Yeşilinin bolluğu, depremleri ve halihazır şehir merkezinin üç kez yer değiştirmesi, sevimli insanları ve büyük askeri yoğunluğuyla dikkati çeken bir ilimizdir. Birçok kez bulundum, dümdüz bir şehir düşünün, çünkü: depremler sonucu şehir her yenilendiğinde, şehir planlaması en iyi şekilde gerçekleştirilmiş ve sonuçta ortaya: pek yüksek binaları bulunmayan, dümdüz bir şehir çıkmıştır.
Dümdüz ama çevresi dağlarla çevrilidir. Tabii bunun sonucunda, güneş geç doğar ve erken batar yani şehir de kasvetli bir hava hakimdir. Tarih meraklıları için, Altıntepe’yi mutlaka gezmelerini öneririm.
ULAŞIM
Erzincan: Asya ülkelerini, Avrupa’ya bağlayan demir yolu ve kara yolu üzerinde bulunmaktadır. Bu durum, ulaşım açısından, ile önem kazandırmaktadır. Doğu Anadolu bölge kara yolu bağlantısını sağlayan E-80 kara yolu il merkezinden geçer.
Erzincan-Erzurum arasındaki uzaklık; 188 km. Erzincan-Ankara arasındaki uzaklık: 688 km. Erzincan-Sivas arasındaki uzaklık: 246 km. Erzincan-Gümüşhane arasındaki uzaklık: 131 km. Erzincan-Trabzon arasındaki uzaklık: 231 km. Erzincan-Tunceli arasındaki uzaklık: 130 km. Erzincan-Elazığ arasındaki uzaklık: 235 km. dir.
Erzincan hava alanı: 1988 yılında hizmete açılmıştır. 200 araç kapasiteli otoparkı da bulunan hava alanı, yıllık 600 bin yolcu kapasitelidir. Gece iniş-kalkışı sağlayan ışıklandırma tertibatı bulunmaktadır. Hava alanı ile şehir merkezi arasındaki ulaşım: taksi ve dolmuş taksilerle sağlanmaktadır. Şehir merkezine uzaklık: 9 km. dir. İstanbul-Erzincan arasındaki hava ulaşımının: sadece 1 saat olması, ulaşımda büyük imkan yaratıyor. Ancak, bu arada, Erzincan hava alanının biraz ters yani “c” zorluk derecesinde olduğunu da öğrendim.
TARİH
Bölgedeki bilinen ilk yerleşimciler: MÖ. 1050-1180 yılları arasında, büyük bir imparatorluk kuran Hititlerdir. Bölge, uzun yıllar, Hitit egemenliği altında kalmıştır. Takip eden tarihi süreçte ise, Urartular görülür. Erzincan yakınlarındaki Altıntepe bölgesinde, Urartulara ait birçok eser çıkarılmıştır. Ancak, bu Urartu şehirleri, Med saldırıları sonucu, MÖ. 600 yılı civarında tamamen yok olmuşlardır.
MÖ. 550 yılında ise, Persler bölgede görülürler. Daha sonra ise Makedonyalılar var. MÖ. 70 yılına gelindiğinde, Roma ordusu, tüm bölgeyi ele geçirir.
1071 Malazgirt zaferinden sonra ise, Türkler bölgede görülürler. Alpaslan komutanlarından Mengücek Ahmet Gazi: Erzincan ve yöresini ele geçirir ve Mengücek Devleti kurulur.
Özellikle: Behram Şah zamanında, Erzincan mimari açıdan birçok faaliyetin yaratıldığı bir dönemdir. Ancak, takip eden dönemlerdeki depremler, o dönemden günümüze herhangi bir kalıntı bırakmamıştır. Behram Şah ise, 1225 yılında ölür ve Urla köyüne defnedilir.
Daha sonra uzun süre Akkoyunlu egemenliği ve 1473 yılında, Otlukbeli Savaşından sonra, yöre Osmanlılar tarafından ele geçirilir.
Şehir, I. Dünya savaşında, 11 Temmuz 1916 tarihinde, Ruslar tarafından işgal edilirler. Ancak, 1918 yılında, Erzincan Mütarekesi imzalanınca, bölgeden geri çekilirler. Bölgede kalan Ermeniler, vahşi saldırılarına devam edince, şehir, 22 Şubat 1918 tarihinde, Kazım Karabekir komutasındaki Türk birlikleri tarafından tamamen temizlenerek kurtarılır.
Tarihi süreç içinde: Erzincan kentinin isimleri: Eriza, Aziriz, Erizicin ve son olarak Erzincan olarak kullanılmıştır.
Şehir 1939 yılında büyük bir depremden kötü şekilde etkilenir ve harabeye döner. Hatta, taş-taş üstünde kalmadı denebilir ve binlerce insan hayatını kaybeder. Hatta bu depremde: fay hattının bulunduğu toprak bölümün üzerinde 250 metrelik bir yarık oluştuğu söylenir. Depremden sonra ise, demir yolunun yukarısında, yeni yani bugünkü Erzincan şehri kurulur.
Erzincan ismi nereden gelmektedir diye düşünürseniz, şu söylenebilir. Er (erkişi) zin (zinde kişi) can (cankişi) olabilir diye düşünüyorum. Ama elbette bu bir yakıştırma. Erzincan ilinin is mi, antik dönemde burada bulunan “eriza” isimli yerleşim yerinden gelmektedir. Selçuklu döneminde şehrin ismi “erzingan” olmuş ve daha sonra günümüzdeki ismi almıştır.
GENEL
İl merkezinin, denizden yüksekliği: 1185 metredir. İl toprakları, genellikle dağlar ve platolarla kaplıdır. Dağlar: il topraklarının yüzde 60’nı kapsar. Yemyeşil bir yer olduğu için, yörede çok sayıda piknik yeri de bulunmaktadır. Özellikle, şehir merkezinde “Vaskit” denilen yerleşim yerinde, nehir kıyısındaki lokantalara gitmenizi ve özellikle tavuk yemenizi öneririm.
İlin en önemli akarsuyu: Fırat nehridir. Yüksek debi hızı nedeniyle: sulama, enerji ve su sporları için kullanılmaktadır. Bölgedeki bütün akarsular gibi, ilkbahar mevsiminde eriyen kar suları ve yağan yağmurlar nedeniyle kabarır ve ara sıra taşkınlara neden olur.
Şehirde: karasal iklim egemendir. Buna bağlı olarak: kış mevsiminde, doğudan gelen hava kütlelerinin etkisinde, oldukça sert kış günleri yaşanır. Ancak yine de, doğu Anadolu’daki birçok ilimize nazaran daha ılıman bir iklim görülmektedir. Gün içinde, dört mevsim yaşanabilmektedir.
Şehrin ekonomisi: tarım ve hayvancılığa dayanmaktadır. Tarımda, üzüm yani bağcılık öne çıkmaktadır. Yörede: cimin olarak isimlendirilen, siyah renkli, basık-oval şekilli, çekirdek sayısı az, orta kalın kabuklu, aroması tatlı-mayhoş bir tür üzüm yetiştirilmektedir. Bu üzüm türü: daha çok sofralık olarak kullanılmaktadır. Özellikle, deprem riski olmasına rağmen buraya insanların yerleşmesinin en büyük nedenlerinden birinin de: toprağın çok verimli olmasıdır. Hani derler ya “ne eksen yetişir”.
Özellikle, deprem riskinin olması, şehirde büyük sanayi tesislerinin kurulmasını engellemektedir. Çünkü: tarih bölümünde de ayrıntılı belirttiğim gibi, il toprakları, birinci derece deprem kuşağı üzerindedir. Son olarak, 1992 yılındaki depremde, 657 kişi hayatını kaybetmiştir. Tarihçe bölümünde de belirttiğim gibi, Erzincan şehrinin yeri, depremler nedeniyle, üç kez değiştirilmiş.
Tabii bu olumsuzluğun olumlu sonucu olarak, ülkemizin şehir planlaması açısından en öne çıkan şehirlerinden birisidir. Geniş caddeler, birbirini dik kesen sokaklar, sayısız iş merkezleri, askeri binalar, parklar, bunların hepsi, bir düzen içinde yapılmıştır. Evlerin pencereleri dağlara doğru açılmaktadır. Yolların yani cadde ve sokakların sonları da dağlara yöneliktir.
BAKIRCILIK
Erzincan yöresindeki bakırcılık faaliyetleri: ustalar tarafından özel olarak tasarlanan şekillerin, oyma tekniğiyle ve tekli kalemle, bakır üzerine işlenmesi işlemidir. Bu işlemler, bakırın ham madde halinden işlenmiş ve bitmiş olarak müşteri eline ulaşması: toplamda 105’nci el olarak değerlendirilmektedir.
Evet, Erzincan yöresinde, bakır dövmeciliği, çok eski dönemlere dayanmaktadır. Ancak, bakırcılığın cazip hale gelmesiyle, turistik bakır süs eşyalarının üretimine başlanmıştır. Yüzlerce ailenin geçim kaynağı olan bakırcılık: son dönemlerde altın çağlarını unutturmuş ve yok olma aşamasına gelmiştir.
Çünkü: önceleri tekli kalemle işlenen bakırlar, günümüzde büyük ölçüde, makineler tarafından işlenmektedir. Bunun sonucunda, sanatsal değeri olmayan ürünler ortaya çıkmaya başlamış ve bakırcılık, günümüzde eski yoğun talebi görmemektedir.
ERZİNCAN ÜNİVERSİTESİ
Erzincan Üniversitesi: 2006 tarihinde hizmete açılmış olup, halen 4 fakülte, 1 yüksek okul ve 6 meslek yüksek okulu ile eğitim faaliyetlerini sürdürmektedir. Üniversitenin: Tıp Fakültesi, Erzurum ilindedir.
Erzincan ilinde ise: 460 öğrencinin eğitim gördüğü Hukuk Fakültesi, 2600 öğrencinin eğitim gördüğü: Eğitim Fakültesi, 500 öğrencinin eğitim gördüğü: Fen-Edebiyat Fakültesi bulunmaktadır. Meslek Yüksek Okullarında ise, 2500 civarında öğrenci eğitim görmektedir.
Yüksek Öğrenim Kurumu yurtlarına gelince: il merkezinde, 1020 erkek ve 1372 kız olmak üzere, 2392 öğrenci için, yurt imkanları bulunmaktadır. Bunlar: yurt yerleşkesi içinde, 5 er katlı 5 öğrenci bloku, 3 katlı idari bina, 2 katlı merkez yemekhanesi ve kafeterya, kuaför, berber, terzi, ayakkabıcı, internet kafe ve çamaşırhane ile spor salonu bulunmaktadır.
CİRİT
Erzincan denilince, diğer akla gelen bir şey: cirit. Cirit: Orta Asya ve Anadolu’da oynanmaktadır. Bu yarışmalar: 7 kişilik bir takım ve 7 at ile oynanır. 9 hakem tarafından yönetilir. Yarışma: 2 devreli ve her devre 70 dakikadır. Yapılan her hamle ve hareketin: (+) ve (-) olmak üzere değerlemesi yapılır ve sonuç belirlenir.
Bölgedeki ilk cirit yarışmaları: 1989 yılında yapılmaya başlanmıştır. Halen 2 adet kulüp bünyesinde, oyuncular cirit yarışmaları yapmaktadırlar. Şehir merkezinde ise, 3 tane cirit sahası bulunmaktadır. Her yıl, kurtuluş günü olan 13 Şubat tarihinde: temsili cirit yarışmaları yapılmaktadır.
ERZİNCAN ASKERİ YAPI
Erzincan il merkezinde, büyük askeri kurum ve kuruluşlar bulunuyor. Çünkü: Erzincan il merkezinde Ordu komutanlığı karargahı ve Orduevi var, bu yüzden: gerek askeri kişiler ve gerekse askeri tesisler açısından şehir merkezinde büyük bir yoğunluk var. Yani: ülkemizde silahlı kuvvetlerde görev yapan askeri şahısların büyük bölümü: Erzincan’da görev yapmış veya Erzincan’da bulunmuşlardır.
Bunun sonucunda: Erzincan esnafının en büyük geçim kaynağı: askeriyedir. Ancak: pahalılık yüzünden, yabancılar ve hatta kentin yerlileri bile, çoğu kez esnafı tenkit ederler.
AKBULUT KAYAK TESİSLERİ-ERGAN DAĞI KAYAK TESİSLERİ
Erzincan yöresi, hepimizin bildiği üzere, kar-kış yoğun bir yer. Bunun sonucunda: burada kayak olanakları elbette mevcut. Erzincan-Sivas kara yolu üzerinde, il merkezine 42 km. uzaklıktaki Akbulut Kayak Tesislerinde, kayak yapmak mümkün. Burası: 1988 yılında hizmete açılmıştır. Ulaşım açısından herhangi bir problem yok, yol tamamen asfalt. Yörede: 60 yatak kapasiteli bir otel, 100 kişi kapasiteli yemek ve toplantı salonu, sauna ve diğer bir kısım konfor bulunuyor. Otel her ne kadar 12 ay açık olsa da, özellikle kış aylarında: buradan kayak kiralayabilir ve kayak eğitimi alabilirsiniz.
Bölgede: 5 tane kayak pisti var. Bu pistler: profesyoneller ve amatörler için ayrılmıştır. Telesiki olarak ise: ülkemizin en uzun liftleri buradadır. Liftlerin uzunluğu: 1025 metredir.
Alt istasyonun rakımı: 1925 metre iken, üst istasyon rakımı: 2155 metreye kadar ulaşmaktadır. Yani, 228 metrelik bir kod farkı bulunuyor. Bu yeni teknoloji telesiyej sisteminde, aynı anda 450 kişi taşınabilmektedir.
NE YENİR
Erzincan denilince, aklıma hemen: Erzincan tulum peyniri geliyor. Tulum peyniri: yörede, karaman koyunundan alınan sütten yapılıyor. Diğer peynirlere göre: daha parlak, daha güzel kokulu, tam yağlı ve daha lezzetlidir. Bunun dışında, yerel yemeklerden söz etmemi isterseniz: un ile hazırlanan “sırın” ve kayısı kurusu ile hazırlanan “Gasefe” düşünebilirsiniz. Hatta: döner severseniz, burada “sebzeli yaprak döner” yiyebilirsiniz.
Tulum Peyniri
Erzincan denilince Tulum Peynirine ayrı bir yer açmak gerekir. Yapımına 5 ve hatta 6’ncı ayda başlanır ve 9’ncu ayda biter. Tamamen Erzincan yöresinin yüksek rakımlı, 90-100 çeşit bitki zenginliğine sahip, temiz ve serin yaylalarında, buz gibi soğuk sulardan beslenen karaman cinsi koyundan alınan sütten yapılır. Diğer peynirlere nazaran daha parlak görünümlü, daha güzel kokulu ve tam yağlı ve daha lezzetlidir.
NE SATIN ALINIR
Erzincan yöresinden, muhteşem güzel bakır işlemeli objeler satın alabilirsiniz. Bunlar: çaydanlık, sürahi, vazo, semaver, çay-kahve takımları ve diğer çeşitli süs objeleridir. Ancak, yukarıda söylediğim gibi: eski orijinalliğini kaybetmiş durumda. Sanat değeri düşük, makineler tarafından yapılan objeler yaygın. Bu yüzden, şehirde sadece 8-10 mağazada satılan, orijinal el işi bakır objeleri bulup satın alabilirsiniz.
Bunun dışında yöreye özgü bir şeyler satın almak isterseniz: mermer hediyelik süs eşyaları bulabilirsiniz. Erzincan ve çevresinden çıkarılan mermer blokları: il merkezinde bulunan mermer fabrikasında işlenerek, çeşitli boy ve ebatlarda ve kalınlıkta plakalar haline getirilir ve bunlar turistler için hediyelik eşya haline getirilir.
Gerek kendiniz ve gerekse yakınlarının için yiyecek bir şeyler almak isterseniz: tava leblebisi olabilir.
GEZİLECEK YERLER
KÜLTÜR MÜDÜRLÜĞÜ MÜZESİ
Erzincan ilinde: bir Arkeoloji ve Etnografya Müzesi bulunmuyor. Bunun yerine: Atatürk Mahallesindeki 75’nci Yıl Kültür Merkezi kompleksi içinde: Müze bölümü oluşturulmuştur. Buradaki bölümler: açık hava müzesi, teşhir salonları, depolar ve idari odalardan oluşmaktadır. Yöreden temin edilen, arkeolojik dönemlere ait mezar taşları: açık hava müzesinde sergileniyor. Sonuç olarak: yazının başında da belirttiğim gibi, resmi bir müze ve dolayısıyla müze personeli bulunmuyor. Zaten müzede bulunan eserler de kısıtlı, bunlar: 3 arkeolojik eser, 39 Etnografik eser, 17 sikkeden oluşmaktadır.
ERZİNCAN MÜZESİ
Biraz önce, Erzincan il merkezinde bir müze bulunmadığından söz etmiştim. Ülkemizde müzesi olmayan sadece 3 tane il var ve bunlardan bir tanesi de Erzincan. Ancak öğrendiğime göre: Erzincan Valiliği ve Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi arasında imzalanan bir protokol gereğince, daha önce Ordu caddesinde bulunan ve üniversiteye ait sanat galerisi olarak kullanılan binanın müzeye çevrilmesine karar verilmiştir. Müzede 5 ayrı sergi salonu bulunması düşünülüyor, 536 eser sergilenecekmiş.
ERZİNCAN KALESİ
Kalenin İlhanlılar döneminde yapıldığı ve Selçuklular ile Osmanlılar döneminde ise defalarca onarıldığı biliniyor. 1939 yılındaki Erzincan depremi kaleye büyük hasar vermiştir. Günümüzde sadece giriş kapısı, erzak deposu ve güney duvarı ulaşmıştır. Yine de kaleye gidip görmenizi öneririm.
TERZİ BABA CAMİSİ
İl merkezinde, ilginç mimariye sahip bir camidir. Minarelerinin hatları yuvarlak olmayıp, köşelidir ve içi de güzel mimari özellikler göstermektedir. Caminin mimarı Danyal Tevfik Çiper’dir. 1991 yılında yapımına başlanan cami, mali sıkıntılar nedeniyle bitirilememiş ve 12 yıl sonra tamamlanmıştır.
Aynı zamanda: ülkemiz sınırları içinde, bir kubbe altında en çok insanın ibadet edebildiği bir cami olarak önem kazanmaktadır. Yaklaşık 7000 kişi kapasiteli camide, yaklaşık 4000 kişi kubbenin altında ibadet edebilmektedir. Caminin içinde havuz bulunuyor. Havuzda dünya şekli bulunuyor. Caminin halıları da önem kazanıyor. Çünkü: bu mavi zemin halıları üzerinde: yıldızları ve gökyüzünü betimlemesi için sarı noktalar bulunmaktadır.
Pencereler ise: şehri çevreleyen büyük dağların görülebileceği şekilde yerleştirilmiştir. Polikarbon ve alüminyumdan yapılan kubbenin yerden yüksekliği 23 metre, çapı 47 metredir. Caminin iki minaresi, kılıçtan esinlenilerek yapılmış, kılıçların keskin uçları kıble yönünü gösterir.
Kıble perpektifinden bakıldığında, mekan, uzay mekiğini andırır. Mihrap ve minberde hilaller görülüyor. Yapı bünyesinde: otopark, iş merkezi ve sosyal tesisler de vardır.
Bu arada “Terzi Baba” isminin nereden geldiğini merak edenler için: Terzi baba: Erzincan’da yaşamış bir kişidir. Türbesi, günümüzde Terzi Baba Mezarlığında bulunmaktadır. Anadolu’da yetişen velilerden biridir. Temel din bilgilerini aldıktan sonra: anne ve babasının isteği üzerine, bir sanat sahibi olmak için terziliği öğrenmiştir.
ALTIN TEPE
İl merkezine, 15 km. uzaklıktadır. Erzincan-Erzurum karayolu üzerindedir. Aslen: il merkezi değil, Üzümlü ilçesi sınırları içinde kalmaktadır.
Bölge: özellikle Urartular zamanında, önemli bir yerleşim yeri olarak önem kazanmaktadır. Urartuların, kuzeybatıdaki bilinen son kalesidir. Aynı zamanda, günümüze kadar ulaşabilen en önemli ve tek Urartu kentlerinden biridir. 60 metre yüksekliğinde doğal bir tepedir.
Bu tepenin ismi: ilk olarak: 1959-1968 yılları arasındaki kazak kazılar sırasında duyulmuştur. Daha sonra yapılan resmi arkeolojik kazılarda; 1959 yılında bulunan çok değerli eserler ise, Ankara-Anadolu Medeniyetleri Müzesine götürülerek orada sergilenmeye alınmışlardır. İlk kez bilimsel kazılar sonucu ortaya çıkarılan Urartu mezarı, buradadır.
Burada görebilecekleriniz: iç içe iki kale duvarı ile korunan: saray, tapınak, kabul salonu, mezarlar, depo binaları ve gelişmiş kanalizasyon sistemi gibi 2750 yıllık kalıntılarıdır. Hatta: bu kanalizasyon sistemine bağlı olarak: lavabo, alaturka tuvalet taşı, banyo taşı ve zemini taş döşeli havuz ve erken Hıristiyanlık dönemine ait bir kilisenin zeminindeki mozaikler bulunmuştur.
Bu kalıntılarda bulunanlar ise: fildişi ve madeni eşyalar, seramikler, duvar resimleri, miğfer ve kalkanlar. Özellikle: çivi yazılı tunç objede: kral adları yazılıdır. Yukarıda söylediğim gibi, Urartuların üst düzey sanat eserlerini yansıtan bu buluntular, halen Ankara’da sergileniyor.
OTLUKBELİ GÖLÜ
Bu göl: Erzincan il merkezi değil, Otlukbeli ilçesi sınırları içindedir. Otlukbeli ilçe merkezine 6 km. uzaklıktadır.
Bu göl: çanağı ve oluşumu nedeniyle, dünya üzerinde benzeri olmayan bir özellik taşımaktadır. Göl bir set gölüdür. Ancak gölün oluşumunu sağlayan set: travertenden oluşmuştur. Ayrıca, bu traverten, normal kast kaynaklarından değil, maden suları tarafından oluşturulmuştur.
Yani: bu set: binlerce yıl boyunca yüzeye çıkan maden suları tarafından oluşturulmuştur. Bu nedenle: Sit alanı ilan edilerek koruma altına alınmıştır. Yani: doğal bir anıt olarak nitelendiriliyor. Derinlik: 15-18 metre arasındadır. Gölün oluşumu: günümüzde de sürmektedir. Buraya yolunuz düşerse, set üzerindeki maden sularından mutlaka içmelisiniz. Çeşitli hastalıklara iyi geldiği söyleniyor.
GİRLEVİK ÇAĞLAYANI
İl merkezine 30 km. uzaklıkta, Çağlayan Beldesindedir. Çağlayanın suları: Kalecik köyü yakınlarında, kayalıklardan kaynayan suların oluşturduğu bir dere yatağından gelir ve yaklaşık 35-40 metre yükseklikten, üç kademe halinde aşağıya düşer.
Özellikle: kışın sularının donması sonucu muhteşem görüntüler ortaya koymaktadır. Yaklaşık: 8-10 metre uzunluğunda, dev buz sarkıtları oluşuyor. Yazın ise, doğal serinlik ve görüntü güzelliği yaratır. Yöreye yolunuz düşerse, burayı ziyaret etmeyi unutmamanızı öneririm. Burayı ziyaret ederseniz, hemen şelalenin karşısında: mutlaka alabalık yemelisiniz.
EKŞİ SU
İl merkezine 12 km. uzaklıktadır. Yörede: Böğert maden suyu olarak da isimlendirilmektedir. Suyun özellikleri incelendiğinde: sağlık bakımından önem kazanmaktadır. Özellikle: mide, bağırsak, safra yolları hastalıkları, karaciğer rahatsızlıklarına iyi geldiği söyleniyor. Bu maden suyu: şişelenerek ülkemizin birçok yerine pazarlanıyor.
Buradaki kaplıca suyu ise: 33 derece sıcaklıktadır. Bu kaplıca suyu: banyo yapılarak kullanıldığında şifalı geldiği söylenen hastalıklar: romatizma, damar sertliği, cilt hastalıkları ve kalp rahatsızlıklarıdır. Kaplıca bölümünde, 12 tane havuz var. Hatta, bunlar arasında “doğal jakuzi” olanı bile var, zamanınız varsa mutlaka gidin. Şişeleme tesisinin yanında: lokanta, alabalık yetiştirme tesisleri ve park yeri bulunuyor.
HORHOR ŞİFALI KAPLICASI
Ekşisu kaynağının yanındadır. Bir oluktan hızla akan suyun miktarının, dakikada 1 ton olduğu belirlenmiştir. Bu suyun, banyo olarak kullanıldığında şifalı geldiği söylenen hastalıklar şunlardır: mide rahatsızlıkları, diyabet, karaciğer ve safra yolları hastalıkları, ayak kokusu ve cilt rahatsızlıklarıdır. Su: bol miktarda kükürt içermektedir.
Ayrıca: içeriğinde, sodyum, magnezyum ve kalsiyum iyonları bolca bulunmaktadır. İlginç bir not daha var, yoğun kükürt bulunan suyun rengi yıllardır sarı iken, son deprem sonrasında suyun renginin değişerek yeşil olmuştur. Yani, suyun şifalı etkisi devam ediyor mu?
RAFTİNG
Erzincan yöresinde rafting: Karasu (Fırat) nehri üzerinde yapılmaktadır. Özellikle: kara yolu takip eden bir güzergahta yapılması, büyük bir imkan. Bu özelliğiyle, dünyada tektir.
Rafting güzergahlarından: Yollar üstü- Mutu arasındaki parkur: 40 km. uzunluğundadır. Mayıs ayından sonra ise, suların azalması nedeniyle: Erzincan-Erzurum kara yolunun 55’nci km.de bulunan Sansa-Bağlar ile Mutu arasındaki 26 km. lik parkur kullanılır.
Rafting: Kemah ilçesine bağlı: Alp köyünde başlıyor, Acem oğlu boğazından, üç büyük kanyon geçiliyor ve şelaleler bölgesine ulaşılıyor. Soğuk sular mevkiinde ise, rafting bitiyor ve sudan çıkılıyor.
memleketimi anlatan güzel bir yazı olmuş. bütün arkadaşlara tatil için öneririm. saygılar.
bize daha yararlı şeyler lazımdı bu çok basit olmuş.