Konstanz gölünün kuzey sahilinde bir Alman şehridir. Baden Württemberg eyaletinde 14 merkezden biridir.
Evet: ben sizlere bu şehri anlatmaya başlamadan önce şunu bilmenizi isterim. Eğer tur ile buraya gittiyseniz: bu şehri sadece gece karanlığında veya sabahın erken saatlerinde yani yine karanlıkta görebilirsiniz. Çünkü: hani “Alplerin gölgesinde 5 ülke” deniyor ya, burası gerçekten Alplerin gölgesinde ama gölge değil karanlıkta göreceğiniz bir yerdir. Öte yandan, burada bir gece kalıyorsunuz ve hani 5 ülkeden biri (Almanya) çetelenize, bir ülke görmüş olarak işleniyor ama görmeden o başka. Neyse: eğer müstakil giderseniz, burası gerçekten göl kıyısında güzel bir yer, umarım zamanınız olur, burayı gezin, güzel yerleri var.
ZEPLİN
Bu şehrin en büyük özelliği “zeplin” dir. İlk zeplin uçağı 2 Temmuz 1900 tarihinde kalkmaya başlamış ve Friedrichshafen şehrinde yeni bir dönem başlamıştır. Dünyada ilk zeplin, 1900 yılında burada Graf Von Zepplin tarafından uçurulmuştur.
İlk uçan devlerden, 100 yıl sonra Zeppelin dönemi, 2001 yılından bu yana Konstanz Gölünde seyir halinde devam ediyor. Günümüzde uçun süresi 2 saat olan 13 farklı Zeeplin güzergahı bulunuyor. Alpler boyunca, kasana ve kültürel peyzajlar üzerinde uçuş macerası yaşamak mümkündür. Geniş panoramik pencereler ve her koltuktan etkileyici görüntü sunar.
ZEPLİN MÜZESİ
Tarihi liman istasyonu binasındadır. Müze: uçuş geçmişi, inşaat ve seyahatler konusunda dünyanın en büyük koleksiyonunu sunmaktadır. Ayrıca: orijinal boyutlarında Hindenburg’un 33 metre uzunluğunda yeniden yapılandırılmış örneğini görebilirsiniz. Otantik olarak monte edilen yolcu odaları, o dönemde insanların nasıl seyahat ettiğini gösterir. Zeplin Müzesinin iki katının tamamı Zeplin tarihinin ve teknolojisinin farklı yönlerine ayrılmıştır. Daimi sergiye ilaveten burada geçici sergilerde düzenlenir. Son bir not: bu müze, Ortaçağdan günümüze kadar bu bölgedeki tablolara ev sahipliği yapmaktadır.
ZEPLİN HANGARI
Müzenin hemen arkasında (Liman istasyonun) dır. Burada Zeplin NT nin yapımı hakkında her şeyi öğrenmek mümkündür. Giriş ücreti 12 Euro’dur.
DORNİER MUSEUM
Burası bir tarih müzesidir. Friedrichshafen havaalanında bulunan bu müzede, havacılık ve uzay tarihinin 100 yılı sergileniyor. Sıra dışı mimarisi, 12 orijinal uçak, bir orijinal helikopter ve uzay yolculuğundan 7 tam boyut sergileri dahil olmak üzere 5000 metre karede, neredeyse 400 parçalık bir sergiye ev sahipliği yapılıyor. Görebilecekleriniz arasında: Luft Hansa AG, Dornier Merkur ya da efsanevi uçan bot Dornier Wall N25’in ilk yolcu uçakları gibi orijinal kopyalar vardır.
SCHULMUSEUM FRİEDRİCHSHAFEN
Burayı ziyaret ederseniz, okulların nasıl geliştiğini, 1850-1900 ve 1930’larda nasıl göründüğünü görebilirsiniz. Eski eğitim belgesi, kalem kutuları, çantalar ve tatlılarla doldurulmuş büyük karton koniler gibi tarihi öğretim materyalleri, şirin sergilerde izleniyor. Örnek: öğrencilere disiplin ve itaat davranışlarını geliştirmek için: ahşap bir eşek üzerinde onları şımartarak veya üç taraflı bir odun parçası üzerinde diz çökmesini sağlayarak uygulamaları görebilirsiniz. Müzede taş tahtaya, yazı yazmayı deneyin.
SCHLOSSKİRCHE-SARAY KİLİSESİ
Konstanz gölünün kıyısında, iki kuleli bir kilisedir. Şehrin simgesidir. Kulelerin yüksekliği 55 metredir.
Muhteşem göl manzarasına sahiptir. Barok mimari özelliklerini yansıtır. Kumtaşından kilise, 1695-1701 yılları arasında Christian Thumb tarafından yapılmıştır. 1812 yılında kilise ibadet yeri haline geldi. 1944 yılında yapılan hava saldırısında kısmen tahrip oldu ve 1947-1951 yılları arasında restore edildi ve kilise bir kez daha ibadete açıldı. İç mekana girerseniz Wessobrun okulu sanatçıları tarafından yapılan iç sıvaların güzelliğini görebilirsiniz.
SCHLOSS-PALACE-SARAY
Burası: 1654 yılında Weedartenlı Benedika keşişlerinin manastırı olarak Michael Beer tarafından inşa edilmiştir. 1802 yılında manastır olarak statüsünü kaybeder. 1806 yılında o zamanlar Württemberg krallığı tarafından devralınır. 1823-1830 yılları arasında, Cheteau kraliyet mimarı Giovanni Salucci tarafından, Württemberg kralı Wilhelm için bir kraliyet yaz ikametgahına dönüştürüldü. Manastırın oldukça monoton olan güney kanadı uyarlandı ve binaya bir saraydaki Aura ile merkeze iki katlı bir balkon eklendi. Batı kanadında kraliyet özel odaları ve topluluk odaları, doğu kanadında ise konuk odaları bulunuyor.
1944 hava saldırılarında, yangın bombaları nedeniyle bina ağır hasar aldı. Kanatların üçü, zeminin tonozları ve dış taş duvarlar yakıldı. Komşu binalar bile moloz haline geldi. 1948-1949 yıllarında acil bir tavan yapıldı ve binanın yıkılması engellendi. 1951-1965 yılları arasında ise tarihi mimari düzenlemelere uygun olarak restore edildi. Güney kanat yeniden inşa edildi, geri kalan üç kanat 1958 yılında kaldırıldı.
Günümüzde batı kanadı ve eski ikametgahın güney kanadı: dük ailesi tarafından ikametgah olarak kullanılıyor. Yönetim, doğa kanadına yerleştirildi. Evet günümüzde saray Württemberg Dükü Friedrich’in ikametgahıdır ve ziyarete kapalıdır.
LAKESİDE PROMENADE
Burası, şehirde, Konstanz gölünün en uzun ve en güzel gezinti yerlerinden birisidir. Rotach nehri ağzından Chateau’ya kadar gölün ve Alplerin muhteşem manzarası izlenir. Buradaki liman alanında sayısız güzel kafe bulunuyor. Bu liman alanı, aynı zamanda gemilerin Konstanz gölündeki tüm önemli yerlere giden yolcuları aldıkları feribot hattı limanıdır. Zeplin müzesi de buradadır. Ayrıca iskelede 22 metre yüksekliğinde bir kule bulunuyor.
BOAT OF SOUND
Sanatçı Helmut Lutz tarafından 2000 yılında inşa edilen “Klangschiff” adı verilen bu sanat eseri, Konstanz gölü kıyısındadır. Çelik ve ahşaptan yapılan geminin boyu 40 metredir. Gemi, Balkan savaşında, bir barış elçisi olarak inşa edilmiştir. Doğu Avrupa ile dayanışmayı temsil eder. Gemi: tüm Tuna nehrini gezerek: Beuron, Ulm, Passau, Linz, Viyana, Bratislava, Budapeşte ve son olarak Sırbistan sınırındaki Mohancs’da demirledi. Gemi: 2000 yılında “Avrupa ağlar” mesajı yazılarak Saraybosna’ya gönderildi. Uzun süren yolculuğun ardından, nihayet Kostanz gölüne demir attı. Günümüzde burada pek çok konser ve performans sergileniyor.
BUCHHORN FOUNTAİN
Buchhom çeşmesi: şehrin en genç amblemlerinden birisidir. Adenauerplatz’daki kasabanın eski kısmının tam ortasında, belediyenin önündedir. Çeşme, heykeltıraşlar Barbera ve Gernot Rumpf tarafnıdan tasarlanmış ve inşa edilmiştir. 2001 yılında açılmıştır ve o zamandan beri özellikle çocukların ilgisini çeker. Çeşme: geçmişin ve şimdinin, geçmişin ve mitolojinin, sanat ve teknolojinin fantastik bir etkileşimini temsil eder. Fıskiye havzasının merkezinde, fırçalanmış çelik kaplamanın büyük yaprakları hafifçe yükselen bir kompozisyonla dizilmiş, stilize bir ağaç ve kayın duruyor. Soyutlanmış form ağacın kendisini, meyvesi olan beechnut ile birlikte akla getirir. Havzada belli bir açıyla uzanan boynuz, Friedrichshafen kasabasının orijinal adı olan “Buchhorn” (Beechorn) kelimesini oluşturmak için birleştirilir. Çeşmenin ek figürleri, şehrin sanayi gelişimini gösterir.
ZEPPELİN FOUNTAİN-ZEPLİN ÇEŞMESİ
Merkez tren istasyonuna yakındır. Şehre hayat veren havacılık endüstrisine, yerel halkın bir teşekkürü olarak yaptırılmıştır. 1909 yılında yaratılmış olan ana figür: savaş yıllarında tüm şehir bombalanırken mucizevi şekilde sağlam kalmıştır. Zeppelin çeşmesi, 2000 yılında orijinaline uygun olarak yeniden inşa edilmiştir.
ZEPPELİN MONUMENT-ZEPLİN ANITI
Kasaba bahçelerinin ortasındadır. Basit fakat heybetli bronz sütun 13 metre yüksekliktedir. Anıt: Ferdinant Graf Zeppelin’in “Bir şeyler aramak için ona inanmak için yeterlidir, o zaman bir başarı olur” sözleriyle bezenmiştir. Anıt heykeltıraş Tomi Schneider Manzell (1911-1996) tarafından yapılmış ve 1985 yılında açılmıştır.
WİEWİNG TOWER ON THE PİER-GÖZLEM KULESİ
2000 yılında kurulan, iskelede bulunan 22 metre yükseklikteki bu kuleden: kalenin kilisesi, bahçeler, arka planda muhteşem Konstanz gölünün panaromik manzarası izlenir. Gözlem kulesinin tasarımı, liman tren istasyonunun klasik mimari unsurlarına atıfta bulunur. Çelik merdivenler, ziyaretçileri kasaba ve gölün muhteşem manzarasına sahip, iki izleme platformuna yönlendiriyor. Daha yüksek platform, alt platform için bir çatı oluşturur. İki platformda toplam 100 kişi kapasite vardır.
HOUSE OF MEDİA-MEDYA EVİ
Burası, Kostanz gölü kıyısındaki en görkemli binalardan birisidir. Dış cam cephe şeffaflığı ve açıklığı yansıtır. 1967 yılından beri bankalar tarafından kullanılan eski tuz depolama binası, 2002 yılından beri boş duruyordu. Bir proje gurubu tarafından planlar yapıldı ve bina kombine bir iş merkezi haline getirildi. Sonuç olarak, bina tamamen yeniden yapılandırıldı, temel duvarları orijinal formun geriye kalan tek unsurudur.
İki yıldan kısa süren inşaatın ardından, ilk şirketler 2006 yılı sonunda buraya geçmeye başladılar. Mart 2007 yılında şehir kütüphanesi buraya geçti. Yeni binada, yuvarlık çakıl şeklindeki etkinlik salonu “Der Kiesel” bulunur. Salonda: tiyatrolar ve konserler düzenlenir.
HALDENBERG VE CHAPEL
Önce Halbenberg denen yerden söz etmek istiyorum. Burası: 479 metre yükseklikte, geziler için çok sevilen bir yerdir. Burada çok sayıda yürüyüş yolu bulunuyor. Hava açık olduğunda, yürüyüşçüler görkemli bir manzara izleyerek yürüyebilirler. Kostanz gölü, Haldenberg’in eteğindeki ve Alplerin ihtişamlı bir manzarasını sunar.
Aıllıen’deki bu şapel, 1892 yılında marangoz olan Johann Heinzelmann tarafından planlanmış ve yaptırılmıştır. 1921 yılında şapel bulunduğu yerden kaldırıldı ve Haldenberg’de yeniden inşa edildi. Şapel 1996 yılında yenilenmiştir. Yapıda: Kurt Zöller’in “Stern im Lebensmeere” mozaiki görülmeye değerdir.
Park alanları, büyük park ve bahçeleri, yaya geçitleri, alt-üst geçitleriyle, Bonn şehri gerçekten muhteşem güzel bir yer. Hemen yanı başındaki “Köln” şehrinden çok farklıdır. Aslında, iki şehir arasındaki uzaklık, tren ile 25-40 dakika arasında alınmaktadır ama Köln ne kadar hareketli ise, Bon şehri o kadar durgun ve sakindir. Buraya ilk gittiğinizde, buranın bir zamanlar Almanya’nın başkenti olduğuna inanamazsınız.
Bu şehirde, özellikle: Beethoven evini görmenizi öneririm.
HAVAALANI
Bon şehrine ulaşmak için: Köln/Bonn uluslararası havaalanı kullanılır. Havaalanı ile şehir merkezi arasındaki uzaklık: 35 km. dir. Havaalanında bulunan otobüsler veya taksiler ile, şehir merkezine rahatlıkla ulaşılır. Otobüsler, her 20-30 dakikada bir hareket etmektedirler. Ulaşım süresi, yaklaşık 30 dakikadır.
GENEL
1949 yılından, 1990 yılına kadar, Almanya Federal Cumhuriyetinin başkentliğini yapmıştır. Bu konuda anlatılanlara göre: II. Dünya savaşından sonra, yeni Almanya için birçok başkent olmayı ister, ancak o sırada şansölye Konrad Adenauer, Bonn yakınlarında bir yerde ikamet etmektedir ve bu nedenle, bu şehir, başkent olur.
Ancak, Doğu-Batı birleşince, Berlin şehri başkent yapılmış ve hükümet binalarının birçoğu, Berlin şehrine taşınmıştır. Ancak, yine de, günümüzde bu şehirde de, 6 tane Bakanlık faaliyet göstermektedir. Bunun yanında, şehirde birçok uluslararası örgüt ve kurum merkezi bulunmaktadır. Bu kurumların başında: Birleşmiş Milletler örgütünün, 17 tane alt kurumu sayılabilir. (B.M.İklim değişikliği çerçeve sözleşmesi-UNFCCC, Çölleşmeyle Mücadele örgütü-UNCCD, Çevre Hukuku Merkezi-IUCN gibi). Tüm bu örgütlerin bulunması, şehrin: ulusal ve uluslararası konferanslara ev sahipliği yapmasını sağlamaktadır.
Şehir, Ren nehri kıyısında kurulmuştur. Deniz seviyesinden, 60 metre yüksekliktedir. Nüfusu: 350 bin civarındadır.
Bu nüfus içinde, ülkenin birçok yerinde olduğu gibi, burada da Türkler bulunmaktadır. Özellikle: şehirde “Altstadt” ve “Tannenbusch” bölgelerinde yerleşiktirler. Buralara yolunuz düşerse, memleket hasreti çekmezsiniz.
Ünlü müzisyen Ludwig van Beethoven, bu şehirde doğmuştur.
Şehirde, rahatlıklar İngilizce konuşacak insan bulabilirsiniz. Çünkü: gerek Üniversite ve gerekse Birleşmiş Milletler personelinin bulunması, İngilizceyi yaygınlaştırmıştır.
Gece hayatı
Bu şehirde, pek renkli bir gece hayatı bulmak mümkün değildir. Ancak, şehrin yakınlarındaki diğer şehirler ve özellikle “Köln” şehrinin bulunması, gece hayatı yaşamak ve eğlenmek isteyenlerin, 30 dakikalık bir tren yolculuğu ile, bu şehre gitmelerini gerektirir. Bunun dışında: Bon şehrinin karnavalını ve karnaval eğlencelerini unutmamak gerek. Ayrıca, yaz aylarında “açık hava festivali” düzenlenmektedir.
Turizm özellikleri
Şehrin ortasından Ren nehrinin geçmesi, zaten buraya bambaşka bir hava katıyor. Nehrin istasyon tarafında: Avrupai cadde ve sokaklar, bisiklet yolları, yemyeşil bahçeler görülürken, nehrin karşısına geçerseniz, bu kez, tarihi ve mimari özellikleri olan yapılarla karşılaşırsınız. Yani, bir anlamda, nehrin istasyon tarafı gayet modern yapılar ve mimari özellikler taşımasına rağmen, sanki, nehrin öte yanı, bilerek yapılmamış görüntüsü sunar.
TARİHİ
Şehrin tarihi: 2000 yıl geriye kadar gitmektedir. Yani: Roma dönemine kadar gitmektedir. MÖ.11 yılında, Roma ordusu, şehrin günümüzdeki merkezinde konuşlanmıştır. Hatta, burada Germen gurupları ile ittifak kurmuşlardır. O sırada kurulan yerleşimin adı “Ubii Bonn” dur. Hatta: “Eburoni” olarak da söylenir.
Zamanla, Roma Ordusu: Ubii yerleşim yerini terk eder.
MS.1’nci yüzyılda: Ordu, şehrin kuzeyinde, Bonn-Castelli denilen yerdeki bir siteye yerleşirler. Burada: ilk anda tahtadan yapılan kale, sonra taştan inşa edilir. 13’ncü yüzyılda ise, şehir duvarları yapılır. Bu, içinde şehir bulunan kale yapısı: 62 dönümlük bir araziyi kapsamaktadır. Duvarların arasındaki şehir yerleşiminde: geniş ve merkezi alanlar, askeri şahısların evleri, ızgara şeklindeki sokaklar, kışlalar, ahırlar ve bir askeri hapishane bulunur. Yani, sonuçta, burada büyük bir askeri lejyon bulunduğu kesindir.
Geç antik dönemde
Şehir, işgalciler tarafından birkaç kez yağmalanmıştır. Halk ve askeri birliklerin kalıntıları, kale duvarları içindeki şehir yerleşiminde yaşarlar. Böylece, Ortaçağ döneminde, Bonn şehri gittikçe büyür ve gelişir.
1597 yılına gelindiğinde, şehir, başpiskoposluk olur. 1723-1794 yılları arasında, Clement Augusto: şehirde, bir dizi inşaat işleri yaptırırlar. 1784-1794 yılları arasında ise, Max Franz tarafından, şehirde, üniversite ve Spa merkezi kurulur. 1770 yılında ise, bu kez, dünyaca ünlü müzisyen Beethoven, şehirde doğar.
1794 yılında, şehir, Fransızlar tarafından işgal edilir. 1815 yılında ise, şehir, Prusya krallığının bir parçası olur. 1871 yılında, Prusya liderliğinde Almanya birleşince, Bonn şehrinin önemi daha da artar.
II.Dünya savaşında ise, şehir, 7 Mart 1945 tarihinde, Amerikan askeri güçleri tarafından işgal edilir. 1949 yılında ise, Batı Almanya’nın başkenti olur.
1990 yılında iki Almanya birleşince, başkent, buradan Berlin şehrine taşınır. Hükümet ve parlamento, Berlin şehrine taşınır.
YEMEK-İÇKİ YERLERİ
Bu şehirde de, Almanya’nın diğer şehirlerinde olduğu gibi: yerel lezzetlerden tatmak isterseniz “sosis” tatmalısınız, ama buralarda yoğun domuz eti kullanıldığını bilmelisiniz. Siz: tanıdık lezzetlerden vazgeçmem derseniz, şehirde Türklerin yoğun yaşadıkları mahallelerdeki kebapçılarda, yemek yiyebilirsiniz.
İçki derseniz, meşhur alman birası, Köhl burada da bulunuyor ve Almanlar, bunu su niyetine içiyorlar.
Brauhaus Bönnsch
Sterntorbrücke bölgesindedir.
Burası: yemekten ziyade, yalnızca bira içmek için gidebileceğiniz bir yer olarak öne çıkmaktadır.
Cafe im Kunstmuseum
Friedrich-Ebert Allee bölgesindedir. Müze ziyaretiniz sonrasında, burada küçük bir mola verebilir ve cappuccino içebilirsiniz.
Cafe Restoran Bundeshauschen
Burası, Ren nehri üzerinde bir kafe ve restorandır. Burada: her türlü sıcak ve soğuk yemekleri bulmak mümkündür. Bunun dışında, kafe bölümünde: pasta ve dondurma servisi var.
Im Sudhaus
Friedens pltz. Bölgesindedir.
Yapı, hafif ahşap tavan kirişleriyle dikkati çekiyor. Ayrıca, terasından, şehrin muhteşem manzarasını izlemek mümkündür.
Klein Bonum
Paul str. Bölgesinde, eski şehir içindedir.
Restoran, rahat bir atmosfere sahiptir. Çok farklı yemekler servis edilmektedir. Standart menü yanında, dünya mutfaklarından oluşan değişik menüleri de var.
BON KARNAVALI
Karnaval kökenleri: her yıl, kış ayları sonuna doğru, kötü ruhları kovmak için, maskeler takılması ve gürültü yapılması esasına dayanmaktadır. Bu gelenek, Hıristiyanlığın bir geleneği olarak sürdürülmektedir.
Karnavalda “11” sayısı kutsaldır. 11 (elf) sayısının, Hıristiyan mitolojisiyle alakası yoktur. Karnaval “Emfeddaüe Emever Konseyi” tarafından organize edilir.
Karnaval etkinlikleri, her yıl, 11’nci ayın, 11’nci günü, saat: 11.11’de başlar.
GEZİLECEK YERLER
Evet şehir gezimize başlarken: öncelikle “Beethoven House” denilen yeri göreceğiz. Buraya ulaşmak için, bulunduğunuz yerden, herhangi bir şekilde: Bertha-Sttner Plz meydanına ulaşıyoruz. Buradan, hemen meydanın güneyine inan sokağa giriyoruz.
BEETHOVEN HOUSE – EVİ
Ünlü müzisyen Ludwig van Beethoven’in 1770 tarihinde doğduğu ev, günümüzde müze olarak ziyaret edilmektedir. Müze: Pazar yeri yakınındaki “Bonngasse” bölgesindedir.
Ev: 1889 yılında, müze haline getirilmiştir. Bethoven evi ve yakınındaki evlerde: bir araştırma merkezi, kütüphane, yayın evi ve müzik salonu bulunmaktadır. Burada: müzik severler ve müzik uzmanları: çeşitli tartışmalar yapmaktadırlar. Bestecinin hayatını geçirdiği ev, iki ayrı binadan oluşmaktadır. Bu iki bina, müze olarak oluşturulurken: alçak tavanlar, gıcırdayan merdiven basamakları ve ahşap zeminler, o günün yaşam koşullarının ifadesi olarak olduğu gibi bırakılmıştır.
Evin bahçesinde: Beethoven’in, 20’nci yüzyıl başlarından günümüze kadar yapılan büstlerinden oluşan bir koleksiyon sergileniyor.
Sonuç olarak: burayı mutlaka ziyaret etmenizi öneririm. Özellikle: Bethooven tarafından kullanılan: piyano ve keman ilginizi çekecektir. Burada, ünlü müzisyeni hissedebilirsiniz, sağır olduğunu, ömrünün büyük bölümünü sağır geçirdiğini ve bu sırada birçok bestesinin bulunduğunu hatırlayın, büyük olasılıkla, sağır olduğu bu dönemde, notalar, beyninde, muhteşem bir ahenk ile dolanmıştır.
Beethoven evini gördükten sonra, aynı sokaktan, güneye doğru ilerlemeye devam ediyoruz ve bu kez, karşımıza “Old Town” bölümü çıkıyor. Burada, meydandaki kafelerde bir dinlenme molası verebilirsiniz. Meydanın hemen güneydoğusunda, Eski Belediye Binası görülüyor.
OLD TOWN HALL
Burası, bir Pazar yeridir. Pazar yerinin incisi ise: “Altes Rathaus” yani “Eski Belediye Binası” dır.
Bu bina: 1737 yılında, Pazar yerinin doğu kıyısında inşa edilmiştir. Rokoko tarzı bir yapıdır. 12 Eylül 1949 tarihinde, İlk Federal Cumhurbaşkanı, burada, vatandaşların önüne çıkmıştır. Bon şehrini ziyaret eden bütün önemli devlet başkanları ve konuklar, burada ağırlanmıştır. 1971 yılından bu yana düzenlenen “Bonmer Sommer” yani “Açık hava kültür festivali” de burada düzenlenmektedir.
Bina, günümüzde, Bon Üniversitesi tarafından kullanılmaktadır.
Meydanın, Eski Belediye Binası bölümünün hemen yanında, büyük kuleleri görülen yer “Bon Üniversitesi” dir. Bon Üniversitesi önünden yürüyün ve sağınızda Bon Katedralini görünce: Münster Pltz. Meydanına girin. Burası şehrin en ünlü meydanlarından birisidir.
BONN MİNSTER KİLİSESİ
Şehrin amblemi gibidir.
Almanya’nın en eski kiliselerinden biri olup, 11 ve 13’ncü yüzyıllar arasında yapılmıştır. Katolik kilisesidir. Bir zamanlar: Almanya Köln Başpiskoposu katedrali olarak görev yapmıştır. Ama günümüzde, bazilika olarak kullanılmaktadır.
Romaneks mimari tarzında yapılmıştır. Kulelerinin yüksekliği: 81.4 metredir.
Meydanda bulunan diğer görmenizi önereceğim eser: Beethoven Anıtıdır.
BEETHOVEN ANITI
Ünlü müzisyen Ludwig van Beethoven’in, bronz anıtı: Münster platz meydanındadır. Anıt: 1845 yılında, ünlü bestecinin doğumunun 75’nci yılı anısına yapılmıştır.
Anıt, ünlü sanatçı adına düzenlenen “Beethoven Festivali” sırasında, 10 Ağustos 1845 tarihinde açılmıştır.
Hemen arkada: Berliner Pltz meydanında, “Bon Stadthaus” yani şehrin en yüksek binası görülüyor. Münster pltz meydanından sonra, ren nehri istikametine dönün ve Katedralin önünden, Üniversitenin yanında, Matematik Müzesine gidiyoruz.
ARİTHMEUM MÜZESİ
Burası, bir matematik müzesidir ve Bon Üniversitesi tarafından kurulmuş ve işletilmektedir. Müze binasında, hesap makinalarından oluşan özel bir koleksiyon sergilenmektedir.
Ayrıca, yapının cam-çelik olan cephesi: bilimsel şeffaflığı ifade etmektedir.
Bu yeni gezi rotamızda: ilk gidilecek yer, yine şehrin ünlü müzelerinden birisidir. Bulunduğunuz yerden, bir şekilde “Südstadt” bölgesine ulaşmalısınız.
KOENİNG MUSEUM
Bu müzenin daha açık ismi: Alexander Koening Araştırma Müzesidir. Müzenin esas işlevi: doğa tarihi müzesi yani hayvanları araştırma enstitüsüdür. Müzenin adının kaynağı: kendi koleksiyonunu müzeye bağışlayan Alexander Koening’e atfen verilmiştir ve müze: 1934 yılında açılmıştır. Kendisi: 1858 yılında doğmuş ve kuşlar ve memeliler toplamaya başlamıştır. Daha sonra “zooloji” eğitimi almış ve 1884 yılında, doğal tarih doktorası almıştır. Sonraki yıllarda da, dünyanın çeşitli yerlerini dolaşarak, özel koleksiyonunu genişletmiştir.
1903 yılında, babası öldükten sonra, kendi özel koleksiyonunu halkın ziyaretine açmak için, bir doğa tarihi müzesi planlar. 1912 yılında, bu günümüzdeki müzenin temeli atılır ve 1914 yılında tamamlanan müze, o sırada, I. Dünya Savaşı çıkması ve şehrin Fransızlar tarafından işgal edilmesi nedeniyle, müze olarak değil, Fransız askeri kışlası olarak kullanılır. Savaş sonunda ise, bütün servetini kaybeden Koening, koleksiyonunu, 1929 yılında Alman hükümetine bağışlar ve 1934 yılında, müze kapılarını, ziyaretçilere açar.
Müzeyi gezdikten sonra, müzenin bulunduğu caddeden, doğruca güneye, Ren nehrine paralel yürüyerek iniyoruz. Yine, solumuzda bir müze göreceğiz. Almanya’nın bu en popüler müzesini sakın atlamayın.
HAUS DER GESCHİCHTE
Burası da bir müze yapısıdır. Ancak, Almanya’nın en popüler müzelerinden birisidir ve her yıl, yaklaşık 1 milyon kişi tarafından ziyaret edilmektedir.
Müzedeki daimi sergi: 1945 yılından günümüze kadar olan Alman tarihine ait eserleri barındırmaktadır. Bunun yanında, müzede, çok sayıda geçici sergiler düzenlenmektedir. Müzede ayrıca 80 bin civarında karikatür bulunan bir galeri var.
Yine, aynı cadde üzerinde, güneye yürümeye devam ettiğimizde, biraz sonra, bir meydanın köşesinde, yine güzel bir müze karşımıza çıkıyor.
KUNST MUSEUM
Burası, bir modern sanat müzesidir. 1947 yılında kurulmuştur. Görülen binası ise, 1992 yılında açılmıştır.
Günümüzde, burada: geçici sergiler ve çeşitli koleksiyonlar sergilenmektedir. Özellikle: savaş sonrası, Alman sanatı eserleri görülebilir. Kapalı sergi alanı: 4 bin m. karedir. Müze koleksiyonunda: 20 ve 21’nci yüzyıla ait, yaklaşık 5000 eser sergilenmektedir.
Müzenin hemen yanında, bir başka muhteşem müze daha var.
KUNST-UND AUSSTELLUNGSHALLE DER BUNDESREPUBLİC DEUTSCHLAND MUSEUM
Wılly-Brandt-Allee bölgesindedir. Şehir merkezine 2.3 km. uzaklıktadır.
Bu müze, şehirde: dünya ölçeğindeki sanat eserlerinin ve önemli kültürel nesnelerin sergilendiği bir yerdir. Yapıda: 5600 m. karelik bir kapalı-sergi alanı bulunuyor. Ancak, müzede sergilenen eserlerin tanıtımlarında genellikle Almanca kullanılması, İngilizce olmaması olumsuz bir durumdur. Yani, sergiyi hakkını vererek gezebilmek için Almanca bilmek gerekebilir.
Müzenin hemen karşısındaki yüksek bina “Bundesnetzagentur” binasıdır. Onun arkasında, Ren nehri kıyısında, yine büyük ve yüksek bir bina görülüyor ki, bu bina “Post-Tower Bonn” binasıdır. Onun hemen solunda ise, yine yüksek bir bina “Langer Eugen” binası var.
POST DHL TOWER
Burası, şehirde, 162.5 metre yüksekliktedir, genişliği 41 metredir ve 41 katlı bir yapıdır. Burada: Deutsche Post ve DHL denilen iki şirketin ofisleri bulunuyor. Yapı: Amerikalı mimar Helmut Jahn tarafından tasarlanmış ve 2000 yılında yapılmıştır. Kule, bir çelik-cam bina olarak inşa edilmiştir.
2002 yılında ise “Emporis Gökdelen Ödülü” kazanmıştır.
SCHÜRMANN-BAU
Post-DHL binasının hemen arkasındadır. Bu bina: bir zamanlar, şehir başkent iken, Parlamento üyelerine ofis olarak planlanmıştır. 1993 yılında, Ren nehrinin taşması sonucu oluşan sel nedeniyle, bina büyük hasar görmüştür. 1997 yılında, bina yeniden restore edilmiştir.
Günümüzde, burada: bir kısım uluslararası sanatçı tarafından yapılan sanat eserlerinin sergilenmesinde kullanılmaktadır.
Bundesnetzagentur binasını geçince, sola dönüyoruz ve Post-Tower binasına kadar yürüyüp, onun önünden, Ren nehrine paralel yürümeye başladığımızda, bu kez, karşımıza: Ren nehri kıyısında, muhteşem güzel bir park-bahçe çıkıyor.
RHEİNAUE
Burası, Ren nehri kıyısında bir eğlence parkıdır. 160 hektarlık bir alanda 1979 yılında kurulmuştur. Hatta, bu büyüklük ile, nerdeyse şehir merkezinden daha büyük bir alana yayılmıştır. Park içinde, çeşitli etkinlik alanları var ve bunlardan öne çıkanlar: Japon bahçesi, çağlayan, Roma yolu, Gül bahçesi sayılabilir. Burada, rahatlıkla uzun ve huzurlu zaman geçirebilirsiniz. Özellikle, park içindeki “bit pazarı” nı gezmenizi öneririm. Gölde, sandala binmeyi de unutmayın.
ŞEHİRDE, DİĞER GEZİLİP-GÖRÜLMESİNİ ÖNERECEĞİM YERLER
BONN CENTRAL STATİON-MERKEZ TREN İSTASYONU
Ren nehrinin sol kıyısındadır. Şehrin tam merkezinde, ana tren istasyonudur. Burada: demiryolu hizmetlerinin yanı sıra, otobüs, tramvay hizmetleri de yürütülmektedir.
İstasyon binası: 1844 yılında yapılmıştır. 1883-1884 yılları arasında ise, yeni gar binası yapılmıştır. Şehir başkent olunca, 1949 yılında, İstasyonun önemi artmıştır. Birçok politikacı ve federal çalışan ve devletin misafirleri, buradan trenler ile seyahat etmişlerdir.
BEETHOVEN HALLE
Burası, şehirdeki bir konser salonudur. 1845 yılında inşa edilmiştir. Daha sonra ise, Beethoven’in doğumunun 100’ncü yıl kutlamalarında, 1870 yılında salon yeniden yapılmıştır. II. Dünya savaşında tahrip olan salon, 1959 yılında yeniden yapılmıştır. Yapıldığında: Bon şehrinin sembolü ve Almanya’nın en önemli yapılarından biri olmuştur. Bethowen’in müzik geleneğinin korunması açısından son derece önem taşımaktadır. 1996 yılında, salon büyük masraflar yapılarak restore edilmiştir.
MACKE HAUS MÜZESİ
Müze; 1991 yılında açılmış olup, ismini: 1911-1914 yılları arasında, ünlü ressam August Macke’nin yaşadığı ev olması nedeniyle, onun ismiyle anılmaktadır. Ev: 1877 yılında inşa edilmiştir. Sanatçı, özellikle: 1911 yılında, bu evde yaşarken, 400 civarında eser yaratmıştır. Eşi ise, 1975 yılına kadar, bu evde yaşamaya devam etmiştir.
Müze yapısında, genellikle geçici sergiler düzenlenmektedir.
RHEİNİSCHES LANDES MUSEUM
Burası, ülkenin en eski müzelerinden birisidir. 1820 yılında kurulmuştur. 1874 yılında ise, bugünkü binasına geçilmiştir. Bina, 1907 yılında genişletilmiştir. Ancak, II. Dünya savaşında, binanın büyük bölümü harap olmuştur. 1998-2003 yılları arasında ise, kapsamlı bir restorasyon çalışması yapılmıştır.
yapılmıştır. Müzede: Roma döneminden günümüze kadar olan sürece ait antik büstler görülmektedir. Ayrıca, sikke ve madalyonlar var.
ARBORETUM PARK-HARLE
Burası, Ren nehri vadisi yamaçlarında bulunan bir park alanıdır. 4.8 hektarlık bir alanı kapsamaktadır. Park alanı, ilk olarak 1870 yılında kurulmuştur. 1921 yılında, Dr. Carl Harle tarafından satın alınan park alanı, 1950 yılında ölümünden sonra, kızları tarafından, 2000 yılında, bir vakıf’a devredilmiştir.
BOTANİSCHE GARTEN
Halka açık, 6.5 hektarlık bir alanda kurulmuştur. Bon Üniversitesi tarafından kullanılan bir de “Arboretum” bahçesi bulunmaktadır. Özellikle, sıcak yaz aylarında, şehir halkının yoğun olarak tercih ettiği bir park alanıdır. Park alanına: hafta içi ücretsiz olarak girilmektedir.
Bahçe ilk kez: 1818 yılında, Dr. Chirsitan Gottfried Daniel tarafından kurulmuştur. 1900 yılında ise, Dünya savaşı sırasında bütünüyle tahrip edilir. 1979-1984 yılları arasında ise, bahçe yeniden düzenlenir ve ziyarete açılır.
Günümüzde, bahçede yaklaşık 8000 bitki yetiştirilmektedir. Özellikle, nesli tükenmekte olan bitkiler de vardır.
GODESBERG KALESİ
Burası bir kaledir ve volkanik kökenli bir tepe üzerine, 13’ncü yüzyılda inşa edilmiştir. Ancak, 1583 yılındaki kuşatmada, kalenin büyük bölümü imha edilmiştir. 1959 yılında ise, kale, planına uygun olarak yeniden inşa edilmiştir. Günümüzde, burada, bir otel ve restoran bulunuyor.
Kuzey bölgesi iklimini saymazsak, Almanya’nın en yaşanılabilir şehridir denilebilir. Tek eksiği: güneş. Diğer Alman şehirlerine göre, daha klas havası olan bir şehir. Hatta ülkenin en zengin şehri denilebilir ve bunun simgesi “hh” dir. Şehrin diğer öne çıkan özelliklerinin başında: burada, çok miktarda Türk yaşıyor olmasıdır. Sokakta gezerken, yanınızdan geçenlerin konuşmalarına dikkat ederseniz, Türkçe konuşmaları duyma olasılığınız yüksektir.
Son olarak: Hamburg: St. Paulidir, gece yaşayan Almanya’dır, denizdir, sekstir, alkoldür, Türk’tür, punktur, gaydır.
Elbe nehri o kadar büyüktür ki, kendinizi deniz kıyısında sanabilirsiniz. New York ve Londra’dan sonra, dünyanın üçüncü büyük müzik merkezidir. Yazın giderseniz, şehrin soğuğundan kurtulup tadına varabilirsiniz.
HAVAALANI
Hamburg, uluslararası havaalanı, yıllık, 12 milyon yolcu kapasitesine sahiptir. Hamburg Fuhlsbüttel havaalanı olarak isimlendirilir ve 1912 yılında kurulmuştur. Bu nedenle, günümüzde şehir içinde kalmıştır. Yani, şehir içinde, uçakları rahatlıkla görebilirsiniz.
Almanya’nın beşinci büyük havaalanıdır. Şehir merkezine 5 km. uzaklıktadır. Ancak, şehir merkezine 10 km. uzaklıkta, ikinci bir havaalanı bulunmaktadır ki, bunun ismi de, Hamburg-Finkenwerder havaalanıdır.
Havaalanı ile şehir merkezi arasındaki ulaşım: transit S-Bahn ile, yaklaşık 20 dakika sürmektedir. Ücreti: 2.80 Euro’dur. Şehir merkezindeki: Fuhlsbüttel denilen yere ulaşılır.
Şehir karayolu ile, Danimarka’ya 1.5 saat uzaklıkta, Amsterdam şehrine ise, 6 saat uzaklıktadır.
GENEL
Hamburg: Almanya ülkesindeki 16 eyaletten biri olan “Hansa” eyaletinin bir şehridir ve Kuzey Almanya’nın merkezidir. Hükümet, Parlamento, Rathaus ve Belediye binası bulunmaktadır. Hamburg Eyalet Parlamentosuna “Bürgerschaft” deniliyor ve her dört yılda bir seçilen, 121 temsilciden oluşmaktadır. Şehir; kendi içinde, 7 bölgeye ayrılmıştır. Her bölge, bölge yetkilisi tarafından yönetilmektedir.
Şehrin nüfusu: 1.7 milyondur ve ülkenin ikinci büyük şehridir. Avrupa Birliğinin ise, 7’nci büyük şehridir. Kapladığı alan: 755 km. karedir. Bu ölçüler ile, Paris’ten 7 kat ve Londra’dan 2.5 kat büyüktür.
Metropol alanında, yaklaşık 3.5 milyon kişi yaşar. Kişi başına, yaşam alanı olarak 30 m. kare düşer ve bu alan, dünyanın tüm büyük şehirlerindeki ortalamadan daha büyüktür. Bu yerleşik nüfusun, yaklaşık % 28’lik bölümü göçmenlerden oluşmaktadır. 180 farklı ülkeden göçmen bulunduğu söylenmektedir. Bunların başında geldikleri ülke sıralamasında: Türkiye, Polonya, Rusya, Afganistan, Pakistan gelmektedir. Şehirde: “Altona” isimli semt, tamamen Türklerden oluşmaktadır. Şehirde yaşayan 65 bin Türk’ün, bu semte “Altınova” isminin verildiği bile söylenmektedir.
Yeşil alanlar ve rekreasyon alanları, şehrin toplamda, % 14’ünü kapsamaktadır. 2011 yılında, Avrupa Yeşil Başkent ödülü, şehre verilmiştir. Birçok evin önünde: “1943 yılında bombalandı, 1956 yılında yeniden yapıldı” yazan tabelalar görebilirsiniz. Hatta, şehrin birçok yerinde yapılan yol ve temel kazılarında, bazen hala patlamamış bombalar bulunur, bombanın bulunduğu yerler hemen boşaltılır, yollar kapatılır, bomba imha edildikten sonra, hayat normale döner.
Şehirde
90 civarında konsolosluk bulunmaktadır ve bu rakam: New York şehrinden sonra, dünya üzerinde ikincidir.
Asya’dan, 460 şirketin, şehirde şubesi bulunmaktadır. Tıbbi, teknolojik ve Bioteknolojik alanlarda ve uçak yapımında dünya merkezidir. (A380 tipi uçakların gövdesi burada üretilmektedir)
Şehirde, ayrıca: 2302 köprü bulunmaktadır ki, bu sayı: Venedik ve Amsterdam şehirlerindeki köprülerden fazladır.
Hamburg Limanı: dünya çapında en büyük konteynır limanları arasında, 7’nci sıradadır. Bu liman: Kuzey Denizine yalnızca 120 km. uzaklıktadır ve en büyük konteynır gemileri dahi, buraya yanaşabilmektedirler.
Şehirde: 11 üniversite bulunmaktadır. Bunların en büyüğü “Hamburg Üniversitesi” dir. Burada: 39 bin öğrenci eğitim görmektedir. Şehirde: Hamburg Uygulamalı Bilimler Üniversitesinde, 13 bin öğrenci, Teknik Üniversitede 5 bin öğrenci öğrenim görmektedir.
Şehirde
Okyanus iklimi egemendir. Sahile yakın olması nedeniyle, Atlantik okyanusu üzerindeki deniz hava kütlelerinden etkilenir. Kar yağışı nadir görülür. Sıcaklık en yüksek, 22 derecelik ortalama ile, Haziran-Temmuz aylarında görülür. En düşük sıcaklık ise, Aralık-Ocak aylarında, eksi 1-2 derece olarak tespit edilmiştir.
En fazla yağış, Haziran ayında ortaya çıkar. Ama, öyle bir yağış ki, bazen çiseleyen yağmur, bir anda sağanak yağışa dönüşebiliyor. Bu şehirde, yağmur insanların sanırım en büyük sıkıntısı. Şehir gezinize giderken, yanınızda yağmurluk veya bir şemsiye bulunmasında, büyük fayda olduğu veya olacağı kesindir.
Son bir not: şehir, dünya üzerindeki şehirler arasında, yaşanabilirlik anketlerinde; 2009 yılında 23 ve 2010 yılında ise, 10’ncu sırada bulunmuştur.
ŞEHİR İÇİ ULAŞIMI
Şehirde: modern otobüs ve metro trenleri (S-Bahn) bulunmaktadır. Demiryolu istasyonlarında, otomat makinalarından: kısa mesafe, tek binişlik veya günlük binişlik bilet satın alabilirsiniz. Bu arada, Almanya’nın diğer şehirlerinde olduğu gibi, burada da “Hamburg Kartı” denilen toplu bir kart var. Bu kart ile: toplu taşıma sistemi ve müzelerden indirimli yararlanabilirsiniz. Tüm bilet gişelerinden ve otobüs sürücülerinden, Hamburg Kartı satın alabilirsiniz.
Şehir içi ulaşım hatlarında biletsiz yolculuk etmemenizi öneririm. Çünkü: görevliler tarafından, bilet kontrolleri yapılmaktadır.
Giriş kısmı için son bir not: şehirde kaldırımda yürürken, kırmızı çizgili bölgede yürümeyin, çünkü burası bisikletlere ayrılmış yoldur ve burada yürürseniz, bir bisikletli gelip çarpabilir.
S-Bahn ve U-Bahn Trenleri
Aslında, Münih şehrinden büyük olmasına rağmen, Münih şehrinde 6 metro, burada ise 3 metro bulunmaktadır.
Bunlar, şehir merkezi odaklı demiryolu hizmeti ağıdır. Yollardaki trafikten bağımsız olarak, bölge içinde doğrudan ve hızlı hareket sağlanır. Hafta sonları ve tatil günlerinde, bütün gece çalışırlar. Aynı zamanda, pek çok metro otobüsü ve hızlı transit raylı taşıma sistemleri ile bağlantılıdırlar. Metro hattının uzunluğu: 101 km. dir. Bunun 41 km. si yeraltındadır. Metroya bindiğinizde inmek için, iniş düğmesine basmanız gerekiyor, bizim metrolar gibi, kapılar kendi kendine açılmıyor.
Otobüsler
Otobüs servisleri, demiryolu ağı ve metro otobüs sistemiyle bağlantılı olarak çalıştırılmaktadır. Şehirde, 600 den fazla otobüs güzergahı bulunmaktadır. Bunlar, demiryolu hattının boşluklarını doldururlar. Gündüzleri her 5 dakikada gelen otobüsler, akşam olduğunda 30 dakikalık fasılalarla gelirler.
Liman Feribot
Elbe nehrinde hizmet veren feribotlar, 6 limanda çalışmaktadırlar.
Taksiler
Şehirde, 24 saat taksi bulabilirsiniz. Taksiler: geleneksel olarak fildişi beyaz renkte, üzerinde “Taxi” yazısı bulunmakta, sarı-siyah bir işaret, lisanslı taksiyi ifade etmektedir. Şehir merkezinde, bir taksi yolculuğu: yaklaşık olarak 6-12 Euro arasında ücrete tabidir. Havaalanı ile şehir merkezi arasındaki taksi ücreti ise, 20-25 Euro arasındadır. Taksilerin birçoğu kredi kartı kabul etmektedirler.
Bisiklet
Bu şehir, tam bir bisiklet cennetidir. Yaya kaldırımlarında, kırmızı çizgi ile bisiklet yolları ayrılmıştır. Şehirde, 80 ayrı noktada bulunan istasyonlardan, kırmızı renkli bisiklet kiralayabilirsiniz. Bisiklet ile şehir rahatça gezilebilir, tek sorun yağmur olmasıdır.
GECE HAYATI
Şehirde, Avrupa’nın en büyük kırmızı ışık bölgelerinden olan: Reeperbahn mahallesi bulunuyor. Burası, özellikle seks turizmi için ziyaret edilmektedir. Burada: striptiz kulüpleri, genelevler, barlar bulunmaktadır.
Bu şehir, Almanya ülkesinde gece hayatının en canlı olduğu başlıca yerlerden biridir. Hatta: ünlü İngiliz gurubu “The Beatles”, kendi ülkeleri dışında, ilk sahne aldıkları yer olan şehir meydanı, bugün onların ismiyle anılıyor ve meydanda, gurup elemanlarının heykelleri var, gençler burada müzik yapıyorlar.
TURİZM
Şehirde: 31 tiyatro, 10 kabare ve 50 müze bulunmaktadır. Şehir, Almanya’nın en hızla büyüyen turizm sektörüne sahiptir ve sektörde, şehirde: 200 bin kişinin çalıştığı söylenmektedir.
Elbe ve Alster nehirleri kıyısında, güzel yürüyüşler yapabilirsiniz. Ayrıca: Belediye binası, şehirde ziyaret edilmesi gereken yerlerin başında gelmektedir. Bunun dışında: St. Michaelis başta olmak üzere, birkaç mimari yönden önem kazanan kilise gezilebilir. Dünyanın sayılı büyüklerinden olan liman görülmeli, ayrıca yine şehirdeki birkaç ilginç müze gezilmelidir.
Alster: şehrin kalbinde, büyük bir göldür. Burada: tekne turu yapabilirsiniz. Ayrıca, bu bölgede bir sokak kafesinde kısa mola vererek, yürüyüşler yapabilirsiniz. Bunların yanında: Elbe nehri boyunca bulunan plajları da gezebilirsiniz.
DOM FESTİVALİ-FUARI
Şehirdeki bu halk festivali, yılda 3 kez yapılmaktadır. (Mart, Ağustos ve Kasım aylarında) Bu festivalde, eğlence ve nostaljiyi aynı anda yaşayabilirsiniz.
Bu festivalde: 3 km. lik bir hat boyunca, gerek eğlence mekanları ve gerekse yeme-içme mekanları kurulmaktadır. Fuar ise: Almanya’nın en büyük fuarlarındandır.
TEKNE TURLARI
Hamburg şehrinin geniş su yollarını keşfetmek için en iyi yol: bir tekne gezisine katılmaktır. Bu tekne gezileri, yaklaşık 4 saat sürer ve Alster gölü-Jungfernstieg bölgesinden kalkarlar. Basit ve kısa bir tur ise, 50 dakika sürer. Bu turda, iç ve dış Alster gölleri görülür ve ücreti: 15 Euro’dur.
NE YENİR-NE İÇİLİR
Şehirde: 4000 restoran bulunmaktadır.
Yöresel lezzetlerden tatmak isterseniz: domuz pastırması ile pişirilmiş yeşil fasulyeden oluşan: Birnen Bohnen und Speck düşünülebilir. Kuzey Almanya’nın en çok bilinen yemeğidir.
Aalsuppe isimli, yılan balığı çorbası da yoğun tercih edilmektedir.
Nerede yenir derseniz, bu şehirde, bir Türk tarafından işletilen bir restoran önermek istiyorum. “Le Canard” isimli bu restoran: Elbchausse bölgesinde, nehir manzaralı, Akdeniz, Türk ve Doğu mutfağının egemen olduğu yemek türlerini sunuyorlar ve muhteşem bir manzara eşliğinde, güzel yemekler yiyebiliyorsunuz.
Hafencity bölgesinde, Schönes leben denilen yerde: Steakhouse denilen yerde ise: “steak”ler meşhurdur. Burada, medium-rare steak yiyebilirsiniz.
İçki olarak ise, elbette Almanya’nın diğer şehirlerinde olduğu gibi, bira birinci tercih olmaktadır. Bira olarak: holsten, becks, duckstein veya jever tercih edebilirsiniz.
ALIŞVERİŞ
Şehirde, birçok alışveriş caddesi ve alışveriş merkezi bulunmaktadır.
Özellikle Alster çevresinde: alternatif mağazalar, şık butikler ve geleneksel Hamburg modasının sunulduğu mağazalar görülmektedir.
Şehirdeki başlıca alışveriş caddeleri ve alışveriş merkezleri şunlardır:
1. Jungfernstieg,
2. Mönckebergstrabe,
3. Neuer Wall,
4. Colonnaden
5. Europa Passage,
6. Spitalerstrabe,
Özellikle: Mönckebergstrabe mutlaka görülmelidir. Çünkü, şehrin ana alışveriş caddesidir. Belediye Binasının yan sokaklarında da, güzel alışveriş dükkanları bulunuyor. Bu mekanlardaki dükkanlar: genellikle, günlük: saat: 10.00-20.00 arasında açıktır.
Bu arada: Alster gölü, belediye binasının hemen yakınında, yeni inşa edilen, büyük alışveriş kompleksi “Europa Passage” yi de mutlaka görmenizi öneririm. Belediye binası meydanındaki cam çatı kaplaması altında, hediyelik eşya satan yerler bulunuyor. Schanzenviertel bölgesinde, güzel butikler bulunuyor.
HAMBURG GEZİ PLANI
Şehirdeki gezimize: Hamburg ana tren istasyonu “Hauptbahnhoff” önünden başlıyoruz.
HAUPTBAHNHOFF
Yapı: 1906 yılında hizmete açılmıştır. Günde ortalama: 450 bin yolcuya hizmet verilmektedir. Paris’ten sonra, Avrupa’nın en işlek tren istasyonudur.
9 Kasım 1941 tarihinde, II. Dünya savaşı sırasında, ağır bombardıman sonucu bina tahrip olur. 1985-1991 yılları arasında, tren istasyonu restore edilmiştir. Yapının uzunluğu: 206 metre, genişliği: 135 metredir. Yükseklik: 37 metredir. Saat kulelerinin yüksekliği: 45 metredir. Saatlerin çapı: 2.2 metredir.
Evet, tren istasyonu önünde yoğun araç trafiği görülüyor. Sonra: istasyonun önünde, Türk döner ve kebapçılarının bulunduğu caddeye (2 Mönckebergstrabe) giriyoruz ve hemen istasyonun karşısındaki caddeden ilerleyince, sol tarafta kalan bu caddeyi görüyoruz. Bu cadde üzerinde bulunan “dönerciler”de, güzel bir döner yiyebilir ve üstüne çay içebilirsiniz.
Sonra: İstasyonun hemen yanında bir müze var.
MUSEUM FÜR KUNST UND GEWERBE
Hauptbahnhof-Glockengieberwall bölgesindedir. Giriş ücretlidir: 5 Euro.
Yapı: 1867 yılında yapılmıştır. 1943 yılındaki bombardımanda yıkılan müze, 1959 yılında yeniden yapılmıştır.
Burası, Avrupa uygulamalı ve dekoratif sanatlar müzelerinin en öne çıkanıdır. Bunlar arasında bulunanlar: 17 ve 18’nci yüzyıllardan kalma porselenler, İslam sanatına ait: çömlek, halı ve kitaplar, tarihi klavyeli enstrümanlar, en eskisi 16’ncı yüzyıldan kalma halılar, mobilyalar, Japon çay evi ve töreni aksesuarları, 1914-1945 yılları arasındaki dönemlere ait, çeşitli heykelcikler bulunmaktadır.
Yani, genel anlamda, müze koleksiyonunda: ortaçağdan günümüze kadar olan döneme ait: Avrupa, İslam ve Uzak doğu kültürü sanat ve el sanatları örnekleri sergilenmektedir.
Sonra, yine istasyon önüne dönüyoruz. İstasyonun arka çıkışında, çarşı, alışveriş merkezi ve birçok restoran ve kafeterya var, orada bir süre gezdikten sonra, kuzeye doğru, GlockengierBerwald caddesi üzerinde yürümeye devam ediyoruz. Bu cadde üzerinde, yine bir müze var.
KUNSTHALLE
Hauptbahnhof kuzeyinde, Glockengieberwall bölgesindedir.
Burası bir sanat müzesidir.
Müze binası: mimar Fritz Schumacher tarafından, 1863-1869 yılında, İtalyan Rönesans stilinde yapılmıştır. Yapılışı sırasında, özel girişimcilerin büyük ekonomik katkılarının olması önem kazanmaktadır.
Almanya’nın en büyük sanat müzesidir. Müze koleksiyonunda bulunanlar: 17’nci yüzyılda, özellikle Hollandalı sanatçıların (Rembrant gibi) resimleri görülmektedir. Ayrıca: Alman romantizm dönemi resimleri görülmektedir. Bunun dışında: müzede, yıllık ortalama 20 civarında, geçici sergi açılmaktadır.
Bu cadde: Alter gölüne çıkıyor.
ALSTER
Bu göl: şehir merkezinde bulunan ve 2 bölümden oluşan bir cazibe merkezidir. Bu iki bölüm:
1. Aussenalster (Dış Alster)
2. Binnenalster (İç Alster)
Alster civarındaki tüm binaların tek bir örnektir. Bunların dış cephe boyaları beyaz, çatıları bakır kaplı olmak zorundadır. Çünkü: şehir manzarasında özel bir karizma yaratılmıştır.
Özellikle: Aussenalster: şehirliler tarafından çok tercih edilen bir yerdir. Hamburglular, burayı bir koşu ve buluşma yeri olarak kullanırlar. Ayrıca: insanlar, burayı kitap okumak ve güneşlenmek için de kullanırlar. Burada: 7400 metre uzunluğunda bir yürüyüş yolu bulunmaktadır. Göl’de, sandal kiralamak da mümkündür.
Evet: burası tam bir yeşil cennet olarak değerlendirilmektedir.
Alters gölüne geldiğimizde, yol ikiye ayrılıyor.
Biz: her iki gölün arasındaki yoldan, yani “Lombardsbrücke” caddesinden ilerlemeye devam ediyoruz. Karşımıza bir köprü çıkıyor ve yine yürümeye devam ediyoruz. Bir süre sonra, gölün çevresinden dolaşan yolu takip ettiğimizde, sola dönen “Esplanade/Neuer Jungfernstieg” caddesine dönüyoruz. Yorulduğunuz zaman: göl kıyısındaki ahşap banklarda dinlenme molaları verebilirsiniz.
Şimdi: Neustadt bölgesindeyiz. Buradan ilerlediğimizde: Jungfernstieg sokağına ulaşıyoruz. Yine, solumuzda göl bulunuyor.
JUNGFERNSTİEG
Reesendammbridge ve Gansemarkt arasında bulunmaktadır. Burası, Almanya ülkesinin ilk asfalt sokağıdır.
Burası, dünyanın en güzel alışveriş caddelerinden biri olarak kabul edilebilir. Burası hakkında; geçmişe yönelik bir kısım geleneklerden söz etmek mümkündür. Eski dönemlerde: şehirde yaşayan bekar bayanlar ve asil genç kızlar: burada Pazar günleri yürüyüş yaparlarmış ve bunlara “Jungfer” denilirmiş. Caddenin isminin buradan geldiği söyleniyor.
Günümüzde, burada, birçok seçkin marka ürünün satıldığı mağazalar bulunuyor. Ayrıca, Almanya’nın en güzel restoranı “Alster-Pavilion” ve 1799 yılından bu yana faaliyette bulunan “Cafe Alex” bulunmaktadır. Bu kafenin hemen yanında: Alster iskelesi var. Burada güzel bir alışveriş ve gezinti sonrasında, nehirde rahatlatıcı bir tekne gezisi de yapabilirsiniz. Özellikle, gölün kıyısına yakın yerdeki, bir hayli yüksek su fıskiyesi dikkatinizi çekecektir.
Yürümeye devam ettiğimizde, köprü var, onu geçince, “Job AG” binasının önünden, sağa dönüyoruz. Hedefimiz, Rathaus yani Belediye Binasının bulunduğu meydan. Buraya:; Hamburg-Mitte bölgesi deniliyor.
RATHAUS-CİTY HALL-BELEDİYE
Şehir merkezinde, Altstadt-Binnenalster bölgesindedir. 11 yıllık bir inşaat faaliyeti sonucunda, mimar Martin Haller tarafından, 1897 yılında: bir yangın ile yok olan eski belediye binasının yerine inşa edilmiştir.
Tarihi süreçte, birçok tarihi olaya tanıklık eden binada, günümüzde: Belediye, Senato ve Hamburg Parlamentosu bulunmaktadır. Bu birimler, 647 odalık yapıda çalışmaktadırlar. 6 oda daha bulunsa, İngiltere-Buckingam sarayı ile aynı büyüklükte olacakmış.
Kulenin yüksekliği: 112 metredir. Toplam inşaat alanı: 5400 m. karedir. Lobi bölümü: konserler ve sergiler için kullanılmaktadır. Yani, halka açıktır. Zemindeki “Hamburg Parlamentosunda, 121 temsilci, restore edilmiş bir odada bir araya gelmektedirler.
Yapı, rehberli turlarla gezilebilmektedir. Giriş ücretlidir. Yetişkinler için 3 Euro, Hamburg kart sahipleri ve çocuklar için: 0.5 Euro’dur.
Buradan sonra, Belediye Binasının hemen solundan, Rathaus Apotheke mağazasının hemen yanındaki caddeden ilerliyoruz. Burası “4 Grobe Johannisstrabe” caddesidir. Hedefimiz “St Nicolas kilisesi” dir.
ST.NİCHOLAS KİLİSESİ
Bir zamanlar, şehrin en önemli 5 kilisesinden biri olan yapı, günümüzde harabe halindedir. Çünkü: II. Dünya savaşında bombardımandan etkilenmiştir. Yapıldığında, yani 1874 yılında, dünyanın en yüksek binası imiş ve günümüzde de, halen şehrin ikinci en yüksek binası olma özelliğini korumaktadır.
Kilise: 1874 yılında, denizcilerin koruyucu azizi olan, Nicholas adına yapılmıştır. 1517 yılında eklenen kule, 1589 yılında yanmıştır.
Yeniden yapılan kule, 1644 yılında çökmüştür. Sonra yeniden yapılan ve günümüzde görülen kule: 122 metre yüksekliktedir. Kilise yapısı: II. Dünya savaşı sonlarında, şehirdeki diğer 5 kilise gibi, bombardımanda yıkılmış, yalnızca kulesi ayakta kalabilmiştir. Ancak, diğer dört kilisenin aksine, St. Nikolia kilisesi, savaşa karşı bir anıt olarak yeniden dikilmiştir. Söylediğim gibi, çan kulesi halen ayaktadır ve kentin yukarıdan panoramik görüntüsünü görmek isterseniz, kuleye camdan yapılmış bir asansör ile çıkabilirsiniz. Gözlem terası: 77 metre yüksekliktedir. Yalnız ücretlidir ve ücret: 3.70 Euro’dur.
Buradan sonra, 2 blok ötede, uzun kulesi görülen, başka bir kilise yapısına doğru yürüyoruz. Burası: “St. Catherines kilisesi” dir.
ST.CATHERİNE KİLİSESİ
Şehirdeki 5 Lutheran kilisesinden biridir. Yani, Protestan kilisesidir. Kilisenin sivri kulesi: 13’ncü yüzyıldan kalmadır. Şehrin iyi korunmuş en eski yapısıdır. Denizcilerin kilisesi olarak önem kazanmıştır.
Bunu gördükten sonra, nehir kıyısından, sağ istikamette ilerlemeye devam ediyoruz. Nehrin karşı kıyısındaki büyük bina :”Ambient Media Gmbh” binasıdır.
Beiden Mühren-Katharinenkirchof caddesinden ilerliyoruz. Mares Shipping GmbH binasının köşesine gelince, nehrin karşı kıyısına geçiyoruz. Çelik konstriksüyonlu köprünün girişindeki heykel dikkatinizi çekecektir. Bu köprüyü geçtikten sonra: karşı kıyıdaki hedefimiz müzeler bölgesidir.
Köprüyü geçtiğimiz gibi, hemen sağ yanda, bir müze var.
DUNGEON
Kehrwieder bölgesindedir. Burayı ziyaret etmek isterseniz bir gün önceden rezervasyon yaptırmanız gerekmektedir. Giriş ücreti: büyük 21 Euro, çocuk 17 Euro, öğrenci: 20 Euro’dur. Küçük çocukların girmesinin uygun olmadığını düşünüyorum.
Speicherstadt bölgesinin altında, asansörle inilen bir yerdir. Burada, 90 dakikalık tur sırasında: tarihi işkence yöntemlerini görebilirsiniz. Ayrıca: yine çeşitli felaketler (örneğin: yangın, sel, deprem) canlandırılıyor. Yani, fantastik bir yolculuk için hazır olun.
MİNİATUR WUNDERLAND
Landungsbrücken yakınlarında, eski bir depoda bulunmaktadır.
2000 yılında açılmıştır. Giriş ücretlidir. Giriş ücretleri: yetişkin 12 Euro, 16 yaşından küçük çocuklar 6 Euro’dur.
Şehrin turistik güzelliklerini vurgulamaktadır. Hamburg şehrinin, 200 metre karelik bölümünde, şehrin en gözde mekanları görülmektedir. Yani, Hamburg şehrinin minyatür bir kopyasıdır. Aslında burada yalnızca Hamburg şehri değil: Alpler, Avusturya, Amerika, İskandinav ülkeleri, İsviçre gibi yerlerinde, minyatür örnekleri sergilenmektedir.
Ama, daha da önemlisi, dünyanın en büyük model demiryolu sistemini göstermesi açısından ilgi çekmektedir. Yani, bir anlamda: dünyanın en büyük model tren sistemidir. Bu model tren sistemi: 2000 yılında, Frederich ve Gerrit Braun isimli iki kardeş tarafından yapılmıştır. Günümüze kadar, 1000 m. karelik bölüm tamamlanmış olup, çalışmalarına devam etmektedirler. Yani, 2020 yılına kadar olan süreçte: en az 10 bölüm daha yapılmasının planlandığı söyleniyor. Sergilenen figürlerin sayısı: 215 bin ağaç, 200 bin insan, 11 bin araba, 890 tren, 300 bin ışık.
Ayrıca, ,burayı ziyaret ederseniz: minyatür bir havaalanını hayranlıkla izleyebilirsiniz. Hatta: şantiyeler, inşaat alanlarını görebilirsiniz.
SPİCEY GEWURZ MUSEUM-BAHARAT MÜZESİ
Speicherstadt bölgesindedir.
Burası: baharat, baharat depolanması, kalitesi ve kullanılması hakkında, ziyaretçileri bilinçlendirmek ve bilgilendirmek için açılmıştır. Dünya üzerindeki tek baharat müzesidir.
Burada, yaklaşık 350 m. karelik alan üzerinde, son 500 yıllık sürece ait, 50 farklı baharat sergilenmektedir ve bunların kokusunu hissedebilirsiniz.
Buradan çıktıktan sonra: Am Sandtorkai caddesi istikametinde yürümeye devam ediyoruz. Elite Medianet binası, sağımızda kaldığında, hemen onun gerisindeki alanda, bir yerleşim yeri projesi görülüyor. Hafencity.
HAFENCİTY
Speicherstadt yakınlarındadır. Am Sandtorkai bölgesindedir.
1 Mart 2008 yılından bu yana, Hamburg limanı bölgesinde yapılan en büyük şehir planlaması çalışmasıdır. Buna bağlı olarak: cazip yaşam alanları ve çeşitli anıtlar inşa edilmiştir. Bu bölgedeki proje çalışmaları bittiğinde: şehir merkezinin, günümüzdekinden % 40 daha genişlemesi beklenmektedir. Bu yeni alanda: 40 bin kişi işyerlerinde çalışacaklar ve 12 bin kişi, ikamet edeceklerdir. Projenin tamamlanmasının, 2020-2030 yıllarına denk geleceği söyleniyor.
Bu bölgede: zaten yeni bina inşaatları ve yüksek vinçler hemen dikkatinizi çekecektir. Am Sandtorkai caddesi üzerinde yürümeye devam ediyoruz. Sağ yanda, yüksek vinçlerin altında, bir müze var.
Şehrin, Hafencity-Speicherstadt denilen bölgesindedir. Özel sektöre aittir. Giriş ücretlidir, 12 Euro.
Burası, uluslararası denizcilik müzesidir. Müzede: 10 katta: 40 bin civarında obje ve 1 milyondan fazla fotoğraf bulunmaktadır. Ayrıca: birçok model gemi, üniforma ve deniz sanatına ait eser sergilenmektedir. Bunların büyük çoğunluğu: özel koleksiyoncu Peter Tamm’a aittir. Bu koleksiyon: 1934 yılında toplanmaya başlamıştır. Bu koleksiyonun sergilenmesi için tahsis edilen müze binası, 2008 yılında açılmıştır. Bina: 1878-1879 yılları arasında, tahıl deposu olarak yapılmış ve 2003 yılı sonuna kadar depo olarak kullanılmıştır. Ahşap ve çelik sütunlar ile desteklenerek yapılan binanın dış duvarları tuğladandır. Neo-gotik tarzda inşa edilmiştir.
Oberbaumbrücke caddesi üzerinde ilerlemeye devam ettiğimizde, ileride sağda yine bir müze var.
DEİCHTORHALLEN
Deichtorhallen bölgesindedir.
Müze yapısı: 1911-1914 yılları arasında yapılmıştır. Müze olmadan önce, burası: sebze-meyve Pazar yeri olarak kullanılmıştır. Hatta: 1984 yılında, çiçek pazarı olarak değerlendirilmiştir.
Günümüzde: 5600 m. karelik bir kapalı alanda: çağdaş sanat ve fotoğraf alanında, birçok eser sergilenmektedir. Bunlar arasında: tanınmış heykeltıraşlar, ressamlar ve tasarımcıların sanat içerikli eserleri görülmektedir. Özellikle: fotoğraf arşivi konusunda önem kazanmaktadır. Ayrıca, burada, büyük bir gazetecilik arşivi bulunmaktadır. Yani, Avrupa’nın en büyük çağdaş sanat ve fotoğraf müzesi denilebilmektedir.
Müzenin hemen önünde, gökyüzüne baktığınızda bir balon göreceksiniz. Highflyer-Balloon.
Buradan, tam ters istikamete, batıya döndüğümüzde, bu kez karşımıza yine mimari özellikleri öne çıkan bir bina çıkıyor.
CHİLEHAUS
Yapı: Johann Friedrich Höger tarafından: 1922-1924 yılları arasında yapılmıştır. Höger: 1877-1949 yılları arasında yaşamış bir Alman mimardır. Bu meşhur eseri: 10 katlı bir ofis binasıdır ve Şili evi olarak bilinir. Bir geminin pruvasını anımsatan üst ve yan cepheleriyle ünlüdür.
Evet, Hamburg-Altstadt bölgesinde, bugünlük gezimizi burada noktalıyoruz. Bulunduğumuz yoldan doğru ilerlersek, ileride St. Nicolas kilisesine ulaşılıyor.
Gezimizin bu bölümünde: bulunduğunuz yerden bir şekilde: Rödingsmarkt denilen metro istasyonuna gidiyoruz ve burada iniyoruz.
Ludwig-Erhard-Strabe caddesinden ilerliyoruz. Cadde üzerinde ilerlerken, solumuzda bir kilise yapısı görülüyor.
ST.MİCHAELİS KİLİSESİ
Neustadt bölgesinde, Ludwig-Erhard Strabe güneyindedir. Türkische Planke denilen yerdedir.
Şehrin en ünlü kiliselerinden birisidir. Yapı: 1648-1661 yılları arasında, Barok mimari tarzda inşa edilmiştir. Ancak, günümüzde görülen kilise yapısı, çeşitli dönemlerde ayrı ayrı inşa edilmiştir. En son olarak, 177-1785 yılları arasında, 132 metre yüksekliğindeki kule eklenmiştir.
İkinci bina ise, 1906 yılında, bir yangın sonucu yıkılır. 1907-1912 yılları arasında ise yenilenir. 1983 yılında ise, binanın genelinde büyük bir restorasyon yapılır ve bu sırada, çatı bakır ile kaplanır.
Günümüzde, kilise: 3000 kişilik bir koltuk kapasitesine sahiptir. 1736 yılından bu yana bulunan para toplama kutusu ilgi çekmektedir. 1912 yılında yapılan altar: 20 metre yüksekliktedir. 132 metrelik çan kulesi: şehrin ve limanın mükemmel bir manzarasını sunmaktadır. Bu çan kulesine, ister yürüyerek veya ister asansörle çıkabilirsiniz
Yine, aynı cadde üzerinde ilerlemeye devam ediyoruz. Bir süre sonra, sola dönüyoruz. Millerntorplatz caddesine dönüyoruz. Hedefimizde, bir müze var. Bir süre ilerledikten sonra, müze, solumuzda kalıyor.
PANOPTİKUM
Burası, Almanya’nın en eski ve büyük “balmumu” müzesidir.
Müzeyi ziyaret ettikten sonra, arzunuza göre: şehrin seks turizminin yoğunlaştığı bir bölgeye gideceğiz. Elbette, aile ziyaretçilere burayı önermek mümkün değildir. Reeperbahn caddesi üzerinde ilerliyoruz.
Bir süre sonra: şehrin “kırmızı ışıklı caddesine” ulaşıyoruz.
REEPERBAHN
Şehir merkezinin batısındadır. Eskiden, 1600’lü yıllarda, burada, gemi halatlarının üretildiği bir yer varmış ve Almanca gemi halatı kelimesi olan “reep” ismi nedeniyle, bölgeye bu isim verilmiştir.
Burası, Hamburg şehrinin en ünlü, gece hayatının merkezi caddesidir. Burada: birçok gece kulübü ve seks turizminin yapıldığı yerler var. Özellikle: seks ile ilgili her türlü materyalin satıldığı dükkanlar var. Red Light District gibi alçak binaların giriş katlarında, pencerelerden bakıldığında, içeride, sandalyeler de iç çamaşırları ile oturan kadınları görmek mümkündür. Bu bölgeye, yanlışlıkla veya meraktan giren kadınlara izin verilmiyor. Fahişeler, bu yanlışlıkla giren kadınlara, yumurta-su atıyorlar, aman dikkat.
Ancak, her şeye rağmen, burada dikkat edilmesi gerekiyor. Özellikle: tenha yerlere takılmamanızı öneririm, çünkü agresif olabilen insanlar var. Tek başınıza buraya giderseniz, büyük olasılıkla, çevrenizde toplanan bayanlar olacaktır, bunlar sizi kendi mekanlarına doğru çekiştireceklerdir.
Ancak: bunların yanında, bölgede: birçok tiyatro, müzik kulüpleri, restoranlar ve diskolar da bulunuyor.
Evet, bugünlük gezi planımız da burada noktalanıyor.
ŞEHİRDE GEZİLECEK DİĞER YERLER
ELBE NEHRİ
Nehir Çek Cumhuriyetinden doğar ve 1091 km. yol kat ettikten sonra, Hamburg, Magdeburg ve Dresden şehirlerinden geçerek, Kuzey Denizine akar.
Elbe plajı: Hamburg şehrinin Othmarschen ve Ovelönne ilçelerinde: plajlar bulunmaktadır ve şehir merkezinden, buraya ulaşmak mümkündür. Havanın güzel olduğu dönemlerde, bu plajlar, yerli ve yabancı ziyaretçiler tarafından yoğun olarak tercih edilmektedirler. Burada insanlar güneşlenir ve nehrin öbür yanındaki liman ve limandaki konteynırların manzarasını izleyebilirler.
Batı plajı bölümünde: 1999 yılındaki taban taramaları sırasında, nehirden çıkarılan, 19.7 metre çevresi olan ve 217 tonluk “Alter schwede” isimli taş parçasını görebilirsiniz.
Bunun dışında: Elbe nehri boyunca uzanan bisiklet yolu: yürüyüş meraklıları ve bisiklet binenler içinde güzel olanaklar sunmaktadır.
FİSCHMARKT
Burası, Elbe nehri kıyısında, Hafenstrabe ile Grobe Elbstrabe arasında, bir Pazar yeridir. Ancak, burası yalnız balık ve deniz ürünlerinin satıldığı bir Pazar yeridir ve her Pazar günü, birçok insan buraya alışveriş yapmaya gelirler.
HEİNRİCH-HERTZ KULESİ
Hertz: Hamburg doğumlu bir Alman fizikçidir. Telekominikasyon kulesi, 1965-1968 yılları arasında inşa edilmiştir. Şehrin en yüksek binasıdır ki uzunluğu: 280 metredir. Beton bölüm: 205 metre, onun üzerinde 45 metrelik çelik kafes ve 30 metrelik, çeşitli antenlerden oluşan, üç parçalı silindir bulunmaktadır.
128 metre yükseklikte: iki katlı gözlem terası ve restoran bulunmaktadır. Buraya: iki hızlı asansör ile çıkılabilmektedir. Ancak, gerek restoran ve gerekse gözlem istasyonu, yangın tehlikesine karşı, 2001 yılında kapatılmıştır. Yani, bu devasa yapıyı, yalnızca uzaktan izlemekle yetineceksiniz.
PLANTEN UN BLOMEN
Burası, bir parktır. Şehir merkezinde, 47 hektarlık bir alana yayılmıştır. Bu park alanına ilk bitki: 1821 yılında dikilmiştir. Parkın hemen girişinde: Hamburg Dammtor demiryolu istasyonu bulunmaktadır. Park içinde: su ve ışık gösterileri, konserler, tiyatro gösterileri düzenlenmektedir. Bir anlamda, şehrin botanik bahçesi de denilebilir. Giriş ücretsizdir.
KÖHLBRAND KÖPRÜSÜ
Bu köprü, Hamburg limanında, Elbe nehri üzerinde, bir kablo askılı köprüdür. Köprü: 4 yıllık inşaat faaliyeti sonunda, 1974 yılında hizmete açılmıştır. Bizim İstanbul-Boğaz köprüsüne benzemektedir. Hatta, üzerinden atlayarak intihar edenler olduğu bile söyleniyor. Ama günümüzde yaya trafiğine kapalıdır. Üzerinden, her gün 40 bin otomobil geçtiği söyleniyor. Deniz seviyesinden yüksekliği: 53 metredir. Kulelerinin yüksekliği: 135 metredir.
BALLİN STADT AUSWANDERWELT HAMBURG
Vaddeler Bogen bölgesindedir. Giriş ücretlidir, 12 Euro.
Burası: 1850-1939 yılları arasında, yaklaşık 5 milyon Avrupalı göçmenin, Hamburg üzerinden, HAPAG gemisiyle, Amerika’ya göç etmek isteyen göçmenlerin, tıbbi bakımlarının ve konaklama imkanlarının sağlandığı bir yer olarak 1898-1901 yılları arasında inşa edilmiştir.
Yani, bir anlamda, dünyaya açılım kapısıdır. Burada: yemek yerleri, lojmanlar, hamam, kilise, Sinegog, müzik pavyonu ve tıbbı muayene odası ve 30 yapı daha bulunmaktadır. Biraz önce söylediğim gibi, Avrupalı göçmenler, Okyanusu geçip Amerika’ya gitmeden önce, burada kalmışlardır.
TİERPARK HAGENBECK
Şehrin, Stelingen bölgesindedir.
Burası, Hamburg şehrinin hayvanat bahçesidir.
Carl Hagenbeck tarafından, 1863 yılında toplanan hayvanlar, parkın ilk temelini teşkil etmektedirler. Hagenbeck: 1907 yılında, ilk hayvanat bahçesini oluşturduğunda, hayvanları kafeslere koymak değil de, çevrelerinde hendekler açarak barındırmayı tercih etmiştir.
II. Dünya savaşı ardından, bombalama sonucu hayvanat bahçesi tamamen yıkılır. Savaştan sonra yeniden inşa edilir ve günümüzde, özel bir hayvanat bahçesi olarak “Hagenbeck” ailesi tarafından işletilmektedir. Hayvanat bahçesi hakkında ilginç bir anı var. 1956 yılında, bu hayvanat bahçesinden kaçan 45 maymun, uzun süre Hamburg şehrinin altını üstüne getirmiştir. Hatta: maymunlar, evlerden tek tek toplanmıştır.