Şehir, Azerbaycan Cumhuriyetinin Hazar Denizi kıyısındaki başkentidir.
Şehir merkezi: nispeten lüks yapılarla kaplı iken, şehir merkezinden 5-6 km. uzağa gittiğinizde: harabe sokaklar, toz-toprak, çukurlar, asfaltsız yollarla karşılaşmak mümkündür.
Şehrin “Old Town” denilen bu bölümü: eski Sovyetlerden kalma mahallelerden oluşuyor.
Ancak: buranın da keşfedilmesi gerek diye düşünüyorum.
Şehrin görünmeyen bu yüzündeki ara sokaklarda, ilginç görüntülere şahit olabilirsiniz.
Buradaki yapılarda uygulanan Alman mimarisi, ilgi çekiyor.
Öte yandan, şehre Azeriler tarafından “alev şehri” deniliyor, çünkü: binalara alev figürü verip, bu renge göre ışıklandırıyorlar.
Öte yandan: bu şehir tam bir sanat şehri denilebilir. Müzik, opera salonları, sergiler, heykeller, anıtlar evet her şey burada görülebilir.
Hatta: Anıtkabir’de Atatürk’e ait en güzel yağlı boya tabloların bile Azerbaycanlı sanatçılar tarafından yapıldığını duymuştum.
Bu insanlar gerçekten sanatla iç içe yaşıyorlar ki, Azerbaycanlıların büyük çoğunluğu üniversite mezunu ve yine bunların büyük çoğunluğu sanat üzerine yoğunlaşan üst düzey eğitim almayı tercih ediyorlar.
Bakü denilince, Azerbaycan’ın diğer yerlerinde olduğu gibi, burada da “Haydar Aliyev” öne çıkıyor, kendisinin resimleri ve sözlerini, birçok yerde görmek mümkündür ki, kendisi hakkında yüksek sesle konuşmanın bile yasak olduğunu duydum.
Şehrin: en büyük özelliklerinden birisi de rüzgarıdır. Şehre “Bad-ı Küba” yani “rüzgarlar şehri” deniliyor. Bakü adının da, bu kelimelerin başındaki bölümlerden oluştuğu söyleniyor.
Bu şehirde yaşayanlar alışmış olsalar da, ziyaretçiler bu rüzgarı hemen hissediyorlar, bizim “Gelibolu” gibi, burada da sürekli esen bir rüzgar var. Sıcaklarda iyi de, yağmurlu ve soğuk havalarda, bu rüzgar insanı bezdiriyor.
Bakü limanı: Hazar denizinin en büyük limanıdır. Bu deniz kıyısında bulunmanın sonucu olarak, şehrin bazı bölümlerinin deniz seviyesinden 25 metre aşağıda bulunduğu söyleniyor.
Buradan söz edilirken: ekonomik getiri açısından en önem kazanan husus “petrol” dür. Hatta: 10.yüzyılda, burayı gezen ve yazıtlarında buradan söz eden Arap gezgin Ebu Dülelin: şehirde iki petrol kaynağı bulunduğu ve bunlardan yıllık gelir elde edildiğinden söz etmektedir.
2011 yılı verilerine göre, şehirde 2 milyon civarında nüfus yaşamaktadır. Yani: Azerbaycan ülkesinin nüfusunun yarıya yakın kısmı, bu şehirde yaşamaktadır.
TARİH
Yapılan arkeolojik araştırmalara göre: şehirdeki ilk yerleşimcilerin: MÖ.3 ile 1 bin yılları arasında, burada bulunduklarına ait kalıntılar tespit edilmiştir. Ancak: şehrin tam olarak ne zaman ve kimler tarafından kurulduğu bilinmemektedir.
Şehirde bulunan 5-6. yüzyıllara ait “Sasani hazinesi” yine aynı dönemlerde burada yaşam olduğunun kanıtıdır. Aynı dönemlerde, şehrin: Bağavan, Ateş-i Bakvan olarak isimlendirildiği bilinmektedir ve ayrıca, Arap kaynaklarında, 10. yüzyılda şehrin ismi “Bakuye, Baku” olarak görülür. 15. yüzyıla ait Rus kaynaklarında ise, şehir “Baka” olarak tanınır.
2000’li yılların başından itibaren: şehirde büyük bir gelişim görülmektedir. Yeni altyapılar, binalar ve tesisler, şehrin hızlı gelişiminde büyük etki yaratmaktadır.
İKLİM
Şehirde karasal iklim hüküm sürmektedir. Buna bağlı olarak kışın soğuk, yağmurlu ve karlı, yazları ise sıcak ve kurak geçer. Ancak: güney kısımlarda: hava nispeten daha ılımandır ve bu yüzden, güney kısımlar ormanlıktır. Evet, Hazar denizi nedeniyle bu şehrin iklimi ılımandır.
ULAŞIM
Şehrin uluslar arası havaalanı: şehir merkezinden yaklaşık 25 km doğudadır. “Haydar Aliyev Havaalanı” olarak tanınan bu havaalanı: 1998-1999 yılları arasında restore edilerek yenilenmiştir. İstanbul’dan uçağa bindiğinizde, yaklaşık 2.5 saatlik bir uçuştan sonra Bakü şehrine varıyorsunuz.
Havaalanı ile şehir merkezi arasındaki ulaşım için, taksilere en fazla 15-20 manat ödemenizi öneririm. Bunun dışında ücret öderseniz, gereksiz olduğunu unutmayın.
VİZE
Azerbaycan ülkesine giderken vize almadı iseniz: havaalanına indiğinizde, vize almak üzere yönlendirileceksiniz. Vize almak için gerekenler: 2 adet vesikalık fotoğraf, 10 Amerikan doları ve verecekleri formu doldurmak için bir tükenmez kalem.
Ancak: bu vizeyi almaya giderken, karşınıza takım elbise giymiş, resmi görünümlü kişiler çıkabilir, bunlar simsardır ve ilaveten 10 Dolar daha verdiğinizde vizenizi alacaklarını söylerler ki, bence gereksiz, vizeyi ilgilisinden sıkıntısızca alabiliyorsunuz.
Normal vize almak için formu doldurduğunuzda en fazla 10 dakika bekletiyorlar.
Yeşil pasaportu olanlardan vize istenilmiyor.
NÜFUS
Şehirde yaşayanların büyük çoğunluğu Azerbaycanlıdır. Bunun dışında şehirde bir kısım Rus, Tatar, Ukraynalı ve Yahudi yaşamaktadır. Daha önce şehirde yaşayan Ermeniler, 1990 yılındaki Karabağ savaşı ertesinde, şehri tamamen terk etmişlerdir.
Şehirdeki insan profilinden söz etmek gerekirse: malum Azerbaycanlılar, dünya üzerinde bizlere en yakın halkların başında gelmektedirler.
İnsanlar genellikle konuşkan ve samimidir. Özellikle: taksiciler ile yapılan muhabbetler hoştur.
DİL
Şehirde: Azerice konuşulur. İkinci dil olarak ise “Rusça” konuşulmaktadır. Şehirde gezerken pek çok insanın kendi aralarında Rusça konuştuklarını duyabilirsiniz.
Otel ve restoranların birçoğunun menüleri de Rusça ve kril alfabesi nedeniyle ziyaretçiler sıkıntı yaşıyorlar.
PARA
Bakü’de “manat” para birimi olarak kullanılıyor.
Bu paranın küçüğü ise “qepik” olarak isimlendiriliyor.
1 manat = 17 TL.
20 qepik = 17 kuruş
Bu şehirde: kredi kartı geçiyor ama birçok yerde kredi kartı kullanımında: ilaveten % 20-25 yere varan komisyon ekliyorlar. Döviz bozdurmak istediğinizde de: döviz bürolarında çok farklı fiyatlar bulunduğunu göreceksiniz, bence otel lobilerinde dövizinizi bozdurun.
ŞEHİR İÇİ ULAŞIMI
Bu şehirde, trafik rezalettir. Trafikte ayna kültürü bulunmadığından, bolca korna çalındığını duyacaksınız. Yani, trafiği kornalarla yönlendiriyorlar. Saat: 09.00 dan itibaren yoğunlaşan trafik, öğleye doğru içinden çıkılmaz hale geliyor.
Bulvarlarda şerit tanımayan sürücüler göreceksiniz. Özellikle, karşıdan karşıya geçerken aşırı dikkat göstermenizi öneririm. Çok sevdiğim bir arkadaşım, burada, yanında çocuğu ile birlikte bulvarda karşıdan karşıya geçerken ezilerek can verdi.
Bu yüzden: bu şehri ziyaret edeceklere, gerek araba kullanırken ve gerekse yaya geçitlerinde yürürken mutlaka trafikte dikkatli bulunmalarını hatırlatıyorum.
Işıklara değil, gelip-geçen arabalara bakmalısınız. Evet, bu şehirde trafikteki araç bolluğu: İstanbul trafiğini aratmayacak seviyededir.
Arabalar ucuz olduğundan, burada her türlü lüks aracı bulmak mümkündür. Zaten, benzin de çok ucuzdur. 2.5 litrelik bir şişe coca kola 90 qepik iken, 1 litre benzin 0.55 qepiktir.
Şehir içi ulaşımda ödemeniz gereken ücret: 5-7 manat arasındadır. Otobüs ve metro ise: 20 qepikdir. (17 kuruş) Otobüslere bindiğinizde: bilet ücretini herhangi bir anda veya inerken ödeme yapabiliyorsunuz.
Hatta: vermeseniz bile kimse umursamıyor. Bunun en büyük nedeni, sanırım ulaşımın ucuz olmasından kaynaklanıyor.
Metro
Şehirdeki metro hattı, toplam 23 istasyona sahiptir. Bu istasyonların bazıları çok derinlere kazılmıştır ve inmek için yürüyen merdivenlerde bir hayli zaman geçirmek gerekir.
Hatta, derinlere indikçe, bazı metro istasyonlarında petrol kokusu hissedilir.
Metro hattının toplam uzunluğu ise, 35 km. dir ve yeşil ve kırmızı olmak üzere iki hattan oluşmaktadır. Bu metro hattı: Kafkasya’nın en uzun ve en çok istasyonu bulunan metro hattı olarak bilinir.
Metronun merdiven kısımlarının toplam uzunluğu 4000 metre civarındadır. Metro: hızlı ancak aşırı kalabalıktır.
Otobüs-Minübüs
Şehrin her mahallesine, otobüs hattı bulunmaktadır. Bu hatların toplamı 310 civarındadır. Ayrıca: bu hatlar, minibüsler tarafından da kullanılmaktadır. Otobüsler çok eskidir. Otobüslere “avtobus” ve minibüslere “marşrut” denilmektedir.
Taksi
Şehirdeki taksilerin bir çoğunda taksimetre bulunmuyor. Ancak: mor ve beyaz renkli taksilerin bir kısmında taksimetre vardır.
Zaten, taksiye binmek isterseniz, bu mor ve beyaz renkli taksilere binmenizi öneririm. Bu mor renkli taksiler “patlıcan moru” benzetmesi nedeniyle, Bakülüler bu taksilere “badımcan” diyorlar.
Evet: taksiye binmeden önce mutlaka pazarlık yapmanızı şiddetle öneriyorum. Size en yüksek fiyatı söyleyeceklerdir, ancak şehir içinde tüm mesafeler, yaklaşık 5 manattır.
Veya en fazla 7 manat olabilmektedir.
Daha fazla vermemenizi öneririm, hatta havaalanı ile şehir merkezi arasında, taksi kullanırsanız, en fazla 15-20 manat vermenizi öneririm.
GECE HAYATI
Lonely Planet’in sıralamasına göre: şehir, gece hayatı bakımından, dünyanın en önemli on destinasyonundan birisi olarak tanınır.
NE YENİR-NE İÇİLİR
Bakü şehrinde, herhangi bir çayhaneye girip bir bardak çay içmek isterseniz: yanında mutlaka bir şeyler almanızı-yemenizi istiyorlar ve menüyü veriyorlar. Bunu bir zorunluluk olarak görüyorlar, dikkatinizi çekerim.
Öte yandan: şehrin turistik mekanlarında, yüksek ücretlerle bir şeyler yemek mümkün iken, Bakülülerin aynı ücretlerle çok daha güzel yemekler yediklerini duydum. Yerel lezzetlerden tatmak isterseniz: “tawooklu veya quzulu lule” yani “tavuklu veya kuzu etinden dürüm” yemenizi öneririm.
Yanında “şıra” alırsanız, bu menü size 5-6 manata mal olacaktır. Bunun dışında, yerel lezzetlerin başında “şeki pitisi” de düşünülebilir. Biri derin saksı ve diğeri toprak kap olmak üzere, iki tane toprak kap içinde yapılan bu yemekte: yağsız koyun eti, nohut, kestane, safran, tuz, soğan, sarımsak, sumak kullanılıyormuş.
Diğer yöresel yemeklerinin birçoğunda: katı yağlar yani tereyağı ve koyun kuyruğu yağı kullanıyorlar. Zeytinyağlı yemek kültürü bulunmuyor.
Bunun yanında, yöresel yemeklerinde genellikle birçok ot kullanılıyor ki, bunlar arasında öne çıkanlar: anason, safran, rezene, kimyon, defne yaprağı, nane, dereotu maydanoz.
Evet: söylediğim gibi: yağ, tuz, keşniş otu yüzünden, Azarbeycan yemekleri, biz Türklere pek hoş gelmiyor.
Yöresel lezzetler ile ilgili son bir not: eğer Hazar denizi balığı tatmak isterseniz, mersinbalığına benzeyen ve ünlü havyarıyla ünlü “nene” balığını denemelisiniz.
İlla ki: fast-food yemek istiyorum derseniz: 28 Mayıs denilen yerde, tarihi bir binanın iki katını restore ettirerek yerleşen “KFC” iyi bir tercih olabilir.
Burada: bira da içebiliyorsunuz ve ilaveten internete girmek te mümkündür. Öte yandan: Azeri şarapları, Gürcistan şarapları gibi ünlü ve lezzetlidir. Bira olarak ise “Xırdalan” marka bira tercih edilir.
ALIŞVERİŞ
Şehirde: döviz büroları, bankalar, kafeler ve diğer dükkanların birçoğu: sabah saat 10.00’dan önce açılmıyorlar. Hatta: otele bile, saat 12.00’den önce almıyorlar.
Bunu niye hatırlatıyorum, eğer sabahın erken saatlerinde Bakü şehrine ulaşırsanız, yanınızda manat yoksa, saat 10.00’a kadar beklemek zorunda kalıyorsunuz, çünkü hiçbir yer açık olmuyor.
Burada: “Bentley” mağazası bulunuyor. Söylenenlere göre, bu mağazanın genel merkezi: Bakü şehrinde bu mağazayı açmayı düşünen kişiyi, uzun bir süre süründürdükten sonra: izin verir, ancak bir şartı bulunmaktadır ki: yılda 100 adet ürün satmasını isterler. Adam: mağazayı açtığı yılın ilk ayında 250 adet ürün satarak herkesi şaşırtır.
Öte yandan: şehir ucuz sayılamaz. Özellikle: giysiler pahalı, yani burada uzun zaman kalacaksanız, giysilerinizi yanınızda getirmenizde yarar vardır.
Bu şehirde: sadece içki, sigara, elektrik ve doğalgaz çok ucuzdur. Onun dışında her şey pahalıdır. Elektronik cihazlar satın almak isterseniz: bunlar da, ülkemizdeki fiyatlara göre çok az oranda ucuzdur. Ayrıca: bu şehirden halı, kilim ve şarap satın alabilirsiniz.
Son olarak, şehirde alışveriş yapmak için en uygun yerin “Nizami Caddesi” olduğunu belirtmek istiyorum.
BAYRAMLAR-TATİL GÜNLERİ
1-2 Ocak Yeni yıl bayramı
8 Mart Dünya Kadınlar günü
9 Mayıs Faşizme Galibiyet Günü
28 Mayıs Cumhiriyet Günü
15 Haziran Azarbaycan Halkının Ulusal Kurtuluş Günü
26 Haziran Azarbaycan Cumhuriyeti Silahlı Kuvvetleri Günü
9 Kasım Azarbaycan Cumhuriyetinin Devlet Bayrağı Günü
12 Kasım Anayasa Günü
17 Kasım Milli Uyanış Günü
31 Aralık Dünya Azarbaycanlıları Dayanışma Günü
5 gün süreli Nevruz Bayramı
2 gün süreli Kurban Bayramı
2 gün süreli Ramazan Bayramı
GEZİLECEK YERLER
İÇERİ ŞEHİR-SURLAR VE KIZ KULESİ
Bakü şehrinin turistik açıdan en önemli bölgesidir. Buraya metro ile ulaşabilirsiniz. Şehir: Azerbaycan ülkesinde kalan birkaç ortaçağ şehrinden birisidir. Bu şehirdeki dar sokaklar labirentinde, sıkışık binalar ve küçük avlular, tam bir ortaçağ şehrinin karakteristik özelliklerini taşımaktadırlar.
İçeri şehri çevreleyen surlar ve 12. yüzyılda yapıldığı söylenen “Kız Kulesi” yani “Qız Qalası”: Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilerek koruma altına alınmıştır. Günümüzde, surların büyük bölümünün yıkıldığı görülmektedir. Ancak, yine de günümüze kadar kalanlar, sağlamlıklarını sürdürmektedirler.
Bu sur duvarları, 12. yüzyılda Menussshochr Şah tarafından inşa edilmiş ve 19. yüzyılda onarılmıştır. Bu surların bir zamanlar: deniz kıyısı boyunca uzandığı, ancak: 1800’lü yıllarda, şehri denizden ayıran ve havanın serbest dolaşımını engelleyen yararsız bir yapı olarak nitelendirilip yıkılmıştır. Daha sonra, sahil şeridi taş dolguyla doldurularak genişletilmiştir.
Surlar içinde: şehrin güneydoğu kesiminde bulunan 8 katlı ve Silindirik kız kulesi ise: 29 metre yüksekliktedir ve bulunduğu yerde, öncesinde, çok daha eski dönemlere uzanan bir yapının üzerine inşa edildiği bilinmektedir.
Duvar kalınlığı 5 metredir. Her katı: merkezi diyafram ile sığ bir tonoz ile örtülüdür. Alt 3 kat: 6-7. yüzyıllarda yapılmış ve bir astronomi gözlemevi veya yangın tapınağı olarak kullanılmıştır. Çünkü: ikinci ve üçüncü katta: niş arkasında bir şaft görülmektedir ki, bu sonsuz bir alev için yakıt sağlamak için doğalgaz kanalı olarak tasarlanmış gibidir.
Zeminler ve duvarlar, yerleşik bir merdiven ile birbirine bağlanır ve dar pencerelerle aydınlatılır. Kuleye giriş ücreti olarak 2 manat alınmaktadır.
Daha önceki yapının ise: bir “Zerdüşt Tapınağı” olduğu yani “Ateşe tapanların tapınağı” olduğu düşünülmektedir.
Yapı: siyah taş sıralarla örülüdür. 19. yüzyılda bir dönem deniz feneri olarak da kullanılan kuleye, yine bir zamanlar, Hazar denizinin dalgalarının ulaştığı söyleniyor. Bakü şehri sürekli büyüdüğü ve fenerin ışıkları şehir ışıklarıyla karıştığı için, fener Nargin Adasına taşınmıştır.
Kule: havadan “Q” şeklinde görülmekte olup, kuleye çıkarsanız, Bakü şehrinin muhteşem manzarasını izleyebilirsiniz. Özellikle geceleri ışıklandırılarak muhteşem bir güzelliğe bürünen kuleye mutlaka çıkmanızı öneririm.
Kulede: hediyelik eşyaların satıldığı yerler bulunuyor. Ancak kuleyi ziyaret etmeyi düşünürseniz, içeriye girmek için bir süre sıra beklemeniz gerektiğini unutmayınız.
İçeri şehrin diğer bölümlerinde de hediyelik eşya satılan dükkanlar bolca bulunuyor. Aynı zamanda, antika meraklıları ve koleksiyoncular da, buradaki dükkanları ziyaret ediyorlar.
Sokaklardaki tezgahlarda: Bakülüler eski Sovyetler döneminden kalan madalyalar, nişanlar ve koleksiyon paraları satıyorlar.
SHAMAHA-ŞİRVANŞAHLAR SARAYI
15. yüzyılda yapıldığı söylenen bu yapı da, UNESCO tarafından “Dünya Kültür Mirası Listesi” ne dahil edilerek koruma altına alınmıştır. Buraya giriş ücreti 2 manattır. Ayrıca fotoğraf çekmek isterseniz 2 manat daha ücret alıyorlar. Saray: İçeri Şehirdeki bir tepenin en yüksek noktasında inşa edilmiştir.
Üç teras üzerine inşa edilen yapının her yerinden deniz açıkça görülmektedir.
Burası: Asya taş mimarisinin en güzel örneklerinden birisi olarak kabul edilmektedir. Buradaki yapı kompleksinde, saray dışında: türbeler, sarnıç, hamam gibi yapılar da bulunmaktadır. Ancak: 18. yüzyılda bir Rus donanması bombardımanı sonucu, yapı büyük zarar görmüş ve üst kısımları tahrip olmuştur. 18-20. yüzyıllarda ise restorasyon çalışmaları görülür. Başlangıçta Tebriz şehrine götürülen saray hazineleri, daha sonra İstanbul-Topkapı sarayına ganimet olarak nakledilmiştir.
Ayrıca: burada bir de Osmanlı eseri bulunuyor. III. Murat kapısı denilen bu güzel kapı: bölgedeki başlıca Osmanlı yapılarındandır.
Hamam: 26 odalıdır ve ışığın içeriye girebileceği deliklere sahip kubbelerle kaplıdır. Sıcak-soğuk su bölümleri, soyunma bölümleri, yeraltına döşenmiş su kanalları, rezervuarı, küçük ve yuvarlak havuzu ile tam donanımlıdır.
Kompleks içinde, bir de “Divanhane” denilen yer var. Şah Halilullah’ın bu divanında: bir zamanlar mahkeme kurulduğu ve verilen kararların infaz edildiği söyleniyor. Buranın içinde bir de “süt kuyusu” denilen kuyu var ki, burada sütü kesilen kadınların iyileştiği söyleniyor.
Yine buradaki türbeler bölümünde ise: hanedan ailesi fertlerinin mezarları bulunuyor. Şirvanşahlar Türbesi: dört köşeli ve kubbesi yıldızlarla süslü bir yapı olarak dikkati çekiyor.
Külliyenin güney kısmında bulunan ve sekizgen: “Derviş Türbesi” olarak isimlendirilen yerde ise: Seyyid Yakup Bakuvi isimli sufi, bilim adamı, astronom ve matematikçi gömülüdür.
Gelelim saraya: Şirvanşahlar Sarayı: külliye içindeki en büyük ve eski yapıdır. Saray binasının içinde içeri şehrin bir maketi bulunuyor. Burada: aynı zamanda o döneme ait halılar, madeni paralar ve kıyafetler sergileniyor.
Yapı: tarihi süreç içinde hastane ve kışla olarak kullanılırken, 1965 yılından itibaren müze olarak ziyarete açılmıştır. Sarayın camisi ise, avluda bulunmaktadır. Caminin küçük bir havuzu ve 22 metre uzunluğunda bir minaresi bulunmaktadır. Bir zamanlar taştan yapıldığı bilinen şerefesi ise, günümüzde demirden yapılarak yeniden düzenlenmiştir.
ATEŞGAH TAPINAĞI
Bakü şehrinde, şehir merkezine 30 km. uzakta Surawani semtinde bulunan ve “Ateşgah” denilen yer: dünya üzerinde bulunan birkaç Mecusi tapınağından birisi olarak önem kazanmaktadır. Diğer tapınakların İran ve Hindistan’da bulunduğu söyleniyor.
Burası: Zerdüşt dinine inananlar tarafından, her yıl 21 Mart Nevruz gününde ziyaret edilmektedir. Hatta, burada bulunan odaların, bir zamanlar çilehane ve ruh arıtma yeri olarak kullanıldığı da söyleniyor.
Örneğin: kor ateş üzerinde uzanmak ve yine kor ateş üzerinde zincirlenmek gibi. Bu odalar, günümüzde müzeye dönüştürülmüştür. Bu olaylar, müzede, mankenlerle anlatılıyor.
Mecusilere göre: kutsal tapınak, 7. yüzyılda Azeriler İslamı kabul edince önemini yitirmiş, ancak 19. yüzyıla kadar burada bir kahin kalmaya devam etmiştir. Ardından: Ruslar burada petrol olduğunu öğrenince, Ateşgahıın hemen yakınlarına bir petrol kuyusu açmışlar ve buradaki doğalgaz borularla fabrikaya taşınınca, Ateşgahdaki ateş de sönmüş ve bunun üzerine, kahin, burayı terk etmiştir.
Burada yanan iki ateşin sönmesi: Zerdüşt hacılar tarafından, tanrılarının kendilerini cezalandırması olarak değerlendirilmiştir. Yine de, biraz önce söylediğim gibi, gerek Yanardağ ve gerekse Ateşgah: 21 Mart Nevruz gününde, dünya üzerindeki Zerdüştler tarafından ziyaret edilmektedir.
BAYRAK MEYDANI-FLAME TOWERS VE CRYSTAL HALL
Bayrak meydanında bulunan bu yapı: 2012 yılındaki Eurovizyon şarkı yarışması için Almanlar tarafından yapılmıştır. Şehirde zamanınız varsa, burayı da ziyaret etmenizi öneririm.
Elmas görünümlü bina özellikle geceleri ışıklandırıldığında ilgi çekmektedir. Çünkü: cephesinde yaklaşık 9500 LED ışığı bulunmaktadır. Salonun seyirci kapasitesi 25 bin kişidir.
Bu meydanda: 29 Mayıs 2010 tarihinde Guinnes Rekorlar Teşkilatı tarafından onaylandığı üzere, dünyanın en yüksek bayrak direği bulunmaktadır. Meydanın temeli: 30 Aralık 2007 tarihinde atılmıştır.
Bakü şehrinin her yerinden rahatlıkla görülebilen bayrak direğinin yüksekliği 162 metre, temel çapı ise 3.2 metredir. Temelin üst kısmının çapı ise 1.09 metredir. Direğin ağırlığı ise 220 tondur.
Bayrak direğinin kaide duvarlarının yapımında: ülkenin çeşitli bölgelerinden getirilen, 28 milyon adet ırmak taşı kullanılmış ve böylece: bayrağın çevresinde, sembolik olarak kale duvarları izlenimi yaratılmıştır.
Bayrağın eni 35 metre, uzunluğu 70 metredir. Toplam alanı ise 2450 m. Karedir. Bayrağın ağırlığı, yaklaşık 350 kilogramdır. Islak durumda, bayrağın ağırlığı iki katına çıkar.
Meydanda bulunan: AzErbaycan Cumhuriyeti arması, devlet marşının metni ve ülke haritası: altın kaplamalı bronzdan yapılmıştır. Meydanda, bir de, devlet bayrağı müzesi bulunmaktadır.
ŞEHİTLER XIYABANİ
Burası: Flame Towers yakınlarında: Bakü şehrinin en yüksek noktalarından birine yapılmış, 1990’lı yılların başında Sovyet Kızıl Ordusu ile olan çatışmalarda ölen Azeriler ve Karabağ şehitleri anısına yapılan bir anıtın bulunduğu mezarlıktır. Her biri: 400 er metrelik 4 şerit halinde düzenlenmiş mezarların: uç orta kısımlarında, sürekli yanan bir alev bulunur.
Her yıl, 20 Ocak tarihinde, burada devlet töreni düzenleniyor ve binlerce insan burayı ziyaret ediyorlar.
Burada: I. Dünya Savaşı sırasında bölgeye yardım gönderen Türk ordusunun şehitleri için yapılan bir anıtta bulunuyor. Bunlar: 1918 yılında, Türk-Kafkas Ordusunun Azerbaycan’ın işgaline karşı düzenlediği seferde şehit olan 1130 askerin anısına yapılmıştır.
Anıt: altıgen şeklinde, blok granit taş ve üzerine oyularak monte edilen beyaz mermer, ay-yıldız şeklindedir. Anıta yaklaşmayı sağlayan protokol yolu, Türkiye’den götürülen andezit taşı ile kaplanmıştır.
Aslında: 1918 yılında şehit düşen Türk ve Azarbeycan’lıların bu şehitliği: 1924-1990 yılları arasında, Sovyet döneminde lağv edilmiş ve buraya Dağüstü Park yani eğlence merkezi yapılmıştır.
1990 yılından sonra ise, yine şehitlik olarak düzenlenmiştir.
Şehre gelen resmi konuklar: burayı ziyaret etmektedirler.
FAXRİ HIYABANİ-DEVLET MEZARLIĞI
Parlamento caddesi üzerinde bulunan devlet mezarlığındaki en devasa mezar: Haydar Aliyev’in mezarıdır. Bunun dışında: devletin önde gelen kişilerinin de mezarları burada bulunmaktadır. Ayrıca: yine burada önemli doktor, sanatçı ve spor adamlarının da mezarları bulunmaktadır.
FİSKİYE MEYDANI
Burası da şehrin önemli noktalarından birisidir ve Bakülülerin uğrak noktasıdır.
Sahil Metrosu Stansiya’sından, buraya rahatlıkla ulaşabilirsiniz. Birçok kafeterya, restoran ve mağazanın bulunduğu bu bölgede aynı zamanda Bakülülerin Rusçadan gelen “Targovıy Tsentry” olarak isimlendirdikleri ticaret merkezi de bulunur.
PORT BAKÜ
Burası, şehrin çekim merkezi haline gelmiş liman bölgesidir. Uzun sahil boyunca: hafifçe esen rüzgar eşliğinde, rahatsız edilmeden yürüyebilirsiniz. Zaten Bakü halkının çoğunun burada bulunduğunu göreceksiniz. Sahil cıvıl cıvıl oluyor.
Ayrıca: yine buradan 2 manat vererek körfez gezisi yaptıran teknelere binebilirsiniz. 20 dakikada kalkan bu küçük vapurlar, körfezde güzel bir gezinti yaptırıyorlar, öneririm.
AZARBAYCAN ULUSAL GÜZEL SANATLAR MÜZESİ
Azerbaycan ülkesinin en büyük sanat müzesidir. Şehrin merkezinde, Niyazi sokağında bulunan müze, ilk olarak 1936 yılında kurulmuştur. Müzenin bulunduğu yapı: 19. yüzyılda inşa edilmiş, iki Neo klasik binadan oluşmaktadır.
Bunlar: 1885 yılında inşa edilen “De Bur Sarayı” ve 1895 yılında inşa edilen “Mariinski Kız Lisesi” binalarıdır. Her iyi yapı da, günümüzde müze olarak kullanılmaktadır. Eserler 60 odada sergilenmektedir.
Müzede: Azerbaycan, Avrupa, Rusya ve Doğu sanatının çeşitli dönemlerine ait, muhteşem bir sanat eseri koleksiyonu bulunmaktadır. Koleksiyonda bulunanlar: tablo, çizim, heykel ve gravürler olarak ayrılmıştır.
Eserler: yaklaşık 15 bin civarındadır ve daimi sergilenen koleksiyonda, bunlardan dönüşümlü olarak 3 bin tanesi sergilenmektedir.
Birinci yapı: Batı Avrupa sanatı ve Rus sanatı için ayrılmıştır. Burada: İtalyan, Fransız, Hollandalı, Alman ve Polonyalı sanatçıların eserleri sergileniyor.
İkinci yapı: İran, Türk, Çin ve Japon sanatına ayrılmıştır. Ayrıca: Rus sanatçıların eserleri de bulunmaktadır. Bu binada: Azerbaycan sanatına ait bir koleksiyonda bulunmaktadır.
ULUSAL TARİH MÜZESİ
Bakü şehrinin en büyük müzesidir. 1920 yılında kurulan müze: Tagiyev sokağında bulunan iki binadan oluşmaktadır. İlk binada: Azerbaycan ülkesinin eski dönemlerden günümüze kadar uzanan sürece ait arkeolojik ve Etnografik eserleri sergilenmektedir.
Diğer bina ise: ünlü petrol zenginlerinden Hacı Zeynelabidin’in yaşadığı ev ve mekanlar olarak müze olarak tahsis edilmiş olup: burada da, çeşitli dönemlere ait Etnoğrafik eserler görülmektedir.
DEVLET AKADEMİK MİLLİ DRAM TİYATROSU
Tiyatro, ilk olarak 1919 yılında kukla tiyatrosu olarak kurulmuştur. 1959 yılında tiyatroya “Akademik” unvanı eklenmiştir. Tiyatronun repertuarında: Azerbaycan edebiyatı yazarlarının klasik eserleri bulunmaktadır.
QUBUSTAN BÖLGESİ
Şehir merkezinin yaklaşık 60 km. güneyindeki bu bölgeye ulaşmak için, taksi kullanmanızı öneririm. Buraya giderken: birçok petrol rafinerisi ve tesisinin yakınından geçeceksiniz.
Bölgeye vardığınızda ise: burada volkan kayalarından oluşan olağanüstü bir açık hava müzesiyle karşılaşacaksınız. Bu kayalar üzerinde: neolitik çağda kayalar üzerine yapılmış resimler bulunuyor.
En eskisinin, MÖ.12. yüzyıla ait olduğu belirlenen bu kaya resimlerinde: insan figürleri, at, öküz, geyik, domuz ve balık gibi hayvan figürleri, av sahneleri, dini törenler, kullanılan el aletleri figürleri görülüyor. Ayrıca: yine bu resimlerde şaşırtıcı gemi resimleri de görülüyor.
Bu resimlerdeki gemilerin, Viking teknelerine benzemesi: ünlü Norveçli bilim adamı Thor Heyerdahl tarafından sezilmiş ve yapılan araştırmalar sonucunda, günümüzdeki İskandinav halklarının buradan göç etmiş olabilecekleri söylenmiştir.
Evet, günümüzde burada binlerce yıla yayılmış yaklaşık 4000 resim bulunduğu söyleniyor. Bu resimlerden en büyük olanının genişliği 9 metre kadardır. Resimlerin yapıldığı dönemin ardından, MÖ.4. yüzyılda buraya gelen İskender’in askerleri ve MS.2.yüzyılda yine buraya gelen Romalı askerler de: arkalarında bir takım duvar resimleri ve yazıları bırakmışlardır.
Yörede: bu resimler ve yazılar dışında birçok mağarada bulunuyor. Söylenenlere göre, bu mağaralar canlı yakalanan av hayvanlarının barınağı olarak kullanılıyormuş.
Öte yandan: bu bölgede, özellikle “Bibi Heybet” isimli Şii camisi de ilgi çekmektedir. Bu cami: Şii cami mimarisinin en güzel örneklerinden birisidir.
YANARDAĞ
Burası da, UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Aday Listesine dahil edilerek koruma altına alınmıştır.
Yanardağ, şehir merkezine 10 km uzaklıktadır.
Buranın özelliği: yaz-kış demeden yüzyıllardır yanmasından kaynaklanmaktadır. Çünkü: doğalgaz, yüzeye çıkıyor ve yanarak ilginç bir görüntü ortaya çıkarıyor ki, bu nedenle dağ sürekli ziyaretçi akınına uğruyor.
Evet, burada tepenin yamacında, toprağın ince çatlakları arasından alevler çıkıyor.
Yanıyor dedim de, öyle büyük bir ateş değildir. Ateşin boyutları yaklaşık 10 metre genişliğinde ve 1 metre yüksekliğindedir. Azerbaycan devleti tarafından milli park olarak ayrılan “Yanardağ” eteğinde: bazı dinlenme yerleri bulunuyor.
Söylenenlere göre: Yanardağ, MS.7. yüzyıldan önce Mecusilerin tapınağı olarak kullanılıyormuş ve Azerilerin Müslümanlığı kabulünün ardından, buradaki tesisler yıkılmış, ama ateş yanmaya devam etmiştir.
Evet: buranın geçmişte “ateşe tapanların” ibadet yeri olarak kullanılmıştır. İran, Pakistan ve Hindistan’dan gelen Zerdüşler, burada ateşe taparlarmış.
Bu nedenle, burası Zerdüşler için bir haç ibadet yeri olarak kabul edilmektedir.
Söylenenlere göre: hiç kimse bu ateşi söndürmeye niyet etmiyormuş. Çünkü, burada yaşayanlar, daha önce de belirttiğim gibi İslamdan önce ateşe tapıyorlarmış.
Zerdüşlerin, Zerdüş isimli bir peygamberleri varmış ve onun mukaddes kitabı “Avesta” ya göre: Hürmüz adındaki Tanrı: gökte yaşamaktadır.
Güneş onun gözü olarak kabul edilir. Yerdeki alev ise, onun yansımasıdır.
Ancak, yukarıda da söylediğim gibi, 7. yüzyılda Azeriler Müslümanlığı kabul edince, burada bulunan ateşe tapanlara ait tesisler yıkılmıştır.
Bu yanan bölüm dışında: dağın birkaç yerinde daha ateş yanıyormuş, ancak zamanla buradan petrol çıkarılınca, bu yanan ateşlerin söndüğü söyleniyor.
Günümüzde ise, doğalgaz yanardağı olarak yalnızca burası bilinmektedir.