Konstanz gölünün kuzey sahilinde bir Alman şehridir. Baden Württemberg eyaletinde 14 merkezden biridir.
Evet: ben sizlere bu şehri anlatmaya başlamadan önce şunu bilmenizi isterim. Eğer tur ile buraya gittiyseniz: bu şehri sadece gece karanlığında veya sabahın erken saatlerinde yani yine karanlıkta görebilirsiniz. Çünkü: hani “Alplerin gölgesinde 5 ülke” deniyor ya, burası gerçekten Alplerin gölgesinde ama gölge değil karanlıkta göreceğiniz bir yerdir. Öte yandan, burada bir gece kalıyorsunuz ve hani 5 ülkeden biri (Almanya) çetelenize, bir ülke görmüş olarak işleniyor ama görmeden o başka. Neyse: eğer müstakil giderseniz, burası gerçekten göl kıyısında güzel bir yer, umarım zamanınız olur, burayı gezin, güzel yerleri var.
ZEPLİN
Bu şehrin en büyük özelliği “zeplin” dir. İlk zeplin uçağı 2 Temmuz 1900 tarihinde kalkmaya başlamış ve Friedrichshafen şehrinde yeni bir dönem başlamıştır. Dünyada ilk zeplin, 1900 yılında burada Graf Von Zepplin tarafından uçurulmuştur.
İlk uçan devlerden, 100 yıl sonra Zeppelin dönemi, 2001 yılından bu yana Konstanz Gölünde seyir halinde devam ediyor. Günümüzde uçun süresi 2 saat olan 13 farklı Zeeplin güzergahı bulunuyor. Alpler boyunca, kasana ve kültürel peyzajlar üzerinde uçuş macerası yaşamak mümkündür. Geniş panoramik pencereler ve her koltuktan etkileyici görüntü sunar.
ZEPLİN MÜZESİ
Tarihi liman istasyonu binasındadır. Müze: uçuş geçmişi, inşaat ve seyahatler konusunda dünyanın en büyük koleksiyonunu sunmaktadır. Ayrıca: orijinal boyutlarında Hindenburg’un 33 metre uzunluğunda yeniden yapılandırılmış örneğini görebilirsiniz. Otantik olarak monte edilen yolcu odaları, o dönemde insanların nasıl seyahat ettiğini gösterir. Zeplin Müzesinin iki katının tamamı Zeplin tarihinin ve teknolojisinin farklı yönlerine ayrılmıştır. Daimi sergiye ilaveten burada geçici sergilerde düzenlenir. Son bir not: bu müze, Ortaçağdan günümüze kadar bu bölgedeki tablolara ev sahipliği yapmaktadır.
ZEPLİN HANGARI
Müzenin hemen arkasında (Liman istasyonun) dır. Burada Zeplin NT nin yapımı hakkında her şeyi öğrenmek mümkündür. Giriş ücreti 12 Euro’dur.
DORNİER MUSEUM
Burası bir tarih müzesidir. Friedrichshafen havaalanında bulunan bu müzede, havacılık ve uzay tarihinin 100 yılı sergileniyor. Sıra dışı mimarisi, 12 orijinal uçak, bir orijinal helikopter ve uzay yolculuğundan 7 tam boyut sergileri dahil olmak üzere 5000 metre karede, neredeyse 400 parçalık bir sergiye ev sahipliği yapılıyor. Görebilecekleriniz arasında: Luft Hansa AG, Dornier Merkur ya da efsanevi uçan bot Dornier Wall N25’in ilk yolcu uçakları gibi orijinal kopyalar vardır.
SCHULMUSEUM FRİEDRİCHSHAFEN
Burayı ziyaret ederseniz, okulların nasıl geliştiğini, 1850-1900 ve 1930’larda nasıl göründüğünü görebilirsiniz. Eski eğitim belgesi, kalem kutuları, çantalar ve tatlılarla doldurulmuş büyük karton koniler gibi tarihi öğretim materyalleri, şirin sergilerde izleniyor. Örnek: öğrencilere disiplin ve itaat davranışlarını geliştirmek için: ahşap bir eşek üzerinde onları şımartarak veya üç taraflı bir odun parçası üzerinde diz çökmesini sağlayarak uygulamaları görebilirsiniz. Müzede taş tahtaya, yazı yazmayı deneyin.
SCHLOSSKİRCHE-SARAY KİLİSESİ
Konstanz gölünün kıyısında, iki kuleli bir kilisedir. Şehrin simgesidir. Kulelerin yüksekliği 55 metredir.
Muhteşem göl manzarasına sahiptir. Barok mimari özelliklerini yansıtır. Kumtaşından kilise, 1695-1701 yılları arasında Christian Thumb tarafından yapılmıştır. 1812 yılında kilise ibadet yeri haline geldi. 1944 yılında yapılan hava saldırısında kısmen tahrip oldu ve 1947-1951 yılları arasında restore edildi ve kilise bir kez daha ibadete açıldı. İç mekana girerseniz Wessobrun okulu sanatçıları tarafından yapılan iç sıvaların güzelliğini görebilirsiniz.
SCHLOSS-PALACE-SARAY
Burası: 1654 yılında Weedartenlı Benedika keşişlerinin manastırı olarak Michael Beer tarafından inşa edilmiştir. 1802 yılında manastır olarak statüsünü kaybeder. 1806 yılında o zamanlar Württemberg krallığı tarafından devralınır. 1823-1830 yılları arasında, Cheteau kraliyet mimarı Giovanni Salucci tarafından, Württemberg kralı Wilhelm için bir kraliyet yaz ikametgahına dönüştürüldü. Manastırın oldukça monoton olan güney kanadı uyarlandı ve binaya bir saraydaki Aura ile merkeze iki katlı bir balkon eklendi. Batı kanadında kraliyet özel odaları ve topluluk odaları, doğu kanadında ise konuk odaları bulunuyor.
1944 hava saldırılarında, yangın bombaları nedeniyle bina ağır hasar aldı. Kanatların üçü, zeminin tonozları ve dış taş duvarlar yakıldı. Komşu binalar bile moloz haline geldi. 1948-1949 yıllarında acil bir tavan yapıldı ve binanın yıkılması engellendi. 1951-1965 yılları arasında ise tarihi mimari düzenlemelere uygun olarak restore edildi. Güney kanat yeniden inşa edildi, geri kalan üç kanat 1958 yılında kaldırıldı.
Günümüzde batı kanadı ve eski ikametgahın güney kanadı: dük ailesi tarafından ikametgah olarak kullanılıyor. Yönetim, doğa kanadına yerleştirildi. Evet günümüzde saray Württemberg Dükü Friedrich’in ikametgahıdır ve ziyarete kapalıdır.
LAKESİDE PROMENADE
Burası, şehirde, Konstanz gölünün en uzun ve en güzel gezinti yerlerinden birisidir. Rotach nehri ağzından Chateau’ya kadar gölün ve Alplerin muhteşem manzarası izlenir. Buradaki liman alanında sayısız güzel kafe bulunuyor. Bu liman alanı, aynı zamanda gemilerin Konstanz gölündeki tüm önemli yerlere giden yolcuları aldıkları feribot hattı limanıdır. Zeplin müzesi de buradadır. Ayrıca iskelede 22 metre yüksekliğinde bir kule bulunuyor.
BOAT OF SOUND
Sanatçı Helmut Lutz tarafından 2000 yılında inşa edilen “Klangschiff” adı verilen bu sanat eseri, Konstanz gölü kıyısındadır. Çelik ve ahşaptan yapılan geminin boyu 40 metredir. Gemi, Balkan savaşında, bir barış elçisi olarak inşa edilmiştir. Doğu Avrupa ile dayanışmayı temsil eder. Gemi: tüm Tuna nehrini gezerek: Beuron, Ulm, Passau, Linz, Viyana, Bratislava, Budapeşte ve son olarak Sırbistan sınırındaki Mohancs’da demirledi. Gemi: 2000 yılında “Avrupa ağlar” mesajı yazılarak Saraybosna’ya gönderildi. Uzun süren yolculuğun ardından, nihayet Kostanz gölüne demir attı. Günümüzde burada pek çok konser ve performans sergileniyor.
BUCHHORN FOUNTAİN
Buchhom çeşmesi: şehrin en genç amblemlerinden birisidir. Adenauerplatz’daki kasabanın eski kısmının tam ortasında, belediyenin önündedir. Çeşme, heykeltıraşlar Barbera ve Gernot Rumpf tarafnıdan tasarlanmış ve inşa edilmiştir. 2001 yılında açılmıştır ve o zamandan beri özellikle çocukların ilgisini çeker. Çeşme: geçmişin ve şimdinin, geçmişin ve mitolojinin, sanat ve teknolojinin fantastik bir etkileşimini temsil eder. Fıskiye havzasının merkezinde, fırçalanmış çelik kaplamanın büyük yaprakları hafifçe yükselen bir kompozisyonla dizilmiş, stilize bir ağaç ve kayın duruyor. Soyutlanmış form ağacın kendisini, meyvesi olan beechnut ile birlikte akla getirir. Havzada belli bir açıyla uzanan boynuz, Friedrichshafen kasabasının orijinal adı olan “Buchhorn” (Beechorn) kelimesini oluşturmak için birleştirilir. Çeşmenin ek figürleri, şehrin sanayi gelişimini gösterir.
ZEPPELİN FOUNTAİN-ZEPLİN ÇEŞMESİ
Merkez tren istasyonuna yakındır. Şehre hayat veren havacılık endüstrisine, yerel halkın bir teşekkürü olarak yaptırılmıştır. 1909 yılında yaratılmış olan ana figür: savaş yıllarında tüm şehir bombalanırken mucizevi şekilde sağlam kalmıştır. Zeppelin çeşmesi, 2000 yılında orijinaline uygun olarak yeniden inşa edilmiştir.
ZEPPELİN MONUMENT-ZEPLİN ANITI
Kasaba bahçelerinin ortasındadır. Basit fakat heybetli bronz sütun 13 metre yüksekliktedir. Anıt: Ferdinant Graf Zeppelin’in “Bir şeyler aramak için ona inanmak için yeterlidir, o zaman bir başarı olur” sözleriyle bezenmiştir. Anıt heykeltıraş Tomi Schneider Manzell (1911-1996) tarafından yapılmış ve 1985 yılında açılmıştır.
WİEWİNG TOWER ON THE PİER-GÖZLEM KULESİ
2000 yılında kurulan, iskelede bulunan 22 metre yükseklikteki bu kuleden: kalenin kilisesi, bahçeler, arka planda muhteşem Konstanz gölünün panaromik manzarası izlenir. Gözlem kulesinin tasarımı, liman tren istasyonunun klasik mimari unsurlarına atıfta bulunur. Çelik merdivenler, ziyaretçileri kasaba ve gölün muhteşem manzarasına sahip, iki izleme platformuna yönlendiriyor. Daha yüksek platform, alt platform için bir çatı oluşturur. İki platformda toplam 100 kişi kapasite vardır.
HOUSE OF MEDİA-MEDYA EVİ
Burası, Kostanz gölü kıyısındaki en görkemli binalardan birisidir. Dış cam cephe şeffaflığı ve açıklığı yansıtır. 1967 yılından beri bankalar tarafından kullanılan eski tuz depolama binası, 2002 yılından beri boş duruyordu. Bir proje gurubu tarafından planlar yapıldı ve bina kombine bir iş merkezi haline getirildi. Sonuç olarak, bina tamamen yeniden yapılandırıldı, temel duvarları orijinal formun geriye kalan tek unsurudur.
İki yıldan kısa süren inşaatın ardından, ilk şirketler 2006 yılı sonunda buraya geçmeye başladılar. Mart 2007 yılında şehir kütüphanesi buraya geçti. Yeni binada, yuvarlık çakıl şeklindeki etkinlik salonu “Der Kiesel” bulunur. Salonda: tiyatrolar ve konserler düzenlenir.
HALDENBERG VE CHAPEL
Önce Halbenberg denen yerden söz etmek istiyorum. Burası: 479 metre yükseklikte, geziler için çok sevilen bir yerdir. Burada çok sayıda yürüyüş yolu bulunuyor. Hava açık olduğunda, yürüyüşçüler görkemli bir manzara izleyerek yürüyebilirler. Kostanz gölü, Haldenberg’in eteğindeki ve Alplerin ihtişamlı bir manzarasını sunar.
Aıllıen’deki bu şapel, 1892 yılında marangoz olan Johann Heinzelmann tarafından planlanmış ve yaptırılmıştır. 1921 yılında şapel bulunduğu yerden kaldırıldı ve Haldenberg’de yeniden inşa edildi. Şapel 1996 yılında yenilenmiştir. Yapıda: Kurt Zöller’in “Stern im Lebensmeere” mozaiki görülmeye değerdir.
Şehir: Kuzey Denizinden 77 km içeride, Weser ırmağının kıyısındadır. Weser nehri, bu şehir hayatında önemli bir rol oynamıştır. Günümüzde şehir yapısal olarak: otomotiv, gemi yapımı, çelik, elektronik ve gıda sanayiyle öne çıkmaktadır. Öte yandan: şehir küçük bir şehir olarak tanınır ve bilinir. Yani, buraya yapmak isteyeceğiniz bir kültür yani gezi turu: en fazla bir güne yetecektir, yani bir hafta sonunu değerlendirmek için bu şehri ziyaret edebilirsiniz.
Şehirde 550.000 kişi yaşamaktadır. Almanya’nın en küçük federal devletinin olan “AltwSaxony” başkenti olan şehir, Almanya’nın 10. büyük şehridir. Özellikle şehrin Pazar yerinde bulunan “Roland Heykeli” denizaşırı ülkelere giden ticaret gemileri için 1404 yılına kadar eskiye giden özgürlük anlamında dünyanın en eski ve sembolik heykeli olarak önem kazanmaktadır.
Dünya savaşı sırasında, Bremen şehrini yüzde 60’lık bölümü tahrip olmasına rağmen, savaşın ardından birçok yapı orijinal planına sadık kalınarak vatandaşlar tarafından yeniden inşa edilmiştir. Şehir, Almanya’nın en büyük ikinci limanına sahiptir.
2005 yılında, Bremen şehri “Bilimler Şehri” olarak ödüllendirilmiştir ve bu ödülü alan ilk Alman şehridir.
Zaten burası Almanya’nın diğer büyük şehirlerine nazaran daha şirindir.
Kültürel açıdan şehir önemli etkinliklere sahiptir. 2007 yılında, Bremen Tiyatrosu “Yılın Opera House” olarak ödüllendirilmiştir. Her yıl Eylül ayında, şehirde “Bremen Musikfest” düzenlenir ve bu festivalde klasikten çağdaş her türlü tarz müzikler uluslar arası bir izleyici kitlesini buraya çeker. Şehirde ayrıca: antik dönem, nakliye, astronomi ve sanat tasarımı gibi birçok konuda her ilgiye hitap edecek müzeler bulunur. “Überseemuseum” Avrupa’nın en büyük etnolojik müzelerinden birisidir. Eğlence yerleri, genellikle ana tren istasyonu çevresinde toplanmıştır.
ŞEHRİN TARİHİ
Şehir 1200 yıllık limanı ile tanınıp bilinmektedir ve bu liman eski ticaret yollarıyla bağlantılı olarak Bremenlilere büyük servetler getirmiştir. İlk yazılı kayıtlara göre 787 yılında şehirde piskoposluk kurulmuştur. 847 yılında şehir başpiskoposluk olmuş ve 11. yüzyılda altın çağını yaşamıştır. 1358-1646 yılları arasında şehir Imperial City olmuş ve Kuzey Avrupa kıyılarında ticaret anlaşmaları yapmış ticaret şehirleri arasına katılmıştır. Dünya savaşında büyük hasar görmesine rağmen, Bremen eski şehir parçaları üzerine yeniden kurulmuştur.
İKLİM
Güneş çoğu zaman kendini göstermese de özellikle yazın Temmuz-Ağustos aylarında güneş göründüğünde tüm şehir halkı: Weser nehri kıyısındaki birahanelere veya çimlik alanlara giderler. Evet, burada ılıman okyanus iklimi hakimdir. Genellikle yaz ayları serin geçer sıcaklık ortalaması 22 derece civarındadır. Kış ayları ise ılık geçer. Nemli deniz havası, sağanakların sürekli olduğu anlamına gelir. Yağışların çoğu, yaz aylarında görülür. Aynı zamanda havanın en çok güneşli olduğu dönem de yaz aylarıdır.
HAVAALANI
Bremen şehrine en yakın havaalanları: 88 km uzaklıktaki Hannover ve Finkenwerder havaalanları, 103 km uzaklıktaki Hamburg International Havaalanı bulunmaktadır. Şehrin havaalanı ise, şehir merkezinin 3.5 km güneyindedir.
NE YENİR-NE İÇİLİR
Wessel nehri boyunca, Viertel ve Schlachte bölgelerinde yemek yenecek güzel restoranlar bulunmaktadır. Buralarda güzel kafeler de görülür. Dünyanın dört bir yanından gelen kahveler: burada Bremen şehrine özgü şekilde müşterilere sunulmaktadır. Bölgenin tümünde, kahve ya da çikolata kokusunu hissedeceksiniz. Pinkel ve Kohl bölgelerinde: lahana ve baharat soslu gıdalar popülerdir. Öte yandan: Bremen şehrinde şarap ve bira ünlüdür.
BECK’S BİRASI
Dünyaca ünlü bu bira markasının fabrikası bu şehirdedir. Bu yüzden: şehirde bira havası hakimdir. Özellikle nehir kenarında bira içip sapıtan Alman gençliğinin türlü etkinliklerine şahit olabilirsiniz. Bu marka bira: 1879 yılında üretilmeye başlanmıştır.
Beck’s Brewery Turu
Bu turda, Bremen şehrinin dünyaca ünlü birasının yapımının perde arkasını görebilirsiniz. Turda: malt siloları, fermantasyon ve depolama tankları görülebilir. Misafir odasında ise, bira tadımı yapılıyor. Rehberli tur yaklaşık 3 saat sürmektedir.
BREMEN MIZIKACILARI
Grimm kardeşler tarafından 1857 yılında yazılan roman hakkında kısaca bilgi vermek istiyorum. Çünkü: şehir bununla ilgilidir. Bir zamanlar: uzun yıllar boyunca bıkmadan ve usanmadan değirmenden un taşıyan eşek: ustası tarafından eski gücünün kalmaması nedeniyle beslenmek istemeyince, Bremen yoluna doğru kaçar. O yolda son gücünü tüketerek yürürken, yolda yatan bir av köpeğine rastlar. Eşek: “sen burada ne yapıyorsun” Köpek: “ah ben çok yaşlıyım ve her gün zayıflıyorum, bir daha avcılığa gidemeyeceğim için benim ustam beni öldürmek istedi, ben de kaçtım, ama şimdi ben geçimimi nasıl temin edeceğim” Eşek: köpeğin de kendisi gibi olduğunu görünce “ben müzisyen olmak üzere Bremen kasabasına gidiyorum, benimle gel” der. Köpek bundan mutlu olur ve eşekle birlikte gitmeye karar verir. Çok geçmeden, yol kenarında oturan bir kedi görürler. Kedi “fareler beni boğmak için uğraşıyorlar, ama ben onlardan kaçarak kurtuldum” der.
Bunun üzerine eşek kediye de, kendileriyle müzik yapmak üzere Bremen kasabasına gelmesi önerisinde bulunurlar.
Üç kaçak yolda ilerlerken, bir çiftlik horozu tüm gücüyle ötmeye başlar. Böylece horozu da yanlarına alırlar. Aynı gün Bremen şehrine ulaşamazlar ve geceyi geçirmek için bir ağacın olduğu yere gelirler. Eşek ve köpek büyük bir ağacın altına yatar uyurlar, kedi ve horoz ise ağacın tepesine dallara çıkarlar. Ancak, ağacın dallarından yakındaki bir evde hırsızların soygun yaptığını görürler. Fazla ayrıntıya girmek istemiyorum, sonuçta bu bir gezi sitesi, ancak Bremen şehri denilince, bu hikaye mutlaka ve mutlaka gündeme gelir ve zaten Bremen şehri turistlere bu hikayeyi satar.
GEZİLECEK YERLER
BREMEN MIZIKACILARI HEYKELİ
Bu bronz heykel: Belediye binasının batısında, sanatçı Gerhard Marcks tarafından 1951 yılında oluşturulmuştur.
ROLAND HEYKELİ
Bremen şehrindeki bu özgürlük heykeli, 1404 yılında Almanya’nın ticaret hakları ve özgürlüğünü adına “Roland” ismiyle Almanya’nın diğer birçok şehrinde olduğu gibi burada da yapılmıştır. Şehrin koruyucusu Roland, burada elinde adaletin kılıcı anlamına gelen “Durendart” ve kartal motifli kalkanı ile katedrali seyrediyor. Heykel: 2 Haziran 2004 tarihinde UNESCO tarafından “Dünya Mirası Listesi”ne dahil edilerek koruma altına alınmıştır. Heykelin toplam yüksekliği 10 metredir. Heykeldeki genç şövalye: uzun ve dalgalı saçları, dar deri yeleği, ağır ve düşük kemeri, yükseltilmiş kılıç ve zırhlı bacakları ile 15. yüzyıl modasına göre giyinmiştir.
BELEDİYE BİNASI-TOWN HALL
Bina tarihi Pazar meydanının mücevher yapılarından birisidir. Burası Bremen şehrinin en görkemli tören mekanıdır. 20. yüzyıl başında, büyük eski belediye binası için bir uzantıya ihtiyaç duyuldu. Mimar Gabriel von Seidel tarafından tasarlanan modern bina, ahenkli bir bütünlük oluşturacak şekilde ortaçağ bölümü ile sorunsuz kaynaştırıldı. Binanın muhteşem cephesi, Bremen şehrinin Weser-Rönesans tarzında Almanya’nın en iyi sivil binalarından birisidir. Burası aynı zamanda Ortaçağda inşa edilen tek Avrupa kasaba salonu olarak da önem kazanmaktadır. Belediye binası da yukarıda sözünü ettiğim “Roland Heykeli” ile birlikte UNESCO tarafından “Dünya Mirası Listesi”ne dahil edilerek koruma altına alınmıştır.
AZİZ PETER KATEDRALİ
1200’den fazla yıla yayılan bir geçmişi olan Protestan/Lutheran kilisesi, 13. yüzyılın ilk yarısından itibaren, erken Gotik tarzı bu binada yerleşiktir. Binanın en eski bölümü crpt yani mezarlık bölümüdür. Katedral, Bremen Pazar meydanında Belediye Binası ve Devlet Parlamentosu arasındadır. Yapının ziyarete açık olan iki kulesi, şehrin çok uzaklarında dahi görülebilir. Katedralin hemen karşısında Bremenli tüccarlar tarafından konulan “Roland Heykeli” bulunur. Katedral başlangıçta Katolik katedrali olmasına rağmen, daha sonra Letheran olmuştur. Yapıyı ziyaret ederseniz, kurşun mahzende, mumyaların gizemini keşfedebilirsiniz. Hatta “İncil bahçesi” denilen yerde oturup bir fincan kahve ve bir parça kek tadabilirsiniz.
Burada bir husustan daha söz etmek istiyorum.
İncil’deki bir hikayeye göre: İsa, Aziz Petrus’a cennetin anahtarını vermiştir. Bu yüzden: Aziz Petrus’un tüm resim ve heykellerinde elinde bir anahtar tasviri bulunur. Bremen katedralinin tamamlanmasıyla, bu anahtar figürü de şehirdeki birçok süslemede kullanılmış ve şehrin sembolü haline gelmiştir. Hatta: Bremen bayrağında bulunan gümüş anahtar da, bu hikayeden gelmektedir. “Beck’s” birasının logosundaki anahtar da bu geleneğin simgesidir.
Aziz Petrus Katedrali Müzesi
Burada: Lucas Cranach gibi sanatçıların ve ortaçağ piskoposlarının ve kazılarda bulunan dini eserlerin yani buluntuların bulunduğu 6 tarihsel oda mevcuttur. 1987 yılında açılan müzede, ortaçağ duvar resimleri, taş heykeller, 900 yıllık mimari tarihi gösteren bir dizi fotoğraflar bulunmaktadır. 1970’lerde katedral kazılarında keşfedilen mezarlar ilgi çekmektedir. Ayrıca: 11. ile 15. yüzyıllar arasında ortaçağ piskoposlarının buluntuları da mevcuttur.
Kurşun Kiler
Bremen katedrali altındaki tonozlu bölümde: yüzyıllar öncesinden günümüze gelen mumyaları görmek mümkündür. Bu mumyalar: katedralin crypta bölümünde 1698 yılında tesadüfen keşfedilmiş ve sansasyon yaratmıştır. O zamandan bu yana, mumyaların sıra dışı sırrını araştırmak için insanlar burayı ziyaret etmektedirler. Günümüzde cesetlerin tamamen doğal ortamlarda kuruyarak mumyalandığı bilinmektedir. Bu mumyanın: katedralin yapımı sırasında çatıdan düşen bir işçi/asker olduğu düşünülmektedir.
WESER STADYUMU
Dört ikonik ışıklandırmalı direkleriyle bu stadyum 42.100 seyirci kapasitelidir. Stadyum nehir kenarındadır ve buraya yürüyerek, tramvay veya tekne ile ulaşmak mümkündür. Evet Weser Stadyumu: Werder Bremen futbol kulübünün evidir. Bu sitede ilk stadyum 1909 yılında inşa edilmiştir. Son olarak ise, stadyum 2008 ve 2011 yılları arasında modernize edilmiş ve ek oturum yerleri düzenlenmiştir. Bu tadilat kapsamında, stadyumda, yeni yüklenen güneş panelleri sayesinde kendi kendine enerjisini üretmektedir. Bir rehberli tura katılarak stadyumu keşfedebilirsiniz. Ayrıca burada bir de “Werder Bremen Müzesi” bulunmaktadır. Burada kulübün geçmişi ile birlikte stadyumun gelişimi hakkında tüm bilgiler öğrenilebilir.
SCHNOOR
Bremen şehrinin bu en eski bölgesi, küçük 15. ve 16. yüzyıl evleriyle tam bir labirent gibidir. Bina sıraları arasındaki dar şeritte, 15. ve 16. yüzyıla tarihlenen oldukça küçük yarı ahşap evler ilgi çekmektedir. Bunlar bir zamanlar burada yaşayan balıkçıların evleridir çünkü bölge Weser nehrinin hemen sağ tarafındadır. Burayı ziyaret ederseniz, bu güzel evleri görmenin yanında, el sanatları ve el yapım ürünü hediyelik bir şeyler bulabilirsiniz ve kafe ve restoranlara takılabilirsiniz. Şehrin bu bölümündeki dükkanlar Pazar günleri açıktır. Çünkü zaten buraya özellikle hafta sonları insanlar akın etmektedirler.
BÖTTCHERSTRASSE
Bu büyüleyici 110 metre uzunluğundaki sokak: 1920’lerde inşa edilen mağazalar, restoranlar, müzeler, atölyeler ve ahşap evlerle doludur. 20. yüzyılın başında, yerel bir kahve tüccarı olan Ludwing Roselius: harap sokaktaki tüm evleri satın almıştır. Daha sonra ise, tamamen homojen ve mimari tasarımıyla dikkati çeken bir sokak yaratmıştır. Bremen şehrinin bu en eski yaya bölgesinde üst sınıf alışveriş için yuvarlak zanaat mağazaları ve küçük ama zarif butikleri gezebilirsiniz. Weser nehrinin kıyısında Pazar meydanındaki yolda: cam oluşturma ustalarını izleyebilirsiniz.
BREMEN DELİK
Eyalet Meclisi önündeki bu kaldırımda bulunan burası bir yer altı toplama kutusudur. Buraya bir bozukluk para attığınızda, derinlerden size teşekkür eden “Bremen Mızıkacıları” nın müziğini hissedebilirsiniz. Para: “Wilhelm Kaiser” e gitmektedir. Yani yerel halk için bir dizi proje desteklenmektedir.
BREMEN RATSKELLER
Belediye binası altındaki bu tarihsel restoran: 600 yıllık bir geçmiş geleneği günümüze taşıyan süslü şarap fıçıları ve sütunlu büyük salonu ve kileriyle dikkati çekmektedir. Yani, görünümü ve içeriğiyle ziyaretçileri etkilemektedir. Alman şair Heinrich Heine: burada ilham bulmuş ve bir şiiri ahşap duvara yazılmıştır. Evet, Almanya’nın en eski şarap fıçısı burada saklanmaktadır. UNESCO tarafından “Dünya Kültür Mirası” olarak koruma altına alınan 600 yaşındaki Belediye Binasının altında, Ratskeller derinliklerinde, Almanya’nın en eski fıçısı, iyi ışık ve havadan korumalı ortamda bulunmaktadır.
Odaya girildiğinde, mum yakılır ve fıçılar ve şarap kokusu, burada saklanan asırlık hazinelerin ipucunu verir. Fıçıların bulunduğu yere “gül kiler” denilir. Çünkü, eski günlerde yüksek kaliteli şarap en güzel çiçek olan “gül”e benzetilirmiş. Burada bulunan yüzlerce yıllık şaraplara dokundurmuyorlar. Bu asil bağbozumu şarapları korumak için uğraşıyorlar. Ancak, İngiltere Kraliçesi Elizabeth II: 1978 yılında Bremen şehrini ziyaret ettiğinde, kendisine bir yüksük kadar tadımlık eski şarap ikram edilmiştir.
BIRAK KULESİ
Kulenin üstünde bir oda bulunmaktadır. Kulenin en büyük özelliği: sıfır yerçekimli düşme deneylerinin bu odada yapılmasıdır. Bremen Üniversitesi: burada sıfır yerçekimi koşulları yaratmak için: 146 metre yükseklikte 110 metrelik tüp bulundurur. Yani burası bir anlamda, bilimsel tesis ve havacılık araştırma yeridir. Serbest düşme, bu tüp içinde 10 saniye kadar sürmektedir. Öte yandan, Bremen şehrinin muhteşem manzarasına sahip kulede, odalar çeşitli toplantılar için kiralanmaktadır. Guardian gazetesi, burayı, konumu ve mobilyaları nedeniyle “James Bond Lounge” yani “Panaroma Room” olarak nitelendirmiştir.
GEWERBEHAUS-TİCARET ODASI
Ansgariikirchof meydanındaki yanının önündeki muhteşem dış bölüm şehirdeki popüler yerlerden birisidir.
ÇANLAR
Carrillon Meissen denilen yerde, 30 porselen çan bulunmaktadır. Bunlar on ahşap panelde yerleştirilmiştir. Bunlar çaldığında geleneksel halk şarkılarının karışımını dinlemek mümkündür. Deniz ve hava yolu ile okyanusu geçen kaşifler onuruna, binanın yan tarafındaki kulede “Atlantik Fatihleri” betimlenen on tahta tablet bulunmaktadır. Her saat başı bunlar çalar.
HAUS DER BÜRGERSCHAFT-EYALET PARLAMENTOSU
Bina, 1966 yılında mimar Wassili Luckhardt tarafından tasarlanmıştır. O zamandan bu yana, şehir merkezinde Pazar meydanındaki bina, Bremen Bölgesel Meclisine ev sahipliği yapmaktadır. Yapının “Heykel Bahçesi” bölümünde Gerhard Myristoylated tarafından yapılan 6 çalışma sergilenmektedir ve 2005 yılında açılmıştır.
HEİNİ HOLTENBEEN
Schnoor bölgesindeki bu heykel, Bremen şehrinin en eksantrik karakterlerinden birisini betimlemektedir. Kendisi bir efsane olmamasına rağmen, bir yerel karakter olarak efsane haline getirilmiştir. Holtenbeen: 1835 yılında Bremen şehrinde doğmuştur. Kendisi limanda tütün müfettişi olarak görev yaptığı çıraklık döneminde, bir kaza geçirir ve bu kaza sonucunda hafif beyin hasarı ve kırık bir bacakla çıkar. O andan itibaren: Pazar meydanında tüccarlardan puro alır ve içerken görülür. Ardından 1909 yılında ölür, ama tüm şehir kendisini tanımıştır. Bugün bu bronz heykel onu anımsattırmaktadır.
DENİZCİLİK MİLE
Bremen şehrinin deniz tarafındaki bu bölgede: eski kaptanların evleri, bir liman müzesi ve tersaneler görülür. Bremen şehir merkezinden yaklaşık 20 km uzaklıktaki burada denizcilik ve gemicilik tarihi görülebilir. Denizcilik Mile denilen bölge: Weser nehri boyunca 1852 metre ilerler. Bu bölgenin en büyük olayı: Denizcilik Festivalidir. Bu festivalde, 150 den fazla konser düzenlenir ve müzik dünyasının uluslar arası yıldızları bu açık hava etkinliğine katılırlar. Yiyecek ve içeceklerin geniş bir yelpazesiyle birlikte, korsan gösterileri, havai fişek gösterileri ve tüm aile için büyük bir eğlence etkinliği yaratılır.
ŞEHİR MERKEZİ
Şehir merkezi: sayısız butikleri, moda mağazaları, mağazalar ve restoranlar ile tanınır ve Bremen şehrindeki alışveriş bölgesidir. Evet, Bremen tarihi şehir merkezinde, alışveriş kendi başına bir deneyimdir. Sokaklar: kafeler ve barlarla çevrilmiştir. Burada bazı binaların zemin katları modernize edilmiş, ama kimi üst katlarda hala geçmiş dönemlerin mimari özelliklerini taşıyan Bremenli tüccarların evleri bulunmaktadır. Burada bulunan yaklaşık 450 dükkan ve mağaza gerçekten geniş bir mal yelpazesi sunmaktadır.
PAZAR MEYDANI
Burası Bremen şehrinin odak noktasıdır. Meydanın en görkemli binası “Town Hall” denilen yerdir. Hemen önünde şehrin özgürlüğünü sembolize eden “Roland” heykeli durmaktadır. Heykelin yakınında, Aziz Peter katedrali, Devlet Parlamentosu ve Schütting Guildhall görülür. Meydanın batı bölümünde ise: 1755 yılı yapımı cephesiyle ilgi çeken Sparkasse bank binası görülür. 1595 yılı yapımı Akzise (gümrük binası) ve 1830 yılı yapımı (konsey eczanesi) de ilgi çekmektedir. Bremen Mızıkacıları heykeli de buradadır.
SCHLACHTE EMBANKMENT
Riverboats rıhtımı: bira bahçeleri, restoranlar ve marketlerle doludur. Burası: Pazar meydanı ve Bremen mızıkacılarına, sadece bir taş atım uzaklığında, Weser nehri boyunca popüler bir gezinti yeridir. Burada yıl boyunca her cumartesi günü saat 08.00-14.00 arasında antika ve biblo pazarı kurulur.
Nehirdeki Tekne Turları
Buraya sadece tekneleri izlemek için gidebilirsiniz ama Wasel nehri üzerinde bir tekne gezisi de yapabilirsiniz.
ÜBERSEESTADT
Bremen şehrinin eski liman bölgesinde, günümüzde kafeler, barlar ve restoranlar ile adeta bir 21.yüzyıl ortamı yaratılmıştır. Tarihi depo binaları yeni etkinliklerle çekici hale getirilmiştir, burada modern mimari ve denizcilik geçmişi birleştirilmiştir.
VİERTEL
Viertel, şehir merkezine kısa bir yürüme mesafesindedir ve Bremen şehrinin en renkli ve bohem alanıdır. Kitsch: sıra dışı bir gece hayatı sunmaktadır. Çünkü burada eğlence ve sanat, tiyatro ve müzeler bulunmaktadır. Ayrıca: barlar ve restoranlar da popülerdir.
FEDELHOREN
Burası: antika ve sanat severler için gerçek bir hazinedir. Sokak: antikalar, high-end tasarımcılar, moda ve altın takı ve aynı zamanda şehrin en iyi kafe ve restoranlarına sahiptir.
STADTWAAGE SANAT MERKEZİ
Burası ilk olarak 1586-1588 yılları arasında inşa edilmiş, ancak savaştan sonra 6 Ekim 1944 tarihinde yıkılınca, yeniden inşa edilmiştir. Yapı günümüzde “Günter Grass” vakfına ait “Alman Filarmoni Oda Orkestrası”na 2000 yılından bu yana ev sahipliği yapmaktadır. Yeni bina mimar Lüder von Bentheim tarafından tasarlanmıştır. Binanın hem mimari ve hem de tarihi yönden önemi büyüktür.
SCHÜTTİNG-GUİLDHALL
Burası Bremen şehrinin ticaret odasıdır. Yapı: 1537-1538 yılları arasında Rönesans tarzında yapılmıştır. Tasarım mimar Johan den Buschener’e aittir. 1594 yılında, pazara dönük binanın ön dekorasyonunda yenileme sırasında, girişin yukarısına tüccarların silahı tasviri çift başlı kartal ile birlikte eklenmiştir. Günümüzde buranın 29.000 üyesi olduğu söyleniyor.
Genellikle: Tur firmalarının: Prag-Viyana-Budapeşte turlarında, Dresden şehri de, bazen ekleniyor. Bu yüzden, şehri gördüm ve yazıyorum. Büyük olasılıkla, sizler de, bu üçlü turu tercih ettiğinizde, Dresden şehrini de görebileceksiniz veya ekstre olursa, Dresden şehrini, bu satırları okuyarak tanıyabilir ve ilginizi çekerse, gidip görebilirsiniz.
Prag ile Dresden şehri arasındaki karayolu yolculuğu: yaklaşık 2 veya 2.5 saat sürmektedir. Prag şehrinde, Dresden otobüsleri: Florenc metro istasyonu yanından kalkmaktadırlar ve Dresden şehrinde ise, ana tren istasyonu karşısındaki duraktan kalkmaktadırlar.
Yolculuk ücreti ise, gidiş-dönüş; yaklaşık 35-40 Euro arasındadır. Rivayetlere göre “kim Dresden’e bir kez gelirse, mutlaka bir kez daha gelir”
Duyduğuma göre, şehir UNESCO tarafından “Dünya Kültür Mirası Listesine” dahil edilerek koruma altına alınmış iken, son yıllarda, Elbe nehri üzerine, 4 şeritli bir köprü inşa edilme durumu varmış ve bu nedenle, şehrin tarihi dokusu bozuluyor diye, UNESCO listesinden çıkarılmıştır.
Yani, bir anlamda, aşağıda yazdıklarımı okuduğunuzda, çok eski süreçlere gitmese de, yakın geçmişin büyük tarihi değerlerini koruyan şehrin, Almanya’nın en güzel şehirlerinden birisi olmasına rağmen, UNESCO Listesinde bulunmamasını anlamak mümkün değildi, işte sebep.
Bu şehre, kesinlikle 13-14 Şubat tarihlerinde gitmeyin, çünkü bu tarihlerde, şehirde “Irkçı Naziler” tarafından; II. Dünya savaşındaki müttefik bombardımanının protestosu gösterileri düzenleniyor, ama bu gösterilere Nazi karşıtı guruplar da katıldığından, büyük kargaşalar çıkıyor.
Caz müziğe sevenler, bu şehre, caz festivali yapılan “12-15 Mayıs” tarihleri arasında gitmelidirler.
Dresden şehrinin bazı Avrupa şehirlerine olan uzaklıkları şöyledir: Berlin: 205 km. Bonn: 575 km. Duesseldorf: 629 km. Frankfurt: 469 km. Hamburg: 502 km. München: 484 km. Prag: 152 km. Salzburg: 624 km. Stutgart: 524 km. Wien/Viyana: 461 km.
TARİH
12’nci yüzyılın sonlarında, bugünkü yerleşimin güneyinde, Drezdany olarak isimlendirilen bir Slav yerleşiminin bulunduğu görülmektedir. 1206 yılında, Dresden: Slav beylerinin ikamet yeri olarak görülüyor. 1270 yılına gelindiğinde ise, bu kez, şehir: Margravate beyliğinin başkenti olur. 1547 yılında, Saksonya düklüğü, yörede egemenliği ele geçirir.
Özellikle, bu dönemde, Frederick Augusto zamanında: Avrupa’nın birçok yerinden, müzisyenler, mimarlar ve ressamlar, şehirde toplanırlar.
Bir süre sonra: Prusyalılar tarafından, “Yedi yıl savaşları” sonucunda (1765-1763) şehir ele geçirilir. 1760 yılında, Friedrich Schiller: bu kuşatmayı betimleyen “Joy Ode” marşının şiirini yazar.
Bu şiir, Bethovenin 9’ncu Senfonisi ile bestelenir ve ortaya, günümüzdeki Avrupa Birliği ve Avrupa Konseyinin marşı çıkar.
1806-1918 yılları arasında, şehir, Saksonya krallığının başkenti olur. 1813 yılında, Fransızlar ile yapılan savaşta, şehir bir operasyon üssü olarak kullanılır. 1849 yılında, şehir, bu kez Alman devrimcilerinin merkezi olur. 1871 yılında, şehir büyük bir askeri garnizon konumundadır.
II. Dünya savaşı sonucunda, Ruslar şehri ele geçirince, Alman garnizonu, Rus askeri güçleri tarafından kullanılmaya başlanır. 1992 yılında, Sovyet askerleri, şehirden geri çekilirler.
19’ncu yüzyıla gelindiğinde
Bu kez, şehir, motorlu araç üretimi, bankacılık, tıbbi cihazların üretimi ve gıda işleme konularında önem kazanır.
20’nci yüzyılda ise, sigara fabrikaları yoğunlaşır. 1933 yılına kadar, Avrupa modern sanatının merkezi konumundadır.
II. Dünya savaşı sonlarına doğru, şehir; içinde hiçbir askeri unsur olmamasına rağmen; müttefikler yani Amerikalılar ve İngilizler tarafından bombalanmış ve çok sayıda sivil insan ölmüş ve şehir tamamen tahrip olmuştur.
Özellikle: II. Dünya savaşının hemen öncesinde, 1.3 milyon nüfusu bulunan şehir, ilaveten yaklaşık 600 bin mülteci için de (bunlar aynı dönemde, doğudaki Kızıl ordudan kaçarak şehre sığınan ve tren istasyonunda tren beklerken öldürülmüşlerdir) güvenilir bir sığınak olarak kabul edilirken, 1944-1945 yılları arasında, yine de defalarca bombardımana uğramış ve daha sonra Kızıl Ordu tarafından işgal edilmiştir.
Bu bombardımanların en büyük özelliği: şehirdeki birçok tarihi binanın yok olması ve yaklaşık 500 bin sivilin öldürülmesidir.
Günümüzde, bu vahşetin anma yıldönümünde, ilginç olan ney biliyor musunuz? Yine, büyük bir soykırıma sebep olarak tarih sahnesinde yerini alan Almanların, bu olayın yıl dönümündeki etkinliklerde, başrolde olmalarıdır.
1990 yılında, iki Almanya’nın birleşmesinin ardından, şehir, Almanya’nın: kültürel, siyasi, ekonomik ve politik merkezlerinden biri haline gelmiştir.
GENEL
Saksonya eyaletinin başkentidir. Ayrıca: “Luther” isimli şahsın, Hıristiyan dini içinde, reform hareketlerini başlattığı bir şehir olarak önem kazanmaktadır.
Zaten, bu durum: şehrin sembollerinden biri olan kilisenin önünde, kendisinin büyük bir heykelinin dikilmesiyle betimlenmiştir.
Şehir, pek de temiz olmayan; Elbe nehrinin iki kıyısında kurulmuştur. Elbe nehri: 23 km. uzunluğunda, şehir boyunca geçer ve Avrupa’nın en büyük nehri olarak, Avrupa ticaretinde büyük öneme sahiptir.
Nehrin bu ticaret yoğun özelliğinden: özellikle Dresden şehrinde üst düzeyde yararlanılmıştır. Bu ticari yön yanında, nehir, şehre ayrı bir hava katmaktadır.
Özellikle, yazın, nehir kıyısındaki serin ortamlarda bulunan kafeteryalarda, uzun yürüyüşler sonrası, molalar verilebilir ve özellikle alman biralarının tadına bakılabilir.
Çek sınırına yakındır. Denizden yüksekliği: 113 metredir. Kent nüfusu: 800 bin civarındadır. Yani, nüfus fazla değildir, ancak özellikle yaz aylarında yoğun turist akını olmakta ve şehrin nüfusu yükselmektedir.
Özellikle, Almanya içinde, Türk nüfusun en az olduğu şehirlerden biri olarak bilinir. Şehirliler, gayet kibar ve Nazik olmaları ile tanınırlar. Aynı zamanda romantiktirler.
Şehirdeki birçok dükkan, kafeterya, bar ve restoran isminde: mutlaka “blumen” yani “çiçek” kelimesi bulunur.
Sanırım uzun yıllar, komünist sistemle yönetilmiş olmaları ve daha sonraki gelişmeler, bu insanların yüzlerini güldürmüş ve diğer asık suratlı Almanlar gibi olmamalarını sağlamıştır.
Şehir, yüzyıllar boyunca, Saksonya krallarının kültürel ve sanatsal yaşamının eserleriyle doludur. Bu eserlerin mimari tarzı: Barok ve rokoko olarak öne çıkmaktadır.
Gece hayatı derseniz
Şehirdeki gece hayatı genellikle “Neustadt” bölgesinde yoğunlaşmıştır. Biraz daha piyasa bir yerlere takılmak isterseniz, Blumenau” bölgesi düşünülebilir. Tabii buralarda içilmesi gereken “dunkles bier” Eğlence düşünürseniz: şehirde, Hebedas bölgesindeki “Downtown” önerilebilir.
Şehirde, 56 galeri, 44 müze ve 36 tiyatro bulunmaktadır. Özellikle, Yeşil kubbe denilen yerde: Raphael’in “Sistine Madonna” ve eski kraliyet hazineleri koleksiyonu, ziyaretçilerin büyük ilgisini çekmektedir.
ALIŞVERİŞ
Şehirde, alışveriş yapmak için birçok mekan bulunmaktadır. Bu mekanları: ana tren istasyonunun dışında başlamaktadır.
Özellikle: Altmarkt meydanı, Wilsdruffer Strasse ve Ferdinandshof bölgesi ve Wiener Platz, Prager Strasse bölgeleri boyunca devam etmektedir.
Frauenkirche ve Neumarkt meydanı çevresinde, ara sokaklarda: seçkin markaların satıldığı butikler bulunmaktadır. Köningstrasse caddesi boyunca, yine şık butikler, antika dükkanları ve seçkin restoranlar var.
Şehir merkezindeki bu mağaza ve dükkanlar: genellikle, Pazartesi-Cumartesi günleri arasında, saat: 08.00-22.00 arasında açıktır. Şehir merkezinde, Altmarkt bölgesindeki “Galerie Dresden”, saat: 21.00’e kadar açıktır.
Bunların yanında, büyük süpermarketler ve alışveriş merkezleri, saat: 22.00 kadar açıktır. Pazar günleri ise, yalnızca: pastaneler, tren istasyonları ve benzin istasyonları açıktır, diğer tüm yerler kapalıdır.
İKLİM
Şehirde hüküm süren iklim: serin ılıman iklim ile, karasal iklim arasındaki bir geçiş iklimidir. Yaz aylarında, maksimum sıcaklıklar: 22-23 derece civarındadır.
Kış aylarında ise, en yüksek sıcaklıklar, genellikle: 2-3 civarındadır ve yağış seviyesi yıl boyunca sabittir.
TATİL GÜNLERİ
Yılbaşı-1 Ocak
Good Friday-6 Nisan
Paskalya Pazartesi-9 Nisan
May Day-İşçi Bayramı-1 Mayıs
Yükseliş günü-15 Mayıs
Whit Monday-28 Mayıs
Alman Birleşme Günü-3 Ekim,
Reformasyon Günü-31 Ekim,
Dua ve Tövbe Günü-21 Kasım,
Noel Tatili-25-26 Aralık.
ŞEHİR İÇİ ULAŞIMI
Şehir içi ulaşımı: pratik ve ucuzdur. Her yere: otobüs, tren ve tramvayla gitmek mümkündür. Biletler: tramvay ve otobüs duraklarındaki servis noktalarından satın alınabilmektedir.
Evet, şehir içinde, 11 tramvay ve 28 otobüs güzergahı, 4 nehir feribotu, 2 teleferik hizmet vermektedir. Eğer “Dresden Şehir Kart” satın alırsanız, bu ulaşım ağından ve aynı zamanda seçilmiş müzelerden, indirimli olarak yararlanabilirsiniz. 1 günlük, yetişkinler için kart ücreti: 9.5 Euro’dur.
Tramvay ve Otobüs
Şehir içinde, 12 tramvay ve 28 otobüs hattı bulunmakta olup, bunlar, düzenli olarak servis edilmektedir.
Teleferik
Şehirde: Loscwitz kablo demiryolu yani füniküler hat, 547 metre uzunluğundadır ve 1895 yılından bu yana: Loscwitz ve Weiber Hirsch arasında faaliyettedir.
Araç: 95 metre yüksekliğe kadar çıkmaktadır. 2 yolcu kabini bulunmakta olup, her kabin, 256 metre uzunluğunda bir ray üzerinde, kablolarla gidip gelmektedirler. Bu yolculuk: sadece 5 dakika sürmektedir.
Tekne Gezisi
Elbe nehri üzerinde: romantik ulaşım aracı tekneler bulunmaktadır. Dresden taşımacılık şirketi: 3 yolcu feribotu ve motorlu taşıtlar ile, şehir sınırları içinde ziyaretçilere hizmet vermektedir.
Saray Feribotu: Pilinitz ve Kleinzschachwitz arasında çalışmaktadır. Gündüz tekne turlarında görülecek yerler şunlardır :
Elbe nehri üzerindeki 5 köprü, Blasewitz arasında herhangi bir durak olmaksızın yolculuk, Loschwitz ilçesine varış. Akşam turlarında ise, şehrin ışıklı silüeti, dünyaca ünlü “Canaletto Perspektif” Frauenkirche kilisesi görülebiliyor.
Turizm Otobüsü
Kırmızı çift katlı otobüs, şehirde popülerdir. En önemli yerlere, bir rehber eşliğinde gidilip, 90 dakika boyunca dolaşmak mümkündür. Bu yolculuk sırasında, rehber tarafından, şehir hakkında hikayeler anlatılmaktadır.
Ancak, bu rehberli turlarda, yalnızca Almanca ve İngilizce konuşulduğu unutulmamalıdır. Bu turları satın alabileceğiniz ve otobüse binebileceğiniz yerler: Kültür sarayı Tourist İnformation Office önünden olabilir. Burası, Altmarkt bölgesinde, Wilsdruffer caddesindedir.
NE YENİR-NEREDE YENİR
Dresden şehrinde: Alman mutfak kültürünün pek gelişmemiş olması nedeniyle, yerel lezzetleri bulmanız pek mümkün olmaz.
Zaten, Alman yemek kültürünün temel besin maddesi “domuz” olduğundan, bizim kültürümüze pek uygun değil.
Mutlaka yerel lezzetleri tatmak istiyorum diyorsanız, sizlere tek önerim “Saksonya çorbası” olabilir. bunun içinde: patates, havuç ve aklınıza gelebilecek tüm sebzeler bulunmaktadır.
Şehir merkezine biraz uzak olsa da, “pfund” denilen bir yer var ve burada “her türlü süt ürünleri” satılıyor. Egzotik bir ortam oluşturan bu dükkanı, mutlaka görmenizi öneririm, ilginizi çekecektir.
Nerede bir şeyler yenir derseniz: Frauen kirche kilisesinin hemen yanında, güzel bir restoran var. Saxon bölgesindeki “Pulverturm” isimli bu restoranı tercih edebilirsiniz, restoran içindeki “Osmanlı dönemine ait minyatür kopyaları” ilginizi çekebilir. Değişik bir atmosfer yaratmışlar.
Bir diğer mekan: uygun fiyatlı, açık büfe kahvaltı sunan “Epistas” restoranı düşünülebilir.
Şehirde, bir şeyler içmek isterseniz (özellikle bira); “Brewery” denilen yeri tercih edebilirsiniz. Burada, özellikle, şehre özgü “radebelger” birası denenebilir. Fiyatının ucuz olması tüketimi arttırmaktadır.
OLD CİTY-ALTSTADT BÖLGESİ: GEZİLECEK YERLER
FRAUEN KİRCHE
Burası, bir kilisedir. Şehir merkezinde, Marien platz meydanındadır.
1726-1743 yılları arasında: mimar Baehr tarafından tasarlanarak yapılmıştır. Dönemin en önemli “Protestan” kilisesidir.
Barok mimarinin en güzel örneklerindendir. “Taş çan” şekli nedeniyle, kiliseye, bu isim verilmiştir. Yapının kendine özgü kubbesi, bomba yağmuru altında, 15 Şubat 1945 tarihinde yıkılmıştır. Daha sonra, bir savaş karşıtı anıtı olarak görülerek, onarılmamıştır. Mimar Baehrin mezarı, yine bu kilisede bulunmaktadır.
Tarihi geçmişinde, büyük bir vahşete tanıklık veya ev sahipliği yapmış bir kilise de denilebilir. II. Dünya savaşı sırasında, Şubat 1945 tarihinde, bombardıman sürerken, şehirde yaşayan 400 civarında kişi, en güvenilir yer olarak gördükleri bu dini yapıya sığınırlar.
Ancak, bu muhteşem yapı: bombardımana dayanamaz ve kısa bir süre sonra çöker. İçindeki yüzlerce insan ise, son anda kaçarak ölümden kurtulurlar.
İki Almanya birleştikten sonra, bu yapı da: yeniden inşa edilmeye başlanır. Savaşın unutulmaması için, onarılmamıştır. Bombardımandan sonra enkaza hiç dokunulmamış olduğundan, enkaz altından çıkan orijinal taşlar, aynen yerlerine konulmuştur.
Bu sırada, yapının zemininde, yıkıntılar altında bulunan mimar Baehr’in mezarı, yine restore edilerek ortaya çıkarılmıştır. Günümüzde, bu yeniden restore edilen mezar üzerinde, Almanca bir yazı var.
Bu yazıda benim en çok ilgimi çeken şu bölüm oldu “Artık yeterince yaşadım, inşa ettim ve acı çektim, şeytanla, dünyayla tartıştım. Şimdi, görkemle göğe yükselen bu binanın içinde yatıyorum. Tam zafere, huzura ve barışa kavuşmuş olarak” Bombardıman sonucu mezarın tamamen yıkıntılar altında kalmış olduğunu düşününce, adamın “tamamen huzura kavuştum” cümlesi pek yerini bulmamışa benziyor.
Yapı, günümüzde gerek dinsel ayinler ve gerekse bir kısım konser etkinliklerinde kullanılmaktadır. Burayı gezerken, duvarlarda göreceğiniz siyahlıklar, orada kullanılan taşların, bombardımandan etkilendiklerini gösteriyor.
Biraz önce söylediğim gibi, bombardıman sonucu molozlar arasından temizlenen taşların bir kısmı, restorasyonda kullanılmıştır, ancak bu taşların rengi siyaha döndüğünden, hemen fark edilirler.
Burada ilginç bir durum daha var. Yapının restorasyonu: büyük ölçüde Alman ve uluslararası kuruluşlardan gelen bağışlar ile yapılmış olup, özellikle, burayı yıkmak için tonlarca bomba atan İngilizlerin başrolde bulunmaları ilginçtir.
Son olarak: yapının, St Peter kubbesine, 15-25 kişilik guruplar halinde, normal ziyaret saatleri dışında “gözlem platform turu” yapabilirsiniz.
KREUZ KİRCHE
Bu kilise: 1764-1800 yılları arasında inşa edilmiştir. Burada, günümüzde, geçmişi 700 yıl geriye kadar giden bir “erkek koro” su bulunmaktadır.
Yapı: 1897 yılındaki büyük bir yangın sonucu ağır hasara uğrar ve 1900 yılında, yeniden yapılandırılır.
Yapının kulesi ise: 94 metre yüksekliğindedir ve Prof. Hoelzer tarafından tasarlanmıştır. Kulenin 54 metrelik bölümünde bir gözlem platformu bulunmakta olup, buraya 256 basamak merdiven ile çıkılır.
Ayrıca, Dresden müzik tarihinde büyük önem taşıyan Heinrich Schütz’ün bir portresi: kabartma bir kumtaşı üzerinde yapıda bulunmaktadır. Kendisi, Alman müziğinin “baba direktörü” olarak tanınmaktadır.
Yapının kulesinden, Old Town ve Elbe nehri vadisinin muhteşem bir manzarasını izlemek mümkündür.
SEMPEROPER
Burası, Saksonya Devlet Opera binasıdır. Almanya ülkesinin en ünlü opera yapısıdır. Ayrıca, dünyanın en eski ve bilinen orkestralarından birine ev sahipliği yapmaktadır.
Şehir merkezinde, Elbe nehrinin tarihi merkezinde: Tiyatro meydanında, Elbe nehrinin kıyısında bulunmaktadır.
Opera binası, 1838-1841 yılları arasında, Semper Gottfried tarafından yapılmıştır. Bu bina, Avrupa’nın en güzel ve ilk opera binası olarak tanımlanır.
Ancak, 1869 yılında, büyük bir yangın sonucu kısmen yanan bina, 1878 yılında yeniden restorasyona tabii tutularak kullanılır hale getirilmiştir. 1945 yılındaki bombardımanda ve takip eden fırtınada ise, bina tamamen yıkılır.
1985 yılında, yani 40 yıl sonra, opera binası yeniden yapılır. 2002 yılında, bu kez, bu talihsiz bina, Elbe nehrinin taşkınından etkilenir ve ağır su hasarına uğrar.
Ancak, bu tarihi yapı, dünyanın dört bir yanından gönderilen yardımlar ile, 2010 yılı sonlarında yeniden açılır. Mart 2010 tarihinde, “Dresden Barış Ödülü”, burada, Semper Opera House açılışı anısına: Mihail Gorbaçov’a verilir.
Günümüzde, burada muhteşem sanat etkinlikleri düzenlenmektedir. Binayı gezebilir ve hatta ilginizi çekerse, burada bir sanat etkinliği izleyebilirsiniz. Her yıl, Ocak ayında, burada “Semper Opera Balosu” düzenlenmektedir.
ZWİNGER
Burası, şehirde: Barok tarzında yapılmış, bir saraydır. 1710-1728 yılları arasında, mimar Poppelman tarafından yapılmıştır. Almanya ülkesinde, geç Barok mimarinin en güzel örneğidir.
Dresden Sarayı olarak da bilinir. Postplatz bölgesinin güney doğusundadır.
Saray: Dresden kalesinin eski dış duvarının bir parçası olarak yapılmıştır. Ancak, II. Dünya savaşı sonundaki bombardıman sırasında tamamen yok edilmiştir.
Günümüzde: burada, bir müze var. Bu müzede: “Old Masters” isimli bir resim galerisi, “Armony-Rüstkammer” isimli bir porselen toplama sergisi ve “Mathematisch Physikalischer” salonu bulunmaktadır.
Old Masters-Gemaldegalerie Alte Meister
Burası: Theater platz bölgesindedir.
Zwinger galerisi içindedir. Dresden Devlet Sanat Koleksiyonunun parçasıdır. Galeri: yılda, yaklaşık 500 bin kişi tarafından ziyaret edilmektedir. Mutlaka gitmenizi öneririm.
İngilizce anlamı: Eski Ustalar Galerisidir. Galeride: 15 ve 18’nci yüzyıl arasındaki döneme ait: 750 resim bulunmaktadır.
Bunların çoğu: İtalyan Rönesans ve Hollandalı Flaman sanatçılara aittir. II. Dünya savaşı sırasında, saklanan eserler, bombardımandan kurtulmuş olmasına rağmen Kızıl Ordu tarafından Rusya’ya kaçırılmış ve 1956 yılında, şehre geri dönmüşlerdir. Ancak, yapılan incelemede: 500 civarındaki tablonun eksik olduğu görülmüştür. Günümüzde, hala 450 parça tablo eksiktir.
Koleksiyonda bulunan 750 tablodan, yüzde 40’ı sergilenmektedir. Müzenin duvarlarının rengi bile, sergilenen tabloların özelliklerine göre boyanmıştır. İtalyan sanatçıların eserleri, kırmızı duvarlı odalarda sergilenmektedir.
Hollandalı ve Flemenk sanatçıların eserleri ise, yeşil duvarlı salonlarda sergilenmektedir. 17’nci yüzyıl İspanyol ve Fransız ressamların eserleri ise, gri renkli duvarların bulunduğu salonlarda sergilenmektedir. Burada özellikle: “Sistine Madonna” ve “Tribute Money” isimli tabloları mutlaka görmelisiniz.
Sistine Madonna: ünlü İtalyan ressam Rafaello’nun, 1513-1514 yılları arasında yaptığı bir yağlı boya tablodur ve tabloda, özellikle “iki küçük melek” detayını mutlaka görmelisiniz.
Bu melekler: söylenenlere göre, Raphael’i izlemeye gelen çocuklar imiş. Ama, bu melek resimleri, bu tablonun bütünü kadar meşhur olmuştur.
Evet, tablo: 1754 yılında, Dresden şehrine taşınmıştır. Dünya savaşından sonra, Moskova’ya kaçırılmış, 10 yıl boyunca orada kaldıktan sonra, 1945 yılında, Almanya’ya geri gönderilmiştir.
Tribute Money
İtalyan Rönesans ressamı Masaccio tarafından yapılmıştır. Rönesans sanatının gelişiminin önemli bir parçası olduğu kabul edilir.
Armory
Theater plz. Bölgesindedir.
Burası, Dresden Tarih Müzesidir. İçinde: tören silahları, zırhlar ve tarihsel giysiler bulunan, dünyanın en büyük koleksiyonlarından birisidir.
Koleksiyon, vatandaşların kenti savunmak için kullandıkları silahların, 1409 yılında toplanmasıyla başlamıştır.
Günümüzde, sergide, koleksiyondaki eserlerin yüzde 10 kadarı sergilenmektedir. Bunların toplamı, 1300 adettir. Bu eserler, 121 vitrinde sergilenmektedir. Bunlar, özellikle şövalyeler çevresinde odaklanmıştır. 15-18’nci yüzyıllar arasındaki, 300 yıllık dönemi kapsamaktadırlar.
Koleksiyon içinde, özellikle, “Osmanlı İmparatorluğu” için ayrılan bölümü görmenizi öneririm. Çünkü, ülkemiz dışında, Osmanlı dönemine ait en eski ve önemli eserler, burada sergilenmektedir.
Bu bölümde, özellikle: üç direkli çadır ilgi çekmektedir. Çünkü: 20 metre uzunluğunda, 8 metre genişliğinde ve 6 metre yüksekliğindeki bu çadır: altın ve ipek işlemeleriyle, gökyüzü altında olma duygusu yaratmaktadır. Saten, pamuk ve yaldızlı deriden yapılmıştır.
Porzellansammlung-Porselen Koleksiyonu
Sophien strs. Caddesindedir.
Koleksiyon: 1715 yılından itibaren toplanmaya başlamıştır. Geleneksel Çin ve Japon porselenleri: Saksonya kralı August tarafından satın alınmıştır.
Özellikle: Ming ve Qing hanedanları dönemlerine ait, mavi-beyaz porselenlerin güzelliği görülmeye değerdir. Dragon vazoları ise, bambaşka güzelliktedir. Bunlar dışında: Meissen porselenleri de ilgi çekmektedir.
Bunlar yalnızca Çin desenli değil, aynı zamanda, Avrupa’nın mitolojik sahneleriyle dekore edilmiş olmaları nedeniyle önem taşımaktadır.
II. Dünya savaşındaki bombardıman öncesi, başka yere taşınması nedeniyle, bombardımandan kurtulmuştur. 1962 yılında, bugünkü yerine taşınmıştır. Bugün, koleksiyonda, 20 bin obje bulunmaktadır.
Mathematisch-Physikalischer-Matematik ve Fizik Müzesi
Ostra-Allee bölgesindedir.
Burası: Matematik ve Fizik Araçları müzesidir. (Ben gittiğimde kapalı idi, açık olup olmadığını sorarak gitmelisiniz)
Salonda: yaklaşık 2000 civarında eser sergilenmektedir. Bunlar arasında bulunanlar: saatler, ince mekanik aletler.
1784 yılında: burada, bir gözlemevi kurulmuştur. Gözlemevi kurulduktan sonra: astronomi tarihi ve buna bağlı olarak bilimsel aletler temin edilmiş ve büyük bir kütüphane oluşturulmuştur.
Koleksiyonun en önemli parçası: 1279 yılında, Araplardan kalma, göksel küredir. Ayrıca: 1650 yılına ait bir hesap makinesi ve 1560 yılında yapılmış bir saat var. Zaten, koleksiyonun en önemli eserleri: saatlerdir.
NEUMARKT PLATZ
Şehirde, en iyi bilinen meydanların başında gelmektedir. 1548 yılından bu yana, şehrin bir parçasıdır. Yedi yıl savaşları sırasında, 1756-1763 yılları arasında, büyük zarar görmüştür. Daha sonraki dönemde ise, geç Barok tarzında yeniden inşa edilmiştir.
1726-1743 yılları arasında, Frauenkirche’nin burada yapılması ile, meydan daha da önemini arttırmıştır.
Takip eden tarihi süreçte: meydan: 1849 yılında, devrimci sokak savaşları ve II. Dünya savaşının yıkıcı saldırıları ve siyasi çatışmalara şahitlik yapmıştır. Hatta: Frauenkirche kilisesinin kalıntıları ve çevresi, uzun yıllar, bir anıt gibi öylece bırakılmıştır.
30 Ekim 2005 tarihinde ise, Frauenkirche yenilenmiş ve Neumarkt meydanı, yeni bir kimliğe bürünmüştür. Burada: gerek yeni binalar yapılırken ve gerekse tarihi binalar onarılırken, eski Barok tasarım esas alınmaktadır.
STALLHOF VE PROCESSİON- KRALLAR DUVARI
Burası: Ortaçağ döneminde: şövalye oyunları ve turnuvaların düzenlendiği bir kraliyet saray kompleksi olarak biliniyor.
Günümüzde ise, kültürel etkinlikler için kullanılmaktadır.
Üstünde kral resimleri bulunan; 101 metre uzunluğundaki duvar: Schloss platz meydanında, Stallhof dışında bulunmaktadır. Üzerindeki resimler ile, Saksonya iktidar ailesinin geçmişini temsil etmektedir.
Wilhelm Walther tarafından; Wetfing soylularının evinin 800’ncü yıldönümü anısına, 1872-1876 yılları arasında yapılmıştır. Ancak, hava koşulları nedeniyle, yapılan çalışmalar, hızla solmaya başlar ve bunun üzerine, bunları korumak için, 1904-1907 yılları arasında, porselen karolar yerleştirilir.
Prensler, krallar, 59 bilim adamı, sanatkar, esnaf ve çiftçileri temsil eden resimlerin korunması için: 24 binden fazla fayans kullanılır.
HOFKİRCHE- KATEDRAL
Yapı: geç Barok mimari tarzdadır. Saksonya Eyaletinin en büyük kilisesidir. Yapının içinde: kraliyet soyluları ve yakınlarına ait, 49 tane lahit bulunmaktadır. Kilise: 1739-1755 tarihleri arasında: İtalyan mimar Gaetano Chiaveri tarafından yapılmıştır.
Yapıda: korkuluklar ve nişler, 78 taş figür ile süslenmiştir. Lorenzo Mattielli tarafından yapılan ve 3.5 metre uzunluğundaki bu figürlerde: havariler, azizler ve kilise ileri gelenleri temsil edilmektedir.
Caddenin hemen karşısında bulunan İtalyan restoranı “İtalienisches Dörfchen”, kilisenin inşaatına yardımcı olan, İtalyan zanaatkarları hatırlatmaktadır.
Katedral, 1980 yılından bu yana: Meissen Piskoposluğu katedrali olarak kullanılmaktadır.
BRÜHL TERAS-FORTRESS CASEMATES
Burası: 1814 yılında, halkın hizmetine açılmıştır. Terasın hemen altında: Dresden kalesi bulunmaktadır. Duvarları bir halka olarak inşa edilmiş, bir su hendeğiyle çevrili ve şehrin en eski Rönesans yapısıdır. Burada: yaklaşık 400 yıllık “Tuğla Gate” bulunmaktadır.
Evet: burada: muhafız odaları, ortaçağ savunma sistemleri, eski şehir köprüsü, küçük bir kalesi görülmektedir.
Buranın en büyük özelliklerinden birisi de: 1708 yılında, Johann Friedrich Bottger isimli şahsın, burada, Avrupa sert hamurlu porselen üretimine başlamış olmasıdır.
KUNSTHALLE-SANATLAR AKADEMİSİ
Yapı: 1891-1894 yılları arasında, mimar Brühl Terrace tarafından inşa edilmiştir. Cam kubbesi: “limon sıkacağına” benzetilmektedir. Yapı: şehrin silüetini belirgin bir şekilde etkilemektedir.
Sanatlar Akademisi: Güzel Sanatlar Fakültesine ev sahipliği yapmaktadır. Sanat Derneği sergi binası, 1945 yılındaki bombardıman sırasında kısmen yıkılmasından sonra, kullanılmadan öylece kalmıştır. 2005 yılında ise, yeniden restore edilmiştir.
Günümüzde, sergi binası: Dresden Devlet Sanat Koleksiyonu tarafından işletilmektedir ve şehrin sanat sergileri düzenlenmektedir.
ALBERTİNUM
Burası, bir modern sanat müzesidir. Yenilenmiş haliyle, 2011 yılının Haziran ayında, kapılarını ziyaretçilerine açılmıştır. Tzschimer platz meydanındadır.
Müze binası: kumtaşından yapılmıştır. Terasında: Saksonya kralı Albert’in anıtı bulunmaktadır. Bina: 1559-1563 yılları arasında, cephanelik olarak yapılmıştır.
1884-1887 yılları arasında ise, çeşitli ilaveler yapılarak, yeniden dizayn edilmiştir.
1889 yılında, heykel koleksiyonu buraya taşınmıştır. 1945 yılındaki bombardımanda tahrip olan bina, 1953 yılında yeniden inşa edilmiştir. Bu kez: yüzer bir köprüye benzer şekilde, 2 katlı, çelik yapılı, orijinal bir bina olarak inşa edilmiştir. Yerden 17 metre yüksekliktedir.
Çünkü: hemen yanındaki Elbe nehri nedeniyle, sel tehlikesi yaşanmaktadır. Güvenli depolama alanları ve atölyeler oluşturulmuştur. Ayrıca, dört kanat, binanın ortasındaki iç avluyu korumaktadır.
Günümüzde, müzede sergilenen resim ve heykeller: yaklaşık 200 yıllık bir dönemi kapsamaktadır. Kraliyet sarayı-Yeşil kubbe tamamlandıktan sonra, koleksiyonun buradaki parçaları geri taşınmış ve tüm bina: heykel koleksiyonlarına ve “Yeni Master” galerisine tahsis edilmiştir.
Yeni sergi konseptine göre: her tarzda, 19’ncu yüzyılda günümüze kadar, modern bir sanat sunulmaktadır.
Galerie Neue Meister-New Master Galerisi
Tzschimen Pltz. Meydanındadır.
Galeri 1959 yılında kurulmuştur. Albertinum’un üst katındaki odalarda bulunmaktadır.
Burada, 19’ncu yüzyıldan günümüze kadar olan döneme ait: yaklaşık 300 resim sergilenmektedir. Eserleri sergilenen sanatçılardan bazıları şunlardır: Vincent van Gogh, Claude Monet, Edgar Degas.
Resimler
Özellikle 1843 yılında toplanmaya başlamıştır. Lindenau isimli kişi, kişisel koleksiyonu olan 700 eseri, müzeye bağışlamıştır. 1897 yılından sonra ise, yabancı çağdaş eserler de satın alınmaya başlanmıştır. Dünya savaşı sonrasındaki bombalamalarda, 196 resim yangın sonucu yok olmuştur. Sırf bununla kalmamış, 2002 yılındaki sel felaketinde, müze ve eserler yine zarar görmüştür. 2010 yılında ise, sele dayanıklı depo oluşturulmuştur.
Galerideki koleksiyonda: 3000 eser bulunmaktadır. Bunların 300 tanesi sergilenmektedir.
Skulpturensammlung-Heykel koleksiyonu
Tzschimen Pltz. Meydanındadır.
Devlet Sanat Koleksiyonunun heykel parçaları, burada sergilenmektedir. Koleksiyon içinde: 21’nci yüzyıla ait eserler: klasik antik sanat dönemi, Rönesans dönemi, Barok ve Ekspresyonist döneme ait eserler sergilenmektedir.
Buradaki sergi: Fransız heykeltıraş Auguste Rodin çalışmalarıyla başlamaktadır. Ben zaten özellikle, Rodin’in düşünen adam heykelini görmek için gittim. Rodin: 20’nci yüzyıl boyunca, heykel sanatında geliştirilen stillerin öncüsü olarak kabul edilir. Bunun dışında: Helmut Heinze, Werner Stötzer, Wieland Forster gibi sanatçıların eserleri de sergileniyor.
SEMPER SİNAGOG-YENİ SİNAGOG
Şehirdeki, yeni Sinagog, mimarlar Rena Wandel ve Hoefer ve Wolfgang Lorch tarafından tasarlanmış ve 2001 yılında tamamlanmıştır. Bu yapının yerinde ise, daha önce: 1839-1840 yılları arasında, mimar Gottiried Semper tarafından tasarlanan bir sinagog bulunuyormuş. Yeni sinagog, bu eskinin yerine yapılmıştır.
Yapının mimarisi: ilk İsrail tapınakları formuna dayanmaktadır. Yapı: 2003 yılında, Avrupa Birliği Çağdaş Mimarlık Ödülü için aday olmuştur.
ALTMARKT PLATZ
Şehrin tam merkezinde, büyük bir dikdörtgen Pazar yeridir. Şehrin kuruluşundan bu yana, buranın varlığı bilinmektedir. Hatta, 1370 yılındaki bir belgede, buradan söz edildiği görülmektedir.
Tarihi süreç içinde, burada: turnuvalar, festivaller, oyunlar sergilenmiş, şehrin önemli bir sosyal merkezi olarak işlev görmüştür.
Ancak, 1945 yılındaki bombardımanda, tamamen tahrip olmuş ve 1953 yılında, yeniden inşa edilmiştir. Yeniden inşa edilirken: defne pencereler, sıva kumtaşlı cepheler, çatı pencereleri, kalkan çatılar gibi tarihi imar unsurları kullanılmıştır. Meydanın kuzey tarafı: 1969 yılında tamamlanmıştır.
Burada bulunan ve Dresden modern Doğu mimarisinin bir örneği olan “Kültür Sarayı”nın: ana küp şeklindeki yapı bölümü, simetrik yamuk şeklindeki çatısı ile, 2012 yılında büyük bir restorasyona tabii tutulacağı ve 1800 koltuk kapasiteli bir konser salonuna çevrileceği söylenmektedir.
Evet, günümüzde: Altmarkt meydanında: mevsimsel pazarlar ve çeşitli etkinlikler yapılmaktadır.
BOTANİSCHER GARTEN-BOTANİK BAHÇESİ
Allstadt bölgesinde, Stübellalle’dedir. Giriş ücretsizdir.
Bahçe: 1893 yılında düzenlenmiş ve coğrafi olarak, büyük kısmında çok az boşluk bulunan, bitki dünyasını ziyaretçilerine sunan bir park alanıdır.
Burada, her türlü iklim bölgesi ve coğrafi bölgelere ait geniş bir yelpazeden, dış bahçelerde ve 3 serada: yaklaşık 10 bin bitki türü bulunmaktadır.
Park alanı içinde, 3 farklı serada: tropikal ve subtropikal bitki türleri yetiştirilmektedir. Büyük tropik sera önünde görebilecekleriniz: fosilleşmiş ağaç kütükleri ve Orta Avrupa üçüncül bitki örtüsü örnekleridir.
DEUTSCHES HYGİENE MUSEUM-ALMAN HİJYEN MÜZESİ
Lingner platz bölgesindedir.
Burası: bilim ve kültür müzesidir. Burada yapılan gösteriler ve sergiler nedeniyle: her yıl yaklaşık 300 bin civarında ziyaretçi tarafından ziyaret edilmektedir. Başka bir ülkede, bu tür bir müze bulunmadığı söyleniyor.
Burası: sağlık eğitimi için bir kamusal mekan olarak, 1912 yılında, Karl August Lingner tarafından kurulmuştur. 1913 yılında ise, burada “Uluslararası Hijyen Fuarı” düzenlenir. 1930 yılında, fuar alanına ikinci bir bina yapılır ve müze olarak kullanılmaya başlanır.
Naziler döneminde ise, müze, propaganda malzemesi üretmek için kullanılmıştır. 1933-1941 yılları arasında, çeşitli Nazi daireleri burada çalışma yapmışlardır. 1945 yılındaki bombardımanda ise, bina ve koleksiyonun büyük kısmı tahrip edilmiştir.
Doğu Almanya döneminde, müze: kamu sağlık bilgileri içeren objelerin sergilendiği bir yer olarak faaliyetine devam etmiştir. 1991 yılında, iki Almanya’nın birleşmesinin ardından ise, modernize edilmiştir.
Müzenin en ilgi çeken objesi: şeffaf insan modelidir. Bunun yanında, yaklaşık 45 bin ürün sergilenen bir koleksiyon bulunuyor. Ayrıca, sosyal ve bilimsel konularda, geçici sergiler düzenleniyor. Çocuk Müzesi olarak kullanılan “Multisensory” bölümü: 2006 yılı başında açılmıştır ve 4-12 yaş arası çocuklara yöneliktir.
GRABER GARTEN-HAYVANAT BAHÇESİ
Şehir merkezinin güneybatısındadır. Şehrin en büyük ve en güzel parkıdır. Park ilk olarak, 1676 tarihinde, Belediye Başkanı Johann Georg tarafından, şehir kapılarının önünde oluşturulmuştur. 1683 yılında ise, saray yapısı inşa edilmiştir.
Günümüzde, bu muhteşem güzel açık alanda, konserler ve kültürel etkinlikler düzenlenmektedir. Parkın hemen kenarında, bir botanik bahçesi ve şehir hayvanat bahçesi bulunuyor. Hayvanat bahçesinde, 300 civarında türden, 2000’den fazla hayvan barınmaktadır.
Parkın en ilginç yanı: 1950 yılından bu yana, içinde dolaşan minyatür trendir. Zamanız varsa, bu parkı görmelisiniz. Minyatür trenin gezisi sırasında, hayvanat bahçesinin bazı hayvanları görülebilmektedir.
FESTUNG DRESDEN CASTLE-KRALİYET SARAYI
Eingang am Georg-Treu-Platz bölgesindedir.
Yapı: bir zamanlar, Sakson prensler ve kralları için, güç merkezi olarak kullanılmıştır. İlk olarak: 14’ncü yüzyılda bir kale kompleksi olarak inşa edilmiş ve 15’nci yüzyılda geliştirilmiştir. Yani, yaklaşık 400 yıllıktır.
1701 yılında ise, büyük bir yangın sonucu tahrip olan yapı, kral Augustus döneminde yeniden inşa edilmiştir.
II. Dünya savaşı sırasında ise, saray yeniden bombalanmış ve 500 salon ve oda, bir kez daha yıkılmıştır. Bu kez: içindeki değerli iç mekan mobilyaları da yok olmuştur.
1985 yılına gelindiğinde ise: burada: mimar Staattiche Kunstsammlungen: Dresden Devlet Sanat Koleksiyonunun sergilenmesi için bir müze kompleksi oluşturma faaliyetine girişmiştir.
Nisan 2004 tarihinden bu yana: yeniden inşa edilen kraliyet sarayının içinde; “Kupferstich Kabinet” yani “Baskı, Desen ve Fotoğraf Koleksiyonu” bulunan bir müze var.
Ayrıca: Eylül 2004 tarihinden itibaren; hazinelerin sergilendiği, “Yeşil Vault” açılmıştır.
Mart 2010 tarihinde ise: sayısız küçük hazineler içeren, “Türckische Cammer” yani “Türk odası” ziyarete açılmıştır. Burası, çok sayıda turist çekmiştir.
Hausman kulesi: Old Town bölgesinin muhteşem güzel bir manzarasını sunmaktadır.
Evet, tüm bunlar bittikten sonra: Dresden kraliyet sarayı inşaatı onarımına: 2010 yılında başlanılmış olup, 2013 yılında tamamlanacağı söylenmektedir.
Kupferstichkabinett-Baskı, Desen ve Fotoğraf Koleksiyonu
Tachenberg bölgesindedir.
Burası, yine kale içinde, baskı-desen ve fotoğrafların bulunduğu büyük bir koleksiyonun sergilendiği yerdir. 2004 yılında açılmıştır.
Özellikle: baskı ve çizimler önem kazanmaktadır. Saksonya krallığında, baskı ve çizimlerin yapıldığı, sanat odası: 1560 yılında kurulmuştur. 1720 yılında ise, eserler, bir müzede toplanmaya başlamıştır. Daha sonraki yüzyıllar boyunca, mevcut koleksiyon hızla genişlemiştir. Elbette, bombardıman sırasında, koleksiyon etkilenmiştir. Birçok eser tahliye edilmesine rağmen, yine de kayıp oranı yüksektir. Kızıl ordu tarafından el konulan bir kısım eser: 1950’li yılların sonlarına kadar, geri iade edilmemiştir.
Evet, günümüzde, sergilenen koleksiyonun en önemli eserlerinin ait olduğu sanatçılardan bazıları şunlardır: Francisco de Goya, Michelangelo, Rembrant, Rubens, Albrecht Dürer.
Grünes Gewölbe-Yeni Yeşil Kubbe
Tachenberg bölgesindedir. Yani, Dresden kalesinin, batı bölümünde, 1 ve 2’nci kattadır.
Burada, Avrupa hazinelerinin en büyüklerinden birisi bulunmaktadır. Yeşil kubbeli denilmesinin nedeni: yeşil boyalı sütun kaidelerinin bulunmasıdır. Ancak yerlerdeki mermerlerin renginin de, bu ismin verilmesinde etkili olduğu kesindir.
II. Dünya savaşındaki bombardıman sonucunda, yeniden inşa edilmiştir. Günümüzde, hazineler: 2 bölümde sergilenmektedir.
Bu bölümlerde: yaklaşık 3000 parça eser bulunmaktadır. Bunlar: takı ve kuyumculuk sanatı eserleridir. Fildişi, gümüş, altın, kehribar odaları var. Bu odalar: adlarını aldıkları değerli taş ve metallerin işlenmesiyle yapılmış ev eşyaları ve heykelleri barındırıyorlar.
Amber ve fildişi gibi değerli taşlar kullanılarak yapılmışlardır.
Ayrıca, güzel bronz heykeller, süslü aynalar da görülüyor. Koleksiyonun en değerli eserlerinin başında: Moor zümrüt kümesi gelmektedir. Bu eser: bir kraliyet kuyumcusu tarafından yapılmıştır. Muhtemelen 1724 yılında yapıldığı düşünülen heykelin yüksekliği: 64 cm ve üzerinde 16 koyu yeşil zümrüt kümesi bulunmaktadır. Zümrüt kümeleri: 1581 yılında, Kolombiya’da bulunmuş ve Augustus tarafından, İmparator Rudolf’a hediye edilmiştir. Heykel: Kolombiyalı, zarif giyinmiş bir yerli tarafından, bir tepsi üzerinde sunulan zümrütlerden oluşmaktadır.
Müzedeki “Jewel Garnitürler” koleksiyonu ise, Avrupa’nın en büyük mücevher koleksiyonudur. Bu koleksiyonda da öne çıkan obje: 49.71 karatlık “Sakson beyazı” ismi verilen yastık şeklindeki elmastır. Ayrıca: 648 karatlık, Rus Çarı Petro tarafından hediye edilen elmas görülmektedir. Son olarak: üzeri mücevher dolu dikilitaş yani obeliscus var. Bu da: 1719-1721 yılları arasında, Johann Meichior Dinlinger tarafından yapılmıştır. Üzerinde, 249 adet değerli taş bulunan eser, 2.28 metre yüksekliğindedir.
Burada, bir de; Osmanlı döneminden kalma, Türk kültürünü yansıtan eserlerin toplandığı “Turkishe Kammer” denilen bir oda bulunuyor. Burayı atlamayın.
Münzkabinett-Sikke Salonu
Eingange Schloss strabe caddesindedir.
Burada da, Dresden Devlet Sanat Koleksiyonunun sikkeleri sergilenmektedir. Dresden kalesi içindeki bu bölüm: 1530 yılında kurulmuştur.
Koleksiyonda bulunan nadir parçalardan: madalyalar, amblemler, mühürler, madeni paralar, toplamda 300 bin civarındadır. Bu objeler: 18’nci yüzyıl başlarında, Saksonya kralları tarafından toplanmaya başlamış ve Avrupa’nın en ünlü sikke koleksiyonu ortaya çıkmıştır. İlginç olan, II. Dünya savaşının ardında, bu koleksiyona Kızıl Ordu tarafından el konulmasıdır. Koleksiyon, Rusya’ya taşınır. Ancak, 1958 yılında, yeniden şehre döner. 1959-2002 yılları arasında, Albertinum denilen yerde sergilenen koleksiyon, 2002 yılından itibaren, bugün görülen yerde sergilenmektedir.
Günümüzde, burada, 300 civarında obje sergilenmektedir. Hatta: ekranlarda: objelerin sanatsal özellikleri, malzeme değerleri, kültürel önemleri görsel olarak gösterilmektedir.
LAND HOUSE
Bu tarihi bina, 1770-1776 yılları arasında, Friedrich August tarafından ikametgah olarak kullanılması için yapılmıştır.
II. Dünya savaşı ardından yapılan bombardımanda, bina tamamen yok olmuş, hemen yanından geçen otoyol nedeniyle, bahçesinin bir kısmı ortadan kalkmıştır. Yani, yeni yapıldığında, yapının doğu kanadı ortadan kalkar ve bahçeye, büyük bir barok bahçe kapısı eklenir. 1965 yılına gelindiğinde, yeni yapılanma biter. 2005-2006 yılları arasında ise, büyük bir restorasyon çalışması yapılır.
Yapı: günümüzde, şehir kent müzesi ve şehir sanat galerisi olarak kullanılmaktadır.
Stadtische Galerie-Şehir Sanat Galerisi
Wilsdruffer strabe caddesindedir.
Bu galeri: 19 ve 20’nci yüzyıllara ait sanat eserleriyle; 2005 yılında kurulmuştur. Müzede sergilenen eserler ise, 1869 yılında toplanmaya başlamıştır. 1 Ekim 1910 tarihine kadar hızla büyüyen koleksiyon, II. Dünya savaşı sırasında farklı binalarda saklanmıştır. Ancak, koleksiyondaki 498 eser, Naziler tarafından ele geçirilir ve bu eserlerin büyük kısmı, hala kayıptır. Bu kayıp eserlerden, yalnızca birkaç tanesi, daha sonra çeşitli müzelerde bulunmuştur. Mevcut eserler ise, savaş bitiminde: 1990 yılında, bugünkü yapıya taşınmıştır.
Bu konuda bilgi sahibi olanlar anımsayacaklardır: her iki yılda bir, çağdaş sanat galerilerine verilen “DREWAG Ödülü”, 2006 ve 2008 yıllarında: burada eserleri olan heykeltıraş Sebastian Hempel ve Britta Jonas’a verilmiştir.
JOHANNEUM
August strabe caddesindedir.
Bu yapı: 16’ncı yüzyılda, kraliyet ahırları olarak inşa edilmiştir. Hemen yanında, Dresden kalesi bulunmaktadır. Binanın zemin katında: 2 salon bulunmaktadır ve buralarda: 128 at ve antrenörler bulunuyormuş. 1730 yılında, binanın üst katına, konuk evi yapılmıştır. 1945 yılındaki bombardımanda ağır hasar gören bina, 1950-1960 yılları arasında, yeniden yapılmıştır.
Günümüzde ise, bu büyük bina, müze olarak kullanılmaktadır. Ama, şehrin en eski müze binalarından birisidir.
Verkehrmuseum-Transport Museum
Bu müzede: tüm ulaştırma araçları, demiryolları, denizcilik, kara ve hava trafiği araçları görülebilmektedir. Bu araçların bir kısmı orijinal, bir kısmı ise, minyatür boyuttadır. Özellikle, at tarafından çekilen ve toplu taşımacılıkta kullanılan otobüs ilgi çekmektedir.
YENİDZE
Şehrin en eski sigara fabrikasıdır. Binanın tasarımı mutlaka ilginizi çekecektir. 1909 yılında, mimar Martin Hammitzsch tarafından tasarlanan binada: cam kubbe ve minare şeklindeki baca dikkati çekmektedir. Yani, tam bir “cami” tarzında tasarlanmıştır. Yapının isminin kaynağı: o sıralarda, Osmanlı toprağı olan, kuzey Yunanistan’da, tütün yetiştirilen bir bölgenin adıdır. Orada yetiştirilen tütünler, buraya getirilerek fabrikada işlenmiş ve sigara yapılmıştır.
Renkli cam kubbe
1966 yılında, daha ölçülü renkler kullanılarak restore edilmiştir. 1925 yılında, II. Dünya savaşında, bina kısmen yıkılmış, ancak 1953 yılına kadar sigara üretimi devam etmiştir. Bu tarihten sonra ise, bina, depolama ve idare binası olarak kullanılmaya başlanılmıştır. 1996 yılında ise, ofis binası olarak düzenlenmiştir.
Günümüzde, bina içinde, kubbe altındaki bölümde, muhteşem güzel bir restoran bulunuyor.
ŞEFFAF FABRİKA
Günümüzdeki “Şeffaf Fabrika”: yaklaşık 40 metre yüksekliğindeki cam kulesi ile, geçmiş ile günümüz arasında bir köprü temsil etmektedir.
83. hektar büyüklükteki bir alana yapılan fabrika, 3 katlı, L şeklindedir. Kapalı alan: 55 bin m. karedir. Burada: 2001 yılının sonlarından itibaren: Wolswagen lüks sınıf otomobiller üretilmektedir. Tüm üretim sürecinin gerçekleştiği 27 bin m. karelik alan; pencerelerden görülebilmektedir. Diğer ilginç bir husus: fabrika ile Friedrich stadt lojistik merkezi arasındaki yedek parça ulaşımı: Dresden şehri metro ağı kullanılarak sağlanmaktadır.
NEUSTADT İLÇESİ-GEZİLECEK YERLER
Burası, Elbe nehrinin sağ kıyısında, 18’nci yüzyıla kadar yerleşim yeri olarak kullanılmış ve şehir genelinde “Altendresden” yani “Olden Dresden” olarak isimlendirilmiş bir yerdir.
Ancak, Elbe nehrinin diğer yanındaki bu ikamet bölgesi, daima gölgede kalmıştır. 1685 yılında ise, burada büyük bir yangın olur ve bu yangının ardından, bu yöre “New Town” olarak yeniden inşa edilmeye başlanır.
Barok yeniden yapılanma döneminde: burada çekici sokaklar ortaya çıkmıştır.
JAPANİSCHES PALAİS
1685 yılında, yukarıda söz ettiğim gibi, Elbe nehrinin sağ kıyısında büyük bir yangın çıkar ve “Altendresden” denilen bölge yok olur. Yeni kral Augustus: 1715 yılında, “New King Town” olarak isimlendirilen yeni semtte: bir barok konut yaptırır.
1729-1731 yılları arasında, Japon porselen koleksiyonu burada muhafaza edilmiştir. Zaten, yapının yapılış amacı: Augustus döneminin porselen koleksiyonunu barındırmaktır.
II. Dünya savaşı ardından yapılan bombardımanda, kısmen tahrip olan yapı, 1960-1987 yılları arasında yeniden inşa edilmiştir.
Günümüzde, burada: şık butiklerin ve mağazaların bulunduğu geçitler ve aralara sıkışmış restoranlar bulunmaktadır. Yapının içinde ise, 3 müze bulunmaktadır. Bunlar:
1. Prehistorya-Etnoloji Müzesi: Palais platz meydanındadır.
2. Landesmuseum für vorgeschichte-Tarih Öncesi müzesi,
3. Senckenberg Naturhistorische Sammlungen müzesi.
Museum für Völkerkunde-Etnoloji Müzesi
Palais platz meydanındadır.
Müze: 1875 yılında kurulmuştur.
Müzede: dünya üzerindeki çeşitli yerlerde, insan eliyle yapılmış, yaklaşık 90 bin eserin bulunduğu bir koleksiyon vardır.
DREİKÖNİGSKİRCHE KİLİSESİ
Yapı: 1732-1739 yılları arasında, mimar George Bahr ve Matthaus Daniel tarafından inşa edilmiştir. Kulesi: muhteşem bir manzara sunmaktadır. Ancak, II. Dünya savaşındaki bombardımandan tamamen harap olarak etkilenen kilise, 1955 yılında, yani 100 yıl sonra yeniden yapılmıştır.
Günümüzde, kilise toplantıları için bir merkez olarak kullanılmaktadır. Kilisenin içinde, 1945 yılındaki bombardıman anısına bir anıt var. Bu anıt: 12.5 metre uzunluğunda ve 1534-1536 yılları arasında yapılmış “Dresden Danse Macabre” anıtıdır ve aslında “Dresden kalesinin kapısı” dır.
BAROK MAHALLESİ
Yukarıda söz ettiğim gibi, 1685 yılındaki büyük yangında: Altendresden denilen, şehrin bu bölümü tamamen yanarak yok olmuştur. Daha sonraki dönemde: “New King Town” semtinde, kral August tarafından, yeniden, güçlü Barok tarzı yapılar yapılmaya başlanmıştır. Japon sarayı merkez alınarak, diğer yapılar bunun çevre ekseninde yapılmıştır.
1731 yılında “Königstrasse” caddesi inşa edilmiştir. Evet, günümüzde burası, o dönemin mimari tarzını yansıtması açısından ilginçtir. Burada, yürüyerek, dar sokaklarda ve geçitlerde kaybolmayı deneyin. Bu arada karşınıza, şık butikler, güzel restoranlar çıkarsa şaşırmamalısınız.
ALTIN ATLI HEYKEL ANITI
Bir zamanların güçlü: Saksonya-Polonya kralı Augustus’un heykelidir. 1736 yılından bu yana, New Town bölgesinde bulunmaktadır. Kendisi ve oğlu II. Frederich Augustus döneminde, bu bölgede, eşsiz barok binalar ve sanat koleksiyonları doğmuştur.
Anıt: altın varakla kaplanmıştır. Üzerinde: zırh bulunmaktadır. Anıtı görmek isterseniz: Augustus köprüsü üzerinden geçerek, Square Palace bölgesine gitmeniz gerekir.
ARTİSAN
Bunlar: Town House bölgesinde, Haupt strasse caddesinde, barok yapılardır. Burada, çok sayıda esnaf: küçük dükkanlarında: çeşitli gıda ürünleri ve narin el sanatı ürünleri satmaktadırlar. Buraya giderseniz, özellikle gerek kendiniz ve gerekse yakınlarınız için şehre özel hediyelik eşyalar bulup satın alabilirsiniz. Dresden şehri sakinleri de burayı sık ziyaret ederler.
MARKET HALL
Burası: ilk olarak, 1899 yılında açılmış ve daha sonra, 2000 yılında yenilenmiştir. Kapalı bir Pazar yeridir. Ancak: dövme demir parmaklıklar, süslü demir merdiven ve lambaların ışığında egzotik bir alışveriş mekanıdır.
Haupstresse bölgesindeki bu Pazar yerinde: onlarca yıl öncesinin geleneksel alışveriş yöntemlerini görebilirsiniz.
KUNSTHOF ARCADE
Burası: Görlitzer Strasse ve Alaun strasse bölgeleri arasında bir konut sitesidir. Bu renkli site, sanatçı Court tarafından, bir avlu ve çok sayıda evin restorasyonu ile yaratılmıştır.
Bu bölgede: onlarca evin arasında, galeriler ve dükkanlar, sayısız restoranlar ve kafeler görebilirsiniz. Burada, özellikle “Bohem Mahallesi” ni gezmelisiniz. Burası bir alışveriş merkezidir. Moda, mücevher, müzik dükkanları bulunmaktadır.
Evet, şehrin en orijinal dükkanı “süt dükkanı” buradadır.
PFUNDS SÜT DÜKKANI
Şehri ziyaret edenler, genellikle burayı görürler, siz de zamanınız varsa, mutlaka gidin ve burayı görün. Burada: Saksonyanın herhangi bir yerinde bulunabilecek süt ürünlerini ve özellikle, peynirleri bulabilirsiniz. Dükkanın bu özelliği “Dünyanın en güzel süt dükkanı” seçilerek, Guinness Rekorlar kitabına kadar girmesine neden olmuştur.
Dükkan, ilk olarak: 1880 yılında, Pfund kardeşler tarafından kurulmuştur. İç dekorasyon: neo-Rönesans tarzı, fantastik süslü çini resimlerinden oluşmaktadır. Duvarlar: Dresden kumtaşı fabrikası ürünleri, zemin ve alışveriş tezgahı ise, elle boyanmış motiflerle süslenmiştir.
Dikkat, burada fotoğraf çekilmesinden o kadar bıkmışlar ki, günümüzde artık fotoğraf çektirmiyorlar, ısrar etmemeniz önerilir.
BUNDESWEHR-ASKERİ TARİH MÜZESİ
Olbricht platz meydanındadır.
Bu müze: ilginç mimari görünümü ve Alman askeri kurumunun 800 yıllık geçmişini sergilemektedir. Yapı: eski bir cephanelik iken, mimar Daniel Libeskind tarafından hazırlanan planlar ile, özellikle dıştan değişik bir görünüme kavuşmuştur. Dikkatli bakarsanız, Neo-klasik cephede, şeffaf bir ok ucu görülmektedir.
Müze: şehrin en büyük müzesidir. Çünkü: 20 bin m. karelik kapalı-açık bir alana yapılmıştır. Müzede görebilecekleriniz: tarihte ilk inşa edilen Alman denizaltısıdır. Bu denizaltı: bir dalgıç tarafından düşünülmüş ve Alman mühendis Wilhelm Bauer tarafından tasarlanarak, Kiel şehrinde, 1850 yılında yapılmıştır.
ŞEHİRDE GEZİLECEK DİĞER YERLER
SCHLOSS PİLLNİTZ CASTLER
Burası, şehir merkezinin doğu ucunda, restore edilmiş bir ortaçağ barok kalesidir. Yapı: Elbe nehri kıyısında, eski bir köy olan “Pillnitz” bölgesindedir.
Kale yapı kompleksi: 3 ana bina ve nehir üzerindeki Riverside Sarayından oluşmaktadır. Binalar, barok bir bahçe içindedir ve bu bahçe, halka açıktır. Kale yapısı: 14’ncü yüzyıl başlarında mütevazi bir yapı iken, 16 ve 17’nci yüzyıllarda genişletilmiştir. 1715 yılında kapsamlı bir yenileme ile, burası, nehir festivallerinde kullanılan, Sakson kralların bir yazlık sarayı haline dönüştürülmüştür.
1720 yılından itibaren, ilk olarak kilise ve binalar ve barok saraylar tasarlanmıştır. 1720-1721 yılları arasında, Riverside sarayı yapılır. 1765 yılına gelindiğinde ise: Saksonya kralı Frederick tarafından: İngiliz bahçesi, İngiliz pavyonu, Çin pavyonu, Çin bahçesi eklenir.
Evet, Pillnitz Castle: 1918 yılına kadar yazlık ikametgah olarak kullanılmaya devam edilmiştir.
Binaların merkezinde
Büyük bir havuz ve barok çiçek bahçesi var. Bu bahçe, yaklaşık 500 metre uzunluğunda, kare şeklindedir. Parkın büyük bölümü, dünyanın çeşitli yerlerinden getirilen bitkileri içermektedir. Toplam:2000’den fazla ağaç ve 600 türden, saksı bitkisi bulunduğu söylenmektedir.
Bunlar arasında, 230 yaşındaki bir ağaç, Avrupa’nın en eski ağacı olarak bilinmektedir. Bu ağacın, 1776 yılında getirilerek buraya dikildiği bilinmektedir. Japon bahçesi ise, 1801 yılında oluşturulmuştur. Burada, 8.9 metre genişliğindeki bir ağaç, kış aylarında raylarla üzerine getirilen cam ev tarafından korunmaktadır.
Parkın içinde, bir de İngiliz bahçesi var. Burada, bir İngiliz köşkü görülüyor. 1780 yılında inşa edilmiştir. Köşk, bir göletin yanında bulunmaktadır. 1804 yılında, parkın kuzey kenarına, Çin pavyonu yapılır. 1859 yılında, yine park alanı içine, bir “Palmiye evi” inşa edilmiştir. Burası, 94 metre uzunluğundadır. Yapıldığı dönemde, ülkenin en büyük serası olmuştur. 2009 yılında restorasyon yapılan “Palmiye Evi” nde, günümüzde, Avustralya ve Afrika’dan getirilen bitkiler yetiştirilmektedir.
Kunstgewerbemuseum
Burada, Devlet Sanat koleksiyonları sergilenmektedir. Diğer ismi: Dekoratif Sanatlar müzesidir.
HELLERAU
Burası, benzerleri özellikle İngiltere’de görülen bahçelerden birisidir. İsmini: bu bölgede bulunan “mobilya” atölyelerinden almıştır. Bu mobilya atölyeleri, bölgede bayağı meşhurdur ve özellikle: Sakson Parlamentosu, Yeni Sinegog, Elbe vapurlarının iç dekorasyon mobilyaları, buradaki atölyelerde yapılmıştır.
2006 yılında, Dresden Çağdaş Müzik Festivali, burada düzenlenmiştir. Parkın bulunduğu sitede, ayrıca: yani mobilya atölyeleri dışında, Derevo Dans Tiyatrosu, Festival Salonu bulunmaktadır.
PANOMETER MÜZESİ
Reick bölgesinde, Gasanstatstrbe caddesindedir.
Burası: 360 derecelik, panarolam, 1756 yılında Berlinli sanatçı Yadegar Asisi tarafından yapılan bir eserdir. Burayı ziyaret ettiğinizde, efsanevi kral Augustus döneminde, şehrin görüntüsünü izleyebilirsiniz. Yani bir anlamda, İstanbul’daki “Fetih Müzesi” benzeri bir yerdir.
Yedi yıl savaşları öncesinde: şehrin 1:1 ölçekli görüntüsü izlenebiliyor. Görüntünün uzunluğu: 105 metre ve genişliği: 27 metredir. Dairesel platformda gezindiğinizde: o dönemde, şehirde bulunan: görkemli saraylar, kiliseler, geniş bahçeleri, ufukta görülen Königstein kalesini izleyebilirsiniz. Fonda ise, akustuk bir aksanla, görüntüler ziyaretçilere anlatılıyor.
Müzeye giriş ücretlidir, büyükler 10 euro çocuklar ise 5 eurodur.
STAATSSCHAUSPİEL
Burası, şehrin tiyatro binasıdır. Staatstheater karşısında, 1911-1913 yılları arasında yapılmıştır. Yapının dış barok unsurları: Zwinger mimarisiyle uyumludur. II. Dünya savaşı sonundaki bombardımanda tamamen yıkılan tiyatro binası, 1983 yılında yeniden yapılmıştır.