Adıyaman Kahta

Adıyaman Kahta

Nemrut, yani dünyanın 8’nci harikasını barındıran, bunu turizmin hizmetine en iyi şekilde sunan bir yöremizdir. Yörenin tarihi ve  turistik güzelliklerini kapsayan, Nemrut turu, sizi inanın tarihin derinliklerinde, muhteşem bir geziye götürecektir. Mutlaka ama mutlaka gezmeniz-görmeniz-keşfetmeniz gereken bir yer. Sadece Nemrut mu hayır, Cendere Köprüsü, Arsemia antik kenti, inanın muhteşem güzellikteler, mutlaka gezilip görülmesi gereken yerler.

Adıyaman Kahta

ULAŞIM

Kahta, il merkezi olan Adıyaman iline: 33 km. uzaklıktadır. Kahta-Ankara arasındaki uzaklık: 924 km. Kahta-Malatya arasındaki uzaklık: 380 km. Kahta-Sivas arasındaki uzaklık: 376 km. Kahta-Gaziantep arasındaki uzaklık: 188 km. Kahta-Adana arasındaki uzaklık; 384 km.

TARİHİ

MÖ.3’ncü yüzyılın ortalarında: Kommagene kralı Arsemes, buraya şehrin yanından geçen Nymphaios (Kahta) çayının ismine izafeten, “Nymhaeum kenti” ismini vermiştir. Nympha: Yunan mitolojisinde: su ve orman perilerine verilen isimdir. Dolayısıyla, bu şehrin isminin: su perisi kenti veya orman perisi kenti olması kuvvetli bir ihtimaldir. 

Daha sonraki tarihi süreçte, bölgede egemenlik kuran uluslar: Hititler, Mitanniler, Asurlar, Geç Hititler, Persler, Makedonyalılar, Roma ve Bizans imparatorluğudur. Yörede en büyük etkinlik gösteren Kommagene krallığı ise: MÖ.69 yılında kurulmuş ve Romalılar tarafından yıkıldıkları, MS.72 yılına kadar olan 142 yıllık zaman içinde: büyük tarihi eserler bırakmışlardır. 

670 yılında Emeviler, 758 yılında Bizanslılar ve Sasaniler, 926 yılında Namdaniler, 1226 yılında Selçuklular, 1284 yılında Memlükler, 1393 yılında Timur ve 1516 yılında ise, bu kez Osmanlılar yörede egemenliği ele geçirirler. Kahta Cumhuriyet döneminde Malatya’ya bağlı bir ilçedir.

Cumhuriyetin ilk yıllarında yer değiştirerek, Nemrut dağı eteklerindeki eski Kahta’nın 26 km güneyinde bugünkü yerine taşınır. Eski ilçe merkezinin ismi “Eski Kahta” dır. İlçe 1954 yılında Adıyaman il olunca, Adıyaman’a bağlanır.

Kahta isminin kaynağı: Süryanice’den geldiği söylenmektedir. Çünkü: bir zamanlar, burada yoğun süryani nüfus bulunduğu biliniyor. Hatta, kelimenin tam anlamının “Gaktai” olduğu ve zamanla değişerek, günümüze “Kahta” olarak geldiği belirtilmektedir.

İlçenin ismi hakkında bir diğer söylenti; tarihte Orta Asya’da Ötüken ve Karakurum yakınlarında, Kahta adında bir kentin varlığından söz edilir. Yani, Kahta ismi Orta Asya kökenli bir isimdir. Kahta ismi, Persçede “Dağın Eteği” anlamına gelir ve Kommagenelilerden önce bölgede hakim olan Persler tarafından kullanılmıştır.

GENEL

İlçe merkezinin denizden yüksekliği: 725 metredir. Kuzeyinde sıra dağlar ve doğusu ve güneyinde ise, Atatürk Baraj gölü bulunmaktadır. Dağlık bölgelerden, güneye doğru inildikçe, platolar ve ovalar görülür. Atatürk baraj gölü, bölgenin iklimini de etkilemiş, karasal iklimden Akdeniz iklimine benzemeye başlamıştır. 

Yörenin ekonomik etkinlikleri: tarım, hayvancılık ve turizme dayanmaktadır. Yöre insanının % 85’i, tarımla uğraşmaktadır. Atatürk Baraj gölünden yararlanılarak, sulu tarım yapılmaktadır. Özellikle, pamuk ve tütün yetiştiriciliği ön plandadır. İlçe topraklarının üçte birlik bölümü 1’nci derece ve kalan bölümü ise 2’nci derece deprem kuşağındadır.

NE YENİR-NE İÇİLİR

Adıyaman yöresinde, her ne kadar: çiğ köfte, içli köfte meşhur ise de, Kahta yöresine geldiğinizde, Atatürk Baraj gölü kıyısındaki restoranlarda, göl balığı yiyebilirsiniz.

NE SATIN ALINIR

Yörede, Nemrut heykellerini anımsatan, minik heykelcikler satın alabilirsiniz.

ULUSLARARASI KAHTA KOMMAGENE FESTİVALİ

Kahta Kaymakamlığı ve Kahta Belediye Başkanlığı tarafından düzenlenen festival ilk olarak 1993 yılında yapılmış olup, her yıl 20-21-22 Eylül tarihleri arasında düzenlenir. Festival kapsamında, panel, sergi, konser, sempozyum tertiplenmekte ve çeşitli sunumlar yapılmaktadır.

GEZİLECEK YERLER

Adıyaman Kahta

NEMRUT DAĞI

Yine bu sitede, ayrı bir başlık altında, ilçe merkezine 70 km. uzaklıktaki Nemrut dağı ve Kommagene krallığı kalıntıları heykellerle ilgili ayrıntılı yazıma ulaşabilirsiniz.

Nemrut dağı tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için. 

 

DEĞİRMENBAŞI MESİRE YERİ

İlçe merkezinin 26 km kuzeyindeki Kocahisar köyündedir.

Köyün içinden geçilerek yaklaşık 1 km stabilize yolla mesire yerine gidilebilir. Kahta çayının kolunu oluşturan Değirmenbaşı çayının vadisinde olup, doğal açıdan güzel bir görünüme sahiptir.

Kayaların ve dağların arasından süzülerek akan suları, yeşil alanları, kanyon vadisi, karstik şekilleriyle görülmeye değer bir yerdir. Mesire alanında, Kahta ilçesinin içme suyunun karşılandığı kaynak suyu oldukça tatlı ve soğuktur.

Ayrıca alanda bulunan iki adet tarihi Selçuklu köprüsü ve Kocahisar köyündeki Kahta Yeni Kale, buraya ayrı bir çekicilik kazandırır. Bu bölge, özellikle hafta sonunda yerli halk tarafından yoğun ziyaret edilir.

KAHTA KÜÇÜK SÜLÜKLÜ GÖL

İlçe merkezine 18 km uzaklıkta, Kozağaç köyünde bulunmaktadır.

Göl, kaynak olarak kar ve yağmur sularının yanı sıra suyunu buraya boşaltan küçük bir dereden beslenir. Daha çok yöre halkı tarafından kullanılmaktadır. Yöre halkının yanı sıra çevre il ve ilçelerden de göle gelerek sülük tedavisi yapan ziyaretçiler bulunur.

Gelen ziyaretçiler gölün kenarında tedavi yapabildiği gibi, gölden sülük toplayarak evde tedavi olabilmektedir. Ancak bu şekilde gölden sülük toplamak, göldeki sülük sayısını azalttığı için gölün geleceği açısından tehlike arz etmektedir. Yaz mevsiminde gölün suyu çok azaldığı için ilkbahar aylarında ziyaret edilmesi önerilir.

Adıyaman Kahta Eski Kahta Selçuklu Köprüleri
Adıyaman Kahta Eski Kahta Selçuklu Köprüleri

 

ESKİ KAHTA SELÇUKLU KÖPRÜLERİ

Kocahisar köyünün sınırları içerisinde ve Kahta Yeni Kale’nin güney tarafındadır.

Roma, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde yapılan bütün tarihi köprülerde çoğunlukla kalker taşı kullanılmıştır. Bu özellik, Selçuklu köprülerinde de görülür. Kahta çayı üzerinde bulunan ve halk arasında “Selçuklu köprüleri” olarak isimlendirilen köprüler iki gözlüdür.

Çayın memba ve mansap yönünde bulunan her iki köprünün de ne zaman ve kim tarafından yapıldığı bilinmez. Selçuklu Yukarı Köprüye “Değirmenbaşı Köprüsü”, Selçuklu Aşağı Köprüye Şeytan köprüsü de denilir. Muhtemelen eski Kahta-Malatya kervan yolu üzerinde 13’ncü yüzyıldan kalma bir Anadolu Selçuklu eseridir. Günümüzde köprüler üzerine yapılmış olan asfalt ve aşağı köprüdeki korkuluklar, tarihi köprülerde olumsuzluk yaratır.

Adıyaman Kahta Kahta (Kocahisar) Yeni Kale

 

KAHTA (KOCAHİSAR) YENİ KALE

Kocahisar köyü içindedir. İl merkezine 60 km ve ilçe merkezine 26 km uzaklıktadır.

Kale 350 metre yüksekliğinde kayaların üzerine inşa edilmiştir. Arkeolojik araştırmalar sonucunda kalede Kommagene krallık sarayının bulunduğu tespit edilmiştir. Kale bugünkü görünümünü Memlükler zamanında inşa edilen ilavelerden almıştır.

Tek giriş kapısı olan kale, dev surlarla çevrilidir. Kale içerisindeki konutlar, çarşı, pazaryeri, cami, su sarnıçları, zindan ve hapishane bulunmaktadır. Evet, ilk yapılış tarihi Hititlere kadar giden kalenin bugünkü şekli Memlükler döneminden kalma olup Osmanlı döneminde de kullanılmıştır.

Kalenin Urartu, Part, Kommagene, Roma, Sasani ve Arapların eline geçtiği bilinmektedir.  Kalenin kapı girişi üzerinde, mescit’de, doğu burcunda ve sarayın giriş kapısında olmak üzere çok sayıda kitabe mevcuttur. Kale giriş kapısı üzerinde bulunan yazıtta, Memlük Sultanı Kalaun’un, mescitte bulunan yazıtta Melik Eşref Selahattin Halil, sarayın giriş kapısındaki kitabede ise Melik Nasır’ın adları geçer.

Kale içinde mescit, hapishane ve zindan, posta güvercinlerinin yetiştirildiği kule, sarnıçlar, hamam ve Kahta çayına inen gizli bir su yolu bulunmaktadır. Kale’den Nymphois’e inan su yolu, bir tünelle Arsemeia’ya bağlanmıştır. 80 metreyi bulan bu yolla halen suya ulaşmak mümkündür. Kale en son 1970’lerde Dörner tarafından kısmen onarılmıştır.

CENDERE KANYONU

Kahta çayının bir kolu olan Cendere çayı üzerinde oluşan kanyon, doğal çekiciliğiyle yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çekebilecek güzelliktedir. Kuzey de Sincik ilçesine bağlı Çarhane köyünden başlayan kanyon vadi, Cendere köprüsüne kadar yaklaşık 2 km uzunluğa sahiptir.

Kanyona gelen ziyaretçiler: piknik yapma, balık tutma ve yüzme aktiviteleriyle birlikte kanyon üzerinde bulunan ve tarihi çekiciliğe sahip olan Cendere köprüsünü görme imkanına sahiptir. Ancak mevcut altyapı sorunları, tanıtım eksikliği ve konaklama sorunları nedeniyle, turistik etkinlikler istenen düzeyde değildir.

Adıyaman Kahta Cendere (Septimius Severus) Köprüsü

 

CENDERE (SEPTİMİUS SEVERUS) KÖPRÜSÜ

Kahta ve Sincik ilçeleri arasında, Kesertaş köyü sınırları içinde, Cendere çayı (antik Cabinas) üzerinde kurulmuştur. Kahta ilçesinden Nemrut dağına doğru giderken, Karakuş Tümülüsünü geçtikten sonra yaklaşık 10 kilometre sonra Sincik-Kocahisar yol ayrımında bulunmaktadır. İl merkezine 55 km ve Kahta ilçe merkezine 20 km uzaklıktadır.

Roma köprüsü veya Septimus Severus köprüsü olarak da bilinir.

Köprü, muhteşem bir kanyondan akan Kahta çayının bir kolu olan Cendere çayının en çok daraldığı yerde, iki ana kaya üzerinde kurulmuştur.

Adıyaman Kahta Cendere (Septimius Severus) Köprüsü

 

Günümüzde halen kullanılan köprü, Cendere (Cabinas) çayı üzerinde, Roma imparatoru Semtimius Severus (MS 193-211) zamanında, Samsat’ta (Somasata) karargah kuran 16’ncı Lejyon tarafından yaptırılmıştır. Köprü anıtsal Roma mimarisinin güzel bir örneğidir.

Tek kemerli, bir savaklı, 120 metre uzunluğunda 7 metre genişliğinde, 30 metre yükseklikte, her biri 10 ton ağırlığında olan 92 iri kesme taş bloğun üst üste bindirilmesiyle oluşturulan köprü, aynı zamanda Romalıların yaptırdığı en geniş ikinci köprü olma özelliğini taşıyor. Bir diğer önemli özelliği ise, harç kullanmadan yapılmış olmasıdır.

Köprü, depreme karşı korunacak şekilde, sütunlara ve köprüye esneklik payı verilerek inşa edilmiştir.

Köprü ile ilgili bir efsane var. Roma imparatoru Septimus Severus (MS 193-211) tarafından milattan sonra ikinci yüzyılda kendisi, eşi Julia Domna ve çocukları Caracalla ve Geta adına yaptırılan Cendere köprüsü, köprüdeki kitabeye göre her bireyi temsilen dört dor tipi ve üzerinde heykeller olan sütunla 11 yılda inşa edilmiştir. İmparator ve eşi için yapılan iki sütun Kahta tarafına, iki oğlu için yapılan iki sütun Sincik tarafına yerleştirilmiştir.

İmparator Severus’un vefatından sonra taht kavgasına tutuşan oğullarından Caracalla, 5 yaşındaki kardeşi Geta’yı öldürür. Bunun üzerine Caracallac (MS 211-217) , Roma’da kardeşinin adını taşıyan tüm anıtları yıktırır ve madeni paralardan sildirir. Bu yıkımdan Cendere köprüsü de nasibini alır.

Böylece, Gata adına köprünün kuzey girişinin batısına dikilmiş olan dördüncü sütun yıkılır. Tarihi köprü o günden beri üç sütunlu haliyle mevcudiyetini koruyor.

Bu köprü 2004 yılına kadar araç geçişine açık ve kullanılır durumda iken, 2005 yılında yeni yapılan köprünün hizmete girmesiyle araç trafiğine kapatılmıştır.

Köprü 1997-1998 yılları arasında restore edilmiştir.

Adıyaman Kahta Şeytan Köprüsü

ŞEYTAN KÖPRÜSÜ

Burası, “Nymhhois Arsemia” olarak da isimlendiriliyor. Eski kale ve Yeni kale arasında, nyphosis yani günümüzdeki adıyla Kahta çayı üzerindedir.

Adıyaman Kahta Karakuş Tümülüsü

KARAKUŞ TÜMÜLÜSÜ 

Nemrut dağı tur güzergahında, Nemrut dağı Milli Park giriş noktasındadır.

Burada: Kommagenelerin kraliçesine ait bir anıt mezar ve sütun üzerinde kartal heykeli bulunmaktadır. Bu nedenle: yöreye: Karakuş ismi verilmiştir. Burası: Kommagene krallığı  döneminde, kutsal bir alan olarak değerlendirilmiştir. Kral II. Mithradates, annesi İsias için, bu anıt mezarı inşa ettirmiştir.

İsias: dünyanın en güzel kadını olarak betimlenir. Daha sonraki dönemde: Pers prensleriyle evlendirilen ve Pers-Roma savaşı sırasında öldürülen kız kardeşlerinin cenazelerini de, buraya, annesinin anıt mezarına gömdürmüştür. Burada: yani Karakuş anıt mezarında, 4 Kommagene kraliçesinin mezarı bulunmaktadır. Mezar bölgesinin çevresi: MÖ.36-38 yılları arasında: surlarla çevrilmiştir. Ancak, Romalılar tarafından bölge işgal edildiğinde, bu mezar alanı da tahrip edilmiştir.

Adıyaman Kahta Karakuş Tümülüsü

Evet, anıt mezarın çevresinde bulunan 5 sütundan, dört tanesi günümüzde durmakta olup, bir tanesi yıkılmıştır. Bu sütunlardan: güneye bakan üzerinde, bir kartal figürü bulunuyor. Kartal: göksel gücü temsil etmektedir. Doğuya bakan sütun üzerinde: aslan ve boğa figürü var ve yerdeki gücü temsil ediyorlar.

Adıyaman Kahta Arsemia (Nymphaios Arsameia)

ARSEMİA (NYMPHAİOS ARSAMEİA)

Kommagene krallığının yazlık yönetim merkezi olan Arsemia, Kahta ilçesine bağlı Kocahisar ile Damlacık arasında, Kahta çayının (Nymphaios) doğusundadır. Adıyaman il merkezine 60 km ve Kahta ilçe merkezine 25 km uzaklıktadır.

Arsemia, 1951 yılında Alman arkeolog Friedrich Karl Dörner tarafından tesadüfen keşfedildi. Dörner ve ekibi, 1953-1956 yılları arasında, Amerikalı arkeolog Theresa Goel ile birlikte, Arsemia’nın bilinen kabartmalarını ve tünellerini keşfetti.

Arsemia, MÖ 3’ncü yüzyılda Kommagenelerin atası Arsemez (MÖ 255-225) tarafından, Kahta (Nymphaios) çayının doğusunda, Eski Kahta kalesinin karşısında kurulmuş, Krallığın yazlık başkenti ve kutsal alanı (Hierothesion) dır.

Yazıt

Güneydeki tören yolunun orta kısmında, kayaya oyulmuş Anadolu’nun bilinen en büyük Grekçe dini ve sosyal içerikli yazıtı vardır. Yazıtta Kommagene kralı I. Antiochos’un (MÖ 62-32) babası Mithradates Kallinikos’a (güzel yenen) ait bir kült yeri “hierothesion” yaptırdığı, burayı müşterek bir kültün icrası için büyüttüğü ve güzelleştirdiği anlatılmıştır. 

Kutsal mezar yerinin; Kahta çayının (Nymphaios) kıyısındaki Arsemia’nın kenar semtinde bulunduğu belirtilmektedir. Böylece o zamana kadar bilinmeyen ve edebi metinlerde de adı geçmeyen bir kraliyet merkezinden ilk kez söz edilmektedir. 

Yazıttan anlaşıldığı üzere, Mithradates hayatta iken mezarının bulunduğu bu kutsal alanı düzenlemiş, oğlu I. Antiochos bu yeri daha da güzelleştirmiştir. Antiochos ve babasının yüceltilmesi için rahipler görevlendirilmiştir. Baba ve oğulun doğum günleri, her ay kurbanlar ve şenliklerle tüm yurttaşlarca kutlanacak, şenliklerin giderleri de rahiplerin yönettikleri krallık mülkünden karşılanacaktı.

Dehliz-Mağara

Yazıtın bulunduğu yerin alt kısmında: 2 tane tünel-dehliz var. Biri içeceklerin ve gıdaların depolandığı dehlizdir. Diğeri ise dinsel işlevi olan, basamaklı kaya dehlizidir. 

Mağara: yazıtın bulunduğu yerden başlayan ve kendi döneminde bir tür soğuk hava deposu görevi gören 158 metre uzunluğundaki dehlizin yiyeceklerin stoklandığı alan olarak kullanıldığı ve bu sayede içecek ve gıdalar uzun süre bozulmadan muhafaza edildiği düşünülmektedir. 

Dehliz: Yazıtın batısındadır. Kaya içine oyularak yapılmış, 10 metre uzunluğunda ve 150 basamakla aşağı inilen bir dehliz ve sonunda 6 metre derinlikte küçük bir oda bulunmaktadır. Bu dehliz ve odanın dini amaçlarla kullanıldığı bir kült yeri olduğu düşünülmektedir.  Kommagene din adamları burada ibadet etmiştir.

Kabartma heykeller-Stel

Yazıtın üst kısmındaki kayalık alanda 2 tane kaya üzerine işlenmiş kabartma yani stel var.

Bunlardan bir tanesinde: Işık tanrısı Apollon-Mitras kabartmasıdır. Kabartma üzerinde işlenen figürün başında Pers krallığı Başlığı olan “Tiara” bulunmaktadır. Tiaranın tam arkasında, ışınların saçıldığı bir güneş kursu yer almakta ve burada bir Pers Tanrısının betimlendiğini göstermektedir.

Uzun bir kaftan giydirilmiş olan betimin sol elinde, Perslerin adak ve törenler sırasında kullandıkları demet olan “baresman” bulunmaktadır. Kabartmanın arka kısmında yazıt yer alır. Kabartmanın sol yanının bulunmaması, bu kısmın durumu konusunda bilgi edinilmesini engelliyor.

Adıyaman Kahta Arsemia (Nymphaios Arsameia)

Diğerinde ise: Kral Antiochos ile Herakles (Apollon Mithras) tokalaşma (dexiosis) sahnesinin yer aldığı bir kabartma stel bulunur. Tanrı ve kralların selamlaştığı (Dexiosis) kabartma, sert kristalli kireçtaşından yapılmış oyup 1.80 metre genişliğe ve 3.34 metre gibi anıtsal bir yüksekliğe sahiptir.

Kalınlığı 0.82 metredir. Üzerindeki yüksek kabartma halinde iki erkek betimi yer almakta ve sağ elleriyle tokalaşır durumdadırlar. Sağda yer alan çıplak durumda olan betimin alın kısmında üzüm yapraklarından oluşan bir diadem, sol elinde bir topuz, arka tarafında bir aslan postu bulunmaktadır.

Kendisini simgeleyen topuz ve aslan postu yanında güçlü ve kaslı vücut yapısı bu çıplak betimin “Herakles” olduğunu göstermektedir. Sahnenin sol tarafında, başında Tiara (Pers kral Başlığı), Diadem (Taç) ve özellikle sol elinde tuttuğu Zepter ile kral-soylu olduğu anlaşılan betim yer almaktadır.

Üzerinde birçok parçadan oluşan zengin bezeli giysi, altı kollu yıldızlarla süslenmiş zırhı ve kabzası görülen bıçak yer almaktadır. Bu stel, yüzüstü düşmüş bulunmuş ve bu yüzden iyi korunarak günümüze gelmiştir.

Saray kalıntıları

Tepe üzerindeki platformda, Mithridates Callinichus’un mezar tapınağı ve sarayı yer almaktadır. Saray kalıntılarında yapılan kazılarda çok sayıda heykel parçası, bir kraliçe ve Antiochus’un başı bulunmuştur.

Evet, bu antik alanda, yoğun kazı çalışması olmamıştır. Son kazı çalışması 1973 yılında tamamlanmıştır.

AKINCILAR KAYA YERLEŞMESİ

Akıncılar beldesindedir. Belde yerleşiminin batısında yükselen bir kayalık içine yapılmıştır. Ana kaya oyularak oda biçiminde yapılmıştır. Yerleşim zemininde nişler bulunur. Odalar, kayaların uzantısı biçiminde yan yana gelecek şekilde oluşturulmuştur.

Adıyaman şehri tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için.

 

Adıyaman Gölbaşı

Adıyaman Gölbaşı

Bulunduğu konum itibarıyla, önemli yolların kavşağında bulunmaktadır ve bu yüzden, ulaşım bakımından herhangi bir sorununun bulunmaması, yörenin gelişimini olumlu yönde etkilemiştir. Evet Adıyaman ilinin en batısındaki ilçesi. Bu nedenle: Malatya gibi illeri, Gaziantep ve Kahramanmaraş gibi batıya bağlayan geçit durumundadır.

Adıyaman Gölbaşı

ULAŞIM

Gölbaşı, bağlı bulunduğu Adıyaman il merkezine 63 km. uzaklıktadır. İlçe: Doğu Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgelerin, Doğu Anadolu bölgesine bağlayan Gaziantep-Malatya karayolu ve Adana-Malatya demiryolu üzerinde bulunmaktadır.

Adıyaman Gölbaşı

TARİH

Gölbaşı ilçesinin en önemli tarihi yönü yol kavşağında bulunmasıdır. Bu yol Cumhuriyetin kuruluşundan sonra buradan geçen Devlet Demir yolları ve Doğu-Güneydoğu Akdeniz bağlantı yolu olan kara yolu ile pekişmiş ve özellik belirginleşmiştir. Çünkü ilk çağlarda Gölbaşı’ndan geçen transit yol “Bağdat yolu, Savaş yolu, Halep yolu, Murat yolu” gibi isimlerle anılmıştır.

Gölbaşı ilçesinin yerleşim yeri, önceleri boş bir arazi iken: 1934 yılında demir yolunun buradan geçmesi sonucunda, bir yerleşim merkezi haline gelmiştir. Çevreden buraya olan göçler, zamanla yoğunlaşmış ve 1954 yılında Besni ilçesine bağlı bir köy iken, 1958 yılında ilçe haline gelmiştir.

Hatta, öyle bir gelişim göstermiştir ki, Adıyaman ilinin en büyük ilçelerinden biri haline gelmiştir.
Ancak, yörede antik döneme ait kalıntılar yoğun değildir ve buna bağlı olarak antik dönemde burada iskan alanı bulunmadığı değerlendirilmektedir.
Yörenin tarihi geçmişindeki tek özelliği: önemli bir yol kavşağında bulunmasıdır. Şöyle ki, ilk çağlarda, buradan geçen transit yol: Bağdat yolu, Savaş yolu, Murat yolu, Halep yolu gibi isimlerle anılmıştır.
Gölbaşı, 1958 yılında Besni ilçesinden ayrılarak, Adıyaman iline bağlı ilçe haline gelmiştir. İlçe olarak ayrılmadan önce, Besni ilçesine bağlı “Karaçalık” köyü olarak bilinmektedir.

Adıyaman Gölbaşı

GENEL

Gölbaşı ilçe merkezi, önceleri boş bir arazi iken, 1934 yılında demir yolunun geçmesiyle bir yerleşim merkezi haline gelmeye başlamıştır. 1930 yılında Gölbaşı ovasından Fevzipaşa-Malatya bağlantılı demir yolu hattının geçmesi planlanmış ve ilk olarak “Gölbaşı İstasyonu” adıyla bir hizmet binası yapılmıştır. İşçe burası, Gölbaşı için yerleşmenin ilk nüvesi olmuştur.

Civar il ve ilçelerden göçler neticesinde 1954 yılında Besni ilçesine bağlı bir köy olmuş, 1958 yılında ise ilçe olmuştur. Hızlı gelişme seyri sonucu, bugün Adıyaman ilinin en büyük ilçelerinden biri haline gelmiştir. Deniz seviyesinden yükseklik 866 metredir. En yüksek dağ 2500 metre yükseklik ile Akdağ’dır. Gölbaşı’nın 7 km kuzeydoğusunda, Göksu çayı üzerinde (Kumluk köprüsü civarı) inşa edilecek Çataltepe Barajının tamamlanmasıyla Adıyaman ve Gaziantep’e içme suyu verilebileceği gibi Gölbaşı ovası ve çevresindeki arazinin sulanması imkan dahiline girecektir.

Adıyaman Gölbaşı Gölfest

GÖLFEST FESTİVALİ

Her yıl, Gölbaşı ilçesinde Tarım, Kültür, Sanat, Turizm, Eğitim, Spor ve Yardımlaşma festivali, kısa ismiyle Gölfest yapılıyor. Festivalde çeşitli yarışmalar, dans gösterileri düzenleniyor. Konser kısmı son yıllarda düzenlenmiyor.

Adıyaman Gölbaşı Meslek Yüksekokulu

ADIYAMAN ÜNİVERSİTESİ GÖLBAŞI MESLEK YÜKSEKOKULU

Yüksekokul, 2006 yılında yapılan değişiklik ile, Adıyaman Üniversitesine bağlanmıştır. Okulda “Bilgisayar Teknolojileri” başta olmak üzere birçok bölüm vardır.

NE YENİR-NE İÇİLİR

Gölbaşı yöresine yolunuz düşer ve yerel lezzetlerden tatmak isterseniz, önerim: içli köfte, çiğ köfte, keklik kömbesi, yahni, borani olabilir. Patlıcan, domates ve biberden yapılan dövmeç yemeği de, buraya has ve gerçek bir lezzettir. Son olarak: çiğdem mevsiminde toplanan çiğdemlerin meyve kısmından yapılan çiğdem sütlacını mutlaka denemelisiniz.

Adıyaman Gölbaşı

GEZİLECEK YERLER

GÖLLER BÖLGESİ

Yer yapısının kuzeydoğu ucunda Gölbaşı gölü yüzölçümü itibarı ile en büyük, güneybatı ucundaki İnekli gölü en küçük olanıdır. Bu ikisi arasında Azaplı gölü vardır. Gölbaşı gölünün fazla gelen suları bir gelegenle Azaplı gölüne, bu gölün fazla suları İnekli gölüne, İnekli gölünün ve dolayısıyla sözü edilen üç gölün fazla suları da yine bir gidegenle Aksu çayına boşaltılmaktadır.

Adıyaman Gölbaşı gölü

GÖLBAŞI GÖLÜ

İlçeye ismini veren bu göl, ilçe merkezindeki göllerin en büyüğüdür. Kuzeydoğu ve Güneybatı yönündeki çöküntü hendeğinin deniz seviyesinden yüksekliği 885 metredir. Gölbaşı gölü, büyük ölçüde akarsular tarafından beslenmektedir. Göle dökülen akarsuların rejimi ile göl seviyesi arasında bağlantı vardır. Gölü besleyen en önemli akarsular, göle güney ve kuzeydoğudan karışmaktadır. Bunlar bol yağışlı dönemlerde göle doğrudan ulaşabilmektedir.

Ancak çoğunun suyu, kendi oluşturdukları alüvyon dolgu içinden sızarak yeraltına iner ve yeraltındaki gölü beslemektedirler. Oluşum bakımından, kartik tektonik göller gurubundadır. Suyu tatlı fakat içilmeye uygun değildir. Gölün uzanışı, doğu-batı yönlü olup, güneyinde bir miktar ovalık alan, sonrasında ise platoluk alan görülür. Bazı yerlerde alüvyon saha bulunur.

Gölün yüzölçümü 3 km kareye yakındır. Gölün en derin yeri 22 metredir. Göl seviyesi ilkbaharda yükselmekte, sonbaharda ise alçalmaktadır. Batı istikametinde, kanal ile Azaplı gölüne bağlanır. Gölleri birbirine bağlayan bu kanal gelecekte su sporlarının yapılması için düşünülmektedir.

Bu özelliği nedeniyle: GAP Mesire Alanı olarak ilan edilmiştir. Gölbaşı gölünün çevresi motorlu araç trafiğine kapalı, yürüyüş ve spor amaçlı, faytonların süslediği bir kıyıya sahiptir. Gölbaşı gölünün bir özelliği daha var, birçok gölde nilüfer çiçeğinin tek rengi var iken, burada iki rengi mevcuttur.

Adıyaman Gölbaşı Azaplı gölü

AZAPLI GÖLÜ

Gölbaşı gölünün bir kanalla bağlandığı Azaplı gölü, 3 km kare büyüklüğündedir. Tektonik oluğun en çukur yerinde b ulunmaktadır. Deniz seviyesinden 850 metre yüksekliktedir. Diğer göllere oranla daha derindir. Su hacmi, Gölbaşı ve İnekli göllerinden daha fazladır. Bu özellik, Azaplı gölünün tektonik oluğun merkezi kısmında bulunması, çökmenin burada fazla olması, ayrıca göl dibine Eosen kalkerlerinin hakim olması ve böylece çözünmeye bağlı olarak gölün derinleştiği ortaya çıkmaktadır.

Kıyıları: girintili çıkıntılı değildir, sazlık ve kamışlıklarla kaplıdır. Suları tatlı fakat içmeye elverişli değildir. Oluşumu karstik bir yapıya sahiptir. Azaplı gölü 25 metre derinlik ile en derin göldür. Su hacmi diğer iki gölden daha fazladır. Diğer göllere göre dar alanlı olmasına rağmen, su hacminin fazla olmasının sebebi, daha derin olmasıdır. Sazan ve yayın balığı yetiştirmek için müsait olan gölde, yılda yaklaşık 20 ton sazan ve 25-30 ton yayın balığı üretilir.

Ayrıca göl sulama amaçlı kullanılmaktadır. Gölün doğu kenarındaki Hüyük Tepe (895 metre) eski bir adadır. Burası, göl seviyesindeki değişmelere bağlı olarak zaman zaman yine ada özelliği gösterir ve üzerindeki yığıntıdan dolayı da Hüyük ismini alır.

İNEKLİ (YEŞİLOVA) GÖLÜ

Gölbaşı’nın en batısındaki göldür. Denizden yüksekliği 863 metredir. Yüz ölçümü olarak üç gölün en küçük olanıdır. Ancak beslenme havzası açısından en büyüğüdür, çünkü İnekli gölü, büyük ölçüde Gölbaşı ve Azaplı göllerinin su rejimi etkisi altındadır. Gölbaşı ve Azaplı göllerinin suları yüzeysel olarak kısmen de yer altından İnekli gölüne doğru bir akış gösterir.

Çevresi sazlık ve kamışlıktır. Suyu tatlı ama içilmez. İnekli gölü su seviyesi, kış ayları ile Mart ve Nisan aylarında yükselir. En düşük seviyesi ise, yaz aylarında ve Eylül ayındadır. Gölün azami derinliği 13.60 metredir. Bataklık alanını kurutulması için, gölün güneybatısındaki gideğeni yönünde, Gökyar boğazına doğru 1986 yılında bir tahliye kanalı açılmıştır.

Böylece gölün fazla gelen suları, bu kanal vasıtasıyla boşaltılmış ve kıyı gerisinde Gölbaşı ve Azaplı gölü çevresini de içine alacak şekilde, nispeten geniş bir alanda zirai faaliyet yapılabilir hale gelmiştir. Gölbaşı, Azaplı ve İnekli gölleri, DSİ tarafından kanallarla birleştirilmiştir.

Adıyaman Gölbaşı Gölleri Tabiat Parkı

GÖLBAŞI GÖLLERİ TABİAT PARKI

Kahramanmaraş ile Gölbaşı üzerinden gelerek Ermenek-Malatya istikametine doğru giden kırık hattının, bu civarda çökmesi sonucu, kuzeydeki Toroslardan gelen suların kaynak oluşturarak buraya dolması ile bu üç göl meydana gelmiştir. Göllerin çevresi alçak tepelerle çevrilmiştir.

Oluşum bakımından tektonik-karstik göller gurubuna girer. Gölbaşı ilçesinde, söz konusu göllerin içinde bulunduğu 16 bin dekarlık alan, 2008 yılında Gölbaşı Gölleri Tabiat Parkı olarak ilan edilmiştir. Gölbaşı, Azaplı ve İnekli gölleri, iletim kanalları ile birbirine bağlanmıştır. İnekli gölünden Çelik köyü tren istasyonuna kadar yaklaşık 2 km yaya yürünerek yaban hayatı gözleme noktasına ulaşılabilir.

Adıyaman Gölbaşı Gölleri Tabiat Parkı

Adıyaman Gölbaşı Gölleri Tabiat Parkı

Göksu çayından pompalanarak göle akıtılan su, Gaziantep’e içme suyu olarak da verildiğinden, göller arasında 40 metre genişliğinde kanallar açılarak, 50 km yi bulan bir su yolu yapılmıştır. Yoğun yağış alan yıllarda, göllerin su seviyesi artar ve göller taşkın alanları ile geçici olarak birleşir.

Göller ıslak çayırlar ve sazlıklarla çevrilidir. Dere vadisinin kuru bölgelerinde kavak toplulukları ve tarım alanları vardır. Daha dış kısımlarda ise fıstık ve meyve bahçeleri bulunur. Alanda üreyen 11 tür su kuşu vardır. Özellikle “turna” nın dünyadaki en güney üreme alanlarından biridir.

Nesli dünya ölçeğinde tehlike altında olan kız böceği, alana özel statü kazandıran en önemli türlerden biridir. Bölgede yoğun küçükbaş ve büyükbaş hayvan yetiştiriciliği yapılır. İnekli ve Azaplı göllerinde balıkçılık yapılmakla birlikte kirlenme nedeniyle Gölbaşı Gölünde son yıllarda balıkçılık yapılamamaktadır. Buğday, mercimek ve arpa açısından en çok ekilen tarımsal ürünlerdir. Göllerin arasındaki kanal sistemi aracılığıyla bölgedeki su seviyesi kontrol edilmektedir.

Adıyaman Gölbaşı Tren İstasyonu

GÖLBAŞI TREN İSTASYONU

İlçe merkezindedir. İdari binalar ve su deposu binalarından oluşur. Bu binalardan bazıları yıkılmıştır, yıkılmayanlar ise özgün yapılardır. Binalar kesme taştan yapılmış olup yakın dönemde sıvalar yapılmıştır. Köşe taşlarında kapı etraflarında ve alt pencerelerinden dışa çıkıntılar bulunur.

Adıyaman Gölbaşı Altınlı Köprü

ALTINLI KÖPRÜ

Köprü Gölbaşı ilçesinin simgesidir. Yolbağ köyü sınırları içindedir. Köprüye, ilçe merkezinin 10 km kuzeyindeki Karagüney, Karahasan ve Miçolar köyü yol güzergahından gidilir. Göksu çayı üzerindedir. Gölbaşı ile Elbistan arasındaki ulaşımı sağlar. Köprü: Harmanlı kasabası yakınında Göksu üzerinde bulunan “Paşa köprüsü”, Yaylacık köyünde 6 km uzaklıkta, Göksu üzerinde bulunan “Vijne köprüsü” ile yaşıttır. Muhtemelen Selefkiler döneminde yapılmıştır.

Ancak bir rivayetlere göre, kralın kızı tarafından yaptırılmıştır ve yıkılma durumunda, eşdeğer köprüyü inşa edecek altın, civarda gömülüdür. Bu yüzden köprünün ismi “Altınlı köprü” olmuştur. Yine bir söylentiye göre, bu köprünün Deli Dumrulun meşhur köprüsü olduğuna inanılmaktadır. Köprünün uzunluğu 83 metredir. 4 kemer göze sahiptir. Köprü muhtemelen Anadolu Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde Besni-Elbistan kervan yolu için kullanılmıştır.

Ayrıca 16’ncı yüzyılda Osmanlı Arşiv kayıtlarında bu güzergahın “Adıyaman-Behisni-Gölbaşı-Elbistan-Maraş güzergahı” ya da “Karasungur yolu” olarak kaydedilmiştir. Bu yolun önemini ve sürekliliğini göstermesi açısından bu durum dikkat çekicidir. Evet, Çetintepe Barajının yapılması nedeniyle, su tutulmaya başlandığında köprü baraj suları altında kalacaktır. Ancak köprünün gelecek nesillere sağlam olarak aktarılması düşünüldüğünden, restorasyonu yapılarak dayanıklılığının arttırıldığı söyleniyor, ama hiç sanmıyorum, baraj sularının altında kalınca büyük olasılıkla köprü elden çıkacaktır.

Mimari

Köprünün büyük bir kemeri ve kademeli olarak küçülen üç kemeri daha vardır. Ana kemer: temelde 14 taş ve yukarı çıkıldıkça kademeli olarak daralır 9 taş olur. Kemerin batı kısmında 63 ve doğu kısmında 70 sıra taş vardır. Ana kemer, azgın suya karşı korunmak için, koni şeklinde, kemerin her iki tarafına destek yapılmıştır. İkinci kemerde, tabanda 9 sıra taş ve toplam 33 taş vardır. Üçüncü kemerde: 10 sıra taş ve toplam 26 taş vardır.

Dördüncü kemerde: 9 sıra t aş ve toplam 19 sıra taş kullanılmıştır. Köprünün önden yüksekliği 20 metreye yakındır. Sağda kaya zemine oturmakta, solda taşma kemerleriyle çay yatağını aşmaktadır. Kemerler beyaz kesme taşlardan, diğer kısımlar moloz taşlardan yapılmıştır. Taşlar harç kullanılmadan, sıkıştırma (Cendere) yöntemiyle yerleştirilmiştir.

HARMANLI

Daha önce buraya “Pervari” deniyormuş. Pervari’den şu şekilde söz edilmektedir.”Bestesha (Besni) civarına gelip yerleşen bazı Türkmen Oymakları arkadan gelen göçlerin teshiriyle küçük ovaya doğru yola çıkarlar. Türkmen oymaklarından Atlı, Çakallı ve Beydilli oymakları, düşmanlarına karşı birleşirler. Oymak beyliğini ise Beydilli aşiretlerinden Muhammed Pervari yapar. Bu büyük kafile üç göl çevresine dağılır.

Atlı ve Çakallı birliği bozularak ayrılır. Muhammet Pervari ise küçük kardeşi Mahmut Pervari ile Hz. Ali’nin atının izi olduğuna inanılan Ali Kayası civarına yerleşirler. Civardaki eşkıya baskınları bu iki kardeşi yıldırır. İskan etmiş birkaç oymakla birlikte daha yukarıda bir yerde birleşirler. Ancak büyük kardeş ölür, küçüğü ise oymakla ayrılarak Cenub tarafında iskan eder. Gittiği yer Küçük Perveridir. Büyük ve Küçük Perveri diye iki yerleşim yeri olur. Kasaba böylece adını oymak beyi olan Muhammed Pervari’den almıştır.

Uzun mağara

Mağarada 3 tane gizlenme odası vardır. Girişi doğuya bakmaktadır. Büyük ihtimalle, 1245 yılında Moğol istilasında, askerlerden gizlenmek için buraya kaçanlar tarafından oyulmuştur.

Adıyaman Gölbaşı Paşa Köprüsü

Paşa köprüsü

Harmancı kasabasında Göksu ırmağı üstündedir. Tarihi ipek yolu güzergahındadır. Ancak 1954’lerde üzerinden ağır bir iş makinası geçirilmeye çalışılmış ve bunun üzerine ağır hasar görmüş ve yine bir idareci tarafından tehlikeli olmaması için dinamitlenerek yıktırılmıştır. Malum ülkede tarihi eser, tarihi değer bilinci yok, bunlara taş diye bakan zihniyet.

Adıyaman Gölbaşı Ulupınar

Ulupınar

İpekyolu güzergahında, kesme taştan yapılmıştır. Yapım tarihi ve yaptıranlar bilinmemektedir. 6 tane oluğu var, pınarın suyu kuzeye giden kanala yönlendirildiğinde Göksu nehrine akmaktadır. Batıya giden kanala yönlendirildiğinde ise, suyu Gölbaşı gölüne karışmaktadır. Daha önce bir kısmı yıktırılmış, ancak 1993 yılında Paşa köprüsünden temin edilen 23 taş ve dışarıdan getirilen taş ustaları ile tekrar yapılarak eski görünümüne kavuşturulmuştur.

Kavkutlu Höyük

Harmanlı Beldesi Kavkutlu mevkiindedir. Gölbaşı-Harmanlı yolu üzerindedir. Düz bir arazi üzerinde yer alan höyük, yaklaşık 160 metre genişliğinde ve 120 metre uzunluğundadır. Höyük yaklaşık 5 metre yüksekliktedir. Geç Tunç çağından başlayarak Helenistik, Roma ve Geç dönemlere kadar kullanıldığı bilinmektedir.

NASIRLI

Köy ilçe merkezine 29 km uzaklıktadır. Evler iki katlı ve topraktır. Köyün ilk kuruluş yeri, Mendededir. (Minik Dede) Buradan da kız kapana göç edilmiştir. Burada da aşiret kavgaları başlamış, köy ikiye ayrılarak Yukarı ve Aşağı Nasırlı köyleri olmuştur.

Aşağı ve Yukarı Nasırlı köylerinin asıl sahipleri “Cec oğulları” dır. (Besni ağaları olarak da bilinirler.) Malatya Akçadağ ilçesindeki Levent oğulları ile Harun oğulları arasında çetin kavgalar olur. Levent oğulları, Aşağı Nasırlı’ya göç ederler. Cec oğulları ile bunlar arasında da yerleşme konusunda uzun mücadeleler olur. Köy tarihi zenginliklerle doludur.

Mendene Höyüğü

Nasırlı köyünde, köyün ilk kuruluş yeri olan Mende’dedir.

Kız Kapan

Burada su sarnıçları, basamaklarla çıkılan mağaralar vardır. Çevrede, çok sayıda cam, ok demirleri, çanak ve çömlek kalıntılarına rastlanmıştır.

Gölün başı mağarası

Köyün güneyinde, 2 km uzaklıkta Çardak veya Gölün Başı Mağarası olarak isimlendirilen bir mağara vardır. Mağarada “öküz başı rölyefi” bulunmuştur. Buraya “Musa Gediği” de denilmektedir.

Kırkbayır

Köyün kuzeyinde Kırk Bayır denilen yerdeki mağaralarda, mezarlara rastlanmıştır. Köy merkezine 2 km uzaklıktaki bu mağaralarda, 5-6 cesedin konulacağı yer ile başlarının da konulacağı seki yapılmıştır.

BELÖREN

İlçenin güneyinde 23 km uzaklıktaki Belören beldesi, Gölbaşındaki tarihi yerleşim merkezleri içinde, tarihi kalıntılar bakımından en zengin olan yerlerden biridir. Beldenin eski ismi “Belviran” olup “halkın dayanışması” anlamında kullanılmıştır. 1968 yılında belediyelik olunca “Belören” ismini almıştır.

Beldedeki tarihi kalıntılar ile mevkileri şu şekildedir:

Heyik mevkii

Köyün 6 km batısında eski yerleşim yeridir. Buranın tarihi bir şehir olduğu, dükkan olması muhtemel kalıntılardan, yine buradaki mezar kalıntılarından anlaşılmıştır. Taşlar doğal halindedir.

Keykubat kalesi

Beyören’in kuzeyinde 5 km uzaklıktadır. Çevresi surlarla çevrilidir. Kale, Roma harcı ile yapılmıştır.

Kent bölgesi

Belören beldesinin güneyinde 5 km uzaklıktadır. Burada, taş mimari parçalar ile mezar kalıntıları bulunmuştur.

Peri önü

Belören beldesinin güneyinde 2 km uzaklıkta, bu höyük vardır. Buranın da eski bir yerleşim yeri olduğu bilinmektedir.

ÇELİK 

Çelik ilçe merkezinin 14 km kuzeyindedir. Köyün kesin kuruluş tarihi bilinmemekle birlikte göçer Türkmenler tarafından kurulduğu tahmin edilmektedir. Köyün içindeki çeşme “Kürt Pınarı” adını ilk olarak bu göçerlerden alır. 1968 yılında yapılan müteahhitlik çalışmasında, atılan dinamitlerden sonra, tesadüfi olarak Bizans dönemine ait binlerce altının toprağa savrulduğu bilinmektedir.

ÇATALTEPE

İlçe merkezine 7 km uzaklıktadır. Köy ismini kurulduğu yerin birkaç dağ yamacında olmasından alır. Köyün kuruluş tarihi, kesin olarak bilinmemektedir. Çevrede “Aşağı ve Yukarı Örenli” denilen iki tane eski yerleşim merkezi olduğu söylenir. Devlet bürokrasisinin çeşitli kademelerinde yetişmiş çok sayıda elemanı vardır.

Köydeki tarihi kalıntılar ve yapılar şunlardır:

Köristan-Kölisten

Burada, dağın üzerindeki kalıntının ne olduğu kesinlik kazanmamıştır. Bu kalıntıların yel değirmeni veya bir kiliseye ait olduğu söylenir.

Kara mağara

Köyün güneybatısındadır. Doğal mağaranın üzerinde 1 metre çapında ve 2 metre derinliğinde, tahıl saklama veya şarap kuyuları olduğu söylenen kalıntılarla karşılaşılmıştır. Ayrıca burada kilise ve ev kalıntıları bulunur. Bunlar da burada bir yerleşim olduğunu gösterir.

Kara mağara bölgesinde Yolbağı mezarlardan anlaşıldığına göre gayri Müslimlerin yaşadıkları yerdir. Hangi döneme ait olduğu bilinmeyen bir kale yıkıntısı vardır. Hatta buralarda, Kurtuluş savaşına kadar Ermenilerin yaşadığı, Kurtuluş savaşından sonra Halep’e göç ettikleri söylenir.

Mezgitli Yaylası

Yaylada bulunan Gümbürtü mağarası adını, yere sertçe vurulduğunda çıkan sesten almıştır. Mağaradaki yaşam izleri burada yatak şeklindeki oyuklardan anlaşılmaktadır.

Beş Tepe

Köyün batısında, Göksu ırmağını geçtikten sonra Meydan Köyü sınırlarında birbirine sıralı beş tepe vardır. Beş Tepe Mevkii denilen bu tepelerin üzerinde Roma harcına benzer harçla yapılmış kapı kalıntıları mevcuttur. Bu tepelerin birinde bulunan bir mağarada 4x 4 metre ebadında, ikon veya benzeri eşya koymaya yarayan taştan oyma raf vardır.

Adıyaman Samsat

Adıyaman Samsat

Atatürk baraj gölünün hemen kıyısında, muhteşem güzel bir konumdadır. Ancak, tarih boyunca birçok uygarlığın merkezi konumunda bulunan eski Samsat bölgesinin de, gerekli arkeolojik araştırmalar yapılmadan baraj gölünün sularının altında kalması, ülkemizin tarihi ve turizmi açısından büyük bir eksikliktir.

Hatta, bu sular altında kalarak yok olma: örneğin bir Hasankeyf kadar ses getirmemiştir ve sessizce yok olmuştur. Günümüzde, Atatürk Baraj gölünün yarattığı doğal güzellik dışında, burada tarihi güzellik veya kalıntı görmeniz mümkün değildir.

Adıyaman Samsat

ULAŞIM

Samsat, bağlı bulunduğu Adıyaman il merkezine 47 km. uzaklıktadır.

TARİH

Bölgenin eski ismi “Samusata-Sumaysat” dır ve yörede bulunan en eski yerleşim yerlerinden birisidir. Yöredeki ilk yerleşimcilerin: MÖ.6000’li yıllara kadar gittiği düşünülmektedir. Hatta: yörenin ilk yerleşimcilerinin, Orta Asya’dan gelen Türklerden Prohititler olduğu tahmin edilmektedir.

Buranın bu kadar önem kazanmasının başlıca nedeni: Fırat nehrinin batı ve doğu kesimleri arasında, en elverişli geçit yerinin burada bulunmasıdır. Samsat, bu yüzden tarih boyunca, önemini korumuştur.

Sümerler döneminde: yöreye “Semizata” ismi verilmiştir. Hititler zamanında ise, yani demir çağında yörenin Hitit krallığının merkezi olduğu anlaşılmıştır. MÖ. 605 yılında, yörede Babillerin egemenliği görülür. Daha sonra ise, sırası ile: Medler, Persler, Makedonya krallığı ve Selevkosların egemenliği görülür.

MÖ. 69 yılına gelindiğinde ise, bu kez: Kommagene krallığının merkezinin burada bulunduğu anlaşılır. Hatta: Kommagene kralları “Antichos” sanıyla anılırlar. Bu krallık merkezi dönemlerinde, 150 yıllık süreçte, burada 4 kral tahta geçer. Kral III. Antichos’un Romalılarla yapılan savaşta yenilmesi üzerine, Kommagene krallığı sona erer ve bölge Romalıların hakimiyetine girer.

Bölge: MS. 72 yılında bir Roma eyaleti olur. Ünlü bilgin Lukianus: yine bu dönemde Samsat yöresinde doğar.

Takip eden süreçte: bölge Persler ve Romalılar arasında birçok kez el değiştirir. MS. 271 yılında, Romalılar bölgeyi kesin olarak ele geçirirler. Bu dönemde, bölgedeki yerleşim yerinde, 50 binden fazla insan yaşadığı bilinmektedir.

Hz. Ömer zamanında, Samsat yöresine “Şimşat-Şümişat” ismi verilmiştir. 1203 yılında, Selçuklular bölgeyi ele geçirirler. 1392 yılında, Yıldırım Beyazıt, bölgeyi Osmanlı hakimiyetine sokar. Bölge: Osmanlı hakimiyetinde bulunduğu sürede, eski önemini kaybeder ve sancak merkezi olur. Takip eden dönemde, süratle küçülür.
Cumhuriyet döneminde, 1960 yılında Samsat ilçe merkezi olur ve Adıyaman iline bağlanır.

Ancak: Atatürk Baraj Gölünün altında kalacak olması nedeniyle, yerleşim yeri, 1988 yılında, eski yerleşim yerinden ayrılarak, günümüzdeki yeni yerleşim yerine taşınmıştır.

Samsat isminin kaynağına gelince: Ortaçağ’ın ilk dönemlerinde yani 4’ncü yüzyılın başlarında, Ermeniler, Hıristiyanlığı kabul etmeden önce, ateşperest idiler. Yani, güneşe tapıyorlardı. Bu yüzden, Ermenilere: Arevebaşt veya Arevorti deniliyordu. Bunlar, 14’ncü yüzyıla kadar olan süreçte, Samsat yöresinde yaşadılar.

Bu yüzden, Samsat: Güneş Diyarı değil, güneşe tapanların memleketi olarak bilinmektedir. Ancak, İslam ordularının bölgeyi ele geçirmesiyle, Samosata olan bölgenin ismi, Arap şivesine uydurularak, Sümeysat olarak değiştirilmiştir. Osmanlıların son dönemlerinde ise, yörenin ismi, Sümeysat olarak bilinir ve takip eden süreçte, bu kelime değişerek günümüze Samsat olarak gelmiştir.

Adıyaman Samsat

 

Adıyaman Samsat

 

Adıyaman Samsat

GENEL

Yöre, Adıyaman ilinin güneydoğu kesimindedir ve yüz ölçümü 338 km. karedir. Yörenin batısında, doğusunda ve güneyinde: Atatürk Barajı Gölü bulunmaktadır. Yani: üç tarafı baraj gölü ile çevrilmiş bir yarım ada şeklindedir.
Denizden yükseklik: 610 metredir.

Coğrafi yapı: güneye doğru eğimlerle alçalan bir ova şeklindedir.
İklim değerlendirildiğinde ise, yazları oldukça sıcak ve kurak, kışları ise ılık ve yağışlı iklim özellikleri görülür. Özellikle: Atatürk Barajının yapılmasının ardından, nem oranı artmıştır.

Yörede yaşayan insanların başlıca ekonomik etkinlikleri, tarım üzerinedir. Özellikle Samsat’ta ilk akla gelen tütündür. İlçede yıllık tütün üretim kapasitesi 700 ton civarındadır.

Evet, Samsat ile ilgili en önemli husus, buranın 2017 ve 2018 yıllarında iki büyük depremle sarsılmış olması ve ilçe konutlarının üçte ikisinin harap olması, ilçe nüfusunun büyük bölümünün çadır ve konteynerlerde yaşamasıdır ve bu durum hala yani 2020 yılına girdiğimiz bu ilk günlerde devam etmektedir.

Aldığım bilgiye göre, Samsat ilçe merkezi, bulunduğu yerden yine taşınacakmış, yeni istikamet Saffan Dede Türbesinin bulunduğu bölge imiş. Peki, bu ilçe merkezi eski yerinden bugünkü yerine yani buraya taşınırken, niye deprem analizi, zemin analizi yapılmamış, bu sorunun cevabı yok.

Adıyaman Samsat

GEZİLECEK YERLER

EFSANE

Kommagene ülkesinin başkenti Samsat’ta (Samosata) oturan bir kral vardır. Kralın güzel kızına her ülkeden talipler gelir. Hepsi de geniş topraklar, sonsuz paralar sunar. Kral, içme suyu problemi bulunan şehre, suyu önce kim getirirse kızı ona vereceğini söyler.

Yarışmacılar birbirleriyle çekişerek kızı düşünerek geceli gündüzlü çalışırlar. Bir gün şehir halkı, yakınlarına kadar uzanan ve her gün ilerleyen dev su kanallarını görür. Arkasından şehre hayat veren sular akmaya başlar. Arsameia’nın genç prensi bugüne kadar kalan su kanallarıyla şehre su akıtır. Prens, prensesle evlenerek çalışmalarının karşılığını Samsat’tan alır.

Adıyaman Samsat Höyüğü

 

  

SAMSAT HÖYÜĞÜ

Bu höyük hakkında bilgi vermeden önce bilmenizi isterim, höyük bugün tamamen Atatürk Barajı göl suları altındadır, ben sadece Samsat’ın geçmişi hakkında bilgi sahibi olmanız açısından, hani buralarda yani Samsat’ın niye bir kalesi yok, Samsat’ın eski yerleşim yeri neresidir sorularınıza cevap olması açısından bu höyükle ilgili kısa bilgi vermek istiyorum.

Höyük, Fırat nehrini batı yakasında, deniz seviyesinden 500 metre kadar yüksektedir. Büyüklüğü yaklaşık olarak kuzey-güney doğrultusunda 250 metre uzunluğunda ve doğu-batı doğrultusunda 150 metre genişliğindedir. Ovadan 50-60 metre yüksekliktedir.

Anıtsal höyük, güney doğu Anadolu’nun çok çeşitli yerleşme tabakalarına sahip en önemli merkezlerdendir. Dümdüz ovada, bütün heybetiyle yükselirdi. Fırat’ı geçişte ana merkezlerden biriydi. Satıh seramik buluntularına göre, geçmişi MÖ 5000-3000 yıllarına kadar gider. Hasankeyf ve Anadolu’nun diğer birçok yerindeki sanat eseri mozaikler, Samsatlı ustalar tarafından yapılmıştır.

Antik kent, Kommagene krallığına kışlık başkentlik yapmıştır. Mezopotamya’nın kalbi Samsat, iskeleti ise Hasankeyf olarak kabul edilir. Roma döneminde doğu bölgesine yerleştirilen lejyonların ana karargahı Samsat’tadır.

Höyükte bulunan kalenin duvarları, 814 yılında Abbasiler döneminde onarılır. 856 yılında kale yine tahrip edilir. İslam coğrafyacıları ve tarihçileri, Samsat’tan “çok sağlam bir kale” olarak söz ederler. Abbasi tarihçilerinden Masudi, Samsat’dan “Toprak Kale” diye söz eder. 1114 yılında büyük bir deprem sonucu şehir harap olur. 1170 yılında Suriye’deki deprem Samsat’ı olumsuz etkiler ve bunun sonucunda kale yenilenir. Samsat’da ilk olarak 1964 yılında batı yamacında bir sondaj yapan Amerikalı Arkeolog Theresa Goell, daha sonra 1967 yılında çeşitli Amerikan kuruluşlarının yardımıyla üç ay süren kazı yaptı.

Bu kazıda, höyüğün ortasından enlemesine bir çukur kazıldı. Para, cam ve seramik buluntular ele geçti. Kazıda saray mutfağı, kiler olarak tanımlanan kısımlar ve çeşitli girift odalar bulundu. Buluntular Gaziantep, Adıyaman ve Ankara müzelerindedir. 1978-1979 yılları arasında ODTÜ tarafından kurtarma kazıları yapıldı. Bu kazılarda, cam ve seramik buluntularıyla aynı devirlere tarihlenen çeşitli Artuklu, Selçuklu, Eyyubi ve erken İslam devri paraları bulundu. 12 ve 13’ncü yüzyıllara ait bir kale saray yerleşmesiyle ilgili ip uçları bulundu.

1981 yılında höyük üzerindeki geniş bir alan açılmış, aşağı şehirde bir kare kazılmış, Urfa kapısı temizlenmiştir. Sarayın merkez avlusu olduğu düşünülen bölümü 14.65 x 20.55 metre ölçülerinde mozaik köşelidir. İslam dönemine ait 1.8 metre çapında bir kuyuya atılmış 5 iskelet bulunmuştur. En altta, yüzükoyun yatan iskeletin boyun hizasında, Abbasi döneminden beş altın sikke ve gümüş sikkeler vardır.

Altın sikkelerden biri Harunürreşit (706-709), ikisi ise Mütevekkil (822-861) dönemlerine aittir. Kalenin içerisinde yapılan kazılarda gizli koridorlar tespit edilmiş ancak yolun tamamının nereye çıktığı bulunamadan kale sular altında kalmıştır. Böylece tarihin beşiği sayılan Samsat, tüm sırlarıyla birlikte, bugün dünyanın en büyük barajlarından olan Atatürk Barajı suları altında kalmıştır.

Sonuç: stratejik önemli bir kale saray olan Samsat’ta lüks cam ve seramik eşyalar kadar, askerlerin ve hizmetkarların kullandıkları anlaşılan sırlı seramiklerin ve süslü camların aynı çağın Suriye malzemesiyle büyük benzerlik gösterdiği görülür. Aynı gelenek ve teknik özelliklerle işlenen malzemenin, Suriye’den gelen ustalarla Anadolu’ya girdiği kabul edilir. Çıkarılan eserler, günümüzde yöredeki müzelerde sergilenmektedir.

KÜÇÜK HASAN TÜRBESİ

İlçe merkezindedir. Yöreye gelmiş olan Sahabelerden biri olduğu söylenir. Daha önce türbesi Samsat’ta imiş, ancak eski Samsat sular altında kalınca, türbe Samsat’daki yeni yerine taşınmıştır. Türbe dikdörtgen ve betonarmedir.

İçinde Küçük Hasan’ın sandukası vardır. Genellikle çocuğu olmayan kadınlar türbeyi ziyaret eder. Adak için küçük taşları, türbeye yapıştırırlar. Taş yapışırsa çocuklarının olacağına inanılır. Bazı rivayetler var: Türbede zaman zaman ışıklar görülür. Türbe taşınırken Küçük Hasan’ın cesedinin bozulmadan kaldığı görülmüştür.

Adıyaman Samsat Safvan Bin Muattal (Saffan Dede) Türbesi

 

Adıyaman Samsat Safvan Bin Muattal (Saffan Dede) Türbesi

 

SAFVAN BİN MUATTAL (SAFFAN DEDE) TÜRBESİ

Taşkuyu (Bircik) köyünde bir tepe üzerindedir. İlçe merkezine 10 km uzaklıktadır. Türbeye gitmek için, Adıyaman-Kahta karayolunun 28’nci km den (Samsat yol ayırımı) Samsat yoluna dönülüp, Samsat yolu takip edilerek Samsat’a 10 km kala sol tarafta yeni yapılmakta olan cami yolun girin, yol boyu türbenin tabelalarını göreceksiniz.

Sahabe Safvan bin Muttalın bulunduğu türbedir. Burası, ülkemizde kabri net olarak bilinen ve kanıtlanan iki sahabeden biridir.

Yöre halkının “Sahabe-i Paki” dediği Saffan Bin Muattal, Ben-i Süleym Kabilesinde doğmuş, Hz. Peygamberin hicretinden yaklaşık 4 yıl sonra Medine’ye gelerek Müslüman olmuş bir sahabedir. Zor zamanlarda Müslüman olan Safvan Bin Muattal, Hz Peygamber tarafından “Sakatu’l-Ceyş (Ordu artçısı) olarak görevlendirilmiştir. Ayrıca İslam tarihinde “İfk Olayı” olarak bilinen olaya adı karışmış ve bu olayda, adı ayetle temize çıkarılmıştır.

İslam Ordusu ile birlikte Şam, Irak ve Cezire çevresine yapılan sefere katılarak, Urfa civarına gelmiştir. Ordunun bir kısmı, doğuya Diyarbakır bölgesine, bir kısmı da kuzeye, yani Adıyaman bölgesine yönelmiştir. 640 tarihinde Adıyaman bölgesine yönelen ordunun başında, Hz Safvan Bin Muattal vardı.

Bölgenin fethedilmesinden sonra, buraya yerleşmeye karar vermiştir. Emeviler döneminde yöreye vali olarak görevlendirilen büyük sahabe, ömrünün 40 yılını burada geçirmiş ve İslamiyet’in yayılması sırasında, Bizanslılarla yapılan savaşta yaralanmış ve bu topraklarda 679 yılında şehit olmuştur. Şehit olduğu yer, Samsat, şehit olduğu dönem ise, 2’nci Halife Hz. Ömer dönemidir.

Samsat ilçesine 5 km uzaklıkta bulunan eski türbe yapısı, Mehmet Ali Efendi tarafından yaptırılmış ve 2011 yılında yenilenerek çevre düzenlemesi yapılmıştır.

Yeni türbe yapısı, giriş, haremlik-selamlık şeklinde düzenlenerek erkek ve kadınlar için ayrı giriş yapılmıştır. Üst örtüsü içten yuvarlak kubbe iken, dışarıdan ise yuvarlak kubbeyi sivri bir külah örtmektedir. Diğer bir oda içerisinde ise Sahabe Safvan bin Muttal’ın sandukası bulunmaktadır.

Evet efsaneler: Türbede bulunan bakır kapları yenileriyle değiştirmek isteyen bir kişi türbeye girince, türbe sallanmaya başlar, ziyaretçi kapları alacağına iki kap bırakıp türbeden kaçar. Çünkü veli, türbesinden bir şey alınmasına izin vermezmiş. Eğer birisi türbeden bir şey alacak olursa, başına kötü şeyler geleceğine inanılır.

Özellikle dini günlerde burası bayağı kalabalık oluyor. Ancak, unutmayın burada konaklama imkanı yok. En yakın yer Kahta, Kahta ilçesinde uygun fiyata ve ortalama kalitede çok sayıda otel var, yeme içme konusunda ise yine Kahta önerilir, hatta burayı ziyarete gelirken yanınızda içecek suyunuzu getirmeyi unutmayın, çünkü bulamazsınız yok.

Aslında burada yıllardır devam eden ama bir türlü bitirilemeyen bir Külliye yapılanması da bulunuyor. Bu durumun nedeni, burayı bazen Kahta bazen Adıyaman Valiliğinin sahiplenmesidir. Samsat Müftülüğü, Samsat Belediyesi de yeri geliyor sahipleniyor. Özellikle, önemli günlerde herkes sahipleniyor ama sonuçta bu Külliye hala tamamlanamıyor.

Adıyaman şehri tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için.