1990’lı yıllardaki terörist saldırılar sonucu, Mısırlı yetkililer, turistlerin güvenliğini sağlamak amacıyla, bazı önlemler almak zorunda kalmışlar. Özellikle: Dendera, İsna, İdfu ve Kam Umbu Tapınakları ile Assuan’da buna dikkat ediliyor. Yabancı turistlere, bir askeri eskortun eşlik etmesi zorunluluğu var. Bu nedenle, belli zamanlarda hareket eden bir konvoy sistemi oluşturulmuş. Bağımsız gezmek isteyen turistler, turizm danışma bürosuna başvurmak zorundalar.
LUKSOR KUZEYİ
DENDERA (HATHOR) TAPINAĞI
Luksor’un 60 km. kadar kuzeyinde bulunan “Dendera”: inek tanrıça Hathor’a adanmış tapınağı ile ünlü. Buradaki tapınağın diğer ismi: Hathor tapınağı. Kral Keops döneminde yapıldığı sanılıyor. Daha sonra: III. Tutmosis döneminde yeniden yapılmıştır. Ancak Roma İmparatorları zamanında tamamlanabilmiş. Romalı lejyonerler, Mısırın tanrılar kültürünü İmparatorluğun en uzak köşelerine kadar taşıdılar.
Burası:
Prolemaios döneminde, MÖ.125 yılından itibaren Yukarı Mısır’ın tanrıça tapımı için önemli bir merkez haline gelmiş. Cleopatra: tanrıçalara tapınmak için buraya gelmiş ve dönüşünde de vatandaşları tarafından yaşayan tanrıça olarak, ona tapınılmaya başlanmış. Tapınağın arka cephesindeki kraliçenin eşsiz yarım kabartması görülmeye değer. Bu Cleopatranın yaşadığı zamanda yapıldığı bilinen tek örnekmiş.
Tapınak:
MS.60 yılında, Romalılar tarafından tamamlanmış. Bu; Roma İmparatorlarının duvarlardaki kartuşlarını da açıklıyor. Dandera’nın tavanında: tanrıça Nut’un, gökyüzüne yolculuğu resmedilmiş. Tapınak, burada yaşayan Kopt Hıristiyanların ve Arapların yaktığı ateşler yüzünden, kararmış olmasına karşın, görülmeye değer.
Koptlar
Ayrıca, tanrı figürlerinin yüzlerine de zarar vermişler. Dar yerlere girme sıkıntınız (klostmofobi) yoksa; gravürlerin korunduğu, aşağıdaki Kriptaya mutlaka inin. Bütün bölgenin, çölün ve Nil vadisinin harika manzarasını gören çatıya da çıkabilirsiniz.
Evet: Dandera’nın kuzeyinde, Luksor’dan 150 km. uzaklıkta: Abydos var.
ABİDOS (ABYDOS)
Yukarı Mısır’da, Nil kıyısında, El-Beliane’nin 11 km. güneybatısında ve Kahire’nin ise, 560 km. güneyindedir.
Burası: yeraltı dünyası ve yeniden diriliş tanrısı “Osiris”e adanmıştır. Abydos: MÖ.3100 ile 2755 yılları arasında, önemli bir defin alanıymış. Çok eskiden kalma pek çok mastaba (üstü taş kapaklı mezar) ile çevrilmiş olması nedeni de bu yüzden. Mısır tarihinin başlangıcından itibaren, Nekropolisin kuzeyinde, birbiri ardınca bir dizi tapınak yapılır.
Yukarı Mısır’da siyasi merkezden çok dinsel bir merkezdir. Kral Aha ve 1’nci hanedanın kralları, kendileri ve saray mensupları için: burada, büyük mezar kompleksleri yaptırırlar.
Kral Dan, buradaki mezarını diyorit taşlarla donatır. Zemini kırmızı granitle kaplatır. O zaman kadar yalnızca kap yapımında kullanılan bu soylu ve sert malzemeyi, binalarda da kullanmaya başlayan Mısırlılar, Piramitler dönemindeki mimarların çok işine yarayacak deneyimler kazanırlar.
Kral I. Seti’nin coşkun inşaat faaliyetlerinden payını alır.
11’nci hanedandan itibaren, kayıtlarda yazıldığına göre: bu şehirde, her yıl Osiris’in büyük “mysteria” ları kutlanır. Dramatik kült oyunu biçimindeki bu mysteria’larda: tanrının; ölüm ve diriliş mitosu canlandırılır. Bu yerin kutsallığından payını almak isteyen Mısırlı, tören yolunda bir anı anıt taşı dikerek, sonsuza kadar orada olmayı sağlamaya çalışmış. Orta Krallık süresince; Abidos’a bu türden binlerce anıttaş dikilmiş. Anıt diktiren Mısırlı, Osiris ile birlikte, yeniden dirilmek istiyordu.
Sonsuz yaşama kavuşmanın en güvenilir yolu bu idi. Dünyanın çeşitli müzelerinde korunan Orta İmparatorluk dönemine ait dikilitaşların çoğu, Abidos’da keşfedilen, 16 ve 17’nci sülalelerin dikilitaşlarıdır. Mısırlının Abidos gezisi: aynı zamanda, hem simgesel bir tema (ruhların kayık içinde, kutsal kente yolculuğu) ve hem de kimi inananlar için gerçek bir yolculuktu.
Yani: şehir, o dönemin adeta Mekke’si idi. Çöl kenarında açılmış basit bir delikten, Yeni İmparatorluk dönemiyle ilgili, olağanüstü büyüklükteki tapınağa varıncaya değin, çeşitli mezarlar bulunuyordu. Bunlar: kralların ve özel kişilerin (başka yerde gömülü olsalar bile) Abidos’ta sahip olmayı zorunlu saydıkları, boş anıtkabirlerin yanında uzanıp gidiyordu. Yani: başka yerde gömülü olsa da, bazı Mısırlılar için, Abidos’da ilave bir mezar yeri bulunması, bir ayrıcalıktı. Bunlardan: yalnızca imparatorluk dönemine ait olanlar; varlığını iyi koruyarak günümüze kadar gelmiştir.
Evet, buranın en önemli tapınağı: I. Seti’nin Tapınağıdır
I. SETİ TAPINAĞI
Ünlü coğrafyacı Strabon:
Buna Memnonium demektedir. Tapınak: yedili bölümleriyle dikkate değer bir yapı. Giriş kapısı sayısı:7, sütunlu 2 salon var. Firavunun yaptığı ayinleri tasvir eden kabartmalarla süslü, 7 sunağa uzanan 7 geçit bulunuyor. Evet: 7 rakamı çok kullanılmış, sanırım bir özelliği olsa gerek.
Tamamı kireçtaşından inşa edilen tapınak, günümüzde bile etkileyici bir yer olma özelliğini sürdürüyor. Tapınağın “I” şeklindeki yapı planının bir benzeri daha yok. Tapınak, öte dünyaya göçen yöneticilere, nesiller boyu hizmet vermiş. Seti’nin emriyle MÖ.1291 ve 1279 yılları arasında yapılan tapınağın sıra sütunlu avluları ve rampaları: daha sonra yönetimi kendisinden gasp eden ve tapınak duvarlarından adını silmeye girişen oğlu, II. Ramses tarafından eklenmiş.
İkinci terasın, sıra sütunlarının üzerindeki gravürler:
Ramses’in, tanrılar ve özellikle de Osiris, İsis ve Horus tarafından kabullenildiğini gösteriyor. İki hipostil salonda, çok iyi korunmuş papirüs sütunlar ve güneybatı kanadındaki Krallar Galerisinde, yüzyıllar boyu gelmiş geçmiş firavunlara ait 76 kartuş bulunmuş. Bu kral isimlerinin yazılı olduğu belde: Abidos levhaları olarak biliniyor.
1’nci Seti’nin, 1903 yılında bulunan mezarı boş imiş. Anıtkabir, yani Osireion, yan duvarları cenaze töreni metinleriyle süslü bir Osiris mezarı imiş. Çevresi, bir kanalla çevrili bir ada biçiminde yapılmış olan mezar, dünyanın yaratılışı sırasında sulardan çıkan ilk tepeyi simgeleştirmiş. Tavanlarından iz kalmamış olan, II. Ramses tapınağı, genellikle bu firavun döneminde yapılmış başka kabartmalara oranla daha büyük bir incelik taşır.
Birçok dikilitaşın da gösterdiği gibi, Sais döneminde, din alanındaki etkileri yaygınlaştıktan sonra, bu kutsal yer, değerini yitirmeye başlamış.
LUKSOR GÜNEYİ
Luksor’un güneyinde: Nil vadisinde, üç ayrı tapınak kompleksi var. Nil teknelerinin duraklama noktası olan bu üç tapınak: Luksor’dan veya Asuan’dan güneye doğru giden her tur gurubunun uğrak yeri.
İSNA KENTİ
Luksor’dan, karayolu ile 54 km. uzaklıktadır. Modern Mısır kentidir. Burada: Müslüman ve Hıristiyanlar birlikte yaşamaktadırlar ama zaman zaman aralarında çatışmalar olmaktadır. Yapımına: Roma İmparatoru Tiberius zamanında başlanan galeri, Roma imparatorunu firavun kıyafeti içinde Khnum’a tapınırken gösteren, yarım kabartmalarla süslenmiş.
Koç başlı yaratıcılık tanrısı ve Nil’in kaynağının koruyucusuna adanan “Khnum Tapınağı”nın burada öne çıkıyor. Ama, Nil taşkınları, zamanla tapınak kompleksini alüvyon ve çamur katmanları ile kaplamış. Bugünkü şehir, bunun üzerine kurulmuş. 1860 yılında başlayan kazı çalışmaları sonucunda, tapınağın bir kısmı ve giriş salonu ortaya çıkarılmış.
Bu iyi korunmuş salon, günümüzde kasaba merkezinin tam ortasında, evlerin seviyesinin 9 metre altında kazılmış ve açılmış alan içinde duruyor. Büyük 24 sütundan oluşan salonun çatısındaki kabartmalarda, burç sistemlerinin anlatımları göze çarpıyor. Bu figürler: renklerini koruyabilmiş. Ayrıca: koç başlı tanrı Khnum’a adanmış bir çok hiyeroglif anlatım, duvarlara kazınmış. Tanrı Khnum; Nil’in çamurundan ve suyundan, insana yeniden güç veren yaratıcı tanrı olarak biliniyor.
Tapınak sonrası, ara sokaklara dalarak, şehri dolaşmak isterseniz: ilginç sokak manzaraları, kiliseler, camiler, satıcılar ve bir de ufak çarşı görebilirsiniz.
50 metre kadar güneyde: Mısır’ın ikinci büyük tapınağı ve ayakta kalanlar arasında en iyi durumdakilerden biri olan “İdfu Tapınağı” var.
İDFU (EDFU)
Edfu, güney Mısır’da, Nil kıyısında bir kenttir. Nil’in batı kıyısında, Esna ve Asuan kentleri arasında bulunur.
Nil’den yaklaşık 20 dakikalık bir yürüyüş mesafesinde olduğundan, faytonla gidilebiliyor. Eğer turla gidiyorsanız, fayton ücretini tur ödüyor, sakın faytoncuya ilave para kaptırmayın.
Burada: dünyaca ünlü Edfu Horus Tapınağı bulunuyor. Yaklaşık 2000 yıl boyunca toprak altında kaldığı için en iyi korunmuş tapınaktır.
Mısır’daki antik döneme ait tapınaklar içinde, en iyi korunanı Edfu Tapınağıdır. Tapınağın 50 metre kadar batısında Tell Edfu olarak adlandırılan, antik bir yerleşimin kalıntısı da bulunmuş. Ayrıca: kentin 5 km. kadar kuzeyindeki yedi küçük basamaklı piramit kalıntısı bulunuyor.
Evet: bu tapınak, firavun kılığında insan suretine giren tanrı Horus’a adanmış. Horus’u; bir şahin olarak gösteren granit heykel, tapınağın girişini koruyor. Eni:79 metre ve yüksekliği 36 metre olan, dış pilon (giriş) gerçekten muhteşem.
MÖ.237 yılında:
III. Ptolemaios Euergetes zamanında yapımına başlanan inşa süreci 25 yıl sürmüştür. Ancak, inşaat MÖ.80-51 yıllarına kadar devam eder.
Burası, tapınağın tamamen yenilendiği, MÖ.237-105 yılları arasında, Prolemaioslar tarafından yaptırılmış.
Klasik Mısır tarzında inşa edilen İdfu: yeniden yapımı sırasında, çok az değişikliğe uğramış. Anıtsal pilondan avluya, oradan da iki hipostil galeri geçilerek, mabede ulaşılıyor. Yapının tamamı: istinat duvarları ile çevrilmiş. Ama ziyaretçiler: bu istinat duvarının hemen yanında bırakılan küçük bir koridordan dolaşarak: dış duvarlardaki süslemeleri görebiliyorlar. Bu süslemelerde: Horus’a şükranlarını sunan Prolemaios firavunlarını görebilirsiniz. Özellikle de: heykeli yapılmış yemek sunakları çok etkileyici.
Anıtsal pilonun arka duvarlarında, Horus ile Hathor’un yıllık karşılaşmalarından, sahneler betimlenmiştir.
Tanrıça Hathor;
Dendera’daki tapınağından kutsal barka (uzun ince bir kayık göreceksiniz) ile tapınakta, kocasıyla yeniden bir araya gelmek üzere yolculuk yapardı. Mısırlılar: bu olayı, 2 hafta süresince, neşeli danslar yaparak, alaylar ve ziyafetler düzenleyerek kutluyorlardı. Bu arada kayık dedim. Mısır’da ölülerin öte aleme geçişleri, bir kayıkla betimlenirdi. Karanlık sulardan geçip, ölünün sorgulanacağı Maat-Hakikat salonuna gidiş, bu kayık aracılığı ile olmaktaydı. Sorgulama bittikten sonra ise, yine dümeninde Horus’un bulunduğu bu kayıt ile yolculuk edilirdi.
Mabedin arkasındaki küçük granit muhafazada, bir zamanlar Horus’un bayka’sı duruyormuş.
Efsaneye göre:
Şahin tanrı Horus’un; babası İsiris’i öldüren amcası Seth ile kıyasıya dövüştüğü bir yer burası. Bu yüzden Mısırlılar için önemli bir mabet. Horus ile kötü amcası ( Horus’un babası olan Osiris’i öldüren ve Mısır tahtına göz koyan) Set arasındaki kavga: tapınağın güneybatısındaki, dış cephedeki resimlerde anlatılmış. Bu olay: Mısırlıların günlük hayatlarında “kötüyü yenen iyi” nin zaferine inandıklarını göstermektedir.
İdfu Tapınağındaki yazıtları, biri kopya etmek istese ve sabahtan akşama dek yazsa, bunu 20 yılda tamamlayamaz.
Bu tapınakta:
Diğer pek çok tapınakta olduğu gibi, ilk Hıristiyanlara ev sahipliği yapmış ve bazı duvar rölyeflerindeki yüzler bu nedenle zarar görmüş ve kazınmış. Tapınak çok kalabalık olduğundan, kapalı alanlarında uzun uzadıya kalıp da rölyefleri incelemek pek mümkün olmuyor. Bu nedenle, daha çok dış avlulardaki rölyefleri inceleyebilirsiniz.
KAVM UMBU (KOM OMBO) TAPINAĞI
Assuan’a en yakın tapınaktır. İdfu’dan 60 km. daha güneydedir. Nil kenarındaki bir tepeciğin üzerinde kurulmuştur.
İlginç bir tapınak barındırıyor. Tapınak: gemilerin kıyıya yanaştığı yere çok yakın olduğu için, genellikle yürüyerek gidilebiliyor. Ama yol, her şeyi satan herkesle dolu olduğu için epey uzun sürebiliyor.
Evet, buradaki tapınak, aslında, yan yana yapılmış iki tapınaktan oluşmuş. Tapınağın yarısı, iyilik tanrısı Horus’a, diğeri de kötülük tanrısı timsah kafalı Sobek (Seth)e adanmış. Bu özelliği nedeniyle, diğer tapınaklardan ayrılıyor.
Yalnız burayı diğer tapınaklardan ayıran diğer bir özellik de: ibadet ve cenaze işleri dışında, sağlık merkezi olarak da kullanılmış bir tapınak olması. Ayrıca: tapınaktaki her şey, ana eksen boyunca, simetrik olarak düzenlenmiştir.
Assuan Barajının inşasından önce, Nil Nehrinde binlerce timsah yaşarmış.
Mısırlılar: timsahların gücüne hayranlık duyarlarmış. Bu yüzden: Kavm Umbu, timsah tanrısı Sobek’e ve Set’le son kavgası burada geçen Horus’a adanmış.
Timsah: Nil kıyılarında, en korkulan hayvan olduğu için onları kızdırmamak uğruna, her yıl bir tane timsah seçilip, krallar gibi hizmet görürmüş. Bu timsahın tutulduğu sunak alanı ve bir timsah mumyası, görebileceğiniz yerler arasında.
Giriş: Sobek ile Horus’un yarım kabartmalarıyla süslü. İçeride: bölgede tapınılan üç timsahın mumyası var. Ama, mumyalar çok iyi durumda değiller. Kavm Umbu’nun en ilgi çekici yeri: hipostil salonu. Burada: sütunların üzerindeki renkler çok canlı. İki tanrı, ortalarındaki mabedi paylaşır ve fresklerde birbirlerine saygılar sunarlar. Ayrıca: çocuk sahibi olmak isteyen kadınların adak adadıkları Mamissi görülebilir.
Tapınak içindeki kabartmalardan bir bölümü, burayı daha sonra kilise olarak kullanan Kıptiler tarafından silinmiştir.