İlk intiba: Sydney şehrinde İstanbul gibi, hareketli ve doğal güzellikleri yani denizi önem kazandığını, Melbourne şehrinde ise: kasvetli bir hava, yine de kalabalık cadde ve sokaklar bulunduğunu gördüm ve bu bana Ankara’yı anımsattı.
Evet, Melbourne şehri; Avustralya ülkesinde “Victoria” eyaletinin başkentidir.
Şehrin en büyük özelliği, ülkenin diğer birçoğu şehri gibi mahkumlar tarafından değil de, macera düşkünü, siviller tarafından kurulmuş olmasıdır. Şehrin ismi, İngiliz Başbakanı Lord Melbourne’den geliyor.
Şehrin tarihi geçmişi ilginçtir.
1851 yılına gelindiğinde, şehir yakınlarındaki “Ballarat” bölgesinde altın bulununca, şehir bir hayalet şehre dönüşme riskini taşımıştır. Çünkü: şehirde yaşayan birçok işadamı ve bürokrat, mekanlarını kapatıp, altın bölgelerine akın etmişlerdir. Tüm bu çabaların sonucunda ise, şansı yaver giden ve altın bulanlar, şehre geri döndüklerinde, çevrelerine para saçmışlardır. Bunun sonucunda ise, ahlaki değerlerde büyük çöküş yaşanmıştır. Aşağıda söz edeceğim gibi, belki de dünyanın en büyük casinosu yani kumarhanesinin burada bulunmasının nedeni de bu durum olabilir.
Şehrin diğer bir özelliği ise
Sydney şehri ile aralarında yaşanan çekişmedir. Sydneyliler, bu şehrin iklimini sıkıcı bulurlar. Melbourneliler ise, Sydneyliler ile, kendini beğenmişlik özellikleri nedeniyle dalga geçerler. Ancak, gerçekten, birçok insanın yaşadığı bu şehirde hava pek düzenli değildir, yani havanın sağı-solu belli olmaz. Ama yine de birçok uluslar arası ankette: Melbourne, yaşanabilecek şehirler sıralamasında, hep üst sıralarda yer alır. Ancak, şunu asla unutmayın ki, Melbourne, diğer eyalet başkentleri arasında en soğuk olanıdır. Bir yaz gününde bile, soğuk hava dalgası etkili olabiliyor. Kışın ise, diğer başkentlere oranla daha soğuktur. Aslında, konum olarak, daha kuzeyde bulunması, şehrin soğuk olacağının en büyük ifadesidir.
Mart ayında
Oranın yaz sonu olmasına ve Sydney şehrinde, 24-25 derece hava sıcaklığı olmasına rağmen; şehirde bulunduğum sürede, sürekli yağmur yağdı ve özellikle akşamları, bu yağmur o kadar şiddetlendi ki, inanılmazdı ve ıslanmamak mümkün değildi. Hatta: şehirde, merkezde birçok yerde, yerlerde büyük su göletlerinin oluştuğunu görünce şaşırdım. Bu şehri ziyaret edenlerin, ani hava değişikliklerine hazır bulunması şart. Yanınıza mutlaka ilave giysiler almalısınız.
Melbourneliler, damak zevklerine düşkünlükleriyle tanınırlar ve bunun sonucunda, şehirde yaklaşık 3000 civarında restoran bulunmaktadır. Ayrıca spora düşkünlükleri de bilinir. Avustralya futbolu, kriket ve at yarışları, şehirde yaşayan insanların büyük ilgisini çeker. Hatta: ülkeye özgü Avustralya futbolu maçlarının, 100 binden fazla seyirci tarafından izlendiği söylenmektedir. Ayrıca: yine bu şehirde: F1 yani “Grand Prix” yarışları düzenlenmektedir ki, benim bulunduğum sürede, bu yarışlar yapılıyordu ve şehirde aşırı bir kalabalık vardı, arabaların hız sırasındaki vınlama sesleri, şehrin birçok yerinden duyulabiliyordu.
Şehir daha önceleri yoğun olarak Türklerin toplandıkları bir yer iken, daha sonraları:
Çinlilerin istilasına uğraşım ve daha da değişerek, günümüzde Ortadoğuluların mekanı haline gelmiştir. Türklerin çoğu, şehirde taksi şoförlüğü yapıyorlar. Ama her yerde, Türk isimli lokantalar, marketler, kasaplar, lokumcular ve çeşitli dükkanlar görebilirsiniz. Türk mahallesinde ise: şehirdeki diğer yerlerde olduğu gibi, kapalı araba garajı ve ön-arkalarında bahçe bulunan tek katlı evler bulunuyor. Mahallenin bir diğer özelliği de: merkezindeki dini içerikli kurumların bulunması, duyduğuma göre, bazı Türkler, çocuklarını evlerinin hemen dibindeki bu dergahlara, yatılı olarak da gönderiyorlarmış.
Benzinci ve marketlerde, servis elemanı bulunmuyor.
Benzinciye gittiğinizde, kredi kartı ile ödeme yapıyorsunuz ve sonra da, pompa başında, benzini kendiniz dolduruyorsunuz.
Markette ise, alışveriş yapıp kasaya yöneldiğinizde, kasada kasiyer olmadığını görürseniz şaşırmayın, aldıklarınızı elektronik ortamda okutun ve sonuçta kredi kartı ile ödemenizi yapın. Marketlerin bir kısmının 24 saat açık olduğunu görünce şaşırdım, öte yandan, çalışan insanlar için, bunların 24 saat açık olmasının çok mantıklı olduğu bir gerçektir.
Evet. Melbourne şehrinde, Melbourne Airport havaalanı (MEL) var. Burası, şehir merkezine 22 km. uzaklıktadır. Sydney-Melbourne arasındaki uçuş, yaklaşık 1 saat 40 dakika sürüyor ve ücreti: 175 dolardır. Melbourne havaalanında uçaktan indikten sonra, üstü kapalı, yanları açık bir tünel gibi yerden, uzun süre yürüyerek terminale giriyorsunuz.
Terminal içinde (iç hatlar terminalini kullandığım için, yalnızca bundan söz edebileceğim) biniş kartını aldıktan sonra, bagajlarla birlikte kontrol ve sonra, uçak kapısına geçiliyor. Temiz ve küçük bir terminal var. Ancak: söylediğim gibi, bir kısım uçaklar, ülke dışından, doğruca buraya geliyorlar, onların uluslararası terminal bölümündeki uygulaması hakkında bilgi veremiyorum. Gerek giderken ve gerekse dönüşte, büyük yoğunluk yaşadık, çünkü yukarıda da söylediğim gibi, şehirde F1 Grand Prix otomobil yarışları yapılıyordu.
GEZİLECEK YERLER
Melbourne şehrine ulaşmak için: bulunduğunuz yerden giderken, bir takım köprüler üzerinden geçiyorsunuz. Bu köprülerden en meşhur olanı: yapım aşamasının hemen ardından çöken ve bir kısım insanın ölümüne neden olan, yapıldıktan sonra ise, üzerinden atlayarak intihar eden insanlarla öne çıkan ve bunun engellenmesi için, çevresi kapatılan bir köprüdür.
Doğal olarak, çevresi kapalı olduğundan, çevredeki muhteşem manzarayı fotoğraflamak mümkün olmadı.
Ama, bu köprü, şehrin birçok yerinde, uzaktan görülebiliyor.
Şehirdeki yollar, bu köprüler ve otobanlar ile ilerliyor. Şehir merkezine vardığınızda: otopark sorunu hat safhada, parkomatlara para atmak ve hatta park yeri bulmak büyük sorun. Bu yüzden: şehir merkezi yakınlarında aracınızı bırakıp, şehir merkezini yürüyerek gezebiliyorsunuz, ama birkaç yere gitmek için, yürümek yeterli değil, araba şart.
Şehir içinde: merkezde, faytonlar ilgimi çekti. Turistik olarak sanırım böyle bir uygulama yapıyorlar.
Bunun dışında
Şehir merkezi ki, tren istasyonunun bulunduğu bölge: bir hayli kalabalıktı. Melbourne hareketli bir şehir merkezine sahip, her ne kadar hava kapalı ve yağmurlu olsa da, insanlar sokaklarda ve caddelerde geziyorlar, meydanlarda dolanıyorlardı.
Şehrin, tam ortasından “Yarra” nehri geçer. Bu nehir, şehre ayrı bir güzellik katıyor. Hatta: nehir, okyanusa ulaşmasına birkaç mil kala: gezinti tekneleri, kotralar ve yük gemilerini barındırır. Nehrin kıyısındaki yollarda ise: bisikletçiler, koşucular görebilirsiniz. Hatta nehirde bir gezintiye katılmak isterseniz: Princes Köprüsünün hemen yanından kalkan teknelere binebilirsiniz.
Ancak, şehir büyük. Yani, gezilecek yerlerin hepsini, bir anda görmeniz mümkün değil. Gün içinde, en fazla iki-üç yere gidebilirsiniz. Planınızı buna göre yapın.
Evet: gelelim, şehirde gezmenizi-görmenizi önereceğim yerlere:
RİALTO TOWERS
Ülkenin en yüksek binasıdır. Collins Street caddesindedir. Bu yapının, 55’nci katından, şehrin muhteşem manzarasını izleyebilirsiniz. Bu gözlem yerinin, yerden yüksekliği: 254 metredir. Binada bulunan, Rialto Vision isimli sinemada ise, yaklaşık 20 dakikalık bir belgesel film gösteriliyor. Tabii çıkış ücretli, 10 dolar. Biz, şehir ziyaretimizde, bu binaya çıkmak istedik, ancak: Cumartesi günü gittiğimizde bina kapalı idi ve çıkamadık. İnanılmaz, yani, binanın kapalı olmasını anlayamadım, turistik bir yer ve Cumartesi günü, özellikle F1 yarışlarının olduğu ve şehrin bir hayli kalabalık olduğu bir gün kapalı olması, inanılmaz. Binanın önünde bir gondol vardı, onu fotoğrafladım.
CROWN ENTERTAİNMENT COMPLEX
Burası, liman bölgesinde bulunuyor. Yani: Yarra nehrinin güney kıyısındadır. Her türlü ihtiyacı karşılamak mümkündür. Dünya standartlarında alışveriş, lüks konaklama, dinamik oyun alanları ve heyecan verici canlı eğlence var. Burberry, Louis Vuitton, Prada, Versace ve daha fazla prestijli marka ürünleri satılıyor.
Burada: Crown Towers Hotel ve Crown Casino gibi, muhteşem büyük ve güzel mekanlar var. Özellikle, Crown Casino: ülkenin ve dünyanın en büyük kumarhanesi olarak öne çıkıyor.
Bir akşam zamanı, Crown Casino’yu görmeye gittim. Arabamızı çok zor şartlarda, uzak bir yere park ettikten sonra; yürüyerek Casino girişine ulaştık ki, büyük bir kalabalık vardı. Ancak: giriş lobileri, gayet geniş, yüksek tavanlı ve ferah. Casino: zemin katında, küçük çaplı oyuncular için ve diğer üst katlarda ise, üye ve büyük oyuncular için kurulan oyun alanları şeklinde yerleşmiş, yani üst katlardaki oyun alanlarına çıkmak için üye olmak gerekiyormuş. Zemin kat için böyle bir zorunluluk yok, hatta kılık-kıyafet zorunluluğu bile yok. Girişte, özel güvenlik görevlileri, girenleri göz le kontrol ediyorlar ve yaşının küçük olduğunu düşündükleri müşterilere-ziyaretçilere kimlik kartı sorarak yaş kontrolu yapıyorlardı.
Burada, zemin katta
yaklaşık 2500 civarında oyun makinası bulunduğu söyleniyor. Hatta oyun makinalarının yerleştirildiği alanın bir kilometre uzandığı söyleniyor. Bu oyun makinaları eskiden olduğu gibi, jetonla çalışan, kollu makinalar değildir. Bunlar: para oyuncu tarafından makinaya verilen ve kazanıldığında yine makinadan alınan, kolla değil, düğme ile çalışan makinalardır. Belli işaretlerin, hepsinin yan yana gelmesi ile para kazanılıyor. Tabii, yalnızca bu elektronik oyun makinaları değil, canlı oynanan birçok oyun ortamı da var. Özellikle: Black Jack, 21, rulet ve daha birçok oyun, kumara yönelik, şansını denemeye yönelik her türlü ortam hazırlanmış, ancak dikkatimi çekti, burada diğer kumarhanelerde olduğu gibi, ücretsiz, içki veya yiyecek servisi yok. Yani: ziyarete veya oyun oynamaya gelenlere her türlü ikramın yapıldığı diğer Casinolara benzemiyor, içeride kaldığımız 2-3 saatlik sürede, bir ikram düzeni görmedim.
Genellikle, içeride çok sayıda Çinli bulunduğunu gördüm.
Çinliler kumar oynamak için burayı tercih ediyorlarmış. Canlı oyunlardaki görevlilerin hepsinin üstünde, kamera sistemi bulunuyor. Söylenenlere göre: herhangi bir itirazı önlemek için bu kameralar konulmuş ve itiraz olduğunda, kameralardaki görüntüler incelenerek, haklı bulunuyormuş. Hatta: yine söylenenlere göre, bizim orada bulunmamızdan bir iki gün önce, bir oyuncu 30 milyon dolar kazanmış ve mekandan ayrıldığında ise, kameraların başındaki Casino görevlilerinden biriyle anlaştığı, karşı tarafın elinin bu kamera ile gözlendiği ve oyuncuya tiyo verildiği söyleniyordu.
Evet: içeride, şık ve güzel görevliler dışında, yine şık ve güzel, seksi kıyafetler içindeki bir çok insan görmek mümkündür. Mekanın giriş kapılarının bulunduğu yerlerden birinde, ilginç bir havuz gördüm. Ayrıca: yine mekan içinde, çeşitli lüks marka ürünlerin satıldığı mağazalar da bulunuyor. Hatta: kafe tarzı, yorulan ve dinlenmek isteyen oyuncuların bulunduğu yerler de vardı. Sonuç olarak: ben burada kaldığım birkaç saatlik süre içinde: asla, gülerek, sevinerek tepki veren, yani kazanan görmedim, hiç mi yok, sanmıyorum, yoksa bu kadar kalabalık olması anlamsız olurdu, insanlar: söylenenlere göre, büyük meblağlar kazanıyorlarmış ama, sonraki günlerde bunları ve hatta daha fazlasını geri verenlerin de olduğu kesin, yine bir söylenti: bu mekanın otopark ve tuvaletlerinde, her gece 4-5 kişinin, aşırı kayıpları nedeniyle intihar ettikleri söyleniyor. Sanırım en güzel olanı: bu renkli mekanı gezmek, insanların hırslarını izlemek olsa gerek ki, ben de öyle yaptım.
SOUTHBANK
Burası, nehir kıyısında, bir gezinti ve alışveriş bölgesi olarak öne çıkıyor. Hemen karşı kıyısında, tarihi özellikleri öne çıkan bir yelkenli tekne demirlemiş durumdadır. Bu tekne: 1885 yılında yapılmış ve İrlanda’da suya indirilerek, buralara kadar gelmiş ve günümüzde, denizcilik müzesi olarak kullanılıyor.
VİCTORİAN ARTS CENTRE
Şehir merkezinde, güneyde, nehir kıyısında, St.Kilda Road bölgesindedir.
Dikkatli bakınca, Paris’te bulunan Eyfel kulesine benzerliği dikkati çekiyor. Kule: altın ve gümüş renk ağırlıklı, beyaz rengin hakim olduğu bir yapı. Kulenin bulunduğu yerde: Victorian Arts Centre var. Bu kompleksin içinde ise: kule yanında: 1968 yılında hizmete giren, Ulusal Galeri var. Galerinin adı: “NGV İnternational”. Burada, farklı ülkelerden, farklı sanatçıların eserleri sergileniyor. Bu sanatçılardan bazıları: Tiepolo, Rodin, Henry Moore. Burada, aynı zamanda, gayet güzel bir “Çin Porselenleri” koleksiyonu da sergileniyor.
Kulenin hemen altında: Theatres Building denilen yerde: müzikal, opera ve bale gösterileri yapılıyor. Hemen yan tarafta bulunan: Concert Hall bölümünde ise, senfoni orkestralarının konserleri düzenleniyor.
ST.PAUL’S CATHEDRAL
Princes köprüsünün karşı tarafından, nehrin öbür kıyısındadır. Kilise: şehrin tam merkezinde, iş merkezlerinin arasında gizlenmiş.
Yapının orijinali, tamamlandıktan birkaç yıl sonra, 1920’li yıllarda, bu kuleler ilave edilmiştir.
COLLİNS STREET
Şehrin en iyi alışveriş mekanlarının bu cadde üzerinde ve hatta, hemen yakınındaki Brooke Street üzerinde bulunduğu iddia ediliyor. Brooke Street üzerinde: çok katlı, iki büyük mağaza var. Bunlar: Myer ve Davit Jones. Ayrıca: Block Arcade, ilginç mimari yapısıyla dikkati çeken bir alışveriş merkezidir.
PARLİAMENT HOUSE
Spring Street caddesindedir. Bu binanın, Londra şehrindekinden sonra, dünya üzerinde en güzel parlamento binası olduğu söyleniyor. Zaten, binada bulunan mobilyaların birçoğunun, Londra-Westminster Sarayındakilerin birer kopyası imiş. Bina: 1854 yılında yapılmıştır. Gittiğinizde eğer oturum yoksa, rehberli turlarla gezmek mümkün. Ben gittiğimde, Cumartesi günü olması nedeniyle kapalı olduğunu öğrendim ve giremedim. Ama öğrendiğime göre özellikle yapının alt katında, ilk kuruluş döneminden kalma kasalar, ülkenin tarihine ilişkin objelerin sergilendiği camekanlar bulunuyormuş, yani şehre yolunuz düşerse, buraya uğramayı ihmal etmeyin.
KAPTAN COOK’S COTTAGE
Şehir merkezinde, Fitzroy bahçeleri içindedir. Avustralya’yı keşfeden Kaptan James Cook anısına yapılmıştır. Özellikle: evin bulunduğu bahçe muhteşem güzel, zaten insanlar yaz aylarında, buraya piknik yapmaya geliyorlarmış. Çok büyük ağaçlar var, ağaçların gövdelerine sarılmış nesneler ilginizi çekecektir ki, bunlar park alanında bulunan çeşitli hayvanların ağaçlara çıkarak ağaçlara zarar vermelerini engellemek için yapılmıştır. Öte yandan, park alanı içinde, fotoğraf çektirmek üzere buraya gelmiş, gelin-damat görebiliyorsunuz, tabii yanlarında büyük bir kalabalık ile birlikte.
Evet, biz gelelim, kıtanın kaşifi Kaptan James Cook’un bu şehre geldiğinde kaldığı eve. Bilet ücreti ödeyerek girilen ev: şehirdeki binalar içinde, Victoria tarzı en eski binalardan biridir. 1755 yılında yaptırılmıştır. Aslında, Kaptan Cook, yani büyük kaşif, bu şehirde hiç yaşamamıştır. Bu gördüğünüz ev , 1930’lu yıllarda, Kaptan Cook’un yaşadığı yer olan Cleveland şehrinden, buraya getirilmiştir. Evde, kaşiften kalan tek kanıt, üzerinde J.C. harflerinin bulunduğu bir gemici sandığıdır.
Ev: 2 katlıdır. Zemin katında: yemek odası, mutfak ve aşçı yatak odası, dar ahşap merdivenlerle çıkılan üst katta ise: kaptanın yaşam ve yatak odası bulunuyor. Odalardaki malzemeler, dönemin orijinalliğini taşımaktadır. Fondaki ses, kaptan hakkında İngilizce bilgiler veriyor.
Küçük binanın hemen yan tarafında: kaptan ile ilgili hediyelik eşyaların satıldığı minik bir mekan var, burada dikkatimi çeken, kaptanın denizler üzerindeki yolculuklarını gösteren, ışıklı bir dünya haritasıydı. Kaptan: ömrü boyunca, bu kıtaya, İngiltere’den hareket ederek dört kez gelmiş, son seferinde, güney Amerika kıyılarındaki bir çatışmada ölerek hayatını kaybetmiştir.
Evet: evin hemen arkasında, büyük olmayan ama her türlü sebzenin bulunduğu bir bahçe var. Bahçenin hemen yanında, kaptanın döküm bir heykeli ve bunun arkasında, insanların arkasına geçerek fotoğraf çektirdikleri resimli bir pano var. Güzel havalı bir günde buraya gitmenizi, evi gezmenizi ve park ta mutlaka küçük bir mola vermenizi öneririm.
OLD MELBOURNE GAOL
Burası, bir hapishane. Russel Street caddesinde, polis merkezinin hemen karşısındadır. Buranın öne çıkan özelliği: bugüne kadar içinde 100 den fazla idam yapılmış olmasıdır. Yapı: 1854 yılında inşa edilmiştir. 3 katlıdır. Buradaki hücreleri gezebilmek mümkün.
SCİENCEWORKS AND MELBOURNE PLANETARİUM
Burası, bir bilim ve teknoloji müzesidir. Ama daha çok öğrenim çağındaki çocuklara hitap etmektedir. Bu müzede görebileceğiniz yerler: Bunjilaka yani Aborjin eserleri, Pasifika Galerisi yani Pasifik bölgesinden gelen eserlerin bulunduğu yer ve Yaşayan Orman Galerisi, Bilim ve Yaşam Galerisi, Çocuk Müzesi ve gösteri alanlarıdır.
MELBOURNE MUSEUM
Şehir merkezinin kuzeyindedir. Müzede görebilecekleriniz: Dinozor iskeletleri, yağmur ormanı, Aborijin kültürü eserleri. Aynı sıkıntıya düşmemeniz için, yazmakta yarar var, şehir merkezini ziyaret ettiğim Cumartesi günü, bu müze de kapalıydı. Yani, müzeye giremedim, ama müzenin güzel olduğu söyleniyor.
ÇİN MAHALLESİ
Şehrin Çin Mahallesi, Swanston Street caddesinin doğusundaki, Little Bourke Street bölgesindedir. Giriş kapısı: süslü ve fenerlerle süslenmiştir.
Çin mahallesi geçmişi 1850’lerin altına hücum günlerine kadar uzanan, Melbourne’un kendine özgü ve tanınmış bir bölgesidir. Chinatown Melbourne, batı dünyasındaki en uzun sürekli Çin yerleşim yeridir. Çin Mahallesinin temel karakteri ve odak noktası, bölgeyi Bourke Caddesi ve Lonsdale Caddesine bağlayan sokakların bulunduğu Little Bourke Caddesi boyuncadır.
Burada, Çin lokantaları ve alışveriş mekanları bulunuyor. Çin’den gelen servet avcıları (altına hücum dönemlerinde) altın aramaya başlamadan önce ve yaptıkları kazıların ardından, bu semtte toplanırlarmış, çünkü kiralar ucuzmuş. Çin Mahallesi, Çin yemek kültürüne düşkün olanlar için çok uygun restoranlara sahip. Özellikle, öğle yemeklerinde bunlar dolup taşıyor.
KENSİNGTON
Burası, şehrin kuzeyinin merkezi. Burada: MaCauley ve Bellair caddeleri boyunca, yerel perakende satış mağazaları ve kafeler bulabilirsiniz. Ağaçlık, yemyeşil bir caddedir.
QUEEN VİCTORİA MARKET
Şehrin kuzey bölgesindedir. Benim bulunduğum bölgeye bayağı uzak idi, yaklaşık 1 saatlik bir yolculuk sonunda buraya ulaşabildik.
Burası bir Pazar yeri. Ancak, haftanın belirli günleri kuruluyor, gitmeden önce, bu günleri öğrenmeniz şart. Avustralya ülkesinde tarım ürünü olarak ne yetişiyorsa, burada bulup satın alabilirsiniz. Hatta, dünyanın birçok yöresinde yetiştirilen sebze ve meyveleri de buradan bulup satın alabiliyorsunuz. Ayrıca: ucuz giyim eşyaları, antikalar ve diğer bazı ufak-tefek eşyaları da bulup satın alabilirsiniz.
Pazar; kenarları ve üstü kapalı, içinde tahta tezgahlar üzerinde satış yapılan bir yerdir. Bu tezgahlar üzerinde, aslında döküntü bir görüntü olmasına rağmen, ilginizi çekecek bir şeyler bulup satın alabilirsiniz. Cep telefonu tamircileri var, tezgah üzerinde birkaç dakika da cep telefonu arızalarını tamir ediyorlar ve 50 dolar ücret alıyorlar. Pet yani ev hayvanları satıcıları var.
UG bot, ülkeye özgü bot, terlik, ayakkabı satıcıları var. Çeşitli elektronik cihaz satıcıları var. İlgimi çeken: bir tezgahta malların seyirciler arasında, açık arttırma ile satılması idi. Ayrıca: yine, bir sihirbaz, birkaç metal para karşılığında, seyircilere hünerlerini sergiliyordu. Şehirden hediyelik ufak tefek bir şeyler satın almak isteyenler, buraya yolunuz düşecekse, buradan almanızı öneririm, çünkü şehir merkezine oranla, fiyatlar yarı yarıya.
Evet, pazar yerinin bulunduğu yer, büyük bir park alanıdır. Bu park alanında: dünyaca ünlü basketbol toplarının üretildiği bir fabrika bulunuyor. Ayrıca: yine suni bir göl ve piknik alanları var. İnsanlar: bu piknik alanlarını doldurmuşlar, göl kıyısında ördekler, martılar dolanıyor. Yani: güzel bir ortam yaşamak isterseniz ve ardından alışveriş, işte burayı mutlaka ziyaret etmelisiniz.
ROYAL BOTANİC GARDENS
Şehrin güneyindedir. Park, benzerleri değerlendirildiğinde, dünyadaki parkların en iyilerinden biridir. Burayı ziyaret ettiğinizde: şehrin, aynı zamanda, dört mevsimi yaşadığına şahit olabilirsiniz. Çünkü, park, yılın her bölümünde ayrı güzellikleri yansıtıyor. Yürüyüş yapabileceğiniz bu park alanında, dünyanın birçok yerinden getirilmiş, yaklaşık 15.000 tür bitki bulunuyor.
SHRİNE OF REMEMBERANCE
Bu bir anıt. Tüm savaşlarda ölen Avustralyalı askerler anısına dikilmiştir. Her yıl, Ateşkes Gününde, burada, yapının çatısından gelen bir ışık huzmesi ile, anıt aydınlatılıyor.
ROYAL MELBOURNE ZOOLOGİCAL GARDENS
Burası, bir hayvanat bahçesidir. Burada: kıtaya özgü, kanguru, koala gibi hayvanları görebilirsiniz. Hatta, uzak ülkelerden getirilmiş, fil, maymun ve zürafaları da görmek mümkün.
MELBOURNE AQUARIUM
King Street-Flinders Street köşesindedir. Burada: dev köpekbalıkları ve vatozları görebilirsiniz. Buradaki tünel içinde, yaklaşık 2 saat geçirmek üzere zaman ayırmalısınız.
FEDERASYON MEYDANI
Yarra nehrinin kıyısındadır. Melbourne şehrinin şehir meydanıdır. Zaten, şehrin merkezinde, tren istasyonunun hemen karşısındadır.
Burada: sanat galerileri, sinemalar, ödüllü restoranlar, kafe ve barlar bulunmaktadır. Aynı zamanda, festivallere ev sahipliği yapmaktadır. Benim bulunduğum gün, burada “Malezya” festivali düzenleniyor du, kurulan sahnede Malezya müzisyenleri müzik yapıyorlardı. Kalabalık bir meydan, şehirdeki insan yaşamını ve profilini izlemek isterseniz, burada zaman geçirmek gerekir. Meydanın hemen yanında, büyük bir kilise yükseliyor.
GUIDE TO THE GREAT OCEAN ROAD
Muhteşem büyük okyanus yolu, vahşi ve rüzgarlı Güney Okyanusu boyunca uzanan deniz kenarındaki kayalıkları kucaklıyor. İkonik yol boyunca uzanan çarpıcı manzaralar, sarp kayalıklarla, boş plajlarla ve parlak yeşil kırsal alanlarla çevrili yükselen kayalıklarla hayranlık uyandırıyor. Efsanevi sörf, yerel yaban hayatı, unutulmaz yürüyüş ve bisiklet parkurları ekleyin, her virajda görülecek ve yapılacak birçok şey bulacaksınız.
Dünyaca ünlü 12 Havarinin oturduğu engebeli ve rüzgarlı kıyı şeridini görün. Avustralya’nın ünlü Büyük Okyanus Yolu boyunca Güney Okyanusundan yükselen, bir zamanlar ana karadaki kayalıklara bağlanan bu muhteşem 45 metre yüksekliğindeki kireçtaşı sütunları bulacaksınız.
ALEXANDRA GARDENS
Yarra nehrinin güney kıyısında yer alan Alexandra Bahçeleri, Kings Domain, Domain Parklands ve Kraliyet Botanik Bahçelerine bağlanır. İlk kez 1904 yılında kurulan bahçelerin en dikkat çekici özelliği, Yarra nehri boyunca sıralanan tarihi kayıkhanelerdir. Bahçelerin palmiye ağaçları, süs çalıları ve ağaçlarla kaplı caddeleri Kraliyet Botanik Bahçeleriyle birleşiyor ve yıldız şeklindeki bahçe yatağı Avustralya Federasyonu’nu temsil edecek şekilde tasarlanmıştır. Bahçenin nehir kıyısındaki barbeküleri aile gezileri, açık havada ofis Noel partileri ve Moomba kutlamaları için Melbourneliler arasında popülerdir.
BİRRARUNG MARR
Birrarung Marr, Yarra Nehrinin kuzey kıyısında, Federasyon Meydanının yanında yer alan bir şehir parkıdır. 2002 yılında açılan bu alan, topluluk için ve halka açık etkinliklerin, önemli etkinliklerin ve festivallerin kutlandığı bir yer olarak yaratılmıştır. Parkın ismi başlangıçta bölgede yaşayan Wurundjeri halkının dilinden gelmekteydi. Birrarung; sislerden oluşan nehir anlamına gelir ve marr yan anlamındadır.
Parkta, Victoria’nı yerli kültürünün çeşitliliğini kutlayan Birrarung Wilam Aborijin sanat enstalasyonu bulunuyor. Dolambaçlı bir yol, yılan balığının geleneksel bir besin kaynağı olarak önemini vurguluyor ve metal kalkanlardan oluşan yarım daire, Kulin Ulusunun beş gurubunun her birini temsil ediyor. Diğer özellikler arasında Deborah Halpern’in iki başlı Melek Heykeli ve farklı kompozisyonlarda günde üç kez çalan 39 ters çevrilmiş çandan oluşan Federasyon Çanları yer alıyor. Parkın William Barak yaya köprüsü doğrudan MCG’ye çıkar.