Türkiye’nin Ege kıyılarında; nispeten daha nemi olmayan ve serin havası ile, güney kıyılarına nazaran tercih edilen, mavi ve yeşilin bir arada bulunduğu, tarih kokan bir belde.
Evet, ülkemizin bu güzel turizm diyarına, son olarak Temmuz 2018 tarihinde gittim ve en son görüşlerimi de, yazıya ekliyorum. Son gittiğimde, Ayvalık yine eski havasında idi. Şehir merkezindeki trafik sıkışıklığı, nemli olmayan havası, masmavi denizi ve Arguvan çiçekleri, Alibey adası, Sarımsaklı plajları. Fakat, daha önce denize girme şansım olmamıştı, bu kez gittiğimde Sarımsaklı sahillerinden denize girdiğimde, ayağıma deniz kestanesi dikeni battı. Sonradan öğrendim ki, bu yörede, bolca deniz kestanesi varmış ve insanlar, denize girenler, sık sık bu durumdan mağdur oluyorlar ve sağlık kuruluşlarının yolunu tutuyorlarmış. Evet, Ayvalık yöresinde denize girenler için, deniz ayakkabısı kullanmalarını öneriyorum. Bunun dışında, Ayvalık’ta geçen zamanım gayet güzel ve muhteşemdi.
Ayvalık denilince: buradaki kiliseler, camiler, manastırlar ve ilçe sokaklarındaki tarihi taş evler, adalar, koylar ve su altı güzellikleri, deniz ürünlerinden oluşan muhteşem lezzetler, Ayvalık tostu, zeytini, zeytinyağı, Alibey Adası, kara parçası ile bu ada arasındaki boğaz köprüsü ve son olarak Şeytan Sofrası. İnanın tüm bunların yanında, Ayvalık’ta yaşayabileceğiniz birçok güzellik daha keşfedebilirsiniz.
Özellikle: İlçe merkezindeki, tarihi taş evlerin bulunduğu sokaklarda ve sahilde gezmelisiniz. Sahildeki restoranlarda, deniz ürünleri ve özellikle yöresel otlardan oluşan aperatiflerden yemelisiniz.
Hatta: herhangi bir pişme işlemine tabi tutulmadan, sadece zeytinyağı ile terbiye edilen deniz kestanesi bile yemelisiniz. Sonra: Alibey Adası, sonra Şeytan Sofrasından güneşin batışı.
ULAŞIM
Evet: Ayvalık; özellikle, İzmir olmak üzere, İstanbul’a yakın olması nedeniyle tercih ediliyor. Şöyle ki: İzmir, yalnızca 125 km. uzaklıkta. Yani; İzmir’den çıktığınızda, yalnızca 2 saat sonra, Ayvalık’a ulaşabiliyorsunuz. Bu büyük avantaj.
Ankara-Ayvalık ulaşımı ise: 640 km. Ankara-Eskişehir-Bursa üzerinden buraya ulaşmak mümkün.
İstanbul-Ayvalık arasındaki ulaşım için, iki alternatif söz konusu. Bunlardan birincisi uzun olan yol. Şöyle ki, 520 km. olan bu yol için, İstanbul-İzmit-Bursa-Ayvalık yolunu izlemeniz gerekiyor. Diğer daha kısa olan yol ise, 475 km. Bu yol için: İstanbul-Tekirdağ-Çanakkale-Ayvalık istikametini izlemeniz gerekiyor.
Ayvalık; bunun dışında kara yolu ile: Bursa’ya 277 km. (4.5 saat) Bandırma’ya: 225 km. Çanakkale’ye:167 km.(3 saat) , Bergama’ya: 45 km., Truva’ya: 154 km., Efes’e: 239 km. uzaklıkta.
Evet, bu arada, Ayvalık; Yunanistan’ın Midilli Adasına da çok yakın olması ile öne çıkan bir ilçe. Midilli Adasına, feribot ile, Ayvalık’tan yalnızca 2 saat sonra ulaşılıyor.
AYVALIK’ TA NE YENİR
Ayvalık’a özgü: en önemli yiyecek: sosis, sucuk, kaşar, turşu, mayonez, ketçap gibi malzemelerden hazırlanan “Ayvalık tostu”. Diğer önemli bir yiyecek, tüm Balıkesir ilinde yaygın olarak yapılan ve höşmerim olarak da bilinen “Höşmerim tatlısı”. “Papalina” olarak bilinen bir balık türünün (çaça balığı) genellikle meze olarak tüketilen; ızgarası ve zeytinyağında unla yapılan kızartması da, Ayvalık’ın önemli yemekleri arasında sayılır.
Bunun dışında: burada bulunduğunuz sürede: Ege’nin ünlü zeytinyağlı ot yemeklerini de mutlaka tadınız. Son bir öneri: deniz kestanesi yemelisiniz. Zeytinyağında harika.
Ayvalık’tan ne satın almalıyım, ne satın alabilirim, hediyelik olarak diye düşünürseniz. Mutlaka: zeytin ürünleri, cam kavanozlarda zeytin çeşitleri, zeytin yağlı sabun veya her boyutta bulabileceğiniz gerçek sızma zeytinyağı satın alabilirsiniz. Gerek kendiniz ve gerekse yakınlarınız için, inanın, bundan daha iyi ve güzel hediye olamaz. Nasıl ki, İzmit için pişmaniye bir simge ise, Ayvalık için simge, zeytin ve zeytinyağı. Özellikle, zeytinyağı.
ZEYTİN VE ZEYTİNYAĞI
İnsanların, zeytin ağacı ile tanışıklığı, 8000 yıldır süregelmektedir. Bir çok kaynakta yazılı olduğunu göre: Tufana yakalanan Nuh Peygamberin, gemisinden uçurduğu beyaz güvercin, bir süre sonra, ağzında bir zeytin dalı ile geri dönerek, tufanın bittiğimi haber verir. Bu nedenle, zeytin dalı ve beyaz güvercin, barışın simgesi olmuştur.
Hıristiyanlar, zeytini “talih ve barış” işareti kabul ederler. Elçiler, haber getirdiği zaman: zeytin dalı takdim edilirdi. Yunanlılar ve Romalılar; zeytin ağacının şerefli geleneğini; zeytinliklere girme, yetiştirme ve toplama işlemlerini, yalnızca iyi ve dürüst insanların yapmasına izin vererek sürdürmüşlerdir.
Bugün; Girit kralı Minosun, Knossos’taki sarayında bulunan zeytinyağı küpleri ise, MÖ.2500 yıllarında, Girit adasının en önemli geçim kaynağı olan, zeytinyağı ticaretinin tanıklığını yapmaktadır.
Kur-an da da; zeytinden; mübarek bir bitki olarak bahsedilmiş: ramazanda, hurma, su ve zeytin ile iftar edilmesi, tavsiye edilmiştir.
Bugün; Ayvalık: özellikle zeytin ağacıyla örtülü topraklarındaki 2.5 milyon zeytin ağacı ile, Ege’nin zeytin başkenti durumundadır.
GENEL
Kentin yerleşim düzeni, amfiteatr şeklinde olup, dar cadde ve sokaklar ve birbirine bitişik evler, görülmeye değer. Özellikle: Rumlar döneminden kalan, evlerin yapısı ve mimari özellikleri, görülmeye değer. Zamanınız varsa, Ayvalık sokaklarında, bu tarih kokan sokaklarda, rahat rahat dolaşın. Bu geziniz sırasında: İlçedeki, 6 tarihi cami, 6 kilise ve 2 manastır kalıntılarını görebileceksiniz.
Evet, Ayvalık’taki yaşamın en güzel yanı; buranın rüzgarlı bir bölge olması. Özellikle: burada, Lodos ve Poyraz rüzgarları hakim. Yaz’ın en kavurucu sıcaklarda ise; İmbat ve Meltem rüzgarları esmektedir. Bu rüzgarların tümü: serinletici etki yaratır. Özellikle: öğlen saatlerinde, Batı’dan esmeye başlayan, iyot kokulu İmbat rüzgarı, buradaki yaşama ayrı bir keyif verir.
Ayvalık denilince: tüm turistik özellikleri yanında: buradaki başlıca sanayi kuruluşları olan: zeytinyağı, sabun ve zeytin fabrikalarını da görmeden geçmemek gerek. Buraya geldiğinizde: Zeytin ve zeytinyağı üzerine kurulu bu fabrikalar zaten dikkatinizi çekecek. Siz de, burada bulunduğunuz süre sonunda, dönüşte, mutlaka, zeytin ürünleri veya zeytinyağı almayı unutmayın. Ayvalık’ta bulacağınız: zeytin ve zeytinyağını, inanın başka yerde bulamasınız. Mutlaka alın, ama özellikle yol üstündeki seyyar satıcılardan ziyade, belli başlı yerlerden alın ki, yanılma ve kötü kaliteli alma şansınız olmasın.
Ayvalık denilince, dalış turizmi de akla geliyor. Bölgede, mercan resifleriyle birlikte, 60’a yakın dalış bölgesi bulunmaktadır. Bu nedenle: zengin dip yapısı ve tartışmasız berraklıktaki denizi ile, su altı fotoğrafçıları ve dalgıçlar için vazgeçilmez bir cennet köşesidir. Ayvalık’ta, tüplü ve tüpsüz her türlü dalışa uygun alanlar bulunmaktadır.
Değişik bir etkinlik olarak, belki ilginizi çekebilir, her yıl, yaz sonuna doğru, geleneksel olarak deve güreşleri düzenlenmektedir.
Burada bulunduğunuz sürede, mutlaka dikkatinizi çekecektir. Ayvalık: dış turizmin pek yaygın olduğu bir yer değil. Yani: burada, daha güneydeki turizm merkezlerinde olduğu gibi, çok yoğun olarak yabancı turist yok. Ama: buranın yabancı turist profilini, Yunanlı turistler, fazlası ile dolduruyor. Bunda da, sanırım eskiden, burada yoğun Rum nüfusun yaşamış ve savaşları takip eden dönem sonunda, Yunanistan’a gönderilmiş olmaları yatıyor olsa gerek.
Özellikle; eski Rum evleri ve yapılarına dayanan kültür turizmi gelişmiştir. Ayvalık, son yıllarda; Ege adalarından çok sayıda, günübirlik misafir ağırlanmaktadır. Bu ziyaretçilerin amacı, genellikle alışveriştir. Bu durumun ciddi ekonomik girdisinin oluşmaya başlamasının ardından, ilçe dükkanlarının vitrinleri “Yunanca” yazılar ile dolmuştur.
Ayvalık merkezinde: her “Perşembe” günü büyük bir yerel pazar kuruluyor. Özellikle, Yunanistan’ın Midilli adasından olmak üzere, on binlerce Yunan turist, günü birlik ziyarette bulunuyor. Yunan turistlerin ziyarette bulunduğu en önemli yerlerin başında ise Ayvalık pazarı geliyor. Yani: Ayvalık pazarına gitmenizi size de öneriyorum. Pazardan özellikle, bu yörede yetişen ve yenilebilen değişik ot alternatifleri satın alabilirsiniz.
Ayvalık denildiğinde, ülkemizde yalnızca burada bulunan bir tesisten söz etmek istiyorum.
TSK ALİ ÇETİNKAYA İLK KURŞUN REHABİLİTASYON MERKEZİ
Evet Ayvalık’ta Kara Kuvvetleri komutanlığı tarafından işletilen rehabilitasyon merkezi var Kurumda, ülke genelinde tüm şehit yakınları ve gazilere, belirli dönemlerde rehabilitasyon ve dinlenme hizmeti verilmekte. Yeri çok güzel. Ayvalık içinde, yüksek bir tepe üzerinde.
Tüm Ayvalık manzarasına hakim bir noktada. Yapıldığı zamanlar, tesisi yaptıran Ayvalık belediyesi, burayı bir sosyal tesis olarak kullanmak ister.
Ancak; Rumlar, buranın altında yani tesisin yapıldığı alanda, daha önce bir Rum kilisesi olduğunu ve tesisin bu kilise yapılarak üstüne kurulduğunu iddia ederler ve bu iddialarını fotoğraflarla kanıtlarlar ve Belediyenin tesisi açmaması için büyük kampanya yaparlar.
Bunun üzerine, tesis, belediye tarafından; Silahlı Kuvvetlere devredilir ve bugün olduğu gibi, gerçekten çok güzel bir amaç için kullanılmaya başlanır. Bu arada, böyle bir düşünceyi ortaya atıp, geliştiren ve uygulayan herkese teşekkürler. Çünkü: bugün, bu tesisten yararlanan insanlar; gerçekten hayattaki en değerli varlıklarını, ülke için feda etmiş insanlar. Bu insanların, burada, zaten herhangi bir eğlenceli ortamları yok.
Yalnızca: dinlenmeleri ve rehabilite edilmeleri için kurulan ve daha çok bir sağlık tesisi anlamın olan kurum. Buranın kullanımı hakkında, çok ilginç bir husus daha var. Türk Silahlı Kuvvetlerinin: gazileri ile, şehit yakınları dışındaki personeli, bu tesisten istifade edemiyor, yani bu muhteşem güzel yerde, gerçekten yalnızca, şehit yakınları, gaziler ve gazi yakınları yararlanıyor.
Biraz önce söylediğim gibi: Rumların elinde çok sayıda resim var. Şimdi yerinde izi bile kalmayan, Rumlar zamanında yapılmış birçok manastır ve kilisenin varlığı, dediğim gibi, eski fotoğraflardan öğreniliyor.
TARİH
Ayvalık: tarihte, Kydonia olarak biliniyor. Tarihi geçmişi ise: MÖ.330’lu yıllara kadar iniyor. Bu tarihi süreçte, Roma ve Bizans uygarlıklarının ardından, MS.15’nci yüzyıl ortalarında, bölgede Osmanlı egemenliği görülüyor.
Osmanlı kayıtlarında: Ayvalık’tan, ilk kez 1770 yılında söz edilmektedir. Yine, yazılı belgelere göre:
1789 yılında itibaren, Ayvalık önemli bir metropolitlik ve gayri Müslimlerin yaşadığı özerk bir bölge olarak öne çıkıyor. Öğrendiğime göre: Osmanlı döneminde, Yavuz Sultan Selim, yapılan bir seferden dönerken buraya uğrar.
Hastadır. Ayvalık hekimleri, yaptıkları kısa süreli tedavi sonucu, padişahı iyileştirirler. Padişah, bu iyiliklerine karşı, kendisinden bir şey istemelerini söylediğinde ise, Ayvalıklı Rumlar; özerklik isterler.
Düşünebiliyor musunuz, Osmanlı İmparatorluğunun en güçlü olduğu dönemlerde, hem de Anadolu’nun içinde, bir yer, özerk. Gerçekten, büyük bir ihsan.
Ama, maalesef bu özerklik gün gelmiş bitmiş. Niye mi? Özerkliği kendi gayretleriyle elde eden Rumlar, yine kendi gayretleri sonucu özerklikten uzaklaşmışlar. Hem de öyle bir uzaklaşma ki, bırakın özerkliği, yaşadıkları mekanları bile terk etmek zorunda kalmışlar. Ama; dedim ya, yine kendi gayretleri. Evet, yıl 1821. Yunan ayaklanması. Ayvalık’ta yaşayan Rumlar, bu ayaklanmaya katılıyorlar.
Sonraları, ilçenin büyük kısmı boşaltılıyor ve 1840 yılında, Karesi Sancağına bağlanarak, Osmanlı Devletinin bir ilçesi olur. Daha sonra, Rumların bölgeye dönmelerine izin verilmekle beraber, kent, eski canlılığına kavuşamamıştır.
29 Mayıs 1919 tarihinde, Yunan kuvvetleri tarafından, İngilizlerin desteğiyle, Ayvalık işgal edilir. Ancak; Ulusal kurtuluş savaşımızın Ayvalık cephesini kuran 172 nci Alay Komutanı Yarbay Ali Bey, tarafından, işgal kuvvetlerine ilk kurşun sıkılır. Yunan işgal kuvvetlerine, İzmir’de Gazeteci Hasan Tahsin tarafından mı, yoksa Ayvalık’ta Yarbay Ali Bey tarafından mı sıkıldığı konusunda, çelişkiler bulunmakta.
Atatürk, Nutuk’ta, ilk kurşunun, Ayvalık’ta Yarbay Ali Bey tarafından sıkıldığını söylemiş. Sanırım; bu şekilde değerlendirmek, daha doğru olacak. Yine de, yurdumuzun kurtuluşu için, ölümü göze alarak, ilk kurşunu sıkan, bu iki insanı da saygı ile anmak gerek. İlk hangisinin sıktığı, bence teferruat.
GEZİLECEK YERLER
ALİBEY CAMİSİ
Hamdibey mahallesinde bulunan ve Cumhuriyet döneminde camiye çevrilen yapı, daha önceki a adıyla “Aya Nikola (Hagios Nikolaos) kilisesidir ve 19 yüzyılda yapılmıştır. Diğer bir adı da Çınarlı Camiidir. Dikdörtgen planlı, moloz ve kesme taştan cami, kubbe ve tonozlarla örtülüdür. Yapının iç mekanı, Yunan haçı planlıdır.
BİBERLİ CAMİİ
Kasımpaşa mahallesindedir ve Ayvalık’taki birçok cami gibi kiliseden camiye çevrilmiş bir yapıdır. Günümüzde kubbesi çökmüş durumda bulunan caminin altı sütunlu girişi vardır.
KÜÇÜKKÖY
Osmanlı döneminde, 1462 yılında, Fatih Sultan Mehmet, Midilli adasını ele geçirince, Küçükköy denen burası, kurulur. Çünkü: Midilli adasının, yeniden korsanlar ve diğerlerinin eline geçmemesi için, bugün, Küçükköy ün bulunduğu yere, Osmanlı askerleri/yeniçeriler yerleştirilir. Köyün ismi de, Yeniçeri Köyü anlamına gelen “Yeniçarhion” olur.
Zamanla: burada da, yoğun olarak Rumlar yaşamaya başlarlar. Onlar, buraya “Küçükköy” ismini verirler. Günümüzde, Küçükköy’de, çoğunluğu 1912 yılında Karadağ, Sancak ve Saraybosna’dan gelen göçmenler ve bir kısmı Midilli Adasından gelen adalılar, etkin nüfus yapısını oluşturuyorlar. Köyün içinde, Rum mimarisinin örneklerine sıkça rastlamanız mümkün. 19.yüzyıldan kalma: 3 kilise ve 3 manastır var. Bunlardan, günümüzde cami olarak kullanılan “Aya Athanasiu kilisesi” sağlam olarak gelmiştir.
SARIMSAKLI PLAJLARI
Halk arasında, Küçükköy beldesine, genel olarak Sarımsak/Sarımsaklı deniliyor. Gerçekten; Sarımsaklı, Küçükköy Beldesi sınırları içinde yer alan yarımadanın ismi. İlçe merkezine: 5 km. uzaklıktadır.
Yapılan araştırmalar sonucu: Sarımsaklı isminin zamanımıza gelişi ve dilimize yerleşmesine sebep olan, birçok söylenti var. Ancak en kabul göreni: bir çoban ile kral kızının hikayesi. Bu söylentiye göre: buralarda yaşayan bir çoban, kralın sarışın kızına aşık olur.
Ancak: kral, kızının çoban ile evlenmesine izin vermez ve görüşmelerini engellemek için, kızını bölgedeki zeytinliklere saklar. Sevdiği kızı arayan çoban “Sarım” buralarda “Saklı” diyerek, bölgeyi dolaşır. Evet, Sarımsaklı isminin, buradan geldiği sanılıyor. İlk duyduğunuzda, eminim ki, hani bildiğimiz sarımsaktan, bu ismin geldiğini sanıyorsunuz. Ama, ismin ortaya çıkışı, işte böyle, bir aşk hikayesi.
İlçenin en tanınmış doğal güzelliklerindendir. Dünyaca ünlü: Brezilya’nın Rio sahillerinden daha uzun ve geniş bir alanı kapsayan kumsalın, en büyük özelliği: kumsaldaki, kumun vücuda yapışmaması. Kumsalın uzunluğu: 7 km. ve eni ise, 100 metre.
Akvaryum güzelliğindeki denizi ise, o kadar davetkar ki, kolay kolay karşı koyamayacaksınız. Tahmin ettiniz belki, deniz kuyu biraz soğuk. Özellikle: güneyin Akdeniz’in sıcak sularına alışkın olanlar için, deniz suyunun ısısının düşük olması, ayrı bir özellik.
Burada: birçok konaklama tesisi var. Bunun dışında: kafeteryalar ve özellikle deniz ürünleri satan restoranlar ve eğlence yerleri var. Ayrıca: yazlık konutların yoğun olduğu siteler. Buranın tek olumsuz tarafı: sezonun kısa olması. Yani: haziran sonu başlayan sezon, Ağustos başında bitiyor. Gece: barlar ve diğer eğlence mekanları çok güzel.
Bölgenin devamında ise: Şahinkaya (Baldavut) plajı bulunuyor. İnce ve temiz kumu ile öne çıkan bu plaj da, zamanı olanların denemeleri, gidip görmeleri gereken bir güzellik.
ALİ ÇETİNKAYA (ARMUTÇUK)
İlçenin kuzey kıyısında: temiz, ince kumu ile halka açık bir plajdır.
SAATLİ CAMİİ
Diğer adı: Agios Yannis Kilisesi. İlçe merkezinde, ismet paşa mahallesindedir. Yerli Rumlar tarafından kilise olarak yapılmış olmasına rağmen, 1928 yılında, camiye dönüştürülmüştür. Camiye çevrilmesinin ardından, içindeki ikonalar boyayla kapatılmıştır. 1944 yılındaki depremde, çan kulesinin üstü yıkılmıştır.
TAKSİYARHİS KİLİSESİ
1873 yılında inşa edilmiştir. Akmayan, işlemeli sarımsak taşlarıyla dikkati çekiyor. Bulunduğu yer ise: Ayvalık’ta, Hıristiyanlar ile Müslümanların birlikte yaşadıkları, kentin ilk mahallesi olması açısından ilginç.
Çevresindeki sokak dokusu ve Neo-klasik özellik taşıyan, sivil mimari dokusu, tipik evleriyle bir bütünlük içindedir.
Kilise, mimari özellikleri, içteki mermer işçiliği, dini konuları içeren tavan süslemeleri, İsa’nın doğumundan ölümüne kadar anlatan resimleri, balık derisi üzerine yapılmış azize portreleri ile, kentin hala bozulmamış en dikkate değer eseri niteliğindedir.
Kilisenin çanı, II. Dünya Savaşı yıllarında, yerinden çıkarılarak; yerel halka, hava saldırılarının haber verilmesi için kullanılmış. Daha sonraları ise, bu çanın dünyanın en büyük çanı olduğu ortaya çıkmıştır.
ALİBEY (CUNDA) ADASI
Ayvalık karşısındaki bu adaya: “Cunda” deniyor. Burada, daha önceleri, yoğun Rum nüfus yaşadığı için, ilk duyulduğunda, bu ismin Yunanca olduğu düşünülüyor. Rumlar adaya “kokuluada” anlamına gelen “Moshinos” adını vermişlerdir.
Halbuki, bu ismin; Piri Reis’in; Kitab-ı Bahriyesinde geçen Yunda Adalarından “Galat” olduğu sanılıyor. Ulusal kurtuluştan sonra, emperyalistlerin düşmana ilk karşı koyan kahraman komutanın anısına: bu adaya “Alibey Adası” adı verildi. Her iki isim de kullanılmaktadır.
Bazı gezginlerin, halktan birisinin adaya “Cunda” demesini yadırgamamaları, isimde Rumluk aramamaları gerekir. Çünkü; Ayvalıklı Rumlar, buraya kokulu ada anlamına gelen “Moshonis” adını vermişlerdir. Bunun da ünlü bir korsandan geldiği kayıtlıdır.
Evet: konuyu incelemeye devam edelim. Cunda adını yadırgayanlara, adaya ait bir Osmanlı mühründen söz etmek istiyorum. Öğrendiğime göre: mühürde biri Arapça, diğeri Latin rakamlarıyla kazılmış bir tek tarih vardır. 1862. Mührün dış kenarında, büyük harflerle “Daire-i Belediye, Cezire-i Cunda “(Buradaki Cunda kelimesi tartışma konusudur, özellikle “C” harfinin “Y” olduğu iddia edilmekte) yazılıdır.
“Cunda Adası, Belediye Dairesi” deniliyor. Ama ne var ki, Osmanlı, bu adaya, Cunda derken, bölgenin Rum Ortodoks tebaası, “Moshonis” diyordu.
Diğer iddia da şöyle:
Alibey Adası ve yöresinin, Milattan önceki dönemlerde, ünlü tarihçi yazar Heredot tarafından; “Ekatonisos” olarak anıldığını biliniyor. Coğrafyacı Strabon ise; bu bölge ile ilgili yazılarında: “Ekatos, Apollon dan başkası değildir ve son derece kutsanan bir tanrıdır “diyor. Daha sonra, yöreye: “Moshonisia” denmeye başlamıştır. Moshos ismi için de, iki fikir ileri sürülmektedir.
Birinci olarak: “bu yöredeki bitkilerden yayılan güzel kokulardan” esinlenildiği öne sürülmektedir. İkinci olarak ise: Eski çağlarda, yöre adalarında barınan “Moshos” adında bir korsandan bahsedilir.
Yöre incelendiğinde: çevrede, yalnızca “Cunda” adasının bitki örtüsünün zengin olduğu görülür. Diğer adalar: boş ve çalılarla örtülüdür. Öteki adalarda, güzel kokular yayan bitkiler olmadığına göre; bu adaların arasında barınan korsan Moshos’tan bu ismin alınmış olması akla daha yakındır.
Cunda isminin, yanlış okunan bir sözcükten kaynaklandığı da, yıllardan beri söyleniyor. Yani, Cunda’nın ne Türkçe ve ne de Yunanca olmadığı düşünülüyor. İtalyanca bir sözcük olduğuna inanılıyor. Adadan ayrılan Rumların hiç birisi, Cunda sözcüğünden bahsetmezler. Çünkü, adadan ayrılan Rumlar, buraya, “Moshonisia” adını verirler.
Bu nedenle: Cunda kelimesinin kullanılmasından sakınılmasına gerek olmadığını düşünüyorum. Ama yine de, Yunan işgaline karşı, ilk kurşunun burada atılmış olması da çok anlamlı ve bu anlamlı olayı gerçekleştiren o büyük insanın isminin buraya verilmesi çok güzel. Bu ismi de, lütfen unutmayalım.
Evet, Cunda Adası hakkında, biraz bilgi verdikten sonra, adanın, bugünkü yapısını anlatmak istiyorum.
Cunda adası, Ayvalık’ın hemen karşısında demiştim. Ayvalık’tan buraya, bir köprü ile geçiliyor. Köprü ile önce Lale Adasına ve daha sonra ise, dolgu bölümden Cunda adasına geçiliyor. Köprü: 1995 yılında inşa edilmiş. Yani, buraya karayolu ile gidilebildiği gibi, Ayvalık’tan her saat motor seferleri de düzenleniyor. Karayolu ile, Cunda adası, ilçe merkezine: 8 km. uzaklıkta.
Adanın en büyük özelliği: Ayvalık bölgesini, açık denize karşı kapatması. Adanın tüm çevresi, doğal plaj.
Burada: yani adada, konaklama tesislerinden öte, daha çok yazlıkçıların konutları bulunuyor. Ayrıca: burada, çok sayıda kilise ve manastır bulunuyor.
Kiliselerin en büyüğü ise: Taksiyarhis kilisesidir. Kilisenin büyük çanı: günümüzde, Bergama Müzesinde sergileniyor. Adanın yüksek kesimlerinde: boğazların ve adanın güzelliklerini seyretmek ayrı bir keyif. Özellikle: aşıklar tepesinde, mutlaka bir süre çevreyi izleyin.
Ada merkezinde ise: birçok balık lokantası var. Burada, özellikle, papalina, deniz ürünleri, mezeleri ve zeytinyağlı ot aşları ile, inanın, bir akşam yemeği yemek, doyumsuz zevkler almanıza neden olacaktır. Sahil kısmında, bölge mimarisinin özgün bir örneği olan “Taş Kahve” de mutlaka uğramanızı önereceğim bir yerdir.
Adada, harabe halindeki Panaya, Agios (Hagios) Yannis ve Ayios (Hagios) ve Dimitrios kiliseleri bulunmaktadır.
Aya Nikola Kilisesi
Alibey adasındadır. Tevrat ve İncil’den alınan dini konuların işlendiği, fresklerle süslenmiştir
ŞEYTAN SOFRASI
Buraya: Cumhuriyet alanından kalkan dolmuşlarla gidebilirsiniz. Kendi aracınız ile gitmek isterseniz: Çamlıktan sonra, Sarımsaklı yönünde, yola devam edin.
Sağ tarafta 1 km. sonra karşınıza çıkacak olan bir levha, size, yol gösterecek. Çam ormanı içinden geçen dar ama asfalt bir yol, tepeye kadar varıyor. Yani: Çamlık Orman Kampının, yukarı kısmında.
Şeytan sofrası, güzel bir tepede. Tepe: eski bir lav birikintisi. Deniz, koylar, adalar ve çamlıklar ayaklarınızın altında kalır. Burası: yuvarlak bir sofra gibidir. Sarp kayalar üzerinde bulunan bir sofra. Hemen solda, bir gazino bulunuyor.
Burada: oturup, güneşin batışını izleyebilirsiniz. Gerçekten muhteşem bir görüntü. Ayrıca: Tımarhane adasını seyredebilirsiniz.
Dalgacıkların üstünden aşıp geçtikleri bir göçük, bir kayalık dikkatinizi çekecektir. Burası: günümüzden 70-80 yıl öncelerine kadar, üzerinde küçük bir kilise de bulunan, bir yerleşim yeri imiş. Bazı balıkçılar, aileleriyle birlikte, yaz sezonunu burada geçiriyorlarmış.
Yunanlı fanatik şair ve kilise ressamı Fondi Kondoğlu da, eskiden, yaz sezonunda buraya yani bu küçük adacığa uğrarmış.
Evet, buradan görebileceğiniz muhteşem manzaradan söz ederken, tepenin hemen sağ kısmında bulunan ve buraya adını veren bir özellikten söz etmek gerek. Burada: kocaman bir ayak izi var. Kayaların üzerinde bulunan bu ayak izinin, şeytana ait olduğu söyleniyor.
Zamanında, ziyaretçiler bu ayak izine kendi ayakları ile basmayı alışkanlık haline getirdiklerinden, bu izin korunması için, günümüzde demir bir kafes içine alınmış.
Söylenen şu ki: Tanrı tarafından cennetten (Ayvalık) kovulan şeytan, buraya ve denize doğru ilerleyen diğer küçük adacıklara basarak, deniz üzerinde sonsuzluğa doğru yol almış.
Yani, burada bir ayak izi var, diğer minik adacıklarda ayak izi yok, ama söylenenler böyle, yani şeytan; cennetten (burada cennet olarak elbette Ayvalık tasvir ediliyor) kovulunca, bu minik adacıklara basarak uzaklaşmış.
Evet, buraya özellikle akşam saatlerinde gitmeye gayret edin. Çünkü: oraya çıktığınızda, özellikle güneşin batışını izleyin.
TIMARHANE ADASI (TAŞLI MANASTIR)
Çamlık koyunun tam karşısında, kocaman kayalık ve bu kayalığın dibinde küçük bir bina gibi görülen adadır. İsmi Rum döneminden kalmadır. Eskiden Rumlar, içkiyi fazla kaçıranları bu adaya bırakır ve akıllarının başlarına gelmesini beklerlermiş.
Ayrıca: yine adaya zincirlerle bağlı girenlerin, akılları başına gelmiş olarak çıktıkları söylenir. Ama bugün ada turistlere hizmet veren bir doğa köşesidir.
GÜVERCİN ADASI
Tanrının kutsadığı yerlerden olan Pateriça Körfezinde bulunan, Güvercin adası ve ada içindeki manastır, orta çağdan günümüze kadar gelebilen yapı olarak, büyük ilgi görmektedir.
ÇAMLIK
Ayvalık ilçe merkezinin kuzeyinde, merkeze 5 km uzaklıkta, Ayvalık’tan Sarımsaklıya giden yol üzerinde bulunan orman içi dinlenme yeridir. Dinlenme merkezinde: kamping alanı, plaj kabinleri, tuvalet, masa-bank, otopark ve bir de kır gazinosu vardır.
İzmir’den gelirken, eğer Sarımsaklıdan şehre giriş yapacak olursanız, sizi “Ayvalık” yazan tabeladan sonra, Çamlık ve girişindeki kamping karşılayacaktır. Bu kampingten: gerek çadır ve gerekse karavan ile gelenler yararlanabiliyorlar. Belirli bir ücret ödemek gerekiyor.
Ayvalık beldesinin bir parçası olana ve bugün yıllanmış çam ağaçları ve doğal güzelliği dışında hiçbir ayrıcalığı olmayan bu semt, geçmişten gelen şirin yapılaşmasını, bugün gelişi güzel yapılaşmaya terk etmiştir. Halen bir çok Sit yapısının bulunduğu semtte, estetik görünümlü villalar ve sıradan barınma yerleri göreceksiniz. Ayrıca: burada, belirli bir kesimin yararlandığı, tenis lokali ve kortları da bulunuyor.
Bunların dışında, Belediye Gazinosundan, Tımarhane adasını ve her gün değişik renklere bürünen ufku ve güneşin batışını seyredebilirsiniz.
Çamlık tepesinin bulunduğu bölgede, Tımarhane adasını da içinde bulunduran, bir iç deniz var. 1970 li yıllara kadar, burada plajda varmış ve işletmecisi olan şahsın adı ile anılıyormuş. (Ali İhsan Plajı) Ama, işletmecisi işi bırakıp vefat edince, plaj da kendi haline bırakılmış ve zamanla yok olmuş.
AYVALIK ADALARI
Ayvalık koyunda, irili ufaklı 22 ada bulunmaktadır. Cunda dışında hiçbirinde yerleşim yoktur. Sabah saatlerinde Ayvalık, Sarımsaklı ve Cunda merkezinden kalkan gezi motorlarıyla adalar ve koylar arasında günübirlik geziler düzenlenmektedir.
SONUÇ
Ege denizi kıyılarında: nispeten nemli olmayan ve serin bir ortamda, fazla gürültüden uzak bir tatil yapmak istiyorsanız, temiz ve pırıl pırıl sularda denize girmek, kumsalda incecik kumlarda bulunmak istiyorsanız, mavi ve yeşilin birleştiği Ayvalık’ta tatil tam size göre. Buyurun, bu güzellikleri doya doya yaşayın.
tşk