Diyarbakır Çınar ilçesine bağlı 13 km uzaklıktaki Demirölçek köyündedir. Demirölçük köyüne olan uzaklık 1 km dir. Diyarbakır il merkezine ise, 45 km uzaklıktadır. Antik kent, Diyarbakır-Mardin karayolunun hemen yakınında olması nedeniyle ulaşımı oldukça kolaydır. Diyarbakır’dan sonra Çınar ilçesini geçtikten sonra 15 dakika uzaklıkta, Zerzevan tabelasını görünce yoldan sapıp kaleye çıkabilirsiniz.
Aracınızı otoparka bıraktıktan sonra oldukça dik basamaklı bir yoldan yukarı çıkmak gerekiyor.
Bu yüzden, aşırı sıcak bir havada gitmenizi önermiyorum, sabah erken saatlerde gitmeniz önerilir. Hatta, yine alanı gezerken lastik ayakkabı giymeniz uygun olur. Bölgeyi gezerken, her kalıntının yakınında açıklayıcı tabelalar bulunması çok uygun.
Neden “Zerzevan” ismi: 1880’li yılların başında yöreyi ziyaret eden gezginler tarafından kaleye “Kasr Zerzaua” ismi verilmiştir.
Yöredeki ilk yerleşim
Yöredeki ilk yerleşim MÖ 882-611 yılları arasında, Asur döneminde olmuştur.
Asur döneminde burada “Kinabu” isimli bir kalenin varlığı bilinmektedir. Çünkü yapılan kazılarda, bu döneme ait kalıntılar bulunmuştur. Birçok bronz eser ile birlikte bulunan bir mühür oldukça önemlidir.
Asur dönemine ait 3000 yıllık bir mührün içinde bir delik bulunmaktadır. Bu delik, ip geçecek büyüklüktedir ve muhtemelen mührü kullanan kişinin, mührü bir ip ile boynuna astığı düşünülmektedir.
Mühür kil üzerine baskı için yapılmıştır. Üzerinde tanrı figürü vardır. Tanrı figürünün karşısında ise, bir hayat ağacı figürü bulunuyor. Tanrı figürünün arkasında ise, bir kuş vardır. Mührün üzerindeki tanrı figürü, elindeki kozalak ve kovadaki kutsal suyla hayat ağacına can veriyor. Üst kısımda ise, güneş ışınları görülüyor. Güneş ışınlarının olması ve tanrının başının gökyüzüne kadar uzanmasının kutsal bir anlamı vardır.
Peki bu mühür ne için kullanılmıştır? Muhtemelen Asur döneminde gönderilen mektup, belge, tablet ve eşyalar gönderilirken, mühür, kilin üstüne bastırılarak mühürleniyordu.
Böylece mühürlenen eşya veya belge, gittiği yere vardığında açılmadan kim tarafından gönderildiği belli oluyordu. Böylece, mührün önemi ortaya çıkıyor, çünkü mührü kullanan kişi, oldukça önemli biri olmalıdır. Muhtemelen bir üst düzey yönetici veya Asurlu bir general olmalıdır.
Pers döneminde ise, buradaki kale, MÖ 550-331 yılları arasında, burada Kral yolunun ve aynı zamanda antik ticaret yolunun güvenliğini sağlamak için kullanılmıştır.
Roma Dönemi
Yerleşim yeri: 491-518 yılları arasında hüküm süren İmparator Anastasios döneminde ve 527-565 yılları arasında hüküm süren İmparator Justinianos I zamanında onarım görmüş veya bazı yerler yeniden yapılmıştır.
Evet, kalenin Roma dönemindeki ismi “Samachi” dir.
Önemi: Roma imparatorluğunun bir doğu sınır garnizonu olmasıdır. Bu yüzden Roma imparatorluğu için çok önemlidir ve burada yaklaşık 1000 askerin görev yaptığı tahmin ediliyor. Ayrıca sivil yerleşim yerinde de yüzlerce sivilin yaşadığı tahmin ediliyor.
Bu kale düştüğünde, Diyarbakır ve Anadolu’nun düşmesi de gündeme gelecekti. Zaten, kale daha sonraki dönemde Sasaniler tarafından ele geçirilince, Sasaniler Anadolu içlerine kadar ilerlemişlerdir.
Kale: hem Pagan Roma dönemi ve hem de devamındaki Hıristiyan Roma döneminde kullanılmıştır.
Gerek Zerzevan kalesi ve gerekse kale dışındaki askeri yerleşim yeri, yer altı ve yer üstü yapılarıyla, dünyanın en iyi korunmuş Roma garnizonlarından birisi olarak günümüze ulaşmıştır.
Roma dönemindeki önemi
Zerzevan: Amida ve Dara arasında stratejik bir konumdadır.
Ayrıca: antik dönemde “Kral yolu” olarak bilinen günümüzdeki Diyarbakır-Mardin karayolundadır. Bu yol aynı zamanda antik dönem ticaret yoludur.
Bu yüzden: Zerzevan kalesi, Romalılar ve Sasaniler arasında büyük çatışmalara sahne olmuştur.
Sasaniler: MS 359, 502 ve 604 yıllarında yapılan batı seferlerinde, bu yolu kullanmışlardır.
Yerleşim
Yöredeki yerleşim kalıntıları ve surlar, yaklaşık 60 dönümlük bir alanda kurulmuştur.
Bu büyük alanda: siviller su bakımından zengin vadide tarımla uğraşmışlar, herhangi bir tehlike durumunda ise, kaleye sığınmışlardır.
KALE KISMI
Kale: yerleşimin güney kısmında, 124 metre yükseklikteki bir tepe üzerindedir. Bu yüzden, bütün vadiye hakim bir konumdadır.
Kale bölümü: surlarla çevrilidir. Gözetleme ve savunma kuleleri bulunmaktadır. Ancak gerek sur duvarları ve gerekse gözetleme ve savunma kulelerinin mimarisi eşsiz güzelliktedir.
Kalenin yapımında kullanılan taşların, 2 metre boyunda ve yarım metre genişliğinde, dikdörtgen biçimdeki şekilleri ilgi çekmektedir.
Sur duvarları
Kaledeki sur duvarlarının uzunluğu 1200 metredir. Yüksekliği 12 ile 15 metre arasında ve kalınlıkları ise, 2 metre ile 3.5 metre arasında değişmektedir.
Sur duvarlarıyla birlikte, şehrin etrafında: gözetleme ve mancınık kuleleri bulunmaktadır.
İki burç arasında, geniş bir giriş bulunuyor. Bu anıtsal girişin kalenin esas girişi olduğu tahmin edilmektedir.
Güney Kulesi
Günümüze oldukça sağlam olarak gelen kule: güneyde bulunmaktadır, bu 3 katlı gözetleme kulesinin yüksekliği 21 metredir. Bu kulenin; günümüze 19 metresi sağlam olarak ulaşmıştır.
Güney kulesinin altında, gizli bir geçit bulunmaktadır.
Geçit, muhtemelen: kaleden dışarıya haberci göndermek, şehrin önde gelenlerini buradan kaçırmak veya buradan bazı askerleri dışarıya çıkarabilmek için yapılmış olmalıdır.
Geçit, günümüzden yüzlerce yıl önce, bloklar ve harçlarla kapatılmıştır. Bunun sebebinin muhtemelen, dışarıdan içeriye sızmaya karşı bir önlemdir. Bir diğer iddia ise, bu tünel ile, Diyarbakır-Mardin karayolu kenarındaki derelerden su temin etmektir.
Sur duvarlarının içi
Sur duvarlarının içinde yapılan araştırmalarda: Romalı askerler ve sivillerin günlük yaşamları ve yörede yaşanan savaşlar hakkında önemli bilgiler edinilmiştir.
Güney bölümde, surlarla çevrili bölümün içinde: tahıl depoları, su sarnıçları, kilise, idari bina, cephanelik, kaya sunağı ve kaya mezarları gibi yerlere ait kalıntılar bulunmuştur.
Sur duvarlarının dışı Askeri Yerleşim
Bölgenin güneyinde bulunan sur duvarlarının dışındaki alanda ise; su kanalları ve taş ocakları vardır.
Kuzeyde: cadde ve sokaklar ve evlerin kalıntıları görülmektedir.
Yer üstündeki bu eserler yanında, yer altında da: birbiriyle bağlantılı; gizli geçit şeklinde tüneller ve sığınaklar bulunmaktadır.
Askeri yerleşim bölgesinin altında: 400 kişinin konaklayabileceği bir yer altı sığınağı vardır. 1500 yıllık bu dev yeraltı sığınağının yüksekliği 2.5 metredir ve altında havalandırma boşluğu bulunmaktadır. Savaş dönemlerinde yüzlerce insanın burada geçici olarak barındığı düşünülüyor.
Surların dışında, yerleşime su sağlayan 54 tane su sarnıcı ve bunlara kaynaktan su getiren 800 metrelik bir kanal bulunmaktadır. Bu kanal tam bir mühendislik harikası olarak nitelendiriliyor. Çünkü kanalın yapımında, milimetrik eğimler kullanılmış ve kanalda su bırakıldığı zaman, doğrudan kaleye geliyormuş.
Kanallarla kaleye ulaşan su, önce devasa büyüklükteki ana depoyu dolduruyor ve daha sonra diğer küçük sarnıçlara akıyormuş. Bu sistem sayesinde, şehirde 400 yıllık süreçte su sıkıntısı yaşanmamıştır.
Ayrıca: yine bu bölgede: yeraltı sığınağı ile birlikte, fonksiyonları henüz belirlenememiş birçok yapı ve bir de Mithras Tapınağı bulunmaktadır.
Nekropol Alanı-Ölüler Şehri
Yerleşim alanı dışında: güney ve kuzey kulelerin dışında bulunan alanda: kayaya oyulmuş farklı tipte mezarlar bulunmaktadır. Pagan döneminde yapılmış mezarların bir kısmı, Hıristiyanlık döneminde de kullanılmıştır. Ayrıca: askeri yerleşimin güneyinde, yüksek bir tepe üzerinde kaya mezarları vardır.
Bu mezarların: genel olarak basamaklı bir girişi bulunmaktadır. Bu basamaklı girişler, doğrudan mezar odasına açılmaktadır. Mezar odasında ise, ölülerin yatırılması için 3 kline açılmıştır.
Ayrıca, kaya mezarlarından farklı olarak: lahit biçiminde, ana kayaya oyulmuş mezarlar da bulunur. Ancak bu lahit mezarların kapakları, günümüze ulaşmamıştır.
Evet, tüm mezarlar su dışında iken, sur içindeki yerleşim yerinde sadece bir mezar vardır. Bu özel yapılmış tek kişilik, iki tonozlu mezarın bir üst düzey yönetici veya generale ait olduğu düşünülüyor.
MİTHRAS TAPINAĞI
Tanrı Mithras
İlk çıkışının MÖ 600 yıllarında olduğu tahmin edilmektedir. Bu tanrı: Pers kökenli bir “Işık” yani “güneş” tanrısıdır. Kült, “güneşe” tapınmaya dayanır. Aynı zamanda “arabuluculuk” anlamına gelen “anlaşma ve dostluk” kavramlarının tanrısıdır. İlaveten: ışığın, savaşın, adaletin ve inancın sembolüdür. Öğretisi: dünyanın yaratılışıyla ilgilidir. Aynı zamanda: evreni kontrol eden tanrı olarak bilinir.
Tauroktoni miti
Tanrı Mithras: takım yıldızlarını simgeleyen: akrep, yılan ve köpek gibi figürleri ve gezegenleri simgeleyen yıldızlar eşliğinde “Tauroktoni” denen “bir boğayı öldürmek” sahnesinde görülür. Astronomi bilimine göre: ekinoks, Yunan ve Roma dönemlerinde “boğada” imiş. MÖ 4000 ile 3000 yılları arasında gerçekleşen “Boğa Çağı” bitimi, bu boğa öldürme miti ile betimlenmiştir.
Aynı dönemde, Perseus yıldızlarının tam boğa üzerinde bulunması, boğanın “Perseus” tarafından öldürüldüğünü izah etmektedir. Bu sahnede Perseus’un yerine geçen Tanrı Mitras, boğanın gücünü yok ediyor ve ekinoksu, boğa burcundan çıkarıp, koç burcuna sokuyor. Yani “Boğa Çağı” bitip, başka bir çağ başlamaktadır.
Mitras ayinlerinde, kurban edilen boğanın kanı içilir ve bu kan ile aynı zamanda yıkanılırmış. Böylece, yok olan bir çağı simgeleyen boğanın gücüne ve ölümsüzlüğüne ulaşılacağına inanılırmış.
Dini törenler, dışarıya kapalı yani gizlidir. Bu yüzden, Mithras’a ait yazılı kaynaklar yoktur.
Törenlere sadece erkekler kabul edilir.
Dinin mensupları: 7 aşamadan ve 12 zulümden geçmek zorunda kalırlardı. Bu konudaki bir diğer ifade: 7 hafta sürecek 12 eziyetten geçme şeklindedir.
Mitrasçılar tapınakta, kendi derecelerine göre oturuyorlar, en üst seviye 7’nci derecedir.
Törenler: yer altındaki mağaralar ve tapınaklarda yapılırdı.
Bunlar yüzünden, Mithras dininin sırları, sadece tarikata kabul edilenlere açıklanıyordu. Yani, sırları sadece tarikata kabul edilenlerle paylaşılmıştı. Bu yüzden, yüzyıllardır bu sırlar, tam olarak açığa çıkarılamamıştır.
Romalılarda Mithras kültü
Doğuya yapılan seferlerin ardından, Mithras dini, ilk olarak Romalı askerler tarafından, Roma imparatorluğuna getirilmiş ve MS 2 ile 3’ncü yüzyıla kadar Roma imparatorluğunda özellikle askerler ve tüccarlar arasında oldukça yaygın olmuştur.
Çünkü Roma askerleri: bu tanrının savaşlarda “asla yenilmez ve yok edilemez tanrı” olduğuna inanırlardı.
Mithras inanışı, Roma topraklarının bütününde hakim olsa da, Mithras dininin Perslerden geldiği kabul edilince, Zerzevan kalesindeki Mithraeum tapınağı, Mithras dininin ilk tapınağı olarak kabul edilmektedir.
MS 1’nci yüzyıldan itibaren Anadolu’da yayılmaya başlayan Mithras kültünün; MS 3’ncü yüzyılda Avrupa’da İskoçya ve Afrika’da Büyük Sahra bölgelerine kadar ulaştığı söyleniyor.
MS 4’ncü yüzyılda Roma topraklarında Hıristiyanlığın yayılması ile, Mithras kültü önemini kaybetmiştir.
Mithraeum
“Mithraeum” olarak isimlendirilen tapınak: Zerzevan bölgesinde yapılan arkeolojik kazılar sonucu ortaya çıkarılmıştır.
Buluntunun ardından, dünyanın dört bir yanından buraya ziyaretçi akını olmuş ve olmaktadır.
Çünkü: dünya üzerinde birçok insan “Mithras” ın gizemini merak etmektedir.
Hatta: günümüzde “illuminati” ve benzeri gizli tarikatlar, “Tapınak şövalyeleri” ve “Masonik” yapılar da, Mithras kültürünü kendi ataları olarak kabul etmektedirler. Çünkü: işaretler bu gibi örgütlerin buradan doğduğu iddialarını kuvvetlendirmektedir.
Evet, Mithraeum Tapınağı: Roma imparatorluğu döneminde, doğu sınırındaki ilk tapınaktır.
Dünyada ise, ortaya çıkarılan son Mithras tapınağıdır.
Bu yüzden: Mithras kültürünün dünyadaki en iyi korunmuş tapınaklarından birisidir.
Anadolu’da bir başka Mithareum: Gaziantep Doliche’de bulunan iki doğal mağaradır.
Tapınağın Özellikleri
Evet tapınak: Zerzevan kalesinin en önemli yapısıdır.
Ana kayanın altına yani yeraltına oyularak yapılan tapınak: surların kuzey ucundadır. Tapınak tek girişlidir. Yapının giriş kapısında: çeşitli semboller ve yazıtlar açıkça görülmektedir. Tapınağın uzunluğu 7 metre, genişliği 5 metredir. Yükseklik ise 2.5 metredir. Toplam 35 metre kare büyüklüktedir. Buradaki tapınakta yapılan gizli ayinlere, 40 kişinin katıldığı tahmin edilmektedir.
Doğu duvarında ise: ana kayaya oyulmuş sütunlar vardır. Ayrıca yine doğu duvarında: Mithras sembollerinden biri olan “ışın tacı motifi” oyulmuştur ve günümüzde görülmektedir.
Koridorlar
Tapınak içinde 2 koridor bulunmuştur. Mithras kültünde belli mertebeler vardır. Bu yüzden: muhtemelen: belli sınıftaki insanlar bir koridoru ve Mithras’a yeni girecek kişiler ise, diğer koridoru kullanıyorlardı.
Nişler
Ortada ise, 1 büyük niş ve iki yanda küçük nişler bulunur.
Büyük Niş:
Ortadaki büyük nişte oyulan yere: Mithras’ın boğayı yenerek kurban ettiği sahnenin bulunduğu plaka konuluyormuş. Büyük nişin çevresinde, 2 sütun üzerindeki boya kalıntıları ise, yükselen bir kuşaktan kalmadır. Bu boyalı kuşakta bir zamanlar, muhtemelen Mithras inanışına ait semboller vardı.
Küçük Nişler:
İki yanda bulunan küçük nişler: bunlardan birinde, oldukça düzgün oyulmuş bir boğa kanı veya su çanağı bulunur. Yerde de bir havuz bulunur. Kan/su kasesi ve havuz: duvar içinden bir kanal ile birbirine bağlanmıştır.
Bu çanak ve havuz muhtemelen Mithras dini törenlerinde su veya boğa kanı için kullanılmış olmalıdır. Çünkü Mithras dini törenlerinde, boğa kanı ile birlikte su da kullanılmaktadır.
Ayrıca: yine dini törenlerde, kurban edilen hayvanları asmak için, tavanda 4 tane simetrik nokta bulunmaktadır.
Bu asma noktaları: Mithras ritüellerinde kurban edilen boğaları asmak için kullanılmıştır.
Hatta: uyuşturularak tavana ayaklarından asılan boğa kurban edildikten sonra, bu kandan içen kişilerin, günahlarından arındığına ve Mithras dinine girdiğine inanılıyormuş. Bu boğa kanı ile ayrıca dine yeni giren kişiler yıkanarak vaftiz ediliyormuş.
Hırıstiyanlığın yayılması ile, Mithraeum Tapınağı: kiliseye dönüştürülmüştür.
Enerji
Evet, tapınak hakkında bilgileri aktardıktan sonra, konuyu kapatmadan tapınağın bir özelliğinden de söz etmek de gerekir.
Mithras tapınağında yoğun bir enerji bulunduğu iddia ediliyor.
Çünkü: Mithras kültü inananlarının hepsinin gökyüzü ile ilgilendikleri, gezegenlerin bulundukları konuma göre, tapınağın bulunduğu konumda çok büyük bir enerji toplandığına inanılıyor.
Zaten, tapınağın duvarlarında, Mithras’ın 7 aşamasının simgesi olarak Merkür’den Venüs’e kadar olan 7 gezegenler sembolize ediliyormuş.
Hatta: burası keşfedildikten sonra, yurt dışından önemli ziyaretçilerin geldiği de söyleniyor.
Hatta: yine söylentilere göre, yurt dışından gelen bir gurubun, tapınakta gizlice enerji ölçümü yaptığı söyleniyor.
Bir kısım ziyaretçilerin tapınakta gecelemek istedikleri ancak bu isteklerinin kabul edilmediği de söyleniyor.
Yine söylentilere devam edelim. Tapınak içi ve yakınlarında cep telefonlarının çekmediği söyleniyor. Hatta: Dron ile yukarıdan çekim yapmak istenildiğinde, tapınağın üstten resminin alınamadığı da yine söylentilerdendir.
Evet, bütün yazdıklarımı “söyleniyor” olarak tamamladım, evet bunların gerçekliği henüz kanıtlanmış değil, çünkü Zerzevan kalesi ve yaşam bölgesinin henüz yüzde 1’ lik bölümü ancak kazılmıştır. Toplamda 30 yıl süreceği tahmin edilen kazılar ilerledikçe, daha ilginç ve güzel buluntuların ortaya çıkarılacağı kesindir.
Kilise
Roma topraklarında Hıristiyanlığın kabul edilmesiyle burada da 6’ncı yüzyılda bir kilise yapılmıştır ve bu kilise, büyük ölçüde ayakta kalmış yani korunmuş olarak günümüze ulaşmıştır.
Hiristiyanlığa geçişte, çok tanrılı Roma döneminde önemli bir kişinin mezarı olan bu bölüm ibadethaneye dönüştürülerek Romalı askerler tarafından kullanılmıştır. Yani, bölgedeki en eski kiliselerdendir.
İbadethanenin duvarlarında “Aramice” yazılar bulunmaktadır.
Vaftiz Kovası
Burada bulunan “vaftiz kovası”: 1895 yılında İstanbul Arkeoloji Müzesine götürülmüştür ve sergilenmektedir.
Kova: 5 ile 7’nci yüzyıllar arasına tarihlenmektedir. Yıkanmadan farklı olarak, bu üzeri süslü işlemeli kova bir kiliseye bağışlanmış ve muhtemelen ayinlerde kullanılmıştır.
Kesik gövdeli kova, düz bir tabaka ve hareketli bir kulpa sahiptir. Kovanın üzerindeki bir sıra haç motifli bezeme, kazısız ve baskı tekniğiyle yapılmıştır. Ayrıca üzerinde bir yazıt vardır. Bu yazıt: “…………… dileğinin veya adağının kabul edilmesi için Tanrı sizi korusun”
Bu vaftiz kovasının bir hikayesi var. Zerzevan köylüleri tarafından anlatıldığına göre: bir köylü, Zerzevan kalesindeki evini sıvamak için toprak kazarken bir kova bulur. Toprak altında yüzyıllardır kalan ve kararan kovayı, bir süre hayvanlarını sulamak için kullanır.
Ardından, köye gelen bir kişiye, kovayı, bir çift çarık karşılığında verir. Sonrası bilinmiyor, kova günümüzde yukarıda belirttiğim gibi, İstanbul Arkeoloji Müzesinde sergilenmektedir.
Kiliseyi anlatmaya devam edelim.
Daha sonra Hıristiyanlığa geçenlerin sayısı artınca eski Mithraeum tapınağı yetmemiş; askerlerin ve burada yaşayan sivil halkın ibadet edebileceği daha büyük bir kilise yapılmıştır. (günümüzdeki kilise)
Kilisenin vaftiz havuzu: ana kayaya yapılmıştır. Havuzun boyu büyüktür. Çünkü: Hıristiyanlığa ilk geçenlerin yaşı büyük olduğu için, vaftizhanenin dışına büyük bir havuz inşa edilmiştir.
Kilise olarak kullanılan bu yapı: Arap akınları sonucu kale fetih edilince terk edilmiş ve çok sonraları ise barınak olarak kullanılmış ve tahrip edilmiştir.
Zerzevan kalesi’nde Roma dönemi sonrası
MS 639 yılında, Zerzevan kalesi Halid Ben Velid önderliğindeki İslam orduları tarafından fetih edilmiştir. Ardından uzun bir süre boş kalmıştır.
Yakın geçmiş ve günümüz
1890’lı yılların başında kaleye bir aile yerleşir, daha sonra ise bunlar çoğalarak kalede 17 hane yaşamaya başlar. Bunlar, kalede yaşadıkları yerleri, kaleden elde ettikleri taşlarla yaparlar.
1967 yılında ise su sıkıntısı ve ulaşım zorluğu nedeniyle bu insanlar kaleden ayrılırlar ve 2 km uzaklıktaki yerde yeniden yerleşim kurarlar. Bu yerleşimin ismi ise günümüzdeki ismiyle “Demirölçek Köyü” dür.
Evet: her ne kadar küçük çaplı tahribatlar ve define arayıcıların hasarlarına karşı, Zerzevan kalesi ve çevresi, oldukça iyi korunarak günümüze ulaşmıştır. Bundaki en büyük etken ise, Zerzevan kalesi ve çevresinde modern kullanım veya yerleşim olmamış olmasıdır.
Bu yüzden, burası günümüzde “Efes” benzeri bir yer olarak önem kazanmaktadır. Güney kulesi, kilise, tonozlu sarnıçlar, kaya mezarları, kaya sunağı, yer altı kilisesi, yer altı sığınağı ve Mithraeum Tapınağı, iyi korunmuş olarak günümüze ulaşmıştır.
Günümüzde: Zerzevan kalesi ve çevresi, 1’nci derece arkeolojik sit alanı ilan edilerek koruma altına alınmıştır. UNESCO Dünya Kültür Mirası geçici listesinde bulunan kale ve çevresinin en kısa zamanda kesin listeye dahil edileceğine inanılıyor.
Evet muhteşem güzel ve mutlaka gidilmesi gereken bir yer olarak gidip görmenizi öneriyorum. Mutlaka gidilip görülmesi gereken bir yer. Tam bir tarih hazinesi ve özellikle Mithraeum Tapınağı oldukça büyük ilgi çekiyor.
Diyarbakır ilinin gezi yazısını okumak için tıklayınız.