cam küp: her yıl 3-4 büyük sergi ile, geniş kitleleri buraya çekmektedir.

Müze bölümüne girerken burayı tasarlayan mimarlar: ek sergi alanı için 4000 metrekarelik bir yer oluşturmuşlar ve buraya ulaşım için eski ve günümüzde kullanılmayan bir trafik alt geçidini ustaca kullanmışlardır.

Bu ek sergi alanı, müzenin koleksiyonunu sergilemekte öncelikli olarak kullanılır. 1000 metre karelik küp alanda ise, genellikle geçici sergiler düzenlenir.

Müzenin koleksiyonu, 1924 yılında Belediye Koleksiyonu olarak toplanmaya başlamış ve halen 15.000 eserden oluşmaktadır. Özellikle “Otto Dix” isimli sanatçının eserleri, koleksiyonu dünyanın en ünlü koleksiyonlarından biri haline getirmiştir.

Müzeyi ziyaret ederseniz, aynı zamanda: Adolf Hölzel, Fratz Winter, Dieter Roth ve Karin Sander gibi sanatçıların da etkileyici eserlerini görebilirsiniz.

    

HOHENHEİM PALACE

Schloss Hohenheim adresindedir.
Hohenheim sarayı: botanik bahçeleri ve bir İngiliz tarzı park ile çevrilidir. Yapı: Dük Carl Eugen projesidir.

Bu Malikaneyi, daha sonra ikinci eşi olan metresi Franziska von Hohenheim için bir hediye olarak burada bulunan eski bir kalenin temelleri üzerine yaptırmıştır. Yapının temeli 1785 yılında atılmıştır. 1904 yılından itibaren Dük ve eşi: parklar ve egzotik bahçelerle çevrili burada yaşamışlardır.

Dük: 1776 yılında İngiltere’ye bir gezi yapmış ve dönüşünde buradaki İngiliz peyzaj bahçe planını tasarlamıştır. Bahçe ve çim çiçek manzaraları, sarayın yakınlarındaki küçük bir arazi üzerinde hayali Roma kalıntıları üzerine inşa edilmiştir.

Carl Eugen, tamamlanamamış bu sarayda bakıma muhtaç halde 1793 yılında ölmüştür.
Ardından, 1818 yılında, saray Bonn Üniversitesinin bir parçası olmuş ve “Tarım Akademisi” olarak 1967 yılından bu yana kullanılmaktadır.

        

YANLIZLIK PALACE-SCHLOSS SOLİTUDE

Bu yapı: 1764-1775 yılları arasında, şehrin batısındaki bir tepe üzerinde Duke Carl Eugen tarafından inşa ettirilmiştir. Duke Carl Eugen von Württemberg: tüm site ve iç tasarımı mimar Philippe de la Guepiere liderliğindeki bir ekibi görevlendirmiştir.

Ancak, Duke kendisi de aktif rol oynamıştır. Ana binanın merkezi, zenginliğin göstergesi olarak büyük ölçüde inşa edilmiştir. Dük ve mahiyeti: güney taraftaki biraz daha mütevazi binada kalmışlardır. 1755 yılında Duke, Hohenheim Sarayı gibi diğer projelere yönelmiştir.
Yapı çevresindeki kırsal bölgenin muhteşem manzarasına hakimdir ve iddialı mimarisi ilgi çekmektedir.

Üç kanatlı merkezi açık alan: iç parçalar ve özgün mobilyalar, sarayı ihtişamlı bir hale getirmiştir.

Sarayın iç ihtişamı ise, geç Rokoko ve erken neoklasik tarzda tasarlanmıştır. Ana bina, dekoratif ve karmaşık odaları ile, kompleksin merkezindeki büyüleyici köşk, iyi korunmuştur. Onun kubbeli çatı altındaki bölümü “Whilet Hall” olarak isimlendirilir.

1972-1983 yılları arasında sarayın freskleri ve tavan duvar resimleri de dahil olmak üzere, büyük bölümü yenilenmiştir.

1764-1768 yılları arasında, Duke Carl Eugen: Ludwingsburg Sarayı ile burası arasında bir cadde yapımında görevlendirildi. Bu cadde 13 km boyunca düz bir çizgide uzanır. Tamamen bozulmadan günümüze gelmiştir ve artık bir kamu patikası olarak bilinir.

Saray günümüzde: genç sanatçılar için bir akademik yer olarak kullanılmaktadır.

Almanya Stutgart
Almanya Stutgart

KÖNİGSBAU-PASSAGEN

Schlossplatz meydanına komşu bu bina 19. yüzyılda inşa edilmiştir. Batıda Schlossplatz meydanına komşudur.

Savaş sırasında tahrip olan yapı: 1958-1959 yılları arasında yeniden inşa edilmiştir.
Onun heybetli revakı 34 sütun ile süslüdür ve 134 metre uzunluğundadır ve binanın hakim özelliğidir.

Bir zamanlar kamu hizmetleri için kullanılan bu yapı, günümüzde kafeler ve “Königsbau-Passagen” isimli bir alışveriş merkezi tarafından kullanılmaktadır.

Bu alışveriş merkezinde: uluslar arası markalar, büyük güzellik ürünleri, fantezi aksesuarlar, çeşitli mutfak ve gereçleri, tek bir çatı altında mükemmel hizmetle ziyaretçilere sunulmaktadır.

 

      

 

PAZAR-MARKET HALL

1864 yılında mimar Martin Elsaesser tarafından inşa edilen sebze ambarı:1911-1914 yılları arasında yıkılmış ve daha sonra yeniden inşa edilmiştir. 1953 yılının ardından ise tamamen restore edilmiştir.

1973 yılında ise bina tarihi eser olarak koruma altına alınmıştır. 1993 yılında bir yangında tahrip olan yapının içi, yangının ardından tamamen yenilenmiştir.

Evet, günümüzde burası: oryantal bir çarşı ve kalabalık bölgesel pazardır. 3500 metre karelik alana yapılan burada havada ağır bir baharat kokusu ve farklı dillerde konuşanların bulunduğu tezgahlar, taze meyve ve sebzeler görebilirsiniz.

Ayrıca: taze çiçekler, balık, et, yerel üretim yanı sıra egzotik meyveler, baharatlar da satılır.
Bu satış dışında, Pazar salonunda 3 farklı yemek yeri bulunmaktadır ve buralara uğrayarak bir şeyler atıştırabilirsiniz. Birinci katta, galeri altında: pazarın canlı hayatını izlemek için bir yer vardır.

 

MERSEDES BENZ MÜZESİ

Müze binasının mimarisi, Mersedes-Benz markasının tarihini canlandıracak şekilde tasarlanmıştır. Binanın iç tasarımı Hollandalı mimarların eseridir.

Şehirde Bad Cannstatt denilen yerde bulunan bu müze: otomotiv tarihinin 120 yıllık geçmişini gözler önüne sermektedir. Burada ilk atsız taşımadan, modern limuzin’e kadar olan otomobil gelişimi görülmektedir. Sergide en ilgi çeken parçalar: 1886 yılında ilk “Daimler” otomobili, yani efsanevi “Gümüş ok” ve ayrıca Papa John Paul II için yapılan “Poyemobile” dır.

Müze turları: dairesel olarak yapılan iki turdan oluşmaktadır. Üst katta “Myth” ve “Koleksiyonlar” başlıklı bölümler bulunur. Efsane tur: Mersedes Benz markasının tarihini anlatmaktadır. Toplama odalarında: farklı araçlar sergilenmektedir. “Yardımcılar Galeri” sinde örneğin itfaiyeci ve acil yardım hizmetleri araçları sergilenmektedir.

Evet müzeyi ziyaret etmek isteyenler Pazartesi günleri kapalı olduğunu unutmasınlar. Müzeyi bütün olarak gezmek isterseniz, yaklaşık 2-3 saatlik bir süreç ve yorgunluğu göze almanız gerekiyor, bu yüzden müzenin bazı yerlerini atlayabilirsiniz.

Ama özellikle “sürücü simülatör” ünü kullanmanızı öneririm. Otomobil hayranı iseniz, burayı ziyaret etmenizi öneririm. Ziyaretin ardından müze dükkanı ve restoranı unutmayın.

 

EXİTGAMES STUTGARRT HOUSE

Holenheimerstr-Baden-Württemberg adresindedir.
Burası bir eğlence-oyun merkezidir. Odaya girenlere, çeşitli ipuçları veriliyor ve belli bir zaman içinde anahtarı bulmaları isteniyor. İlk oda 2-6 kişi için tasarlanıştır. 2 kişilik oyun için 60 dakika tahsis edilmektedir.

 

NECKAR PARK

Mercedesstrasse-Baden-Württemberg adresindedir. 55 hektarlık bir alanı kapsamaktadır. Avrupa’nın en büyüklerinden birisidir. Neckar nehri kıyısındadır.

2011-2012-2014 yılları arasında, burada 3 kez Oktoberfest düzenlenmiştir. Bölge: Necar nehri yanında büyük bir alandır. Bira severler, burayı yeryüzü cenneti olarak nitelendirirler.
Ayrıca, burada birçok ördek ve sincap gibi hayvanlar da görebilirsiniz.

   

PORSCHE MÜZESİ

Bu ilginç binanın sergi alanı, üç beton sütun üzerine oturtulmuştur. Müze 2009 yılında açılmıştır ve burada 80 araç ile yaklaşık 200 obje bulunan küçük sergiler bulunmaktadır.

Serginin ilginç konsepti: mimarlar HG Merz tarafından kaynaklanmaktadır. Her ekranda: her araç, hazır görüntüler ve tarihsel yarışlarda aldıkları başarılarla görüntülenirler.

Genelde ise 1948 öncesi Porsche ve 1948 sonrası Porsche olarak iki bölüme ayrılmıştır.

Yeni binadaki sergi alanının yanına: Porsche Arşivi ve tarihi araçlar için özel bir atölye eklenmiştir. Burada bazı müşterilerin arabaları restore edilmektedir.

 

WÜRTTEMBERG DAĞI SEPULCHRAL ŞAPELİ

Mezar 1864 yılında erken yaşta ölen kraliçe Katharina ve Kral Wilhelm I’ in dinlenme yeridir. Carrara mermer lahit üzerinde “Aşk Asla Ölmez” yazılıdır. Veliaht Prens Wilhelm ve kuzeni Rusya Grand Düşesi Katharina Pawlowa: 1816 yılında evlenirler.

Katharina, evlendikten 3 yıl sonra, 30 yaşında ölür ve eşi kral Wilhelm tarafından atalarından kalan (11.yüzyıl kökenlidir) bu kale sitedeki yere gömülür.

Şapel: Klasisist tarzda inşa edilmiştir, heykeller: heykeltıraş Johann Heinrich Dannecker ve öğrencisi Theodor Wagmer tarafından Carrara mermerlerinden yapılmıştır. Buradaki şapel ise 1825-1899 yılları arasında Rus Ortodoksları tarafından ibadet için kullanılmıştır.

Günümüzde de, halen Rus Ortadoksları, her yıl bir tören düzenlerler. Ayrıca şapelin bulunduğu yerden: Stutgart Limanı ve Neckar Vadisinin görkemli görünümü izlenebilmektedir.

Almanya Stutgart

STİFTSKİRCHE-ANGLİKAN KİLİSESİ

Bu dini yapının geçmişi 10 ve hatta 11 yüzyıla kadar uzanmaktadır. Burada erken Romanesk dönemde de bir dini yapının varlığı bilinmektedir. Burada bulunan bu orijinal kilise: zamanla gelişmeye devam etmiş ve 1175 yılında, diğer bölümleri yıkılmış, boyutu arttırılmıştır. Çarpıcı kilisenin özellikle iki zıt kulesi çok popülerdir.

Kilise bugünkü görünümüne 1463 yılında kavuşmuştur. Bu tarihte: üç nefli bazilika ve gotik nef eklenmiştir. 16 Mayıs 1543 tarihinde Württemberg Dükalığından Konrad Öttinger Collegiate: burada ilk Protestan hutbeyi okumuştur.

1553 yılında reformcu Johannes Brenz: kilisenin ilk Protestan dekanı oldu. 1944 yılındaki Dünya Savaşında: kilise tamamen tahrip oldu. Sadece kuleleri ve kuzey duvarı, bombalı saldırıları hasarsız atlattı.

1950’li yıllarda ise kilise yeniden inşa edildi. Bu yeniden inşa sırasında arkeologlar tarafından yapılan araştırmalarda: önemli tarihi kalıntılara ulaşıldı.

Şehre adını veren “Stutengarten” denilen ve 950 yılında kurulan yere ait kanıtlar bulundu. Ayrıca iki mezar: burada 7. ve 8. yüzyıllarda yerleşim olduğunu göstermektedir.

 

STUTTGART TREN İSTASYONU

1914-1927 yılları arasında Paul Bonatz tarafından tasarlanan istasyon, o yıllarda şehrin yeni ve çağdaş yüzü olarak lanse edildi. 58 metre yükseklikteki kule, kireçtaşından yapılan cephenin dikdörtgen blokları; yapıya klasik görünüm verir.

Savaşın ardından 1945-1974 yılları arasında: şehir birçok teknik ve çağdaş bina ile donatılırken, bu tren istasyonu da; bir yer altı yüksek hızlı tren terminali ve “Klett-Passage” isimli yer altı alışveriş merkezi ile donatılmıştır.

 

STUTGART DEVLET GALERİSİ

Post-modern bina, ünlü İngiliz mimar James Stirling tarafından dizayn edilmiştir. 1984 yılında açılan binanın dış cephe parçaları pembe, gök mavisi, yosun yeşili ilginç ve canlı renklerle boyanmıştır. Yapının üçüncü galerisi, Eylül 2002 tarihinde açılmıştır.

Evet burada uluslar arası üne sahip bir koleksiyon bulunmaktadır ve Almanya’nın en çok ziyaret edilen müzelerinin başında gelmektedir. Binanın eski kısmında: Rubens, Rembrant gibi sanatçıların eserleri sergilenmektedir.

Yapının “Yeni Devlet Galerisi” olarak bilinen bölümünde ise, Almanya’nın en büyük ve en etkileyici Picasso koleksiyonu bulunmaktadır.

Almanya Stutgart

TELEVİZYON KULESİ-HOHER BOPSER

Jahnstasse adresindeki televizyon kulesi: 217 metre yükseklikte ve dünyanın ilk televizyon kulelerinden birisidir. Kulenin deniz seviyesinden yüksekliği 483 metredir ve 40 yıldır Stutgart şehrinin sembolü olarak durmaktadır.

Kule 20 aylık bir inşaat dönemi sonunda 5 Şubat 1956 tarihinde açılmıştır. Kulenin tasarımı: mühendis Prof.Dr. Fritz Leonhrd tasarımıdır. Giriş ücretleri, kulenin maliyetini 5 yılda tamamlamış, amorti etmiştir.

Havanın açık olduğu günlerde, kulenin seyir terasından Alpler dahi görülebilmektedir. Kuledeki izleme platformu 150 metre yüksekliktedir ve onun üzerinde bir restoran bulunur.

 

WEİSSENHOFSİEDLUNG

Burası şehirde modern mimarinin en önemli yerlerinden birisi olarak bilinir. Alman Çalışma Federasyonu tarafından, bina 1927 yılında yapılmıştır.

Yapımda: Almanya, Hollanda, Avusturya, İsviçre’den 17 mimar görev almış ve 63 daireden oluşan 21 bina yapılmıştır. Projede yer alan kişiler, buradaki uygulama sonucunun modern dünya mimarisinde kullanımını sağlamışlardır.

Dünya savaşında hasar görmesine rağmen, günümüzde burası eşsiz bir mimari topluluk olarak kabul edilmektedir.

     

WİLHELMA-HAYVANAT VE BOTANİK BAHÇESİ

Württemberg kralı Wilhelm I: 19. yüzyılda mimar Karl-Ludwig Zanth aracılığı ile, park içinde Mağribi tarzı bu bölgenin oluşturulmasını sağlamıştır.

İlk dönemde park alanı halka açık değildi, ancak yine park alanı içinde bir hayvanat bahçesi ve bir botanik bahçesi yapılarak, bina ve bahçeler 1950’li yıllarda restore edilerek geliştirilmiştir.

1880 yılında kraliyet kararnamesiyle halkın ziyaretine açılan bahçe, dünya savaşı sırasında tahrip olmuştur.

Hayvanat Bahçesi

Günümüzde burada yaklaşık 1000 çeşitten 10.000’den fazla hayvan bulunduğu söyleniyor. Böylece burası Almanya’nın en fazla nüfuslu hayvanat bahçesidir.

Özellikle büyük maymunların koleksiyonu ilgi çekmektedir.

Öte yandan, burası aynı zamanda büyük bir maymun anaokulu olarak da Avrupa hayvanat bahçeleri arasında popülerdir.

Botanik Bahçeleri

Burada bitkilerin sayısız türü bulunmaktadır ve bunların sayısının 5000 olduğu söyleniyor. Özellikle orkideler ilgi çeker ve 30 farklı kamelya, farklı çiçek türleriyle düzenlenmiştir.

Avrupa’nın en büyük manolya çiçeği buradadır.

Stutgart şehrinde alışveriş ile ilgili yazım için.